Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

yavuzlenk

Editor
  • Content Count

    279
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    2

yavuzlenk last won the day on April 25 2014

yavuzlenk had the most liked content!

Community Reputation

26 Nötr

About yavuzlenk

  • Rank
    Müdavim

Profil Bilgisi

  • Cinsiyet
    Erkek
  • Nereden
    New York
  1. Nisa / 36. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez. Yunus / 75. Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u âyetlerimizle Firavun'a ve cemaatine gönderdik. İman etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular. İsra / 37. Yeryüzünde kibir ve azametle yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara erişemezsin. Lokman / 18. "Hem insanlara karşı avurdunu şişirme (kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah övünen ve kuruntu edenlerin hiçbirini sevmez. Sad / 75. Allah: "Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?" dedi. MÜ'MİN / 56. Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücadele edenlerin göğüslerinde ancak yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen hemen Allah'a sığın. Çünkü her şeyi işiten ve gören O'dur. Nuh / 7. "Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler. " HADİS-İ ŞERİF * Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhümâ anlatıyorlar: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük ridâmdır, izzet de izarımdır. Kim bu iki şeyde benimle niza ederse ona azab veririm." * İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir!" buyurmuştu. Bir adam: "Kişi elbisesinin güzel olmasını, ayakkabısının güzel olmasını sever!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da: "Allah Teâla hazretleri güzeldir, güzelliği sever! Kibir ise hakkın ibtali, insanların tahkiridir" buyurdular." * Bir diğer rivayette: "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez." * Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Yakışıklı bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek: "Ben güzelliği seviyorum. Gördüğünüz gibi bana güzellik de verilmiş. Kimsenin beni, ayakkabı bağı bile olsa bu hususta geçmesinden hoşlanmıyorum. Ey Allah'ın Resülü! Bu (haram olan) kibre girer mi?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Hayır! buyurdular. Ancak kibr, hakkı ibtal, halkı tahkirdir!" * Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü, mütekebbirler küçük karıncalar gibi haşrolunurlar. Onları her yönden zillet bürümüştür. Cehennemde Bûles denen bir hapishâneye sevkedilirler Ateşlerin ateşi onları bürür. Cehennem ehlinin irinleri kendilerine içecek olarak verilir. Bu içeceğe tînetu'l-habâl denir." * Selemetu'bnu'I-Ekvâ' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:"Kişi kendisini (halktan büyük görüp) uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir de onların başına gelen musibete düçar olur." * Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "İnsanlar, ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik yuvarlayan mayıs böceğinden daha adi bir derekeye düşerler. Allah Teâlâ hazretleri sizlerden cahiliye kibrini temizledi. Artık o, muttaki bir mü'min yahut bedbaht bir,fâcirdir. İnsanların hepsi Hz. Âdem'in evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır." * İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah, Kıyamet günü, büyüklenerek elbisesini sürüyenin yüzüne bakmayacaktır." Bir diğer rivayette: "Elbisesini çalımla sürüyene bakmayacaktır" denmiştir. * İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim namazda izarını (gömleğini) çalımla yere değecek kadar uzatırsa, Allah onun ne günahını affeder, ne de onu kötü amellere karşı korur." * Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir adam, nefsinin hoşuna giden bir takım elbise içinde saçları da yapılmış olarak giderken yürüme sırasında kibre düşmüştü ki, birden yere battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek." * Câbir İbnu Atik radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıskançlıktan bir nevi var ki Allah sever; bir kısmı da var ki Allah onu sevmez. Allah'ın sevdiği kıskançlık, kişinin (mehariminden haram kılınmış bir fiil görmesi ile) şüphe halinde duyduğu kıskançlıktır. Allah'ın sevmediği kıskançlık, şüphe olmadan kıskançlık duymasıdır. Aynı şekilde birkısım gurur vardır ki Allah hoşlanmaz, birkısmı da var, Allah hoşlanır. Allah Teâlâ'nın sevdiği gurur, kişinin savaş sırasında ve sadaka verme esnasında nefsine güvenerek duyduğu gururdur. Allah'ın buğzedip sevmediği gurur ise, taşkınlık ve övünme sırasında duyduğu gururdur." * Cübeyr İbnu Mut'im radıyallahu anh demiştir ki: "Benim hakkımda "Sende kibr var" diyorsunuz. Ben eşeğe binmiş, (dikişsiz) kumaşı (elbise olarak) sarınmış, keçiyi sağmış birisiyim. Üstelik Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana: "Bun(lar)ı yapan kimsede hiçbir kibir bulunmaz" buyurdular." Kibir büyüklenme, kendini yüksek görme olarak ifade edilebilecek bir duygudur. İnsan fıtratına: İslâm'ın izzetini, Kur'ân'ın şerefini, Din'in haysiyetini, ulvî görülen şeyleri, cematini, ırzını, namusunu ve benzeri kıymetlerini korumak için yerleştirilmiştir. Bu duygu su-i istimâl edilirse geri tepen silah gibi kişinin aleyhine işleyerek azgınlığa, sapkınlığa ve küfre düşmeye sebep olur. Allah'ın sıfatı olan "büyük olmak" tan ferde tecelli edecek şey; Allah'ın İslâm'ın Kur'ân'ın ve Resûlullah'ın izzetini, şerefini ve haysiyetini koruma uğruna başını eğmemek, küfür adına yapılan herşeye karşı tavır alarak yüksekten bakmak, büyüklenmek, başını dikmektir. Tefekkürsüzlük ve düşüncesizlik neticesinde su-i isti'mâl edilen bu duygu çok zaman mü'minlerin aleyhine işlemiş, onların şirazeden çıkmalarına sebebiyet vermiştir. Kur'ân-ı Kerim âyetler ve misallerle bunu da anlatır. Halkın teveccühüne karşı bazı şahıslar yanılabilir ve o makama lâyık olabilmek için riyaya düşebilirler. Selman ve Amr b. Âs, Medain�de valilik yaptılar. Halkla o kadar bütünleşmişlerdi ki, bir defasında bir yabancı, hamal zannederek Hazreti Selman�a yükünü taşıttırmıştı. Yolda görenler Hz. Selman�a �Emir Emir� diye tazimde bulununca, yabancı anladı ki, hamal zannettiği emirmiş; bu sefer de yaptığına pişman oldu.
  2. M.Kemal İslamiyet'den evvelki Türk tarihine büyük bir önem vererek İslami devreyi sönük hatta karanlık göstermek gayreti içinde olmuştur. Bu durum bazılarının zannettiği gibi Türklüğün sevilip benimsenmesinden dolayı değildir.İslam reddedilince onun yerine milli mefahir namına bir şey ikame etmek mecburiyetiyle Türklük baş tacı edilmiştir. İslam’a nefretle yola çıkınca,Onun icap ettirdiği her şeye karşı olmak elbette tabiileşecekti.Buna bir de teknikte ileri gitmiş batı alemine hayranlığı eklerseniz,Kemalist inkılapların fikri ve ruhi gayelerini kavramış olursunuz. M.kemal, İslam’la yoğrulmuş maziyle alakayı kesmek istediğinden,Arapça ve Farsça kelimeleri dilden atma davasında baş teşvikçi rolünü üstlenmişti. O derecede –ırkçı- ve –gayr-ı ilmi-idi ki:halkın günlük konuşmasında yer almış olup da köken itibariyle Arapça ve Farsça olan kelimelere bile lisandan atılması gereken unsurlar olarak ilan edildiler.Bunların yerine eski Türk lehçelerinden,Moğolcadan karşılılar arandı.Bulunamayanlar için yeni kelimeler uyduruldu.Avrupa lisanında Türkçeye girmiş olan kelimeler,Arapça ve Farsça kelimelere uygulanan boykotta etkilenmedi.Zira hedef İslami kökenli kelimelerin imhasıydı. Hatta bu karşılık aranan Arapça,Farsça kelimeler için Avrupa kökenli kelimelerin alınmasında bir mahzur görülmedi. (bkz.bernard levis-modern türkiyenin kuruluşu s.429) Demek ki –yabancılık-sadece İslam kültürünün malı olan kelimelere hasredilen bir uygulama olarak ortaya çıktı.Gayet acele olarak –tarama dergisi-adıyla bir sözcük meydana getirildi.Herkes bu sözcükteki kelimeleri kullanmaya mecbur edildi.Böylece ortaya öyle maskara bir dil çıktı ki,kimse kimseyi anlayamaz oldu. M.kemal ise baş teşvişçisi olduğu bu dil katline karşı 12 eylül 1934’te dil inkılabı yıldönümünde yayınladığı bir yazıyla hoşnutluğunu ifade etmektedir. Fakat ortaya öyle kepaze durumlar çıkmıştır ki M.kemal bile teşvikçisi olduğu bu durumun kötü olduğunu belirtiyor. Falih Rıfkı Atay hatıralarında şöyle diyor: -bir akşam Atatürk,sofra bittikten sonra benim yanı başımdaki iskemleye oturmamı emretti, -dili bir çıkmaza saplamışız dedi-(Falih Rıfkı Atay Çankaya s.477) Bu ağır hatalı yoldan dönüş için kendilerini küçük düşmüş olmaktan kurtaracak bir çare aradılar.Bulunan bahane ise daha da gülünçtü.GÜNEŞ DİL TEORİSİ. Nedir bu teori? 1935 yılında İstanbul’dan Ankara’ya rahatsız dönen kemal paşa,dil kurumu allamelerini hasta yatağında kabul etti.Onlara kimden öğrenmişse Viyanalı Dr.Kvirgiç adında biri tarafından insanlık tarihinde ilk tefekkürün Güneşle başladığını iddia eden Fransızca tezinden bahsetti.Buna göre dillerin doğuşu da güneşle izah edilmeliydi.Nasıl diğer yıldızlar Güneşten kopup ayrışmışsa bütün diller de güneş gibi olan Türkçeden türemiştir.Böylece dün Türkçe değil diye boykot edilip imha edilen kelimelerin bu kez aslında Türkçe olduğunu isbata çalışmak gibi gülünçlükler sergilendi.Dalkavuklar paçaları sıvadılar,hatta kimi Frenkçenin bile Türkçe asıllı olduğunu söyleyerek rezil ve komik durumlara düştü.Hatta Naim Hazım diye birisi,Arapça kelimelerinde Türkçe kökenli olduğunu söyleyerek,ilmen imkansız bir olayı kanıtlamaya çalıştı ve –arapçanın Türkçeyle yeniden doğuşu-isimi koca bir kitap yazarak komikliklere bir yenisini daha ekledi. Bu teori güya yapılan imha ve tasfiye çalışmasından geri dönüşe bir kılıftı.Fakat bu Türkçemizi hazin bir kadere doğru sürüklemeye devam etmişti. Lisanımızda yapılan bu tahribatın Kemalistlerce adı dil devrimidir.Bunun gayesini en doğru ifade eden f.Rıfkı Atay’dır. -….yazı ve dil devrimleri türk kafasını arap kafasından ayırıyordu- Burada Arap kafasından bahis, müslümanca düşünmektir.İşte Kemalistlerin Türkleri İslamiyet’ten koparmak için giriştikleri inkılap.Türkleri ana kimliklerinden,İslam’dan ayırarak,Arap harflerinden,yanı kurandan uzaklaştırarak dinsizleştirmek amacı güden bu inkılapların bizlere sayısız yara verdiği şüphesiz.Fakat Kemalistlere göre Türkiye’yi çağdaş bir seviyeye getirdikleri aşikar. Gerek harf gerekse lisan inkılâplarının gayesi İslam kültüründen kopmaktı. Bunu Kemalistlerin iki numaralı adamı ismet İnönü ulus gazetesinde yayınlanan hatıratında açıkça ifade ederek: -harf inkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz.(halbuki okul sıralarında bizlere, arap harflerinin okuma,yazma,öğrenmesinin zor olduğu,Latin harflerinin daha kolay olduğu v.s anlatılırdı)Harf inkılabının bizde tesiri ve büyük faydası kültür değişimini(İslam kültüründen kopmayı)kolaylaştırmasıdır.İster istemez arap kültüründen(İslam kültürü)koptuk-(bkz,İnönü’nün hatıraları,ulus gazetesi,14,15 nisan tarihli nüshalar) Lisanımızdan terk edilen kelimelerin,terk edilmek istenen kelimelerin kabahati menşelerinin Kur’an olmasıdır. İslam irfanına açılan yolları tıkamak gayesi güden Kemalistler İslami kültürü silmek için böyle uygulamalar gerçekleştirmişlerdir. Dünya’da bizden başka hiçbir ülkede böyle bir lisan kargaşası mevcut değildir.Bunlar arasında ‘kültür ihtilali’ yapmış olan komünist Çin’i bile zikredebiliriz.Dünya’daki bütün lisanlar birbirlerinden sayısız kelime almış bulundukları halde lisanda bizim gibi ırkçılık yoluna sapmış bir başka milletin mevcud olmaması ne ile izah edilebilir? Milletimizi asırlardan beri tahakkuk etmiş bulunan orijinal şahsiyet ve inanışından uzaklaştırarak onu Batı’nın adeta topyekün bir lobisi haline getirmek gayesi güden Kemalist inkılapların temel hedefi bizi milletçe İslam’dan tecrit etmektir. (Kaynak: Kadir Mısıroğlu Doğru Türkçe Rehberi,Sebil Yayınları İstanbul 1993) Sebil yayınlarından çıkan,Kadir Mısıroğlu'nun kaleme aldığı Doğru Türkçe Rehberi adlı eseri ve sonundaki 1000 uydurma boykot kelime listesini okumanızı istirhamla tavsiye ederim.Bahsi geçen kitaptan uydurma kelime listesini bilgisayar ortamına aktardım,arzu eden arkadaşlara alfabetik sıraya göre tasnif edilmiş halde yollayabilirim. Yine Sebil Yayınlarından çıkan Türkçe'nin Müdafaası adlı eserde aralarında Üstadımızında bulunduğu geçmişten günümüze kırk münevverin abide makaleleri yer alıyor.Türkçemiz üzerine oynanan kirli oyunları gözler önüne seren ve meşhur münevverlerimizin konu hakkındaki görüşlerini içere bu kitabı da konuyla ilgilenen arkadaşlara tavsiye ederim. Selametle...
×
×
  • Create New...