Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
ilcege

Necip Fazıl Ve Anne

Recommended Posts

NECİP FAZIL’DA ANNE UNSURU / Gökhan AYVERDİ

 

 

Bu çalışmamızda şiirimizin, büyük şairlerinden Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerindeki anne unsurunu açıklamaya çalışacağız.

 

Yıl 1916...I.Dünya Savaşı devam ediyor… Payitaht İstanbul’ da bir hastane odası…12 yaşında bir çocuk hasta annesini ziyaret ediyor. Annesi, yanındaki yatakta yatan veremli bir kızın başucundaki şiir defterini işaret ederek ‘’senin şair olmanı ne kadar çok isterdim’’ diyor. Bu olayı daha sonraki bölümlerde şairin kendi ağzından anlatmaya çalışacağız. Şimdi şiir hayatı üzerinde bilgi vermek yerinde olacaktır.(1)

 

Her satır yazının bir haysiyeti vardır. Fikriyatını, bütün eserlerine nakış nakış işleyen, kelimelerini adeta bir sarraf titizliğiyle kullanan adam, Üstad Necip Fazıl. Kalemiyle kimine zehir kimine merhem olan, kelam ve kalem ilmini yürek ateşinde pişirerek, mutlak hakikat arayışını şiir giziyle varlık âlemine sunan bir şairdi o.(2)

 

Necip Fazıl’a göre:

 

 

„Şiir mukkaddes eşiğin süpürgesi, şair de boynundaki süpürücülük borcuyla insan oğlunun en yüksek rutbelerinden birisi…

Ben bu rutbelerin en yükseği içinde, O’nun ümmetlik liyakatinin en alçak ferdi olarak, o mukkaddes eşiğin süpürücüsüyüm. Kendimi böyle takdim ederim“ diyor Çile kitabının başında...(3)

 

Öfkelerini, polemiklerini; dini, milli temele dayalı açık iddialarını, inanç ve fikir motiflerini; fıkra, piyes ve hikâyelerine koyan Necip Fazıl üstün sanatkârlık gücünü daha büyük ve yoğun ölçülerde şiirine yansıtır.(4)

 

Üniversitede öğrenciyken Yeni Mecmua’da yayımladığı ilk şiirlerinde(1923) hece ölçüsü içinde ayrı bir ses yarattığı kabul edilen Necip Fazıl, Rıza Tevfik ve Faruk Nafiz beğeni çizgisi üzerinde, kaynağını alaturka duyarlılıklardan alan genç bir şair adayı olarak görünür. Bu yılların tarihlerini taşıyan “Ayrılık Vakti”,”Tütün Ruh”,”Hayal” gibi şiirlerinin buluş ve söyleyiş özellikleri yönüyle orta düzeyi aştıkları söylenemez.(5)

 

Necip Fazıl ilk aşamaya (1926–1930) yıllarında ulaşmış, çoğunluğu Milli Mecmua(1924–28) ve Hayat(1928–29)dergilerinde yayımladığı şiirlerde getirdiği temalar ve bunları işleyiş yönünden değişik bir kişilik ortaya koymuştur. Yıllar sonra(1962’de) kendisinin de bağını kopartmadığını belirttiği bu dönem ürünleri arasında “Kaldırımlar”,”Otel Odaları”,”Sayıklama”,”Bu Yağmur”,”Noktürn”,”Gel”,”Geçen Dakikalarım” gibi şiirleri sayılabilir. Şair bu dönemde, saklanma gereğini duymadan içini dökerken, bir yandan Faruk Nafiz ve öteki hececilerin varamadıkları söyleyiş olanaklarına varmış, yıpranmış benzetilerden kendisini uzak tutmayı başarmıştır. Bu nedenle şiirlerinde kendi temalarına bağlı bir duyarlılık ve değişik biçimler geliştirdiği görülür.

Hatta 27 yaşında “Kaldırımlar” gibi, sembolizm imgeleri ile dolu şiiri Bab-ı ali gazetelerinde yayınlanırken, dönemin sembolizm duayeni Ahmet Haşim “Bu çocuk nereden buluyor bunları? Bu çocuğa dikkat edin” diyerek hayretini belirtecektir.(6)

Necip fazıl eserlerinde olgunluk dönemine 1930–1945 yıllarında ulaşmış ve bu dönem Varlık, Ağaç, Oluş, Ses, Büyük Doğu dergilerinde yaıyınladığı ”Zaman”,”Senfoni”, gibi şiirleri bu dönemin ürünleridir.

 

Necip Fazıl, ilk gençlik yıllarında kısa bir süre dönemin beğeni sınırları içerisinde ülke şiiri arama eğilimleri taşırken, daha sonraları bunalım çizgisine yükseldiği görülmektedir. Daha çok bireysel patlamaları, iç buhranları şiire konu olmaya başlamış, bunun sonucun da ölüm konusu ağır basmaya başlamıştır. Ölüm konusunun dolaylı ve dolaysız olarak daha sonraki şiirlerinde de somut biçimlerde geliştikçe Necip Fazıl’ın gizemciliği (mistisizmi) oluşmaya başlar. Aynı dönemlerde farklı konulara eğilmeyi ihmal etmemiştir, mesela “Kaldırımlarda” insanların yaşamı, kalabalık kent yaşamı, toplumsal zorunluluklara eğilmiştir.(7) Kendi iç yaşamını şiirlerine konu ederken Allah, cin, sonsuzluk gibi konulara yer vermeye başlamış, bu dönem eserleri arasında bulunan “Senfoni”de ilk kez sonsuzluk temasını işlemiştir. Şairin içsel arayışlarında en temel noktayı oluşturan Allah, çoğu zaman şiirlerine ana konu olmuştur. Çile adlı eserinde bulunan “Çile”, ”Nur”, “Allah Derim” gibi şiirleri bu konu üzerine yazılmış ve bu konuyu işleyen şiirleri “Çile” adlı eserinde Allah bölümünde toplanmıştır.

 

Zamanın ötesine geçmiş bir şair olarak Necip Fazıl, üstün bir üsluba, kişiliğe, zekâya sahiptir. Bütün bu özellikleri şairliğinde birleştiren şairin, ilk yazma hevesi annesi sayesinde ortaya çıkmıştı, bu olayı onun ağzından aktarmak bu bölümde yerinde olacaktır.

 

“Bahanesi tuhaftır:

Annem hastahanedeydi. Ziyaretine gitmiştim…Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter… Bitişikte yatan veremli genç kızın şiirleri varmış defterde … Haberi veren annem, bir an gözlerimin içini tarayıp :

—Senin dedi; şair olmanı ne kadar isterdim!

Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkına varamadığım bir şey gibi göründü.”

 

Bu olaydan mıdır bilinmez, anne konusuna zaman zaman yer vermiş ya da şiirlerinin dizelerinde kullanmıştır. Örneğin Kaldırımlar adlı şiirinde “Kaldırımlar çilekeş yalnızların annesi” diyerek anne şefkatine bir benzetmede bulunmuştur. Canım İstanbul’da “Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar” derken dünyanın en kutsal duygusu olan anneliğin dünyada vaz geçelimeyecek en büyük sevgi olmasını İstanbul’la bağdaştırmıştır. (8)

 

Necip Fazıl’ın anne konusunu işlediği şiirlerden bir kaçının incelemesini yapacağımız bu bölümde anne unsurunun anlatımındaki özelliklere dikkat çekmeye çalışacağız.

 

 

 

ANNEME MEKTUP

 

Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,

Her gün biraz daha süzülmekteyim.

Her gece, içine mermer döşeli,

Bu soğuk yatakta büzülmekteyim.

 

Böylece bir lahza kaldığım zaman,

Geceyi koynuma aldığım zaman,

Gözlerim kapanıp daldığım zaman,

Yeniden yollara düzülmekteyim.

 

Son günüm yaklaştı görünesiye,

Kalmadı bir adım yol ileriye:

Yüzünü görmeden ölürsem diye,

Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.(1924)(9)

 

Şiirde anne kelimesinin hiç kullanılmamış olması dikkat çekicidir. Anneyi anlatan şey ona duyulan özlem olmuş ve anne hayali bir şekilde anlatılmıştır. Bu esere sembolik bir hava katmış, anneye duyulan özlem, gurbetin verdiği acı, buhran, kasvet havası, şiire konu olmuştur. Ayrıca şiire Necip Fazıl’ın şiirlerindeki diğer konu özelliklerinin yansıdığı da görülmekte ”Yüzünü görmeden ölürsem diye, Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.” dizelerinde ölüm unsuruna yer verilmiş, ayrıca bu korkuyla birleştirilmiş. Belki de gurbetin verdiği yalnızlığın, kavuşamama korkusunu ortaya çıkarmasından dolayı böyle bir unsura yer verilmiş olabilir. Benzetmeler, gurbet ve yalnızlık unsurlarının güçlendirilmesine yönelik kullanılmış olarak karşımıza çıkmakta, “Ben bu gurbet ile düştüm, düşeli, Her gün süzülmekteyim. Her gece, içine mermer döşeli, Bu soğuk yatakta büzülmekteyim.”.

Şiirin geneline bakıldığında yazıldığı dönem itibariyle Necip Fazıl’ın, ilk aşama dönemi özelliklerini yansıtmakta, çünkü şiirde bir arayış duygusu gizlide olsa hissedilmekte, çoğu şiirinde olduğu gibi ikilemelere yer vermektedir “üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.”. Ayrıca ileride yaşayacağı bohem dönemi diyebileceğimiz döneme dair bazı sinyaller vermekte, şiirin bütünündeki iç buhranlar, arayışlar buna örnek olabilir.

 

 

 

 

ANNECİĞİM

 

Ak saçlı başını alıp eline,

Kara hülyalara dal anneciğim!

O titrek kalbini bahtın yeline,

Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

 

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,

Gecenin ardında yine gece var;

Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,

Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

 

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,

Kanadın yayılmış, çırpınmak için;( 10)

Bu kış yolculuk var, diyorsa için,

Beni de beraber al anneciğim!... (1926)(10)

 

 

Necip Fazıl’ın çocukluk döneminde yaşadığı hayat, annesine düşkün bir kişilik oluşturmuş ve incelediğimiz iki şiirdede bunun yansımalarını görüyoruz. Bu şiirdeki anne unsuru sembolik değil, somut olarak ifade edilmiştir. Şiirde yine bir kasvet ve umutsuzluk havası bulunmakta “Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Gecenin ardında yine gece var;” dizeleriyle şairin içine düştüğü umutsuzluk açık bir şekilde ifade ediliyor. Ayıca kadercilik düşüncesine yer verilmiş “O titrek kalbini bahtın yeline, Bir ince tüy gibi sal anneciğim” dizeleri buna örnek olabilir. Bu şiirde işlenen ölüm, annenin ölümüdür, zaten şair ilk dizede “Ak saçlı başını alıp eline,” sözleriyle annesini yaşlılığını hissettirmeye çalışmış ve son dizelerde onun ölmesi ihtimaline alışmış ama yine onunla olmak isteğini ifade etmektedir. Yazıldığı dönem açısından ele alındığında ilk aşama dönemi özelliklerini yansıtırken, bu şiirde daha fazla bir bohem havasına girmiş görülmektedir.

 

 

ANNEME

 

Anne girdin düşüme.

Yorganın olsun duam;

Mezarında üşüme.

 

Anlamam, anlatamam.

Düşen düştü peşime,

Artık vadeler tamam... (1982)(11)

 

 

Daha önce incelediğimiz şiirlerin yazıldığı döneme göre çok daha sonra yazılmış bir şiirdir. Şair annesinin ölümüne alışmış bir hava içerisindeyken, özlemini yine de yitirmemiştir “Anne girdin düşüme” dizesinde bu belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Şair yine bir sıkıntı içerisinde annesine seslenmekte ancak duygularını ifade etmekte zorlandığı bir anlam ortaya koymuş,”Anlamam, anlatamam.” Diyerek yaşadığı duygu yoğunluğunu ortaya koymaktadır .

Şiiri, Necip Fazıl ölümünden bir yıl önce yazmış ve ölümü sanki kendisine malum olmuş havası vermiş “Artık vadeler tamam…”dizeleri böyle bir anlamı doğuruyor.

 

Necip Fazıl’ın şiirlerindeki anne, hep uzaktadır, özlenmektedir. Yaşadığı sıkıntılarını, anlatamadığı duygularını, arayışlarını, ölüm duygusunu… Anne üzerine yazdığı şiirlerinde bu duyguların ya bir kısmını, ya da hepsini aynı anda şiirlerinde görmek mümkündür. Anne her zaman aranan huzurun simgesi olmuştur, kaldırımlar şiirindeki gibi şefkat kucağı olmuş, Canım İstanbul’da dünyadaki en sağlam sevginin simgesi olmuştur. “Şiiri biz iman için bilmişiz” diyor. Necip Fazıl imanı ararken hayatının kaybolduğu anlarında en büyük yardımcısı annesi olmuştu. Şiirlerininde en büyük dertleşme kaynağıdır anne, bu konuda yazdığı şiirlerinde hep içini dökme duygusu hâkimiyet kurmuştur.

 

Sonuç olarak Necip Fazıl şiirlerinde, yaşadığı sıkıntıları, iç dünyasını aktarırken en güzel kaynağı annedir. Çünkü ona derdini anlatırken daha güçlü, daha açık bir şekilde yazıyor, şiirini. Duygularını en fazla yaşadığı zamanlar yazma isteği duymuş, bu yaşanan bohem duygularının en çıkılmaz anlarında anne ona çıkış olmuş, onu aydınlatan bir ışık olmuştur.

 

 

KAYNAKÇA:

 

1.M. Sadık Arslan, Üstadın 100.yıl anısına

2.Mücahid Demin, Üstad, ilk adım

3.N.Fazıl Kısakürek, çile 52.bas. Büyükdoğu yay.

4.Ahmet kabaklı, Türk ed.anks.3.cilt ist.1997

5.Ş.Kurdakul,çağdaşTürk ed.cilt 3evrensel yay.2000

6.ş. Kurdakul,çağ.Türk.ed.cilt 3 evrensel yay.2000

7.ş.Kurdakul,çağ.Türtk.ed.cilt 3evrensel yay.2000

8. N.Fazıl Kısakürek, çile 52.bas. Büyükdoğu yay

9. N.Fazıl Kısakürek, çile 52.bas. Büyükdoğu yay

10. N.Fazıl Kısakürek, çile 52.bas. Büyükdoğu yay

11. N.Fazıl Kısakürek, çile 52.bas. Büyükdoğu yay

 

KAYNAK

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın baba sevgisinden mahrum büyümesi neticesinde kendisinde annesine karşı normalin üstünde bir hassasiyet oluşmuştur ki bu durumu annesi için yazmış olduğu şiirlerde de gözlemlemekteyiz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...