Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Beylerbeyi

Abdülhamid.

Recommended Posts

Sultan Abdulhamit, büyük önder, fikir adamı, siyaset dehası, islam halifesi, hayır kurumu...Hakkında çok yazıldı, çok çizildi. Her defasında bir daha hayret ettik, bin daha özledik Sultanı.

M. Armağan bugün bir yazı kaleme olmuş, konu yine Abdulhamit, okurken gözlerim doldu, titreme geldi. Buyrunuz...

 

Zamboanga neresi, Yıldız Sarayı neresi?

 

Filipinler'de Mindanao adasında, halkının tamamı Müslüman olan bir yerleşim yerinin ismidir Zamboanga.

 

Burada Taluksangay adını taşıyan bir cami, Müslümanlara bu topraklardaki köklerini hatırlatırken, turistler için de uğranmadan geçilemeyecek şirin bir mekân. Kapısındaki kitabeye bakılırsa 1885 yılında yaptırılmış. Tahmin ettiniz: Abdülhamid'in buraya gönderdiği yardımlardan bu cami de nasibini almış durumda. Kubbesinde ve minaresinde bulunan hilal, hilafetin gölgesinde bulunduklarını gösteriyor.

 

Hint Okyanusu'na uzanalım şimdi de: Seylan'dayız. Ve Seylan'da Müslümanların medar-ı iftiharı olan Hamidiye Mektebi'nin önünde toplanmış öğretmen ve öğrencileri görüyoruz eski bir fotoğrafta. İsimleri yazılı altında: Samir'ler, Muhiddin'ler, Enis'ler, Selim'ler... Hepsi Abdülhamid'e (veya bu kitabın okurlarına) ta oralardan ve zamanın içinden selam ediyorlar. Okul halen faal ve ismi Hameedia Boys' School'dur.

 

İşte bir çarpıcı örnek daha: Şikago'da bir cami. İsmi: Mescidü'l-Fâtır. Vehbi Vakkasoğlu'ndan öğrendiğimize göre vaktiyle buradaki Müslümanlar bir cami yaptırmak için İstanbul'dan yardım istiyorlar, Abdülhamid de bir miktar para gönderiyor kendilerine. Caminin arsasını satın alıyorlar ama bilmediğimiz bir sebeple inşaatına hemen başlanamıyor. Cami, satın alınan arsa üzerine daha sonraları yaptırılmış.

 

Singapur'da Abdülhamid Müzesi

 

Ya Singapur'da bir Abdülhamid Müzesi olduğunu biliyor muydunuz? Belki de dünyada onun adını taşıyan tek müze bu. Burada Abdülhamid'in yağlıboya bir tablosu yer alıyor ve ölüm yıldönümlerinde Singapurlu Müslümanlar, onun önünde toplanıp ruhuna Fatiha okuyorlarmış. Bunun da kaynağında Kasım 1900'de Ahmed Ataullah Efendi'nin Sultan Abdülhamid adına Singapur'daki Müslümanlarla kurduğu teması buluyoruz. Singapurlu İmam Alataş, Müslümanların Abdülhamid'e olan sevgisini şöyle anlatmış:

 

"Sultan Abdülhamid Han, Singapur'u İslâm yönünden doyurdu. Tefsir âlimlerinden Kadı Beydavi'nin Kur'an tefsirini Malaycaya çevirerek göndermiş olmasaydı İslâm bu ülkede belki bu kadar gelişmezdi. Kendisi ayrıca Singapur'a ilk Malayca Kur'an'ı gönderen biriydi." (İmam'ın "Malayca Kur'an" dediği, Arapça okuma imkânı bulamayanlara Malay harfleriyle yazılmış Kur'an'lardır.)

 

Tabii Pekin'de yaptırılan Hamidiye Üniversitesi'nden söz etmesek bu liste çok eksik kalır. Bugün dahi cuma günleri avlusunu Çinli Müslümanlar dolduruyor.

 

Seylan'daki Hamidiye Erkek Okulu öğrencileri okulun önünde (1901)

 

Nihayet bugün Yunanistan sınırları içinde kalmış olan Gümülcine'deki saat kulesi de restore edilmiş haliyle 2004'ten beri daha bir dinç görünüyor. Tahmin ettiniz: O da bir Abdülhamid dönemi eseri. Ve yine Gümülcine'deki Hükümet Konağı, Belediye Binası, Rüşdiye ve Sibyan Mektepleri de aynı dönemde yapılmış. Bugün bir kısmı yıkılmış olsa da kalanlar onun Balkanlar'daki gözleri gibi bizlere bakıyor.

 

Ergani Saat Kulesi kan ağlıyor

 

Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde bulunan Hükümet Konağı 1895'te, Saat Kulesi ise 1899'da inşa edilmiş olup kulenin kapısı üzerindeki kitabede bizzat Abdülhamid'in eseri olduğu açıkça belirtilmektedir.

 

Aymazlığın derecesine bakın ki, 1994'te Kültür Bakanlığı konağı "Ermeni kilisesi", kuleyi de onun "çan kulesi" olarak tescillemiş. Allah'tan, bir tarih gönüllüsü olan Lütfi Ergene'nin müdahalesiyle bu feci hata düzeltilmiş ve binaların, ismi anılmadan (ağızlarını yakar çünkü!) Abdülhamid döneminde yaptırıldığı tescil edilmiş.

 

Bugün saat kulesinin üst kısmı yıkık, altı ise zar zor ayakta durmaktadır. Osmanlı Yahudileri tarafından Meksika'da yaptırılan çeşmeli saat kulesinin restorasyonu için para ayıran hükümete, Ergani'deki saat kulesini harap bir vaziyette bırakmak yakışmıyor. Bir an önce el atılması dileğiyle.

 

Minsk köylerinde yankılanan ad

 

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez anlatmıştı. Geçtiğimiz Ramazan ayında Belarusya'nın başkenti Minsk'e bağlı İvya köyünde bir camide teravih namazı kıldırıyor. Önde erkekler, arkada kadınlar namaza duruyor. Salavat getirilen kısımda ise erkekli kadınlı cemaatten ilahi formunda bir ses yükseliyor: "Lailahe illallah Cebrail melekullah. Lailahe illallah Mikail melekullah." Mehmet Bey şaşırıyor önce ama devam ediyor namaza. İkinci arada bu defa Azrail ve İsrafil'in isimleri zikrediliyor. Sonraki aralarda ise sırasıyla bütün peygamberler sayılıyor. En son "Lailahe illallah Muhammed Rasulillah" sesleri yükseliyor. Ancak hemen ikinci bir ses:

 

"Lailahe illallah Abdülhamid Halifeti Rasulillah."

 

Mehmet Görmez Bey, "Salavatlar bitti ama o anda ben de bittim" diye anlatıyordu gözleri dolaraktan, "Neredeydim, hangi zamandaydım, şaşırmıştım."

 

Ufuklarımız genişledikçe Abdülhamid bizi daha çok şaşırtacağa benziyor.

 

Hizmet aşkı

 

Abdülhamid tahttan indirilmiş, kapatıldığı Beylerbeyi Sarayı'nda hastalanmıştır. Kendisini kontrole gelen eski muhalifi Dr. Abdullah Cevdet'i karşısında görünce o balyoz gibi sözü indirmeyi ihmal etmemiştir:

 

"Siz doktorsunuz değil mi? Benden meşrutiyet yerine hastane isteseydiniz hem insanlara karşı şefkat ve mürüvvete sahip olduğunuzu ispat, hem de mesleğinize layık olduğunuzu tescil etmiş olmaz mıydınız?"

 

M.ARMAĞAN / 20 ARALIK 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites
Abdülhamit vatan haini değildir!..

Sizi ulu hakanı böyle savunmaya iten yazının hangi kısmı acaba ? Elbetteki ulu hakan bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden ve belkide en büyüğüdür bu konuda tartışmaya bile lüzum yoktur...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sizi ulu hakanı böyle savunmaya iten yazının hangi kısmı acaba ? Elbetteki ulu hakan bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden ve belkide en büyüğüdür bu konuda tartışmaya bile lüzum yoktur...

Yazının herhangi bir kısmında savunma gerektirecek bir durum yok ki olsaydı bile bu "Abdülhamit vatan haini değildir!..." diye işin içinden sıyrılarak yazılmış basma kalıp kulaktan duyma bir sözle olmazdı olamazdı..Benim bu sözü yazmamdaki niyet yazının savunma isteyenlere ne kadar güzel bir cevap olduğunu gösterme niyetindeydi...Yani kısaca ben yazıya dikkat çekmeye çalışmıştım.Yanlış anlaşılmışsa affola..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sultan Abdulhamit, büyük önder, fikir adamı, siyaset dehası, islam halifesi, hayır kurumu...Hakkında çok yazıldı, çok çizildi. Her defasında bir daha hayret ettik, bin daha özledik Sultanı.

M. Armağan bugün bir yazı kaleme olmuş, konu yine Abdulhamit, okurken gözlerim doldu, titreme geldi. Buyrunuz...

 

Zamboanga neresi, Yıldız Sarayı neresi?

 

Filipinler'de Mindanao adasında, halkının tamamı Müslüman olan bir yerleşim yerinin ismidir Zamboanga.

 

Burada Taluksangay adını taşıyan bir cami, Müslümanlara bu topraklardaki köklerini hatırlatırken, turistler için de uğranmadan geçilemeyecek şirin bir mekân. Kapısındaki kitabeye bakılırsa 1885 yılında yaptırılmış. Tahmin ettiniz: Abdülhamid'in buraya gönderdiği yardımlardan bu cami de nasibini almış durumda. Kubbesinde ve minaresinde bulunan hilal, hilafetin gölgesinde bulunduklarını gösteriyor.

 

Hint Okyanusu'na uzanalım şimdi de: Seylan'dayız. Ve Seylan'da Müslümanların medar-ı iftiharı olan Hamidiye Mektebi'nin önünde toplanmış öğretmen ve öğrencileri görüyoruz eski bir fotoğrafta. İsimleri yazılı altında: Samir'ler, Muhiddin'ler, Enis'ler, Selim'ler... Hepsi Abdülhamid'e (veya bu kitabın okurlarına) ta oralardan ve zamanın içinden selam ediyorlar. Okul halen faal ve ismi Hameedia Boys' School'dur.

 

İşte bir çarpıcı örnek daha: Şikago'da bir cami. İsmi: Mescidü'l-Fâtır. Vehbi Vakkasoğlu'ndan öğrendiğimize göre vaktiyle buradaki Müslümanlar bir cami yaptırmak için İstanbul'dan yardım istiyorlar, Abdülhamid de bir miktar para gönderiyor kendilerine. Caminin arsasını satın alıyorlar ama bilmediğimiz bir sebeple inşaatına hemen başlanamıyor. Cami, satın alınan arsa üzerine daha sonraları yaptırılmış.

 

Singapur'da Abdülhamid Müzesi

 

Ya Singapur'da bir Abdülhamid Müzesi olduğunu biliyor muydunuz? Belki de dünyada onun adını taşıyan tek müze bu. Burada Abdülhamid'in yağlıboya bir tablosu yer alıyor ve ölüm yıldönümlerinde Singapurlu Müslümanlar, onun önünde toplanıp ruhuna Fatiha okuyorlarmış. Bunun da kaynağında Kasım 1900'de Ahmed Ataullah Efendi'nin Sultan Abdülhamid adına Singapur'daki Müslümanlarla kurduğu teması buluyoruz. Singapurlu İmam Alataş, Müslümanların Abdülhamid'e olan sevgisini şöyle anlatmış:

 

"Sultan Abdülhamid Han, Singapur'u İslâm yönünden doyurdu. Tefsir âlimlerinden Kadı Beydavi'nin Kur'an tefsirini Malaycaya çevirerek göndermiş olmasaydı İslâm bu ülkede belki bu kadar gelişmezdi. Kendisi ayrıca Singapur'a ilk Malayca Kur'an'ı gönderen biriydi." (İmam'ın "Malayca Kur'an" dediği, Arapça okuma imkânı bulamayanlara Malay harfleriyle yazılmış Kur'an'lardır.)

 

Tabii Pekin'de yaptırılan Hamidiye Üniversitesi'nden söz etmesek bu liste çok eksik kalır. Bugün dahi cuma günleri avlusunu Çinli Müslümanlar dolduruyor.

 

Seylan'daki Hamidiye Erkek Okulu öğrencileri okulun önünde (1901)

 

Nihayet bugün Yunanistan sınırları içinde kalmış olan Gümülcine'deki saat kulesi de restore edilmiş haliyle 2004'ten beri daha bir dinç görünüyor. Tahmin ettiniz: O da bir Abdülhamid dönemi eseri. Ve yine Gümülcine'deki Hükümet Konağı, Belediye Binası, Rüşdiye ve Sibyan Mektepleri de aynı dönemde yapılmış. Bugün bir kısmı yıkılmış olsa da kalanlar onun Balkanlar'daki gözleri gibi bizlere bakıyor.

 

Ergani Saat Kulesi kan ağlıyor

 

Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde bulunan Hükümet Konağı 1895'te, Saat Kulesi ise 1899'da inşa edilmiş olup kulenin kapısı üzerindeki kitabede bizzat Abdülhamid'in eseri olduğu açıkça belirtilmektedir.

 

Aymazlığın derecesine bakın ki, 1994'te Kültür Bakanlığı konağı "Ermeni kilisesi", kuleyi de onun "çan kulesi" olarak tescillemiş. Allah'tan, bir tarih gönüllüsü olan Lütfi Ergene'nin müdahalesiyle bu feci hata düzeltilmiş ve binaların, ismi anılmadan (ağızlarını yakar çünkü!) Abdülhamid döneminde yaptırıldığı tescil edilmiş.

 

Bugün saat kulesinin üst kısmı yıkık, altı ise zar zor ayakta durmaktadır. Osmanlı Yahudileri tarafından Meksika'da yaptırılan çeşmeli saat kulesinin restorasyonu için para ayıran hükümete, Ergani'deki saat kulesini harap bir vaziyette bırakmak yakışmıyor. Bir an önce el atılması dileğiyle.

 

Minsk köylerinde yankılanan ad

 

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez anlatmıştı. Geçtiğimiz Ramazan ayında Belarusya'nın başkenti Minsk'e bağlı İvya köyünde bir camide teravih namazı kıldırıyor. Önde erkekler, arkada kadınlar namaza duruyor. Salavat getirilen kısımda ise erkekli kadınlı cemaatten ilahi formunda bir ses yükseliyor: "Lailahe illallah Cebrail melekullah. Lailahe illallah Mikail melekullah." Mehmet Bey şaşırıyor önce ama devam ediyor namaza. İkinci arada bu defa Azrail ve İsrafil'in isimleri zikrediliyor. Sonraki aralarda ise sırasıyla bütün peygamberler sayılıyor. En son "Lailahe illallah Muhammed Rasulillah" sesleri yükseliyor. Ancak hemen ikinci bir ses:

 

"Lailahe illallah Abdülhamid Halifeti Rasulillah."

 

Mehmet Görmez Bey, "Salavatlar bitti ama o anda ben de bittim" diye anlatıyordu gözleri dolaraktan, "Neredeydim, hangi zamandaydım, şaşırmıştım."

 

Ufuklarımız genişledikçe Abdülhamid bizi daha çok şaşırtacağa benziyor.

 

Hizmet aşkı

 

Abdülhamid tahttan indirilmiş, kapatıldığı Beylerbeyi Sarayı'nda hastalanmıştır. Kendisini kontrole gelen eski muhalifi Dr. Abdullah Cevdet'i karşısında görünce o balyoz gibi sözü indirmeyi ihmal etmemiştir:

 

"Siz doktorsunuz değil mi? Benden meşrutiyet yerine hastane isteseydiniz hem insanlara karşı şefkat ve mürüvvete sahip olduğunuzu ispat, hem de mesleğinize layık olduğunuzu tescil etmiş olmaz mıydınız?"

 

M.ARMAĞAN / 20 ARALIK 2009

 

 

iyi güzzel yazmış,ne kadar işin ehli olmasada,tarihi ve tarihçiligi bilmeden kolları sıvayıp belli bir kesmin çıkarları için birşeyler yazsada,tarihçi olmayan m.armagan yinede sagolsun.

çok iyi ve güzel bi yazı fakt buradan ne amaçlanmış onu bilmek isterim dogrusu.

Abdülhamitin çevre illere yaptıgı bu faliiyetlerin altında,vatan hainidir degildir tartışması olabildigince manidar,Zira bu yorumları yapan arkdaşların elbette bir kez daha düşünmesi gerekir çünkü anakronizm denen bi olgu var,elmayı armutla karıştırmamak gerekli.

Share this post


Link to post
Share on other sites

tarihçi olmayabilir ama araştırmalarıyla "düşünen tarih" felsefesiyle bazı gerçekleri su yüzüne çıkarmayı başarmış kıymetli bir isim bence mustafa armağan...yukardaki yazıda singapurda ölüm yıldönümünü hatırlıyan singapurluları düşününce,doğrusu kendimden utandım,ulu hkanın hangi ayda vefat ettiğini bile bilmediğimi hatırladım...birde toplum olarak gerilediğimizin bi işaretide mimari ve sanatta geriye gitmemiz değilmi?son yüzyılda mimar sinana çırak olacak bi mimar yetiştirebildikmi?ya da bin mimar birleşip bi süleymaniye inşa edebildi mi?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aklıma düştü:

"Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan, Tarihi temizlemek SAHTE KAHRAMANLARDAN"

 

Abdulhamid ile Vahdettin'i aşşağılayan Sahte Kahramanlar elbet bu topraklarda yatan ecdadlarımızın kahrını çekecekler vede çekmektedirler.

 

Bende Üstadın Aysofya hitabesini her defasında dinledğimde tüylerim diken diken olur.

 

"Eğer Abdülhamid’e, Ayasofya’yı müze yapması karşılığında bütün dünya hazinelerini vereceklerini söyleseler, nefretle reddeder, imparatorluğunu elinden almakla tehdit etseler son damla kanına kadar akıtmakta tereddüt etmezdi. İnkarcı (Volter)in Allah’ın Sevgilisine ait piyesini Fransız tiyatrolarından Fransa devleti marifetiyle kaldırtan, yoksa bunun harp sebebi olacağını Fransa hükümeti’nin suratına çarpan, Ulu Hakan Abdülhamid Han’dan başka kim olabilmiştir? O Abdülhümid Han ki, bunca ordusundan yalnız bir tanesiyle birkaç gün içinde Atina kapılarında görünüvermiş ve küçücük bir Yunan şımarıklığını, onlara Ayasofya’dan bahsettirmek yerine (Akropol) önünde ordugâh kurmakla cezalandırmıştı."

 

Ruhu şad mekanı cennet olur inşallah.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Aklıma düştü:

"Bize kalan aziz borç asırlık zamanlardan, Tarihi temizlemek SAHTE KAHRAMANLARDAN"

 

Abdulhamid ile Vahdettin'i aşşağılayan Sahte Kahramanlar elbet bu topraklarda yatan ecdadlarımızın kahrını çekecekler vede çekmektedirler.

 

Bende Üstadın Aysofya hitabesini her defasında dinledğimde tüylerim diken diken olur.

 

"Eğer Abdülhamid’e, Ayasofya’yı müze yapması karşılığında bütün dünya hazinelerini vereceklerini söyleseler, nefretle reddeder, imparatorluğunu elinden almakla tehdit etseler son damla kanına kadar akıtmakta tereddüt etmezdi. İnkarcı (Volter)in Allah’ın Sevgilisine ait piyesini Fransız tiyatrolarından Fransa devleti marifetiyle kaldırtan, yoksa bunun harp sebebi olacağını Fransa hükümeti’nin suratına çarpan, Ulu Hakan Abdülhamid Han’dan başka kim olabilmiştir? O Abdülhümid Han ki, bunca ordusundan yalnız bir tanesiyle birkaç gün içinde Atina kapılarında görünüvermiş ve küçücük bir Yunan şımarıklığını, onlara Ayasofya’dan bahsettirmek yerine (Akropol) önünde ordugâh kurmakla cezalandırmıştı."

 

Ruhu şad mekanı cennet olur inşallah.

 

Çok güzel bir noktaya değindin kardeşim tebrik ederim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

araştırmalarıyla "düşünen tarih" sözü çok ama çok ucu açık bi cümle manidar.

kendisi araştırmacı degildir,araştırılmış konuları etiketleyip kendi müşterilerine sunan bir tüccardır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Türkün son Kağanı, İl Khânı.

Ama ona karşı olanların karşı olma sebebide farklı.Gençliklerinin o baskıya dayanamaması.

Khânımızın baskısıda haklı ama.Ağabeyi bilekleri kesilerek şehit edilmiş.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Gençliklerinin o baskıya dayanamaması.

 

Baskıdan kurtulur kurtulmaz; gençler hemen Abdulhamid'in her icraatinin 180'lik bir zaviyesini bulup;bunu politikaları benimsemişler. Ne gençlik...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eskitilmiş Kılıç II. Abdülhamid Han

 

 

Tarih: 08.02.2013 19:00 - 08.02.2013

Yer: Zübeyde Hanım Kültür Merkezi

 

Abdülhamid Han’ın hatıralarından ve tarihçilerin objektif yorumlarından yola çıkılarak yazılan oyunda tarihe yanlış aksettirilmiş gerçekler, tiyatro sahnesinden mesajını veriyor.

 

 

II. Abdülhamit’ten Günümüze Ortadoğu Politikası

 

Tarih: 16.02.2013 10:00 - 16.02.2013

Yer: Fırat Kültür Merkezi

 

II. Abdülhamid’in ebediyete intikalinin 95. sene-i devriyesi münasebetiyle düzenlenen sempozyumda, II. Abdülhamid’den Günümüze Ortadoğu Politikasının nasıl değiştiği ele alınacak.

 

 

II. Abdülhamid Han ve Hayatı

 

Tarih: 18.02.2013 19:00 - 18.02.2013

Yer: Ali Emiri Efendi Nikâh Salonu

Konuşmacı: Talha Uğurluel

 

Sayısız makale ve kitaba imzasını atan değerli yazar, yönetmen, programcı ve tarihçi Talha Uğurluel, “II. Abdülhamid Han ve Hayatı” konusu ile sizlerle…

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...