Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
kosem

Ömer Hayyam

Recommended Posts

ömer hayyam kimdir? onu filozof matematikçi astrolog ven en önemlisi islami kimliğiyle bakarsak neler görürüz? ben bi takım şiirlerini beğensemde ona mal edilen bi çok galiz ifadeler var (kendisinede ait olablir:D) bu yazıların sahihliğini merak ediyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cebirde bir çok formül ve teoriyi ilk defa icad eden ve bu ilmin kurucularından olan Ömer Hayyam ( ? — 1123)

 

Batı'da Zeltmacher lâkabıyla tanınan Ömer Hayyam maalesef bizde ilmi yönüyle hiç tanınmamış, sadece rubâileri ile meşhur bir şair olarak isim yapmıştır.

 

Cebir, fizik ve astronomide mühim buluşları olan Ömer Hayyam'ın EL CEBR adlı cebir kitabını, F.Weopcke 1851 'de Almanca'ya, 1857'de Fransızca'ya, Story'de 1918'de İngilizce'ye tercüme ederlerken; bizde ise 1940 lardan sonra en az on ilim adamımız (!) sadece rübâilerini tercüme etmiştir.

 

Kırk yıl boyunca (1052-1092 yıllarında) Sultan Melİkşah'ın hizmetinde Nişabur rasathanesinin müdürlüğünü yaptığı sırada yazdığı "EL CEBR" kitabının bizde henüz tercümesi bulunmamaktadır.

Bugünkü cebir ve matematik analizinde, seri ve dizi mevzuunda mühim yeri olan

 

eşitliğini ortaya koyan Ömer Hayyam olmuştur. Bu formüldeki terimlerin katsayılarını pratik olarak veren:

 

şeklindeki İfade de Hayyam'a aittir. Cebirle ilgili bu iki ifadeye ait temel açıklamalar, uygulamalarıyla birlikte İlk defa Ömer Hayyam tarafından ortaya konulmasına rağmen bugün okullarda birinci formül Hayyam'dan 500 yıl sonra yaşayan Newton'un (1642—1727) adına İzafeten "Newton Formülü" veya "Binom Formülü", ikincisi ise Pascal'ın (1628-1662) adına izafeten "Pascal Üçgeni" veya "Aritmetik Üçgen" adıyla öğretilmektedir.

 

Ömer Hayyam denklemler konusuyla da uğraşmış, bu konuda değerli çalışmalar yapmıştır. Birçok cebir denklemlerini geometrik yolla (çizim olarak) çözmeyi başarmıştır.

Hayyam, kübik denklemlerin kısmî çözüm şekillerini en sistematik bir şekilde tarif ve tasnif etmiştir.

 

x + b x = b c denklemini

x2 = by

y2 — x(c—x) koniklerinin kesiştirilin esiyle

x + ax + bx = bc denklemini de

x = (x—a) (c—x) ve x(b— x) = bc eğrilerinin keşiştirilmesiyle çözmüştür.

 

Ömer Hayyam'ın 11. yüzyıldayken çözümünü gerçekleştirdiği üçüncü derece denklemleri Avrupa ancak 16. yüzyılda yapabilmiştir.

 

17. yüzyıl Fransız matematikçisi Pierre Fermat (1601-1663)'e atfedilen "Fermat Teoremi'nin özel bir hâli olan x3+ y3 = z3 denkleminin tam sayılarla çözülmeyeceğini Ömer Hayyam, P.Fermat'tan tam 550 yıl önce göstermiştir. Onun bu konudaki çalışmaları ortaçağ matematikçilerince temel kural olarak kabul edilmiştir.

Yıllarca, batı âlemi, Ö. Hayyam'ın matematik, fizik ve astronomi yönünü incelerken, biz ise onun sadece şairlik yönünü inceledik, rubâilerinin tercüme ve tahlilîni yaptık. Ömer Hayyam'ın eserleri bugün Rusya'da, Almanya'da Goethe müzesinde, İngiliz British müzesinde ve Oxford'da bulunmaktadır.

 

Ünlü Amerika'lı tarihçi Will Duront'un, medeniyet tarihinde Ömer Hayyam için "Ömer Hayyam'ın mısralarına bakarak hüküm vermek İsteyenler yanılırlar, çünkü şiirleri ile ifade ettiği fikirlerin 85 yıllık hayatındaki tesiri pek az olmuştur. Onu sokaklarda gezinen bir insan olarak değil, üçüncü derece denklemleri, burçlar, astronomik haritalar üzerinde çalışma yapan bir âlim olarak tanımalıyız" demektedir.

 

Bizler, zamanında, Ömer Hayyam gibi ilim adamlarımızın ilmi cepheleriyle tanışıp bu bilgileri değerlendirebilseydik, bugün Newton, Pascal veya Fermat olarak isimlendirdiğimiz formül ve teoremleri kendi İnsanlarımızın adlarıyla anacaktık.

 

Abdullah YİĞİT

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Cebirde bir çok formül ve teoriyi ilk defa icad eden ve bu ilmin kurucularından olan Ömer Hayyam ( ? — 1123)

 

Batı'da Zeltmacher lâkabıyla tanınan Ömer Hayyam maalesef bizde ilmi yönüyle hiç tanınmamış, sadece rubâileri ile meşhur bir şair olarak isim yapmıştır.

 

Cebir, fizik ve astronomide mühim buluşları olan Ömer Hayyam'ın EL CEBR adlı cebir kitabını, F.Weopcke 1851 'de Almanca'ya, 1857'de Fransızca'ya, Story'de 1918'de İngilizce'ye tercüme ederlerken; bizde ise 1940 lardan sonra en az on ilim adamımız (!) sadece rübâilerini tercüme etmiştir.

 

Kırk yıl boyunca (1052-1092 yıllarında) Sultan Melİkşah'ın hizmetinde Nişabur rasathanesinin müdürlüğünü yaptığı sırada yazdığı "EL CEBR" kitabının bizde henüz tercümesi bulunmamaktadır.

Bugünkü cebir ve matematik analizinde, seri ve dizi mevzuunda mühim yeri olan

 

eşitliğini ortaya koyan Ömer Hayyam olmuştur. Bu formüldeki terimlerin katsayılarını pratik olarak veren:

 

şeklindeki İfade de Hayyam'a aittir. Cebirle ilgili bu iki ifadeye ait temel açıklamalar, uygulamalarıyla birlikte İlk defa Ömer Hayyam tarafından ortaya konulmasına rağmen bugün okullarda birinci formül Hayyam'dan 500 yıl sonra yaşayan Newton'un (1642—1727) adına İzafeten "Newton Formülü" veya "Binom Formülü", ikincisi ise Pascal'ın (1628-1662) adına izafeten "Pascal Üçgeni" veya "Aritmetik Üçgen" adıyla öğretilmektedir.

 

Ömer Hayyam denklemler konusuyla da uğraşmış, bu konuda değerli çalışmalar yapmıştır. Birçok cebir denklemlerini geometrik yolla (çizim olarak) çözmeyi başarmıştır.

Hayyam, kübik denklemlerin kısmî çözüm şekillerini en sistematik bir şekilde tarif ve tasnif etmiştir.

 

x + b x = b c denklemini

x2 = by

y2 — x(c—x) koniklerinin kesiştirilin esiyle

x + ax + bx = bc denklemini de

x = (x—a) (c—x) ve x(b— x) = bc eğrilerinin keşiştirilmesiyle çözmüştür.

 

Ömer Hayyam'ın 11. yüzyıldayken çözümünü gerçekleştirdiği üçüncü derece denklemleri Avrupa ancak 16. yüzyılda yapabilmiştir.

 

17. yüzyıl Fransız matematikçisi Pierre Fermat (1601-1663)'e atfedilen "Fermat Teoremi'nin özel bir hâli olan x3+ y3 = z3 denkleminin tam sayılarla çözülmeyeceğini Ömer Hayyam, P.Fermat'tan tam 550 yıl önce göstermiştir. Onun bu konudaki çalışmaları ortaçağ matematikçilerince temel kural olarak kabul edilmiştir.

Yıllarca, batı âlemi, Ö. Hayyam'ın matematik, fizik ve astronomi yönünü incelerken, biz ise onun sadece şairlik yönünü inceledik, rubâilerinin tercüme ve tahlilîni yaptık. Ömer Hayyam'ın eserleri bugün Rusya'da, Almanya'da Goethe müzesinde, İngiliz British müzesinde ve Oxford'da bulunmaktadır.

 

Ünlü Amerika'lı tarihçi Will Duront'un, medeniyet tarihinde Ömer Hayyam için "Ömer Hayyam'ın mısralarına bakarak hüküm vermek İsteyenler yanılırlar, çünkü şiirleri ile ifade ettiği fikirlerin 85 yıllık hayatındaki tesiri pek az olmuştur. Onu sokaklarda gezinen bir insan olarak değil, üçüncü derece denklemleri, burçlar, astronomik haritalar üzerinde çalışma yapan bir âlim olarak tanımalıyız" demektedir.

 

Bizler, zamanında, Ömer Hayyam gibi ilim adamlarımızın ilmi cepheleriyle tanışıp bu bilgileri değerlendirebilseydik, bugün Newton, Pascal veya Fermat olarak isimlendirdiğimiz formül ve teoremleri kendi İnsanlarımızın adlarıyla anacaktık.

 

Abdullah YİĞİT

 

 

teşekür ederim ama peki ya islami kimliği rubaileri meşhur arası öyle ben yanlış hatırlamıyorsam necip fazılın bi kitabında hayyam ın imam azamla ilgili bi diyoloğunu aktarmıştı ama oda pek müspet değildi..

Share this post


Link to post
Share on other sites
<br /> teşekür ederim ama peki ya islami kimliği rubaileri meşhur arası öyle ben yanlış hatırlamıyorsam necip fazılın bi kitabında hayyam ın imam azamla ilgili bi diyoloğunu aktarmıştı ama oda pek müspet değildi..<br />
<br /><br /><br />

 

Ömer hayyam ile İmam Azam Hz. (k.s.) çağdaş değiller. Üstad'ın Hayyam ile Ebu Hanife Hz. arasındaki diyaloğu aktarması muhal; ben görmedim.

 

Gelelim Hayyam'a...

 

Kötü biri değildi...Hatta büyük bir sanatkar ve -belki- aşık idi.

 

"Yani tıpkı Hacı Bektaş menkıbeleri, Nasreddin Hoca fıkraları, hattâ Yûnus Emre şiirleri gibi, Ömer Hayyam’a atfedilen rubaîlerin çoğunun da, esasen ona aid olmadığı, ama kirli emel sahibleri tarafından güyâ onunmuş gibi söylendiği, yahut bir başka kıymetli eserle karıştırıldığı görülüyor. Nitekim Yûnus Emre şiirlerinin bazılarının, hem de bizzat Şah İsmail tarafından tahrif edildiği, bugün Türkiye’de değil de, Batılı Türkiyatçılar nezdinde bilinir."

 

“-Kulağın varsa bir öğüt vereyim de dinle –Allah için olsun, riyâ libasına bürünme -Dünya bir nefestir, âhiret daimî –Bir nefesçik ân için, ebedî mülkü satıp gitme!”

Share this post


Link to post
Share on other sites
<br /><br /><br />

 

Ömer hayyam ile İmam Azam Hz. (k.s.) çağdaş değiller. Üstad'ın Hayyam ile Ebu Hanife Hz. arasındaki diyaloğu aktarması muhal; ben görmedim.

 

Gelelim Hayyam'a...

 

Kötü biri değildi...Hatta büyük bir sanatkar ve -belki- aşık idi.

 

"Yani tıpkı Hacı Bektaş menkıbeleri, Nasreddin Hoca fıkraları, hattâ Yûnus Emre şiirleri gibi, Ömer Hayyam’a atfedilen rubaîlerin çoğunun da, esasen ona aid olmadığı, ama kirli emel sahibleri tarafından güyâ onunmuş gibi söylendiği, yahut bir başka kıymetli eserle karıştırıldığı görülüyor. Nitekim Yûnus Emre şiirlerinin bazılarının, hem de bizzat Şah İsmail tarafından tahrif edildiği, bugün Türkiye’de değil de, Batılı Türkiyatçılar nezdinde bilinir."

 

“-Kulağın varsa bir öğüt vereyim de dinle –Allah için olsun, riyâ libasına bürünme -Dünya bir nefestir, âhiret daimî –Bir nefesçik ân için, ebedî mülkü satıp gitme!”

 

hımmm.. isim farklı olabilir ama ömer hayyamı uyaran yine çok takva ehli birisydi .... ömer hayyamı anlatan semerkant diye bi kitap va ramam yazarı yabancı orda ömer hayyam şarap ve kadınla sık sık anılmış belkide yazarının yabancı omasından kaynaklanıyo olabilir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ömer Hayyam tam bir ayyaşmış, içkiye çok düşkünmüş gibi bir bilgiyi ( ne kadar doğrudur bilmiyorum) ,kulaktan dolma da olsa söylemeden geçemeyeceğim.Zira benim de Ömer Hayyam konusunda merakım söz konusu...Söylenilen gibi içkiye düşkünlüğüyle bilinen bir ayyaş mıdır yoksa ilime kendini adamış bir ilim adamı mıdır? Şu dizeleri biraz düşündürücü zaten iki ucu açık bir deyim...

 

 

 

Kim Demiş

 

kim demiş haram nedir bilmez hayyam

ben helali haramı karıştırmam

seninle içilen şarap helaldir

sensiz içtiğimiz su bile haram

 

Ömer Hayyam

 

???

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ömer Hayyam tam bir ayyaşmış, içkiye çok düşkünmüş gibi bir bilgiyi ( ne kadar doğrudur bilmiyorum) ,kulaktan dolma da olsa söylemeden geçemeyeceğim.Zira benim de Ömer Hayyam konusunda merakım söz konusu...Söylenilen gibi içkiye düşkünlüğüyle bilinen bir ayyaş mıdır yoksa ilime kendini adamış bir ilim adamı mıdır? Şu dizeleri biraz düşündürücü zaten iki ucu açık bir deyim...

 

 

 

Kim Demiş

 

kim demiş haram nedir bilmez hayyam

ben helali haramı karıştırmam

seninle içilen şarap helaldir

sensiz içtiğimiz su bile haram

 

Ömer Hayyam

 

???

 

bende tam bunu anlamıyorum işte hüzün apla :D acaba tasavvuf edebiyatında geçen bülbül şarap aşk gibi mi acaba :S

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ömer Hayyam tam bir ayyaşmış, içkiye çok düşkünmüş gibi bir bilgiyi ( ne kadar doğrudur bilmiyorum) ,kulaktan dolma da olsa söylemeden geçemeyeceğim.Zira benim de Ömer Hayyam konusunda merakım söz konusu...Söylenilen gibi içkiye düşkünlüğüyle bilinen bir ayyaş mıdır yoksa ilime kendini adamış bir ilim adamı mıdır? Şu dizeleri biraz düşündürücü zaten iki ucu açık bir deyim...

 

 

 

Kim Demiş

 

kim demiş haram nedir bilmez hayyam

ben helali haramı karıştırmam

seninle içilen şarap helaldir

sensiz içtiğimiz su bile haram

 

Ömer Hayyam

 

???

 

Güzel şiir.

 

Sensiz içtiğim su bile haram..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu da bir diğer görüş :

 

ÖMER HAYYAM’I NASIL BİLİRDİNİZ?

Selim Gürselgil

Ömer Hayyam, Sultan Sencer’i tedavi edecebilecek derecede iyi bir hekimdi. Aynı zamanda, Melikşah oğlu Gıyaseddin’in tahsis ettiği büyük maddî destekle, Doğu’da büyük bir hikmet evi kurulmasının hazırlığı içindeydi ki, hadiseler buna müsa’de etmedi. Eğer bütün bu maddî ve manevî servetlerini yele savurup, meyhaneden ve batakhaneden bahseden mısralar söylemişse, bundan ayyaşlara ne?

 

Cumhuriyet Türkiye’sinde Ömer Hayyam, “esafil-i Şark”ın sembolüdür; Beyoğlu’nun arka sokaklarıdır; 70’lerin ve 80’lerin Orhan Gencebay’ı neyse, onun gibi bir şeydir. Nerede alkolizm, orada Ömer Hayyam ve nerede Ömer Hayyam orada alkolizm!..

 

Fakat kazın ayağı öyle mi? Doğrusu, gerçek “tecessüs-ilmî merak” sahiblerini bekleyen bir husus...

 

Gerçekten de, bugün Ömer Hayyam’a atfedilen rubailerin çoğu, keskin bir inançsızlık, maddecilik ve içkicilik kokusu taşıyor. Ruhun ölmezliğine (öbür dünyaya) inanmadığı ve cismanî ölümü nihaî son kabul ettiği için, insanlığı kafa çekmeye ve gününü gün etmeye davet ediyor. “Dün”ü olmayan, “yarın”ı olmayan, tam bir “esafil-i Şark” resmi! (Rüşdü Şardağ’lar buna bayılır.)

 

Oysa, bu rubailerin çoğunun Ömer Hayyam’a değil de, “Baba Ebdal Kâşî” adlı, sözkonusu düşüncelere lâyık birine aid olduğu, akademik seviyede isbatlanmış bulunuyor. Yine “Ömer Hayyam” imzâsının içyüzüne indikçe, bir kısmı sefih ve rezil, bir kısmı da aziz ve ârif, şu isimlerle karşılaşıyorsunuz; Fahr-i Razî, Ubeyd-i Zâkânî, Ebu Said Eb’ul-Hayr, Fahrüddin-i Irakî, Hakim Sinayî, Hace Abdullah-ı Ensarî, Mecd-i Hemger, İmad Fakih, Selman Savecî, Zahir Faryabî, Kemal İsfahanî, Evhadî, Evhadüddin Kirmanî, Şeyh Sincan, Mevlânâ Celaleddin ve Sadi-i Şirazî...

 

Yani tıpkı Hacı Bektaş menkıbeleri, Nasreddin Hoca fıkraları, hattâ Yûnus Emre şiirleri gibi, Ömer Hayyam’a atfedilen rubaîlerin çoğunun da, esasen ona aid olmadığı, ama kirli emel sahibleri tarafından güyâ onunmuş gibi söylendiği, yahut bir başka kıymetli eserle karıştırıldığı görülüyor. Nitekim Yûnus Emre şiirlerinin bazılarının, hem de bizzat Şah İsmail tarafından tahrif edildiği, bugün Türkiye’de değil de, Batılı Türkiyatçılar nezdinde bilinir.

 

Öyleyse, bu bozgunculuktan kendimizi nasıl kurtarabilir, Ömer Hayyam’ı nerede arayabilir, hakikati hangi yönden umabiliriz? Şu var ki, Ömer Hayyam’a atfedilen rubaîlerin hepsi aynı meyhane düşkünlüğünün izini taşısa ve üzerinde ona aid olduğuna dair hiçbir şaibe bulunmasa, bizim için tamamen entipüften şeyler olurdu. Maksad kafa çekmek olduktan sonra, tef de çalsan bir, keman da... Fakat bir deniz gibi, hangi suyun nereden geldiği anlaşılmaz tarih sahnesi, yanına yaklaştıkça, bize görünenlerin arkasında bambaşka hakikatler seyrettiriyor.

 

Şükür ki, kavmimizin tarihî önderleri, dünyayı kavrayışta gurur verici bir basiret mirası bıraktılar. Emevîler, Cahiliyye âdetlerini hortlatır gibi olmuş, bunun üzerine Ümmet’in tüm unsurları biraraya gelerek, Hilâfet makamını Abbasîlere emanet etmişlerdi. Ancak Fatımî ve Batınîler bunu tanımıyor, Bizanslılarla elbirliği ederek, Hilafet makamına kendileri geçmek istiyorlardı. O sırada Doğu’dan Selçuklular zuhûr etti. Başka türlü de davranabilecekken, olanca gerçeği bir bakışta kavrayıcı ferasetin, kendileri yönünden ilk örneğini verdiler: Derhâl Bağdad’a yürüdüler, yağmalanmış şehri zorbaların elinden kurtarıp, Abbasî Halifeler’inin haysiyetini iade ederek, kendileri hiçbir şeytanî hırsa kapılmaksızın hemen Bizans üstüne yürüdüler.

 

İşte, İmam-ı Gazalî ve Ömer Hayyam, bu yürüyüş içinde belirdiler. İkisi de çağdaş, dediklerine göre “hemdem-arkadaş” idiler. Siyaset meydanındaki dış ve iç fitneler gibi, onlar da ma’rifet meydanının fesadları ile yüzyüze geldiler. Ömer Hayyam, hikmet kaleminde ilk gıdâsını İbn-i Sinâ’dan almıştı. İbn-i Sina’nın “Gökte felekler vardır, feleklerin ötesinde ise hiçbir şey yoktur” sözü, onun ilk gerçeğiydi. Fakat İmam-ı Gazalî’den sonra, filozofların tahtı, depreme tutulmuş gibiydi; Ömer Hayyam da, onların bozguncu te’sirlerini kusarcasına bir fikir inkılâbına uğramış, bir yol ayrımına gelmişçesine, şunları söyler:

 

-“Şu zamanda akıldan, fikirden fayda yok –Akılsızdan başkası zamanın yemişini yiyemiyor- Bu zamanda ilâhî rızâyı aramak-Yahut rahatı seçip kadehe el atmak gerek.

 

Buradan anlaşılacağı gibi, onun meyhaneyi öven mısrâları, düşkünlerin zannettiğinin aksine, Allah’a isyan değil, felsefeye isyan; onun, herşeyin akılla bilenebileceği yoğun propagandasına rağmen hiçbir şeyi bilemeyişi ve bildiremeyişine karşı bir tuğyan gibidir!.. Sanki, o bize başka bir şey anlatmak istiyor!..

 

İmam-ı Gazalî’yi, Alparslan veziri, Melikşah veziri Nizamülmülk için “Nizamiye Medreseleri”nin fikrî temelini oluşturdu, böylece felsefî cereyanın yolunu kesip, Şeriat ve tasavvuf disiplinlerinin halk arasında kökleşmesine zemin hazırladı, diye suçlandırırlar bugün. Halbuki aynı İmam-ı Gazalî’nin fikirde gösterdiği “zamanını aşkın” kudretin, Batı’da fikri Kilise cenderelerinden kurtaran başlıca te’sir olduğu pek konuşulmaz. Hiç İmam-ı Gazalî olmasaydı, Dekart olabilir miydi, “Düşünüyorum, öyleyse varım!” diyebilir miydi?

 

Ömer Hayyam’ı da, tarihin bu çizgileri içinde görmek ve konuşmak lâzım. Onun meyhane düşkünlüğünü en çok abartanların başında, aynı zamanda Kürtlerden “İslâmdışı yeni bir millet” yapma dâvâsının mimarlarından, (Rus) Minorski gelir. Bizim çilingir sofrasında Cumhuriyet sevicilerimiz, bu mânâya bayılmışlar, âdeta Ömer Hayyam’dan başka hiçbir Doğulu’nun adını anmamışlardır. Dediğimiz gibi, Ömer Hayyam’a isnad edilen rubaîlerin pekçoğu ona aid değil ve ona aid olanları da, üstün şair kumaşı önünde te’vil edilebilir, yahut keyfiyeti Allah’a havale edilmesi gereken şeylerdir.

 

-“Ey kazâ ve kader çevgâniyle top gibi yuvarlanan –Sola dön, sağa yürü, ama hiçbir şey deme -Seni bu yuvarlanışa atan El yok mu? –Ne olacağını ancak O bilir, O bilir, O bilir, O!”

 

Bize hecelemek gereken bu mânâdır... Tarihte, her nerede filozof ve râhibden (şaman) bir eser görülmüşse orada, insanlık adına en büyük kayıbların ve ayıbların davulu döğüldüğünü duyabilirsiniz. Filozof, kendince mantık yürütücüdür; İblis gibi, “O benden daha aşağı rütbeden, nasıl olur da ben ona boyun eğerim?” deyicidir. Rahib ise daima vicdana bir kilit vurucu, inanç üzerinde bir “oligarşi-zümre tahakkümü” ve resmiyet boyunduruğudur. Selçuklular, bu kösteklerin hiçbirine takılmadıkları için, bugün baktıkça, göğsümüzü kabartıyorlar.

 

Ömer Hayyam, çocukluğunda Sultan Sencer’i tedavi edebilecek derecede iyi bir hekimdi. Aynı zamanda, Melikşah oğlu Gıyaseddin’in tahsis ettiği büyük maddî destekle, Doğu’da büyük bir “hikmet evi” kurulmasının hazırlığı içindeydi ki, hâdiseler buna müs’ade etmedi. Aklî ve naklî ilimlerde zamanının seçkinlerindendi. Eğer bütün bu maddî ve manevî servetlerini yele savurup meyhaneden ve batakhaneden bahseden mısrâlar söylemişse, bundan ayyaşlara ne? Onlar, Ömer Hayyam olmasa da, yollarında gideceklerdir; fakat şöyle bir duyguya hiçbir zaman eremeyeceklerdir:

 

-Kulağın varsa bir öğüt vereyim de dinle –Allah için olsun, riyâ libasına bürünme -Dünya bir nefestir, âhiret daimî –Bir nefesçik ân için, ebedî mülkü satıp gitme!

 

(Vakit Kültür Sanat 29 Haziran 04)

 

-Fikrin F'si-

Share this post


Link to post
Share on other sites

DEMEKKİ İMAM GAZALİYLE ÇAĞDAŞMIŞ :D AMA ŞİİRLER ÇOK ÇELİŞİYOR FARKLI ANLAMDA YORUMLAYACAK GİBİ DEĞİL. BİRİSİ HAYYAMA AİT DEĞİL AMA HANGİSİ..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hayyam a ait olmadığını düşündüğün iki şiirden birisinin hangisi olduğunu anlayamadım Büşracım..Evet benim yazdığım o şiir de gerçekten düşündürücü..Bak benim de kafamı karıştırdın...:D

Share this post


Link to post
Share on other sites
Hayyam a ait olmadığını düşündüğün iki şiirden birisinin hangisi olduğunu anlayamadım Büşracım..Evet benim yazdığım o şiir de gerçekten düşündürücü..Bak benim de kafamı karıştırdın... :D

 

 

ben hasan sabbahın kabilesindeydim ya abla kestiririm şimdi ömer hayyamın şiiirlerinin hangisinin sahih olduğunu :D:D nerden biliyim yaw :D ama bence ömer hayyam pekte sahih birisi gibi gelmiyo çünkü üstadın bir kitabında imam gazaliyle hayyamın diyologlarında imam gazali hayyamı nehyediyordu ve menfi dilde eleştiriyordu...

Share this post


Link to post
Share on other sites
AMA ŞİİRLER ÇOK ÇELİŞİYOR FARKLI ANLAMDA YORUMLAYACAK GİBİ DEĞİL. BİRİSİ HAYYAMA AİT DEĞİL AMA HANGİSİ..

 

Burayı tekrar tekrar okudum ben mi yanlış okuyorum acaba şurdan gözlüğümü versene evladım : :D :D

şiirler çelişiyo demişsin Büşra kardeş hangi şiirler bu şiirler ...:D

Share this post


Link to post
Share on other sites
Burayı tekrar tekrar okudum ben mi yanlış okuyorum acaba şurdan gözlüğümü versene evladım : :D :D

şiirler çelişiyo demişsin Büşra kardeş hangi şiirler bu şiirler ... :D

 

HA :D RÖNESANS İLE KIRKGEÇİTİN VERDİĞİ ŞİİİRLER ÇELİŞİYO DEMEK İSTEDİM ABLACIM :P

Share this post


Link to post
Share on other sites
HA :D RÖNESANS İLE KIRKGEÇİTİN VERDİĞİ ŞİİİRLER ÇELİŞİYO DEMEK İSTEDİM ABLACIM :D

 

Ihım ıhım öyle olsun bakalım Büşracımm.:D Gelelim Ömer Hayyam'a yeniden evet sahihliği tartışılır daha doğrusu eğer İmam Gazali'nin Hayyam'ı nehyettiğini bildiren kaynaklar sahihse bize tartışmak düşmez zaten..Galiba düğüm orda çözülüyo...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilimsel olarak bir şey diyemem başarılı olabilir.Hala onun bulduğu bazı formüller kullanılmaktadır günümüzde.Özellikle cebir de yaptığı tasnifler kesinlikle göz ardı edilecek gibi değildir.

Âhiret hayâtından habersizmiş gibi görünerek eğlence, aşk ve şarap konularına ağırlık vermekte, kendisini bunlarla teselli etmeğe çalışmaktadır. Ömer Hayyâm için gerçek olan,yaşanan ve ele geçendir

Gerçeğe ancak akıl yoluyla varılabildiğini zanneder.Hasan Sabbahın etkisinde kalmış ve onun yoluna girmiştir.Ömer Hayyam ismini ilk defa bir kaç sene önce okuduğum Amin Maalof'un Semerkand isimli kitabında görmüştüm.Kitaptan sonra az çok bir fikir sahibi olmakla beraber rubailerinden de birkaç tanesi okuyunca kısaca sapık olduğunu anlamıştım

Zaten altta alıntıladığım rubaileri de nasıl bir şair olduğunu az çok özetliyor

 

Büyükse de isyanım, kötülüklerim,

Yüce Allah'dan umut kesmiş değilim;

Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın

Rahmete kavuşur elbet kemiklerim....

 

Allah'ım bir geçim kapısı açıver bana;

Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana;

Şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni

Haberim olmasın gelen dertten başıma.

 

 

Ben şarap içiyorum, doğrudur;

Aklı olan da beni haklı bulur:

İçeceğimi biliyordu Tanrı,

İçmezsem Tanrı yanılmış olur.( Bu şiiri koyup koymamakta tereddüt ettim.Ama nasıl bir insan olduğunun anlaşılması bakımından faydalı olacağı düşüncesindeyim)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bilimsel olarak bir şey diyemem başarılı olabilir.Hala onun bulduğu bazı formüller kullanılmaktadır günümüzde.Özellikle cebir de yaptığı tasnifler kesinlikle göz ardı edilecek gibi değildir.

Âhiret hayâtından habersizmiş gibi görünerek eğlence, aşk ve şarap konularına ağırlık vermekte, kendisini bunlarla teselli etmeğe çalışmaktadır. Ömer Hayyâm için gerçek olan,yaşanan ve ele geçendir

Gerçeğe ancak akıl yoluyla varılabildiğini zanneder.Hasan Sabbahın etkisinde kalmış ve onun yoluna girmiştir.Ömer Hayyam ismini ilk defa bir kaç sene önce okuduğum Amin Maalof'un Semerkand isimli kitabında görmüştüm.Kitaptan sonra az çok bir fikir sahibi olmakla beraber rubailerinden de birkaç tanesi okuyunca kısaca sapık olduğunu anlamıştım

Zaten altta alıntıladığım rubaileri de nasıl bir şair olduğunu az çok özetliyor

 

Büyükse de isyanım, kötülüklerim,

Yüce Allah'dan umut kesmiş değilim;

Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın

Rahmete kavuşur elbet kemiklerim....

 

Allah'ım bir geçim kapısı açıver bana;

Kimseye minnetsiz yaşamak yeter bana;

Şarap içir, öyle kendimden geçir ki beni

Haberim olmasın gelen dertten başıma.

 

 

Ben şarap içiyorum, doğrudur;

Aklı olan da beni haklı bulur:

İçeceğimi biliyordu Tanrı,

İçmezsem Tanrı yanılmış olur.( Bu şiiri koyup koymamakta tereddüt ettim.Ama nasıl bir insan olduğunun anlaşılması bakımından faydalı olacağı düşüncesindeyim)

 

Batın ve mecaz böyle birşeydir işte...

 

Şeriatın batını: Tasavvuf...Ölçü: Şeriat...

 

Tarihte "batıniler" denen cereyan, al.vilik gibi akımlar "batın" hadisesinin içinden çıkamayanların gittiği yollardır.

 

Dedik ki: Bazı rubailer kendisine ait değildir. Açıkça “Baba Ebdal Kâşî” adlı muhtemelen şii safevi etkisinde olan birinin katkılarıdır.

 

Ha, şu denirse konuşulabilir: Kendisine ait olan anlaşılmaz ya da yanlış "anlamaya" müsait şiirleri yok mudur ? Vardır...Enel Hakk...

 

Güzellilk burda, estetik,derinlik ve san'at burda, gerektiğinde kelle alan bir sanat.

 

...

 

Pir Sultan için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.

 

Kayıt altına almazsak, ilmen tesbitini yapmazsak -belki- Yunus Emre K.s. hakkında da yüzyıl sonra benzer şeyler konuşulacaktır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hayyam'ı bir de Üstad'dan dinleyelim:

 

"İlmin ağır bahislerinden yorulduğu zaman arasıra söylediği rubailer pek gözalıcı olmuştur. Evvela lisan bakımından çok muntazam ve pürüzsüz... Kelimeler, gayet itina ile seçilmiş ve manayı tamamen kavramıştır. Kainat muamması karşısında muallakta kalan bir ruhun en şüpheli ıstıraplarını aksettirdiği için aynı nasipsiz ıstırabı çeken büyük bir insan ülkesine hitap etmiş, mahalli kalmamıştır...

 

Hayyam'ın şiirlerinde dikkate en çok çarpan mana unsurları ve kelimeler şunlardır: Mey, meyhane, ıyş, nûş, şarap, saki, saz, zevk; ve mezar, ölüm, fanilik, yokluk, hiçlik... Bu manaların ilk kısmı, ikinci kısmına ait dehşetin aksülamel sahasıdır.

 

Hayyam'ın en büyük tesiri Garp'ta olmuş ve son devirlerin Garp budalası olan Şarklılarına da Hayyam, işte Garp'tan dönüp gelen bu tesirin yüzü suyu hürmetine görünmüştür.

 

Hayyam da Maarri gibi, bedbinlik ve hiçlik yolunun oradan ilerisine geçit bulamamış menfi ve müntehir dehalarından birisidir. Şu farkla ki, Maarri'nin hikmeti daha fikrî ve derin, Hayyam'ınki ise daha telkinî ve hissîdir. Buna rağmen his örgüsü olarak Hayyam'ın ulaştığı ifade iklimleri Maarri'ye nazaran çok daha sanatkarane bir hususiyet beliritr. Hayyam'da büyük bir fikir çilesi yaşamaksızın peşin ve acı bir dudak büküşü halinde, eşya ve hadiselere karşı alınmış bir his tavrı vardır. İşte Hayyam'ın bütün kıymeti, olsa olsa bu his tavrının üslubundadır. Yoksa ruhta ve muhtevada Hayyam, muhteşem yarım adamlar serisinin büyük unsurlarından biri olmak talihini delip geçememiştir.

 

Bu, şüphe ve ümitsizliğin daima aynı şüphe ve ümitsizlik mihveri etrafında hep aynı şeyi tekrarlamanın ve derin bir sanatkar mizacına rağmen bir türlü büyük tefekkür ve nasibe geçememenin, böylece büyük nasip ve tefekkür üstadlarının mazhariyetine uzak, büyük şüpheden büyük imana atlayamamış ve yarım kalmış olmak mahkûmiyetinin hâlis bir örneğidir. Onun içindir ki, Hayyam, Doğu âlemine hakiki seciyesini veren İslam nurunun kalplerde gölgelendirmeğe başladığı ferdî ve ictimai yıkılış devrini temsil etmiştir. Bu bakımdan Hayyam ne kadar hususi ve ferdi bir örnek telakki edilirse edilsin, büyük nur ve iman devrinden uzaklaşmış olmanın da ictimai bir ifadesini ve haberciliğini getirmiştir.

 

Edebiyat Mahkemeleri

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Hayyam'ı bir de Üstad'dan dinleyelim:

 

"İlmin ağır bahislerinden yorulduğu zaman arasıra söylediği rubailer pek gözalıcı olmuştur. Evvela lisan bakımından çok muntazam ve pürüzsüz... Kelimeler, gayet itina ile seçilmiş ve manayı tamamen kavramıştır. Kainat muamması karşısında muallakta kalan bir ruhun en şüpheli ıstıraplarını aksettirdiği için aynı nasipsiz ıstırabı çeken büyük bir insan ülkesine hitap etmiş, mahalli kalmamıştır...

 

Hayyam'ın şiirlerinde dikkate en çok çarpan mana unsurları ve kelimeler şunlardır: Mey, meyhane, ıyş, nûş, şarap, saki, saz, zevk; ve mezar, ölüm, fanilik, yokluk, hiçlik... Bu manaların ilk kısmı, ikinci kısmına ait dehşetin aksülamel sahasıdır.

 

Hayyam'ın en büyük tesiri Garp'ta olmuş ve son devirlerin Garp budalası olan Şarklılarına da Hayyam, işte Garp'tan dönüp gelen bu tesirin yüzü suyu hürmetine görünmüştür.

 

Hayyam da Maarri gibi, bedbinlik ve hiçlik yolunun oradan ilerisine geçit bulamamış menfi ve müntehir dehalarından birisidir. Şu farkla ki, Maarri'nin hikmeti daha fikrî ve derin, Hayyam'ınki ise daha telkinî ve hissîdir. Buna rağmen his örgüsü olarak Hayyam'ın ulaştığı ifade iklimleri Maarri'ye nazaran çok daha sanatkarane bir hususiyet beliritr. Hayyam'da büyük bir fikir çilesi yaşamaksızın peşin ve acı bir dudak büküşü halinde, eşya ve hadiselere karşı alınmış bir his tavrı vardır. İşte Hayyam'ın bütün kıymeti, olsa olsa bu his tavrının üslubundadır. Yoksa ruhta ve muhtevada Hayyam, muhteşem yarım adamlar serisinin büyük unsurlarından biri olmak talihini delip geçememiştir.

 

Bu, şüphe ve ümitsizliğin daima aynı şüphe ve ümitsizlik mihveri etrafında hep aynı şeyi tekrarlamanın ve derin bir sanatkar mizacına rağmen bir türlü büyük tefekkür ve nasibe geçememenin, böylece büyük nasip ve tefekkür üstadlarının mazhariyetine uzak, büyük şüpheden büyük imana atlayamamış ve yarım kalmış olmak mahkûmiyetinin hâlis bir örneğidir. Onun içindir ki, Hayyam, Doğu âlemine hakiki seciyesini veren İslam nurunun kalplerde gölgelendirmeğe başladığı ferdî ve ictimai yıkılış devrini temsil etmiştir. Bu bakımdan Hayyam ne kadar hususi ve ferdi bir örnek telakki edilirse edilsin, büyük nur ve iman devrinden uzaklaşmış olmanın da ictimai bir ifadesini ve haberciliğini getirmiştir.

 

Edebiyat Mahkemeleri

 

saol tuğra abla :D

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

Hayret etmiyorum. Ömer Hayyam hakkında yine tahmin ettiğim gibi çoğu insan sapık, ayyaş ve şarapçı yaftalarını yapıştırmış. İşin aslını bilen, araştıran yok. Elimde Hayyam'ın Türkçe'mize tam manasıyla çevrilmiş Rubaileri var. Hatta isteyenlere Rubailerin Farsça, yani orijinal hallerini gönderebilirim. Her neyse, Hayyam'ın Rubailerini anlamak için, insanın biraz klaıplaşmış düşüncelerden uzak, olgun, irfan sahibi birisi olması gerekiyor. Önce şu yazıyı okumanızı isterim.

 

http://www.yucedevlet.com/haber/316-bir-ru...m-hakkinda.html

 

Sonra da örnek olarak yazdığım şu rubaileri:

 

گاویست بر آسمان، قرین پروین/ گاویست دگر، نهفته در زیر زمین/ گر بینائی، چشم حقیقت بگشا/ زیر و زبر دو گاو مشتی خر بین

 

Gâvîst ber âsmân, karîn-i pervîn;

Gâvîst diger; nihofte der zîr-i zemîn;

Ger bînâ'î, çeşm-i hakîkat bogşâ.

Zîr u zeber-i do gâv moştî her bîn.

 

Gökte var bir öküz, Ülker'in benzeri.

Var bir öküz daha, dünyanın altıdır yeri.

Değilsen kör, aç hakikat gözünü.

Gör iki öküzün arasında bir avuç eşeği! (Hayyâm)

 

Aynı rubainin diğer çevirisi şöyle:

 

Gökte bir öküz varmış, adı Pervin.

Bir öküz de derinlerindeymiş yerin!

Sen asıl iki öküz arasında,

Tepişmesine bak şu eşeklerin!...

 

Diğer örnekler:

 

Ânân ki zi pîş refte'end ey sâkî,

Der hâk-i gurûr hofte'end ey sâkî;

Rov, bâde hor u hakîkat ez men şinov.

Bâd est her ançi gofte'end ey sâkî.

 

"Evvelce gelip geçenler yok mu saki,

Gurur toprağında yatmaktalar be saki.

Hele iç badeyi; dinle benden gerçeği:

Her dedikleri havadır hava be saki! (Hayyâm)"

 

Âlem eger ez behr-i to ârâyend,

Megrây bedan ki âkilân negrâyend.

Bisyâr ço to revend u bisyâr âyend.

Borbây nasîb-i hîş ket borbâyend.

 

"Senin için donatsalar âlemi,

İnanma ona; inanmaz zira akıl sahibi.

Gider senin gibi çoğu, gelir bir nicesi;

Almaya bak nasibini; alacaklar zira seni. (Hayyâm)"

 

Gûyend: Behişt u hûr-i ayn hâhed bûd.

Vancâ mey-i nâb u engebîn hâhed bûd.

Ger mâ mey u ma'şûka gozîdîm, çi bâk!

Âhir ne be âkıbet hemin hâhed bûd?

 

"Derler ki: Cennet ve hûri aynlar olacak.

Orada saf şarap ve ballar olacak.

Mey ile maşukayı tercih ettikse, ne var korkacak?

Nasıl olsa işin sonunda bunlar olacak! (Hayyâm)"

 

Bâ yâr ço ârmîde bâşî heme omr,

Lezzât-i cihân çeşîde bâşî heme omr,

Hem âhir-i kâr rihletet hâhed bûd,

Hâbî bâşed ki dîde bâşî heme omr.

 

"Geçirmişsen yâr ile bir ömür,

Tatmışsan dünya zevklerini bir ömür,

Göçüp gideceksin nasıl olsa sonunda,

Gördüklerin rüya olur bir ömür. (Hayyâm)"

 

Donyâ be murâd rânde gîr, âhir çi?

Vin nâme-yi omr hânde gîr, âhir çi?

Gîrem ki be kâm-i dil bemândî sad sâl,

Sad sâl-i diger bemânde gîr, âhir çi?

 

Muradınca yaşadın say; n’ olacak yani?

Ömür mektubunu okudun say; n’ olacak yani?

Say ki yüz yıl yaşadın gönlünün muradınca,

Yüz yıl daha yaşadın say; n’ olacak yani? (Hayyâm)

 

Şeyhî be zenî fâhişe goftâ: Mestî,

Her lahza be dâm-i digerî pâ bestî.

Goftâ: Şeyhâ, herançi gû'î, hestem.

Âyâ to çonanki mînomâ'î, hestî?

 

Bir şeyh dedi bir fahişeye: Sarhoşsun sen.

Her lahza birinin tuzağına düşersin sen.

Dedi: Ey şeyh, ne dersen, oyum ben.

Acaba göründüğün gibi misin sen? (Hayyâm)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu, şüphe ve ümitsizliğin daima aynı şüphe ve ümitsizlik mihveri etrafında hep aynı şeyi tekrarlamanın ve derin bir sanatkar mizacına rağmen bir türlü büyük tefekkür ve nasibe geçememenin, böylece büyük nasip ve tefekkür üstadlarının mazhariyetine uzak, büyük şüpheden büyük imana atlayamamış ve yarım kalmış olmak mahkûmiyetinin hâlis bir örneğidir. Onun içindir ki, Hayyam, Doğu âlemine hakiki seciyesini veren İslam nurunun kalplerde gölgelendirmeğe başladığı ferdî ve ictimai yıkılış devrini temsil etmiştir. Bu bakımdan Hayyam ne kadar hususi ve ferdi bir örnek telakki edilirse edilsin, büyük nur ve iman devrinden uzaklaşmış olmanın da ictimai bir ifadesini ve haberciliğini getirmiştir.

 

Üstadın bahsettiği ölçüde Hayyam yarım kalmış, bazı güzelliklerin tadına varamamış bir insandır. Rubailerinin bulunduğu bir kitabın önsözünde kitabın çevirtmeni Hayyam hakkında bizde en büyük araştırmaları yapmış olan Abdülbaki Gölpınarlı'nın kitaplarından alıntılarla bazı şiirlerin ona ait olmadığını dile getirmiştir. Camiden kilim çaldığını anlatan bir rubaisi buna örnektir ve kitapta pekçoğu Hayyam'a ait olmayan rubailerinde yer aldığını önsözünde belirtiyor. Hayyam İmam Gazali ile aynı devirde yaşamış fakat hep eksik kalmış bir şairdir.

 

Batıda çok fazla ünlenmiş, doğuda çok fazla benimsenmemiştir. Kimileri rubailerinde yer alan sözcüklerin (şarap, mey, meyhane) aslında mecazi anlamda kullanıldığını söylemiştir. Onları tasavvufi anlamda kullandığını iddia etmişlerdir. Fakat bu oldukça zayıf bir ihtimal. Öte yandan bazı rubailerinde Yaradana doğrudan isyan ettiği görülüyor ki bunların da Hayyama'a ait olmadığı da bazı araştırmacılarca dile getirilmiş.

 

Hayyam'a bir şair gözüyle bakmak ve öylece kalmak en doğru olanıdır. Günümüzde onun şiirleri sosyalist görüşten birçoklarının ağzında. Bunun sebebi belki de cumhuriyet sonrasında kitaplarının çevirilerinin artması ve bir Hayyam hayranlığının belirli çevrelerce başlatılmasının sonucu.

 

Son olarak,

 

Birgün Hayyam yolda giderken büyük alim İmam Gazali'ye rastgelir. Konuştukça konuşur. Gazali biraz usanmış olacak bir soru sorar. Bekler ve Hayyam'dan hiç alakalı olmayan cevaplar gelir. Daha sonra ikindi ezanı okunduğunda o güzel cevabı verir ve yürü gider:

-Hak geldi batıl münzevi oldu.

Share this post


Link to post
Share on other sites
teşekür ederim ama peki ya islami kimliği rubaileri meşhur arası öyle ben yanlış hatırlamıyorsam necip fazılın bi kitabında hayyam ın imam azamla ilgili bi diyoloğunu aktarmıştı ama oda pek müspet değildi..

 

 

Efendim o diyalog Hayyam'la imam-ı Gazzali arasında cereyan etmiştir.. Hayyam Gazzali ve Nizamülmülk'ün muasırıdır..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ihım ıhım öyle olsun bakalım Büşracımm.:D Gelelim Ömer Hayyam'a yeniden evet sahihliği tartışılır daha doğrusu eğer İmam Gazali'nin Hayyam'ı nehyettiğini bildiren kaynaklar sahihse bize tartışmak düşmez zaten..Galiba düğüm orda çözülüyo...

 

Bazı islam alimlerinden, Gazali de bunlara dahildir, Ebu'l-A'la-i Maarri ve Hayyam "ehl-i hakikat ve kemâlden bir sille-i tahkir ve tekfir yiyip: "Edebsizlik ediyorsunuz, zındıkaya giriyorsunuz, zındıkları yetiştiriyorsunuz" diye zecirkârane tedib tokatlarını almışlar."

Bununla beraber islam şairi de denilebilir.. Burada söylediklerinin halk üzerinde ki aksülameellei neticesiyle bir tehlike görünüyor. Söylediklerinden ne kastettiklerini en iyi bilen kendileridir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

Daha önce bunun bir tartışması olmuştu. Bu rubainin aslının Ebul Hasan Harakani Hazretlerine ait olduğu söylenmişti. Buyurunuz, işte rubai burada. Hayyam'a ait olan şekliyle hem de:

 

Esrâr-i ezel râ ne to dânî yu ne men;/ Vin harf-i muammâ ne to hânî yu ne men./ Hest ez pes-i perde goftigûy-i men u to,/ Çon perde ber ofted, ne to mânî yu ne men. Ezel sırlarını ne sen bilirsin, ne ben./ Bu muammayı ne sen okursun, ne ben./ Perde arkasında var seninle benim dedikodum./ Perde düştü mü ne sen kalırsın, ne ben. (Hayyâm)اسرار ازل را نه تو دانی و نه من/ وین حرف معما نه تو خوانی و نه من/ هست از پس پرده گفتگوی من و تو/ چون پرده برافتد، نه تو مانی و نه من

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...