Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
ruha

Beklenen şiirinde Takıldığım Bir Nokta

Recommended Posts

Ne hasta bekler sabahı,

ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı

seni beklediğim kadar.

 

Geçti, istemem gelmeni

yokluğunda buldum seni

bırak vehmimde gölgeni

gelme, artık neye yarar.

 

Eserlerinde düşüncelerini kelime kelime nakşetmesiyle bilinen Üstadın bu şiirinin, ilk kıtasının üçüncü dizesinde geçen, şeytanın günahı arama fiiliyatını, bir dostumla konuşup tartışırken çelişki içerisine girdim ve sizinde düşüncelerinizi almak istedim.

 

Burada bir basım hatası olabileceği kanaati hayli arttı zihnimde. Şeytanın kendisi zaten günah makinesidir; onu neden arar? Şeytan aslında bu donanımıyla bîgünahı, yani günahsızı aramaz mı? Günaha gitmekle gitmemek arasında kararsız kalan, ve günaha kalkışmamak için nefsiye boğuşan kişiyi günaha doğru yöneltmeye ceht ederek, aslında aradığı şeyin bîgünah kimse olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaz mı? Üstadın defalarca okuduğum Çile eserinde de "Ne de şeytan bir günahı" şeklinde geçiyor diye hatırlıyorum. Eğer bu şekilde ve basım hatası değilse, anlam bozukluğu olmuş olmaz mı?

 

Bu irdeleme gereksiz gibi görünebilir fakat; beni zaviyemden ziyadesiyle ehemmiyet taşıyor.

 

Bu hususta fikirlerinizi beyan ederseniz çok müteşekkir olurum.

 

Saygılarımla...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Naçizane firkimi beyan edeyim. Bigünah insan yoktur malumunuz olduğu üzere. Masum olan yalnız peygamberlerdir ki; bunlardan da şeytan elini çekmiştir.

 

Bir nebinin gıdası zikir olduğu gibi; şeytanın gıdası da günahtır. Dolayısı ile şeytan günahkar ve günah bekleyişi içindedir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

sa.naçizane...vs...

 

ben burda sorunuza cevabı soru şeklinde vermek istiyorum...

Üstad ın şiirlerini böyle kelime kelime teviline kalkışma yöntemi ile anlamaya çalışmak ve anlamadığı heryeri bu basım hatası olabilir mi demek,Üstad ın şiirlerini alıp kendi idrak seviyende hapsedip kokuşturmak olmaz mı?

yani zamanüstü sözlere akılla tevile kalkışmak ,aklın bağ oluşunu da bilmek ,bir metod hatası değil mi?

2- anlamadığım birşey daha :bir kuşa baktığınızda onu seversiniz ,ama kuşu ayağı böyle kanadı böyle diye parçalara ayırıp sevmeye çalıştığınız anda elinizde kuşun dışında bir madde yığını kalır ki bu kemmiyet üstü keyfiyeti yok sayıp keyfiyeti kemmiyete kurban etmek değilmidir?

3-zevken idrakinize hitap ediyorum,ÜStad ı anlatmak için aaaaa onu nasıl anlatabilirim o anlaşılmaz kabilinden laf söyleyenlerin anlaması gereken bir dava şu onu anlamıyorsan niçin anlamadığını anlamak zorunda değil misin? burdan elimize şu metod geçmiyor mu? Onu anlaşılmazlığı içinde anlamak.bu da batın nispeti ile alakalı ve tasavvuf ilgisi içerisinde anlaşılmalı yoksa kuru akıl belası ile Üstat tan anlayacağımız aklımızın anlayabileceği kadardır ve akıl bir piyanoda hangi tuşa kaç kere bastığını ve hangi notaların çıktığını anlar ama nota üstü keyfiyeti yani nota olmayan ,(kemmiyetlerin ayrıca bir değeri var bu ayrı mevzu) senfoniyi ne anlar."Ayrıca ruh ilminde tertip yoktur"

diyen velinin sözünden pay alarak konuşursak ,tertibin oladığı bir yere bağ olan akılla yanaşmak baştan yanlışa sapmaktır.dolayısıyla bu mevzuyu birçok mevzuya gebe halde burda bitiriyorum ve sonolarak şunu belirteyim:Üstad a muhatap olabilmenin şartlarına malik olabilmenin şartları ne ? aranılıp bulunması gereken bu .yoksa kuru akılla hiç birşey anlayamayız...vesselam..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Değerli Dostum öncelikle elimdeki ÇİLE kitabından şiiri yazayım

 

BEKLENEN

 

Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

 

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda bulsum seni;

Bırak vehmimde gölgeni,

Gelme, artık neye yarar?

 

(1937)

 

Elimdeki Çile kitabı şöyle

 

b. d. yayınları : 5

26. Basım / Aralık 1995

 

Diyor şimdi senin soruna cevap vereceğim..

 

 

Şeytanın kendisi zaten günah makinesidir; onu neden arar? Şeytan aslında bu donanımıyla bîgünahı, yani günahsızı aramaz mı?

 

Şeytan bir günah makinası evet yalnız şöyle bir günah makinası;

 

Şimdi siz düşünün bir kitap kurdusunuz! ama kitap kurdu olmanız ne fayda, milyarlarca basılmış kitaplar var ömrünüz yetermi bunları okumaya? yetmez. ama kitabın birini okudukça diğerine hiç aralıksız ekmeksiz-susuz ve nefes alış-verişinizi dahi kitab okumaya endekslemişsiniz. böyle bir kitap kurdu olan siz okuduğunuz kitabımı yoksa okuyacağınız kitabımı o an düşünürsünüz? bana soracak olursanız haftada bir kitap okuduğum halde okuyacağım kitabı ..

 

Şeytanda iş başında değilde, çünkü; o zati kazanılmış bir zafer! şeytan için. ama sıradaki günah daha şeytan için sadece "günah adayı" o günah adayı içinde (sizin,benim bir sonraki okuyacağım kitab misali) ip çekmekte...

 

nacizane bu düşünce ekseninde yorumum budur.

 

Muhabbetle...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Verilen hiçbir cevabın tatmin edici olmadığını belirtmek isterim öncelikle. Necip Fazıl Kısakürek'in bir hata yaptığı tartışılmamaktadır burada. Aktarımda hata olabilitesini tartışılmaya meyil vardır.

 

'Ne de şeytan, bir günahı' yazmakta.

 

Günah hesapsız muhakkak olabilen bir olgudur... Beklese bile, dörtlükte beyan olduğu şekilde beklemez. Şeytan 'günahsızın' günah işlemesini, ona uymasını bekler. Derin itikat sahibi bir insanın günahkar olmasını bekler. Şair beklenenin gelmesinin şiddetle arzulandığını ama bir türlü gelmediğini vurguluyor lâkin bekliyor. Şeytan her adem'in günahını, şairin beklenenin gelmesini beklemesi tadında mı bekliyor yani? Aman, bu sınıra yaklaşma komşu! tarzında açıklamalar beyhudedir zannımca. Üzerine önemle eğilmek gerek bir meseledir.

 

'Ne de şeytan bîgünahı' biçimlendirildiğinde havada kalan bir şey yoksa ve yerine oturuyorsa, niçin olmasın?

Hadi canım oradan, size bize mi kaldı üstadın dizelerini kurcalamak! demek elzem bir hatadır bence.

Bir şeyleri irdelerken insan önyargılarından kurtulmalıdır.

 

Ben şunu rica ederim imkanı olanlardan;

beklenen şiirinin Necip Fazıl Kısakürek'in el yazısından sunabilecek biri varsa izlenecek yol daha kolay kestirilebilir.

 

Selam ile...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Derin itikat sahibi bir insanın günahkar olmasını bekler
Bahsini yaptığınız itikat sahibi; bîgünah sayılamaz ki. Bîgünah yalnızca peygamberlerdir. Ki şeytanın onlardan elini çektiğinden bahsettik.

 

Size sorunuzdan ötürü, hadi canım kurcalama buraları, ithamı doğrultmadık. En azından şahsım bunu yapmadı. Lakin şimdi siz; bunlar beni tatmin etmedi. İtikat sahibi insanı daha çok bekler, gibi mantıklarla; hala daha şiirin hatalı basıldığını öne sürerseniz; size artık bu noktayı çiğnemeyin demek hakkına sahip oluruz.

 

Yineliyorum; şeytan fasığı beklemez elbette. Onun nefsi zaten şeytana ihtiyaç duymamaktadır haramlar hususunda. Alimler, arifler, abidler; şeytanın ağzının suyunu akıttığı zümrelerdir. Lakin; bu kişiler asla ve asla bîgünah değildir. Nebilerden sonraki en üstün insan olan Sıddık-ı Ekber bile bîgünah sıfatına malik değildir....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Tartışmanın uzadığını görünce vaktimin darlığına rağmen kısaca yazma gereği hissettim. Şiir, Çile'nin şu andaki basılı halinde nasıl yazılıysa o şekildedir ve herhangi bir basım hatası sözkonusu değildir. Nitekim yalnızca Çile'lerde değil, daha önce basılan Şiirlerim ve Sonsuzluk Kervanı gibi eserlerde de bu mısra şu anki haliyle yayınlanmıştır. Hasan Çebi tarafından hazırlanan, Üstad'ın şiirlerindeki tüm değişimleri gösteren kapsamlı eserde de bu hususa dair herhangi bir kayıt yer almamaktadır. Şiir akışı dikkate alındığında ortaya çıkacağı gibi, günahsız bir insanı pusuya düşürmek üzere beklemekten, yani mutlu edecek sonuca doğrudan ulaşılmaksızın sadece av olabilecek birini gözlemekten ziyade, bizzat şahsına kavuşmak üzere beklenen, bizzat kendine kavuşulması mutluluk ifade eden bir nesne arzulanmaktadır. Yani şiirdeki beklenen ihtimal değil, visalin ta kendisidir. "Ne" bağlaçlarıla bağlanan sabaha kavuşmak, ölüye kavuşmak ve günaha kavuşmak sırası akışa da daha uygundur. Günahsızı değil, günahı elde etmek şeytanın mutluluk kaynağıdır. Fiil pusuya düşürmek değil, arzulamak manasında beklemektir ve hal böyleyken, şu ana kadar farklı basımevlerinde yayınlanan tüm şiir kitaplarında mürettep hatası yapıldığına ve şiirlerini sürekli tetkik eden Üstad'ın bunlara onca yıl boyunca müdahale etmediğine inanmak makul görünmemektedir.

 

Hala ikna olmayan arkadaşlar varsa, bu hususta tüm vesikalara sahip olan Büyük Doğu Yayınları ile irtibata geçerek aynı cevabı kendilerinden de duyabilir.

 

Saygı ve selamlarımla

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Burada bir basım hatası olabileceği kanaati hayli arttı zihnimde. Şeytanın kendisi zaten günah makinesidir; onu neden arar?

Zaten misra, seytanin gunahi beklemedigini acik bir dille ifade ediyor. Benim anladigim kadariyla ilk dortlukte belirtilen beklemenin vermis oldugu izdirap hastanin sabahi beklemesinden, ölünün mezara defnedilmeyi beklemesinden daha izdirapli bir durum oldugunu ve ayni zamanda da bu bekleyisin seytanin gunahi beklemeyisi kadar kesin oldugunu ifade ediyor. Daha dogrusu bende bu sekilde bir izlenim uyandiriyor.

Saygilar...

Share this post


Link to post
Share on other sites

şeytan, insanoğlunu her an günaha sokmak için bekler... yani günaha vesile olur.

 

burda beklenen kişide her an gelecekmiş duygusuyla beklenen olunca, şiirde bir sorun gözükmüyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

önyargılar kırmak gerekli demek ayrıca bir önyargı oluşu itibari ile ortaya belli ölçüler koyarak yanaşmayı teklif edene ,bu şekilde bir yaklaşım ile yaklaşmak yaklaşılandan ziyade yaklaşan kişinin aklına bir hudut çizmeyişini gösterirki metotsuz bir işi yapabileceği zannı içinde kıvranıp durur.anlaşılması gereken bu .bu ortaya dikilmedikçe şiiri akıl ile kuşatmaya çalışmak o şiirin sırrını elinden kaçırmak ve ademe mahkum etmektir.

 

şiiri ele alıp izah etmeye çalışan adam şiirin kendi idrak çapına oturmadığını görüp bu şiirde hata var demesi ,bu insanların ruh seviyesinin kritiğini yaparken kendi seviyesini ölçüt aldıkları görünmüyor mu?

 

diyelim ki Üstad ın bazı şiirleri zahiri ile ele alınırsa ve bu ele alış yanlış (GİBİ) görünüyorsa ,verilecek hüküm o şiirde basım hatası oluşu mudur?

çatalla çorba içilmeyeceğini anlayanlar bilirlerki bu işe yaklaşabilmenin şartları bilinmeden yapılıp edilen doğru olsa bile YİNE YANLIŞTIR

 

vesselam.....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selam.Sorduğun sorunun cevabı bence şudur:Şeytan başta melekti malumunuz.Şeytan olduktan sonra senin bana secde etmemi istediğin ve benden üstün gördüğün eşref-i mahluku yoldan çıkarıp günaha bulayacağım dedi ve Allah'tan kullarını yoldan çıkarmak için zaman istedi ve Allah kıyamete kadar vakit verdi ona.Bu noktada,şeytan günahı bekler ki istediğine bir adım daha yaklaşsın.Şeytanın indinde,işlenen her günah,onu Allah'a karşı (hâşâ) haklı çıkaracaktır.Ama bu benim düşüncem.Sürç-i lisan ettiysem affola...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah, bu şiir, ah...

 

Bir Allah dostuna soruyorlar: Ne arıyosun o tespih tanelerinde?

Dedi ki, gafleti arıyorum...

 

Yunus Emre de şöyle dedi:''Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü. Bostan ıssı kakıdı, der ne yersin kozumu.''

 

Bunları niye mi yazdım? ben de bilmiyorum...

 

Hani Üstad bir gün bir ara aşık olduğu kadına birşeyler yazarken, bir anda kendisini yatağa zor atıyor... Sonra sabaha bambaşka bir dünyaya bakıyor... Bütün eşyaları bıraktığı gibi değil, bir şafak ki yeni bir dünya hediye etti ona... Hani o kadın için karaladığı kağıtın üzerine kalemi fırlatan ve onu yatağa kan ter içinde atan şey neydi acep? Hakikat tos, indirdi balyozunu... Gelme artık istemem, gelme işte... O gece ne olduysa oldu, bilinmez... İşte orada, yani o gece kalemi kağıtın üzerine fırlattığı gibi mi haykırdı, 'bırak vehmimde gölgeni' diye?.. Ve vehmini bıraktı mı o gece ardında bıraktığı gölgesine? Ah şu vehimler... Gelme artık, geçti... Bir gece fırtınalarla yattı ve yeni bir dünyaya uyandı...

Hem aşık olduğu kadın, ifadesi bir vehim mi acep? Yunus Emre kadeh, şarap, sarhoş deyinde ne anlıyorsunuz?

 

Üstad kimbilir hangi fırtınalar içinde yazdı bu şiirini... Anlamamız için yeni bir sabaha doğmamız lazım belkide...

 

Ne bileyim işte, bunlar geldi aklıma...

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

yorumları okumadım alakasız olacaksa kusura bakmayın...ama çok haklısın arkadaşım şeytan günahsızı arar ama günahsızdan günah bekler değil mi?mesela büyük bir Allah dostunun yapacağı en küçük bir hatayı ne kadar bekler şeytan ... zaten şiirin adıda beklenen.ayrıca o dörtlükte fiil ''aramak'' değil ''beklemek'' ...basım hatası olmadığına eminim...yine müthiş bir yorum...:)...

Share this post


Link to post
Share on other sites

dünyevi aşkları ne kadar ulvi yaşasada varlıgın manası olan kulluğu tatmanın mutlulugu içinde yazılmış mükemmel üstü bir şiir.nfk nın aklıma çakılan ilk şiirlerindendir.

şeytan varlık sebebi günah, o her an günah işlemeyi arar o günahla yanıp tutuşur tüm emeğini bu yönde kullanmaz mı.tüm insanları günahı yaşatma gayesindedir onun için bakar durur (hatta bakmaz canını dişine takar bunun için çalışır) onun kemalide günahtır işte.

hasta sabahı beklemez hemen iyileşmek ister.ölüde beklemez bekletilmemelidir hemen gömülmelidir.şeytan hiç beklemez 1 günah daha işletmeye çalışır.

ikinci kıtada ipin koptugu yer.tüm mutlaklarını yitirilip gerçeği bulmuşlugunu haykırıyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şiirlerinde mana ve kalıp kusursuzluğunu amaçlayan, bu amaca binaen bir çok şiirinde kısmi tadilatlara giden Üstad'ın, bu çok ehemmiyetli şiirini orijinalinden farklı bir şekilde yayımlamaya rıza göstermiş olduğunu zannetmiyorum. Her ne kadar söz konusu mısrayı (ne de şeytan bîgünah) şeklinde düşündüğümüzde, genel mananın bozulmadığını görüyorsak dahi, Üstad'ın şiir disiplinini ve sanat anlayışını hesaba kattığımızda bunun çok zor olduğunu anlıyoruz.

 

Malum mısranın (Çile)deki orijinal halinin değişmediğini, her hangi bir mantıki zayıflık veya tutarsızlık teşkil etmediğini beyan eden arkadaşlara katılmakla birlikte, ben de şunları ekleyeyim. Söz konusu mısra, kendinden önceki mısraların zaten kurmuş olduğu mana bütününe yeni bir boyut kazandırma, kurulmuş bulunan mana mahiyetini derinleştirme ve pekiştirme görevini görmektedir. Bu nasıl oluyor? (Ne hasta bekler sabahı) mısraı, (bekleyiş)i başlatıyor. (Ne taze ölüyü mezar) mısraı, başlamış bulunan (bekleyiş)i şiddetlendiriyor, (ne de şeytan bir günahı) mısraı da, nihai şiddete varmış bulunan bekleyişi zaruri bir visale bağlıyor. Tabi burada, kıtanın ilk mısraı olan (ne hasta bekler sabahı) ile, üzerinde tartışılan (ne de şeytan bir günahı) mısralarını, aynı minval üzerinde, aynı kıstaslara tabi tutarak incelersek, o zaman mısraın iddia edildiği gibi (ne de şeytan bigünahı) şeklinde olması daha tutarlı bir önerme olur. Ama ilk mısra ile, söz konusu mısra arasında, bir ipin başıyla sonu arasındaki düz bir ilişkiden ziyade, bir merdivenin ilk basamağıyla son basamağı arasındaki dikey bir ilişki vardır. Yani şöyle ki, (ne hasta bekler sabahı) mısraının bize düşündürdüğü (bekleyiş) fikri, çok aşikardır, nitekim bir hastanın sabahı bekleyişi, her hangi bir tevile ihtiyaç duymayan, tecrübesi mümkün bir bekleyiştir. Ama mesela (ne taze ölüyü mezar) mısraındaki (bekleyiş) fikri bundan biraz daha şiddetlidir. Çünkü bekleyen ile beklenen arasındaki münasebet burada daha sıkıdır. Nitekim hastanın sabahı bekleyişinde zahmet, meşakkat vardır, buna bağlı olarak toprağın ölüyü bekleyişi, hastanın sabahı bekleyişinden daha şiddetlidir, çünkü onda meşakkat değil zaruret vardır. Bu mısralarda bekleyişin şiddeti, kavuşmanın zaruretiyle dereceleniyor, ona göre kıymet kazanıyor. Bu kavuşma zarureti, (ne de şeytan bir günahı) mısrasında bir kat daha kabararak son haddine varıyor. Çünkü ilk mısrada meşakkate bağlı, ikinci mısrada zarurete bağlı, sonraki mısrada da neticesi artık kesinliğe, kaçınılmazlığa varmış bir durum söz konusudur. Nitekim şeytan için günah kaçınılmazdır, zaruret derecesi had safhadadır. İlk bakışta, şeytanın tesiri ile günahın gerçekleşmesi arasında bir (bekleyiş) safhası yokmuş gibi görünür. Dışardan bakıldığında bu doğrudur. Ama şiirin ilk mısralarından itibaren başlanarak, kademeli olarak düşünülürse, vaziyet anlaşılır. İlk mısrada meşakkate bağlı, aşikar bir bekleyiş var; bu apaçık bir kapıdır. İkinci mısrada zarurete bağlı bir bekleyiş var, bu da aralık bir kapıdır. Son mısrada ise, doğallık derecesine kadar varmış, kaçınılmaz bir bekleyiş; bu da kapalı, ama köşelerinden ışık sızan bir kapıdır. bekleyişin meşakkatinden, kavuşmanın zaruretine doğru bir sefer var şiirde. Eğer malum mısra (ne de şeytan bîgünahı) şeklinde olsaydı, bekleyişin şiddeti yukarda ifade ettiğimiz gibi dereceli olarak artmayacak, her şey aynı minvalde ve aynı dozda olacaktı diye düşünüyorum. Vesselam.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

benimde kafama bu şiirle ilgili bi soru takıldı "yokluğunda buldum seni" derken tasavvufi bir vurgumu yapmış sanki kalp gözünden bahsediyomuş gibi düşündümde

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Aslında şiirdeki ifadenin "bir günahı" şeklinde olduğu akışa bakıldığında açıkça belirmekle beraber, bu konudaki tüm şüpheleri kesin olarak gidermek adına sizleri Download bölümümüze davet etmek istiyorum. http://www.n-f-k.com/index.php?ind=downloa...ew&iden=215 adresinde sunulan dosyadan da çok net bir şekilde duyabileceğiniz gibi, şiirde geçen ifade "bir günahı"dır ve bu hakikat bizzat Üstad'ın sesiyle tescillenmektedir.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Akşamki programda Mehmed Niyazi Bey;

 

Ne hasta bekler sabahı

Ne kanlı şehidi mezar

 

 

Şelkinde okudular. Muhtemelen sürçmedir diye düşünüyorum ama Nazım Hikmet'in şiirini dahi yanlışsız ezberden okuyabilen Üstad'ın bütün şiirlerine, eserlerine vakıflığı olan böyle bir zekanın şaşırması bana pek ihtimal dairesinde de gelmedi. Acaba Üstad sonradan mı tashihe gitti diye düşünmeden edemedim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anahtar kelime devamdır.

 

Diğer mısraları anlamadan bu mısraı tam olarak anlamak mümkün değildir. Hastalıklar gecenin girmesi ile depreşir. Aslında hasta gündüz de hastadır ama gece şiddetlenmiş bir ıstırapla sabahın olmasını olmasını bekler.

 

"Ne taze ölüyü mezar" mısarını Üstad daha önce "Ne genç ölüyü mezar" şeklinde yazmış fakat sonra düzeltmeye giderek ."Ne taze ölüyü mezar" şekline devşirmiştir. Burada da devamlı bir bekleyişten söz etmek mümkündür. Genç ölüyü dese idi sınır koyacaktı. Oysa mezar için ölünün dünya yaşı önemli değildir. O her zaman yani anahtar kelimemizi kullanırsak devamlı olarak taze ölüleri beklemektedir. Burada da sürekli bir bekleyiş vardır. Tabi burada acele edilmesi gereken üç şeyden birinin cenazenin defni olduğu hadisi şerifini hatırlamak gerekir. Taze ölüyü mezar derken burada bir tek kazılı çukuru düşünmemek gerekir. Toprak taze ölüleri bağrına almak için sürekli beklemektedir. Bu bekleyiş her taze ölüde aynı arzuda ve sürekliliktedir. Şeytanın bekleyişini anlamak için toprağın bekleyişindeki doymazlığı anlamak gerekir. Aslında bağrında yatırdığı bilmem kaç sayıdaki ölüyü rağmen sürekli bir bekleyiş içindedir toprak. Bu toprağın doymazlığının göstergesidir.

 

"Ne de şeytan bir günahı" mısraı üstte bulunanları teyit etmeye devam etmektedir. Aslında söylemek istediği şeyi kuvvetli hale getirmek için kullandığı bir metottur bu. "Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik" derken de aynı metodu kullanmaktadır. Ne demiştik anahtar kelimemiz devamdır. Burada da şeytan hastanın ıstırabının devamlılığı gibi, toprağın aslında bağrında bilmem kaç sayıda ölü barındırması gibi sürekli kulları günaha sevk etmektedir. Çünkü şeytan kıyamete kadar mühleti kulları günaha sevk etmek için almıştır. Dolayısı ile kulun günaha düşmesini belemesi günahsızlıktan değil devamlı duyulan arzudan kaynaklanmaktadır. Burada şiddetli duyulan arzuyu farklı kılan devmlılıktır. Şeytan bir günahı derken bir kelimesi belirli bir değil herhangi bir anlamındadır ve süreklilik ifade edilmektedir. Şeytan bir günah işlendiğinde durmamaktadır. Bir sonraki için aynı şevk ile bekleyişini sürdürmektedir. Bu onun fıtratında vardır. Şetan günahta günahlı ve günahsız ayrımı yapmaz. Onun için asıl olan günahta devamdır. Tövbe en korktuğu şeydir. Çünkü hedefindekinin yoldan çıkmasıdır tövbe. Günahkardan devam günahsızdan günah bekleyerek bir sürekli bekleyiş içerisindedir.

 

"Seni beklediğim kadar" mısaında "kadar" kelimesine dikkat edilmelidir. Kadar zarfı Kader kelimesinden bozmadır. Kader bir ölçü demektir. Kişi için çizilmiş bir sınır, bir hudut, bir miktar ifade eder. Birine akşama kadar seni bekledim demek başka işle meşgul olmadım hep gözüm yolda idi, sen her an gelecemişsin gibi bekledim demektir. Yani devamlı olarak seni bekledim. Hastalığın var olduğu günden beri sabahı bekleyen hastalar, ölümün var olduğu Habil ve Kabil olayından beri ölüyü bekleyen toprak, Şeytanın kullara günaha düşürmek için mühlet aldığı günden beri kulların günaha düşmesini hasretle ve sürekli olarak şeytan dahi benim kadar beklememiştir.

 

Aslında üç mısra Hz. Ademin yaratılışı, şeytanın secde etmediği için cennetten kovuluşu, Kabilin Habili öldürüşü gibi belirli bir zamanla sınırlıdır. Beklenen ise bu dünya zamanının ölçemediği bir zamana aittir. "Elestü bi Rabbiküm." Ben sizin Rabbiniz değil miyim? "Galu bela" Dediler ki Evet. Elest meclisinden beri ki bu meclisin dünyevi bir zamanla sınırlandırılması mümkün değildir- bekleyen Bekleneni beklemektedir. Bekleyenin beklentisinin gerçekleşmesi şeytandan önce ve şeytandan sonradır. Yani ezelden ebede bir bekleyiştir. Şeytanınki ise kıyametle son bulacaktır. Kıyamet koptuktan sonra şeytanın mühleti dolacak ve kullara günah işletemeyecektir. Amel defterleri de kapatılacak geride bırakılan evlat, mal, mülk ne sevaba ne günaha yarayacaktır.

 

Şiiri aslında iki kişi yazarmış. Bir karalayan iki okuyan. Farklı yorumların olması Üstadın Üstadlığındandır. Değilse tek anlam olsa idi unutulur giderdi. Bir de şerh etmekten korkmamak gerekir. Her zekanın anladığı bir anlam vardır. Üstad illa da çok zekilerce anlaşılmak zorunda değildir. Bırakalım bizim gibi vasat zekalar da Üstaddan bir şeyler anlasın ve anlatsın. Kibir ve gurur şeytanidir. Müslüman tevazu sahibi olur. Müslümanın canı, malı, şerefi Müslümana haramdır. Bir kez gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil. Diyen Bizim Yunusu anlamak anladım demekle değil uygulamakla olur. Yani kuvveden fiile geçirmekle. Selamlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Eda

Burada şair şeytanın insanların günah işlemelerini beklediğini anlatıyor çünkü sonuçta şeytan insanlara fitne verir ve onların günah işlemesini bekler tabii bence

Share this post


Link to post
Share on other sites
Üstad burada belki de, beklemekten ziyade bekleme-meye vurgu yapıyordur.


Hasta sabahı bekleyemez, Gece uyuyunca hızlı geçer, acı çekene ise geceler uzundur. Hasta sabaha kadar kıvranır durur. Sabredemez.


Ölü, cesedi daha fazla bozulmasın diye mezara bir kaç gün içerisinde konur. Yani mezar da ölüyü fazla beklemez.


Şeytan günahsız durabilir mi? O ki ademoğluna secde etmeyerek, kibir çukuruna kendini atan ve ademoğlu'nu saptırmak için Allah Teala'dan müsade isteyen azgın? Bu sebeple şeytan da günahı bekleyemez. Şeytanın mesleği bu.


Dolayısıyla, üstad burada "beklediğim kadar" diyerek ironi yapmıştır zannımca.

Hemen akabinde diğer kıt'anın ilk mısrasına baktığımızda: "Geçti, istemem gelmeni..." diyerek, bu kısa bekleyişten bile vazgeçtiğini beyan ediyor. Devamında: Sende aradığım şeyi yokluğunda buldum, sende sandığım için vehmettim yani yanıldım. Sen şimdi gölgeni -yani yokluğunu- bırak git. Gelmeni istemiyorum, artık bir işe yaramaz.

Naçizane...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...