Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
SiyahCeket

Sıcaklar Ve Sinekler

Recommended Posts

Her yaz gelende, en sevdiğim beyaz eşya olma hususiyetini üst kapağındaki buzluk bölümüne borçlu olan, kendisini 'buzdolabı' diye çağırdığım soğutucumun dahi çaresiz, takatsiz ve yetersiz kaldığı bu sıcaklarda; başımı alıp (başım olmadan da giderim ya neyse) soğuk iklimlere doğru göç edesim var dostlar! Bu ne hararet böyle. 160 yıldır böyle sıcak görmedim, derdi yaşıyor olsaydı Balzac. Bir tılsımlı deri de sıcaklar için bulur, buzdan bir evde yaşamayı isterdi masum deriden. Buzulların çözülüp, terlerin süzülüp, serinliğin büzülüp, gölgelerin bile üzüldüğü bu yangında; piknik için bile olsa, kuzey kutbundan başka bir yeri tercih etmemek gerekli. Ev de ne kadar sıcak yahu. Dışarı mı çıksam? Yolda yürürken, biri üstüme yumurta atsa; eline bir parça ekmek alan, banmak için üzerime saldırır maazallah.

 

Sıcaklar bir tarafa, daha önce hiç bu kadar fazla sinek istilasına uğramamıştı güzelim ülkemiz. Nerden mi biliyorum? Kendi odamdan elbet. Eskiden penceremi açar, içeri girip, yalnızlığımı sonlandırsın diye juliet'i bekleyen Romeo gibi sinek beklerdim. Şimdi sinekler yüzünden bana yer kalmadı odamda. Bir de bunlar eskiden hiç olmazsa biraz anlayışlı, insaflı olurlardı. 'Git' dediğin zaman, iki vızzzz uzzzz eder (manası, bir daha dönmeyeceğim haberin olsun demektir) balkondan veya pencereden geldiği gibi giderlerdi. Yeni nesil sineklerse tam tersi. Utanmadan; masum ikazlara, haklı uyarılara, yapıcı eleştirilere, nazlı sitemlere saldırarak yanıt veriyor, savaş uçakları gibi tehlikeli dalışlar yapıyorlar. Geçen sabah başıma geleni bilseniz, bir daha pencereniz açık yatmazsınız dostlar. Saat 3 gibi yatmıştım. 8'de kalkacağım için 5 saatin her bir dakikası pırlanta kadar değerli, elmas kadar mühim, beşi bir arada kadar önemliydi. Yeri gelince art arda çalan üç alarmı bile duymayan ben, saat 6 sularında hafif bir vızzzz sesiyle gözlerimi açtım. Artık kapatmak ne mümkün. Başımın etrafında dolaşıyor, yüzüme konuyor, hazinemden elmas, gümüş, yakut ne varsa birer birer götürüyordu. Birkaç sabah öncesini düşündüm. Yine bir sinek aynısını, aynı saat aralığında yapmış, beni çileden çıkarıp, kendisiyle mücadele edemediğimden, biçare bana oda değiştirtmişti. Evet, bir sinek yüzünden oda değişmiştim. Fakat bu sefer kaçmamaya, direnmeye ve savaşmaya kararlıydım. Yatağın üstünde diz çöküp, uykusuzluktan tam açılmayan bir çift gözle sineğin saldırısını beklemeye başladım. Maksadım, etrafımda dönerken avuçlarımın içine alarak, onu pencereden dışarı atmaktı. Geldi, sol gözüme doğru yanaştı. Hızlı hareket etmeliydim. Sağ elimi ağ gibi açıp ona fırlattım. Sineği yakalama hevesiyle dolu sağ elimin kararlı başparmağı, sol gözüme öyle bir girdi ki, bundan sonrasını ne siz sorun ne ben anlatayım. Ahhh. Acısını hala duyar gibiyim. 20 sineğin saldırısına katlanılır da, bu acıya katlanılmaz dostlar. Sol gözümden öyle bir yaş geldi ki, o hain sinekte bir tutam vicdan olsaydı eğer, gelir bu gözyaşı selinin, bu merhamet lavlarının, bu acıyla kıvranan yağmurun altında kendi isteğiyle boğularak, yaşamına onurlu bir davranışla son verirdi. Sinekleri anlamak mümkün değil. Zaten aklı başında, beyefendi, asil, saygın, hatta kraliyet soyundan gelen bir sinek, insan kanı içeceğine, karnına bir karınca bıçağı saplar ve kendi kanını içer. Buradan bütün sineklere seslenmek istiyorum. Bir daha sabahları beni rahatsız edeceğinize dışarı çıkıp kelebeklerle yakar top; arılarla köşe kapmaca; ağustos böcekleriyle birdirbir, koala'larla voleybol oynayın, kanatlı antenler sizi. :)

 

Sinek ilacı, sinek kovucu, sinek öldürücü gibi katliama sebep teşkil edecek fikirler hariç, çözüm önerilerinize açığım dostlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nerede eskinin mülayim, terbiyeli, başı önünde, ısırmaktan imtina eden sivri sinekleri efendim. Nesil değiştikçe, o neslin kanını emen sinekler de değişiyor buna bağlı olarak. Ne de olsa sineğin damarlarında dolaşan kan, kanını emdiği kişinin karakterini taşımaya başlıyor. Yeni neslin saldırgan, asi, söz dinlemez, haşarı insanlarının kanını içe içe bu hâle geldi sinekler. Onların bir suçu yok. Biz nasılsak onlar da öyle. Biz düzelelim ki onlar da düzelsin.

Çözüm olarak da size en sık işlenmiş türünden bir cibinlik öneriyorum. Kurun, sinek istilasına uğramadan rahat rahat uyuyun :)

 

http://www.pwbelg.clara.net/mosquito/Mosquito_Net-02.jpg

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aynı dertlerden bizde muzdaribiz aslında sinek ve sıcak bu ikili yanyana geldimi ya kaçacak bir yer bulacaksınız firar edeceksiniz yada en kısa zamanda en köklü çözümü üreteceksiniz yoksa tahammülü güç bir mesele sabırtaşı olsanız çatlatırlar muhakkak.Sizinde belirttiğiniz gibi onlar laftan anlamazlar efendim en iyisi onlarla muhatap olmamak, yüz göz olmamak zira gözünüzle alakalı durum içler acısı bu vesile ilede geçmiş olsun dileklerimizi de iletelim.

 

Kanatimce onların katline sebeb olmakda onları katletmekte doğru olmaz bunu çözüm olarak düşünmek dahi yanlış ne sinekler ölmekle biter nede siz onları öldürmekle bitirebilirsiniz.

Cibinlikde iyi bir çözüm ama hafif bir vızzzz sesine gözlerini açan birisi için bu öneriyi (Metafor kardeşim hoşgörsün :) ) isabetli bulmadım en ufak sese duyarlı bir insanın içerde koro halindeki sineklerin vızıltılarına mukavemeti düşünelemez.

 

Pencerlerden girmeleri hasebiyle bahsi geçen pencereye bir sineklik taktırmak sıkıntınızın izale olması bakımından faydalı olacaktır.İçeride onlarla cebelleşmektense girmelerine mani olmak makul vede mantıklı bir çözüm olsa gerek.

 

Pencere ölçülerine vakıf olamadığımızdan tahmini bir model kabul buyurun;

 

http://www.termodinamikpencere.com/images2...klik_ana(1).jpg

Share this post


Link to post
Share on other sites

Her nevinden sinek için (kara sinek, sivri sinek, at sineği, eşek sineği vs.) kesin çözüm: Pencereye sineklik + yatağa cibinlik = deliksiz uyku formülü. İkili koruma :)

 

 

comix.jpg

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gece ışıkların kapanmasıyla benimle beraber uykuya dalan en uyuz evcil hayvanlarım sivrisinekler güneşin doğuşuyla oyun isteyen puppyler gibi başıma üşüşüyorlar.Memlekete geldiğim ilk gün sabah o korkunç vızıltılarıyla başımda orkestra verince uyku sersemliğiyle mutfaktan koca reçel kavanozunu alıp yatağımın başucundaki komodine koymuşum.Efendim işe yaradı mı ne gezeer!Üstüne üstlük bütün akraba-i talükata rezil oldum.Hala sabah altıdan sonra o kaynatıcı sıcakta kafaya pikeyi çekmeden uyumak ne yazık ki namümkün.E o da fena halde rahatsız ediyor bir müddet sonra.O koskaca tatil gününü birkaç saatlik uykuyla sersem tavuk gibi geçirmek (ki hala öyleyim) yeryüzündeki bütün haşerata nalet olsun dedirttiriyor.

 

Ama yine de en kesin çözüm kafaya pikeye çekip ya da kulaklara kulaklık takıp o şekilde uyumak.Uyku haricinde diyorsanız elleriniz ne güne duruyor efem yapıştırın bir tane gitsin:)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Her nevinden sinek için (kara sinek, sivri sinek, at sineği, eşek sineği vs.) kesin çözüm: Pencereye sineklik + yatağa cibinlik = deliksiz uyku formülü. İkili koruma :)

 

İki fikrin de; yarama merhem, derdime çare, kuruyan boğazıma tanker tanker su ve meşakkatime torba torba hafiflik olduğunu, bilmiyorum söylememe gerek var mı? Sepetimdeki bütün teşekkür çilekleri sizlerin olsun efendim. :) Cibinliği ev halkına nasıl açıklarım bilmiyorum fakat bir peri masalı uydururuz neticede. (nedense cibinliği görünce aklıma hep peri masalları gelir) Sinek ordusu için sağlam bir siper olacağı muhakkak. Tıpkı ikili korumanın diğer kanadı olan sineklik gibi. (Bu arada, pencerem, tahmini modelinizin yarısı kadar var yok) İçini metafor, surlarını kalemdar arkadaşın güçlendirdiği bir kaleye benziyor artık; şu istilaya uğramış, mefluç, müflis ve miskin odam. Yine pencerenin önünde sinek bekleyeceğim günlere döneceğim sanırım. :)

 

 

 

Ama yine de en kesin çözüm kafaya pikeye çekip ya da kulaklara kulaklık takıp o şekilde uyumak.Uyku haricinde diyorsanız elleriniz ne güne duruyor efem yapıştırın bir tane gitsin:)

 

Sütten ağzım yandığı için, artık sineklere herhangi bir şiddet gösterisinde bulunamiycim maalesef. En son, yapıştırayım bir tane derken, başparmağımı, neredeyse üstündeki tırnağın başlama hizasından itibaren, sol gözüme batırarak, kırılması zor bir rekora imzamı yapıştırdım. Artık bir sineğe el kaldıracağıma, aynanın karşısına geçer, oradan yansıyan hayale Cheki Chan gibi uçarım daha iyi. Pikenin altına saklanmak. Denemedim değil. Fakat zaten sıcak olan mekan, alanı bir örtüyle daraltınca dayanılmaz bir işkence halini aldığından, kendimi yine sineğin kucağına bırakmak zorunda kaldım. Isırılınca hissettirmeyen bir kulaklık bulursam, deneyeceğim Dr.Evreka arkadaşım. :D

Share this post


Link to post
Share on other sites
Sütten ağzım yandığı için, artık sineklere herhangi bir şiddet gösterisinde bulunamiycim maalesef. En son, yapıştırayım bir tane derken, başparmağımı, neredeyse üstündeki tırnağın başlama hizasından itibaren, sol gözüme batırarak, kırılması zor bir rekora imzamı yapıştırdım. Artık bir sineğe el kaldıracağıma, aynanın karşısına geçer, oradan yansıyan hayale Cheki Chan gibi uçarım daha iyi. Pikenin altına saklanmak. Denemedim değil. Fakat zaten sıcak olan mekan, alanı bir örtüyle daraltınca dayanılmaz bir işkence halini aldığından, kendimi yine sineğin kucağına bırakmak zorunda kaldım. Isırılınca hissettirmeyen bir kulaklık bulursam, deneyeceğim Dr.Evreka arkadaşım.

 

En son ben de tavanda ki kara sineği gecenin bir yarısı terlik atıp öldürmek isterken terliğin yanlış yere inmesi sonucu sürahi ve bardağın masadan düşüp tuz buz olmasıyla bir hayli gürültü ve şamataya neden olmuştum.Ninja kılıklı sinek bozuntusu da son anda kılpayı kurtulmuştu terlikten.Ben kulaklık derken kara sinekler için demiştim derdim onların o iğrenç vızıltılarıyla çünkü.İsterse en irisinden yakarca gelsin bana pek işlemiyorlar kanım çekmiyor herhalde daha bir tek ısırığım dahi olmadı.:D Cibinlikle evet hem ev halkına hem de odanıza giren arkadaşlarınıza fena halde rezil olursunuz.En iyisi şöyle güzel bir elektroşok raket alıp sinekleri cızlama yapın.Katliam olmaz efendim hatta sevaba girersiniz

Share this post


Link to post
Share on other sites

Milletçe sinekle mücadele yolunda birlik ve beraberliğe en ziyade ihtiyaç duyduğumuz bu kara günlerde, yıllar yılı bu derdin ruhen ve fiziken en tesirli silahı olmuş bir vasıtanın esamesini anmadığınız için sizleri ve Genel Kurmayı kınıyorum. Sinekle mücadelede profesyönel edevat birliklerinden istifade etmek nedense hiçbirinizin aklına gelmiyor. Beyninizi sinek mi yedi, Nemrut şeyler? Sinekle mücadelenin en tesir sahibi yolunu bunca adamdan birinin bile hatırlamaması, trilyonlarca sinek gerillasının içtimai hafızamızı istila ederek hayati tehlike ifade edecek miktarda tahribata yol açtığının en kat'i ispatıdır. Hepiniz alzheimer olmuşsunuz, Allah başka cezanızı vermesin. Halbuki sinekle mücadelenin, insanı muvaffakiyete götürmenin yanında, müthiş bir ruhi dingillik ve hissi tatmin ile cezbeye götürecek muhteşem bir vasıtası var. Hem öyle bir vasıtadır ki, binler adette mütegallibe düşmanlar ile mücahede gümgümesinde ve cenk gulgulesinde iken binler huzur ve hududsuz ferah bahşeder, biiznillah selamet-i umumîye sebeb olur. Lemalardan filan iktibas yapmıyorum, bizzat kendim telif ediyorum. Bu teliftir ki tüm İslam aleminin huzuruna, milyarlar adedinde din kardeşlerimizin hadsiz kafir üvezin taaruzatından ve devrin kazuratından selametine, ... tamam tamam, tepeme Nurcu kardeşlerden okkalı bi kızılcık zopası yemeden cıvıklığı kesiyorum. Heheheh

 

Sevgili arkadaşlar, ağzınıza ateşli bi boruyu sokup ortalıkta mangal külü gibi tüte tüte dolaşmayı sevmeyebilirsiniz fakat, hele de yaz günleri etrafınızdan zinhar ayırmamanız gereken küçük bir alet var. Bu mücadeleden kat'i bir ruhi zaferle çıkmak için yanınızda bir adet çakmak, ve hatta onun yanında da bir adet parfüm bulunması gerekiyor. Hatırladınız di mi? Devr-i tıfliyesinde bu sadizmin tedrisatından geçmemiş bir Türk evladı var mıdır?.. Ola ki vardır, izah buyuralım efendim: Etrafta Formula arabası gibi vızıl vızıl dolaşan bir teyyare-i zîşan tespit edildikde çakar çakmaz çakan çakmaklardan bir adet temin edilir ve çakmağın düğmesine parmak bir güzel gömülür. Çakmak zinhar sineğe yaklaştırılmaz. Tam bu esnada diğer elimize parfüm şişesini almadığımız hatırımıza gelir ve kendi kendimize 'salak *isminiz*' denir. İşte tam da bu tılsımlı ifadeyi telafuz ettiğimizde, nefsini mağlup etmiş bir kahraman olarak cihadımıza hazır hale geliriz. Allaaaaahu akbar!!! Evet, sağ elimizde çakmak, sol elimizde de parfüm şişesi tedarikli olduğu an ağzımız sonuna kadar açılarak 'bir elde kalkan, bir elde hançer / sineğe doğru, ey şanlı asker' marşı yürekler kopasıya, diyafram patlayasıya terennüm edilir. İsteyen bu esnada pazusunu ağzına dayayarak hem güç alabilir, hem de sineğin verilen pencere büyüklüğündeki açıktan son anda müntehir olmakla neticelenecek bir dalış yapmasını engelleyebilir. Marşın 'Rahim Allah, ... Kerim Allah!' kısmına gelindiğinde, ism-i azamın her seslendirilişinde, yanmakta olan çakmağın alevinden teğet geçecek şekilde, diğer elimizdeki parfüm sineğe doğru fosur fosur sıkılır. Rahim Allah denir bir kere basılır, Kerim Allah denir bir daha basılır. Bu esnada muvaffak olana dek cezbeye tutulacak kadar zikir çekme şansına bile sahipsiniz. Öyle ki aşk ile yanan yüreğinizin alevleri havaya saçılacak, zikrinizin bereketiyle odanın içi misk-ü amber kokularıyla yunup yıkanacaktır. Düşünün ne kadar tasavvufî bir ayin!.. (Hasbinallah, ben ne ara bu kadar sadist oldum lan?) Başımıza yeni nesil Saadettin Teksoy kesilen, sevgili çarpık siyah ceket arkadaşıma da bu işi tavsiye ediyorum. 'Zikir çekerken Allah aşkından kör oldu' diye nam salarsın lan fena mı? Nihahahaha!

 

Ruhunuzdaki sadist hissiyata sakinleşme terapisi, nefret dolu sadrınıza şifa, başka bir canlının yaşamasını dert eden canınıza deva bulacak, bilhassa köftelerde tat vermesi için harç olarak kullanabileceğiniz kızarmış bir kıyma parçasına kavuşacaksınız. Afiyet bal şeker olsun, yarasın tosunuma.

Ey asil kanlı Türk evladı, sana bahşedilen bu ulu pusatı unutma unutturma!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anam, ulan, bi dakka noluyo yahu, şimdi imzamı okudum da bi tuhaf oldum. Ne istiyosunuz kardeşim canım sineklerden, onların da canı var, onlar da insan! Zıbarıp fosur fosur uyuyacağınıza kalkın da sinekler gibi çalışın, ne olur sanki? Karpuz değilsiniz ki yata yata büyüyesiniz? Sineklerin ihtarına kulak verin, ömrünüzü yastıkta tüketmeyin erenler! Yarın bir gün öleceğiniz zaman yatakta harcadığınız vakti ararsınız da 'bi sinek beni uyardıydı da dinlemediydim' diye dövünür, öbür taraftaki yüz milyarlarca adama rezil rüsva olursunuz. Sineklere, hele de atsineklerine laf söyleyen karşısında beni ve Malkoçoğlu'nu bulur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Trabzon merkeze bağlı Akoluk beldesine bağlı köylerde yaşayan bazı vatandaşlar ile belde esnafı, bir süre önce şeffaf bir poşet içine doldurulan suyun lambanın yanına asılması halinde sineklerin ortamdan uzaklaştığını fark etti.

 

Karadenizlinin kıvrak zekasının ürünü olarak gösterilen yöntem, işe yaradığını fark eden diğer köylülerin de kullanmaya başlamasıyla yaygınlık kazandı.

 

Böylece köylüler, sineklerin su dolu poşetten neden uzaklaştıklarını tam olarak çözemeseler de ilaç ve sinek kovucu parası vermekten kurtuldular.

 

Beldede sineklerden kurtulmak için doğaya zarar verdiği belirtilen ilaçlar, kimyasal spreyler ya da bazı cihazların kullanımı azaldı.

 

Bu ilginç sineksavarla evlerinde, iş yerlerinde rahat rahat oturma, uyuma imkanı bulduklarını belirten belde sakinleri hallerinden son derece memnun olduklarını dile getirdi.

 

POŞET ASILAN LAMBAYA SİNEK GELMİYOR

 

Beldede kahvehanesine kurduğu bu yöntemlerle müşterilerini de memnun eden 25 yıllık kahvehane işletmecisi Hasan Karaahmet, yöntemi, arkadaşının tavsiyesi üzerine kullanarak sinek sorununa son verdiğini vurguladı.

 

Sineklerin, ışığın suda yansımasıyla gözlerinin kamaştığını, dolayısıyla ortamdan uzaklaşmış olabileceklerini düşündüğünü belirten Karaahmet, şunları söyledi:

 

''Yaz sezonu olduğu için müşterilerimiz genelde salona gimeyip kahvehanenin önünde oturuyor, sinek fazla olduğu için de rahatsız oluyorlar.

 

Bir arkadaş bu yöntemi tavsiye etti, ben de denedim. Bayağı da faydası oldu. Sineklerin ortamdan ışığın suda yansımasıyla mı, yoksa başka nedenle mi uzaklaştığını bilmiyorum.

 

Yanında su dolu poşet bulunan lambaya sinek gelmezken, diğer lambaya sinek gelebiliyor. Yöntemi her lamba için uygulamak en faydalısı. Hiçbir maliyeti de yok.''

 

'KIRILAN ÜZÜM BAĞINA, YARA BANDIYLA ÇÖZÜM'

 

Müşteri Kadir Uzunismail de ilginç sineksavarı ilk gördüklerinde çok güldüklerini ifade ederek, şunları söyledi:

 

''Hasan ağabey sürekli bu tür icatlar yapar, sineksavarı gördüğümüzde güldük ama fazla da yadırgamadık.

 

Hasan ağabeyin daha önce kırılmış üzüm asmasını yeniden kaynaması için yara bandı ile sardığını bile görmüştük. İşe de yaramıştı. Bu yöntemin de onlardan biri olduğunu düşündük. Gerçekten de işe yaradı'' dedi.

 

Kahvehanenin bazı müşterileri de ilginç sineksavara, ''telefondan sonra en büyük icat'' benzetmesi yaptılar.

 

Öte yandan, kahvehanedeki lambanın yanına poşet asıldığını gören bazı muzip müşterilerin toplu iğne ile poşeti delip suyun masada oturan arkadaşlarını ıslatmasıyla eğlendikleri öğrenildi.

 

Beldede aynı yöntemi kullanıp sinek sorunundan kurtulan bazı esnaf ve köylüler de yöntemden memnun olduklarını anlattılar.

 

star

Share this post


Link to post
Share on other sites
Milletçe sinekle mücadele yolunda birlik ve beraberliğe en ziyade ihtiyaç duyduğumuz bu kara günlerde, yıllar yılı bu derdin ruhen ve fiziken en tesirli silahı olmuş bir vasıtanın esamesini anmadığınız için sizleri ve Genel Kurmayı kınıyorum. Sinekle mücadelede profesyönel edevat birliklerinden istifade etmek nedense hiçbirinizin aklına gelmiyor. Beyninizi sinek mi yedi, Nemrut şeyler? Sinekle mücadelenin en tesir sahibi yolunu bunca adamdan birinin bile hatırlamaması, trilyonlarca sinek gerillasının içtimai hafızamızı istila ederek hayati tehlike ifade edecek miktarda tahribata yol açtığının en kat'i ispatıdır. Hepiniz alzheimer olmuşsunuz, Allah başka cezanızı vermesin. Halbuki sinekle mücadelenin, insanı muvaffakiyete götürmenin yanında, müthiş bir ruhi dingillik ve hissi tatmin ile cezbeye götürecek muhteşem bir vasıtası var. Hem öyle bir vasıtadır ki, binler adette mütegallibe düşmanlar ile mücahede gümgümesinde ve cenk gulgulesinde iken binler huzur ve hududsuz ferah bahşeder, biiznillah selamet-i umumîye sebeb olur. Lemalardan filan iktibas yapmıyorum, bizzat kendim telif ediyorum. Bu teliftir ki tüm İslam aleminin huzuruna, milyarlar adedinde din kardeşlerimizin hadsiz kafir üvezin taaruzatından ve devrin kazuratından selametine, ... tamam tamam, tepeme Nurcu kardeşlerden okkalı bi kızılcık zopası yemeden cıvıklığı kesiyorum. Heheheh

 

Sevgili arkadaşlar, ağzınıza ateşli bi boruyu sokup ortalıkta mangal külü gibi tüte tüte dolaşmayı sevmeyebilirsiniz fakat, hele de yaz günleri etrafınızdan zinhar ayırmamanız gereken küçük bir alet var. Bu mücadeleden kat'i bir ruhi zaferle çıkmak için yanınızda bir adet çakmak, ve hatta onun yanında da bir adet parfüm bulunması gerekiyor. Hatırladınız di mi? Devr-i tıfliyesinde bu sadizmin tedrisatından geçmemiş bir Türk evladı var mıdır?.. Ola ki vardır, izah buyuralım efendim: Etrafta Formula arabası gibi vızıl vızıl dolaşan bir teyyare-i zîşan tespit edildikde çakar çakmaz çakan çakmaklardan bir adet temin edilir ve çakmağın düğmesine parmak bir güzel gömülür. Çakmak zinhar sineğe yaklaştırılmaz. Tam bu esnada diğer elimize parfüm şişesini almadığımız hatırımıza gelir ve kendi kendimize 'salak *isminiz*' denir. İşte tam da bu tılsımlı ifadeyi telafuz ettiğimizde, nefsini mağlup etmiş bir kahraman olarak cihadımıza hazır hale geliriz. Allaaaaahu akbar!!! Evet, sağ elimizde çakmak, sol elimizde de parfüm şişesi tedarikli olduğu an ağzımız sonuna kadar açılarak 'bir elde kalkan, bir elde hançer / sineğe doğru, ey şanlı asker' marşı yürekler kopasıya, diyafram patlayasıya terennüm edilir. İsteyen bu esnada pazusunu ağzına dayayarak hem güç alabilir, hem de sineğin verilen pencere büyüklüğündeki açıktan son anda müntehir olmakla neticelenecek bir dalış yapmasını engelleyebilir. Marşın 'Rahim Allah, ... Kerim Allah!' kısmına gelindiğinde, ism-i azamın her seslendirilişinde, yanmakta olan çakmağın alevinden teğet geçecek şekilde, diğer elimizdeki parfüm sineğe doğru fosur fosur sıkılır. Rahim Allah denir bir kere basılır, Kerim Allah denir bir daha basılır. Bu esnada muvaffak olana dek cezbeye tutulacak kadar zikir çekme şansına bile sahipsiniz. Öyle ki aşk ile yanan yüreğinizin alevleri havaya saçılacak, zikrinizin bereketiyle odanın içi misk-ü amber kokularıyla yunup yıkanacaktır. Düşünün ne kadar tasavvufî bir ayin!.. (Hasbinallah, ben ne ara bu kadar sadist oldum lan?) Başımıza yeni nesil Saadettin Teksoy kesilen, sevgili çarpık siyah ceket arkadaşıma da bu işi tavsiye ediyorum. 'Zikir çekerken Allah aşkından kör oldu' diye nam salarsın lan fena mı? Nihahahaha!

 

Ruhunuzdaki sadist hissiyata sakinleşme terapisi, nefret dolu sadrınıza şifa, başka bir canlının yaşamasını dert eden canınıza deva bulacak, bilhassa köftelerde tat vermesi için harç olarak kullanabileceğiniz kızarmış bir kıyma parçasına kavuşacaksınız. Afiyet bal şeker olsun, yarasın tosunuma.

Ey asil kanlı Türk evladı, sana bahşedilen bu ulu pusatı unutma unutturma!

 

Berrak kış gecelerinde apaçık seçebildiğim karanlık hayallerimin başlangıç noktasına uzanan parlak gökyüzümün aksine; kaynayan yaz günlerinde kaynana dırdırından bunalmışların kederlerini ikiye katlayan bir hüzün alevi ile dolu olan yüreciğimin ortacığına saplanan çam iğnelerinin kuyruğunda vızıldayan sinekler aşkına!.. Fikrinizin muhteşemliği ve kusursuzluğuna binaen 80 kütüphaneyi dolduracak 8000 kitap kaleme alacak olsam yetersiz; bu şahika öneri daha önce nasıl aklımın karşı kaldırımından dahi geçmedi diye ne kadar hayıflansam, ne kadar dövünsem kifayetsiz kalır efendim. 'Bir elde kalkan, bir elde hançer / sineğe doğru, ey şanlı asker…' İşte bu cihanı titreten marştır ki; koca bir ormanı küle çevirecek bu güçlü iksirin, dünyadaki sinek nüfusunun canına Poe okuyacak kadar tesirli olduğunu ispatlıyor. Sadece savaşın taktiği ile ilgili yazdığınız bölümü alıntılayarak, Napolyon'a mektup, Coriolanus'a mesaj, Jul Sezar'a mail göndersem; alacağım karşılık yalnızca, bu stratejiyi yorumlamaktan aciz kemik seslerinden ibaret olurdu muhakkak. Bir parfüm ve bir çakmak… Efendim ben tembel biri olduğum için uygulamada bazı sıkıntılar zuhura gelebilir. Bu yüzden müsaadenizle, mesajınızın çıktısını alıp odamın duvarının en nadide tarafına (böyle bir tarafı var mıdır bilmiyorum) asmayı; ve bu sayede bu meşakkatten kurtulmayı istiyorum. Elektrik direklerindeki kuru kafa etkisini hatırlayalım. Bu fikir, sadece bir yazı halinde bile bir odaya asılsa, değil o evin etrafına yaklaşması, aklı eren bir sineğin, bavulunu kanadına, kanadını bavuluna koyup ülkeyi terk etmesi kesin. Harika, harika :D

 

 

Anam, ulan, bi dakka noluyo yahu, şimdi imzamı okudum da bi tuhaf oldum. Ne istiyosunuz kardeşim canım sineklerden, onların da canı var, onlar da insan! Zıbarıp fosur fosur uyuyacağınıza kalkın da sinekler gibi çalışın, ne olur sanki? Karpuz değilsiniz ki yata yata büyüyesiniz? Sineklerin ihtarına kulak verin, ömrünüzü yastıkta tüketmeyin erenler! Yarın bir gün öleceğiniz zaman yatakta harcadığınız vakti ararsınız da 'bi sinek beni uyardıydı da dinlemediydim' diye dövünür, öbür taraftaki yüz milyarlarca adama rezil rüsva olursunuz. Sineklere, hele de atsineklerine laf söyleyen karşısında beni ve Malkoçoğlu'nu bulur.

 

Aynen efendim aynen. Ben bu çakmak-parfüm fikrine zaten en başından karşıydım :D Maazallah, böyle bir cinayetten sonra, can çekişen sinek, şu haklı feryadı bir hançer gibi bağrımıza saplamaz mı? : 'Tek kullanımda, bir kutu parfümü üstüne sıkan çağımızın medeniyet yoksunu kalaslarına döndüm. Bana bu sonu reva gören parmakların utansın!..' Hakikaten ne istiyoruz bu sineklerden anlamak mümkün değil. Hem nedir öyle günde 8-9 saat uyuyarak harcanan kıymetli vakitler. 100 yıl yaşayan bir adama, ne gördün bu hayatta? diye sorsalar; hangi birini hatırliyim gayri, bir sürü rüya gördüm, der. 80 yılı horlayarak tükettiği için haksız da sayılmaz hani. (Kaç saat uyuduğumu yazmayacağım:)) Sineği bol olsun, Einstein'in günde 2 saat falan uyuduğu rivayet edilir. Bir kere bile lafını etmemiştir ama dehasını sineklere borçlu bu adam. 'Zamansız vızıldayan sineğin kanadı kırılır' diye bir atasözümüz niye yok, merak içindeyim. O imzayı gördükten sonra; trradomir ve malkoçoğlu'nun yanına bir de siyah ceket'i eklememiz icap ediyor.:D))

Share this post


Link to post
Share on other sites

ben geçtim usta geçtim valla yesinler onada razıyım ... üzerimde senfoni yapmaya ne gerek var vızzzzzz vızzzzzz gecenin 4 de lamabayı yakıp büyük bi hırs ve intikamla yerlerini tespit etmerkten bıktım bıktım :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...