Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Miralay

Üstad İle İlgili Bir Soru?

Recommended Posts

Selamun Aleyküm;

 

Arkadaşlar, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in kitaplarını okumaya yaklaşık 1 sene önce başladım. Üniversite yılarımda ya da lise yıllarımda çokça şiirini okumuştum ama bana göre Üstad ile tanışmam yaklaşık 1 sene öncesine rastlıyor. Üstad'ın adını çok duymuştum. Hatta ortaokuldayken Türkçe öğretmenimiz bana sınıfta yaramazlık yaptım diye Sakarya Türküsünü ezberlememi ve sınıfta okumamı söylemişti. Yıllar geçti lise bitti, ortaokul bitti, üniversite bitti, askerlik bitti. Benim Üstad ile tanışmam geçen seneye rast geldi. Adını çok duymama rağmen, bazı şiirlerini ezbere bilmeme rağmen.... Üstad ile tanışmamdan beri geçen bir sene boyunca Üstad'ın birçok yazdığı eseri okuma fırsatı buldum. Allah izin verirse bütün eserlerini okumak ve kütüphanemde gelecek nesillere de bu kitapları aktarmak istiyorum. Benim okuduğum kitaplarladaki genel olarak geçen bazı kelimeler hakkında Üstad'ı benden daha iyi tanıyanlardan birkaç bilgi almak istiyorum. Üstad'ın kitaplarını okuyan herkes onun saf ve katıksız Ehl-i Sünnet savunucusu olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Bunu birçok kitabında defalarca dile getiriyor. Fakat bana göre de bazı olumsuz yönleri de yok değil. Onlardan birisi her kitabında hemen hemen vurguladığı "Türkçülük" vurgusudur. Bana göre İslami bir kişi kendi milletini sevebilir. Fakat bunu bu şekilde belirtmesi iyi niyette olsa bile İslam birliğini yaralayan düşüncelerden birisidir. Sürekli Türkçülük lafını kullanması Üstad'ın 80 öncesi ülkede var olan Komünizm tehlikesine karşı ülkede örgütlenen Ülkücülerin etkisinde mi kalmıştır diye düşünüyorum. Acaba şu an Üstad hayatta olsaydı gene aynı düşünceleri savunur muydu? Bu konuda arkadaşların ne düşündüğünü merak ediyorum.

 

Saygı ve Sevgilerimle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Efendim benim iddialı bir yanıtım olmayacak. Eminim site yöneticilerimiz ya da değerli gönüldaşlarım sizi daha mutmain kılacak cevaplar verecektir. Yalnız ben Üstadımız'ın; ''GAYE TÜRKLÜKSE BİLMEK LAZIMDIR Kİ TÜRK MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA TÜRK'TÜR!'' dediği o muhteşem sözünü paylaşmadan geçemeyeceğim. Eğer dediğiniz gibi Üstadımız'ın bir çok eserini okuduysanız yanıtı bulmuş olmalıydınız.. Ve unutulmamalıdır ki her zaman; TANRI DAĞI KADAR TÜRK, HİRA DAĞI KADAR MÜSLÜMAN! Ve emin olun Üstadımız bu zamanda da yaşıyor olsaydı, HİRA DAĞI KADAR MÜSLÜMAN naralarını daha çok atardı.. saygılarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Esselamun Aleyküm Gönüldaşlar.

 

Herşeyden evvel belirtmem gereken husus şudur ki bir mütefekkir davasını asla vakalara dayandırmaz. Üstad Hazretleri Rahmetullahi Aleyh de dünya çapında bir mütefekkir ve Allah dostudur. Hazret, Büyük Doğu ideolocyasını kişiler ve olaylar zemininde değil fikirler zemininde oturtmuş ve bu muazzam mimariyi Ehl-i Sünnet çivisine sımsıkı bağlayarak Ebedi Aleme göçmüştür. Dolayısıyle bu dava basit ya da vasat değil sağlam bir davadır. Böyle esaslı meseleler de takdir edersiniz ki çaplı ve çileli kafalarla değerlendirilir. Bu noktada bir sıkıntı varsa ayrıca değinebilirim.

 

Gelelim meseleye...

 

Hazret'ten okuyalım:

 

ÜMMET VE MİLLET

 

* Ümmet, Varlığın Tâcı'na mânada tabi olanların dâiresi; millet de bu dâirenin insan kadrosu. Bizde kavim yerinde kullanılan bu anlamı yerli yerine iade etmek ve millet deyince hatıra İslâm milletinin geldiğini bilmek lâzımdır. Nitekim «küfür tek millettir» ölçüsü bu nükteyi ifadelendirir.

 

* Arap, Fars, Kürt, Türk vesaire milletleri yok, kavimleri vardır. Ve hepsi birden İslâm dâiresi içindedir. İslâm milletinden...

 

* Bugünkü İslâm milletinin, içinden ve dışından islâm nizâmını yepyeni bir ifâdeye kavuşturmayı dileyelim ve bunun duasını edelim.

 

İman ve İslam Atlası, Nizam Bahsi

 

Geçenlerde tevafuken Darul Hikme hocamlarından Taha Hakan Alp Hocaefendinin bu meseleye değinmesine şahit oldum. Millet kelimesi İslami bir kelimedir ve Arapçadır. Kuran'da da İbrahim milleti derken burada 'din' kastedilmiştir. Ayet aklımda değil. Allahu alem...

 

Üstad Hazretleri de çok güzel açıklamış meseleyi. Türk milleti diye bir şey söz konusu değil her ne kadar dilimize pelesenk olmuşsa da... Üstad millet derken burada Ümmetin insan kadrosunu işaret ediyor.

 

Bunun iyice özümsendiğini kabul ederek İdeolocya Örgüsüne bir göz atalım. İnanıyorum ki tüm dava hallolunacaktır. Lütfen büyük bir dikkatle okuyalım:

 

MİLLİYETÇİLİK

 

Her tavus kuşu mutlaka mutlaka bir yumurtadan çıkar; ve tavus yumurtasından her çıkan,

mutlaka tavus kuşudur; öyle amma, gaye, tavus yumurtasından çıkmış olmak değil, tavus

kuşu olmaktır? İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde mânası!

 

Tavus kuşu, sebepte değil, neticede tavus kuşudur; bu bakımdan tavus kuşunun şahsiyeti,

geriye doğru mânasız ve değersiz yumurta kırıklarında değil, ileriye doğru müstesna bir renk

ve çizgi heyetindedir? İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde ruhu!..

 

İsterse karga veya devekuşu yumurtasından çıkmış olsun, neticede bütün şartlariyle tavus

kuşu olabilen her varlık, tavus kuşunun bütün hakkına maliktir? İşte milliyetçiliğimizin tek

ve kesafetli bir misal içinde kıymet ölçüsü!?

 

Demek ki biz, gerçek milliyetçiliği, geriye doğru değil, ileriye doğru, menba istikâmetinde

değil, mansap istikâmetinde, tohum üstünde değil, ağaç, üstünde karar kılıcı bir anlayış ve

görüşe bağlıyoruz.

 

Bu demektir ki, biz, tarih plânında fışkırışımıza zemin teşkil eden ırk ve toprak şartlarını

geride bırakmış; her türlü ırk ve toprak hakikatine ilgili, fakat her türlü ırk ve toprak

yobazlığına düşman, ileri bir görüş ve anlayış içinde milliyetçiyiz.

 

Amma yumurta olmazsa tavus olmazmış; varsın olmasın, bu zaruret bize hiçbir şey

kaybettirmez. Dairenin bulunduğu her yerde mutlaka bir merkez bulunacağı, fakat her merkez

bulunan yerde mutlaka bir daire bulunmayacağı gibi tavus, yumurtayı ihata ve ihtiva eder de,

yumurta tavusu ihata ve ihtiva edemez.

 

Bizim milliyetçiliğimiz, belli başlı bir topluluğa ait madde ve kemmiyet hakikatlerinin

mâverâsında, sadece ruh ve keyfiyet vâkıalarına bağlı, cevherini posasından süzen ve yalnız

cevhere nisbet kabul eden bir telâkkiden ibaret.

 

Türk, bizim nazarımızda, belli başlı bir inanış, bağlanış, düşünüş, seziş, hatırlayış, duyuş,

davranış ve bildiriş hususiyetleri içinde, belli başlı bir iman, mukaddesat, tefekkür, tahassüs,

hayal, hatıra, meşrep, eda ve lisan birliğinin ördüğü, tek nüshalı ve şahsiyetli bir ruh

nescinden ibarettir; mutlak ve müstakil bir vâhit temsil eden bu ruh nescinin zarfı da

Anadoludur.

 

Ya şu boyuna Türk ruhu, Türk ruhu dediğimiz şey nedir ki?.. Türk ruhu dediğimz şey, iki

vâhidin mecmuundan ibarettir: biri, onu kendi dışında olduran, öbürü de bu olan şeyi kendi

içinde renklendiren, şekillendiren, seslendiren, kokulandıran, iklimlendiren iki vâhit?

 

Vâhitlerden ilki, Türkün duygu ve düşünce mihrakında pırıldayıcı mutlak ve müstakil iman

ışığı, ikincisi de bu ışık etrafında, hususî ve mahallî, bütün bir tahassüs ve tefekkür

seciyesidir.

 

Vâhitlerden ilki, ırk ve kavim seviyesinin üstünde, bütün insanlar çapında ve hâkim; öbürü de

yalnız ırk ve kavim kadrosunda ve tâbidir.

 

Demek ki, zaten aslında ve lûgatta bir kavmin ruhunu dayadığı iman kaynağı mânasına gelen

ve son zamanlarda gerçek delâletinden kaydırılıp kavmiyet mânasına kullanılmaya başlayan

milliyetçilikten anladığımız, bir zarf işi olmaktan ziyade bir mazruf işi; ve mazruftaki dünya

görüşüne, insan, cemiyet ve kâinat telâkkisine bağlı bütün bir tahassüs, tefekkür, eda ve ifade

kadrosu işçiliğidir.

 

Bu ruhî ve kadronun ırkî plânda kendi maddesine karşı sevgisi, ancak belli başlı bir vâhidin

doğurduğu böyle bir ruha yataklık etmekten ibaret ve yalnız bu kayd ve şartla sınırlıdır.

 

İşte bizim milliyetçiliğimiz; İslâma bağlı Türk ruhunun, bu mutlak kadro içinde Türk duygu

ve düşünce hususiyetlerinin milliyetçiliği!.. Ve işte cihan ölçüsünde milliyetçilik!..

 

Temel Prensipler

 

Yine Mehmetçik adlı enfes konferanstan bir iktibas yapayım:

 

...

Mekân, Anadolu... Zaman, İslâmiyet...

Böylece yeni bir kıyas ölçüsüne kavuşuyor ve Mehmetçik vesilesiyle bir kere daha anlıyoruz ki, Peygamberler Peygamberinden evvel Mehmetçik mevcut olmadığına göre Türk'ün temel keyfiyet unsuru da Müslümanlıktan sonradır, ve işte bizim milliyetçiliğimizdeki dayanak noktası budur:

Ruhunu İslâmiyetten alan Türk... Ve bu Türk'ün Türkçülüğü...

...

 

Büyük Doğu'nun meramı anlaşıldı mı?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Peki,misalen üstadı çok seven bir kürt kardeşimiz üstadın kavmiyetçiliğe bakış açısını -kendi şartlarına göre- nasıl yorumlayacak,kendi ideolocyasını nasıl örgüleyecek?

Cevaben şöyle diyebilir miyiz?

"Üstad neticede türk idi.Türk gençliğine bu işin hakikatini anlatmak durumundaydı.Çünkü türkçülük gibi bir düşünce Ziya Gökalp'ten beri vardı ve bu fikir aslına kavuşturulmalı idi.Bu aslına kavuşturma ülkücülük için de geçerli.yoksa üstadın ülkücülerin etkisi altında kalması namümkün-Raporlarda buna şahit oluyoruz.Alparslan Türkeş'in deyimi yerinde ise üstada fikren tabi olduğunu görüyoruz.-O zaman Türkçülük revaçta,şimdiki gibi değil...Bu yüzden diğer kavimlerden olan gönüldaşlarımızın bu meseleyi bağlı olunan ruh, yani islam cihetiyle ele almaları, kendi kavimleri ile de hudutlarına riayet ederek övünmeleri gerekir.Bu hudutlar türk için ne ise onlar için de odur."

Bir de sanki kafamın içindeki başka bir merkezden şu fikirler çıkıyor:" üstad islam ülkeleri arasında tereddinin Türklerle başladığını ve tekrar dirilişin de Türklerle başlayacağını söylüyor.Üstadın Türkçülüğü sadece Türk olmasından kaynaklanan hissi bir şey mi yoksa hakikaten Türkler bu işe namzet mi? Üstad sırf laf olsun diye böyle birşeyi tabiiki söylemez.hakikatine ererek söylediği kesin.Çünkü İslam öncesi Türk dilinin -eksik olsa da kısaca ifade edilirse- fiillerden oluşan,içinde mücerred mefhumları pekde barındırmayan bir dil olduğunu söylüyor aynı zamanda.Türkler içinden İmam Gazali gibi bir mütefekkirin çıkmadığını söylüyor.Bu kadar objektif tahlilleri var."

Üstadı anlamak çok zor.Onu biraz olsun anlamak için bütün eserleri etraflıca,defalarca incelenmeli.Bunlar yukarıdaki yazıyı okuyunca aklıma hücum eden ilk düşünceler.Hiçbir iddiası yok bu düşüncelerin.Bende üstadın Türklük ile ilgili fikirlerini aklımda hiçbir pürüz kalmadan anlamak istiyorum.Yukarıdaki soruya cevaplarınızı bekliyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın bir kısım talebelerinin de kendisini eleştirdiği bir konu, fakat bir defasında babama sorduklarında babam neden Türk ırkınıın üzerinde durduğunu uzun uzun anlattı. Ben konuya o derece vakıf değilim ama işin özü, Üstadın Türk diye belirli bir ırkın üzerinde durmasının sebebi Türk'ün islam tarihinde oynadığı (başka ırklara nasip olmayan İslamı 3 kıtaya taşımak gibi) önemli rol ve Üstadın İslamın dirilişinin yine Türk ırkı eliyle olucağına inancıdır.Yoksa Üstadın Millet kelimesinden kastının İslam ümmeti olduğu, zerre kadar da ırkçılık yapmadığı malumdur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

kübraa demiş ki:

Peki,misalen üstadı çok seven bir kürt kardeşimiz üstadın kavmiyetçiliğe bakış açısını -kendi şartlarına göre- nasıl yorumlayacak,kendi ideolocyasını nasıl örgüleyecek?

 

Bakın, çok net ifade edeyim eğer Hazret kavim taassubuna sahip olsaydı ve bunun dinde izni olsaydı büyüt kalbimle desteklemekten geri durmazdım ve bundan hiç gocunmazdım! Ancak; ''Ashabiye (kavim) davası güden bizden değildir'' hadisi gereğince bu yasaktır hatta zındıklıktır dolayısıyla Hazret'e böyle bir isnat iftiradır! Yukarıda değindiğim gibi Üstad, davasını şartlara göre kurmamıştır dolayısıyla şartlar bizi bağlamıyor. Sorunuzda başlı başına bir terslik var. Yani, kim davasını örgüleştiriyor anlamadım doğrusu. Ben Arnavut bir müminim ve bu davayı canla başla yüklendiğime göre ve burada katiyen kendimle çelişmediğime göre Kürt eğer müslümansa pekala o da yüklenebilir? Yürek işi... Ayrı Mesele...

 

Övünme meselesine gelince... Büyük Doğu türklükle övünmez ancak Mehmetçik gibi bir nasiple Rabbine şükreder. Eğer mehmetçik gibi bir nasip Zimbabveli bir zenci kavme verilseydi peşinden koşar ve aynı nasip için seccadeye gömülüp ağla ağlaya dua ederdik.

 

kübraa demiş ki:

Bir de sanki kafamın içindeki başka bir merkezden şu fikirler çıkıyor:" üstad islam ülkeleri arasında tereddinin Türklerle başladığını ve tekrar dirilişin de Türklerle başlayacağını söylüyor.Üstadın Türkçülüğü sadece Türk olmasından kaynaklanan hissi bir şey mi yoksa hakikaten Türkler bu işe namzet mi?

 

Üstad bir sezişle bir manevi zevk ve duyuşla İslamın Haçlı Maymunlara göğsünü siper edip tostladığı gibi dirilişinde yine bu topraklarda olacağını söylüyor. Bununla Hazret ayrıca Anadolu'daki İslam aşkına işaret ediyor. Nitekim bu kadar Evliyullah hangi memlekette yatıyor? Hazret bu ruhu yakalamamız halinde -ki mecburuz- Şeriatin hakettiği tahta oturacağını ifade ediyor.

 

İlk yazımı tekrar okursanız anlayacaksınız ki Üstadın hakikaten Türkçü eşşeklerle ve bu taassupla bir bağlatısı yoktur. Dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var sırası gelmişken... Farketmişsinizdir ki her grup hizip yahut cemaat kendilerini Üstada isnat eder. Ve garip bir takım laflarla delillendirir. Derince bir sezişle anlarsınız ki bu tipler kendilerini asla Büyük Doğucu olarak ifadelendirmez ve asla Büyük Doğu konuşmazlar. Bu tipler çok adi bir tavırla okyanustan damla alıp ona kendi pisliğini karıştırıp takdim ederler. Ve netice itibariyle böyle kafa karışıklıkları oluşuruz.

 

Kıymetli Gönüldaşım kübraa Hanıma tavsiyem şudur ki Üstad Hazretlerinin Ehl-i Sünne vel Cemaa'ya sımsıkı sarılmış ve bu kervanın peşinden yetişmeye çalışan 'topal bir köpek' olduğunu her zaman göz önünde tutarsa Dünya Çapındaki bu deha Allah dostunun ne derken ne demek istediğini daha iyi kavrayacak. Üstadın o deyimi hakaret değil tam tersi bir ünvan ve şereftir. Ne mutlu onlara...

 

Mehmet Cemal demiş ki:

Üstadın bir kısım talebelerinin de kendisini eleştirdiği bir konu

 

Kıymetli Gönüldaş, Üstadın talebesi diye ortalıkta dolaşan veletler Üstad'a ancak bir poz kadar yakındır ve Üstadı eleştirmek hadlerine değildir. Bugün kim varsa yoksa tek bir dikili ağacı yoktur Büyük Doğu topraklarında! Üstadın sayılı birkaç Gönüldaşı da külliyatlarla meydandadır. Ve bu gönüldaşlara şahit Gönüşdalar da kabirlerinde...

 

Umarım zihninizdeki karışıklıklara bir nebze de olsa duruluk getirebilmişimdir.

Benim şimdilik söyleyeceklerim bunlardan ibaret. Site yönetimi zannediyorum ki bu ara biraz meşgul ve hemen size dönemiyorlar. İnanıyorum ki onlar daha tatminkar cevaplar vereceklerdir.

Allah iki Gönüldaşımdan da razı olsun.

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sayın Miralay kardeşim,

 

Arkadaşlarımız yaptıkları iktibaslar ve yorumlarla meseleyi çok güzel izah etmişler. Söylenecek pek bir şey kalmamış olsa da, birkaç şey ekleyelim.

 

Üstad, Türkçülük vurgusunu yaptığı her cümlesinde, Türk’ün İslam’a yapmış olduğu hizmeti, İslam’a uygun olarak yaşadığı devirlerde ne muhteşem bir nizam çizdiğini ve Türk’e bir kıymet biçilecekse bunun ancak ve ancak Türk’ün Müslüman olmasına ve İslam’a yaptığı hizmete göre olduğunu üstüne basa basa vurgulamıştır. Üstad’ın bizlere vermek istediği mesajlardan biri de şudur ki, İslam’a hizmet etmekle hem bu dünyasını hem sonsuz hayatını saadete kavuşturan Türk, ruh kökünden yani İslam’dan koparılmaya çalışılarak sadece Türk olduğu için övülmeye layık bir konuma getirilip Türkçülük naraları ile İslam’ı ikinci plana atıyorsa, o vakit Türk, ruhunu kaybetmiş ve kabuktan ibaret kalmış bir posadır. Üstad, Türk kelimesini ağzına, kalemine aldığı her seferde mutlaka ama mutlaka Türk’ün İslam çatısı altında olduğu müddetçe bir kıymet ifade edeceğini belirtmiştir. Üstad’ın bu meseleyi de ele aldığı Kanlı Sarık piyesi de Üstad’ın bu husustaki fikirlerini anlamak için okunması gereken önemli bir eserdir. (Tıklayınız)

 

Ülkemizde yıllardan beri süre gelen ve Türk’ü İslam’dan koparmak isteyen cereyanlara karşı Üstad, Türk’ün tek başına kavmiyetiyle, sadece Türk olarak doğmasıyla bir kıymete erişemeyeceğini, Türkçülük’ten bahsedilecekse bunun bir zamanlar İslam’ın emrinde olarak İslam’a hizmet eden Türk’ün örnek alınarak yapılacağını belirtir ve kendisi de öyle yapar.

 

  Üstad’ın bu mahiyetteki bir Türkçülükten bahsetmesi İslam birliğini yaralayan düşüncelerden birisi midir? Hayır, değildir. Çünkü İslam birliği içindeki hiçbir kavim kendi posası ile, kabuğu ile övünmez. Bunu ön plana çıkarmaz. Kim ki Müslümandır, bu birliğin içindedir; kim ki Müslüman değildir, bu birliğin dışındadır. Türk, Müslüman değilse bu birliğin içinde yer alamaz. Ki Üstad’ın “Gaye Türklükse bilmek lazımdır ki Türk, Müslüman olduktan sonra Türk’tür” sözüyle birlikte “Bütün dâva, İslâm’ı, milletinin dini olduğu için sevmek değil, milletini İslâm olduğu için sevmekte toplanıyor” sözü bu meseleyi anlatmak için verilecek en güzel örneklerdir.  

 

Üstad’ın ülkücülerin etkisinde kalmış olabileceği ile ilgili düşüncenize gelince; Üstad ülkücülerin etkisi altında kalmamıştır, bilakis, onların motor kuvvetini –Üstad’ın tabiridir bu-  tesiri altına almaya çalışarak onları davamıza uygun şekilde yoğurmaya çalışmıştır. Üstad, devrinin Müslümanlık çatısı altında yer alan bütün teşekküllerine konferanslar vermek suretiyle hem en üst noktadan onları şuurlandırmak, hem de ehli sünnete uygun bir yol izleyerek aksiyona geçirmek hususlarında çalışmıştır. Komünizmle Mücadele Derneği’nden Ülkü ocaklarına, MTTB’den Akıncılara, İmam Hatip liselerinden sair derneklere, kurumlara kadar verilen konferanslar bunlara birer örnek teşkil eder. Üstad’ın ülkücülerle ilgili olarak da söylediği şu söz, onları getirmek istediği noktaya çok güzel işaret eder:

 

“Ülkücü, ismi üzerinde olarak İslâm’dan gayrı bir ülkü arıyorsa mutlaka köküne kibrit suyu dökülmesi gerek(...)” (Kaynak: Rapor 3)

 

üstad islam ülkeleri arasında tereddinin Türklerle başladığını ve tekrar dirilişin de Türklerle başlayacağını söylüyor.Üstadın Türkçülüğü sadece Türk olmasından kaynaklanan hissi bir şey mi yoksa hakikaten Türkler bu işe namzet mi

 

Üstad, ruhundaki İslam cephesini hakiki olarak Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretlerinden almıştır. Bu hakikate binaen, Üstad’ın yazılarında, hatta nüktelerinde bile efendi hazretlerinden beslendiğini, efendi hazretlerinden yansıttığı derinliğini görmek mümkün. Aşağıya iktibas ettiğim efendi hazretlerinin bir sözü, Üstad’ın kübraa kardeşimizin değindiği meseleye neden bu açıdan baktığını göstermektedir diye düşünüyorum:

 

 Efendi hazretleri buyurdular ki: İslam bu memleketten giderse, ne Hind’de kalır, ne Sind’de!” (Pakistan’a Sind denir) [Kaynak: (Süleyman Kuku-Son Halkalar ve Seyyid Abdülhakîm Arvâsî'nin Külliyatı-1.Cilt]

 

Efendi hazretleri, Osmanlı devleti ile İslam’ı cihana yayma gibi ulvi bir gayeye başını veren Türklerin uzun yıllardan beri İslam’dan kopartılmaya çalışıldığını elbette ki biliyordu. Bu memleketten İslam’ın kazınmak istediğini, asırlarca İslam âleminin serdarı, hamisi, hadimi olan bu memlekette İslam çözülmeye başlayınca, diğer İslam devletlerinin de başsız kalan bir tesbih gibi tane tane döküldüğünü bihakkın biliyordu. Efendi hazretleri gibi bir Allah dostunun İslam’ın bu memleketten giderse diğer yerlerden de gideceğini söylemesi, bizleri iliklerimize kadar sarsması gereken bir düstur. Bu sebepten olmalı ki, Üstad, bu memleketten başlayan İslam tereddisinin, gene ancak bu memleketten başlayacak olan bir diriliş hareketiyle düzeleceğini belirtmiştir diye düşünüyorum âcizane. 

Share this post


Link to post
Share on other sites
Mehmet Cemal demiş ki:

Üstadın bir kısım talebelerinin de kendisini eleştirdiği bir konu

 

Kıymetli Gönüldaş, Üstadın talebesi diye ortalıkta dolaşan veletler Üstad'a ancak bir poz kadar yakındır ve Üstadı eleştirmek hadlerine değildir. Bugün kim varsa yoksa tek bir dikili ağacı yoktur Büyük Doğu topraklarında! Üstadın sayılı birkaç Gönüldaşı da külliyatlarla meydandadır. Ve bu gönüldaşlara şahit Gönüşdalar da kabirlerinde...

 

Umarım zihninizdeki karışıklıklara bir nebze de olsa duruluk getirebilmişimdir.

Benim şimdilik söyleyeceklerim bunlardan ibaret. Site yönetimi zannediyorum ki bu ara biraz meşgul ve hemen size dönemiyorlar. İnanıyorum ki onlar daha tatminkar cevaplar vereceklerdir.

Allah iki Gönüldaşımdan da razı olsun.

Vesselam...

 

Sevgili Gönüldaş, Öncelikle Üstad eleştirilmez değildir, Üstad her insan gibi hata yapabilir,yanılabilir, olayları yanlış bilebilir, Peygamberler gibi masumiyet sıfatıda yoktur,Üstadı kafanda putlaştırdıysan bunu silmeni tavsiye ederim,Üstadın talebeleri gibi onun yanında bulunmuş çok zeki insanlar değil, sıradan bir insan bile iyi bildiği bir konuda hatasını görürse Üstadın söyleyebilir.Eleştiriyor diye bahsettiğim talebesi Üstadın oğlumdan bile daha fazla severim dediği bir insan ve bir defasında bir olay anlattı Üstad hayattayken yüzüne karşı bir düşüncede yanlış düşündüğünü söylemiş, onun üzerine Üstad o olayla ilgili fikrini tekrar gözden geçirmiş, değiştirdi mi bilmiyorum ama Üstadın yüzüne karşı bile eleştiri yapabilen kişi neden bir konuda yanlış görürse eleştiremesin.

 

Üstadın Gönüldaşları Külliyatlarda filan yazmışsın nerden tanıyosunda yazıyosun bir adam kitap yazmadı diye cahil mi oluyor, Bu bahsettiğim talebesinin sırf sohbetlerinden not alan bir abimiz 7-8 kitap yazabilirim diyor ama o kişi izin vermiyor, ben yakınen Üstadın hayatında yıllarca yanında bulunmuş 10-15 tane talebesini tanıyorum. Bu talebeler yazmıyolar diye veya ünlü (Milletvekili, Bakan vb.) olmuyolar diye, televizyona çıkmıyolar diye mi yok kabul edilmeleri gerekiyor.

 

Zihnimde de Üstad konusunda hiçbir karışıklık yok, olucak olsa onu en iyi tanıyanları başta babam olmak üzere tanıyorum onlara sorarım

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad Hazretleri eleştirilmez değildir tabiki. Bir müslümana putlaştırma demek de epey yersiz. Üstadı eleştirmek için evvela onun çapını geçmek lazımdır. Örnek vereyim; Üstadın İman ve İslam atlasında ki nakil silsilesini bilmediğimiz bazı fetvaları YANLIŞ kıyastır ve YANLIŞ hükmünü basan Ali Bulaç gibi tipler değil Ehl-i Sünnet müçtehidleri ve büyük alimleridir. İşte ozaman ammenna ve saddaknaa derim.

 

Biz kafamızda öyle bir Üstad tasavvur ediyoruz ki gelen vurur geçen ezer. Ama Üstad öyle şamar oğlanı olacak bir herif değil. Bahsettiğim mevzu fikri bir mevzudur. Mesela Üstadın en temel meselesi olan İslada Reform zındıklığı çerçevesinde defalarca Afgani-Abduh ve diğer reformculara yazdıklarından sonra kalkıp ensesinde bir karış yağla dolaşan Sezai Karakoça talebesi deyuben itibar edersek ve bu ''talebeye'' İslamda Reform mevzuunda söz hakkı verirsek o da Üstadı Afgani hakkında eleştirir. Bizde dönüp deli-yeri deyuben güleriz.

 

Gönüldaş, açıklık getireyim külliyat mevzuuna. Sitede yasak diye laf edemiyorum çok. Dün milligazetede şurda burda müdürlük yapmış, bugun orda burda yazar falan diye anılan tiplere bir bakın. Sonra dönüp bir de Büyük Doğu gibi bir mimariye bakın. Büyük Doğu'yu örümcek ağları kaplamış! Üstad hayattayken gık diyemeyen bu züppeler, Üstad vefaat ettikten sonra başımıza mütefekkir kesilip birçok meseleyi cimciklemeye koyuldular. İşte bunlar pozluk heriflerdir. Bakarsın ki Üstadın bir fotosunun yanında bıyıklı biri. Aaa bu bizim falanca değil miş ya? E 84ten beri bu adam büyük doğu için ne yapmış demeden hurraaaaa Talebe-i Üstad... Mesele kitap yazmak değil agora da olmak. Bügün biri kalkıp hapiste 50 küsür kitap yazıyorsa ve bu adam mahkemeye benim liderim Necip Fazıldır ve bu külliyatta ona ve davasına hizmetimdir derse; öteki taraftan da bir adam kuştüyü yastıklarda yatıp benim ne anılarım var Üstadla derse ikisinden biri kesinlikle talebe değildir!

 

Ha, bir de avam tabakası vardır. Onları katmıyorum tabiki. Mesela benim bir dostumun babası senelerde Büyük Doğu okumuş bir babamız. Bugun Aydında emekli. O avamdandır ve Üstada bağlı çilekeş bir zattır. Ondan agorra inşası beklenmez. Ondan beklenen evladının Agora inşaasıdır. Burada bir yanlış anlaşılma olmuş zannımca. Kusuruma bakmayın.

 

Eğer anlaşamadığımız başka noktalar da olursa lütfen ÖM yazınız. Başlığı karşılıklı tartışma ortamına çevirmeyelim. Hoş iki gönüldaşın birbirine vurduğu yerde gül bahçesi biter :) Yeter ki o şuur bizde olsun.

 

Vesselam...

 

Mehmet Cemal demiş ki:

Üstadın bir kısım talebelerinin de kendisini eleştirdiği bir konu

 

Kıymetli Gönüldaş, Üstadın talebesi diye ortalıkta dolaşan veletler Üstad'a ancak bir poz kadar yakındır ve Üstadı eleştirmek hadlerine değildir. Bugün kim varsa yoksa tek bir dikili ağacı yoktur Büyük Doğu topraklarında! Üstadın sayılı birkaç Gönüldaşı da külliyatlarla meydandadır. Ve bu gönüldaşlara şahit Gönüşdalar da kabirlerinde...

 

Umarım zihninizdeki karışıklıklara bir nebze de olsa duruluk getirebilmişimdir.

Benim şimdilik söyleyeceklerim bunlardan ibaret. Site yönetimi zannediyorum ki bu ara biraz meşgul ve hemen size dönemiyorlar. İnanıyorum ki onlar daha tatminkar cevaplar vereceklerdir.

Allah iki Gönüldaşımdan da razı olsun.

Vesselam...

 

 

Sevgili Gönüldaş, Öncelikle Üstad eleştirilmez değildir, Üstad her insan gibi hata yapabilir,yanılabilir, olayları yanlış bilebilir, Peygamberler gibi masumiyet sıfatıda yoktur,Üstadı kafanda putlaştırdıysan bunu silmeni tavsiye ederim,Üstadın talebeleri gibi onun yanında bulunmuş çok zeki insanlar değil, sıradan bir insan bile iyi bildiği bir konuda hatasını görürse Üstadın söyleyebilir.Eleştiriyor diye bahsettiğim talebesi Üstadın oğlumdan bile daha fazla severim dediği bir insan ve bir defasında bir olay anlattı Üstad hayattayken yüzüne karşı bir düşüncede yanlış düşündüğünü söylemiş, onun üzerine Üstad o olayla ilgili fikrini tekrar gözden geçirmiş, değiştirdi mi bilmiyorum ama Üstadın yüzüne karşı bile eleştiri yapabilen kişi neden bir konuda yanlış görürse eleştiremesin.

 

Üstadın Gönüldaşları Külliyatlarda filan yazmışsın nerden tanıyosunda yazıyosun bir adam kitap yazmadı diye cahil mi oluyor, Bu bahsettiğim talebesinin sırf sohbetlerinden not alan bir abimiz 7-8 kitap yazabilirim diyor ama o kişi izin vermiyor, ben yakınen Üstadın hayatında yıllarca yanında bulunmuş 10-15 tane talebesini tanıyorum. Bu talebeler yazmıyolar diye veya ünlü (Milletvekili, Bakan vb.) olmuyolar diye, televizyona çıkmıyolar diye mi yok kabul edilmeleri gerekiyor.

 

Zihnimde de Üstad konusunda hiçbir karışıklık yok, olucak olsa onu en iyi tanıyanları başta babam olmak üzere tanıyorum onlara sorarım

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arkadaşlar bütün yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. Zaten Üstad'ın milliyetçilik ve Türkçülük ile vurguladığı şeylerin bende farklı olduğunu düşünmemiştim. Bu konuda sadece Üstad'ı benden daha iyi tanıyan arkadaşların ne düşündüğünü merak etmiştim. Bunu o yüzden sordum. Üstad'ın birkaç kitabını okuduğunuzda bunu net bir şekilde görebiliyoruz. Uzun lafın kısası Üstad'ın söylediği bu konuda sizden farklı düşünmüyorum. Üstad hakkında kafamda oluşan soru işaretlerinin Üstad'ın kitaplarını okudukça azalacağını düşünüyorum. Ve tekrardan bu konudaki yorumlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.

 

Saygı ve Sevgilerimle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah razı olsun Gönüldaş.

Doğrusu ben kendime vazife biliyorum diğer Gönüldaşlarıma böyle meselelerde yardımcı olmayı. Aslında sorular bulanan meseleleri çözmemize yardım ediyor. Dolayısıyla asıl teşekkür ermemiz gereken sizsiniz.

Allaha emanet olunuz.

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÜLKÜCÜDEN

 

 

Selamünaleyküm Miralay Kardeşim...Yazdığın yazıdan kafanda Ülkücülere Karşı Bir negatiflik Olduğunu anlıyorum...Bak kardeşim Ülkücüleri parti elemanları olarak görme bir siyasi partiye oy veren insanlar olarak görme Ülkücüleri Sürekli takım elbise giyen insanlar olarak görme

 

Öyle bir yazmışsınki Ülkücüler sanki kabadayı gitmişler Üstadı tehdit etmişler Üstad da ülkücülerle aynı paralelde olan yazılar yazmış...bunu şimdiki Ülkücüler için söylemiyorum... o zamanın şartları içerinde konuşmaya derdimi yaramı anlatmaya çalışıyorum...

 

İlk öncelikle kafanda bulunan Türkçülük kavramı ile ilgili konuşmak istiyorum...Türkçülük günümüzde kafatasçıların kendileri tatmin ettikleri bir çatı halindedir Üstad ise Türkçülüğü o zaman da hemen hemen hiç kullanmamıştır...

 

Üstad her zaman milliyetçi olmuştur.Türkçü olmamıştır.Türk olmuştur.Türk=Müslüman kabul etmiştir...

 

Türkçülükle milliyetçiliğin arasındaki farkı anlatabilmişimdir inşallah...

 

Bir ikincisi biz neden millet olmayalım NEDEN...İngiliz millet olsun fransız millet olsun arap millet olsun çinli yunanlı millet olsun da biz neden MİLLET olmayalım bunda seni rahatsız eden sebebi öğrenmek isterim...

 

Dünyadaki her insan et kemikten meydana gelmiş olabilir ama her biri kavimlere ayrılmış ve her kavme isim verilmiş ismimizi kullanmamız istenmiş .O halde neden ismimizi kullanmaalım...

 

yeniden başa döneyim...Ülkücüler...Ülkücülük öyle bir şey dir ki arkdaşım ülkücülüğün insanlara ne para olarak getirisi vardır ne de rantı vardır bizler için...eğer getirisi varsa orada şüphe aramamk snnnde bnmde hakkımdır ama ülkücülüğün para getirdiği fikri için değil,rant elde etmek isteyenlerle mücadele etemk için...

 

 

Biz Türk üz ... bunu avrupalılar şöyle anlatıyor Türk= Müslüman ... bundan neden çekinelim...

 

Ülkücüler manevi değerlere İslama ruhaniyete kültüre çok büyük saldırıların olduğu zamanlar ortaya çıkmışlardır...Ülkücüler Din için ortaya çıkmışlardır...şimdi sen burada Üstadın byk bir coşkuyla anlattığı ülkücüleri yerebilirmisin.. yeremezsin

 

Keşke sizinle oturup konuşabilsek ...Marmara üniversitesinde okuyorum...Ülkücüyüm ...Davam BYK... İSlam davası... belki her gün arkama bakarak yürüyorum fitnelerle boğuşuyorum...ama mutluyum Sorun Ülkücülerin olması meselesi Üstadın Milliyetçi Olması meselesi değildir...SORUN benliğini kaybetme aşamasında olan Toplumda Bazı insaların saptırılamaması meselesidir.Sorun Türk olarak kalma meselesidir... Sorun Benliğini yitirmiş insanların BEnliğini yitirmemişleri haz edememe meselesidir...selametle

 

Keşke Ülkücülüğü yaşatabilsem...Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arkadaş kafan karışmış senin. Doğrusu ilk mesajını da bu başlıkta yazman şaşırtmadı. Herhalde biraç yazı daha yazıp gideceksin. Mahlasından belli... Bazıları buraya gelir, tartışma konusu olan meseleyle ilgili bir mahlas alır, birkaç bişey yazar ve gider :) Bu da benim çok garbime gider :) Biraz daha kalırsan derdini anlarız heralde... Bu arada bukadar BENlikten bahsetmişken... İmanın 6 şartı biliniyor dimi? Bir de; ramazandan bir önceki günün sabah namazı kılınmıştır heralde :) Yanlış anlama, aslında yalnız sen kardeşime söylemiyorum bunu. Birçok sıcak kan geldi ama nefs-heves yani gençlik peşinden koştu. Asıl meselelerse heeep kuyuda...

Ölmeden ölen eserini bırakmış, vesselam...

Hadi Allaha emanet...

Share this post


Link to post
Share on other sites

SELAMÜN ALEYKÜM.gönüldaşlar konuya şu kadarda ben eğileyim ve değineyim.yanlışımız varsa düzeltin eksiklerimizi hoş görün ve Yüce Allah'tan bağışlanmamız içinde dua edin.Kavramlar biraz karışsada evet Üstad Türk Milliyetçisi idi ve davasında haklı idi ve bende öyleyim.Türk Milliyetçiliği kuru bir kavim davası değil elbetteki.Rabbim bizi İslama aykırı fikirlerden esirgesin.Üstad N.Fazıl'ki Allah ondan razı olsun şöyle seslenir''İçi pırıl pırıl Müslüman,dışı çelik gibi Türk; İçi dışına hakim, dışı içine hadim...'' Sultan II Abdülhamid Han'ın söylediği gibi ''Bu milletin şerefi İslama verdiği değer nispetindedir'' Üstad'ın Türk Milliyetçiliği fikrini anlamak için biraz daha geniş bir pencere açın kendinize.Üstad'ın da Üstadım dediği Abdülhakim Arvasi Hz. nin görüşlerine bakın. O mübarek zat soyu itibari ile Arap idi ama Türk milliyetçisi idi.yine Arvasi soyundan büyük insan Ahmet Arvasi okursanız N.Fazıl'ın niçin milliyetçi olduğunu daha iyi kavrarsınız.Ahmet Arvasi Türk İslam Ülküsü isimli 3 ciltlik eserinde şöyle bahseder...''Dünyada zulm gören mümin kardeşlerin sulmünün son bulması için ve hatta zulme uğrayan küfür milletinin bile zulmünün son bulması için Türk Milliyetçisiyim''der.bir konferansta ''Afrakanın ortasında da dünyaya gelse idim ve bu akla sahip olsa idim yine Türk milliyetçisi olurum'' der...Rivayete göre Hz.İbrahim'in emri ile Allah için ordu toplayıp savaşan ve Kuran-ı Kerim'de adı geçen Hz.Zülkarneyn a.s. ın Oğuz Kağan olduğunu kabul eder ve sık sık Oğuzun çocukları diye bahsederdi Ahmet Arvasi.(Bu bilgiye dayanak Kanunu Sultan Süleyman Han'ın Kuran-ı Kerim Tefsircisi Van-i Mehmet Efendi'dir.;ben bulamadım bu tefsiri bulabilen varsa satın alırım.)işte Üstad N.Fazıl ki Allah ondan razı olsun böyle milliyetçidir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

İdeolcya Örgüsü

 

1 Adımız davamız manamız

 

Maddi ve manevi sınır dışı ırk gayreti, kavim hırsı ve toprak iştahı, sadece alakasız olduğumuz bir iş sanılmnasın!.. Büyük ve gerçek kurtuluş adına, yüzdeyüz düşmanı sıfatiyle alakalı olduğumuz ve kaşısında cephe tuttuğumuz zıt ve batıl hedeflerden bir tanesi!..(6. paragraf)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...