Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
kübraa

Goethe

Recommended Posts

Saklaması zor olan nedir? Ateş!

Çünkü,gündüz dumanı ele verir o ejderi

Gece alevi.

Bir de saklanması güç olan,

Aşk'dır;her ne kadar sakin olursa olsun,

Kolayca gözden fışkırır.

(...)

 

Kimseye değil sadece bilene söyle,

Çünkü, insanlar seninle alay eder,

Aşk ateşiyle yanıp öldükten sonra,

Hayy olanı tesbih etmek istiyorum.

(...)

 

Öl ve ol! İşte,

Bunu bilmiyorsan,

Zavallı bir misafirsin

Karanlık yeryüzünde.

 

JOHANN WOLFGANG VON GOETHE

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Niçin,her saat içim sıkılıyor?

Hayat kısa,gün uzun.

Kalbim hep uzaklaşmak istiyor,

Bilmem,acaba gökyüzüne doğru mu;

Fakat,hep ıraklara kaçıp gitmek,

Evet,kendinden kaçmak istiyor gönlüm.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Müstebit katledilse bile,

Kaybedilecek şey hâlâ çoktur.

Sezar'a imparatorluğu çok gördüler.

Fakat, onu nasıl idare edeceklerini bilemediler.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

EIN GLEICHES (WANDERERS NACHTLIED)

 

Über allen Gipfeln

Ist Ruh

In allen Wipfeln

Spürest du,

Kaum einen Hauch;

Die Vögelein schweigen im Walde.

Warte nur, balde

Ruhest du auch.

 

(tad almak isteyenler için...)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nacizane çeviriye küçük bir katkıda bulunmaktır maksadım; temennim odur ki yanlış anlaşılmasın muradım :

 

İkinci mısradaki ikinci kelime Ruh demek oluyor.

Yedinci mısradaki ikinci kelimenin anlamıysa Nur…

 

Gelen teşekkürlere binaen : Ne demek efendim ne demek, vaktinde az izlemedik kobra takibi’ni. Sonra, Bayern Leverkusen şehrini de duymuşluğumuz; borussia mönchengladbach iline de aşinalığımız var kıyısından da olsa… Neden kıyısından; neden Goethe ikinci kelimelerle oynuyor; neden, neden aklıma üçüncü bir soru gelmiyor?.. Bunların da elbet bir cevabı var dostlar. Fakat sen yok musun sır! Seni gidi seni.

Share this post


Link to post
Share on other sites

EIN GLEICHES (WANDERERS NACHTLIED)

 

Über allen Gipfeln

Ist Ruh

In allen Wipfeln

Spürest du,

Kaum einen Hauch;

Die Vögelein schweigen im Walde.

Warte nur, balde

Ruhest du auch.

 

(tad almak isteyenler için...)

 

oohh hitler, führer, hamit, altıntop, bayern münhen ve de spükülasyonlara açık leverkuzen...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öl ve ol! İşte,

Bunu bilmiyorsan,

Zavallı bir misafirsin

Karanlık yeryüzünde.

 

Müthiş.. Bilmiş ama olamamış Goethe. Nasip değilmiş demek ki. Öl ve ol... Yasin Suresini mi okudun ey Goethe, nereden bildin bunu. İşte müthiş olan bu. Sadece ölülere okumakla meşhur ettiğimiz bu surenin özünü ve sözünü söylemiş Goethe. Bilmek, bulmak, olmak ya da ölmek... Biz neyi biliyor ve neyi olmaya çalışıyoruz, ölümden önce. Ve ölmek, ölmeden önce.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsanlar ömürlerinde bir kere buluğ azabı çekerler;fakat dehânın çocukları birçok kere...Böylece her defasında gençleşirler.

GOETHE

(Kafa Kâğıdından...)

 

 

"Ne yaptın da böyle ilerledin?

Diyorlar ki, iyi başarmışsın!"

Evladım!Akıllı davrandım,

Hiç bir zaman düşünmek üzerine düşünmedim.

 

 

?

Share this post


Link to post
Share on other sites

İTHAF

 

Gençlik yıllarımda bulanık olarak gördüğüm hayaller!Yine nazarlarıma yaklaşıyorsunuz.Acaba,bu sefer,sizi yakalamama izin verecek misiniz?Yoksa vaktiyle kalbimde uyandırdığınız evhamı daha da artıracak mısınız?Heyhat!İşte,tahayyüller kanatlanmış etrafımda uçuşuyor.Tahayyül evhamsız olur mu?Peki,buharların ve sislerin içinden çıkıp etrafıma yükseliniz bakalım!Sihirli alayınızın dem demesi karşısında,içimin gençlik heyecanıyla titrediğini hissediyorum.Eski ve yarı unutulmuş sevinçli günlerin hayalleri ile birlikte dostlar da tecessüm ediyor.

Fakat o da ne?Istıraplar yenileniyor!Hayatın girdapvari yollarında iniltiler ve şikayet sesleri duyuyorum.Bu arada bazı sevgili gölgeler beliriyor.Benden önce hayat sahnesinden çekilen ve dünyanın geçici saadetine aldanan o güzel insanları görür gibi oluyorum.Ruhların sessiz ve vakarlı ülkesine karşı,içimde sonsuz bir hasret duyuyorum.Vücudumu bir ürperti sarıyor.Gözyaşlarıma hakim olamıyorum.O katı ve hissiz kalbimin yumuşadığını hissediyorum.Sahip olduğum şeylerin benden uzaklaştığını görüyorum.Gözden kaybolanlar da benim için birer hakikat oluyor.

 

 

GOETHE(Faust)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hz. Muhammed’in Şarkısı (Mohammeds-Gesang)

Peygamber Muhammed'e s.a.v

 

GEOTHE

 

Sevinç sevinç berraklık

Yıldız yıldız parlaklık

O ki bir dağ pınarı

Bulutlar üstü aklık

 

Yücelikler eşiği,

Yamaçlar, loş kuytular.

Melek sallar beşiği,

Nur içinde uyuklar...

 

Semada bir coşkunluk

Dar geçitler vadiler...

Her pınar oluk oluk,

O pınar'a erdiler.

 

Nefesiyle yeşermiş,

Çimenler ve çiçekler.

Gümüş ışıklar sermiş,

Onun yolunu bekler.

 

Pınarlar haykırıyor:

"Sakın bırakma bizi!

Çöller kızgın, akmak zor,

Kum yutar hepimizi."

 

Peki, der Dağ pınar'ı

Toplayıp pınarları.

Kabarır, coşar, taşar

Yeni ülkeler aşar.

 

Doğar geçtiği yerde

Şehirler, mamureler

Nakışlar mermerlerde,

Alev uçlu kuleler.

 

Bağlılarını taşır,

Eteğin Rahman'a...

Yürür, gider,karışır

O ilahi Ummana..."

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kriter Dergisi'nde yer alan bir yazı, Goethe'nin Hz. Muhammed hakkında yazdığı yazıyı ve şiiri yeniden gündeme getirdi. İşte Almanca çevirisi Ercan Arslaner tarafından yapılan, Geothe'nin Hz. Muhammed'e yazdığı o yazı ve şiir..

 

"Hz. Muhammed (s.a.s)"

Hareket noktamız şiirden çıkarak tekrar ona gelmek olduğu için, her şeyden önce yukarıda adını zikrettiğimiz mümtaz şahıstan bahsetmek amacımıza uygun düşer. O, bir şair değil peygamber olarak görevlendirildiğini, hatta ona gelen ilahi kitap Kur'an'ın okuma veya eğlence kitabi telakki edilmediğini ısrarla vurgulamıştır.

 

Şair ve peygamber farkını şöyle açıklayabiliriz:

Her ikisi de Allah'ın iradesiyle belirir. Şair kendisine verilen yeteneği dünyacı zevk, şöhret ve her şeyden önce konforlu bir hayat uğruna tüketir. O, çok yönlülüğü bulmak, düşünce yahut tasvirlerinde sınırsızlığa ulaşmak için bütün diğer amaçlarını terk eder. Peygamberin ise bir amacı vardır: O'na hizmette en sade araçlardan yararlanır. O herhangi bir sistemi bildirmek, belli ölçü etrafında yaratılmışları toplamak ister. O bunu dünyaya yaymakla görevlidir; bunun içinde sade olmaya mecburdur. Buna ters düşen çok yönlülük inanmaya değil, anlamaya yöneliktir.

 

KUR'AN'IN BÜTÜN MUHTEVASI

Az sözle çok anlamı ortaya koymak için Kur'an'ın bütün muhtevası Bakara suresinin başlangıcında şu ayetlerde belirtilir: (Burada Bakara'nın ilk yedi ayeti veriliyor)

 

Kur'an surelerden meydana gelmiştir. İman ve küfür, izzet ve zillet gibi birbirinin karşıtıdır. Cennet müminlerin, Cehennem inanmışların yeridir. Bizi bazen korkutan, bazen müjdeleyen, hayrete düşüren, neticede ibadete çağıran bu fevkalade kitabın ana hatlarını, emir ve nehiyler, Yahudi ve Hıristiyanlarda da bulunan meşhur kıssalar, Allah'ı yüceltmenin her çeşidir, sık sık görülen sıfat ve zarf yinelemeleri teşkil eder. Bu kitabın her tarihçiye neden büyük bir araştırma görevi yüklediğini bir önemli şahsın ağzından dinleyelim:

 

KUR'AN'IN BÜYÜK GERÇEĞİ ÜZERİNE KİMSE HAYRET EDEMEZ

Hz. Muhammed öncesi zaman cahiliye çağı adlandırılırsa ve hikmete dayalı Aydınlık Çağı'nın İslam'la başladığı kabul edilirse Müslümanlara gücenilemez. Kur'an'ın üslubu onun muhteva ve amacına uygun olarak sert, azametli, korku verici, yer yer çok yücedir. Ayetlerdeki anlamlar birbirlerini açıklar. Kur'an'ın büyük gerçeği üzerine kimse hayret edemez. Neden bu kitap gerçek müminlerce yaratılmamış ve Allah gibi sonsuz kabul ediliyordu? Buna rağmen önceki zamanların daha iyi edebiyat ve yazı türünü tanıyan bazı işlek kafalar şu iddiada hemfikirdiler: Eğer Allah'ın Hz. Muhammed yoluyla irade ve kanunlarını vahyetmesi O'na hoş gelmeseydi, Araplar tedricen kendiliklerinden bu aşamaya, hatta daha yükseğine çıkarlar ve bir arı dilde saf kavramlar geliştirirlerdi.

 

Diğer aşırılar Hz. Muhammed'in dil ve edebiyatı telafi edilmez şekilde bozduğunu öne sürüyorlardı. Bir diğer şair ise Hz. Muhammed'in söylediklerinden daha iyisini söyleyeceğini iddia etti. O bazı insanları kendisine inandırdı. Peygamberliğe oynayan bu adama lakabı verilmiştir.

 

Kur'an'da daha önce yazılmış olan yerlerin şimdi mevcut olmadığını ileri süren bazı İslamımsı kritikler görülmüştür. Diğer bazı yerler birbiriyle ters düşer gibi görünür yine aynı iddiaya göre. Bundan başka bu bakış sahipleri yazılı nakillerde de kaçınılmayan noksanlar olduğunu ileri sürerler. Kur'an ününü eski nakillere, tanınmış soylara dayandıran bir milletin ihtiyaçlarına uygun ve tamamıyla pratik tedvin ediliş sebebiyle ebediyen en yüksek etkiye sahip kalacaktır.

 

Hz. Muhammed masalları bile yasaklamak suretiyle şiire karşı bir eğilimdedir. Olağanla olağanüstü arasında gidip gelen ve gerçeği ihtimallere yer vermez biçimde öne süren bir romantik zeminde sallanan bu saray, sanki bir ipliğe dizilmiş örneklercesine görülen ndakilerin benzerleri olarak Sasaniler zamanında olabildiğinde çoğalmıştır. Onun karakter özelliği geleneklere bağlılık ve bundan dolayı insanı tekrar içine kapatmak değil, aksine kendi dışına, şartsız bağımsızlığa yöneltmektir. Buna göre Muhammed kendisine engel olanları etkilemek istiyordu. O, Tevrat'ın nakillerini ve Allah'a mutlak imana, değişmez itaate ve keza İslam'a dayanan pederşahi ailelerin önemli hayat hikayelerini menkıbelere çevirmeyi bilir. Bu menkıbeler ustaca detaylarla güven, itaat ve imanı içerir. Nuh, İbrahim, Yusuf kıssaları bu anlamda düşünülür ve değerlendirilirse onun mucizelere değer verdiği anlaşılır.

 

GOETHE'NİN Hz. MUHAMMED'E (s.a.s) YAZDIĞI ŞİİR

Sevinç sevinç berrak

Ve yıldız yıldız parlak

Bir dağ pınarı

Üstünde beyaz bulutların

Ve kuytusunda bir yeşil yamacın

Aziz ruhlar sallamış beşiğini

Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara

Raks eder gibi iner mermer kayalara

Haykırır sevincini semalara

Dağ geçitlerinde

Önüne katar renk renk çakılları

Ve bağrına basar kardeş pınarları

Çiçeklenir ayak bastığı yerler

Ve nefesiyle yeşerir çimenler

Yoldaşı olur şimdi ırmaklar

Ovaları doldurur gümüş ışıklar

Bir ses yükselir pınarlardan

 

"Kardeş ayırma bizi koynundan,

Bekliyor Yaratan.

Yoksa bizi çölün kumları yutacak

Güneş kanımızı kurutacak

Kardeş,

Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını

Hepimizi alıp koynuna

Eriştir bizi yüce Rabbına

Ezelî Deryâ'nın yanına."

Peki, der, dağ pınarı

Kendinde toplar bütün pınarları

Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları

Ülkeler açılır uğradığı yerlerde

Yeni şehirler doğar ayaklarının altında...

Kulelerin alev zirvelerini

Ve haşmetli mermer saraylarını

Bırakıp arkasında

Yürür mukadder yolunda

Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak

İhtişamının şahitleri

Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak

Karışır İlâhî ummana coşarak!

 

haber7.com

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...