Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
SiyahCeket

Kat Kat Giyinme Hastalığı

Recommended Posts

Bir zamanlar bulutların üstünde bir dev yaşardı

Bir maraz ki tanısa tıp dünyası şaşardı

 

Tıp dünyasının teşhis koymakta hayli zorlanacağı gözle görülemez hastalıkların, tüm tedavi yöntemlerine sırıtıp, bütün ilaçlara dil çıkardığı bir hengamede; ünlü bir filozofa ait şu hikmetli dizeler nasıl da avutuyor bizleri : “Şifa bulmaz gönlüm senin elinden. Boşuna benimle uğraşma doktor.” Hep düşünmüşümdür, benim de tıp dünyasının şaşıp kalacağı bir marazım varmola diye. Uğraşma benimle doktor zira senin teknen benim karanlık sularımda batmaya mahkumdur, diyeceğim bir önlüğü beyaz bekledim durdum. Tekmeleyen kurt yerinde saydı hep. Sonunda buldum dostlar. 7 milyarda 1 görülen bu marazı ameliyat önlüğü giymemiş ellerimin neştersiz parmakları keşf-i kaşif eylediyse şayet, bununla gurur duymayayım da ne yapayım dostlar. Hey gidi Cronin; şimdi 70 yıl öncesine dönsen o herifin adını gene Andrew Manson koyar mıydın acep? Utanmadan, hicap duymadan, yüzün kızarmadan bunu yapar mıydın? Hey gidi Cro; hatırlıyor musun, senin yüzünden bir kitapçı bana, doktor musun? diye sormuştu. Hani Elazığ’daydık o mevsim. Yaralarımız bu kadar derin, havalarımız da bu denli serin değildi. Hala mı hatırlamadın. Olsun, hem bak açık konuşmak gerekirse iki üç tanesinin haricinde yazdığın kitaplar beş para etmez ahbap. Eski günlerin hatrına hafif bile konuşuyorum. Şahika ve Yeşil Yıllar elinden tutmasa Thomas Hardy’den farkın kalmayacak neredeyse.

 

Sıcakların yavaş yavaş yoğunlaştığı şu günlerde değil de soğukların insanı kardan adama çevirdiği o buzlu demlerde açmak gerekirdi bu konuyu fakat fırsat olmadı maalesef. Kat kat giyinme hastalığı dedik… Kış geldiği zaman hepimiz üşürüz. Sobanın başında, şarkı söyleyen odunların akışına kapılırız. Pencereleri kapatır, battaniyelere sarılır, ince elbiseleri dolaba kaldırırız. Kalın bir kazak, üstüne bir de palto giyeriz değil mi? Hepimiz böyle yaparız öyle mi? ı ıh.. Yanıldınız dostlar. Birimiz hariç hepimiz öyle yaparız. Hepimizin aksine hareket eden o birimiz ne mi yapar? Üst üste üç kazak giyer, kazakların biri boğazlı ve oldukça kalındır. Üste de kalın bir palto çeker. Yeri gelir dört kazak giydiği bile olur. Hatta bir keresinde, soğuk bir kış gecesi, altı tane kazak, üstüne de bir palto giyip; iki yorgan bir battaniyenin altında kitap okurken uyuyakalmıştı da gecenin bilmem kaçında uyanmış, soluna dönmeye çalışmış fakat üzerinde kamyon varmış gibi dehşet bir ağırlık duymuştu ve ‘noluyo lan’ diyerek başını hafifçe kaldırmıştı da geceden kalan o korkunç manzarayı görüp bu yaptığına inanamamıştı. Evet, o gece altı tane kazak ve bir paltoyla uyuyarak, kırılması neredeyse imkansız bir rekor kırmıştı. Dışarı çıktığında, etrafındakilerin bir kazak bir paltoyla dolaştıklarını görünce, evet dostlar, buna da inanamazdı. Nasıl olur, derdi kendi kendine. Bu insanlar hiç üşümez mi? Bir ben mi üşüyorum yoksa? Haklıydı bunları söylerken; çünkü üzerinde daima en az üç kazak asılıydı garibimin. Etraftakiler için her şey bahar havası gibiyken, titremenin ve kendini sıkmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirdi. Adam kendi başına, bir bakıma giyim mağazası sayılırdı. Dostları bazı ihtimaller üzerinde durdular : Onun kendini böyle yaşamaya yani üşümeye alıştırdığını söyleyenler oldu. Kimisi bu durumun nedenini onun zayıf oluşunda buldu. Zayıflar daha fazla üşürmüş. Evet, hakikaten oldukça zayıftı. Kilo ibresi hiçbir zaman 60’ı geçmemişti. 59’a çıktım diye sevinmişti bir dönem lakin sonra yeniden 55’e düşmüş, bu durumu kabullenmiş ve mankenlerin kıskandığı biri olup çıkmıştı. Fakat ortada bir tuhaflık vardı. Kendisi gibi, hatta kendisinden daha zayıf olanların da herkes gibi giyindiğini gördü. Üşümediklerine şahit oldu. Kimi dostları vitaminsiz olduğunu ileri sürdü. Düzenli beslenmediğinden dem vurdular. Herkes bir şey söyledi fakat hakikatin ne olduğunu hiç öğrenemedi. Ta ki o güne kadar… Birgün, yani o gün, yıllar önce yaşadığı bir olayı en ince ayrıntılarına dek hatırladı, geçmişin o sayfasında dikkatle gezindi, üstünde bir hayli durdu ve… Evet, ve… Bu hastalığın neden başına geldiğini anladı. Bütün sebep buymuş, dedi. Vay anasını diye ekledi. Nasıl da aklıma gelmedi; nasıl düşünemedim; her şey apaçık ortada… Böyle diyerek söylenip durdu. Mutluydu… Bulmuştu zira; beyaz önlüksüz, ameliyat masasız bulmuştu. Tabipler birliğine çelenk göndermeyi düşündü fakat vazgeçti. Bir hafta boyunca sağlık bakanlığını aradı ve yanlış numara çevirmişim diyerek özür diledi. Ön dişlerinden bir tanesinin yarısı kırılana kadar bu mutluluk devam etti.

 

Ve işte kat kat giyinme hastalığının nedeni :

 

O gün son dersin son teneffüsü çalmış ve okuldan ayrılmıştı. Her zaman beraber okuldan çıktığı sınıf arkadaşlarından bazıları o gün ondan biraz daha önce çıkmıştı. Bu yüzden onlara yetişeyim diye aceleyle merdivenleri inmiş ve süratle okulun bahçesine kavuşmuştu. Oradan da yola çıkmış ve 20 metre kadar önünde sınıf arkadaşlarının yürüdüğünü görmüştü. Etraf kalabalık, hava sakin, herkes kendi işinde gücündeydi. Kısacası her şey normaldi. Hiçbir anormallik yoktu. Kahramanımız da biraz sonra kopacak fırtınadan habersiz, sessiz sakin yürüyordu. Arkadaşlarına kızgındı biraz. Neden onu beklememişler, neden hemen gitmişlerdi. Bari sesleneyim şunlara, dedi. Fakat o güne kadar hiç kullanmadığı bir cümleyle, beklenmedik bazı kelimelerin bir araya gelmesiyle seslendi onlara. Neden öyle söylediğine bugün bile anlam veremiyor. Yüksek sesle aynen şunu söyledi : “Hop, sakin olun kızlar!” Yanlış anlaşılmasın, bu cümlenin muhataplarının tamamı erkekti. Kahramanımız, bekleyin manasında, biraz yavaş gidin demek istedi. Onlara kızgın olduğundan da herhalde kızlar demeyi tercih etti. Her ne olursa olsun yaptığı bir hataydı ve biraz sonra bunun bedelini de ödeyecekti zaten. Şimdi geriye dönelim. “Hop, sakin olun kızlar!” demiştik. Oradan devam edelim : Bu sözler yüksek sesle dile getirildikten sonra, kahramanımızın birkaç metre yanında öyle bir kargaşa başladı ki inanamazsınız. İki tane kız, kahramanımıza karşı ağza alınmadık, işitilmedik öyle şeyler söylemeye başladı ki anlatılmaz. Manzarayı gören, iki dişi kaplanın masum bir kedi yavrusunu köşeye sıkıştırıp parçalamaya yeltendiğini düşünür. Aynen böyle bir durum oldu orda. Kızlar öfkeyle, alev saçan gözlerle kahramanımıza ‘sana ne oluyor; sen kimsin be; hadi oradan’ diye söylenmeye devam ederken; zavallı kahramanımız ne olup bittiğini anlayamıyor, şaşkınlıktan ne söyleyeceğini bilemiyordu. Donup kalmıştı adeta… Neden kızmıştı ona hiç tanımadığı bu kızlar? Arkadaşlarının kahkahaları olayı aydınlatmaya yetecekti birazdan. Meğer (ah ne utanç verici) meğer bu iki kız; kahramanımız o ünlü sözü yani “Hop, sakin olun kızlar” sözünü söylerken birbirleriyle kavga ediyorlarmış. Buyursunlar efendim; kekimiz de kendini pişirir zaten…

 

Her ne olursa olsun dostlar. Kahramanımız bu kat kat giyinme hastalığının kaynağını keşfetti ya, gerisinin ne önemi var. Hastalığın nedenini keşfetti ama tedavisin de bulsun bakalım mı dedin arkadaşım? Aşk olsun. Tedavisi aynı şeyin tekrar yaşanması olduğundan, kahramanımız hayatının sonuna kadar kat kat giyinmeye razı görünüyor. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...