remz 38 Report post Posted July 13, 2011 Hafız-ı Şirazi Büyük İslam şairidir. Asıl adı Şemseddin bin Kemaleddin’dir. 1318 (H. 720)’de İran’da, Şiraz’da doğdu. Küçük yaşta Kur’an-ı kerim okumayı öğrendi. Çeşitli kıraatlara göre okuduğu rivayet edilir. Tefsir ve nahv ilmiyle meşgul olmuş, Mevakıf adlı eseri iyice incelemiş ve zamanının medrese tahsilini tamamlamıştır. Yazdığı şiirler, Seyid Kasım Envar tarafından toplanmış ve Divan halinde basılmıştır. Şiirlerinde Allahü tealaya, Peygamberimize sallallahü aleyhi ve sellem, evliyaya ve İslamiyete karşı duyduğu derin muhabbet ve sevgiyi halisane bir dil ile anlatmıştır. Divan çeşitli dillere çevrilmiştir. Türkçeye de çevirilmiş ve şerhleri yapılmıştır. Hafız-ı Şirazi, Timur Han ile görüşmüştür. Bu hususta şöyle bir hikâye nakledilmiştir: Timur Han, Şiraz halkına altından kalkamayacakları yeni vergiler salmıştı. Şirazlılar, Hafız-ı Şirazi’yi vergilerin azaltılması için Timur Hana gönderdiler. Timur Han da, Hafız-ı Şirazi’nin şu beytini okur: Eger ân Türk-i Şirâzî bedest âred dil-i mârâ Behâl-i hindûyeş bahşem, Semerkand ü Buhârâ-râ... (“Eğer o Şirazlı Türk güzeli gönlümüzü tutsak ederse; yanağındaki siyah ben için Semerkand ve Buhara’yı bağışlardım...”) Sonra der ki; “Sen ki sevgilisinin yüzündeki bir ben için Semerkand ve Buhara’yı bağışlayacak kadar zenginsin de/Ya nice yoksulluktan söz eder ve saldığımız vergiyi ödemezsin?!.” Hafız’ın Timur Han’a cevabı müthiştir: “İşte ey Han’ım, bu ölçüsüz cömertliğimiz yüzünden, vere vere bu hallere düştük!.” GECE YAPILAN DUA... Divan’ındaki bir Farisi beyit şöyledir: “Dilâ be sûz ki sûz-i tû kârhâ be küned Niyâz-ı nîm-şebî def-i sed belâ be küned” Gönül yan, senin yanışın nice işler halleder/Gece yarısı bir dua nice yüz belayı defeder...) Bu büyük İslam şairi doğduğu yer olan ve şiirlerinde çok methettiği Şiraz’da 1389 (H. 791)’da vefat etti ve oraya defnedildi. Daha sonra kabri üzerine mükemmel bir türbe yaptırılmıştır. Vefatına yakın söylediği bir beyt şöyledir: “Mâ hâsili hûd der seri hemhâne nihadîm Mahsûl-ü duâ der reh-i cânâne nihadîm” (Biz her şeyimizi aşk yolunda bağışladık/Duadan elimize geçeni sevgiliye bağışladık...) k 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted December 4, 2011 Üzülme Döner yine Kenân’a kaybolan Yûsuf, üzülme Üzüntüler kulübesi gül bahçesi olur bir gün, üzülme İyileşir durumun ey gam çeken gönül kaygılanma Geçer bu çılgınlığın, sakinleşir başın, üzülme Dönmese de felek bizim arzumuzca iki gün Bir kararda kalmaz devran her zaman, üzülme Gelirse ömrün baharı, yine çimenler üstünde Başına gülden şemsiye çekersin ey bülbül, üzülme Ümitsiz olma sakın ha, bilmezsin gaybın sırrını Perde ardında olur gizli oyunlar, üzülme Ka’be aşkıyla çölde yürüyeceksen eğer Batsa da ayağına muğîlân dikeni, üzülme Sevgilinin ayrılığında, rakibin sıkıntısında halimizi Bilir hep halden hale sokan Allah üzülme Söküp götürürse de yokluk seli varlık temellerini ey gönül Kaptanın Nûh ya, korkma tufandan, üzülme Konak tehlike dolu, hedef çok uzak olsa da Sonu olmayan bir yol yok, üzülme Yoksulluk köşesinde, karanlık gecelerin yalnızlığında Hâfız Oldukça virdin dua ve Kur’ân üzülme. Hâfız-i Şîrâzî 2 Quote Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted December 4, 2011 Dostlara ne oldu? Kimsede dostluk ve arkadaşlık göremiyorum. Dostlara ne oldu? Ne zaman bitti sevgi? Dostlara ne oldu? Âb-ı hayat karardı. Ayağı uğurlu Hızır nerede? ... Yitirdi rengini gül; bahar rüzgarlarına ne oldu? Kimse demiyor, dostluğun da var bir hakkı hukuku. Ne geldi haktanırların başına? Dostlara ne oldu? Dostların şehriydi bu diyar, sevgililerin toprağı. Sevgi nasıl bitti? Şehriyarlara ne oldu? Yıllar var ki; Mürüvvet madeninde lâl çıkmaz. Güneşin parlamasına, Rüzgarın, yağmurun gayretine ne oldu? Başarı ve yücelik topunu ortaya atmışlar. Yok meydana çıkan kimse. Peki, atlılara ne oldu? Yüz binlerce çiçek açmış ama, duyulmuyor kuş sesi. Bülbüllerin başına ne geldi? Hezârân’a ne oldu? Zühre güzel bir saz çalmıyor. Udu mu yandı yoksa? Kimsede sarhoşluk zevki yok. Mey içenlere ne oldu? Hâfız, ilahî sırları kimse bilemez; sus, konuşma. Kime soracaksın: Feleğin dönüşüne ne oldu? Hafız-i Şirazi 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
MÜNZEVİ 202 Report post Posted December 6, 2011 Şenlenir Yûsuf’la bir gün arz-ı Ken‘an, gam yeme! Gam evinden dûr olur feryâd ü efgan, gam yeme! Gün gelip elbet olur bedbaht olanlar bahtiyâr Aynı minvâl üzre devretmez bu devran, gam yeme! Ey gönül! Varlık evin tûfâna gark olsun, bırak! Sen ki bilmişsin ezelden Nûh’u kaptan, gam yeme! Gittiğin menzil uzak, yollar karanlık olsa da; Mutlakā her yol bulur bir hadd u pâyan, gam yeme! Sapma Hârun, doğrudan -kalsan da tek- Hâfız gibi Yoldaşındır dâimâ kalbinde Kur’ân gam yeme! Vezni: fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün * Hâfız’ın; Yûsuf-ı güm-geşte bâz âyed be-Ken‘an, gam mehor Külbe-î ahzan şeved rûzî gülistan, gam mehor matla’lı gazelinin Türkçe söylenişidir. 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ya-Leyl 333 Report post Posted October 31, 2013 Güneşin bile bir zerre sayıldığı bir mahfilde kendini büyük görmek edebe uyar birşey değil. | Hafız Şirazi | Ey insan! Yer,gök,felek,melek,toz,toprak,su,rüzgar,bulutlar,ağaçlar,otlar hepsi senin için bir vazifeye koşturulmuşlar.Ta ki sen bir lokma ekmek yiyebilesin ve şükredesin. | Hafız Şirazi | 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ya-Leyl 333 Report post Posted November 13, 2013 Hangi sofra da doyarsan doy,rızkı veren Allah'tır.(Şirazi ) Quote Share this post Link to post Share on other sites