Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
bozkurt

Sinema Ve Fetih 1453

Recommended Posts

Bu günlerde sinema haberlerine baktığımda karşıma "Fetih 1453" ün fragmanı ve haberleri çıkıyor.Neredeyse ilk kez iddialı bir yerli film çekilmiş.

Üstad ' ın tabiriyle ; Davanın en dokunaklı telkin kürsülerinden biri olan sinema ,kötü yönde kullanılırsa tek çerçevesi atom bombasından daha tehlikeli bir hale geliyor.

Filmin yapımcı ve ekibi bu şuurda mıdır bilmiyorum ama ,İstanbul 'un fethinin şaşalı bir şekilde beyaz perdeye aktarılması insanı heyacanlandırıyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

20120108_fetih-1453-filminin-fragmanindan-izlenme-rekoru.jpg

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

2. fragmanını izledim pek hoşuma gitmedi açıkçası. muhteşem yüzyıl denilen iğrenç diziyle benzerlikler gözlemledim. ayrıca efektleri de çok yapmacık geldi. hiç yoktan iyi midir, tartışılır...(bence değil)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sayın Tazir biraz da beğeniniz lütfen. Ben izledim fragmanlar açıkcası tüylerimi diken diken etti. Pek bir beğendim. İnşallah vizyona girsin gitmeyi düşünüyorum.Bir kolye muhabbeti dönüyor, dans eden hanımlar falan boy gösteriyor ama bu sahaya en azından tarihine ayna tutan çalışmalara ihtiyaç var. Muhteşem rezaletin Allah boyunu devirsin ama öyle görülüyor ki mukayese edilecek tarzda değil bu. Henüz tamamını izlemedik ama ben o denli bir sanata(!) şahitlik edeceğimizi sanmıyorum. Ayrıca ses ve görüntü efektleri bence estetik ve batı standartını yakalamış gibi. Ciddi maddiyat harcandığı da göze çarpıyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fragmanları fena değildi. İlk fragmanından sonra fillerin kullanılması epey bir tepki çekmişti. Ama öğrendik; evet kullanılmış :)

Film hakkında izlemeden yorum yapmak çok doğru gelmiyor.

Vaktin birinde izlediğimiz halde bir filme yaptığımız yorumdan sonra forumda kan çıkacaktı neredeyse, izlemeden yorum yapmak ne haddimize :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Film nihayet gösterimde. Bende seyretme fırsatı buldum. Filmi seyrederken , eksiklikler ve uygunsuz sahneler yok değil. Ama genel çerçevede seyredilmesi önerilecek bir film.

Ulubatlı Hasan 'ın bir kaç dakikalık aşk sahneleri çıkarılırsa tamamen muhafazakar yapıya bürünen bir filmde diyebiliriz.Kartel medyasının eleştirileri anlamsız düzeyde . Muhteşem Yüzyılla pek kıyaslanacak gibi değil . Mutlaka daha iyisi çekilebilirdi , yinede gitmenizi öneririm.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Film efektleriye, gösterimiyle şahsımın halet-i ruhiyesinde infial uyandıran bir film. İzlenmeye değer.

 

Fakat tarihi perspektiften ele alındığı zaman temelinde harcın eksik olduğunu görebiliyoruz.

 

 

Bana göre bu filmin baslica hatalı yönleri hafızamda kaldığı kadarı ile aktarmaya çalışayım,

 

1. Efsanelesmis olan Ulubatli hasan'ı, tarihi kaynaklardan cok uzak ve ulubatli kimliginden apayri canlandirmis olmalari.

 

2. Fatih Sultan Mehmet'i canlandiran sahıs bir ara , basarisizliktan dolayi sinirleniyor ve bir asker durumu aciklarken onu bir tokatta deviriyor ve " sürün bunu " diyor...ki burda sanki fatihi bence cok yanlis lanse ediyorlar... Zira bir ara fatih öyle bocaliyorki, babasinin tesbihini kopariyor ve tesbih tanelerinin üzerinde tepinmeye, ziplamaya basliyor...Psikolojisi bozuk birisi yapar anca bunu.

 

 

Bunlar sizlerin nezninde önemsiz detaylar görülebilir, nacizane zikretmek istedim.

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Doğrusu uzun zamandır buralara uğramak nasip olmadı. İçimde sizlerin hasreti varken, izlemiş olduğum fetih filmi hakkındaki görüşlerinizi merak etmem de eklenince bu ayrılık çekilmez oldu, başlığın alıp başını yürüdüğünü tahmin ediyordum ki lakin öyle değilmiş. Her neyse..

 

Fetih 1453...ismi bile sinemaya gitmek için yeterli sebep değil mi ki? 80 yıldır oynanan şaklabanlık oyunlarından, milleti inkar etme, saptırıp yok etme oyunlarının her tür versiyonundan gına gelmişken, tarihiyle barışık, ona küfretmeyen bilakis saygı duyan bir film nasıl olur da cezbetmez bizi? İşbu duygularla ikinci günü gece yarılarına kadar süren bir seansta izledim filmi. Baştan söyleyeyim ki, 17 milyon dolara yapılan film için; yok efendim dünyanın parası var, çok emek harcanmış demek çok afedersiniz en basitinden basiretsizlik olur. Türkiye için çoook fazla diye söylenen bu miktar, Amerika'da belki her gün bozuk para niyetine saçma sapan filmlere harcanıyor. Hele hele Yüzüklerin Efendisi gibi anlamsız, konusuz, efsane bir kitabı bile tüm dünyaya izlettirebilmiş, karına kar katmış, her türlü propagandasını yapmış, taa o yıllarda Fetih 1453 filminden on kat faliteli görsel efekt kullanmış yapımlar varsa...

İkincisi efendim, halimiz o kadar içler acısı ki, recep ivedik gibi halka küfür etmeyi daha bir sevdirmiş, kimilerine 'evet abi biz buyuz' gibi aslında bizle alakası olmayan saçmalıkları kabul ettirmiş filme, 'Fetif filmi çekilecekmiş' dedikodusuyla bile bizi heyecanlandıran bu filmin yapımcısı aynı eleman. Ve yanılmıyorsam Çılgın Dersane adında, afişinden bile ne mal olduğu anlaşılan, ahlaksızlığın dibine vurmuş filmi yapan da bu adam.

Bir başka nokta, elbette bu bir film. Her doğruyu, her yaşanılanı olduğu gibi anlatmak zorunda değilsiniz. Siz genel temayı verirsiniz, içeriğini sallamasyon yaparsınız. Yani bu da bir yöntemdir, yoksa siz cesur yürek filminin birebir yaşandığını düşünenlerden misiniz? Fakat bu sallamasyonu yaparken pozitif manada biraz abartı kullanmanız da bir mahsur yoktur, Amerika bunu her daim yapıyor çünkü, misal Fatih biraz daha kalıplı, haşmetli, az konuşan, ağır başlı, vakar birisi olabilirmiş. Hadi diyelim ki Fatih'i filmde olduğu gibi kabul ettik. Peki ya Noel Baba kılıklı Akşemsettin Hz.'lerine ne demeli? Yahu Akşemsettinin iki adım öteden göbeği olur mu? İsminin başında Ak var diye, sakalı beyaz, kavuğu beyaz, kaftanı gömleği beyaz Akşemsettin yapmakta ne ola ki? Siz bu kadar mı düz adamsınız? Özetle şu iki karakter olmamış, o kadar.

Gelelim Ulubat'lıya. Filmi izlerken doğrusu epey bi kalayladım yönetmeni. Ulan ne namaz sahnesinde Ulubat'lı görebildim ne de dini bir seramonide. Surlara yanaşabilmek için askere gaz veriyor, diyor ki, haydiiiiiii daha hızlıııı, haydiiii, la hacım insan bir de derki, ''haydi erenlerim, haydi aslanlarım, tekbiiiiirrr,...''Ulubatlı hakkında ki asıl tartışma ise, O'ndan Amerikan vari kahraman yapılmasıydı. Doğrusuyla hiç bir alakası olmasa da sonradan duyduğum yorumlara katılıyorum, Amerika en alakasız bir adamı bile göklere çıkartıp kahraman yaparken, film mantalitesiyle düşünüldüğünde bu yapılan hiç de abartı filan değil. İy olmuş, oh olsun.

Şimdi aklıma geldi de unutmadan yazayım, Fatih dedemiz namaz kıldırıyor ama önünde bir seccade filan yok, artı botlar ayağında. Belki dinen mahsur yoktur fakat namaz bitiyor ne bir dua ne bir yakarış. Ancak bir ara başarısız Amerikan filmlerinde ki gibi, Akşemseddin Fatih'e, Fatih'de ordusuna gaza getirici, haydı aslanım, haydi canım diye basit birer konuşma yapıyor. Daha anlamlı ve tok olmalıydı, olmamış!

Sayın adıgüzel'in bütün söylediklerine katılıyorum.

Öte yandan Fatih dedemin İstanbul'u fethini remz eden şu tabloların ecnebi ressamlar tarafından çizildiği söylenir. Burada Fatih'i sakallı ve yeterince olgun göstermede iyilik değil bilakis hinlik yatar, hem de ağababası olanından. Yani herif burada Fatih'i büyük göstererek Fetih'i küçümsüyor. Oysa söylenilenlere göre, Fatih'in o yaşta o derecede sık sakalının olması mümkün değil. Oyuna gelmeyelim!

Kimse kalkıp bana demesin ki, yav kardeşim bu kadar eleştirilir mi bir film, bak adamlar ilk kez tarihiyle barışık bir film yapmışlar, eleştirmenin alemi yok! Hayır kardeşim eleştirmezsek zaten ruhlarından meyyal olan -çok afedersiniz- yavşaklık duygusu ilerde daha da ayyuka çıkar, çıkar da Muhteşem Rezaleti mumla aratır AlimAllah.

Unutmadan bir de, büyük doğu tayfasının facebook'ta yaptığı film eleştirisini de çok beğendim. En güzel eleştirilerden biriydi.

Film hakkında aklımda yazmayı düşündüğüm çok şey olmasına rağmen, şimdilik kısa kesiyorum. Öte yandan film çıkışında arkadaşlara söylediğim 'yok arkadaş, yine olmamış, ne zaman ki ehl-i sünnet bir komisyon tarafından bilgiler sağlanır, yine inançlı kimseler tarafından senaryo oluşturulur, hiç bir masrafatan çekinmeyecek zengin müslüman işadamları tarafından üst limit olmaksızın desteklenir ve Amerikan sinemasının en ünlü yönetmenleri ve gerektirdiği takdirde aktörleriyle çekilirse, işte o zaman olmuş diyebilirim.

Son bir not, Şehzade Orhan kadar karaktersiz, Halit paşa kadar yersiz bir adam yoktu filmde. Ah neredesin Yavuz dedem, sen olaydın ne Halit kalırdı ne paşa! :)

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fetih 1453'ün Şifresi

 

Fetih 1453 filmi, bütün eksiklik, fazlalık ve hatta yanlışlarına rağmen rekorlar kırarken bir şeyi daha iyi anladık ki bu millet, tarihine hasretle bakıyor ve yeniden fetih günlerini bekliyor.

 

Faruk Aksoy, tarihine sahip çıkan bu millete teşekkür ederken aslında bir misyonla bu filmi çektiğini de itiraf ediyordu.

 

Filmin asıl amacı Ayasofya Camisini gündeme getirmektir.

 

Evet, yanlış okumadınız. Fetih 1453 filmi Ayasofya'yı bu millete yeniden hatırlatmak için çektirilmiştir.

 

“Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın!”

 

Artık unutulmaya yüz tutan bu söz, seksen öncesinin nostalji nakaratı olmaktan çıkıp yeniden canlanacak, amacına ulaşacak.

 

Çünkü hükümetin nihai hedefi, bu aziz mekanı yeniden ibadete açmaktır.

 

Plan şu:

 

İlk önce kamuoyu Fetih 1453 ile şoklanacak ve hafızalar tazelenecek. Bunun yanında ileriki günlerde Fetih ve Ayasofya konulu tiyatro, konferans, şiir, müzik gibi sanatsal faaliyetler icra edilecek ve ön hazırlıklar yapılacak.

 

Manevi değerlere husumet duyan azgın azınlık alıştırılacak ve Fatih'in rüyası yeniden zuhur edecek. Halkın topyekun desteği söz konusu olacak.

 

Ayasofya'yı asli görevine, yani ibadete açan Ak Parti hükümeti, iktidardaki yerini daha da sağlamlaştıracak ve oy oranını yüzde yetmişlere yükseltecek. Çünkü halkın ezici çoğunluğu Ayasofya'nın ibadete açılmasını istiyor.

 

Bu durumdan en çok rahatsız olacak olanlar ise statükoyu muhafaza etmekte maharet gösteren CHP ve doksanlı yıllarda onun kanatları altında palazlananların kurduğu BDP olacak. MHP de böylece büyük bir sınava girecek.

 

Muhalefetin bundan rahatsız olmasının sebebi de böyle milletin hayal ettiği ve dört gözle beklediği hayırlı bir işi gerçekleştiren AK Parti'yi bir daha iktidar koltuğundan indirememe korkusudur.

 

Muhalefet elbirliği içinde bu duruma engel olmak için mitingler düzenleyecek. Fakat halk ile, hem de yüzde doksanı Ayasofya'nın eski işlevine dönmesini isteyen halk ile, kimse baş edemeyecek.

 

Ayasofya Camisi ve Türkiye, atılacak bu mübarek adımı bekliyor.

 

Mustafa Durdu / Habervaktim.com

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Efendim açık konuşalım film (beklentilerimin büyüklüğünden değil-hatta alakası yok!) bende fragmanı kadar etki oluşturmadı desem yeridir.

Eleştirmeye başlarsak "deve" misali hiç elle tutulacak yeri yok[-gibi birşey]...

Misal tasavvuf ehli büyüklerinden Akşemseddin Hazretlerinin göbeği burnunda, tükrükleri ağzının yanlarından akan garip şekilli bir eleman tarafından tasvir edilmeye çalışılmasını bile filmin tamamındaki ucuz yapım unutturdu. Ya Fatih'in Hanımına ne demeli;

muhteşem(!) göğüs dekoltesiyle tüm saray erkanının önünde fink attı durdu.

Hadi bunları geçtik, be adam sen tarihi bir hadiseyi, hem de çağ açıp kapatacak bir hadiseyi; Feth'i anlatıyorsun, bari olayları birbirine bağla.

Gemilerin Haliç'e indirilmesi meselesi... Sadece senaryoda bulunsun diye yapılmış olduğu ne kadar açık. Filmi izleyerek gemilerin neden Haliç'e indirildiğini keşfetmeniz mümkün değil...

...ve daha bir sürü gedik.

 

siz cesur yürek filminin birebir yaşandığını düşünenlerden misiniz?

 

Hayır! Onlardan değilim ama diğerlerinden de değilim. Cesur Yürek benim için bir film olmanın ötesi değil çünkü. Banane Cesur bilmem neden? Ama Fetih öyle mi? Anlatılan benim ceddim. İşte bu yüzden dediğin gibi eleştirilmeli, tarihçiler üzerinde uzun uzun konuşmalı. Eğer eleştiri varsa daha iyi olanlara ulaşılabilir diye düşünenlerdenim :)

 

 

Filmin asıl amacı Ayasofya Camisini gündeme getirmektir.

 

Evet, yanlış okumadınız. Fetih 1453 filmi Ayasofya'yı bu millete yeniden hatırlatmak için çektirilmiştir.

Vay be!

Hakikaten beni; filmi izledikten sonra sevindiren, filmle ilgili tek haber. Dilerim doğrudur.

Gerçi doğruluk payını zaman gösterir ama misal; Fatih'in Ayasofya'da namaz kılmamış olması bu tezi yer yer çürütür gibi geliyor bana. Ayrıca filmin sonunda "hepimiz kardeşiz" mesajıda pek uyumlu değil bu haberle. Hani sanki hatırlatsa bile bizim istediğimiz istikamette hatırlatmayacakmış gibi geliyor...

 

Ama herşeye rağmen bence sadece bu milletin ceddine olan aşkını, sempatisini, hasretini birilerinin kalın kafalarına sokmak için gidilmeye değer bir film.

 

Yani filme gidin ama izlemeyin :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

sinemaya gitmiyorum o yüzden evimde ilerleyen zamanlarda belki izlerim. izleyen arkadaşlar güzel değerlendirmeler yapmış Allah razı olsun. mütereddid kardeşimin eklediği yazı ister istemez "acaba mı" dedirtecek cinsten. bir taraftan da mahlas kardeşin haklı olarak "o zaman Fatih niye Ayasofyada namaz kılarken gösterilmedi" eleştirisi var. madem ki Ayasofyanın üzerinde durulacak, ilk cuma namazı sahnelenmeliydi. Akşemsettin Hazretlerinin , Fatihi azarlaması, ikaz etmesi, malumdur ki 3 kere tekbir almıştır Sultan Fatih ve orda Fatihin üstünlüğü ortada lakin Akşemsettin Hazretlerinin sualinde "ilk 2 tekbirde neredeydin?" mesajı da bulunmaktadır ve burada Akşemsettin hazretlerinin olayı bilmediği değil aksine tamamen vakıf olduğu ve Fatihi neden ilk 2 tekbirde gafil oldun uyarısı mevcuttur.

 

ne şanlı bir ecdadın evlatlarıyız, Allahu Teala onları anlayabilmeyi nasip eylesin...

 

inşallah Ayasofya'nın zeminine secde edeceğimiz günler yakındır...Allah en kısa zamanda nasip eylesin...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

2. fragmanını izledim pek hoşuma gitmedi açıkçası. muhteşem yüzyıl denilen iğrenç diziyle benzerlikler gözlemledim. ayrıca efektleri de çok yapmacık geldi. hiç yoktan iyi midir, tartışılır...(bence değil)

tesbih sahnesi ve fatih in askerlere olan mualamelsi kafamı kucalamadı değil ama genel itibariyle güzeldi

Share this post


Link to post
Share on other sites

filmi izlemek nasip oldu ama açıkcası beklediğimi çok fazla bulamadım..Şimdiye kadar fetih hadisesiyle alakalı hiç bir iş yapılmaması ve bunun ilklerden biri olması sevindirici.Ecdadımızın büyüklülüğünü millete tekrar hatırlatmak ,yabancılara bir kez daha tarihimizi öğetmek açısından güzel bir film lakin İstanbulun fethi tarih açısından bizim için manevi değeri yüksek bir hadisedir.Filmde maneviyatı ön plana çıkartan kayda değer hiçbir sahne göremedim...Ayasofya hadisesiyle alakalı duyumların inşallah gerçek olmasını temenni ediyorum..Ayasofyanın yeniden açılması öngörmeyi bırak doğru dürüst ayasofyayla alakalı sahne bile yoktu...Neyse ki izleyen arkadaşlardan beyenenlerde yok değil :shiny:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dostum sizin kalbiniz mi alındı? Ben her sahnesiyle coştum be. Bu belki de heyecan meselesi. Hatırlatırım daha düne kadar tahta kılıçlarla dövüş sahneleri çekiliyordu. Adamlar resmen Türkiye sinema tarihinin Teknolojik olarak en mükemmel filmini çekmişler. Bir sahne bile bana pasif ve basit gelmedi.

 

Ayrıca yok şu tarihe uygun değil yok manevi değil, hanımlar beyler bu bir sinema belgesel değil. Adam elbet sanat kaygısı da güdecek izlenmek için farklı metodlar deneyecek. İzlenecek yanı yok değil her karesiyle layık. Ha sen hadisle başla kalk sonra kadın kız oynat yok, bilmem nerelerinin açık göster(bakış zaviyenize tebrikler) dediğim gibi bu tarihi tanıtma, aydınlatma kaygısı güden bir amaçla yapılmadı sanırım. Bugün batı, "adamlara bak üzerinden yüzyıllar geçmiş hadiseye hala akın ediyor, seyrediyor" diyorsa burada bir infial uyanmış demektir. Ve ben o salondan çıktığımda herkeste potansiyel bir fetih-fatih ruhu buldum. Gençler heyecanlanmış ve kesinlikle Muhteşem Yüzyıl ile mukayese dahi edilemeyeceğini söylüyorlardı.

 

Tenkitlerinizi ziyadesidiyle boş, kuru, tozlu ve de Hıncal Uluçgillerden gördüm.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dostum sizin kalbiniz mi alındı? Ben her sahnesiyle coştum be. Bu belki de heyecan meselesi. Hatırlatırım daha düne kadar tahta kılıçlarla dövüş sahneleri çekiliyordu. Adamlar resmen Türkiye sinema tarihinin Teknolojik olarak en mükemmel filmini çekmişler. Bir sahne bile bana pasif ve basit gelmedi.

 

Ayrıca yok şu tarihe uygun değil yok manevi değil, hanımlar beyler bu bir sinema belgesel değil. Adam elbet sanat kaygısı da güdecek izlenmek için farklı metodlar deneyecek. İzlenecek yanı yok değil her karesiyle layık. Ha sen hadisle başla kalk sonra kadın kız oynat yok, bilmem nerelerinin açık göster(bakış zaviyenize tebrikler) dediğim gibi bu tarihi tanıtma, aydınlatma kaygısı güden bir amaçla yapılmadı sanırım. Bugün batı, "adamlara bak üzerinden yüzyıllar geçmiş hadiseye hala akın ediyor, seyrediyor" diyorsa burada bir infial uyanmış demektir. Ve ben o salondan çıktığımda herkeste potansiyel bir fetih-fatih ruhu buldum. Gençler heyecanlanmış ve kesinlikle Muhteşem Yüzyıl ile mukayese dahi edilemeyeceğini söylüyorlardı.

 

Tenkitlerinizi ziyadesidiyle boş, kuru, tozlu ve de Hıncal Uluçgillerden gördüm.

 

Efendim, benim tenkitlerim sizin belirtmiş olduğunuz perspektifte değildir. Ben tarihi noktada harcın eksik olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet'i bir sahnede yanlış lanse ettiğini belirttim. Bu noktada tenkitim sizin belirtmiş olduğunuz düzeyde midir ? Lütfen biraz objektif olalım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Haklısın sayın adıgüzel, ama şunu da unutma ki kimsenin yapamadığını yaptı, bastı parayı çekti filmi adamlar. Helal olsun demek düşer bize. Gayet de güzeldi, hele hele recep ivediki yapan adamlardan bu filmin çıkacağı aklıma gelmezdi. Bence o kapasiteye göre çok güzel, e teknolojide kullanılmış. İzlettiriyor da. Evet fatihin bazı hallerini bende beğenmedim, evet akşemsettin olmamış, evet vs. vs. Ama adamlar eleştirebileceğimiz bişi koymuşlar ortaya en azından.

Düşün muhteşem yüzyılı eleştirebilirmisin, hayır çünki neresinden tutarsan elinde kalır, saçma sapan zırva bişey.

Ama fetih1453 için şurası iyiydi şurası kötüydü, şöle olsa daha iyi olur, böyle olsa iyi olurmuş diyebiliyorsun. Bu sahiplenmek demektir. Yani izlenebilecek bir film var ve eleştiriliyor. Bu güzel bir şey. Sadece baştaki hadis bile yeterli. Bence bir dönüm noktası, cesaretlendirici bir olay bu film. Bundan sora bu tip tarihi hadiselerimizi film olarak görebileceğiz demektir bu, yapınca isteyince oluyor muş demektir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben de filmi izleyenlerdenim. Çok büyük beklentiler içerisinde girmedim salona ama okuduğum eleştiriler ve çevremden almış olduğum tepkilere bakarak bu kadar da kötü bir film izleyeceğimi tahmin etmemiştim. Ulubatlı Hasan etrafında oluşturulan senaryo Fetih senaryosu olmaktan oldukça uzak kalmış bana kalırsa. Ayrıca birçok kez acz içerisinde resmedilen ve hakiki heybetinden zerre aksettirilemeyen Fatih tipi yakışıksız olmuş. Vakıaların tarih sırasıyla verilmemiş olması ve çoğu yerde kurguya girişilmiş olması da bence önemli bir eksiklikti. İkinci sınıf oyuncuların amatörlüğünün yanı sıra işin teknik boyutu kifayetsiz kalmış. Filmde müstehcen olarak addedilebilecek unsurlara yer verilmesini ise tamamen talihsizlik olarak değerlendirdim. Hasılı, ben beğenmedim, olmamış. Bu vesile ile, Mustafa Akkad'ı da rahmetle yadetmiş olalım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

lafı çok uzatmada konuşmak gerekirse;evet bu film şanlı tarihimizin beyaz perdeye aktarılmasın da bir milad kabul edebiliriz.fakat yapanları kutlaya blirmiyiz.? bir gazos fabrikasında gazozun yapıldığı tankere 1 damla siyanür koysanız acaba ne olr. bundan kaç bin kişi zehirlenir.evet böyle maneviyatı yüksek olan filimler batının çektiği filmlerle kıyas eden ler ve işin vehametini bilmeyenler bu bir damla siyanürede ''aman be canım 1 damladanda ne çıkar demek kadar işin vehametini bilmeyen ,düşünemeyen beyinlere sahip insanlardır bence bu bu insanlar için de en hafif hakarettir.bizim tarihimiz bir hollywood fimi gibi çekilemez arkadaş.çünkü bizim tarihimiz hakikatla birleşmiştir.o yüzden böyle filmleri çekerken ya aynısını çek .yada çekme.zaten osmanlı ve islam tarihini araştırırsanız eklenecek herangi bir kahramanlık senaryosu bulamazsınız çünkü kahramanlık bizim tarihimizle doğmuş bir kelimedir zaten. şu Ulubatlı Hasan a filimd e yaptıkları oynattıkları hikaye acaba bir imam nikahı sahnesi acaba filmin kaç saniyesine mal olrdu merak ediyorum .bunu örnek verdim çünkü en ağrıma gidende bu oldu .dikkat edelim hadi biz umursamadık bu film orta asya ülkeleride dahil bütün dünyada gösterime girecek.acba osmanlı hayranlığıla dolu bir afrikalı veya humuslu müslüman bu filmi izleyince osmanlı ve Türkler hakkında nasıl şaşıracak.bunu anlamak lazım.işin en kötüsüde bu filmi bizim yani Türklerin çekmiş olması.filim hepsini kerçekçi maneviyatımaza salam bir senaryoyla çekin .sadece verdiğim örnek bu filmi ve osmanlı islam anlayışını birdamla siyanür gibi zehirler.ve enjekte eder.o yüzden bu filmi çekenleri ve şakşakçılarını kınıyorum ve ALLAH A havale ediyorum.

filimin sonuda temel fıkralarından daha komik olmuş.Fatih Sultan Mehmet Ayasofya ya GİRİYOR ve orda bir nutuk okuyor.ve bir bebe ği eline alıyor .eyvallah.ama iide her batılı yabancı içinden bence şu cümleyi kurmuştur

.kardeşim iiide ayasofyayı madem öyle. neden cami yaptın.evet buda filmin fıkrası olmuş doğrusu.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Efendi şöyle bir sinema mazimizi ele alalım, Gora denilen delisaçmasının ve hatta İvedil ahmağının dahi serileri çekildi. Çılgın Dersane, Barda, Kaybedenler Kulübü diye bir afet atlattık.. Bu ve nevi filmler tam anlamıyla zinanın, çirkefliğin, küfrün fink attığı adeta elinizi tamamında gözlerinizi kapayacak seyredeceğiniz filmlerdir. Yani öyle duyduk okuduk.

 

Nedir şöyle tadı yerinde olan filmler, o da cemaat sağolsun Hür Adam, Eşref Paşalılar ha bir de animasyon vardı değil mi? El atan muhafazakar isimler de kendi ideolojilerine hizmet etmekten başka bir şey mi yaptılar? Şurada adam tarihi bir sinema çekmiş sizlerin yaptığına bakın. Tamam nikah olmadan o Era denilen korkunç kadınla Ulubatlı'nın sahnesi eleştirilebilir. Yanlış etmiş Faruk. Yalnız genel itibariyle ele aldığımızda bir elin parmağını geçmeyen sahneler var. Yüklendiğiniz kadar fena değildi. Ben ziyadesiyle beğendim.

 

Ha bir de bir Ulubatlı'yı Fatih Sultan Mehmet'ten daha fazla göz önünde olduğu lafzı var. Siz padişahların meydanlarda kılıç parlattığını mı düşünüyorsunuz?. Zaten meydanda her karede boy göstermiyordu ki padişahlar. Hünkar ölse devlet çökecek, canını öyle hemen düşmanın pençesine atmayacağına göre doğal olarak savaşı idame etme makamında idiler. Yine yineliyorum, ennihayetinde bir film bu, öyle abartacak yerden yere çalınacak bir şey yok. Hayır yani hakkında okuduğum eleştirilerin haddi hesabı yok. İnadına seviyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Erog'un tespitlerini yerinde buldum. Tartışılan sahneleri filme düşürülen sinek olarak görmek mümkün lakin işin midede uyandırdığı etki boyutunu göz ardı etmemek gerekir. İvedik ahmağının serilerini çeken de Faruk Aksoy'du, yanlış hatırlamıyorsam. Ortada Muhteşem Yüzyıl dizisine gösterilen toplumsal mukavemet olduğu düşünülürse, Fetih 1453 gibi bir senaryoda bundan daha fazla müstehcenliğe kaçılamazdı bana kalırsa. Türk sinemasının utanç vesikası son mahsülleri, bu filmin göklere çıkartılmasını yahut surda bir gedik olarak değerlendirilmesini gerektirmez. Küfrün fink attığı filmlerle Fetih1453'ü mukayaseye etmek sapla samanı harmanlamakdan başka bir gayeye hizmet etmez. Siz kafanızda kurduğunuz bir hikayeyi hiçbir sınırlama olmaksızın beyaz perdeye aksettirebilirsiniz ama bir vakıayı, İstanbul'un fethini sinemaya uyarlamak size bu nispette özgürlük alanı tahsis etmez, edemez. Adam şişi de kebabı da yakmadan herkese bu filmi izlettiriyor ya siz ona bakın. Gerisi boş laf...

 

Ailemle birlikte gönül rahatlığı içerisinde göğsümü kabarta kabarta izlemem gereken bir filmi kızarmış yüzüme karanlık salon maskesi takarak izliyorsam ortada ciddi bir yanlışlık var demektir. Kimse kusura bakmasın...

 

Evet, Ulubatlı filmde oldukça ön planda. Zaten, biz Fatih'in geri planda bırakıldığını ve yer yer acz içerisinde resmedildiğini söylerken Fatih'in meydanda kılıç sallaması gerektiğini kastetmemiştik. Tabi ki koskoca Fatih ordunun önünde kılıç sallayarak kellesini koltuğunun arasına sıkıştırmaz. Bizim bahis mevzuu ettiğimiz nokta, fethin gerçekleşmesinde en önemli paya sahip olan kişinin hakkının teslim edilmemesidir. Fatih'in baba yadigarı tesbihini parçalayıp üstünde tepinen, yerlere kitaplar saçacak ve sinirinden asker tokatlayacak kadar muvazene kaybına uğrayan, vezirlerin huzurunda atışmasına göz yumacak kadar basiretsiz davranan birisi olarak resmedilmesine karşın filmin hemen her sahnesinde ön plana çıkartılan ve fethin kaderini tayin noktasında kendisine cömertçe rol biçilen Ulubatlı figürü ne ölçüde gerçekçi ve kabul edilebilir olmuş, bunu sizin takdirinize bırakıyorum. Fetih 1453 değil de Kriz 2001 filmini çeksek, başrolde de Fatih değil Ecevit olsa hadi neyse. :) Kaldı ki 300 tane askeriyle koskoca ordulara kafa tutan Leonidaslar, bir başına kralları dize getiren Robin hood'lar şuracıkta dururken bizim Fatih'imiz kılıcıyla bikaç atraksiyon yapsa fena mı olurdu! Yamalı bohçaya çevrilmiş bir filmde Ulubatlıyı gayri meşru çocuk babası yaparlarken olayın gerçeklik boyutuyla ilgilenmiyoruz da Fatih'in kılıç sallaması söz konusu olunca neden -olur mu canım öyle şey, nerde görülmüş- gibi tavırlar takınıyoruz ben de bunu anlamıyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sizler benim ilk lafımın mağdurlarısınız hala. Bunu anlamayamıyorsunuz, siz gidin Sayın Birand'a deyin TRT'de dediklerinizi aksettirecek bir güzel belgesel çeksin. Arkadaşım benim Barda filmi ile Fetih 1453 karşı karşıya getirmem şu bahisledir ki, en azından artık sağın yüreğine, kafasına hitap eden mevzulara değinildiğine işarettir. Yoksa muhteva olarak karşılaştırmak fil ile fareninki kadar komik.

 

Ayrıca yok yüze pempe maskeden bahsediyorsunuz da mübalağanın bu kadarı olmamıştır diyorum ben de. Hepi topu 4 tane. O da Bizans ve batı güruhunun rezilliğini göz önüne sermek adına yapılmış. Hadi onu geçiyorum, Hürrem-Kanuni sahneleri neden o kadar nümayiş uyandırmıyor da burada Ulubatlı'nın Era'ya bir iki sahnesi sizi zıvanadan çıkartıyor anlamıyorum. Tenkidi baba mesleği bellemişsiniz, biriniz de desin ki Fatih Sultan'ın hanımı seferden geldiğinde elini dahi tutmadı yahut cenge çıktığında sarılmadı bile. Lanse ettirilen Kanuni yanında çizilmeye çalışılan Fatih Sultan potresi göklere çıkartılacak derecede. Ben çoğu kere Muhteşem Yüzyıl'ın meydana getirmiş olduğu çöküntünün tamiri zaviyesinden baktım.Diyebiliriz ki hanımına tek jesti yazdığı mektuptu. Ama diğeri harem-hürrem arası mekik dokuyan zelil bir çizgide. Biraz da böyle düşününüz, oturduğunuz deri koltuklardan ahkam kesmeniz Oktay Ekşicilik oynamaktan başka bir şey değil. Pembe maskeymiş, hayır ben de izlemesem lafınıza şakkadanak inanacağım ha. Kaliteli espri.

 

Bakınız yok histerik nöbeti, yok muvazenesiz tutum, yok tespih, yahut vezirler atışması, siz hala bir sinema izlediğinizin farkında değilsiniz. Eğer Reis Bey ve İskilipli Atıf filmleriyle tanınan sayın Mesut Uçakan "Kendi inancımızın coşkun ruhunu görmek hakkımız. Zaten Muhteşem Yüzyıl gibi tarihimizi katleden bir dizinin yanında böyle bir yapım bana zemzem suyuyla yıkanmış gibi geliyor. Bundan sonra daha sağlam adımlar atılır diye düşünüyorum." diye bir söz sarf ediyorsa benim için de gerisi laf-ü guzaftır. Herkes bir anda muhteşem tarihçi kesildi başımıza. Siz ne şeker şeysiniz öyle. Eğer aklı başında eleştirmenler ve tarihçiler bir takım hataları yadsınamaz ama kesinlikle izlenmeli diyorsa diğerleri zor olacak ama kalemlerini kırsınlar bir zahmet. Seyirci olarak elbet beğenme-beğenmeme hakkına sahipsiniz ama burada 4 yıldır emek harcanmış bir çalışmayı yerden yere vurma hakkına sahip değilsiniz. Gençler en azından Harry Poter'ın Yüzüklerin Efendisi'nin üzerine at üstünde koşturan, Allah Allah diyen bir ecdad görmüş çok mu? Bakış zaviyeleriniz gerçekten derece küçüklüğü ve oksijen azlığıyla karşı karşıya.

 

Diyorsunuz ki yanlış lanse, Truva filmindeki gibi Napolyon sizce 4-5 adamından ayrı hareket edemeyin pısırık herifin teki midir? Ki koskoca orduya gömleğini yırtıp kurşun yağdırmasını emreden, Üstad'ın dahi gıptasını kazanmış o savaşçı ruh.

 

Yani artık gerçekten gına geldi şu tenkitlerden. O filmde uzman tarihçilerden tutun kıyafette padişah giysileri üzerine uzmanlık kazanmış kişilerle çalışılmış. Hiçbiri sizin yakaladığınız noktaları bilemedi sizler fark ettiniz öyle mi? Yaw bi gidin ya. Yine yeniden tekrarlıyorum neticede bu bir sinemadır, Fatih kadar Ulubatlı da tarihin gerçeğidir. O ondan daha önce, ama kriz geçirdi ama Ecevit'in eli titrerdi gibi edebiyatlara gireceğinize deyiniz ki, yer yer eksikti lakin yine de böyle bir büyük çalışmaya bütçe ayırdığı için Faruk'u bizim oğlan ilan ediyoruz.

 

Ha İvedik'i çekti Çılgın Dersane'yi imar etti, yahu bana ne, ben adamın kimliğiylen değil ortaya koyduğu sanatla alakadarım. Ha buradaki eleştiride Nurullah Ataç'a taş çıkardınız yani. Neresinden tutsam da filmi yersem mantığıyla bakılınca zirve nokta yapımcıyı karalamak oluyor sanırım. (Burada sesli bir kahkaha repliği tahayyül ediniz. Erol Taşvari olsa eyi olur)

 

Neyse neyse uzatmaya lüzum yok, tarihde bu hassasiyet güzel ama fazlası zarar anacım, herşeyde olduğu gibi.

 

Çok yakında başka bir yapımda karşılaşmak üzere. Tabi ailenizi alıp gideceğiniz bir sinema olursa.

 

Ümitvar olunuz ne diyordu Minik Şerçe, "Belki Şehre bir film gelir"

 

Hadi gülümse :)

Edited by muhalif

Share this post


Link to post
Share on other sites

Daha izleme fırsatım olmadı filmi, izledikten sonra hakkında birkaç kelam etmek isterim.

İnternette ve burda yapılan bazı yorumları okuma fırsatım oldu.

Çoğunluk eksiklerine rağmen, filmin bu standartlarda, böyle bir tarihi olayı anlatması bakımından ilk olduğu için beğendiğini belirtiyor.

Bakalım filmi izledikten sonra film hakkında, adından olumlu bir düşünce beslediğimiz, bu film hakkında başında oluşan olumlu fikirler, film sonunda da olacak mı?

İzleyelim görelim diyelim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sizler benim ilk lafımın mağdurlarısınız hala. Bunu anlamayamıyorsunuz, siz gidin Sayın Birand'a deyin TRT'de dediklerinizi aksettirecek bir güzel belgesel çeksin. Arkadaşım benim Barda filmi ile Fetih 1453 karşı karşıya getirmem şu bahisledir ki, en azından artık sağın yüreğine, kafasına hitap eden mevzulara değinildiğine işarettir. Yoksa muhteva olarak karşılaştırmak fil ile fareninki kadar komik.

 

Ayrıca yok yüze pempe maskeden bahsediyorsunuz da mübalağanın bu kadarı olmamıştır diyorum ben de. Hepi topu 4 tane. O da Bizans ve batı güruhunun rezilliğini göz önüne sermek adına yapılmış. Hadi onu geçiyorum, Hürrem-Kanuni sahneleri neden o kadar nümayiş uyandırmıyor da burada Ulubatlı'nın Era'ya bir iki sahnesi sizi zıvanadan çıkartıyor anlamıyorum. Tenkidi baba mesleği bellemişsiniz, biriniz de desin ki Fatih Sultan'ın hanımı seferden geldiğinde elini dahi tutmadı yahut cenge çıktığında sarılmadı bile. Lanse ettirilen Kanuni yanında çizilmeye çalışılan Fatih Sultan potresi göklere çıkartılacak derecede. Ben çoğu kere Muhteşem Yüzyıl'ın meydana getirmiş olduğu çöküntünün tamiri zaviyesinden baktım.Diyebiliriz ki hanımına tek jesti yazdığı mektuptu. Ama diğeri harem-hürrem arası mekik dokuyan zelil bir çizgide. Biraz da böyle düşününüz, oturduğunuz deri koltuklardan ahkam kesmeniz Oktay Ekşicilik oynamaktan başka bir şey değil. Pembe maskeymiş, hayır ben de izlemesem lafınıza şakkadanak inanacağım ha. Kaliteli espri.

 

Bakınız yok histerik nöbeti, yok muvazenesiz tutum, yok tespih, yahut vezirler atışması, siz hala bir sinema izlediğinizin farkında değilsiniz. Eğer Reis Bey ve İskilipli Atıf filmleriyle tanınan sayın Mesut Uçakan "Kendi inancımızın coşkun ruhunu görmek hakkımız. Zaten Muhteşem Yüzyıl gibi tarihimizi katleden bir dizinin yanında böyle bir yapım bana zemzem suyuyla yıkanmış gibi geliyor. Bundan sonra daha sağlam adımlar atılır diye düşünüyorum." diye bir söz sarf ediyorsa benim için de gerisi laf-ü guzaftır. Herkes bir anda muhteşem tarihçi kesildi başımıza. Siz ne şeker şeysiniz öyle. Eğer aklı başında eleştirmenler ve tarihçiler bir takım hataları yadsınamaz ama kesinlikle izlenmeli diyorsa diğerleri zor olacak ama kalemlerini kırsınlar bir zahmet. Seyirci olarak elbet beğenme-beğenmeme hakkına sahipsiniz ama burada 4 yıldır emek harcanmış bir çalışmayı yerden yere vurma hakkına sahip değilsiniz. Gençler en azından Harry Poter'ın Yüzüklerin Efendisi'nin üzerine at üstünde koşturan, Allah Allah diyen bir ecdad görmüş çok mu? Bakış zaviyeleriniz gerçekten derece küçüklüğü ve oksijen azlığıyla karşı karşıya.

 

Diyorsunuz ki yanlış lanse, Truva filmindeki gibi Napolyon sizce 4-5 adamından ayrı hareket edemeyin pısırık herifin teki midir? Ki koskoca orduya gömleğini yırtıp kurşun yağdırmasını emreden, Üstad'ın dahi gıptasını kazanmış o savaşçı ruh.

 

Yani artık gerçekten gına geldi şu tenkitlerden. O filmde uzman tarihçilerden tutun kıyafette padişah giysileri üzerine uzmanlık kazanmış kişilerle çalışılmış. Hiçbiri sizin yakaladığınız noktaları bilemedi sizler fark ettiniz öyle mi? Yaw bi gidin ya. Yine yeniden tekrarlıyorum neticede bu bir sinemadır, Fatih kadar Ulubatlı da tarihin gerçeğidir. O ondan daha önce, ama kriz geçirdi ama Ecevit'in eli titrerdi gibi edebiyatlara gireceğinize deyiniz ki, yer yer eksikti lakin yine de böyle bir büyük çalışmaya bütçe ayırdığı için Faruk'u bizim oğlan ilan ediyoruz.

 

Ha İvedik'i çekti Çılgın Dersane'yi imar etti, yahu bana ne, ben adamın kimliğiylen değil ortaya koyduğu sanatla alakadarım. Ha buradaki eleştiride Nurullah Ataç'a taş çıkardınız yani. Neresinden tutsam da filmi yersem mantığıyla bakılınca zirve nokta yapımcıyı karalamak oluyor sanırım. (Burada sesli bir kahkaha repliği tahayyül ediniz. Erol Taşvari olsa eyi olur)

 

Neyse neyse uzatmaya lüzum yok, tarihde bu hassasiyet güzel ama fazlası zarar anacım, herşeyde olduğu gibi.

 

Çok yakında başka bir yapımda karşılaşmak üzere. Tabi ailenizi alıp gideceğiniz bir sinema olursa.

 

Ümitvar olunuz ne diyordu Minik Şerçe, "Belki Şehre bir film gelir"

 

Hadi gülümse :)

 

:) Ben bu konuda yeni bir tartışma ortamı husule getirmek istemem ama şahsıma doğan cevap hakkını kullanmaktan geri kalmak niyetinde de değilim. Hoş, ortada -laf ola beri gele, gör beni göreyim seni- den ziyade bişey de yok ya, biz yine de mevzuyu şahsileştirmemeye gayret ederek ve tartışma adap ve kaidelerini yıpratmamaya özen göstererek mukabelede bulunalım bakalım.

 

Yukarıdaki mesajınızı bütünlük içerisinde değerlendiren ortalama bir zeka, sizin apaçık bir biçimde müstehcen unsurlar ihtiva ettiğini söylediğiniz filmler üzerinden bizim kabul etmekte güçlük çektiğimiz Fetih 1453’te yer verilen sahneleri meşru kılma gibi bir yol izlediğinizi görecektir. Daha önce sağın kafasına ve yüreğine hitap eden konulara Türk sinemasında hiç temas edilmediği gibi deli saçması bir iddia ile de konuyu mecraından etmeye lüzum yok. Fil ile fareninkini bilemem lakin pireyi deve yapmaktaki maharetinizi müşahede etmekteyiz.

 

Yüze pempe maskeden bahsettiğim kısmı bir sonraki mesajınızda alıntılama zahmetine katlanırsanız bilahire benim ne demek istediğimi izah etme lütfunda bulunacağımdan emin olabilirsiniz. Yazılanları doğru dürüst okuma ve anlama gayreti göstermek çok zor olmasa gerek. Hepi topu 4 tane dediğiniz sahnenin, bir filmi ailece rahat bir biçimde izlenemeyecek hale getirdiğini söylemekte ısrar etmekteyim. Muhafakar ve mütedeyyin bir Türk ailesini göz önünde bulundurursak, bunun böyle olduğu noktasında sanırım birçoğumuz mutabık kalırız. Hee, siz kendi ailenizde durumun farklı olduğunu yahut azımsadığınız sahnelerin sizde manen hiçbir menfi tesire yol açmadığını söyleyebilirsiniz. Bu beni zerre kadar alakadar etmez doğrusu. Ama kalkıp da mübalağa ettiğimizi söyleyip üstüne bir de –hepi topu 4 tanecik- gibi bir yaklaşım benimseme yanlışına düşmeyin zira insanın aklına ister istemez Zekeriya Beyaz’ın malum rezilliği üzerine söylediği cümleler geliyor. Bir tencere lezzetli yemeğin içinden 3-4 tane kıl parçası çıksa bu belki yemeğin özünü yok etmez ve lezzetine de halel getirmez lakin hangi mide bu lezzetten hakkıyla istifade edebilir!? 3-4 kıl parçasını siz baharat olarak görüyorsanız bize afiyet olsun demekten başka bişey düşmez.

 

Hepi topu 4 tane olan sahnenin Bizans’ın rezilliğini göz önüne sermek adına yapıldığını söylemek en hafif tabir ile aymazlıktır. Varlığı konusunda tarihçilerin ihtilafa düştüğü Ulubatlı Hasan’ın bizi zıvanadan çıkardığını iddia ettiğiniz ve aynı zamanda bir önceki cümlenizle açık bir biçimde çeliştiğiniz sahneler, demek Bizans’ın rezilliğini gözler önüne sermek için tasarlanmış da bizler gaflet denizinde yüzüyor, dalalet bataklığında çırpınıyormuşuz. Ayrıca, Hürrem-Kanuni sahneleri üzerinden Ulubatlı-Era ilişkisini meşrulaştırmaya girişmenize de en ufak bir mana payesi biçmek mümkün değil. Lutfedip konu başlığına bakma zahmetinde bulunursanız tartışılan konunun fetih 1453 olduğunu görürsünüz. Bir cümlenizde ise “biriniz de desin ki Fatih Sultan'ın hanımı seferden geldiğinde elini dahi tutmadı yahut cenge çıktığında sarılmadı bile.” demişsiniz. Fatih Sultan’ın hanımının seferden geldiği sahneyi ben kaçırmışım sanırım. Hangi sefere çıktığını bir sonraki mesajınızda yazıverirseniz biz de bu tarihi bilgi eksikliğimizi gidermiş olarak sizlere duacı oluruz. Tabi bahsettiğiniz sahne Fatih’in padişah olması sonrasında hanımının Sancak’tan saraya varışı ise orasını bilemem.

 

Hayatında ilk kez şaşırtıcı bir şeyle karşılaşıp da akıl tutulması halinde gördüğü şeyi abartarak anlatan veletler gibi söz konusu filmi yere göğe sığdıramamanızın sebebi bilinmez fakat siz zannedersem tam olarak neyi savunduğunuzun bilincinde olmaktan uzaksınız. Zira, bir mesaj evvel Fatih’in cenk meydanında kılıç parlatmasının tarihi gerçeklere muvazi olmadığından bahsetmiştiniz yanlış hatırlamıyorsam. Bunun üzerine kalkıp bize izlediğimiz “şey”in sinema olduğunu hatırlatarak belli başlı saptırmaların sinema tekniği açısından oldukça normal olduğunu ima etmeniz yaşadığınız bipolar bozukluk halinin azametini göstermesi açısından ibretlik olmuş. Elhamdülillah, sağlığımıza duacı ve hamd etmedeyiz. Körü körüne filmi alıp bağra basmaktan ve pek yakında Recep İvedik 4 filminden milyonlarca lirayı cebe indirecek olan büyük yapımcı Faruk Aksoy’u manevi evlat ilan etmekten çok farklı bir şey söylüyor Mesut Uçakan alıntılamış olduğunuz yazıda. Filmi, sizin de söz ettiğiniz dizinin yanında iyi olarak gördüğünü belirttikten sonra daha sağlam yapıtlara imza atılması gerektiğinden bahsediyor. Ezcümle, filmin nispeten iyi sayılabileceğinden ancak yetersiz olduğundan bahsediyor ki bu noktada ben Mesut Uçakan ile hemfikirim. Ufkumuzu genişletmek, -bakış zaviyemizin derecesini büyütmek- adına aklı başında eleştirmen ve tarihçiler ile kimleri kastettiğinizi de bir sonraki mesajınızda yazmanızı istirham edersek umarım saygısızlık etmiş olmayız. Hadi eleştirmen şuracıkta dursun da hangi tarihçi neden bu filmin kesinlikle izlenmesi gerektiğini söyler, anlaması güç. Bu arada, seyirci olarak filmi beğenmeme hakkını bize ihsan etmeniz cömertlik konusunda eşine az rastlanır bir kişi olduğunuzu ispat eder nitelikte. Varolun. Eserin kıymetini, nitelik yönünden değil de imal süresi ile biçme girişiminiz ise sığlığına derinlik konusunda numunelik teşkil ettiğinizin alameti.

 

Filmin uzman tarihçilerin gözetiminde çekilmiş olması yapılan hataların daha da fazla eleştirilmesine fırsat vermekten öteye gitmez. Bu durumda, ya sizin uzman tarihçi olarak bahsettiğiniz kişilerin kifayetsiz ve uçuk tipler olduğu yahut filmin yapımcılarının uzman tarihçilerin karizmasını iki paralık ederek gişe beklentisiyle bazı yerlerde başlarına buyruk hareket ettikleri gibi bir sonuca varmak kabil olur.

 

1453 ile Faruk Aksoyun çok iyi bir iş çıkardığını farz edelim; yarın Recep İvedik çıktığı zaman ne diyeceğiz? Kötü bi film ama adamın kabahati yok, film öyle kareler birbirine kendiliğinden eklene eklene ortaya çıkmış mı diyeceğiz? Ortaya iyi ya da kötü bir iş çıkaran sanatçının kimliğine hiç dokunmadan sadece eserleri ne şekilde ele alabiliriz? Eseri ile kendini manifeste eden müessiri nasıl birbirinden sıyırıp atabiliriz? Fiili failinden müstakil biçimde değerlendirirsek, suçlu ya da suçsuz diye bir ayrıma gitmenin neresi mantıki açıdan kabili tatbik olur? -Ben adamın kimliğiylen değil, ortaya koyduğu sanatlan alakadarım- gibi basit klişe lafları bir kenara atıp şahsiyet kokan ve prensip ihtiva eden fikirler sunmak kolay olmayabilir lakin şu forumda yazıp çizen bir kişiden küçücük bir kalite kırıntısı görmeyi bizlere çok görmeyin, nolur.

 

 

Boş boş konuşup laf ebeliği yapmanın, aklınca şirinlik ettiğini sanıp saçmalamanın, espri ıkınıp şebekleşmenin manası yok. :) Elimizde 10 arşınlık mezura var. Canınız sıkıldıkça çalabilirsiniz kapımızı, yaparız bir güzellik. Artis!.. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...