Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
trradomir

Mustafa Kemal'e Tapınma Şiirleri Antolojisi

Recommended Posts

İçlerdeki yalakanın ipi bir kere kaçırıldığında, diller öyle şeyler söylüyor ki aklın nutku tutuluyor. Aşağıdaki putperest metin ve şiirleri utanarak, iğrenerek derliyorum ve bu ağır travmadan yavaş yavaş kurtuluyor olduğumuz için Allah'a defalarca şükrediyorum.

Şunu kesinlikle atlamamak lazım. Bu tablonun ortaya çıkmasındaki tek kabahatli yazanların çıldırmış iradeleri değildi. Zıvanadan çıkmış bu sözleri taltifle karşılayanlar, teşvik edenler, dolaylı yoldan insanları buna zorlayanlar da bu sözleri yazanlar kadar cinayetin ortağıydı. Bunu göremediğimiz sürece Behçet Kemal gibi çukur seviyesindeki zavallı bir kuklacığa kızmak veya gülmekten ileri geçemeyiz. Kemalist rejim ve rejimin tepesindeki adamlar bu hezeyanlar için uygun bir mecra hazırlamış; yazılanlara karşı müsamahayı, hatta himayeyi elden bırakmamıştır.
Tiksineceksiniz, okumadan önce iki kere düşünün. Biz bunları da yaşamışız...

-----
TÜRK'ÜN YENİ AMENTÜSÜ

Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklâlini yoktan var eden Mustafa Kemal'e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahit analarına ve Türkiye için ahiret günü olmadığına iman ederim.
İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medenî cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset dasitanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve Gazi'nin Allahın en sevgili kulu olduğuna, kalbimin bütün hulûsiyle şehadet eylerim.

Moiz Kohen (Tekin Alp)


-----
YÜREKTEN SESLER

Atatürk’ün tapkınıyız. Her şey (O)’dur. Her yerde O var.
Her gökte O eser. Her enginde O çağlar.
Biz O’yuz. O, biz.
Atatürk benim değildir.
Atatürk senin değildir.
Atatürk onun değildir.
Atatürk;
Benimdir, senin, onundur, acunundur, evrenselindir, geçmişlerindir, geleceklerindir, ilkesizliğindir, sonsuzluğundur.
Her şeyde Atatürk!
Yerde O! Gökte O! Denizde O!.. Varda O!.. Yokta O!
Her şeyde O! ..
Atatürk!
Onun yüreği okyanustur: Türk için; yat için! Barış için; insanlık, insanlık, insanlık için köpüklenip dalgalanır.
Her şey (O)'dur;
(O) her şeydir.
Her şeyde Atatürk!
Yerdedir, göktedir, sudadır.
Görünmezi görür! Bilinmezi bilir. Duyulmazı duyar!
Sezilmezi sezer, ezilmezi ezer!
Hep, her O’dur!
Her şeyde Atatürk!
Elimizi yüzümüze;
Gönlümüzü özümüze kapıyoruz.
Biz sana tapıyoruz!
Her yerde; her şeyde; her işte, her gidişte; hep (O)!
Hep (O)! Hep (O)! Hep Atatürk!
Ey dilim bu ne dildir?
Bu dili acuna bildir!
Ah! Atatürk! En büyüksün en büyük!
Bir dizginsiz at gibi, bırak beni koşayım!
Gösterdiğin kırana coşayım, ulaşayım!
Varsın! Teksin! Yaratansın!
Sana bağlanmayanlar utansın!
Ah! Nolaydın, nolaydın; sade Türk'ün olaydın.
Altınsel oldun Atam!
Evrensel oldun Atam!
Mutlarda günler bana.
Umulmaz ünler bana.
Bu sesim:
İçten geliyor içten!
Beni sen yaratmadın balçıktan kerpiçten!
Beni benden yarattın, kendini bana kattın Atam,
Atam,
Atatürk!
En büyüksün, en büyük!

Aka Gündüz


-----
ATATÜRK'E TEKBİR

Atatürk ekber!
Atatürk ekber!
Ancak O var Atatürk!
Evliya odur,
Peygamber odur,
Sanatkâr Atatürk.
Talihe hâkim,
Zekâya önder,
Doğma serdar Atatürk.
Bunları geçti insan büyüğü:
Kendi kadar Atatürk!
Atatürk ekber!
Atatürk ekber.
Bizde O var. Atatürk!
Ne evliya, ne de peygamber..
Halkına yar Atatürk!”

Behçet Kemal Çağlar


-----
ATATÜRK MEVLİDİ (Tam metni bulamadım/trradomir)

Millet adın zikredelim bir kere;
Vâcip oldur cümle işte Türklere.
Şevk ile Türküm dese bir dem lisan,
Dökülür cümle hüzün misli hazan
İsmi pâkin pak olur zikreyleyen,
Her murada erişir Türküm diyen
Mağra devri anda evler var idi,
Türk yetişkin, başkalar barbar idi.
Hak Teala çün yarattı Türk’ü ilk
Dedi, ‘Üç kıta da olsun ona mülk.’
Mustafa nurunu alnına koydu,
‘Bil! Kemal’in nurudur, ol nur!’ dedi.”
Ger dilesiz, bulasız oddan necat,
Mustafa-yı ba-Kemal’e essalat!”
Ol Zübeyde, Mustafâ’nın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!
Gün gelip oldu Rızâ’dan hâmile
Vakt erişti hafta ve eyyâm ile.
Mustafa’nın gelmesi oldu yakin,
Çok alâmetler belirdi gelmeden.
Der Zübeyde çünkü vakt oldu tamam,
Kim vücude gele ol hayrülenam.
Geçti böyle, nice ay nice sene
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene.
Merhaba ey canı canan merhaba,
Merhaba ey derde derman merhaba.
Merhaba ey asi millet melcei,
Merhaba ey inkilâplar menşei.
Merhaba ey baş halâskâr merhaba
Merhaba ey ulu serdâr merhaba!
Ger dilersiz bulasız şevkü necat,
Can verin tek Türk’e râm olsun hayat.
Ger dilersiz, bulasız kalktan necat,
Atatürk’e Atatürk’e es selât.
Ol zamanda eylemiş tâlim meğer,
Mustafayı harbiyeye verdiler.
Başka fanilerle farkı gördüler,
İnönü’de Atatürk’ü gördüler.
Ger dilerseniz bulasız şevk-ü necat,
Atatürk’e Atatürk’e selât...

Behçet Kemal Çağlar


-----
ÇANKAYA

Burada erdi Mûsâ
Burada uçtu İsa
Bülbül burada varsa
Hürriyet için öter.

Ne örümcek, ne yosun
Ne mûcize, ne füsun...
Kâbe Arab'ın olsun
Çankaya bize yeter...

Kemalettin Kamu


-----
ATATÜRK'E SESLENİŞ

On bin yıl herkese boşa baş vurduk;
Bütün bir ırk,seni aradık durduk,
Sana geldik sonsuz mesafelerden;
Sıyrıldık sayısız efsanelerden

Tek sana inanan akıllarız biz!
Sen selsin mecranda çakıllarız biz...
Her yıl biz o damar,her yıl okan sen;
Bak;Kalblerden çağıl çağıl akan sen.

Seninle gönüller her an temasta
"Atatürk" dendi mi doğrulur hasta
"Atatürk" dendi mi dolar gözümüz;
"Atatürk, Atatürk" bu, baş sözümüz.

Başını bekliyor her boş duran diz;
Biz bir gün saparsak fırlar kalbimiz.
Yola düşer birden açtığın izde;
Adın besmeledir her işimizde.

Açan al gülümüz her sonbaharda,
Yarın bir iskelet olsak mezarda.
"Atatürk" çığrışır kemiklerimiz,
Nimetinle dolu iliklerimiz...

Behçet Kemal ÇAĞLAR


-----
BÜYÜK ATA'YA

Koca bir güneşin akşam olmadan
Dağların ardından sönüşü gibi,
Millete can veren vatan yaratan
Tanrı'nın göklere dönüşü gibi,
Ölümün içimde bir yara, Atam.
Derdimi kimlere döküp anlatam!,
Vatanın dağları güz rengi aldı;
Dün sabah tanyeri bayraktan aldı;
Ne yıldız, ne güneş görmeyen gözlüm,
Odamda resmine takıldı kaldı.
Sana can verip de ben ölsem Atam!
Derdim ki kimlere dökülüp anlatam!
Ölüm bu vatanı koydu Atasız,
Hepimiz öksüz, günümüz gece;
İsmini andıkça ağlayacağız,
Dilimizde adın ilk ve son hece.
Kör olsun sana yaş dökmeyen, Atam!
Derdimi, kimlere döküp anlatam!
Bağışla yanıldım, hayır ölmedin;
Göklerde değilsin gönüllerdesin,
Soyumun kalbine geçeyim dedin,
Gönülden gelecek her zaman sesin.
Her zaman ırkıma büyük Baş Atam
Tanrılaş gönlüme, Tanrılaş Atam!

MEHMET NURETTİN ARTAM


-----
BİZSİZ GİDİYOR

Fecre benzettiği bayrakla kefenlenmiş Ata,
Çıktı bir kor gibi mermer kapısından sarayın.
Gönlümüz, bayrağı öğrendiği günden beri ta
Duymamıştır bu kadar hüznünü yıldızla ayın!

Gidiyor, gizleyerek sır gibi bizden sesini,
Çıkıyor, ilk olarak bir yola Başbuğ bizsiz.
Biz, ki dünyada, bırakmazdık onun gölgesini,
Bu ne hicranlı seferdir ki beraber değiliz.

Yürüyor, kalbimizin durduğu bir yolda değil,
Kanlı bir gözyaşı nehrinde muazzam tabutun.
Ey ilâhın yüce davetlisi, göklerden eğil,
Göreceksin, duruyor kalbimiz üstünde putun!

Sen ki Gayya’ya düşen on yedi milyon Türk’ün
Dehşetinden sararırken yüzü yaprak yaprak,
Onu bir hızla çevirmiştin ölümden daha dün:
Tunç elin, yalçın iradenle kolundan tutarak.

Ve bugün on yedi milyon geliyor bir yere de,
Ebedî yolculuğundan seni döndürmek için
-Onu yoktan var eden sendeki derman nerede?
Gücü ancak yetiyor kabrine yüz sürmek için

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

-----
1919-1933 (Kısa bir bölüm/trradomir)

...O kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,
On dört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
O kimdir?, Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,
Can veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.
O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gözleniyor,
Bastığı topraklarda bahar filizleniyor.
Alev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,
Bazı beliriyordu bir damla göz yaşında.
Güneşten birer oktu ondan gelen her emir.
Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir.
O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,
Yıkılan memlekete kolları destek olmuş
Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,
Bir yandan da yürüdü Halife'nin ordusu.
Birisi gök yüzünden bombalar atıyordu.
Biri elinde salip; biri elinde Mushaf,
İçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.
Bunların karşısında göğsü açık bir azim,
Süngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim!
Bunların karşısında iki şimşekli nazar
Diyordu: bu topraklar size olacak mezar!
Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,
Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.
Topladı avucuna yıldırımı, şimşeği,
Yoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.
...

Yusuf Ziya ORTAÇ


-----
ANT

Ant içtik, Ata'm, gitmeye gösterdiğin izden
Ruhun tutacaktır bizi her gün elimizden.
Çiğnenmeyecek göklere yükselttiğin ülkü
Ta arşa çıkardın yere düşmüş ulu Türk'ü!
Atmaz bir adım arkaya Türk'üm diyecek genç
Yoktur seni inkar edecek...varsa ne iğrenç!
Cennetse bu yurt, sen onu buldun da harabe
Bir gün olacaktır anıtın Türklüğe Kabe!
Göğsünde bu yurdun tütedurdukça ocaklar
Eksilmeyecektir sana kan ağlayacaklar.
Bitmez yaşımız ruh kalabildikçe bedende
Mahşerde bir önder bulacak Türk yine sende.
Bir ay gibi Türk'ün sönük ufkunda belirdin,
Öldün denemez, tarihe sen dipdiri girdin.
Kaç paslı beyin bir ucu çıkmaz yola dalsa
Gençlik, Ata'nın yolcusudur bir kişi kalsa.
Türk'üm diyen artık bir akisti o güneşten,
Bağrındaki iman bir alevdir o ateşten.
Binbir saf olup ardına düşmüşse bu ülke,
Türk'ün şefi sendin, kalacaksın Ata Türk'e.
Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun,
Türk ırkinin en son ulu peygamberi oldun!
Tutsak seni layık yüce Tanrı'yla müsavi
Toprak olamaz kalp doğabilmişse semavi!
Ölmez bize cennetlerin ufkundan inen ses,
İnsanlar ölür, Türklüğe Allah olan ölmez!
Ant içtik Ata'm, gitmeye gösterdiğin izden,
Ruhun tutacaktır bizi her gün elimizden.

Edip Ayel


-----
İZİNDE

Her dünya! Yeryüzü! Sarsıldı, yarın, çök,
Neysen bugün göster: Delin, boşan , gök!
Kendini yere çal, parçalanan tarih!
Ey Timur, Atilla, Yıldırım, Fatih;
Alparslan, İskender, Cengiz, Napolyon!
Ey evvelce ölen yüzlerce milyon!
Kafi değil gökten muhayyel tavaf:
Kalkın mezarlardan, toplanın saf saf;
Doğrulun: Gelen bir eşsiz kahraman,
Doğrulun: Geliyor en büyük insan...
***
...
***
Kaç yıldır Türkçe'ydi Tanrının dili;
İnsana ne ilah ne sevgili
Ne de ana-baba aratıyordu;
Her an yaratıyor, yaratıyordu.
Birlikte gönüller ona imanda,
O ateş yanar da her damla kanda,
Yolumuzda öncü, ışık hızdı O,
Elimizden tutan babamızdı O,
Ana şefkatiyle seven ilk erdi;
Damarlarda kandı, gözlerde ferdi,
Tekti, hepimiz, bizdendi, bizdi,
O bizim her şeyimiz...
Ecel, alacak ecel; ne yüzle kıydı
Fani olmasaydı, o da Tanrıydı:
Gerçi et-kemikti onun da dışı
Ama semalara denkti bakışı
Saçları alevdi, ruhu alevdi,
Bütün dünya onu tanıyıp sevdi,
Dünya baştan başa ona hayrandı.
O eşi bir daha gelmez insandı
On bin yıldan beri aranan sancak...
Bir-iki çocuğu nihayet beş-on;
Biz şimdi öksüz on yedi milyon.
***
O gitti, Türklük var; Türklük; Türklük var!
Ruhumuzda inan, gözümde yaş,
Acından tek kalbimiz, ödevde tek baş;
Milyonlarca adım, tek hedef, tek iz;
Onun davasının iradesiyiz.

Behçet Kemal Çağlar


-----
KAHRAMAN

Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün,
Seni gördük bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes...
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,
Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu'da.
O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,
Bulursun bu sevgide asırları istersen.
Ararsan bakışında uzun ovalar erir,
Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir.
Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman
Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan..
Dört sınırın ucunu getirdin bir araya,
Dört bucak sevgisini topladın Ankara'ya.
Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer
Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller,
Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi...
Sonra sanki ruhunda kartal sesleri geldi;
Sanki yeni bir ışık süzüldü gözlerinden
Ve bir fert, tek başına, bir millet yarattın sen.
Bastığın yer tarihten yer alırmış, yok, değil:
Bir gününe bir tarih bağışlasak çok değil!
Çok değil, kanımızın rengini süze süze,
İsmini döğmelerle işlesek göğsümüze..
Çok değil göğsümüzün içine çizsek seni.
İsterse bundan sonra ufuk yansın, gök yansın;
Çünkü sen bu milletin umduğu kahramansın...
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hak'ka yalvardığı gün.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA


-----
ÇANKAYA

Ey neftî gölgesinden uzanıp birkaç dalın
Şeref rüyalarına dalan yeşil Çankaya!
Nasıl kanatlarını sakladın o kartalın,
Nasıl yettin yıllarca onu barındırmaya?

O ki sarsıntısından taçlar düşerdi taçlar,
Nasıl saydın korkmadan göğsünün çarpışını?
Nasıl ateş almadı onu görmüş ağaçlar,
İçinde yanan güneş yakmadı mı dışını?

Arzı oynatmak için yeterken her adımı
Yanardağlar bulurken kül olmuş her yığın dağ,
O seni yıkmadı mı, o seni yıkmadı mı?
O eşsiz kahraman ki dünya ağırlığında:

On milyon bel iki kat olmuşken eğilmeden
Onda on beş milyonun boynu birden uzaldı,
Tanrı, peygamber diye nedir, kimdir bilmeden
Taptığımız ne varsa hepsi ondan şeklaldı.

Şeref rüyalarına dalan yeşil Çankaya,
Gölgesi baş döndüren bu sırrı anlat bize:
Nasıl yettin yıllarca onu barındırmaya,
Seni böyle ebedî kılan hangi mucize?

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL


-----
MUSTAFA KEMAL

İlk adam
Mavi gözlerle
Baktı toprağa,
Toprağın haritasını çizdi bayrağa
Allah değil
O yazdı
Yedisinden kız çocuğum
Hamur yoğurdu,
Yetmişlik anam çocuk doğurdu cephe için
İlk adam
Mavi gözlerle
Baktı toprağa,
Toprağın haritasını çizdi bayrağa
Allah değil
O yazdı
Alın yazımızı
Ninem
Saçına kına bağladığı bezle bağladı
Kan akan dizlerimi...
Geçti çıplak rakımlarıyla kavga yılları
Elimden tuttular
Şehrin geniş stadlarında toplananlar için
Bana şiir okuttular
Yeni doğanlar alkışladılar sözlerimi
İlk adam
Mavi gözlerle
Baktı toprağa
Toprağın haritasını çizdi bayrağa,
Allah değil
O yazdı
Alın yazımızı.

İLHAMİ BEKİR TEZ


-----
Aşağıdaki alıntılar da 29 ekim 1938'de yayınlanan Cumhuriyetin Şeref Kitabı'ndan. Çoluğa çocuğa birşeyler yazdırmışlar, en pespaye dalkavuklukları seçip basmışlar. Mesela:

*ATATÜRK'E

Hiç kimsenin ağzından , ne babam , ne annemden ,
Senden büyük bir varlık adını duymadım ben .
Beynime sığabilsen , seni anlasam biraz ;
Çünkü seni tarih te , ozan da anlatamaz.
...
Sana güneş mi desem , Tanrı mı desem sana ?
Ey Atam , kıvılcımlı gözlerinle bak bana.
Önünde eriyerek ışığına kanayım,
Beyaz bir çiçek gibi nurunla yıkanayım..

Göğsümü gere gere nasıl ufka haykırmam ,
Çünkü bütün dünyada en büyük insan Atam .
Yusuf Öner-5. sınıf

*ONUN DESTANI
Selanikten yüceldi ilahların bir eşi ;
Doğuşuyla kararttı gökte sanki güneşi ..
Türklüğü o kurtardı bir muhakkak ölümden ,
Ve böylece kurtuldu en büyük hak ölümden
...
Kurtulmalıydı vatan ..Doğruydu.. Fakat nasıl ?
İşte bu konuşuldu kongrede muttasıl .
Bütün millet bir olup sarılmalı silaha,
Kurtulmak , kurtarmakta hacet yoktu Allah'a!
...
M. Özdemir Ağat-Trabzon Lisesi

*ATATÜRK – CUMHURİYET
Bin dokuz yüz yirmi üç , yirmi dokuz ilk teşrin ,
Cumhuriyet kuruldu , hakkımız bayram yapmak .
Ey gökteki melekler , siz de göklerden inin ,
Yılda bir borcunuzdur , Cumhuriyete tapmak.
Remzi Kaygulu-Orta 1

*ATATÜRK VE CUMHURİYET
İçten gelen hislerle seslerle söylüyorum ,
bir Atatürk uğruna dünya yansın diyorum
Dumlupınar yarattı , ruhları yeni baştan
Her Türk kuvvet alıyor ruha doğan o baştan .

Cumhuriyeti kurdu Türkün kutsal elinde ;
Yaratmak , işte budur , Allahların dilinde.
Kalbimin bahçesinden lale, gül dereceğim
Her yıl cumhuriyetin yoluna sereceğim
Mahir Abdumlu-Lise 2

*HEYKELİN KARŞISINDA
Ufukta sonsuzluğu çizen kudretli bir el
Göklere yükseliyor ilah gibi bir heykel ,
Bu varlığın önünde bir dakika dize gel
Bu taş daha kutsaldır o kabenin taşından
Leman Çiçekdağı-Orta 3. sınıf
--------------------------------------------------------

*Daha çok var, ama şu alçaklıkla bitsin:

Muhammed büyük bir murşid, Aristo alemşümul bir filozof, İskender muhteşem bir asker, Bismark yaman bir siyasi, Lenin dehhas bir inkılapçı, Danton sehhar bir hatip fakat M. Kemal en üstündür
Suat Tahsin

  • Like 6

Share this post


Link to post
Share on other sites

İşte o zamanın sözde sistem adamlarıyla Üstad N.F.K'nin farkı, adamları sistemin gözüne girmek için her türlü yalakalık ve yalamalığı yapmışlar.

Bunlar bukalemun gibi insanlar oldukları için, o anki düşüncenin şeklini alır ve onu övmeye hatta burda olduğu gibi haşa bazı kişileri ilah yerine koymaya başlarlar.

Birçoğunu zaten daha önce duyduğum için şaşırmadım.

Reşat Nuri Gültekin'in Yeşil Gece isimli kitabını okursanız, bu şekilde sistemin istediği şekle nasıl geldiğini çok güzel bir şekilde anlarsınız.

Özellikle kitabın son bölümü çok ilgimi çekmiştir.

Sözde çok dindar(kitabın yazarına göre yobaz) olan kasabanın insanlarının nasıl yobaz olduğunu anlatıyor, hikayenin kahramanı gözünden.

En sonunda da, Cumhuriyet kurulduktan sonra bu insanların tam Cumhuriyet'in istediği şekilde giyim, kuşam, şekle büründüğünden bahsediyor.

Kitabın bazı yerlerini ve yazarın tıynetini beğenmeemde, bazı yerlerine hak vermemek elde değil.

Üstad'ın kitaplarında vurguladığı ham yobaz tabirini eleştiriyor, ve bu ham yobazların sistem değiştiği zaman, hemencik bulundukları düzenin rengini aldıklarını söylüyordu.

Bu Cumhuriyet döneminin sözde yazar kadrosunun birçoğu da, malesef bu zihniyette insanlardır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu şiirlerde, ilk etapta insanı sarsan putperest zihniyetin yanında benim ilgimi çeken 3 nokta daha var. Bunlardan birincisi Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Fazıl Hüznü gibi belli bir çıtayı aşmış, şöhreti yakalamış, iyi-kötü şair denebilecek kimselerin de böyle adiliklere tevessül etmiş olması. Bu şiirleri okuduktan sonra ben artık bu insanların şahsına hiçbir şekilde saygı duyamıyorum. Mustafa Kemal'in zaaflarla dolu bir beşer olduğunu bunların hepsi de çok iyi biliyordu. İkbal hevesiyle ahiretlerini feda edecek kadar çılgınn bir dalkavukluğa sarılmaları, şahsi açıdan, bu beylerin yeteneklerine rağmen kendi halinde bir köylü kadar dahi değere sahip olmadıklarını, ahlaksızlığın dibine vurduklarını işaret ediyor. Mesela Faruk Nafiz'in kantarın topuzunu bu ölçüde kaçırmasına daha fazla üzüldüm. Radyoda tesadüfen rastlandığında kanalı değiştirme arzusu uyandırmayan, alelade fakat dinlenebilen şarkılar vardır. İşte Faruk Nafiz de bence o türden şiirlerin yazanıydı. İyice olan kabiliyetine bu sindirilemez lekenin bulaşmasını istemezdim.

 

İkinci husus, şiirlerdeki vurguların İslami ıstılahın taklidiyle şekillenmesi. Ezan, Mevlid, Amentü, Peygamber, Allah, kader yazmak ve benzeri kavramlar; o sıralar Anadolu halkının sahip olduğu inançlarda karşılığı olan şeyler. Basbayağı İslami kavramları dalkavukluk mezesi olarak kullanma gereği hissetmişler. İki farklı açıklama geliyor aklıma, ikisinin de belirli ölçülerde doğru olduğuna inanıyorum. Birincisi övgüde son noktaya varabilmek istediklerinde İslami kavramları taklit etmenin ötesine geçecek başarıyı gösterememeleri. Bu hal, bence İslam'ın aslında bu milletin kanına kadar işlediğini gösteriyor. İslam'a küfrederken bile İslami kavramların çerçevesine hapsolmaktan kurtulamıyorlar. İkinci nokta ise, Kemalist rejimin tamamıyla İslami varlığımıza kastetmiş olması... İslam'ı kaldırıp, onun yerine alternatif olarak Kemalizm denen ne idüğü belirsiz, garip bir pozitivizm telakkisini oturtmak için yoğun bir propaganda takip edilmiş. İslam'ı kes, Kemalizm'i aynen o noktaya yapıştır... Fakat ne mutlu ki halkın bünyesi bunu kusuyor.

 

Ve üçüncü husus, bu küfür namelerini dizenlerin ikbal heveslerine birer birer erdiğini görüyoruz. Yani rejim onları bu iğrenç dalkavuklukları sebebiyle dışlamak yerine payelendirme yolunu tercih etmişti. İşte o karanlık geçmişten nefret etmek için bir sebep daha... Kimi 1938 öncesinde, kimi ise sonraki devirlerde olmak üzere Behçet Kemal Çağlar, Aka Gündüz, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç ve Kemalettin Kamu'nun millet vekilliği yapmış olması; Moiz Kohen'inse direkten dönmesi benim kanıma dokunuyor. Bu milleti temsil etme hakkını, bu çıldırmış dalkavuklara veren çarklardan iğrenmekte haksız mıyım?

Hmm şunu yazmayı unutuyordum. İlkokul çağındaki çocukların pek çoğunun alıntılanan herzeleri yazabileceğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Rejimin silahşörlüğünü yapan öğretmenlerinin, bunda belli ölçülerde payı olmalı. İlk devrelerde, kendini köylerdeki kanı kirletmeye adamış bazı öğretmenlerin ne gibi tahribatlara yol açtığı bildik şeyler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zavallı dünyanın tarih boyunca şahitlik etmekten tiksindiği alçakça bir durum… Yaratılanın yaratılmış olanlara tapınması, onları bir ilah olarak telakki etmesi… Kalbin ve aklın asla kabul etmeyeceği bu iğrençliği ancak kalpsiz ve akılsız olanların sindirebildiği bir gerçek. İnsana, hayvana, tabiata, taş parçalarına, paraya, güneşe, aya; akla gelebilecek, gözümüzün gördüğü her şey bir ilah, bir yaratıcı gibi kabul edilebiliyor. Bana göre bunların en akılsızcası yine de insana tapınmadır. Çünkü burada hayvan gibi tamamen farklı bir yapı, tabiat gibi esrarlı bir sır, güneş ve ay gibi ancak hayranlıkla seyredilebilecek ve haklarında bir takım yüzeysel şeylerin dışında çok fazla bir şey bilinemeyecek iki muhteşem var. Yani insana yabancı ve uzak şeyler. Ama insan… Kendisi gibi, aynı özelliklere, aynı yapıya sahip tanıdık bir şey… Demek istediğim; tuvalete giden, ağzından salya akan, nefesi kokan, sürekli ağrı, sızı çeken, hasta olan, ölen biri. Bu demek oluyor ki acz içinde… Çaresiz, eli kolu bağlı, başı ağrıyan, yürürken takılıp düşen bir yaratıcı!.. Tapılmış başka bir şey hadi neyse de işte bu gerzekliğin zirve yaptığı şey ne korkunç.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu şiirlerde, ilk etapta insanı sarsan putperest zihniyetin yanında benim ilgimi çeken 3 nokta daha var. Bunlardan birincisi Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Fazıl Hüznü gibi belli bir çıtayı aşmış, şöhreti yakalamış, iyi-kötü şair denebilecek kimselerin de böyle adiliklere tevessül etmiş olması. Bu şiirleri okuduktan sonra ben artık bu insanların şahsına hiçbir şekilde saygı duyamıyorum. Mustafa Kemal'in zaaflarla dolu bir beşer olduğunu bunların hepsi de çok iyi biliyordu. İkbal hevesiyle ahiretlerini feda edecek kadar çılgınn bir dalkavukluğa sarılmaları, şahsi açıdan, bu beylerin yeteneklerine rağmen kendi halinde bir köylü kadar dahi değere sahip olmadıklarını, ahlaksızlığın dibine vurduklarını işaret ediyor. Mesela Faruk Nafiz'in kantarın topuzunu bu ölçüde kaçırmasına daha fazla üzüldüm. Radyoda tesadüfen rastlandığında kanalı değiştirme arzusu uyandırmayan, alelade fakat dinlenebilen şarkılar vardır. İşte Faruk Nafiz de bence o türden şiirlerin yazanıydı. İyice olan kabiliyetine bu sindirilemez lekenin bulaşmasını istemezdim.

 

İkinci husus, şiirlerdeki vurguların İslami ıstılahın taklidiyle şekillenmesi. Ezan, Mevlid, Amentü, Peygamber, Allah, kader yazmak ve benzeri kavramlar; o sıralar Anadolu halkının sahip olduğu inançlarda karşılığı olan şeyler. Basbayağı İslami kavramları dalkavukluk mezesi olarak kullanma gereği hissetmişler. İki farklı açıklama geliyor aklıma, ikisinin de belirli ölçülerde doğru olduğuna inanıyorum. Birincisi övgüde son noktaya varabilmek istediklerinde İslami kavramları taklit etmenin ötesine geçecek başarıyı gösterememeleri. Bu hal, bence İslam'ın aslında bu milletin kanına kadar işlediğini gösteriyor. İslam'a küfrederken bile İslami kavramların çerçevesine hapsolmaktan kurtulamıyorlar. İkinci nokta ise, Kemalist rejimin tamamıyla İslami varlığımıza kastetmiş olması... İslam'ı kaldırıp, onun yerine alternatif olarak Kemalizm denen ne idüğü belirsiz, garip bir pozitivizm telakkisini oturtmak için yoğun bir propaganda takip edilmiş. İslam'ı kes, Kemalizm'i aynen o noktaya yapıştır... Fakat ne mutlu ki halkın bünyesi bunu kusuyor.

 

Ve üçüncü husus, bu küfür namelerini dizenlerin ikbal heveslerine birer birer erdiğini görüyoruz. Yani rejim onları bu iğrenç dalkavuklukları sebebiyle dışlamak yerine payelendirme yolunu tercih etmişti. İşte o karanlık geçmişten nefret etmek için bir sebep daha... Kimi 1938 öncesinde, kimi ise sonraki devirlerde olmak üzere Behçet Kemal Çağlar, Aka Gündüz, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç ve Kemalettin Kamu'nun millet vekilliği yapmış olması; Moiz Kohen'inse direkten dönmesi benim kanıma dokunuyor. Bu milleti temsil etme hakkını, bu çıldırmış dalkavuklara veren çarklardan iğrenmekte haksız mıyım?

Hmm şunu yazmayı unutuyordum. İlkokul çağındaki çocukların pek çoğunun alıntılanan herzeleri yazabileceğine inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Rejimin silahşörlüğünü yapan öğretmenlerinin, bunda belli ölçülerde payı olmalı. İlk devrelerde, kendini köylerdeki kanı kirletmeye adamış bazı öğretmenlerin ne gibi tahribatlara yol açtığı bildik şeyler.

 

Aslında değindiğin ikinci husus çok mühim bir konudur bana göre, Türkiye'de baktığın zaman adam açık açık İslam'a karşı olduğunu beyan eder, bu adam bir şekilde öldüğü zaman, bunun yandaşları İslam'a özgü bir kelimeyi kendi batıl davaları için kullanmaktan çekinmezler.

Üzerinde durulması gereken asıl mesela budur.

Pkk'lılar bile kendi ölülerine şehit diyorlar, komünistler kendi ölülerine şehit diyorlar, kemalistler kaza öyle, adamlar kendi batıl davalarına bu uğurda birşey bulamakdıkları için islama özgü bir kelimeyi kullanmaktan çekinmiyorlar.

Çok garip birşey ama, malesef aşırı din düşmanı yazarlara bile bakarsan bunu net bir şekilde görebilirsin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

sozcu-10-kasim-da-ataturk-u-konusturdu-3115357_4906_o.jpg

 

1vzrv7sb.jpg

 

Bunlarda yeni nesil kemalist yazarlar ve çıkardığı gazetenin 1.sayfa haberi;))

Share this post


Link to post
Share on other sites

1938 yılında CHP'nin öncülüğünde çıkarılan 'Cumhuriyetin Şeref Kitabı'ndaki şiirlerden bir demet sunmuş Trradomir. O malum kitap sadece şiirlerden oluşmuyor, güya o zamanki öğrencilerin Atatürk hakkındaki düşüncelerini, duygularını dile getiren yazılar da var. O yazılardan çok kısa alıntılar da ben yapayım...

 

''Ey Büyük Ata! Ey Tanrının oğlu. On yedi milyon yetiştirdiğin, yoktan varettiğin Türk gençliği(...)''

Kazım Ökmen Savur ilkokulu 5 inci sınıftan No. 76

 

''Dilerim ki Tanrı onu binlerce yıl yaşatsın, benim bütün ömrümü onun ömrüne katsın..''

Şükran Sarıbayraktar Giresun Merkez Necatibey İlkokulu S:5. No 513

 

''Ben Atatürkün çocuğu, yurdun ve ulusun kuluyum.''

Osman Özyurd Yalvaç Alemdar Okulu

 

'' Ulu Şefimizin gösterdiği yollardan yürüyelim. Onun yolu bizi yalancı ahret cennetine değil, hayata kavuşturacaktır.''

A.Tercan

 

''Yıldızlı gecelerde gök, senin, öncesiz bir tapınağındır.''

Nuriye Konar Uşak Ortaokul.

 

''Altı yüz yıllık köhne bir maziyi yıkarak, yerine enerjik bir Türk nesli yaratmakla, eşsiz ve kutsal bir çığır açtınız.''

Melek Özden Ortaokul Gümüşhane.

 

''Tabiatın en büyük eseri Atam!''

İbrahim Oral Ünye Ortaokul.

 

''Ey Büyük Türk (...) senin büyüklüğüne, hakikat yıldızı ve kurtuluş ilahı olduğunu bütün aleme haykırayım, anlatayım.''

Şenal Bindal Zonguldak Ortaokulu

 

''Yolumuzu açan odur, o her benliğin üstünde olan, bizi ölümlerden kurtaran, uçurumlardan alan, kalbimize ışıklar dolduran, erkinlik ve devrim Tanrısıdır.''

Yusuf Çam Ünye Ortaokul

 

Şimdilik bu kadarı yeter... Ama bu ve benzeri rezillikler o kadar çok ki, şaşırıp kalırsınız... Buraya çok az bir kısmını aldığım halde, durumun ne olduğunu az çok tahmin edersiniz. Bu bilgiler öyle Atatürk düşmanlarından alınma değil, bizzat CHP'nin 1938 yayınından alınan bilgilerdir.

 

Bir de 1933 yılında devlet matbaasından 'Osmanlı İmparatorluğundan... Türkiye Cümhuriyetine. Nasıldı? Nasıl oldu? 10 ' kapağı ile çıkarılan bir kitap var. Ah o kitap içerisinde neler var, neler? Mevlana ve semazanlara şarlatan, Ümmedi Muhammed'e ümmet leşi... Ve daha neler...

 

Evet, bu meseleler böyle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Celal Nuri Beyin de bir Amentüsü vardı:

 

Inandım, iman getirdim Halk Fırkasına (CHP), Halk Fırkasının mebuslarına, mebusların yapacağı kanunlara, naşir-i efkarı olacak (fikrini yayacak) gazetelere, inanıp inanmayanlar için er-geç bir yevm-i sual (sual günü) geleceğine inandım.[1]

 

Atatürk Marşı

 

Tanrı gibi görünüyor her yerde

Topraklarda, denizlerde, göklerde;

Gönül tapar, kendisinden geçer de

Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.

 

Babasından önce onun adını

Öğretiyor oğluna Türk kadını

Ondan aldık yaşamanın tadını

Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.

 

Halil Bedii Yönetken

 

Ali Hadi imzalı Gazi başlıklı şiirin son iki mısrası şöyleydi:

 

Her yaptığın iş harikadır, her sözün ayet,

Kavmin olalım, sen bize, din eyle inayet!

 

Din istemeyiz öyle Arap felsefesinden,

Gazi ! Bize bir din de yarat Türk nefesinden!..

 

[1] Kelebek Mecmuası, sayı 25, sayfa 11.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Trradomir Atatürk Mevlidinin bulabildiği kısmını eklemiş... Ben de tamamını ekliyorum...

 

Yurdu halkı her kim ol evvel ana
Her işi asan ede Allah ona
Millet adın zikredelim bir kere
Vacip oldur cümle işte Türklere
Şevk ile «Türküm» dese bir dem lisan
Dökülür cümle hüzün misli hazan;
ismi pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâdâ erişir «Türküm» diyen
Mağra devri anda evler vâr idi;
Türk yetişkin başkalar barbar idi.
Kim ki hakkı sevdi ikrar eyledi:
Dil, yazı, ev.. Cümle ol vâreyledi.
Rehberi irfan olan Türkü tanı
ilk koşan o ilk sapâna hayvanı.
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Can verin tek isteyin Türke hayat.
Ey azizler işte başlarız söze:
Bir vasiyet kılarız illa size
O! vasiyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte.
Genç nesil irfanı müzdat eylesin
Halka ersin halkı irşat eylesin.
Halka anlatsın ki Türktür tacidar.
Türke Türk kaldıkça imkân, hamle var.

Haktaâlâ çün yarattı Türkü ilk.
Dedi: Üç kıt'ada olsun olan mülk
(Mustafa) nurunu alnına kodu
Bil (Kemal) in nurudur bu nur dedi.
Kıldı nur ilk Türkün alnında karar.
Kaldı anın ile nice rüzgâr.
Gayrisiyle Türkte oldu böyle fark
Nura garkoldu bu yüzden garbü şark
Kim ki Türke bâş olur hasmın kırar
Bilki ol nur etmiş alnında karar
İşbu nur ile olur gafil reşit
Hânü hakan bay gedâ cümle şehit
Ermek üzere Mustafanın nuruna
Hamle eyler can verir yurt uğruna.
Bir alnından bir alma kaydı ol
Cengizin Timurun alnındaydı ol
Fatihin alnında raksan oldu
Sanma hiç bir anda noksan oldu ol
Erdi umman üzre Hayreddine
Yine oydu yine oydu yine ol
Her büyük alnına nur-u şehap
Türke her zülmette meş'al, mahtap
Mümkünü yok başka kavme aline
Gezdi işbu nur alından eline
Geçti böyle nice ay nice sene
Vakt erişti Bin sekizyüz seksene
Geldi çün ol rahmeten lil âlemin
Gitti nur anda karar etti hemin
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Mustafayı ba Kemal'e esselât
Ol Zübcyde Muştalanın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dür dânesi
Gün gelip oldu Rızadan hamile
Vakt erişti haflaü eyyam ile
Muştalanın gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belirdi gelmedin

Zulmet içre kaynayıp gitmişti Türk
Sanasın ol nuru kaybetmişti Türk..
Dedi gördüm ol habibin ânesi
Bir aceb nur kim güneş pervanesi
Berk urup indi yatağa nagehan
Gökleredek nur ile doldu cihan
Nurdan bir parmak açü bahredek
Oldu Asya kıt’ası birden döşek
Piri tarih tuttu elden yat dedi
Gökle bir gök bayrak hali vâr idi
Tatlılaşü birden umman sulan
Hcrbiri bir yıldız almış tuğları
Zatar oldu allı serden geçtiler
Atları ummânı birden içtiler
Yer kesilmiş suyu geçti ordular
Birden etrafımda növbet durdular
Bildim anladım ki ol halkın beyi
Eyledi tasmim cihana gelmeyi
Doğrulup yerden şehitler saf saf
Kabe misli kıldılar evim levaf
Yarılıp çıktı dıvardan nagehan
Geldi üç hatun bana oldu ayan
Çevre yanıma konup konuştular
Mustafayı birbirine muştular
Biri Yavuz, biri Fatih biri Timur ânesi
Dediler eşsiz bunun dürdanesi
Bu senin oğlun gibi kadri ccmil
Bir anaya vermemiştir ol Çelil
Muştalanın Mustafası doğmada
Müjde kim Türkün atası doğmada.
Bu gelen Türk'ün yeni imkânıdır
Bu gelen insanların insanıdır.
Ger dilersiz bulasız şevkü nccât
Mustafayı bâ kemale esselât
Der Zübeyde çünkü vakt oldu tamam
Kim vücudc gele ol hayrülenam

Susadım gayet hararetten kati
Eyledim ret cam dolusu şerbeti
Kupkuruydu bende ol lahza ağız
Geldi Temris etti ikramı kımız
İçtim anı oldu cismin nûra gark
Nûr ile beynimde yokdu zerre fark
Geldi bir bozkurt ayağıyle reyan
Arkamı sıvâdı kuvvetle hemân
Seyrederken dört yanım hayranü lâl
Şemsin emsâli tulu etti Kemal
Türk elinde ruhlar oldu şâdüman
An olup eşya bile bulmuştu can
Cümle zerratı vatan etti seda
Çağnşuben dediler ki merhaba
Merhaba ey yâr merhaba
Merhaba ey baş halâskâr merhaba
Merhaba ey Türklüğün matlubu sen
Mprhaba ey milletin mahbubu sen
Merhaba ey canı canan merhaba
Merhaba ey derdi derman merhaba
«Merhaba ey asi millet melcei»
Merhaba ey inkılâplar menşei
Gözleri göz alnı hem bedri münir
Ey kamu düşmüşlere sen destigir.
Ey gönüller derdinin dermanı sen
Padişaha karşı halk fermanı sen
' Ger dilersiz bulasız şevkü necat
Can verin tek Türke ram olsun hayat
Çünkü doğdu tarihin bir tanesi
Cümle fatihler olup pervanesi
Birbirine müjdeleyü her melek
Raksa girdi şevkü şâdmdan felek,
Şevk ile yahşiye döndü her yaman
Hayrete düştü Zübeyde ol zaman
Gördü gitmiş ol havatin kimse yok
Görmedi oğlun tazarrû laldı çok

Artacaktı büsbütün derdi yası
Gördü kim bir köşede Türk atası
Kırmızı bir bezde görmüş bir beyaz
A'nı takbil i'le kılmış serfiraz
Debreşir dudakları söyler kelam
Anlıyamazdım ne derdi ol hümam
Kulağım ağzına verdim dinledim
Söylediği sözü ol dem anladım
Derki, ey bayrak yüzüm tuttum sana
Milletim gelsin hemen benden yana
Halka bağlayıp gönülden himmeti
Der idi «vâ Milleti vâ Milleti.»
Halka verdi tıfl iken eyyamını
Sen kocaldın anmıyorsun namını
Ger dilersiz bulasız halktan necat
Atatürk'e Atatürk'e esselât
Doğduğundan geçti beş on yıl zaman
Kargalardan hıfzedem derdi hemen
Dayısının tarlasında baklayı
Memleketten kara kuvvet kovmayı
Ol zamandan eylemiş talim meğer
Mustafayı Harbiyeye verdiler
Hâzırolsun millete imdat için
Hırsa geldi orda istibdat için
Uykusuz kaldı hürriyet aşkına
Tam erişti orda millet aşkına
Namını hakketti tam buldu Kemal
Aklına koymuştu labüt ihtilal
Gün begün ol ilmine ilm ekledi
Hizmet üzre tam zamanı bekledi
Sabrı Eyyub üzre sabretti müdam
Ta ki gün gelsin ve vakt olsun tamam
Ger dilersiz bulasız şevkü necat
Azmedin de Türke ram olsun hayat
Ehli iz'an farkedü'ben şaşalar
Harba girdi Tal'at Enver paşala

Kahra soktu nara koydu milleti
Padişahın yoktu zerre kıymeü
Topla zırhlıyla revan oldu yola
Girmek üzre üç hasım İstanbul'a
Hasta inan Türk'ü kahra geldiler
Vahü eyvah Seddibahre geldiler
Almanı Osmanlısı âmirlerin
Şaşurûben düştüler acze hemîn
Mustafa mîri alaydı ol zaman
Sabrı bitti fiyle başvurdu heman
Türk olan tam Türk olan tek âmir o
Türk eriyle mucizata kadir o
Bîkararlık ellere tasmim ona
Ettiler hem orduyu teslim ona
Baş bulunca aslen oldu her nefer
Türk kazandı en sonunda tam zafer
Sanma ibret aldılar da kandılar
Sürdüler ordan ora kıskandılar
Vaktü saat ermemişti dinledi
Nerde bozgun varsa gitti önledi
Müttefikler pes dedi mağlup olup
Ali osmanın günü etti gurup
Son hafidi çıktı korkak hem deni
Padişahın en laîn en miskini
Döndü düşmanlar elinde bir kula
Üç hasım birden girip İstanbul'a
Şurda burda yok yere kan eyledi
Şehri masum Türk'e zindan eyledi
Ağlar oldu Türk olan büyük küçük
Cümlenin bahtı siyah boynu bükük
Bir seda yok diyebilsin doğrulun
Kcrbelâ efganı var Islanbulun
Bitti her şey zannedip kabrin eşen
Bitti her şey zannedip hainleşen
Payitahtın kaç münevver insanı
Bilmiyordu hangi kan Türkün kanı

Coştu mu her kudretin üstündedir
Düşmanı kahreylemek kastindedir.
Zerre toz kondurmıyan iymanına
Bir tek insan vardı halkı âşinâ
Eır siyah efkâra delmiş her kafa
Halkı hakla bir görürdü Mustafa
Tam zamandı ihtilâl intacına
Halk denen hakkın erip miyracına
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Can verin tek isteyin halka hayat
Gel berü ey aşk oduna yanıcı
Kendüyü mâşûka âşık sanıcı
Dinle miyracı Kemali sen ayan
Aşık isen aşk oduna durma yan
Aşka ermişsen eğer şekvayı kıs
Bin dokuzyüz on dokuz onbeş mayıs
Vakti miyraç vuslatı halkın demi
Rehberi yok hem Bürâkı bir gemi
Hem kuşanmak istemez hülle kemer
Sırma rütbe oldu birden derbeder
Söktü birden vurdu ânı yerlere
lytibar halktı rütbe erlere
Bekliyordu halk onu bahtı siyah
Anlayuben hali ol bahri siyah
Dedi ulaş millete ya Mustafa
Muntazırdır anda eshabı cefa
Kimde kim aşkın nişanı vardürür
Akibet maşuka anı erdürür
Çalkanıp dört beş gün ol şahı harem
Geldi Samsuna hemen bastı kadem
Anladı kim bitti her şey arkada
Marifet halkın habibi olmada
Ger dilersiz bulasız şevkü necat
Can verin tek isteyin halka hayat
Mustafadan önce sultâna söven
Halkı hakla bir tutup her dem öven

Şehri terkle bir münasip dağ bulan
Halka âşık sulatana âsi olan
Erlere ol payitahtı bîhaya
Köhne devlet derdi: «Bâgî, eşkiya»...
Eşkiya ervahı karşı geldiler
Mustafaya izzet ikram kıldılar
Sânasm kim kan ve candan ses gelir
Hem Dadaldan hem Kozandan ses gelir
«Gel aman gel, gel aman er oğlu er»...
Coşturuben sazını «Köroğlu» er
Terceman ehli cefanın aşkına
Türkü söyler Mustafanın aşkına
Sultan hain Bey sapıtmış çete var
Vakit tamam fırsat tamam hoş geldin
İstanbul'dan riya müdara çıkar
Sen geldin orada hakka eş geldin
Israfilin suru sesin bu sabah
Emrindedir Yunus, Seyrani, Emrah.
Dağdadır ben gibi binlerce gümrah
Başını kaybeden halka baş geldin.
Köroğlu hayranın her eroğlu er
Emrinde bu millet dünya tepeler
Uzat parmağını çöksün tepeler
Oğlum ustam ağam hoş geldin.
Her biri kutluladı miyracmı
Dediler «Giydin saadet tacını»
«Yürü kim meydan şenindir bu gece
«Sohbeti türkân şenindir bu gece
«Ermedi evvel gelen bu devlete
«Kimse lâyik olmadı bu rifate
«Ruhu halka ermek üzre gel beri»
«Sahibi mevlût Süleyman Rehberi
«Rahı aşkda kim sakınır cânını
«Ol kaçar görse gerek cananını
Bîhurufü lafzü sayt ol ruhu halk
Mustafaya söyledi kim ver kulak

tyice bil mahbubû matlubun benem
Sevdiğin can ile mağbudun benem
Gi'ce gündüz durmayıp istediğin
Nola kim görsem cemalin dediğin
Gel habibim sana âşık olmuşum
Kendimi ben sana bende falmışım
Zâtıma mir'at edindim zatını
Bile yazdım adım ile adını.
Ol sevinçten sığmaz oldu kâbına
Hali arzetti yakın ahbabına
Dediler ey kıblei muhtacı halk
Kutlu olsun sana bu miyracı halk
Milletin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Mustafaya Mustafaya esselât
Emri halkü hakkı intaç içre o
Kaldı gitti gayrı miyraç içre o
Rah ile rehber hemen kaynaştılar
Her cihetten düşmana ulaştılar
Mucizata döndü her bir arbede
Arşa emsal oldu ol Kocatcpe
Debredicek dudağın ol mâhveş
Deprenirdi gökte hem ay hem güneş
Harta üzre ol şuâmdan gece
iğne düşse bulunurdu ey hoca.
Sadrı nurundan karanlık giceler
Harbe yürürdü yiğitler kocalar
Doğduğu gün bahre dönmüş parmağı
Kastedermiş Akdenize varmağı
«Akdeniz! Bu, ilk hedeftir ordular!»
Ordular da kuş misali vardılar
Baş bulunca aslan oldu her nefer
Türke erdi lam zafer eşsiz zafer.
Düşmanından kurtarınca ulusu
Baktı hâle bu ulular ulusu

Baktı Türk'ün mülkü hem baptı harap
Anladı kim çare tekti inkilâp
Türkte kan iyman cesaret bibedel
Aldı garptan her ne var gerçek güzel
Kalkolup dîne dehalet eyliyen
Hırsına iymanı âlet eyliyen
Gaspeden halkın o gün neyse van
Bir takım âyet, hadis simsarları
Dini ihlâl eyliyorlardı heman
Ol laiklik öyle çıktı ol zaman
Din ve halk kalsın deyü salim beri
Her kesin vicdanı hür andan beri
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Mustafaya Mustafaya esselât...
Gel berü ey sahibi aşkü vefa
Gel beni ey kalbi irfanü sefa
işbu firkat sözünü gûş edelim
Derd ile ah eyleyüp cûş edelim
Akıtalım gözümüzden yaşları
Tazelensin bağrımızın başları
Ağlayup anm için görmez olan
Milleti bir çehrede oldur gören
Her kim ol insan için yaş indire
Yaşı halkın cümle derdin söndüre
Adet olmuştu Celâle her seher
Bir haber salmak «Eyi hayrülbeşer»
Ağlayu ağlayu ol derdli Celâl
Saldı eshab içine bir gün melâl
Susalım biz söylesin Aşık Ömer
Kim bu vezn ile verilmez bu haber:
Yok gayri bizlere uyku dönek vay
Kime bel bağlıyak kime dönek vay
Vay amansız ecel alçak felek vay
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Dereler denizler çağlar ağlayıp

En büyük en güzel en yiğit kayıp
Rabbim de göz yaşı dökmezse ayıp
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Atan gitti millet başın sağ olsun
Ölümü devr açsın yeni çağ olsun
Dağlar birer birer yanar dağ olsun
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Bakışları şimşek gibi çakardı
Yarını görürdü düne bakardı
Kürsüye çıktı mı arşa çıkardı.
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Bizdendi sevinçi bizdendi derdi
Biz uyurduk o bizleri beklerdi
Uyudu nöbeti bizlere verdi
Türklük yüreğim dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Dönmüş denizler göz yaşı tasına
Dünya ortak çıkmış Türk'ün yasma
Her evden bir ölü çıkmışçasına
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Gitti her ocağın söndü alevi
Yeryüzü dediğin bir ölü evi
Cihan türbe olsa almaz bu devi
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Kaybını yıldızlar bile bileler
Kırıla kanatlar düşe yeleler
Kurt kuş duyup cenazesin kılalar
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Gök düşsün toprağa toza belensin
Gece mezarına yıldız elensin

Şehitler doğrulsun nöbet dolansın
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Dünya hem kabr olur hem onu gömer
Yıldızlar kandildir semalar kemer
Sus boğulayazdm sus Âşık Ömer
Türklük yüreğini dağlasın gayri
Cihan da bizimle ağlasın gayri
Ruhu Türkten ta ebet ayrılmaya
Yoktu hacet bir vasiyet kılmaya
Tek halife tek münasip arkadaş
Millet ehliyetli hem seçmekte baş
Geldi derhal meclisi davet günü
İttifakla müntehaptı İnönü.
Vardı kürsüye yerini yerini
Hali gördü ol Atanın yerini
Derd ile ah eyleyüben ol zaman
Doldu meclisin içi zârü figan
Meclise nazırdı ruhu Mustafa
Bîhurûfü lafzü savt etti nida:
«Türkte cevher işledim yıllarca ben»
«Biliniz; her biriniz bir parça ben.
«Kalbolundum hep size hiç kalmadım
«Ölmedim ben ölmedim ben ölmedim
Her birin ruhu gün güş eyledi
Şevkü şâdiye erip cûş eyledi
Başka fanilerle farkı gördüler
înönünde Atatürk'ü gördüler...
Ger dilerseniz bulasız şevkü necat
Atatürk'e Atatürk'e esselâL
Ankaralı Aşık Ömer (Behçet Kemal Çağlar)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...