Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
NFK-Fan

Ayın Kitabı-Şubat 2013: Yeniçeri

Recommended Posts

Selamlar,

 

Değerli kullanıcılarımız, Temmuz 2012 ayından bu yana Üstad'ın farklı dallarda kaleme alınmış 7 eserini değerlendirdik. Üstad'ı kendi eserleriyle tanıtma hedefine 7 aydır hizmet eden Ayın Kitabı aktivitemiz, bu ay da devam ediyor. Aktivitemizin şubat 2013 ayağında, Üstad'ın tarih yorumculuğunu yakından görebileceğimiz bir eser belirledik. 8. kitabımız, Yeniçeri adlı eser olacak.

 

Pek çok tartışmanın merkezinde bulunan bu eser hakkındaki görüşlerinizi, sorularınızı ve sizce en vurucu olan bölümleri bu başlık altında paylaşabilirsiniz.

 

--- Önceki Kitaplar ---

* Ocak 2013 - En Kötü Patron

* Aralık 2012 - Aynadaki Yalan

* Kasım 2012 - Benim Gözümde Menderes

* Ekim 2012 - Reis Bey

* Eylül 2012 - Bir Adam Yaratmak

* Ağustos 2012 - O ve Ben

* Temmuz 2012 - Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bundan 643 yıl evvel(1326) bir gün,Suluca Karacahöyük bucağının baktığı ovada bir toz bulutu...Toz bulutu,Hacı Bektaşi Veli dergahına doğru ilerliyor.

Bulut yaklaşınca birşey belirdi:

40-50 atlı...En önde,yağız atlara kurulmuş tuğ taşıyan birkaç öncü...Arkalarında ve beyaz bir küheylan üzerinde,haşmetli ve başbuğ kıyafetli biri...En arkada da maiyet atlıları...

O anda,dergahın içinde,kıbleye karşı zikirle meşgul Hacı Bektaşi Veli'nin hiçbir şeyden haberi yok...

Alay dergahın kapısına gelince öncüler hemen attan inip tuğları yere diktiler.

Bir nida:

-Sultan Orhan Gazi,Hacı Bektaşi Veli'nin ellerinden öpmeye geldi!

Hacı Bektaşi Veli kapıda...Dudaklarında ince bir tebessüm,genç devletin ilk teşkilatçı ikinci padişahına bakıyor.

Orhan Gazi, besmeleyle sağ ayağını atarak içeriye girdi.Uzun,etraflı,derin ve içten bir konuşma...

Orhan Gazi,Şeyhin ışık saçan yüzüne bakıp dedi:

-Bu uzun yoldan, size, devletimize ve ordumuza dua etmenizi dilemek için geldim.Yanıma da yeni teşkil ettiğimiz askerlerden birkaçını aldım.

-Dualarım sizinle...İnşallah zahmetiniz boşa çıkmaz.Göreyim,beraber getirdiğiniz yeni askeri...

Dışarıya çıktılar.Orhan Gazi'nin işaretiyle,kılıkları ve edaları öbürlerinden ayrı,bir arada duran birkaç asker koşup Şeyh ile sultanın karşısında saf bağladılar.

Şeyh bunların yüzüne baktı:

-Maşallah!Ne güzel,ne civan kişiler!..

Ve ilerleyip sağ elini bunlardan bir tanesinin başına koydu:

-İsimleri "Yeniçeri" olsun...Allah yüzlerini ak,pazılarını güçlü,kılıçlarını keskin,oklarını vurucu,kendilerini daima düşmana galip eylesin..."

 

(9. Baskı sayfa 15-16)

 

Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin duasıyla teşekkül etmiş olan bu ordu 500 yıl İslam adına kılıç salladı. Balkanlarda,Kafkaslarda,Kırımda şu anda müslümanlar yaşıyorsa bu ordunun askerlerinin ve komutanlarının(osmanlı sultanları,sadrazamlar,vs,..) ilayı kelimetullah sevdalarından dolayıdır. İslama hadim olmaları sebebiyledir. Allahu Tealaya cc ve Rasulune sav aşık oldukları içindir. Maalesef ki Üstadın Yeniçeri adlı eserinde de tafsilatlı olarak anlatıldığı üzere zamanla bu teşkilat içerisinde yanlış giden durumlar olmuş ve neticede sultan 2. Mahmud tarafından bu teşkilata son verilmiştir. Hacı Bayramı Veli Hazretleri bir ehli sünnet büyüğüdür. Günümüzde kendisinden nemalanan zihniyete şaşmamak elde değil. Madem Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinden dem vuruyorsun, hazret 5 vakit namaz kılardı sende namaz yok, oruç tutardı sende o da yok, ama lafa geldi mi nasıl ki Hazreti Ali kv yi takip ettiklerini, sevdiklerini iddia ettiklerini söyleyip, yaşantı olarak alakasız bir görünüm arzediyorlarsa aynı durum Hacı Bektaşi Veli Hazretleri için de geçerlidir...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çaldıran Seferi esnasında...

 

Yavuz,sabah namazından sonra,güneş ufukta pırıldarken yeniçerileri topladı.Yüksekçe bir yere çıkıp askere hitap etti:

-İşittik ki,seferin yorgunluğu canınıza tak etmiş.Evleriniz çoluk-çocuğunuz gözlerinizde tütmeye başlamış.Doğru mu?..

Yeniçeriler bu suale "evet" dercesine,tutuk bir tavır aldılar.

Yavuz,sesini büsbütün yükseltti:

-Ben size,cedlerimin tahtına çıktığım gün artık rahat yüzü görmeyeceğinizi söylemedim mi?..Peşimden geleceklerin çile çekmeye hazırlanmaları gerektiğini,gaye yolunda nefs ve şahıs arzusu diye bir şey tanımadığımı bildirmedim mi?Halbuki siz,aylardır gezip tozduğunuz halde düşmana rastlamadığınız için birden bire gevşemiş,pelteleşmiş,artık cefaya katlanamaz hale gelmiş bulunuyorsunuz!Üstelik,sizi bu cefaya süren Padişahınızı baş tacı edeceğiniz yerde,onun çadırına kurşun sıkacak kadar alçalıyorsunuz!İşte,size emrediyorum!

Yeniçeriler kulak kesilmiş,Yavuz'un kelimelerini tek tek içiyor...

-Size emrediyorum!Yol açık,siz de serbestsiniz!Evine dönmek,karısının yanına gitmek isteyen,kadın etekliğinin dibine çömelmek dileyen,buyursun,dönsün!Benimle beraber gelmek isteyen,gaye uğrunda her fedakarlığı göze alan da ardımca gelsin!

 

(sayfa 31-32)

 

Yavuz Sultan Selim Han'ın verdiği bu balans ayarı ile Yavuz devrinde doğuda, Kanuni devrinde ise hem doğuda hem batıda yeniçeri ordusu arka arkaya hepsi destanlık çapta zaferlere imza attılar. Yavuz Sultan Selim Han Osmanlı sultanları içerisinde gerçekten ayrı bir yere sahip. Maneviyatı da malumunuzdur ki ileri seviyede. Ölüm döşeğindeyken Hasan Can'ın "artık Allahla olma vaktidir hünkarım" sözleri üzerine, yatağından doğrulup "sen bizi bu zamana kadar hangi hal üzere gördün ki şimdi bunu söylersin" demesi Allahu Tealadan bir an bile gafil olmadığının en büyük delilidir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dünyada ilk teşkilatlı, mesleki orduyu temsil eden Yeniçerilerin işe nereden başlayıp işi nerede bitirdiğini göstermek ve bunun ruhi ve içtimai müesseselerini göstermek için yazılmıştır.

(Başlarken)

 

1942 yılında, kendi kurmay dairesindeki makam odasında Mareşal Fevzi Çakmak 'la karşı karşıyayım.

Mareşal masasında duran bir kitabı bana uzatıp:

- Bunu gördün mü? dedi., İngilizlerin yeni bir eseri...

Kitaba baktım:

- Hayır paşam haberim yok!!!..

-Yeniçerilik üzerine bir tetkik ve fikir eseri...

-Çok alakaya değer bir kitap..

- Evet çok alakaya değer. Her şeyden evvel sana sorayım; Yeniçeriliğin lağvını doğru mu bulursun, yanlış mı?

- Bu fevkalede deri ve girift bir dava paşam, dedi; ben her şeyden önce Yeniçeriliğin malum hale getirilmesinin , o hale mani topluca fikriyat ve murakabesinin doğru bulurum. İş o hale gelince de Ocağı kökünden kazımayı zaruret kabul ederim.

- Meraşal kitabı uzatarak şu cevabı verdi:

- Bu kitap diyor ki, Türkler en büyük hatalarını Yeniçeriliği kaldırmak suretiyle göstermişlerdir. Ocağın içine girip ruhuna nüfuz edecekler ve onu yıkmak değil, düzeltmek yolunu arayacaklardı... Son derece alaka uyandırıcı bir tez kitabı... Tercüme ve neşrettireceğim.

Mareşale dedim ki:

- Bu tezleriyle İngilizler demek istiyor ki, Türklere düşen borç, Tanzimat arifesinde kör bir taklit hareketiyle Batılıları benimsemeye kalkışıp tereddiye uğramış kendi eski müesseselerini yıkmak ve böylece mesnetsiz kalmak yerine, öz bünyelerini zaman ve mekanın aydınlığında ıslah etmektir.

 

Üstad bence burda kitabın ana fikrini, özünü okuyucuya vermektedir.

Üstadın hemen hemen bütün davalarında olduğu gibi, Yeniçeri davasında da, kullandığı Üslup, körü körüne taklitçilikten ziyade kendi iç bünyesinden günün şartlarına göre, kendi ihtiyacını kendi bularak ıslah etmek o olmuyorsa da, aynı şekilde yerine kurulması düşünülen ordunun da, aynı bunun gibi köklere bağlı olması gerektiği ve yeniçeri ocağına böyle bir ordu kurulduğu zaman kibrit suyu dökülmesi gerektiğini açıklıyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Son Söz...

 

Beş yıldır bir türlü kaldırılamayan Yeniçeriliğin köküne kibrit suyu dökmek için tek çare olarak Meraşal Fevzi Çakmak'a verdiğim şu cevabı hatırlıyorum:

 

''-Nasıl çivi çiviyi sökerse,Yeniçeriliği kökünden bozmak için de,bir kerecik Yeniçeri olmaktan başka çare yoktur.Fakat iman,ahlak,fikir ve adalet sahibi bir Yeniçeri.''

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

"üçüncü murad 1003'de 20 yıl 8 ay saltanat sürmüş olarak 50 yaşında öldü. Din alimleriyle şairlerin hamisi ve lütufkarı, kendisi de özenti şair olan bu padişah, bir Avrupalı tarihçiye göre, o zamana kadar gelen hükümdarlar arasında kadınlara ve kadın nüfuzuna mağlup sultanların ikincisidir. İlki babası Sarı Selim, ikincisi de o...

 

.................

 

padişah adına sürülen peylerle cariye alım-satım piyasası misillerle yüksltilirken, biçare üçüncü murad her an visal hayatı yaşamanın neticesi, sara illetine tutuluyor ve bütün bunları idare eden harem kahyası canfeda hatun, beynini genç kızlara sülük gibi emdirdiği bomboş ve posalaşmış bir padişah arkasından koca imparatorluğu dilediği ellere teslim ediyordu."

 

siz ne düşünürsünüz bilmiyorum ama arkadaşlar ben bu cümlelere katılamıyorum. 3. Murad gibi bir sabah namazını kılamadığı için pişmanlıktan dolayı "Uyan ey gözlerim gafletten uyan" mısralarının şairi Osmanlı sultanına karşı bu ifadeleri abartılı buldum. Keza oğlu 3. mehmed için de geçerli bir durum. ben katılmıyorum ve okurken de keşke bu satırlar bu kitapta olmasaydı diye içimden geçirdim.

 

 

http://www.youtube.com/watch?v=Y42PoJ71PKk

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Devletin kuruluşundan üç buçuk asra yakın bir zaman geçmiş, yeniçeri kendi öz vatanının düşmandan beter işgalcisi olarak türlü şenaatler göstermiş, fakat bunlardan hiçbiri genç osman faciası önünde, sineğin devekuşuna nispeti kadar bile olamamıştır. genç osman faciası, zehirli ve irinli ecnebi kanıyla beslenmiş bir ordunun türk namusuna sürdüğü ebedi bir lekedir."

 

Genç Osmanın hem de kendi ordusu eliyle şehid edilmesi gerçekten kara bir lekedir. Adnan Menderesi de kendi ordusu şehit etmedi mi?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kitabı okuyanlar dikkat etmişler midir bilmiyorum fakat, ben okuduğum zaman ilk dikkat ettiğim konulardan birisi de, Yeniçeri zulmünden çok çeken ve en sevdiği kişileri Yeniçeri sırtlanların önüne atan bir padişahın, yani 4.Murat'ın daha sonra yaptıkları, Üstadın anlattıığı dile insanı gerçekten dehşete düşürüyor.

Yeniçeriden daha fazla yeniçeri olmuş bir padişah portresi çıkıyor.

Ben bu bölümleri okuduğum zaman ne yalan söyleyeyim bu padişaha karşı içimden Yeniçeriler bunu da keşke öldürselermiş diye geçirmedim deği.

Bilmiyorum sizde öyle bir düşünce oluştu mu?

Bende oluştu da...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eserimizin birkaç yerinde dokunduğumuz gibi,Yeniçerilik davasında yapılacak şey,ikinci bir Yeniçeri halinde ona musallat olmak değil,onun derisi içine ve ruhuna girerek ıslahına gitmekti.

 

.........................

 

Aslında bütün bir ruh,anane ve mana ocağı olan Yeniçeriliğin, kötü numunelerini baştan başa kırıp geçirdikten sonra,aynı isim altında,zaman ve mekana hakim usuller ve aletlerle techizatlı,kalbi ve maddesi yeniden zapt ve fethedilmiş bir ocak haline getirmek,yahut,ismi ne olursa olsun,karşılığında böyle bir ocak kurmak lazımdı.

 

Böyle yapılmadı ve geçmişte Altın Orduyu kuran Türk cemiyeti,Batı ordularının dış kopyasına muhtaç bir ruh fakirliği içine atıldı.

 

İşte Tanzimatın sadece askerlik planından kıymet hükmü!

 

(sayfa 280)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yeniçeri kışlasının içinde bir cehennem cümbüşü cereyan ediyormuş gibi, alev alev devrilen kalasların ışıkları duvarları aydınlatıyor. Bu duvarlarda 5 asırlık Ocağın devir devir düşmandan aldığı sancaklar, armalar, türlü silahlar göze çarpıyor ve bu tarihi hatıralar önünde, hiçbir fikir sahibi olmaksızın, aynı vahşetle, devletin başta kurucu ve sonra kurutucu askeri çalı çırpı gibi ateşe veriliyor, ayyuka yükselici feryadlara aldırılmıyordu.(S-290)

 

 

MENFİ MANASIYLA YENİÇERİ VE YENİÇERİLİK, FİKİR VE İMAN, AŞK VE AHLAKINI KAYBETMİŞ BİR KUVVET MANZUMESİNİN EN CANHIRAŞ VAHŞET MANİVELESİ HALİNE GEÇİŞİDİR VE DÖRT KELİMELİK BİR İFADEYLE FİKİRSİZ KUVVETİN NEFSANİ İHTİLALİDİR.

 

Fikrin olduğu her yerde her şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de kaatilin bıçağı şeklinde bir alettir.( S-299)

 

Zaten bu sır çözülseydi, Yeniçeriyi kaldırmaya ihtiyaç bulunmaz, ocağı girmek kafi gelirdi. (1) numaralı neferin bizzat padişah oduğu ve padişahların "1.orta" birliğinde kayıtlı olduğu ve bir taraftan topyekün ordunun ulufesini verirken öbür taraftan da şahsi neferlik ulufesini aldığı, anene ve mana yatağı bir teşkilatın öldürülen ruhu yerine hangi ruh ikame edilecek ve bir takım intizamlı mankenler halinde Batıdan kopya edilen askere hangi ideal üflenecekti? (S-307)

 

Üstadın büyük harflerle belirttiği yerler Yeniçeri ve Yeniçerilik davasında konunun özünün oluşturması bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Aslında alıntıladığım bölümlerin hemen hemen hepsi birbirleriyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum.

Son alıntıladığım yerde bana göre Üstad bu konuda sayfalar dolusu yazılacak şeyleri birkaç önemli ve işin ve konunun özü cümlelerle okuyuca aktarmaya çalışmıştır.

Son olarak Yeniçerilik konusunda Üstadın bu kitabını okuyanlar salt işin klasik tarihi cereyanından başka dayandığı temeller ve işin özünü bulacaklardır.

Zaten Üstadın tarihi kitapları hemen hemen hep böyledir.

Yeniçeri kitabını da bu şekilde değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Not: Kesinlikle her münevverin ve özellikle de, günümüzdeki siyasetçilerin bol bol okumaları ve ders almaları gereken bir kitaptır diyebiliriz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sayfa 11

Çıban bürümüş, baştan ayağa cerahat kaplı bir vücut, birkaç küçük sivilceyi sıkmak ve kanatmakla temizlenemez.

 

13

Yeniçeri, düşman yurdu yerine kendi vatanını işgal altında tutan asker.

 

24

Açığa vurulan şüphe, çekinilen ve korkulan şeyin vücuda gelmesinde başlı başına müessirdir.

 

103

Genç Osman faciası, zehirli ve irinli ecnebi kanıyla beslenmiş bir ordunun Türk namusuna sürdüğü ebedi lekedir.

 

129

Sarığı, kalbinde ve mana halinde değil, kafasında bez olarak taşıyan ve Şeriat’ı nefsaniyetine uydurmaya çalışmaktan haya etmeyen sözde din adamları…

 

294

Kalbimiz ve kalıbımız bir arada olsun! (Sultan Mahmud)

 

299

Fikrin olduğu her yerde her şiddet, operatörün neşteri gibi bir nimet, olmadığı yerde de katilin bıçağı şeklinde bir afettir.

 

299

Yeniçerilik davasında yapılacak şey, ikinci bir Yeniçeri halinde ona musallat olmak değil, onun derisi içine ve ruhuna girerek ıslahına gitmekti.

 

301

Alçalma tarihimizde, her devreyi kapsayıcı büyük illet ve eksikliğimiz, fikirsizlik…

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...