Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Recommended Posts

Necip Fazıl ile Topçu nasıl barışmışlar?
Maurice Blondel Nurettin Topçu’ya ‘Senin ülkende, senin
düşünüp araştıracağın konular ancak yüz sene sonra konuşulmaya başlanır.
Senin devlete olan borcunu biz kapatalım, sen burada kal.’ diye bir
teklifte bulunmuş. Peki Nurettin Topçu nasıl cevap vermiş?
575495-575544789144694-804624571-n-1.jpg

Nurettin Topçu, cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde,
yurt dışında felsefe alanında doktor unvanını alan ilk kişi. Bu yönüyle
bile başlı başına önemli. Ama o, sadece bu akademik unvan ile
yetinmemiş, düşünüp öğrendiklerini harekete geçirmek için çabalamış,
düşüncelerini anlatmak için dergi çıkarmış, bir kuşağı derinden
etkilemiş ve hâlâ da etkilemeye devam eden bir önemli şahsiyet. Doç. Dr.
Emin Işık da, Nurettin Topçu’nun önce öğrencisi, sonra dava arkadaşı
olarak hep onun yanında bulunmuş.


Doç. Dr. Emin Işık, 27 Nisan gecesi Emir Buhari Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumartesi Sohbetleri’nin konuğuydu. İsyan Ahlakı’nın
yazarı Nurettin Topçu’yu anlattı konuklara. Nurettin Topçu, bir
huzursuz ruh… Kanayan bir vicdan ve en önemlisi de söylediğini yaşayan
bir dava adamı. İşte Doç. Dr. Emin Işık’ın ağzından bir Nurettin Topçu
portresi…


Nurettin Topçu nasıl bir hayat yaşadı?


Doç. Dr. Emin Işık, önce Nurettin Topçu’nun hayatından bazı kesitleri
aktardı dinleyicilere: “Nurettin Topçu, çocukluğunda çok hasta olan
biridir. Ailesi onu durmadan doktora götürüp çare arar ama uzun süre
derdine çare bulamazlar. En sonunda, yaşadıkları şehir olan
İstanbul’da bir Ermeni doktora götürür annesi onu. Doktor Topçu’yu iyice
muayene eder ve önemli bir hastalığının olmadığını, sadece bünyesi
hassas bir çocuk olduğunu, bu hassaslıktan dolayı yemeklerden sonra
midesinin huzursuz olduğunu söyler ve ona yemeklerden sonra ıhlamur
içmesini önerir. Bu tedaviyi ona, yıllar sonra eğitim için gittiği
Paris’te bir doktor daha önerecektir.”


Doç. Dr. Emin Işık, Vefa Lisesi öğrencisi olan Nurettin Topçu’nun
eğitim hayatı boyunca hep başarılı bir öğrenci olduğunu şu sözlerle
anlattı: “Nurettin Topçu, lisedeyken tüm sınıfları birinci olarak
bitirir. Yalnız son sınıfta Sıfırcı Salih Hoca diye bir hocası onu
Arapçadan bütünlemeye bırakır. Topçu, bu olaya çok içerler ve kaydını
Vefa Lisesi’nden İstanbul Lisesi’ne aldırır ve oradan mezun olur. Lise
eğitimi sırasında, hocalarından biri olan Sarıklı Osman Efendi,
Topçu’nun babasına özel bir ziyarette bulunur ve ona ‘Oğlun büyük adam
olacak.’ der.


Topçu, 1928 yılında liseyi bitirir. O sene ‘Dil Devrimi’ yapılır.
Nurettin Topçu, bu devrim yapıldığı için sevinçlidir çünkü bu devrimle
birlikte ülke Batılı olmuştur, artık kendileri de Avrupa gibi
kalkınacak, hatta onları geçeceklerdir.”


Doç. Dr. Emin Işık, Nurettin Topçu’nun devlet bursuyla Fransa’ya
gittiğini ve orada felsefe eğitimi aldığını söyleyerek bu günleri şöyle
anlattı: “Topçu, 1928-1934 yılları arasında Fransa’ya felsefe eğitimi
almak için gitmiştir. Eğitimine Paris’te başlayan Topçu, çocukluğunda
başlayan rahatsızlıklarının nüksetmesi üzerine okulun doktoruna çıkar.
Doktor onu tepeden tırnağa muayene ederek ciddi bir sağlık sorununun
olmadığını ama Paris ikliminin de kendisine uygun olmadığını söyleyerek
onu Bordeaux’a yönlendirir. Tedavi olarak da kendisine her yemekten
sonra ıhlamur verir ve bunu reçeteye yazar.


Bordeaux’taki okulunda tüm hizmetleri kilise mensupları
vermektedir. Dosyasındaki reçeteyi okuyan okul müdürü, bir hemşire
çağırarak reçeteyi ona verir. Nurettin Topçu, Türkiye’deki gibi bu
tedavinin birkaç gün devam edip sonrasında ihmal edileceğini düşünür ama
hemşirenin çok ağır hasta olduğu bir gün hariç her yemekten sonra bir
bardak ıhlamuru hazırdır yıllar boyu. Topçu bu olayı, ahlaklı olmaya
örnek olarak gösterirdi her zaman.”


Topçu’nun hocaları ve hocalarıyla ilişkisi


Topçu’nun düşünce hayatında dönüm noktası olan kişilerle ilişkisini
şöyle anlattı Doç. Dr. Emin Işık: “Topçu’nun hocalarından biri Maurice Blondel’dir.
Blondel, Kant üzerine dünyada otoritedir ve bir düşünürdür. Blondel
aynı zamanda bir katedralde başrahiptir. Topçu, laikliğe aykırı gördüğü
bu durum karşısında Blondel’i uyarır. ‘Efendim, siz hem kilise
mensubusunuz, hem de devlet okulunda hocalık yapıyorsunuz. Bu durum
laikliğe aykırı.’ der. Blondel Topçu’ya ‘Siz, yeni tür laiklik icat eden
ülkedensiniz demek. Ama bu durumu size ben anlatamam. Sizi birine
gönderiyorum, o size anlatsın.’ der ve onu Louis Massignon’a gönderir.


Massignon, ömrünü Hallac-ı Mansur araştırmalarına
adamış biridir. Topçu’nun Türkiye’den geldiğini öğrenince onu saatlerce
kendi dillerini, kendi kültürlerini, kendi medeniyetlerini tahrip
ettikleri için azarlar. Bu azardan iyice aciz olan Topçu, bir daha onu
ziyarete gitmemeye karar verir ama Massingnon, öfkesinin ona değil, bir
zihniyete olduğunu söyleyerek yanına gelmeye devam etmesini ister ve
ondan söz alır. O yıllarda Fransa’da bulunan Adnan Adıvar,
Massignon’a Türkçe öğretmektedir. İşleri yoğunlaşan Adıvar, bu işi
Topçu’ya havale eder. Böylelikle Topçu ve Massignon arasındaki ilişki
daha da sıkılaşır.”


Fransa’da felsefe sınavı nasıl yapılıyormuş?


Emin Işık Hoca, Topçu’nun bir sınavını anlatarak eğitim
sistemimizdeki bir çarpıklığa da dikkat çekti: “Nurettin Topçu, felsefe
dersinden sınava girer. Oradaki sınavlar, bizdeki gibi kitabî bilgi
sınavı değildir. Öğrendiklerini uygulama sınavıdır. Dersin hocası
‘Ölümün insanlar üzerinde uyandırdığı etkiler’ konulu ödev verir. Topçu
da, konu hakkında düşüncelerini yazar. Bir hafta sonra hoca sınıfa
geldiğinde, Topçu’ya, hazırladığı ödev için teşekkür eder ve herkese,
‘Ödev böyle hazırlanır.’ der.”


Emin
Işık Hoca, ilk kez bir Türk gencinin Fransa’da doktora unvanı almasının
o zamanlar için çok önemli bir olay olduğunu söyledi. Ama bu önemli
olaya Fransa’da Türkiye Cumhuriyeti devletini temsille görevli kişilerin
kayıtsız kaldığını, oysa diğer ülkelere mensup birisinin doktora
savunmasına o ülkenin üst düzey bürokratlarının, arkadaşlarının vb.
katılarak o savunma sonucunda kazanılan doktoranın büyük bir coşkuyla
kutlandığını söyleyerek Topçu’nun doktora savunmasını şöyle anlattı:


“Topçu’nun doktora konusu ‘İsyan Ahlakı’dır. Jüride bulunan herkes
savunmayı kabul eder. Yalnız bir Katolik papaz ‘Ahlak, uyum ve itaat
isterken ahlakın yanında isyan tavrının tuhaf kaçtığını’ söyleyerek
biçimsel bir itirazda bulunur. Topçu da ‘İslam ahlakının sadece iyiliği
emretmediğini, aynı zamanda kötülükler karşısında uyarıcı olmak
gerektiğini’ söyler bu itiraz karşısında. Fransa’da doktora
savunmaları önemlidir ve savunmayı yapan kişinin yakınları, o ülkenin
devlet görevlileri, öğrenciler vb. herkes bu savunmayı dinlemeye gelir.
Ama Topçu, felsefe alanında doktora alacak ilk Türk olmasına rağmen,
sadece Halide-Adnan Adıvar çifti onu dinlemeye gelir. Topçu savunmasını
yaptıkça Halide Edip duygulanıp ağlar. Sonra Topçu doktor unvanını alır.
Hocası Blondel bunu bir yemekle kutlar. Topçu’ya ‘Senin ülkende, senin
düşünüp araştıracağın konular ancak yüz sene sonra konuşulmaya başlanır.
Senin devlete olan borcunu biz kapatalım, sen burada kal.’ diye bir
teklifte bulunurlar ama Topçu bunu ‘Benim ülkeme borcum sadece para
değil ki!’ diye reddeder.


Topçu’nun sürgünleri


Doç. Dr. Emin Işık, felsefe doktorasına sahip olan Nurettin Topçu’nun
Türkiye’de yaşadıklarını birkaç cümleyle şöyle anlattı: “Yurda dönen
Nurettin Topçu, Vefa Lisesi’ne öğretmen olarak atanır. Sene sonunda,
başarısız birkaç öğrenci bütünlemeye kalınca okul müdürü Topçu’ya, bu
öğrencileri geçirmesini söyler. Topçu, böyle bir şey yapamayacağını
söyleyince müdür ‘Ben bunu öğrenciler için değil, sana zarar gelmesin
diye söylüyorum. Bu öğrenciler CHP’nin güçlü kişilerinin çocukları. Sana
zarar verirler.’ der ama Topçu yine bildiğini yapar. O sıralarda
evlenmek üzeredir. Tam evlilik gecesi İzmir Lisesi’ne tayininin çıktığı
tebliğ edilir kendisine. Apar topar İzmir’e giden Topçu’nun bu durumdan
dolayı evliliği olumsuz etkilenir ve kısa süre sonra da eşinden boşanır.


İzmir’de öğretmenlik yaparken de, yazdığı bir makale yüzünden Denizli’ye sürülür. Denizli’de Bediüzzaman’ın mahkemelerini izler ve bu yüzden fişlenir. Eski hocası Hasan Âli Yücel
bakan olunca da, tayinini tekrar İstanbul’a çıkartır. Hizmetlerine
İstanbul’da devam eder. İstanbul’da öğretmenlik görevine başlayan Topçu,
yeni açılan İHL’lerde derse girer ve derse girdiği üç yıl boyunca da bu
derslerden hak ettiği ücreti, tüm ısrarlara rağmen almaz. Okul müdürü Mahir İz bunun sebebini sorduğunda da ‘Ben buraya para için değil, ibadet niyetiyle geliyorum’ der.”


Nurettin Topçu’nun tasavvufî yönü


Doç. Dr. Emin Işık, Nurettin Topçu’nun özel hayatında,
anlattıklarından on kat daha titiz yaşadığını söyleyerek şunları
anlattı: “Topçu için en önemli şey dürüstlük, ikinci olarak da sözünde
durmaktı. Ölümünden bir hafta önce bana: ‘Kırk yıl boyunca öğretmenlik
yaptım. Okula, mabede gider gibi gittim. Hiçbir derse abdestsiz
girmedim.’ dedi.


Emin Işık Hoca, Nurettin Topçu’nun Abdulaziz Bekkine’ye
bağlanmasını şöyle anlattı: “Topçu, 1945’li yıllarda okul arkadaşı da
olan Sırrı Bey’e, kendisine manevi bir hoca aradığını söyler. Sırrı Bey
onu Celal Ökten Hoca’ya götürür. Celal Hoca’yı üç saat dinlerler,
çıktıktan sonra Topçu ‘Hoca âlim biri, bir derya ama bana tasavvuf
âleminden biri gerek’ der. Bekkine hazretlerini tanıyan Sırrı Efendi,
ilk önce Topçu’yu Bekkine hazretlerine götürmeye çekinir. Önce Bekkine
hazretlerine durumu anlatıp izin ister. İzin çıkınca da, birlikte
Bekkine hazretlerini ziyarete giderler. Bekkine hazretleri onları bir
odaya aldıktan sonra izin isteyip çıkar. Bu arada Topçu, Bekkine
hazretlerinin nereli olduğunu Sırrı Bey’e sorar. Sırrı Bey, bilmediğini
söyler. Kısa süre sonra elinde bir yemek tepsisiyle içeri giren Bekkine
hazretleri ‘Biz Kazan Türklerindeniz, bizim geleneğimiz budur.’ der
gülümseyerek. Sonra saatlerce süren bir sohbet başlar. Yatsıdan
sonra başlayan sohbet, gece üç civarı biter. Evlerine giderlerken Topçu,
Sırrı Bey’e ‘Hocanın sohbetine geri dönsek ayıp mı olur?’ der. Bekkine
hazretlerine ilk anda böyle bağlanır.”


Necip Fazıl’la barışmaları nasıl oldu?


Ömrünün son dönemlerinde “İslami Sosyalizm”, “Milliyetçi Sosyalizm” gibi kavramlar yüzünden Necip Fazıl
ile Nurettin Topçu’nun arası bozulur. Emin Işık Hoca, bu iki dev ismin
küsme ve barışma sürecini şöyle anlatır: “Necip Fazıl, İslam’ın başka
hiçbir sözcüğe ihtiyaç duymayacağını söyleyerek Nurettin Topçu’yu
eleştirir ve araları bozulur. Bu durumdan hoşnut olmayan her iki tarafı
da seven kişiler onları barıştırmak isterler ve hasta yatan Topçu’ya,
‘Necip Fazıl seni ziyarete gelecekmiş ama tepkinden çekiniyor.’
derlerken Necip Fazıl’a da Topçu’nun, ‘Herkes ziyaretime geldi ama Necip
Fazıl gelmedi, acaba hastalığımı duymadı mı?’ dediğini söylerler. Necip
Fazıl, hemen Topçu’yu ziyarete gider. Topçu’nun odasına girdiğinde
coşkuyla ‘Nurettin, senin ruhunun ıstırabının yanında bedeninin ıstırabı
nedir ki? Hiç kimse Allah diyemezken biz Allah dedik. Şimdi orasının
(Cennetin) kapısını tekmele de dal içeri!’ der. Nurettin Topçu, Necip
Fazıl’ın gelmesinden memnun bir şekilde ‘Onu ancak sen yaparsın Necip!’
der.”


Sohbetinde güncel konulara da değinen Emin Işık Hoca, Çamlıca’ya cami
yapılması konusunda da şunları söyledi: “Çamlıca’da insan yok ki cami
yapılsın. Oraya çam dikilmeli, orasının ihtiyacı bu. Şu anda camilerin
insana ihtiyacı var. İnsandan yola çıkmayan hiçbir hareket başarılı
olamaz. İslam, insanı öncelediği için kısa sürede başarılı oldu. O
yüzden Çamlıca’ya cami yapmakla değil, camileri dolduracak insan
yetiştirmekle uğraşmak gerek.”

 

http://www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=13246

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sabah bir arkadaşla mesele hakkında konuşuyorduk. Topçu İle Üstad hakkında bir haber okudum sen de bir ara bakın dedi. Niyet aldım burada karşıma çıktı, ne güzel tevafuklar oluyor böyle, teşekkür ederim. :)

 

Meseleye gelince, bu hadiseler okdukça gurur verici, maziden bu hatıralar bize bizi hatırlatıyor.

 

Topçu malesef geç fark ettiğim bir mütefekkir okudukça ruhum rahatsız oluyor. Nasıl böyle bir isim sırf dindar olduğu için liselere hapsedilir akıl almıyor. Bir kat daha hayranlığım arttı. Merhum Topçu'nun bu sosyalizm bakış açısını derinine tahlil edebildiğimi düşünmüyorum sanırım bu zaman alacak. Geçen bir konuşmacı O'nun hakkında "Topçu tam bir sosyalistti, ki sosyalist demek müslüman demek, müslüman demek sosyalist demektir." tarzında bir beyanı olmuştu. Rahatsızlık duydum açıkcası. Bilemiyorum ama ruhumuz bu problemli kelimelere muhabbet duyamıyor.

 

Felsefe dersinde hocam "Topçu tam anlamıyla bir veliydi." dedi bu üzerinde durmamız gereken cephesi. Hasılı gerçekten çok farklı bir samimiyet hissediyorum bu adama. Ne güzel adamlar yetişmiş bizim toprağımızda, konuşulup böyle isimlerin güncellenmesi gerekmektedir.

 

Konuşulması, hatırlanması çok hoş gelişmeler. Umarım artar.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...