mütereddid 254 Report post Posted April 30, 2013 Necip Fazıl ile Topçu nasıl barışmışlar? Maurice Blondel Nurettin Topçu’ya ‘Senin ülkende, senindüşünüp araştıracağın konular ancak yüz sene sonra konuşulmaya başlanır.Senin devlete olan borcunu biz kapatalım, sen burada kal.’ diye birteklifte bulunmuş. Peki Nurettin Topçu nasıl cevap vermiş? Nurettin Topçu, cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde,yurt dışında felsefe alanında doktor unvanını alan ilk kişi. Bu yönüylebile başlı başına önemli. Ama o, sadece bu akademik unvan ileyetinmemiş, düşünüp öğrendiklerini harekete geçirmek için çabalamış,düşüncelerini anlatmak için dergi çıkarmış, bir kuşağı derindenetkilemiş ve hâlâ da etkilemeye devam eden bir önemli şahsiyet. Doç. Dr.Emin Işık da, Nurettin Topçu’nun önce öğrencisi, sonra dava arkadaşıolarak hep onun yanında bulunmuş. Doç. Dr. Emin Işık, 27 Nisan gecesi Emir Buhari Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumartesi Sohbetleri’nin konuğuydu. İsyan Ahlakı’nınyazarı Nurettin Topçu’yu anlattı konuklara. Nurettin Topçu, birhuzursuz ruh… Kanayan bir vicdan ve en önemlisi de söylediğini yaşayanbir dava adamı. İşte Doç. Dr. Emin Işık’ın ağzından bir Nurettin Topçuportresi… Nurettin Topçu nasıl bir hayat yaşadı? Doç. Dr. Emin Işık, önce Nurettin Topçu’nun hayatından bazı kesitleriaktardı dinleyicilere: “Nurettin Topçu, çocukluğunda çok hasta olanbiridir. Ailesi onu durmadan doktora götürüp çare arar ama uzun sürederdine çare bulamazlar. En sonunda, yaşadıkları şehir olanİstanbul’da bir Ermeni doktora götürür annesi onu. Doktor Topçu’yu iyicemuayene eder ve önemli bir hastalığının olmadığını, sadece bünyesihassas bir çocuk olduğunu, bu hassaslıktan dolayı yemeklerden sonramidesinin huzursuz olduğunu söyler ve ona yemeklerden sonra ıhlamuriçmesini önerir. Bu tedaviyi ona, yıllar sonra eğitim için gittiğiParis’te bir doktor daha önerecektir.” Doç. Dr. Emin Işık, Vefa Lisesi öğrencisi olan Nurettin Topçu’nuneğitim hayatı boyunca hep başarılı bir öğrenci olduğunu şu sözlerleanlattı: “Nurettin Topçu, lisedeyken tüm sınıfları birinci olarakbitirir. Yalnız son sınıfta Sıfırcı Salih Hoca diye bir hocası onuArapçadan bütünlemeye bırakır. Topçu, bu olaya çok içerler ve kaydınıVefa Lisesi’nden İstanbul Lisesi’ne aldırır ve oradan mezun olur. Liseeğitimi sırasında, hocalarından biri olan Sarıklı Osman Efendi,Topçu’nun babasına özel bir ziyarette bulunur ve ona ‘Oğlun büyük adamolacak.’ der. Topçu, 1928 yılında liseyi bitirir. O sene ‘Dil Devrimi’ yapılır.Nurettin Topçu, bu devrim yapıldığı için sevinçlidir çünkü bu devrimlebirlikte ülke Batılı olmuştur, artık kendileri de Avrupa gibikalkınacak, hatta onları geçeceklerdir.” Doç. Dr. Emin Işık, Nurettin Topçu’nun devlet bursuyla Fransa’yagittiğini ve orada felsefe eğitimi aldığını söyleyerek bu günleri şöyleanlattı: “Topçu, 1928-1934 yılları arasında Fransa’ya felsefe eğitimialmak için gitmiştir. Eğitimine Paris’te başlayan Topçu, çocukluğundabaşlayan rahatsızlıklarının nüksetmesi üzerine okulun doktoruna çıkar.Doktor onu tepeden tırnağa muayene ederek ciddi bir sağlık sorunununolmadığını ama Paris ikliminin de kendisine uygun olmadığını söyleyerekonu Bordeaux’a yönlendirir. Tedavi olarak da kendisine her yemektensonra ıhlamur verir ve bunu reçeteye yazar. Bordeaux’taki okulunda tüm hizmetleri kilise mensuplarıvermektedir. Dosyasındaki reçeteyi okuyan okul müdürü, bir hemşireçağırarak reçeteyi ona verir. Nurettin Topçu, Türkiye’deki gibi butedavinin birkaç gün devam edip sonrasında ihmal edileceğini düşünür amahemşirenin çok ağır hasta olduğu bir gün hariç her yemekten sonra birbardak ıhlamuru hazırdır yıllar boyu. Topçu bu olayı, ahlaklı olmayaörnek olarak gösterirdi her zaman.” Topçu’nun hocaları ve hocalarıyla ilişkisi Topçu’nun düşünce hayatında dönüm noktası olan kişilerle ilişkisinişöyle anlattı Doç. Dr. Emin Işık: “Topçu’nun hocalarından biri Maurice Blondel’dir.Blondel, Kant üzerine dünyada otoritedir ve bir düşünürdür. Blondelaynı zamanda bir katedralde başrahiptir. Topçu, laikliğe aykırı gördüğübu durum karşısında Blondel’i uyarır. ‘Efendim, siz hem kilisemensubusunuz, hem de devlet okulunda hocalık yapıyorsunuz. Bu durumlaikliğe aykırı.’ der. Blondel Topçu’ya ‘Siz, yeni tür laiklik icat edenülkedensiniz demek. Ama bu durumu size ben anlatamam. Sizi birinegönderiyorum, o size anlatsın.’ der ve onu Louis Massignon’a gönderir. Massignon, ömrünü Hallac-ı Mansur araştırmalarınaadamış biridir. Topçu’nun Türkiye’den geldiğini öğrenince onu saatlercekendi dillerini, kendi kültürlerini, kendi medeniyetlerini tahripettikleri için azarlar. Bu azardan iyice aciz olan Topçu, bir daha onuziyarete gitmemeye karar verir ama Massingnon, öfkesinin ona değil, birzihniyete olduğunu söyleyerek yanına gelmeye devam etmesini ister veondan söz alır. O yıllarda Fransa’da bulunan Adnan Adıvar,Massignon’a Türkçe öğretmektedir. İşleri yoğunlaşan Adıvar, bu işiTopçu’ya havale eder. Böylelikle Topçu ve Massignon arasındaki ilişkidaha da sıkılaşır.” Fransa’da felsefe sınavı nasıl yapılıyormuş? Emin Işık Hoca, Topçu’nun bir sınavını anlatarak eğitimsistemimizdeki bir çarpıklığa da dikkat çekti: “Nurettin Topçu, felsefedersinden sınava girer. Oradaki sınavlar, bizdeki gibi kitabî bilgisınavı değildir. Öğrendiklerini uygulama sınavıdır. Dersin hocası‘Ölümün insanlar üzerinde uyandırdığı etkiler’ konulu ödev verir. Topçuda, konu hakkında düşüncelerini yazar. Bir hafta sonra hoca sınıfageldiğinde, Topçu’ya, hazırladığı ödev için teşekkür eder ve herkese,‘Ödev böyle hazırlanır.’ der.” EminIşık Hoca, ilk kez bir Türk gencinin Fransa’da doktora unvanı almasınıno zamanlar için çok önemli bir olay olduğunu söyledi. Ama bu önemliolaya Fransa’da Türkiye Cumhuriyeti devletini temsille görevli kişilerinkayıtsız kaldığını, oysa diğer ülkelere mensup birisinin doktorasavunmasına o ülkenin üst düzey bürokratlarının, arkadaşlarının vb.katılarak o savunma sonucunda kazanılan doktoranın büyük bir coşkuylakutlandığını söyleyerek Topçu’nun doktora savunmasını şöyle anlattı: “Topçu’nun doktora konusu ‘İsyan Ahlakı’dır. Jüride bulunan herkessavunmayı kabul eder. Yalnız bir Katolik papaz ‘Ahlak, uyum ve itaatisterken ahlakın yanında isyan tavrının tuhaf kaçtığını’ söyleyerekbiçimsel bir itirazda bulunur. Topçu da ‘İslam ahlakının sadece iyiliğiemretmediğini, aynı zamanda kötülükler karşısında uyarıcı olmakgerektiğini’ söyler bu itiraz karşısında. Fransa’da doktorasavunmaları önemlidir ve savunmayı yapan kişinin yakınları, o ülkenindevlet görevlileri, öğrenciler vb. herkes bu savunmayı dinlemeye gelir.Ama Topçu, felsefe alanında doktora alacak ilk Türk olmasına rağmen,sadece Halide-Adnan Adıvar çifti onu dinlemeye gelir. Topçu savunmasınıyaptıkça Halide Edip duygulanıp ağlar. Sonra Topçu doktor unvanını alır.Hocası Blondel bunu bir yemekle kutlar. Topçu’ya ‘Senin ülkende, senindüşünüp araştıracağın konular ancak yüz sene sonra konuşulmaya başlanır.Senin devlete olan borcunu biz kapatalım, sen burada kal.’ diye birteklifte bulunurlar ama Topçu bunu ‘Benim ülkeme borcum sadece paradeğil ki!’ diye reddeder. Topçu’nun sürgünleri Doç. Dr. Emin Işık, felsefe doktorasına sahip olan Nurettin Topçu’nunTürkiye’de yaşadıklarını birkaç cümleyle şöyle anlattı: “Yurda dönenNurettin Topçu, Vefa Lisesi’ne öğretmen olarak atanır. Sene sonunda,başarısız birkaç öğrenci bütünlemeye kalınca okul müdürü Topçu’ya, buöğrencileri geçirmesini söyler. Topçu, böyle bir şey yapamayacağınısöyleyince müdür ‘Ben bunu öğrenciler için değil, sana zarar gelmesindiye söylüyorum. Bu öğrenciler CHP’nin güçlü kişilerinin çocukları. Sanazarar verirler.’ der ama Topçu yine bildiğini yapar. O sıralardaevlenmek üzeredir. Tam evlilik gecesi İzmir Lisesi’ne tayininin çıktığıtebliğ edilir kendisine. Apar topar İzmir’e giden Topçu’nun bu durumdandolayı evliliği olumsuz etkilenir ve kısa süre sonra da eşinden boşanır. İzmir’de öğretmenlik yaparken de, yazdığı bir makale yüzünden Denizli’ye sürülür. Denizli’de Bediüzzaman’ın mahkemelerini izler ve bu yüzden fişlenir. Eski hocası Hasan Âli Yücelbakan olunca da, tayinini tekrar İstanbul’a çıkartır. Hizmetlerineİstanbul’da devam eder. İstanbul’da öğretmenlik görevine başlayan Topçu,yeni açılan İHL’lerde derse girer ve derse girdiği üç yıl boyunca da buderslerden hak ettiği ücreti, tüm ısrarlara rağmen almaz. Okul müdürü Mahir İz bunun sebebini sorduğunda da ‘Ben buraya para için değil, ibadet niyetiyle geliyorum’ der.” Nurettin Topçu’nun tasavvufî yönü Doç. Dr. Emin Işık, Nurettin Topçu’nun özel hayatında,anlattıklarından on kat daha titiz yaşadığını söyleyerek şunlarıanlattı: “Topçu için en önemli şey dürüstlük, ikinci olarak da sözündedurmaktı. Ölümünden bir hafta önce bana: ‘Kırk yıl boyunca öğretmenlikyaptım. Okula, mabede gider gibi gittim. Hiçbir derse abdestsizgirmedim.’ dedi. Emin Işık Hoca, Nurettin Topçu’nun Abdulaziz Bekkine’yebağlanmasını şöyle anlattı: “Topçu, 1945’li yıllarda okul arkadaşı daolan Sırrı Bey’e, kendisine manevi bir hoca aradığını söyler. Sırrı Beyonu Celal Ökten Hoca’ya götürür. Celal Hoca’yı üç saat dinlerler,çıktıktan sonra Topçu ‘Hoca âlim biri, bir derya ama bana tasavvufâleminden biri gerek’ der. Bekkine hazretlerini tanıyan Sırrı Efendi,ilk önce Topçu’yu Bekkine hazretlerine götürmeye çekinir. Önce Bekkinehazretlerine durumu anlatıp izin ister. İzin çıkınca da, birlikteBekkine hazretlerini ziyarete giderler. Bekkine hazretleri onları birodaya aldıktan sonra izin isteyip çıkar. Bu arada Topçu, Bekkinehazretlerinin nereli olduğunu Sırrı Bey’e sorar. Sırrı Bey, bilmediğinisöyler. Kısa süre sonra elinde bir yemek tepsisiyle içeri giren Bekkinehazretleri ‘Biz Kazan Türklerindeniz, bizim geleneğimiz budur.’ dergülümseyerek. Sonra saatlerce süren bir sohbet başlar. Yatsıdansonra başlayan sohbet, gece üç civarı biter. Evlerine giderlerken Topçu,Sırrı Bey’e ‘Hocanın sohbetine geri dönsek ayıp mı olur?’ der. Bekkinehazretlerine ilk anda böyle bağlanır.” Necip Fazıl’la barışmaları nasıl oldu? Ömrünün son dönemlerinde “İslami Sosyalizm”, “Milliyetçi Sosyalizm” gibi kavramlar yüzünden Necip Fazılile Nurettin Topçu’nun arası bozulur. Emin Işık Hoca, bu iki dev isminküsme ve barışma sürecini şöyle anlatır: “Necip Fazıl, İslam’ın başkahiçbir sözcüğe ihtiyaç duymayacağını söyleyerek Nurettin Topçu’yueleştirir ve araları bozulur. Bu durumdan hoşnut olmayan her iki tarafıda seven kişiler onları barıştırmak isterler ve hasta yatan Topçu’ya,‘Necip Fazıl seni ziyarete gelecekmiş ama tepkinden çekiniyor.’derlerken Necip Fazıl’a da Topçu’nun, ‘Herkes ziyaretime geldi ama NecipFazıl gelmedi, acaba hastalığımı duymadı mı?’ dediğini söylerler. NecipFazıl, hemen Topçu’yu ziyarete gider. Topçu’nun odasına girdiğindecoşkuyla ‘Nurettin, senin ruhunun ıstırabının yanında bedeninin ıstırabınedir ki? Hiç kimse Allah diyemezken biz Allah dedik. Şimdi orasının(Cennetin) kapısını tekmele de dal içeri!’ der. Nurettin Topçu, NecipFazıl’ın gelmesinden memnun bir şekilde ‘Onu ancak sen yaparsın Necip!’der.” Sohbetinde güncel konulara da değinen Emin Işık Hoca, Çamlıca’ya camiyapılması konusunda da şunları söyledi: “Çamlıca’da insan yok ki camiyapılsın. Oraya çam dikilmeli, orasının ihtiyacı bu. Şu anda camilerininsana ihtiyacı var. İnsandan yola çıkmayan hiçbir hareket başarılıolamaz. İslam, insanı öncelediği için kısa sürede başarılı oldu. Oyüzden Çamlıca’ya cami yapmakla değil, camileri dolduracak insanyetiştirmekle uğraşmak gerek.” http://www.dunyabizim.com/?aType=haber&ArticleID=13246 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
mumin 414 Report post Posted April 30, 2013 Sabah bir arkadaşla mesele hakkında konuşuyorduk. Topçu İle Üstad hakkında bir haber okudum sen de bir ara bakın dedi. Niyet aldım burada karşıma çıktı, ne güzel tevafuklar oluyor böyle, teşekkür ederim. :) Meseleye gelince, bu hadiseler okdukça gurur verici, maziden bu hatıralar bize bizi hatırlatıyor. Topçu malesef geç fark ettiğim bir mütefekkir okudukça ruhum rahatsız oluyor. Nasıl böyle bir isim sırf dindar olduğu için liselere hapsedilir akıl almıyor. Bir kat daha hayranlığım arttı. Merhum Topçu'nun bu sosyalizm bakış açısını derinine tahlil edebildiğimi düşünmüyorum sanırım bu zaman alacak. Geçen bir konuşmacı O'nun hakkında "Topçu tam bir sosyalistti, ki sosyalist demek müslüman demek, müslüman demek sosyalist demektir." tarzında bir beyanı olmuştu. Rahatsızlık duydum açıkcası. Bilemiyorum ama ruhumuz bu problemli kelimelere muhabbet duyamıyor. Felsefe dersinde hocam "Topçu tam anlamıyla bir veliydi." dedi bu üzerinde durmamız gereken cephesi. Hasılı gerçekten çok farklı bir samimiyet hissediyorum bu adama. Ne güzel adamlar yetişmiş bizim toprağımızda, konuşulup böyle isimlerin güncellenmesi gerekmektedir. Konuşulması, hatırlanması çok hoş gelişmeler. Umarım artar. 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites