Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
mumin

Git Başımdan Okyanus

Recommended Posts

Öleceğim deyip duruyor, sus diyorum, sus Mustafa. Ölmeyeceksin. Yaşlı bir moruk olarak da göreceksin bu sokakları. Aksi bir ihtiyar olur senden, evin önünü kirletiyorlar diye çocukları kovalar durursun.

 

Bu sokaklarda mı? Hangi bina? Şu mahalleye bak, tamamı yıkılmış bu binaların. Hiç çocuk var mı şu sokaklarda?

 

Susuyorum.

 

Biraz topalasın diye seni İstanbula götüreyim diyorum, kabul etmiyor.

 

Hayır, devrim tamamlanana kadar Suriyeden ayrılmayacağım.

 

Mustafa çok hızlı araba kullanıyor. Ölümüne sürüyor. Ölümüne yaşıyor çünkü. Ölmek için yaşıyor. Tüm arkadaşları ölmüş. Bari beni düşün Mustafa diyorum, böyle ölüp gitmek istemiyorum, biraz yavaşla

 

Beni seviyor Mustafa, Batılı gazetecilerle çalışmıyor. Nefret ediyor onlardan, bir füze düştüğünde sen üzülüyorsun, onlar ise seviniyor diyor.

 

Hava sıcak ki ne sıcak. Sanki cehennem bize doğru yaklaşıyor. Tüm Araplar istisnasız doğaya boyun eğiyor ve gölgeye çekiliyor. Sadece Mustafa araçtan inmemize müsaade etmiyor. Öleceksek sıcak bir günde ölelim ha diyor, kahkahayla gülerken.

 

İşe gidiyoruz. Fotoğraf çekmeye. Mustafa susmak bilmiyor.

 

Sus diyorum, sus artık Mustafa. Yoksa boğazını sıkacağım senin. Ölmek için yalvaracaksın. Gözlerin yuvalarından fırlayacak ve cesedin korkunç olacak diyorum. Bak, sen bile benim ölümümü istiyorsun diye, basıyor kahkahayı yeniden.

 

Karakuru ve oldukça zayıf biri Mustafa. Günde üç paket sigara içiyor. Kazandığını sigaraya veriyor. Siyah saçlarını hep geriye doğru tarıyor.

 

Mustafanın orta parmağı ve yüzük parmağı kopmuş. Vücudunda mermi izleri var. Mustafa bir tankla kaşı karşıya gelmiş, tankın makinelisi taramış Mustafayı ve iki arkadaşını. Üç arkadaşı bowling kuklaları gibi yıkmış oracığa. İkisi ölmüş, Mustafa parmaklarını ve ruhunu kaybetmiş. Korkmuş Mustafa, iki ceset üzerine yıkıldığında.

 

A Palestinian carries a wounded man intMustafa anlatırken kanım donuyor. Arkadaşlarımın kanında boğulacaktım, üzerimden kaldıramadım, çünkü hareket edemezdim, tank bana bakıyordu, beni de öldü sanıyordu, hareket etsem yeniden ateş edecekti, ağzımın içi arkadaşlarımın kanıyla doldu, canım nasıl sigara istedi o an.

 

İkinci sınıf fotoğraf makinesini çıkartıyor, bir gün kim bilir, diyor, kim bilir ben de senin gibi bir ajansta çalışırım ve elindeki makineden alırım. Sadece fotoğraf için beni görmeye tahammül ediyorlar, ölsem kimse duymayacak, biliyorsun, kimsenin umurunda değilim. Yirmi dolar. Hepsi hepsi yirmi dolar için ölüme gidiyorum.

 

Mustafa hiç susmuyor.

 

Kafamı karıştırma Mustafa, senin yüzünden olağanüstü bir anı kaçırdım, diye kızıyorum, patlamış bir füzenin kıçındaki yuvarlak parçayla top gibi oynayan çocuklar uzaklaşırken.

 

Küsüyor hemen. Çalışmıyorum diyor, istediğini yap, zaten mermi gelmese, kimyasal gaz atacaklar ve geberip gideceğiz.

 

Elimdeki makineyi uzatıyorum, al diyorum, senin olsun. Kabul etmiyor. Gururlu çocuk Mustafa.

 

Yirmi bir yaşında. Halep Üniversitesi Güzel Sanatlarda birinci sınıf okurken olaylar başlamış ve doğal bir şekilde savaş fotoğrafçısı olmuş. Yetenekli çocuk. Mustafa iyi fotoğraf çekiyor ama biliyorum ki bir gün ölecek, çünkü benim sürünerek geçtiğim yerlerden güle eğlene geçiyor Mustafa.

 

Hiçbir şeyi umursamıyor, birlikte çatışma bölgesine gittiğimizde şans eseri kurtuluyoruz keskin nişancılardan, çünkü Mustafa her zaman yalan söylüyor, bildiği halde keskin nişancı menziline sokuyor bizi. Korkutmak istiyor, acıyı daha fazla duymamı, onun gibi hissetmemi istiyor. Ölümle dans ediyor.

 

Mustafa ölmesin de kim ölsün?

 

Rüyalarını kaybetmiş, genç yaşında bir kızdan kazık yemiş. Parmaklarını kaybedip vücudu yara bere içinde kalınca, gidip bir zengin Suudluyla evlenmiş nişanlısı. Bahtsız bir çocuk Mustafa. Çok seviyordum kahpeyi diyor. Hayatımı mahvetti.

 

Ne diyebilirim ki? Zaten ölmüş Mustafa. Yemek yerken, neşelenirken, kahkaha atarken, araba kullanırken, fotoğraf çekerken, küsüp giderken saydam bir çocukmuş gibi görünüyor gözüme. Sanki bu dünyaya ait değil. Çoktan ölmüş.

 

Belki etrafımda yüzlerce Mustafa var ama ben sadece onu tanıyorum. Onun hikâyesini biliyorum.

 

Şimdi saat sabahın yedisi. Hemen önümdeki karşı yatakta uyuyor. İstanbula döndüğünde beni unutursan gelir seni öldürürüm deyişi geliyor aklıma, gülüyorum.

 

Hikâyesini yazarken bile onu izliyorum. Üzerine titriyorum.

 

Kardeşim gibi seviyorum Mustafayı.

Samet Doğan

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...