Justice 18 Report post Posted November 6, 2013 Bu mektubu yazarken def-i hâcet ihtiyacı duydum. Hâcet mahalline girince, etrafımı bir halka şeklinde saran can tâifesini gördüm. Tebessüm ettim. Çünkü ahmaklar bu anda benim gafletimi kolluyorlar. Hatta birkaçı sol yanımdan girip bana vesvese vermeye başladı bile. Vesvese verişlerine dahi tebessüm ediyor, hamakatlarını teşhîs etmeye çalışıyorum. Verdikleri vesvese, bir korku uyandırıyor içimde. O korkunun sebebleri, zincirleme geçiyor kalbimden. Neredeyse korku hüküm haline gelip karar kılacakken, Rasûl-i Sekâleyn Efendimizin kaza-i hâcet anında hiç terk etmedikleri duâ yansıyor bilincime. O duânın yansıyışıyla, âyânıyla beraber, kırık camlar gibi dağılıyorlar etrafımdan. Hâlbuki bu duâ, Vallâhi'l-Azîm ezberimde değil ama âyânı dahi onların dağılıp kaçmasına vesîle oluyor. Beraber, inşâallâh bu duâyı ezberleyip o mahalde beyân edelim. Edelim ki bu ahmak tâife, kalbimizde karar kılıp rotamızı saptırmasın. “Bismillâh, Allahümme inni eûzübike mine’l-hubsi vel-habâis” (Allah’ım, pislikten ve pis şeylerden Sana sığınırım)(Ma'ruf 2, mektup 2, s.18) Eğitimci - Yazar İdris YILMAZ www.idrisyilmaz.com Quote Share this post Link to post Share on other sites