Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
BDG

Millliyet/milliyetçilik

Recommended Posts

· İslâm inkılâbında milliyet görüşü, kendisini milliyetçiliklerin tersine zarf değil mazruf, kap değil muhteva, madde değil ruh, mekân değil zaman işi telâkki eder.

 

· İslâm inkılâbında milliyet görüşü, Türkü fırlak kemikler çekik gözler, dar alınlar ve kirpi saçlar kadrosunda, yani hor ve kaba madde plânında aramaz.

 

· İslâm inkılâbında milliyet görüşü, her şeyi ana ruh vahidine bağladıktan sonra, o ruh vahidini en iyi aksettiren yahut en iyi aksettirmeye memur olan zarf, kalıp ve madde ölçüsü olarak da (daima bu kayıt altında) kendi ırkını mecnuncasına sever.

 

· İşte Gaye - İnsan ve Ufuk - Peygamberin «Kişi kavmini sevdiği için suçlandırılmaz!» mealindeki muazzam Hadîsinde, dışarıdan ve ilk bakışta o kadar kolay sanılan namütenahi derin mânaya bir yol; ve hudut içinde hudutsuz milliyetçiliğe bir işaret!..

 

· İslâm inkılâbında milliyetçilik görüşü, Müslümanlıkta mahdut o sınırlı milliyetçiliktir ki, bu sınırın en küçük mikyasına kendisini hudutsuz ve başıboş bilen hiçbir milliyetçlik ulaşmaz, ve böyleleri bizimle uyuşamaz.

 

· Tıpkı Şeriate baş kesmekle, onun yasak etmediği sahalarda hudutsuz bir salâhiyet ve memuriyete kavuşan akıl gibi, İslâm inkılâbının milliyetçiliği de, topyekûn insanlık kadrosunda ruhun kaynağını Müslümanlık olarak kabul ettikten sonra, o ruhu taşımaya, renklendirmeye, mizaçlandırmaya karşı liyakat ifadesi bakımından bütün kavimler arası yarışmada üstünlük mefkûesinden ibarettir.

 

· Böylece İslâm inkılâbında milliyet mefkûesi, ırk, kavim ve soy ifadesiyle de Peygamberine lâyık olma cehd ve müsabakasının eseridir ki, her türlü ırk ve kavim sınırını kuşatan ve aşan Müslümanlığı incitmek yerine şadedecek; ve ana ölçüye bir kere bağlandıktan sonra en ileri haklara kadar kazanıcı izinli milliyetçiliğin tâ kendisi olacaktır.

 

· İslâm inkılâbında, Şeriatle hudutlu akıl, hakikatte nasıl hudutsuz aklın tâ kendisiyse, yine onunla hudutlu milliyetçilik de hakikatte hudutsuz milliyetçiliğin tâ kendisidir.

 

· Hudut içinde hudutsuzluğa çıkmanın girift sırrından nasip almış olanlar, mücerret ve münhasır milliyetçilik alevine gaz ve fitil ahengi verecek ve onu Şeriat şişesinin içinde en ileri ışığa kavuşturacak sistemin de, derin ve gerçek mü'min anlayışıyle İslâm inkılâbına bağlı milliyetçilik görüşünden olduğuna inansın!..

 

· Milliyetçiliğin, bu ölçü dışında bütün alevli tezahürleri, yalnız gövdeleri yakıp kül eden dar ve hasis bir nefsanîlik, ham ve yobaz bir putculuktan başka bir şey değildir.

 

· Allah ve Resûlünü en çok sevdiği, yahut en çok seveceği, yahut da en çok sevmeye memur edeceği için Türkü sevmek, onun şahsî ve kavmî ruh hazinesini bu aşk zemininin üzerine serpiştirmek ve bütün zaman ve mekân boyunca bu ruhu geliştirmek, kalıplaştırmak, billûrlaştırmak ve maddeye nakşetmekten ibaret olan üstün milliyetçilik, ruhî muhteva dışı ırk ve kavim sebebine değil, ruhî muhteva içi ırk ve kavim neticesine bağlı o mefkûredir ki, usul ve sistemini de her millete veren, böylece darlık ve hasislik çemberini kıran, dünya çapında bir yenilik belirten ve hudut içinde hudutsuzluğa ulaşan büyük oluşun en gerçek yapıcısıdır.

 

 

 

---------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------

MİLLİYETÇİLİK

 

Her tavus kuşu mutlaka mutlaka bir yumurtadan çıkar; ve tavus yumurtasından her çıkan, mutlaka tavus kuşudur; öyle amma, gaye, tavus yumurtasından çıkmış olmak değil, tavus kuşu olmaktır… İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde mânası!

 

Tavus kuşu, sebepte değil, neticede tavus kuşudur; bu bakımdan tavus kuşunun şahsiyeti, geriye doğru mânasız ve değersiz yumurta kırıklarında değil, ileriye doğru müstesna bir renk ve çizgi heyetindedir… İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde ruhu!..

 

İsterse karga veya devekuşu yumurtasından çıkmış olsun, neticede bütün şartlariyle tavus kuşu olabilen her varlık, tavus kuşunun bütün hakkına maliktir… İşte milliyetçiliğimizin tek ve kesafetli bir misal içinde kıymet ölçüsü!…

 

Demek ki biz, gerçek milliyetçiliği, geriye doğru değil, ileriye doğru, menba istikâmetinde değil, mansap istikâmetinde, tohum üstünde değil, ağaç, üstünde karar kılıcı bir anlayış ve görüşe bağlıyoruz.

 

Bu demektir ki, biz, tarih plânında fışkırışımıza zemin teşkil eden ırk ve toprak şartlarını geride bırakmış; her türlü ırk ve toprak hakikatine ilgili, fakat her türlü ırk ve toprak yobazlığına düşman, ileri bir görüş ve anlayış içinde milliyetçiyiz.

 

Amma yumurta olmazsa tavus olmazmış; varsın olmasın, bu zaruret bize hiçbir şey kaybettirmez. Dairenin bulunduğu her yerde mutlaka bir merkez bulunacağı, fakat her merkez bulunan yerde mutlaka bir daire bulunmayacağı gibi tavus, yumurtayı ihata ve ihtiva eder de, yumurta tavusu ihata ve ihtiva edemez.

 

Bizim milliyetçiliğimiz, belli başlı bir topluluğa ait madde ve kemmiyet hakikatlerinin mâverâsında, sadece ruh ve keyfiyet vâkıalarına bağlı, cevherini posasından süzen ve yalnız cevhere nisbet kabul eden bir telâkkiden ibaret.

 

Türk, bizim nazarımızda, belli başlı bir inanış, bağlanış, düşünüş, seziş, hatırlayış, duyuş, davranış ve bildiriş hususiyetleri içinde, belli başlı bir iman, mukaddesat, tefekkür, tahassüs, hayal, hatıra, meşrep, eda ve lisan birliğinin ördüğü, tek nüshalı ve şahsiyetli bir ruh nescinden ibarettir; mutlak ve müstakil bir vâhit temsil eden bu ruh nescinin zarfı da Anadoludur.

 

Ya şu boyuna Türk ruhu, Türk ruhu dediğimiz şey nedir ki?.. Türk ruhu dediğimz şey, iki vâhidin mecmuundan ibarettir: biri, onu kendi dışında olduran, öbürü de bu olan şeyi kendi içinde renklendiren, şekillendiren, seslendiren, kokulandıran, iklimlendiren iki vâhit…

 

Vâhitlerden ilki, Türkün duygu ve düşünce mihrakında pırıldayıcı mutlak ve müstakil iman ışığı, ikincisi de bu ışık etrafında, hususî ve mahallî, bütün bir tahassüs ve tefekkür seciyesidir.

 

Vâhitlerden ilki, ırk ve kavim seviyesinin üstünde, bütün insanlar çapında ve hâkim; öbürü de yalnız ırk ve kavim kadrosunda ve tâbidir.

 

Demek ki, zaten aslında ve lûgatta bir kavmin ruhunu dayadığı iman kaynağı mânasına gelen ve son zamanlarda gerçek delâletinden kaydırılıp kavmiyet mânasına kullanılmaya başlayan milliyetçilikten anladığımız, bir zarf işi olmaktan ziyade bir mazruf işi; ve mazruftaki dünya görüşüne, insan, cemiyet ve kâinat telâkkisine bağlı bütün bir tahassüs, tefekkür, eda ve ifade kadrosu işçiliğidir.

 

Bu ruhî ve kadronun ırkî plânda kendi maddesine karşı sevgisi, ancak belli başlı bir vâhidin doğurduğu böyle bir ruha yataklık etmekten ibaret ve yalnız bu kayd ve şartla sınırlıdır.

 

İşte bizim milliyetçiliğimiz; İslâma bağlı Türk ruhunun, bu mutlak kadro içinde Türk duygu ve düşünce hususiyetlerinin milliyetçiliği!.. Ve işte cihan ölçüsünde milliyetçilik!..

Share this post


Link to post
Share on other sites
· İslâm inkılâbında milliyet görüşü, her şeyi ana ruh vahidine bağladıktan sonra, o ruh vahidini en iyi aksettiren yahut en iyi aksettirmeye memur olan zarf, kalıp ve madde ölçüsü olarak da (daima bu kayıt altında) kendi ırkını mecnuncasına sever.

 

· İşte Gaye - İnsan ve Ufuk - Peygamberin «Kişi kavmini sevdiği için suçlandırılmaz!» mealindeki muazzam Hadîsinde, dışarıdan ve ilk bakışta o kadar kolay sanılan namütenahi derin mânaya bir yol; ve hudut içinde hudutsuz milliyetçiliğe bir işaret!..

 

· İslâm inkılâbında milliyetçilik görüşü, Müslümanlıkta mahdut o sınırlı milliyetçiliktir ki, bu sınırın en küçük mikyasına kendisini hudutsuz ve başıboş bilen hiçbir milliyetçlik ulaşmaz, ve böyleleri bizimle uyuşamaz.

 

· Tıpkı Şeriate baş kesmekle, onun yasak etmediği sahalarda hudutsuz bir salâhiyet ve memuriyete kavuşan akıl gibi, İslâm inkılâbının milliyetçiliği de, topyekûn insanlık kadrosunda ruhun kaynağını Müslümanlık olarak kabul ettikten sonra, o ruhu taşımaya, renklendirmeye, mizaçlandırmaya karşı liyakat ifadesi bakımından bütün kavimler arası yarışmada üstünlük mefkûesinden ibarettir.

 

· Böylece İslâm inkılâbında milliyet mefkûesi, ırk, kavim ve soy ifadesiyle de Peygamberine lâyık olma cehd ve müsabakasının eseridir ki, her türlü ırk ve kavim sınırını kuşatan ve aşan Müslümanlığı incitmek yerine şadedecek; ve ana ölçüye bir kere bağlandıktan sonra en ileri haklara kadar kazanıcı izinli milliyetçiliğin tâ kendisi olacaktır.

· Milliyetçiliğin, bu ölçü dışında bütün alevli tezahürleri, yalnız gövdeleri yakıp kül eden dar ve hasis bir nefsanîlik, ham ve yobaz bir putculuktan başka bir şey değildir.

---------------------------------------------------------

--------------------------------------------------------

Her tavus kusu mutlaka mutlaka bir yumurtadan çıkar; ve tavus yumurtasından her çıkan,

mutlaka tavus kuşudur; öyle amma, gaye, tavus yumurtasından çıkmıs olmak değil, tavus

kusu olmaktır…

Tavus kusu, sebepte değil, neticede tavus kusudur; bu bakımdan tavus kusunun sahsiyeti,

geriye doğru mânasız ve değersiz yumurta kırıklarında değil, ileriye doğru müstesna bir renk

ve çizgi heyetindedir…

Türk, bizim nazarımızda, belli baslı bir inanıs, bağlanıs, düsünüs, sezis, hatırlayıs, duyus,

davranıs ve bildiris hususiyetleri içinde, belli baslı bir iman, mukaddesat, tefekkür, tahassüs,

hayal, hatıra, mesrep, eda ve lisan birliğinin ördüğü, tek nüshalı ve sahsiyetli bir ruh

nescinden ibarettir; mutlak ve müstakil bir vâhit temsil eden bu ruh nescinin zarfı da

Anadoludur.

 

 

Yukarıdakiler üstadımın genel olarak milliyetçilik üzerindeki görüşleri.Ve milliyetçiliği nasıl anlamamız gerektiğine dair bizlere gerekli sunumlar.

Milliyetçilik görüşümüz, zarfa değil mazrufa dair olmalıdır.Ve mesele tavus kuşu olabilmektir.İster deveden ister kablumbadan çıkalım, farketmez..Zaten sebeb olmayıp ta sonuç olan milliyetçilik anlayışımız içerisinde sonuç itibari ile yer kaplamalıdır. Üstadımın bahsini yaptığı Türk yukarıdaki ifadenin derinliğinde kendini bulmalıdır.Milliyetçiliğimiz, vahdini islama bağladıktan sonra dünyaya hükmetme mevzusunda üstadımızın temel prensiplerinde bahsini verdiği ve yer olarak da dokuz temel prensipten birisi olmalıdır.Gaye olmadığı gibi gayeye giden bir mevhum olduğunu bilmeliyiz. VE milliyetçiliğimizi ırkçılık çizgisi ile hiçbir zaman beraber olmadığını bildikten sonra kabukdaki milliyetçiliğin ancak ırkçılığın uygulaması oldıuğunu bilmeliyiz.Bizim milliyetçiliğimiz ezan dinmez diyen, bayrak inmez diyen, şehit ölmez diyen bir milliyetçiliktir.Can verdikçe devleşeceğimiz inancındaki bir milliyetçiiliktir.İşte bu milliyetçiliğimiz de kendini İslamın ruh vahdine bağlamaktadır...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad mevzuyu ne güzel nakış nakış işlemiş..

Bu iki olgu(din-milliyetçilik) arasındaki etkileşimi teyit etmek için her birini titizlikle tetkik etmek gerekir.Üstad bunu rikkatle yapmış, ikisininde vazifelerini-hacimlerini formüle etmiş ve nihayette ne şiş yanmış, ne kebap...

 

Tarih boyunca siyasetleriyle muvaffak olan sistemlere bakılırsa bu iki olgunun şaşmaz birlikteliği göze çarpacaktır.

 

Diğer taraftan, bir kaç efsanevi temele dayanan,hakikat adına cılız kolonlar üzerine inşa edilmiş iptidai düşünceler hiç kimseyi bir adım öteye dahi götürmez.O bir çeşit yerinde sayma metodudur...

 

Aklı selim olan, asaletiyle dininin muazzam ahengiyle kıvanç duyar, birini diğerinin gölgesinde bırakarak bu tılsımı bozmaz.

Bunun içinde dinin kuşatıcılığına ve gücüne teslim olunması şarttır...

Share this post


Link to post
Share on other sites

En ulvî tecrid ve mânalandırmalara, çok defa en süflî teshis ve maksatlandırmalar

musallattır. Kendimi bunlardan korumak için, sadece yavan bir isim delâleti yüzünden

dâvaların en çıkmazı, en kabasiyle aramızda benzerlik arayacak vehimleri simdiden kovalım:

BÜYÜK DOĞU’nun kucakladığı ve bütünlestirdiği Sark, vatan sınırları dısında herhangi bir

ırk ve coğrafya plânına bağlı değildir. Biz BÜYÜK DOĞU’yu, öz vatanımızdan baslayarak

günesin doğduğu istikameti kurcalayan bir madde ve kemmiyet zemininde aramıyoruz. Biz

BÜYÜK DOĞU’yu, vatanımızın bugünkü ve yarınki sınırlariyle çevrili bir ruh ve keyfiyet

plânında arıyoruz. O, kendini mekân çerçevesinde değil, zaman çerçevesinde

gerçeklestirmeye talip...

 

 

 

· Maddi ve manevî sınır dısı ırk gayreti, kavim hırsı ve toprak istahı, sadece alâkasız

olduğumuz bir is sanılmasın!.. büyük ve gerçek kurtulus adına, yüzdeyüz düsmanı sıfatiyle

alâkalı olduğumuz ve karsısında cephe tuttuğumuz zıt ve bâtıl hedeflerden bir tanesi!..

· Kendimizi kendi içimizde; fert ve cemiyetimizi içinden ve dısından kucaklayarak kendi

içimizde tamamlığa erdirmeden dısarda gözü olmak, bu iç olusa ihanettir. Ötesi, olduktan

sonra düsünülecek is...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad milliyetçilik konusunda da müspet anlamda en nefis tariflerle çerçeveyi çizmiş, hususiyetle gençlik üzerinde çok menfi tesirler gösterme isdidadı olan saf milliyetçiliğin inkişaf etme potansiyelini ortadan kaldırmıştır...

Birde SM'nin tarifi var saf milliyetçilik hakkında çok hoşuma giden;

'Milliyetçilik, çayırda zıplayan bir sıpanın fiziki imkanlarından memnuniyet duyması gibi birşeydir' diye...

Share this post


Link to post
Share on other sites

"... Büyük Doğu idealinin en bereketli yağmur gibi Anadolu yaylasını bir ucundan öbür ucuna sulamasından sonra, taşla tıkalı kör kuyu haline gelen kabuk ve posa milliyetçiliğini hâlâ ele ve dile alanlara şaşıyorum! Gerçek milliyetçiliğin, ancak, Anadoluculuk* ismi altında mazrufuna lâyık zarf, ruhuna uygun madde alâkası olabileceğini anlamayanlar; ve onun, artık yerleşmiş bir Batı kanaatiyle, bütün insanlığa dağıtımı kabil bir ideolocya değil, insanî visal yerine ferdî istimnaya benzer bir hodbinlik psikolocyası olduğunu bilmeyenler komünistlerden sonra asrımızın en kaba softalarıdır."

 

(Babıali)

 

* Vurgu şahsıma aittir. (NFK-Fan)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

ACABA PROBLEM FİKİRDE Mİ YOKSA ONUN AĞIRLIĞINI TAŞIYAMIYAN VE ONU HAKSIZCA ÜZERLERİNDE TAŞIYANLARDA MI?

YOKSA FİKRİN ADINDAN MI? HEM HER FIRSATTA BEN IRKÇI DEĞİLİM, BENİ RUH KÖKÜMDE ARAYIN DİYE FEZAYI İNLETİRCESİNE HAYKIRAN BİR FİKRE, NİÇİN ZORLA IRKÇILIK, AYRIMCILIK YAFTALARI İLİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR? EĞER KISTAS BÜYÜK DOĞUYSA "RAPORLAR 4/6" HER CÜMLESİ DAMLA DAMLA HAZMEDİLEREK OKUNMALIDIR.

AYRICA:

 

TÜRK MİLLETİNE BEYANNAME

"MHP'nin lideri Alparslan Türkeş, 1977 seçimi eşiğinde nefsinin ve partisinin hesabını şöylece vermek mevkiindedir:

1 - Alparaslan Türkeş, yatalak bir idareye karşı, fikirsiz bir hareket saydığı 1960 ihtilâline, başta, sırf bir fikir yönü vermek ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin ihtilâli sömürmesine mâni olmak için katılmış fakat bu gidiş önlenemeyince uzak kalmış, Türk Milleti ve tarihinin ihtilâl kadrosuna biçtiği suçluluk dairesinin dışında kalmayı ve ibrasına nail olmayı şart bilmiştir.

2 - Alparslan Türkeş ve Parti'sinin dünya görüşü, ruhî muhtevaya bağlı milliyetçilik olarak metbûluğu (bağlı olunan) ruha ve tabiiliği milliyete veren bir anlayış içinde tek kelimeyle İslâm imanıdır.

3 - Alparaslan Türkeş ve Partisi, milliyetçiliği, içi kevserle dolu bir kâse şeklinde görür, ana kıymeti kâsede değil, kevserde bulur ve o kevserin nûrunu ışıldattığı nispette kâseye değer verir.

4 - Alparslan Türkeş ve Partisi, bugün en keskin bunalımını yaşayan insanlığa yol gösterici istikamet oklarını, Kâinatın Efendisi'nce getirilmiş ruh ve ahlâk ölçüleri olarak ilân eder ve tasarılarını, hasretlerini, her şeyini bu inanç mihrakında toplar.

5 - Dostluk ve düşmanlık kutuplarımızı tâyinde kıstaslarımız şudur ki: Ferd, zümre, sınıf ve makam olarak her kim ve her ne olursa olsun, Hakk'ın düşmanları düşmanımız, Hakk'ın dostları dostumuzdur.

Türk Milletinin maruz bulunduğu derin bunalımın tarihî gelişmesi bakımından yöneticilerin Türk Milletinin dert ve ızdıraplarının sebeplerini teşhis edemediklerini, tedbir ve çarelerde revizyona tabi tutamadıklarını ve taklitçi kaldıklarını görüyoruz.

Türk'ün ruh köküne inmeyen ve bağlanmayan her tedbirin temelsiz kalacağı inancındayız.

1977 seçimlerinin eşiğinde, başta milliyetçi, mukaddesatçı Türk gençliği bulunmak üzere, Alparslan Türkeş ve Partisinin hüviyeti bu satırların ifade ettiği derin mânalardan ibarettir."

 

ALPARSLAN TÜRKEŞ

MHP GENEL BAŞKANI

 

 

Onu da benim beyannamem takip etti:

 

BEYANNAME

M.H.P. Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in "Türk Milletine Beyannamesi"ni okudum.

Pılı-pırtı odalarının raflarında dizili, kapağı arkasına devrik ve içi boş, hattâ süprüntü dolu teneke konserve kutuları halindeki partiler arasında, bugünden itibaren MHP, nazarımda bambaşka bir mâna ve hüviyet sahibidir. Onu, müslümanlık ve Türklüğün gerçek hakkını vermeye namzet bir topluluk olarak anıyor ve canımın içinden selâmlıyorum.

Bu beyanname, tâ Cava'daki mü'minle Amerika'daki zenci müslümana kadar bütün İslâm âlemini ihtizaza getirecek ve oluş dâvasını temellendirecek kıymette tarihî bir hâdisedir. İdeal yumağımızın her lifini içinde saklayan bir tohum... İslâm âleminin Türkiye'den beklediği zuhur ve tecellinin tohumu...

Türkeş beyannamesinde dört ana esası, bir binanın dört direği halinde vazetmektedir:

1 - 1960 gece baskınının sorumluları arasında değildir.

2 - Posa ve kabuk milliyetçiliğinden uzak ve ruhî muhtevâya tâbi mânada milliyetçidir.

3 - Başını dayadığı tek ruhî muhtevâ, yine tek kelimeyle ve bütün ölçüleriyle İSLÂM'dır.

4 - Son 150 yıllık taklit devremizin bütün sahtekârlıklarını tezgâhlayacak ve gerçek oluşu billûrlaştıracak bir tarih (revizyon)una taliptir.

Ne Mebus, ne Senatör, ne Bakan, ne şu, ne bu !.. Allah'ın bana biçtiği manevî makam ve memuriyeti bunlardan hiçbiri tercüme edemez. Bu bakımdan en canhıraş ihlâs ve hasbîlik kürsüsünden haykırıyorum: 40 yıllık mücadele ve yepyeni bir gençlik inşası hayatımda, bugün, bu beyannameden, bu beyannamenin sahibine ve partisine taktığı şeref ve mesuliyet bâzubendinden sonra, artık, emin olmaya yakın bir ümid nefesi alabilirim.

150 yıldır hergün biraz daha artıcı bir hasretle kurtarıcısını bekleyen Türk Milletine "beklediğin geliyor!" müjdesini vermenin ilk ümid günü bu tarihî ândır.

"Emin olmaya yakın ümid" ışığının çaktığını gördüğüme ve bu ışığı nice defa hayâl edip de karanlıklara düştüğüme göre, bundan böyle yeni inkisarlara tahammülü kalmıyan yanık yüreğimi, dâva yolunda en küçük istikamet hatasına razı olmaz bir hassasiyetle bu beyannamenin halkaladığı sıcak avuçlara bırakıyor ve 40 yıllık emeğimin semeresini bu çevrenin aksiyoncu ruhundan bekliyor ve istiyorum!

İçi alev alev müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle, yeni Türk neslinin maya çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım.

Allah'ın inayeti ve Resûlünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun!..

 

Necip FAZIL

Share this post


Link to post
Share on other sites

Türk Miletine Beyanname diye sunulan bildiri hayata geçmemiştir. Irkçılar Büyük Doğu davasına yönelmemişlerdir. Üstadın ki sadece bir temenni den ibaret kalmıştır.

Bildiri hayata geçseydi 9 ışık doktrinini kaldırıp 9 umdeyi benimserler, ideolocyalarını değiştirilerdi. Zaten kendi içlerindeki İslami unsurlar da sonradan onlardan kopmuş, ayrı parti kurmuşlardır.

Irkçıların Üstadı da kendilerinden biriymiş gibi gösterme faaliyeti boşunadır. Üstadın eserlerini okuyan bir ırkçı ya Üstaddan nefret eder, ya da ırkçılığı bırakır...

9 Işık mı 9 umde mi?

Büyük Doğucu olan tabiki 9 umdeyi seçecektir. 9 umdeyi benimseyen de başka ideolocyalar peşinde koşmaz...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Türk Miletine Beyanname diye sunulan bildiri hayata geçmemiştir. Irkçılar Büyük Doğu davasına yönelmemişlerdir. Üstadın ki sadece bir temenni den ibaret kalmıştır.

Bildiri hayata geçseydi 9 ışık doktrinini kaldırıp 9 umdeyi benimserler, ideolocyalarını değiştirilerdi. Zaten kendi içlerindeki İslami unsurlar da sonradan onlardan kopmuş, ayrı parti kurmuşlardır.

Irkçıların Üstadı da kendilerinden biriymiş gibi gösterme faaliyeti boşunadır. Üstadın eserlerini okuyan bir ırkçı ya Üstaddan nefret eder, ya da ırkçılığı bırakır...

9 Işık mı 9 umde mi?

Büyük Doğucu olan tabiki 9 umdeyi seçecektir. 9 umdeyi benimseyen de başka ideolocyalar peşinde koşmaz...

 

 

 

kardeşim öncelikle islam kevser türkçülük altın kase,biz o altın kaseyi kevseri daha güzel gösteriyo diye seviyoruz diye muhteşem bi benzetme yapan adama ırkçı dedirten hangi kin hangi nefrettir?? ayrıca üstad ümmetçi erbakan a boş konserve kutusu deyip Türkeş e iltifatlar yağdıran,içi alev alev müslüman,dışı pırıl pırıl türk içi dışına hakim dışı içine köle diyerek bizim ülkücülüğümüzü şereflendiren senin de üstadın değilmi.komünistlerin ezberlerine papağanlık mı yapcaz faşo diye duvarlara da yazalım birlikte o zaman. beş bin den fazla ülkücü bizler için asıldı,şehit oldu namaz kılarken öldürülen adama ırkçı demenin vebali seni korkutmuyor anlaşılan.ayrıca onu öldüren de SENİN gibi ona faşist diyodu. onu hapisteyken dipçikle namazda öldüren askerin yaptığı, ona faşist denmesi kadar zoruna gitmemiştir onun. büyük doğu turan milli görüş bunların hepsi aynı yola çıkar,hepsi birlik olmayı hedefler,müslüman olmayan türk ülkesi mi var dünyada sanki de türk islam sentezini kendinize bu kadar yabancı görüyosunuz.bizim önce büyük doğucu türk islamcı milli görüşçü nizamı alemci birlik olup sonra diğer ülkelerle birleşmeyi düşünmemiz lazım.bizden o kadar korkuyolar ki aynı vatanda bizi kaç parçaya bölmüşler. dar düşünceler dar görüşler

Share this post


Link to post
Share on other sites
"... Büyük Doğu idealinin en bereketli yağmur gibi Anadolu yaylasını bir ucundan öbür ucuna sulamasından sonra, taşla tıkalı kör kuyu haline gelen kabuk ve posa milliyetçiliğini hâlâ ele ve dile alanlara şaşıyorum! Gerçek milliyetçiliğin, ancak, Anadoluculuk* ismi altında mazrufuna lâyık zarf, ruhuna uygun madde alâkası olabileceğini anlamayanlar; ve onun, artık yerleşmiş bir Batı kanaatiyle, bütün insanlığa dağıtımı kabil bir ideolocya değil, insanî visal yerine ferdî istimnaya benzer bir hodbinlik psikolocyası olduğunu bilmeyenler komünistlerden sonra asrımızın en kaba softalarıdır."

 

(Babıali)

 

* Vurgu şahsıma aittir. (NFK-Fan)

 

Manidar ve yerinde bir vurgu yapmışsın kardeş. Anadolu'culuk kavramını ve ifadesini bundan dört yada beş sene evvel kullanıyordum/kullanmıştım. Pek çok sohbet ve fikri mülazahalarda buna değindiğimde pek çok kişi olmaz/olamaz böyle şey falan demişlerdi. Şimdi burada okuyunca hem tebessüm ettim, hemde aynı ifadeyi savunan birini tanıdığım için sevindim doğrusu.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hani milliyetin islam idi? Kavmiyyet ne?

Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyetine!

Arnavutluk ne demek? Var mı şeriatta yeri?

Küfr olur, başka değil kavmini sürmek ileri.

Arab'ın Türk'e, Laz'ın Çerkez'e yahud Kürd'e,

Acem'in Çin'liye rüçhanı mı varmış, nerde?

Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer?

Fikri kavmiyyeti tel'in ediyor peygamber.

En büyük düşmanıdır rûh-u Nebî tefrikanın,

Adı batsın onu İslam'a sokan kaltabanın.

* * *

Artık ey millet-i merhûme sabah oldu, uyan!!!

Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?

Ne Araplık, ne de Türklük kalacak aç gözünü!

Dinle Peygamber-i Zîşân'ın ilahî sözünü.

Türk Arapsız yaşamaz, kim ki yaşar der, delidir!

Arabın, Türk ise hem sağ gözü, hem sağ elidir...

Veriniz başbaşa zira sonu hüsran-ı mübîn*

Ne hükûmet kalıyor ortada billahi, ne din.

Medeniyyet size çoktan beridir diş biliyor,

Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.

Arnavutlar size ibret olacakken hala,

Ne bu şûride siyaset, ne bu fasîd da'vâ

Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz

Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz

Bunu benden duyunuz, ben ki evet arnavudum,

Başka bir şey diyemem, işte perîşan yurdum.

 

 

Mehmet Akif Ersoy (Safahat)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben birini sevmişim ama niye.hangi düşüncesinden ,hangi yargısından.birine gönül vermşsin veya oy vermişsin araştırdınmı kimdir diye.bence işte bunlar bizim tembelliğimizden kaynaklanan sorunlar. bakıyorum bazıları Necip Fazılı mlliyetçi olarak , bazıları dinci olarak bazıları demokrat olarak sahplenip onu tam olarak tanımadan kendi ideolojilerine alet yapmaya çalışıyor.halbuki temelde çatışan önemli konular var.mesela MHP nin kurucusu rahmetli Alparslan Türkeş ''İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.''(MHP NİN VEB SİTESİNDE ALPASLAN TÜRKEŞİN ÖZLÜ SÖZLERİNE BAKIN)diyor. diğer taraftan Necip Fazıl Ankara ve KONYA KONFERANSLARINDA aynen şu sözü söylüyor ve salon alkıştan yıkılıyor''eğer gaye türklükse bilmek lazımdır ki TÜRK MÜSLÜMAN OLDUKTAN SONRA TÜRKTÜR'' buyrunda buradan tutun. Bende Türküm ama bunu abartmıtorum. GEÇENLERDE OKUDUM DEMOKRAT PARTİ BAŞKANI SÜLEYMAN SOYLU ''EĞER NECİP FAZIL YAŞASAYDI SAHTE KAHRAMANLAR KİTABINI AK PARTİ İÇİN YAZARDI'' SÖZÜNÜ ETMİŞ.HAKEZA TAYYİP ERDOĞAN OKADAR ŞİİRLRİNİ OKUDUĞU VE YOUTUBE DA FİLLİNK FİLLİNK GEZEN VİDEOLARI.VE DAHA BAŞKALARI KİMSE ARTIK.

BANA GÖRE NECİP FAZILIN GENÇLİĞE HİTABEDEKİ ''MECLİSİNİN DUVARINDA HAKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ HAKKINDIR DÜSTURUNA HASRET ÇEKEN'' SÖZÜNÜ HİÇ KİMSEDEN ,HİÇBİR MERCİDEN, HİÇBİR KURULUŞTAN VE HİÇBİR GÜÇTEN KORKMAYARAK VE ÇEKİNMİYEREK BAĞIRARAK SÖYLESİN ONDAN SONRA ÇIKIP ONU SAHİPLENSİNLER. ÇÜNKÜ O KORKMADI VE SÖYLEDİ .ZİNDANLARI ,HAPİSLERİ, GÖZE ALARAK SÖYLEDİ. VE BUGÜN BİZLERİN KALBİNDE ÖLÜMSÜZLÜĞE ULAŞTI.ÖLÜRKEN BİLE HAKKINDA Kİ DAVALAR DEVAM EDEREK ÖLDÜ.İŞTE DAVA BÖYLE BİŞEYMİŞ DEDİRTTİ.

HAKEZA ÜSTAD BEDDÜZZAMAN SAİD NURSİ AYNI ŞEKİLDE.GERÇİ ONUN YERİDE BAMBAŞKA.HAPİSLER MAHKEMELER VE ÇİLELİ EZİYETLİ GÜNLER. ODA ''BEN KÜRDÜM AMA İSLAM ORDULARININ EN KAHRAMANI TÜRKLER OLDUĞUNDAN ONLARA HİZMETİ KENDİME BİR BORÇ BİLDİM ''SÖZÜ ASLINDA TERÖRÜN NEDEN BİTİRİLEMEDİĞİNİN BENCE EN BÜYÜK SEBEBİDİR.TALEBELERİNİN KALBİNDE YAŞIYO. VE AMEL DEFTERLERİ BENCE DURMADAN YAZILIYOR.

ALLAH ONLARI BAŞIMIZDAN EKSİK ETMESİN.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sana katılıyorum kardeşim.

Dün Hz.Mehmet Akif'in ''Hakkın Sesleri'' kitabını okuyordum. Orda Arnavutlara ve genel olarakta Türk-Arab-Kürt ayrımına işaret ederken diyor ki:

 

Arnavutluk ne demek? Var mı şeriatte yeri?

Küfür olur başka değil, kavmini sürmek ileri.

Arabın TÜrke; Lazın çerkeze veya Kürde;

Acemin çinliye rüchanı mı varmış? Nerde!

Müslümanlıkta ''anasır'' mı olurmuş? Ne gezer!

Fikr-i kavmiyeti tel'in ediyor Peygamber.

Bunu benden duyunuz ben ki evet Arnavudum...

Başka birşey diyemem işte perişan yurdum!...

 

Ben Arnavudum, ancak İslam milliyetimi kurşun kalemgibi yontu. Tabiki binlerce senelik bir kültürüm var ve sahip çıkıyorum ama bu milliyetçilik yapacağım anlamına gelmez. Hadis açık:

 

Hadis:'' Asabiye davası güdenler bizden değildir'' (Ebu Davud, Edeeb 112.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Milliyetçilik; üstad necip fazılın 9 temel prensibinden biri.

 

Bizde Milliyetçiyiz.

 

NOT:Üstad kelimesinin anlamını öğrenin, eğer düşünceleri işinize gelmiyorsa Üstad deyip bana sinir krizleri geçirtmeyin.

 

Harun Yaşar sana tavsiyem milliyetçilik yap.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne milliyetçiliği kardeşim görmüyormusun hadisi şerifi.

Asabiye davası güdenler bizden değildir.

Söylermisin Arnavut milliyetçiliği yaparsam ne olacak halimiz. Hani İslamiyet davası?

Küfre girmekte ısrar edene diyecek lafım yok.

Ancak Üstad konusunda da birkaç kelam edip bu tartışmadan ayrılayım.

Üstadı sağa sola çekmeye ne hacet kendisi anlatıyor işte:

Türk Müslüman olduktan sonra Türktür. Başka bir konferansta bugünkü Arabı arap saymıyorum. Arap araplığını İslamı terketmesiyele yitirmiştir.

Dava açık yol açık.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Milliyetçilik derken üstadın milliyetçiliği tanımı neydi acaba.Direkt milliyetçilik diyip geçmemek lazım.Şuan günümüzde milliyetçilik diyinceTürkçülük,kürtçülük ,...... vs vs geliyo akıllara.Ama üstadın inandığı milliyetçilik omuydu acaba diye bi sormak lazım kendimize.Ben sanmıyorum üstadın milliyetçilikten kastı türkçülük olduğuna.Bu vatanı seven hatta birçok türkten seven hiçmi boşnak,kürt,makedon yok. Ben burda doğduysam eğer,burda büyüdüysem eğer, buranın havasını soluyup buranın ekmeğini yiyosam eğer, ben buraya vatanım diyosam buraya karşı yükümlülüklerim vardır demektir.Ve bu yükümlülüklerin farkında olmaya ben milliyetçilik derim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arkadaş çok zeki ya!

 

Ulan insan bi açar bakar Üstad ne demiş milliyetçilik hakkında nasıl tanımlamış!

 

Biz Büyük Doğu milliyetçisiyiz!

Biz kavimleri, milletleri ayrılık vesilesi olarak değil birbirimizi tanımak çeşitliliklere sahip olmak için bir rahmet vesilesi olarka görüyoruz!

 

Milliyetçilik küfür diye kesip atmak hiç kusura bakmayın, tembelliktir, ahmaklıktır!

 

Yaşasın Büyük Doğu Mefkuresi!

Yaşasın Büyük Doğu Milliyetçiliği!

 

 

Başlık ideolocya örgüsü;

İdeolocya örgüsünü okumayıp buraya fikir beyanında bulunmakta afedersiniz ama bilmişlikten öte bir şey değil!

 

Bi okuyun, anlayın, hazmedin sonra gelin bu başlık altında konuşalım, tartışalım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Böyle sohbetler iyidir güzeldir hoştur,Tabi sohbetlikten çıkmadığı sürece.Ben yukarda kendi fikrimi belirttim, uslubumdada herhangi bozukluk görmüyorum. Bu yüzden İNŞALLAH o iletideki " Ulan" kelimesi bana gelmiyodur...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aslında tartışma kavram kargaşasından doğuyor. Aynı kelime ile farklı şeyler kastedilince tabiki ifade edilenler de karşılığını bulmuyor.

 

Mesela Aliya İzzetbegoviç, bizim milliyetçilikten anladığımız bütün değerleri haizdir öyle değil mi ? Asla paryalığı kabul etmemiş, Allah'a yemin olsun ki köle olmayacağız demiş ve bu uğurda bütün olumsuz şartlar altında bile vatanı ve milleti için savaşmış; üstelik bununla da kalmayarak bütün hayatı boyunca milletinin mana planındaki kurtuluşu için de mücadele etmiş biri. O hepimizin gönlünde yer eden zambaklı bayrağı Bosna burcuna çekmiş, Bosna milli marşını yine onun kadrosu yazmış. Boşnaklar bütün dünyada müslüman sırplar olarak adlandırılırken o Boşnak milletini Allah'ın izniyle var etmiş...

 

Ama Aliya milliyetçiliğin düşmanıdır... Çünkü o entelektüel anlamda batılı kültürden beslenmiş biri. Batılı manada bir milliyetçilik kavmiyet asabiyeti demek olduğu için bunu asla kabul edemez. Kendi ırkını diğer ırklardan üstün gören bir anlayış İslam'a aykırıdır...

 

Fakat bizdeki milliyetçilik bu değildir, millet ortak kutsal değerler etrafında birleşen insanlara denir ve milliyetçilik bu kutsalların savunuculuğudur, yabancıya benzememektir, kendi değerli kültürünü korumaktır ve İslam dini bu manada milliyetçi bir dindir...

 

Milliyetçilik adı altında kavmiyet asabiyeti güdenlere ise diyeceğimiz söz de 'cehenneme kadar yolunuz var.' olacaktır.

 

 

Velhasıl bizim milliyetçiliğimiz özgüven ve sorumluluk duygumuzdur, müstekbirlik değil.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Aslında tartışma kavram kargaşasından doğuyor. Aynı kelime ile farklı şeyler kastedilince tabiki ifade edilenler de karşılığını bulmuyor.

 

Mesela Aliya İzzetbegoviç, bizim milliyetçilikten anladığımız bütün değerleri haizdir öyle değil mi ? Asla paryalığı kabul etmemiş, Allah'a yemin olsun ki köle olmayacağız demiş ve bu uğurda bütün olumsuz şartlar altında bile vatanı ve milleti için savaşmış; üstelik bununla da kalmayarak bütün hayatı boyunca milletinin mana planındaki kurtuluşu için de mücadele etmiş biri. O hepimizin gönlünde yer eden zambaklı bayrağı Bosna burcuna çekmiş, Bosna milli marşını yine onun kadrosu yazmış. Boşnaklar bütün dünyada müslüman sırplar olarak adlandırılırken o Boşnak milletini Allah'ın izniyle var etmiş...

 

Ama Aliya milliyetçiliğin düşmanıdır... Çünkü o entelektüel anlamda batılı kültürden beslenmiş biri. Batılı manada bir milliyetçilik kavmiyet asabiyeti demek olduğu için bunu asla kabul edemez. Kendi ırkını diğer ırklardan üstün gören bir anlayış İslam'a aykırıdır...

 

Fakat bizdeki milliyetçilik bu değildir, millet ortak kutsal değerler etrafında birleşen insanlara denir ve milliyetçilik bu kutsalların savunuculuğudur, yabancıya benzememektir, kendi değerli kültürünü korumaktır ve İslam dini bu manada milliyetçi bir dindir...

 

Milliyetçilik adı altında kavmiyet asabiyeti güdenlere ise diyeceğimiz söz de 'cehenneme kadar yolunuz var.' olacaktır.

 

 

Velhasıl bizim milliyetçiliğimiz özgüven ve sorumluluk duygumuzdur, müstekbirlik değil.

 

Ben kendi iletimde anlatmak istediğim ve Duymak istediğim sözler bunlardı. Güzel güzel uslub bozulmadanda anlatılabiliyormuş demekki. Saolasın neretva kardeş.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selahaddin Paşam üslubunu dağru takın. Sana Üstad'ın da nasıl bir milliyet kavramını zikrettiğini yazdım. Çok bozuk bir üslubun var dolayısıyla konuya daha fazla katılmayacağım. Biz din kardeşiyiz ve ne diye böyle şeyler yazdığını anlayamıyorum. Sitede senin gibi bir kaç üyeye daha rastladım ki kendi gibi düşünmeyen herkese aynı üslupla saldırıyor. Gerek yok çünkü ortak payda İSLAM VE ÜSTAD.

Allaha emanet olun...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen Üstad dan bi habersin!

 

Aç oku ilk önce İdeolocya Örgüsünü Ham Yobaz!

Kaba Softa!

Okumadan Âlim!

 

Milliyetçiliği kafirlik sayıyor adam, üstad ise temel prensip sayıyor seninle Üstad arasındaki fark bu senin gibilerin üstadı olsa olsa Nazım Hikmet olur!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

Mevzu etrafında fikirlerinizi paylaşabilir, farklı yorumlar çerçevesinde tartışmalara girebilirsiniz. Ancak muhatabınıza karşı saygı sınırlarını aşarsanız iş fikir kavgasından çıkar, Üstadın tabiriyle fikre karşı yumurta kabuğu ve bekçi sopasıyla harekete geçmeye benzer. Muhatabınızın fikirlerini sen şöylesin, böylesin diyerek değil, güzel bir dil kullanarak, fikriyatınızla harmanladığınız ve kitaplardan iktibaslar yaptığınız bir hikmet sofrasını kurarak çürütmeye çalışmalısınız. Bu yüzden fikir tartışması kapsamına girmeyen sert üsluplu mesajlarla değil, sinirinize hâkim olarak, fikirlerinizi sunarak gerçekleştirilecek olan bir münazara ortamını kurmaya çalışınız lütfen.

Saygılarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...