Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
NFK-Fan

Şehirlerin Dışından

Recommended Posts

ŞEHİRLERİN DIŞINDAN

 

Kalk, arkadaş, gidelim!

Dereler yoldaşımız,

Dağlar omuzdaşımız,

Dünyayı seyredelim,

Şehirlerin dışından.

Esmerden, sarışından

Kaçalım, kurtulalım!

Haydi yürü, bulalım;

Kat kat çıkmış evlerin,

O cam gözlü devlerin

Gizlediği âlemi! ;

Bir tüy gibi yel alsın,

Bir dal gibi sel alsın,

Bizden menhus elemi.

Attığımız naralar,

Yol açsın karanlıkta.

Çeksin bizi mağralar,

Bir derin ormanlıkta;

Öttürüp sert bir ıslık,

Yılanları çağralım.

Peşinden çığlık çığlık,

Çakallara bağralım,

ötelim baykuşlarla.

Kızıl akşamüstleri,

Hicret eden kuşlarla.

Sema, deniz ve yeri,

Çepçevre, iklim iklim,

Dolaşalım, gezelim!

Yollar bizden bir izdir,

Ne duysak sesimizdir.

Ne görsek benzer bize.

Hiç şaşmayan bir saat

Gibi işler tabiat,

Uyarak kalbimize.

Mevsimler boğum boğum,

Zamanın ipliğinde.

Başı görünmez doğum,

Sonu ölçülmez hayat...

Hayvan, nebat ve cemat,

Hepsi ilk gençliğinde.

Ölen ölür, yıpranmaz;

Giden, gider, aranmaz.

 

 

Böyle geçer ömrümüz,

Bir gün gelir ölürüz,

Haberimiz olmadan.

Ve o zaman, o zaman,

Hayat neymiş görürsün!

Bırak, keyfini sürsün,

Şehirlerin, köleler! ;;

Yeter bizi tuttuğu!

Tükensin velveleler!

Kalk arkadaş, gidelim!

İnsanın unuttuğu

Allahı zikredelim;

Gül ve sümbül hırkamız,

Sular, kuşlar, halkamız...

 

(NFK/1926)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

İnsanların kendi içine dönerek hakikati bulabileceğini, inzivanın insanı yüceltecek huzur verici bir yanı olduğunu; insanın tabiatının, tabiatın en tabii haliyle ahenk içerisinde aktığını anlatan harika bir şiirdir bu. Okuması huzur veren, topraklar, çimenler içerisinde mutlu ve yapayalnız bir insanı zihinde canlandıran, hiçbir hayvani güdünün tesir edemediği ideal bir hayata insanı çağıran; şehrin göbeğinde, şehri en katı şekliyle yaşayan ve münzevi dervişlerin huzuruna hasret bir insanın ruhuna sizi davet eden harika bir eser. İnsanı Allah'tan uzaklaştıran hayat gailelerini bir tarafa bırakıp, uçsuz bucaksız bir alemde bulduğu yalnızlığın yüreğinde hissettiği tevhidin peşinden koşacak cesareti gösterebilen kahraman bir insanın sizi çağırdığını hissediyorsunuz şiiri okuduğunuzda. Süregelen bir hayatın tükendiği noktada ise o kadar tatlı bir tasvir var ki, "Böyle geçer ömrümüz, / Bir gün gelir ölürüz, / Haberimiz olmadan" ifadesindeki yumuşaklık, teslimiyet, kabullenmişlik ve boşvermişlik, bugün pençesinde yaşadığımız tasaların mustariplerinin kalbini dahi ferahlatabilecek kudretteki bir meltem gibi dokunuyor ruhlara. Şehirlerin insanın ruhuna üflediği sıkıntıdan bunalan ve ferahlamaya ihtiyaç duyan insanların belki de söylemek istediği halde söyleyemediği şeyler...

 

Her seferinde büyük bir zevkle okuduğum bu şiiri Üstad'ın henüz 22 yaşındayken yazmış olması da dikkate şayandır.

 

Saygı ve selamlarımla

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'ın ulvî arayışının hâlet-i ruhiyesini yansıtan, şehrin boğucu, Allah'tan uzaklaştıran, insanı gaflete sürükleyen yapısından kurtulmak için şehirlerin dışına çıkmanın, insanı kıskaca alan dünyevî işlerin ötesine geçmenin lazım olduğunu anlatan bir şiir. Şiirdeki teşbihler, müşahhasla birlikte mücerret bir ifade de taşıyor. Yani gerçek manâda şehirden uzaklaşmak bedenen değil de ruhen, zihnen yapılması istenen bir eylem. İnsanın, kendini mâverâdan uzaklaştıran işleri bırakması, boş işlerden kurtulması, ruhen inzivaya çekilmesi ve Üstad'ın şiirde de belirttiği gibi İnsanın unuttuğu / Allahı zikredelim; mısrasındaki Allah'ı zikretmek yani onun emir ve yasaklarına uygun olarak yaşaması şiirde vurgulanan en önemli netice, şehirlerin dışına çıkma isteğinin ana gayesi.

 

Tabiatın insana Allah'ı hatırlatan, tabiattaki her canlının muhteşem yaratılışıyla Allah'ın büyüklüğünü düşünmesini sağlayan, nefs muhasebesine, dünyaya gelme sebebine, bütün bu nimetlerin insana verilme hikmetine dair tefekkür etmesine vesile olan bir tarafı vardır. Bu yüzden Üstad'ın şiirlerinde tefekkür etmesi istenen insanın tabiata yönelmesi, dağlara çıkması, şehirden ve şehrin zehirli süslerinden uzaklaşması gerektiğini anlatan manâlar var. Şiirinin sonuna doğru her insanın tadacağı ölümden de bahsediliyor, çünkü bu dünya imtihandır ve her nefs ölümü tadacak ve inansa da inanmasa da hakikati, hakiki hayatı o zaman görecektir insan. Bu dünyanın ölüm gerçeği, düşünen insanlar için muazzam bir hikmet ve ibret tablosudur. İnsanın bu dünyaya gelme amacı, yaşama gayesi nedir? Elbette ki Allah'ın rızasını kazanmak, onun istediği gibi bir kul olmak. Bunları yapabilmek için de şehir kavramıyla çerçevelenen dünya süslerinden, nefsi azdıran unsurlardan kurtulmak ve bunların uzağında bir hayat, yani tabiatta bir hayat yaşamak gerektir.

 

Üstad'ın bu hususla ilgili bir başka şiiri için tıklayınız: Dağlarda Şarkı Söyle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sanki kasvete boğulduğum demlerin neticelenmesi için bu şiiri arıyordum.. Okudum tekrar tekrar, sindirdim, reçetemi yine Üstad yazdı. Tabi şerhlerle birlikte kamil idrak kaçınılmaz. Muazzam, muazzam sihir..

 

Kalk arkadaş, gidelim!

İnsanın unuttuğu

Allah'ı zikredelim!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Haydi yürü, bulalım;

Kat kat çıkmış evlerin,

O cam gözlü devlerin

Gizlediği âlemi! ;

Bir tüy gibi yel alsın,

Bir dal gibi sel alsın,

Bizden menhus elemi.

 

 

 

Hem şiir hemde reçete,

 

Yaşanılan yerin konumu gereği bunalan, bunalımı Allah' tan uzaklaşmak olarak nitelendiren, bu uzaklaşma sebebiyle ruhsal çalkalanma ve sıkıntı yaşayan biriinin bilinmeze doğru yolculuğunun farklı, alışılagelmişin dışında fevkalde tasviri.

Betondan sütunların perdelediği başka alemi görecek firasete sahip olmakla birlikte bu alemin güzergahını bu işin nasılını tespit vede tayin edecek bir şair ve muzzamın fevkinde bir şiir. Şiire takatının üzerinde yük, yükleme işinin emsalsiz mimarlarından.Kelimeden bu denli tasarruf edipde bu kadar çok şeyi anlatan ender-i nadirattandır Üstad.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yalnız kalmanın, kalabalığa karışınca kaybolan bir esrarı var. Bu esrar, girift düğümleri çözecek yeteneğe; aşılmaz surları devirecek güce; gafleti ürküten bir harekete sahip. Öyle ki, etrafımızda dönen; ortasında kaldığımız kalabalıktan sıyrılıp sessizce kendimizi dinlediğimizde, daha önce hiç duymadığımız şeyleri duyar; hiç görmediğimiz güzellikleri görür; hiç farkına varmadığımız hakikatlerin sırrına erer gibi oluruz. Dere sesine karışan kuş ötüşleri; yemyeşil kırlara göz kırpan sessiz ağaçlar; karşı tepelerden usulca doğan güneş; uzağımızda ürkek adımlarla dolaşan güzel ceylanlar; manzarayı renklendiren bin bir türlü çiçek; ve daha bir sürü şey… Şehirde; bacalardan tüten kara dumanlardan ziyade, insanların dudaklarından dökülen küfürler kirletiyor havayı. Baz istasyonlarından daha tehlikeli olan hasetli kalplerin gizli nefretleri sarıyor şehri. Şehre bakarken, kendini öldürmüş bir adam görünüyor yalnızca. Biraz sonra dirilen ve tekrar kendini öldüren bir adam… Şehre bakarken; alt katında ölülerin yattığı; üst katında dirilerin tepindiği bir ev görünüyor. Günah musluklarını açan şeytanların fazla; günahla ıslanan ellere havlu tutan vicdanların az olduğu şehirler. Allah’ı unutan kölelerin, keyfini sürdüğü şehirler… Saklayan, göstermeyen, gizleyen şehirler…

 

Haydi yürü, bulalım;

Kat kat çıkmış evlerin,

O cam gözlü devlerin

Gizlediği âlemi! ;

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...