e_buyur 0 Report post Posted January 31, 2006 Kitap Adı: Kendi Sesinin Yankısı /Necip Fazıl Kısakürek Yazar: Orhan Okay Ufuk kitapları "Asırladır, belki dört beş asırdır, içine hapsedildiğimiz manevî bir zindan var.. Son dört beş sarın hesabını, her an bu manevî zindan rejimi bir kat daha ağırlaşmış olarak, böyle bir hapis haline icra edebiliriz. Asırlardır zindandayız! Neyin? Hangi halin zindanıdır bu?.. Bir türlü hakikate ulaşamamanın, dünyanın en şaşaalı oluşundan sonra, o oluşun aşkını kaybetmenin, birtakım hayallere kapılmanın, yapamamanın, edememenin, erişememenin, üstelik erişmekten alıkonulmanın muazzam zindanı... Evet, üç dört asırdır, en kuvvetli karakteriyle 150 senedir, en bariz ifadesiyle de 50 yıldır, kısaca ve topluca, Tanzimat'tan bugüne kadar bir manevî zindan içindeyiz. Sanki gözlerimizi çıkarmışlar, yerine, uydurma bir dünyanın çizgileri nakışlı, takma gözler takmışlar... Bu zindanı açmanın, bu zindanın kapısını aralamanın tek çaresi; bize onu hediye eden, bir külah gibi giydiren sahte kahramanları anlamaktır." Necip Fazıl Kısakürek Kitap Adı: Necip Fazıl Kısakürek Yazar: Muzaffer UYGUNER BİLGİ YAYINEVİ Büyük Ozanlar / Büyük Yazarlar dizisinden 23. kitap. Bu dizideki kitaplar, yazınımıza değişik türlerde ürün vermiş pek çok ozanın, yazarın yaşamıyla sanatına ilişkin bilgileri, yapıtlarından seçmeleri içeriyor. Öncelikle öğretmen ve öğrenciler için birer kaynak olacak bu yapıtlar, bütün yazın meraklılarına da sesleniyor. Necip Fazıl'ın şiirlerinden (Çile, Serseri, Kaldırımlar, Otel Odaları, Ölüler, Yolculuk, Odalarım), oyunlarından (Tohum, Bir Adam Yaratmak, Para, Yunus Emre) düzyazı ve öykülerinden seçmeler sunuluyor kitapta. Kitap Adı: Sohbetler 2/ Mehmed Âkif / Yahyâ Kemâl / Necip Fazıl Kısakürek Yazar: Ahmet Kabaklı TÜRK EDEBİYATI VAKFI Mehmed Akif, İslâm-Türk ülküsüne bakışta ve onu (Yunus gibi) terennümde milletimize yön göstermiştir. Yahya Kemâl, Türk-Osmanlı tarihine, İslâm dinine ve her soydan Kahramanlara seçkin sanatkâr gözüyle, derinleme ve aydınca bakışın timsalidir... Necip Fazıl ise, çağdaş bunalımlı insanın İslâm ve tasavvufta kurtulma hasretiyle ümidini, Türkçe'nin son imkânları içre dile getirmiştir. Her üçünün ülkülerine olan bağlılığımız ve sanatlarına olan tutkunluğumuz, Akif, Y. Kemâl ve N. Fâzıl'la sohbet yapmak hevesini bizde kuvvetlendirdi ve bu sohbetleri, içtenliği ölçüsünde güzelleştirdi. Kitap Adı: Şu Bizimkiler Yazar: Hüseyin Üzmez TİMAŞ YAYINLARI Görünüşte bizden pek farklı olmayan insanlar… Ama onlar gelecek nesillere ışık olabilmek ve onları çeşitli ideolojilerin her türlü tuzağından koruyabilmek için bütün şimşekleri, paratoner gibi üzerlerine çekmişler. İşte, fikir ve mücadele adamlarımızın bilinmeyen ilginç yönlerini, Hüseyin Üzmez'in akıcı uslubuyla, kimi zaman tebessüm ederek zevkle okuyacağınız bu eserde bulabileceksiniz. Quote Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted January 31, 2006 Selamlar, Güzel bir çalışma olmuş, teşekkürler... Eklemek istediğim bir kitap daha var benim. Düşünce, Tarih ve Bir Coğrafya Tasarımı Olarak Büyük Doğu ve Necip Fazıl Kısakürek... Hece dergisinin NFK yılı dolayısıyla çıkardığı bu kitapta, çoğu üstadla yüzyüze görüşmüş olan kalemlerin yorumlarını okuyabilirsniz. Detaylı ve oldukça kalın bir kitap. Zaman zaman mevzubahis kitaptan bazı yazıları foruma taşımayı düşünüyorum. Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted March 2, 2007 Şule yayınları'nın Portreler dizisinde yer alan ve Prof. Dr. M. Orhan OKAY hoca tarafından kaleme alınan bir kitap daha var üstadla ilgili. Kitabın adı Necip Fazıl Kısakürek, 3. baskısı 2003'te çıkmış bulunuyor kitabın. Bunun dışında Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları'ndan çıkan ve rahmetli Ahmet Kabaklı'nın kaleme aldığı "Şairler Sultanı Necip Fazıl" isimli bir kitap daha mevcut, istifade edinilebilir... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted June 11, 2007 Kitap Adı: Sahnenin İki Yüzü Bir Adam Yaratmak İle Hamlet Karşılaştırması Yazar: Derya Şenol KARAKUTU YAYINLARI Direkt olarak Üstadın hayatını konu almasa da, bir eserini ve bu eserin dünya çapında kıymetli olan bir yazarın eseriyle karşılaştırılması, bir inceleme kitabı. anzimat sonrasında kapılarını Batı edebiyatına açan Türk edebiyatı, İngiliz edebiyatının büyük ismi Shakespeare'le tanışır. Sonrasında onun hemen hemen bütün külliyatı Türkçe'ye kazandırılırken, oyunları da birçok tiyatroda sahnelenir. Bununla birlikte Shakespeare'in Türk sanatçı ve aydınları üzerinde de büyük etkisi olmuştur. Bu isimlerden biri de şair yazar Necip Fazıl Kısakürek'tir. Bu zaman zarfında Doğu ve Batı ısrarla değişik iki dünya olarak algılanırken; Batı, "öteki"leştirdiği Doğu'dan ne kadar farklı olduğunu sürekli vurgulayarak kendini tanımlamaya ve değerini yüceltmeye çalışmıştır. Halbuki bugün "öteki"liğin kime göre olduğu sorgulanmakta, medeniyetler arasındaki mesafeler kısalırken benzeşmeler de artmaktadır. Düşüncesi ve sanatıyla tasavvufa yönelen Necip Fazıl'ın Shakespeare'den etkilenmesinin bir sebebi; eserlerini verirken dönemin mistik doktrinlerine kayıtsız kalmayan Shakespeare'i kendine yakın bulmasıdır. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted July 18, 2007 Kitap Adı: Necip Fazıl Kısakürek Büyük Doğu Irmağı Yazar: Ali Haydar Haksal İNSAN YAYINLARI Yayın Yılı : 2007 Üstat Necip Fazıl; düşünce hayatımızın önemli isimlerinden. Geçen yüzyılın en çok konuşulan ve tartışılan büyük şair ve düşünürü. Şiirde zirve; piyeste, hikâyede, denemede de. Bu zeki ve taşkın mizaç, el attığı her alanda başarılı. Birçok ilkin öncüsü. O bir dava insanı. Yüzü aşkın eser, binlerce konferansla yurdun her tarafını gezmiş bir çilekeş. Onun Büyük Doğu süreci ise başlı başına olaylar zinciri. Tam on beş defa açılıp kapanan ve hemen her dönemi hapislerle geçen, çeşitli dönemleri olan büyük bir mücadele örneği. Usta kalem Ali Haydar Haksal, Mehmed Âkif´ten sonra Üstat Necip Fazıl´ı bütün yönleriyle anlatıyor. Büyük Doğu dergileri, günlük gazetelerin tamamı taranarak farklı bir Necip Fazıl portresi ortaya koyuyor. Allah dediği için hapsi boylayan, dergisi ele geçirilen, yazıları yarım kalan, matbaası masonlar tarafından basılan, 1960 darbesinin sıcaklığında hapisten çıkar çıkmaz yeniden Büyük Doğu´yu çıkaran Üstat... Ali Haydar Haksal Necip Fazıl: Büyük Doğu Irmağı'nı anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. (Arka Kapak) Quote Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted July 20, 2007 Selamlar, Üstad hakkında yazılan kitaplara, şunları da ekleyelim: A. Arif Bülendoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Şiiri, Sanatı, Aksiyonu, 1963 Hasan Çebi, Tiyatro Eserlerinde Madde ve Mânâda Necip Fazıl, 1981 Osman Selim Kocahanoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Hayatı-Sanatı-Çilesi, Hakkındaki Tüm Yazılar I, 1983 Bekir Oğuzbaşaran, Necip Fazıl'ın Şiiri, 1983 Mustafa Miyasoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, 1985 Kadir Mısıroğlu, Üstad Necip Fazıl'a Dair, 1993 Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted July 21, 2007 A. Arif Bülendoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Şiiri, Sanatı, Aksiyonu, 1963 Burada, bu alıntıladığım kısımdaki kitabın Hilmi Oflaz'a ait olduğunu yazalım ki o başlığı daha önce görmeyen arkadaşlar da hadiseden haberdar olsun. Quote Share this post Link to post Share on other sites
yazanel 5 Report post Posted July 28, 2007 Kitap Adı: Çiledeki İnsan Necip Fazıl Yazar: İhsan Kurt Yayınevi : Nobel Yayınevi 2. baskı,2000,176 sayfa Açıklama: Necip Fazıl Kısakürek “Ahşap Konak” adındaki tiyatro eserinde, oyunun kahramanlarından olan Recai’ye; “Zaman diyor ki bana, önde olan sensin! Beni anlamak için kafa patlatandır önde olan. O sensin!” dedirtir. Elbette burada bir gerçeği de işaret etmek ister ki, bu gerçek aynı zamanda şairi anlamak için “kafa patlatmanın” gerektiğidir. İşte bu açıklama doğrultusunda Necip Fazıl’ı anlamaya çalışmak ve anlatabilmek için hazırlanmış bir eser oluşturulmaya çalışılmıştır. Çiledeki insan, Necip Fazıl’ın madde ve mana planında duydukları, yaşadıkları ve şiirinde duyurdukları değerlendirilmiş bir bakıma “Çiledeki insan Necip Fazıl”ın düşünce ve duygularından yansıyan, hayatında iz bırakan “Çile”lere işaret edilmiştir. ............................................. "ÇİLEDEKİ İNSAN NECİP FAZIL''(*) ADLI KİTABIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ Gıyasettin AYTAŞ Gazi Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Doktora Öğrencisi Necip Fazıl hakkında yapılan araştırma ve değerlendirmelerin büyük bir ekseriyeti, onun ölümünden sonra yayınlanmıştır. Bunların önemli bir çoğunluğu objektif olmanın yanında, üstadı tek cepheli olarak ele alan ve değerlendiren çalışmalardır. Aslında Necip Fazıl'ın dikkate alınması gereken, belki de en önemli yanı, onun hayatı boyunca çekmiş olduğu "Çile"sidir. Aynı zamanda şiir kitabının da adı olan çile, Nacip Fazıl'ı yoğuran, olgunlaştıran ve bu günkü kıymetine ulaştıran en önemli unsurdur. İhsan Kurt, değişik bir metot kullanarak Necip Fazıl'ın çilesini onun kendi eserlerinden hareketle anlatarak, değişik bir çalışma metodu gerçekleştirmiştir. Kitabını on bir ana bölüme ayıran Kurt, her bölümde, Necip Fazıl görüş, düşünce ve felsefesini akıcı bir üslupla kaleme almıştır. İlk bölüme "Çiledeki İnsan" adını veren yazar burada Necip Fazıl'ın iki tür çileden “büyük dehaya sahip sanatkarların, velilerin tefekkür ummanına dalanların maddi ve manevi varlıklarını çepeçevre saran sonsuz ve deruni çile" (S. 1 ) yi tercih ettiğini, bu çilenin de "aslı ve asıl" çile olduğunu ifade eder. "Çiledeki İnsan" ilk korkularını çocukluk yıllarında yaşadığı konakta hissetmiştir. Yazar, Necip Fazıl'ın çektiği bu. korkuları, bir yabancı düşünürün şu sözüyle açıklar : "Hiç korkmamış bir kahramanın, hiç sevmemiş insan elbette yoktur." Necip Fazıl bu iki unsuru en olgun şekilde görmek mümkündür. "Çiledeki İnsan'ın asıl çilesi, kendisini saran aşırı vehimler ve korkuların sonucunda bir kapı aramaya yönelmesi. ve sonunda da böyle bir kapının açılmasıyla başlar. İhsan. Kurt, bu durumu şöyle ifade eder : "Yıl 1934 ve Necip Fazıl Sathi ve Yalan "Çile" olan günlük sıkıntılarından asli çileye girer. Artık "O" dediği Abdülhakim Arvasi'yi tanımış ve kapısı ona açılmıştır. İşte bundan sonra Necip Fazıl, gerçekten ÇİLEDEKİ İNSAN olmuştur." (S.11) Necip Fazıl'ı "kendini bulmaya memur bir yaratık' olarak tasvir eden İhsan Kurt, onun insana bakış tarzını şu satırlarla ifade eder "Necip Fazıl insanı kesinlikle felsefe konusu olarak değil, İslâm'ın güzlüğü ile bakarak yansıtmış. Onu ruhtan ziyade nefsi ile cebelleşen, nefsi ile iniş ve çıkışlar yapan, ameli ile "Eşref-i Mahlukat” veya "Belhüm Edal'' kimliğine bürünmüş bir çerçeve içinde işlemiştir. (S.25) Necip Fazıl'ın "Ben"den anladığının aslında gurur derecesinde olmadığını ifade eden İhsan Kurt, "Necip Fazıl, hep ben derken kendini övmekte, büyüklük taslamamaktadır" (S. 37) demektedir. "Nefs"i çeşitli yönleriyle ele alan Kurt bu noktada Necip Fazıl'ın Nefs konusundaki çeşitli eserlerinde ele aldığı düşünceleri değerlendirir. Buna misal olmak üzere, üstadın şu mısralarına kitabında yer vermiştir : Cinnet, şüphe, korku benim eserim; Sıcak kalbinizde gizlidir yerim. Bir kurdum ki, sizi hep diş diş yerim. Ve gezerim her gün elbisenizde... (s. 46) Her büyük sanatkarın, bedeni çilesinin yanında, "Tefekkür ve Fikir Çilesi" de vardır. Bu durum, Necip Fazıl'da daha açık bir şekilde hissedilmektedir. İhsan Kurt'a göre "Necip Fazıl, Esseyid Abslülhakim Arvasi Hazretlerini tanıdıktan sonra bütün hayatının yanı sıra fikir coğrafyasının da sınırları dalga dalga genişlemiş, tefekkür onun bırakmadığı değil bırakamadığı, onu çepeçevre kuşatan asli çilenin özü olmuştur." (S. 57) "Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum'' diyen Necip Fazıl'ın "Akıl ve bilgi'' kavramları hakkındaki kavrayış ve bakış tarzını İhsan Kurt, gene üstadın çeşitli eserlerinden hareketle açıklar. Bir insanı bütün boyutlarıyla anlamak ve anlatmak, onun hayat anlayışını, fikir dünyası bütün boyutlarıyla saran atmosferi anlamakla mümkün olur. Hele bu şahsiyet Necip Fazıl olursa böyle bir yolun ağırlığı, zorluğu ve çetrefilliği kendiliğinden anlaşılacaktır. İhsan Kurt'un yaptığı bu çalışmanın diğer bölümlerinde Necip Fazıl'ın "'Yanlızlık", "Dünya Görüşü ve Dünyaya Bakışı", "Cemiyet ve Ahlâk Anlayışı'', "Günlük Hayata Bakış Tarzı" ayrı ayrı ele alınmış ve değerlendirilmiştir. Yazar, eserinin son bölümüne, "Çetin Geçit; Ölüm" adını vermiştir. Bu bölümde, Necip Fazıl'ın ölüme karşı tavrı ve onun ölümden ne anladığını ifade ederken şu mısralardan faydalanır: Ölenler yeniden doğarmış; gerçek! Tabut değildir bu, bir tahta kundak Bu ağır hediye kime gidecek, Çakılır çakılmaz üstüne kapar? (s. 133) Her ölümlü gibi Necip Fazıl da ölümü tatmış ve arkasında fikirlerini takib edecek, eserlerini okuyacak büyük bir kitle bırakmıştır. bununla kendini ebedileştiren sanatçı, kendisinden sonra gelenlere rehber olmuştur. Denebilir ki İhsan Kurt, Necip Fazıl'ın "Çile"sini kendi özünde hissetmeye başlamış, bundan dolayıdır ki böyle bir eseri kaleme almıştır. Baskıdaki hatalar, anlatımdaki üslup farklılıkları ve bazen görülen tekrar anlatımlar bir kenara; bu eserin ilgilileri tarafından Necip Fazıl'ı değişik bir üslup ve anlayışla kavramak için incelemesi ve okunması gereken bir eser. (*) İhsan Kurt, Çiledeki İnsan Necip Fazıl, .Ankara 1991 Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Dergisi, Sayı: 29, Temmuz-Ağustos 1991 ////(added by mehmet)///// .................................................... Quote Share this post Link to post Share on other sites
hafakan 195 Report post Posted July 28, 2007 Büyük iş/üstadı anlatabilmeye çalışmak! oldukça cesaretli büyüklerimizmiş demekki bu işe soyunanlar. Umarım hakkını verebilirler teşekkürler paylaşımlarınıza Quote Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted August 15, 2007 Selamlar, Mustafa Özdamar tarafından kaleme alınan, Kırk Kandil yayınları arasında çıkan ve Üstad Necip Fazıl ismini taşıyan bir eser daha mevcut. Yayın yılı 1997 olan bu kitap 224 ssayfadan oluşuyor. Eseri, kitapalemi.com gibi online kitap mağazalarından da temin edebilirsiniz. Hatıra ağırlıklı olması, kitabın ayrı bir hususiyeti... Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
serdengeçti 10 Report post Posted August 15, 2007 Evet! NFK FAN 'IN BAHSETTİĞİ KİTAP (MUSTAFA ÖZDAMAR'A AİT) ŞU AN BENİM ELİMDE VAR.SULTANAHMET KİTAP FUARINDAN TEMİN ETMİŞTİM.GERÇEKTEN DE ÇOK ZEVKLİ VE HAKİKATLİ BİR ESER. :rolleyes: Quote Share this post Link to post Share on other sites
tutsak 4 Report post Posted August 16, 2007 Kendi Kaleminden Necip Fazıl Necip Fazıl Kısakürek'i kendi ağzından dinlemek çok kimseye nasip olmamıştır. Orhan Okay, "Necip Fazıl Kısakürek/ Kendi Sesinin Yankısı" kitabı ile üstadı kendi ağzından dinlemek isteyenlere bir fırsat veriyor. Necip Fazıl'ın eserlerinden, biyografisini çıkarma amacı güden Okay, hayranlıklarımızı bir tarafa bırakarak, Necip Fazıl'ın Türk kültürüne, insanımıza neleri miras bıraktığını daha tarafsız bir gözle takip etmemiz gerektiğini söylüyor. Okay, çalışmayı yaparken Necip Fazıl'ın çok yönlü çalışmaları nedeniyle zorlandığını ifade ediyor. Sekiz bölümden oluşan kitap, Üstad'ın kısa bir biyografisi ile başlıyor. Hemen arkasından Üstad "Ben Buyum" diyerek karşılıyor okuyucuları. Kendini asyacı (kopya Avrupacılığına zıd), Aşırı milliyetçi- Anadolucu, ruhçu, maveracı (softaya zıd, dinsize zıd), şahsiyetçi- keyfiyetçi (başıboş ferd haklarına zıd, standard ölçülere zıd), mülkiyette tahdidci (Büyük ferdi sermayeciliğe zıd), sanat, fikir ve ilimde tedridci- safiyetci (köksüz ve kabataslak teşhis sistemlerine zıd), kafa ve ruh mümtaziyeti bakımından sınıfçı (antidemokrat), (tek görüş etrafında müdahaleci (antiliberal) özetle antikominist, antifaşist, antiliberal olarak tanımlayan Üstad, sonrasında kendi ağzından hayatını anlattığı bir söyleşi ile çıkıyor karşımıza. Metafizik Sancı, Medeniyetler Tragedyası, Derin Tarih, Toplumla Hesaplaşma, Ayağa Kalk Sakarya, Ahlak, Din ve Tasavvuf ve Kültür, Sanat, Edebiyat başlıkları altında toplanan yazıları Üstad'ı kendi kaleminden tanımamıza yardımcı oluyor. Kaynak* Quote Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted August 16, 2007 Selamlar, "...Okay, hayranlıklarımızı bir tarafa bırakarak, Necip Fazıl'ın Türk kültürüne, insanımıza neleri miras bıraktığını daha tarafsız bir gözle takip etmemiz gerektiğini söylüyor." Kitapla ilgili tanıtım yazısını okurken bu cümleye dikkatim takıldı. Kısaca temas etmeden geçersem huzursuz olurum. Henüz birkaç gün önce açmış olduğum Tarafsız isimli konuda, Üstadın aynı ismi taşıyan bir makalesini paylaşmıştım. Sayın Okay'ın bu ifadesinin sitemize taşınması tam da bu hadisenin üzerine geldi, hoş bir tevafuk oldu. Bir insana bakış açımızda hayranlık da olabilir, nefret de olabilir; bazı insanların bazı yönlerini kendimize yakın bulup bu yönlerini takdirle karşılarken bazı hususiyetlerini de şiddetle tenkit edebiliriz. Bazı insanlar hakkında ise müsbet veya menfi, herhangi bir kanaate sahip olmayabiliriz. Bu bakış açısının, kişiyle ilgili kâfî malumata ulaştıktan sonra meydana gelmesi evla olandır. Yani kulaktan dolma malumatla, doğruluğu hakkında sağlam bir kanaat uyandırmayan ve mesnedi bilinmeyen şayialar ile bir insana hayranlık duymak yahut buğzetmek, makbul değildir. Çevremize baktığımızda, bu davranışın malesef büyük bir insan topluluğu tarafından temsil edildiğini görebiliriz. İnsanın bu bakış açısıyla doğruyu bulma şansı kadar, yanılma riski de mevcuttur ve böyle insanların her halukarda doğruyu bulamadığını müşahede etmek bizi de müteessir kılmaktadır. Fakat, hayranlık yahut antipati duyulan kişiye dair yeterli bilgimiz varsa ve bu bilgiler, bizim anlayışımız gereği bu kişiye karşı hissettiklerimizi doğurur veya haklı çıkarır keyfiyetteyse, hayran olmanın yahut nefret duymanın nasıl bir zararı olabilir? Bir insan benim ölçülerime göre hayran olunmaya değerse, Sayın Okay'ın bu yaklaşımını kendime şiar edinerek "Yok efendim, olur mu öyle şey, bu adam her ne kadar benim nazarımda hayran olunmayı hak eden bir insansa da ben ona hayran olmayacağım, hayranlığımı bastıracağım, yok sayacağım!" mı demeliyim? Böyle bir şeyin mantığı olabilir mi? Haksızlık değil midir bu? Bu mücerret tespitin ardından müşahhastaki misale dönersek, ben zaten yaptıklarından dolayı hayran olduğum üstadın yaptıklarını, bu yapılanlara hayran olmadan nasıl ele alabilirim? Eğer ilmî bir bakış açısıyla hayran olduğumuz kişiyi incelememiz gerekiyorsa - ki Okay'ın kullandığı belirtilen ifade daha geniş bir mana içeriyor, yani yalnızca ilmî tetkiklerde bulunacak araştırmacıları hedef tutmuyor -, hayranlığımız, o kişiyi tahlil ederken karşılaştığımız mevzuları ön yargıyla değerlendirmemizi sağlamamalıdır, amenna. Fakat ilmî bir nazarla bu tahlilleri yapıyorsak, ön kabullerimizden bağımsız olarak, kişinin yaptığı takdire ve hayranlık uyandırmaya şayan işleri de fikir namusu gereği ört-bas etmeden açığa çıkarmak ve bir hükme varmak boyun borcumuz olur. Velhasıl, mevzubahis ifadeyi ilk bakışta anlaşıldığı şekliyle kaale alınamaz bir saçmalık olarak gördüğümü beyan ediyor ve Okay hocanın aslında fikirsizce hayranlık duyanları eleştirdiğine inanmak istediğimi vurgulayarak mesajımı toparlıyorum. Aslında burada özellikle "hayranlık" ifadesi vurgulanırken "nefret" vurgusunun yapılmaması Okay'ın yeterince tarafsız olmadığı izlenimini uyandırdı bizde. Fakat kendisini tanıyor ve onun değerli bir ilim adamı olduğunu biliyoruz. Bu cümlesine de hüsn-i zan ile yaklaşıyoruz. Saygı ve selamlarımla Quote Share this post Link to post Share on other sites
II.Abdülhamid 0 Report post Posted October 14, 2007 Kitap Adı: Necip Fazil'la Basbasa Yazar: S.Mirzabeyoglu Takdim Bu eser kendi fikir keyfiyetinden ayrı olarak, kendisinden geçit bulan “KÜLTÜR DAVAMIZ-I” isimli esere nisbet edilirse, Cumhuriyet sonrası KAVRUK NESİLLERİN ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakabesine temel olmak bakımından, Cumhuriyet öncesini sonrasıyla pürüzsüz bir İslâmî çizgide birleştiren tarihî bir dönüm noktasının işaret taşıdır. Kültür Davamız, Estetik ve Ahlâk, Damlaya Damlaya Göl Oldu isimli eserlerin ve daha neler ve nelerin ipuçları bu eserde. Değerlendirenlerin liyakatlerinin sözkonusu olduğu ve ahbab çavuşluk ilişkileri içinde küçük nefesli eserlerin mikrofona bağlandığı sağlı sollu derinliksiz değerlendirme ve ödüller yanında, bir gün hakikatin ölçüleriyle konuşulacağı umudu ve herşeyin şerefinin ilklere ait olduğunu belirten Hadisi hatırlatarak, BÜYÜK DOĞU mimarının “KÜLTÜR DAVAMIZ” hakkındaki hükmünü işaretlemek bize yeter: -“Bize AĞUŞUNU açmış. TAKDİRKÂRIYIM!..” - “Bu kitap, Cumhuriyet sonrası kavruk nesillerin İLK CİDDİ FİKİR SESİ ve İLK ÇİLELİ NEFS MURAKABESİ eseridir.” -“FİKİR ÇİLESİ haysiyetinin MÜSTESNA GENCİ Salih Mirzabeyoğlu’na!..” Daha neler ve neler! Hikayesi “Müjdelerin Müjdesi” isimli eserimizde; orada görülür... Bunları kim söylüyor? NECİP FAZIL KISAKÜREK... O halde değerlendirmeleriyle, anlaşılmış olmamızın ötesinde, bizi “Sevindirecek” kimse olmadığını da söylemek durumundayız. Kendi keleşlik ve samimiyetsizliklerinin itirafı halinde yan bakışlıların gözümüze nasıl göründüğünü düşünün!.. Hele, arka arkaya eser basıyor olmamızdan olsa gerek; “seneler senesi biriktirdiklerini basıyorlar” cinsinden karalamalara yeltenen sümüklülerin halini!.. Hemen belirtelim ki, madalyanın altınını alanın teneke madalya dağıtıcılarıyla “şahsi” meselesi de olamaz. Bunu açıkça belirtmemizin gayesi de, bize karşı gösterilen ilgi, tepki veya suskunluk tarafımızdan mânâlandırılırken, bu davranışımız doğrudan doğruya BÜYÜK DOĞU fikir mihrakına nisbetledir. Esnaf takımı anlamalı... Muhatabımız ihlâstan tekerleme gibi bahseden nasipsiz kıskançlar değil, gerçek sahibleri. Onlarla BİRİZ biz; onlar bizden biz onlardan... BİZ, gerçek BÜYÜK DOĞUCULAR!.. BİZ: “Olsa da olur olmasa da Gününün şafağına yatanlar Pek anlayamazlar bizi!” Oluş ve olamayışları da buradan anlayın!.. 1982 BİRKAÇ SÖZ Eserin ilk baskısı üzerinden şu kadar sene geçip, aynı usûl üzerinde senelerce ifâdeli verimlerin de katılışıyla zenginleşmiş olarak ikinci baskı... İkinci baskının bu kadar gecikmesindeki hikmet, demek ki kifayet ve tamamlık şartının olgunlaşmasını beklemekmiş!.. Umumiyetle bilinmeyen ve adabına mâlik olunmayan bir hususiyettir ki, bir mütefekkirin yanına eğlenmek ve zevk duymak için değil, kurtaran ızdırabı yüklenmek için gidilir; zevk bu zevk olursa ne âlâ!... Bu “âlâ”dan payımın ne olduğunu, eserin başlığındaki mânâya denk İbda kütüphanesi söylesin!.. Lâf değil, hakikat hâlinde, pek genç yaşımda ruhumun idrak ettiğini, seneler boyu açık hava ve güneşe hasret şartlarda kelâmla zarfladım; ve zamanın tecelli zarureti olan hadiseler serisinin vesileleri üzerinde eserimi örgüleştirdim... Demem o ki, Necip Fazıl’ın yanına gidip gelmek gövdeyi taşımaksa, gittim ve geldim... Eğer bir ruh ve keyfiyet davası ise, ne gittim ve ne de geldim; dirsek temasının ne öncesi ve ne de sonrasında, ondan hiç ayrı omadım ki!.. Öyleyse, tamamlık ve kifayet davası, bu esere mahsus!.. Necip Fazıl’la başbaşa... En has ve hususi ve yalnız ona ait mânâsıyla, ömrümün memuriyet ve mesuliyet bileti!.. Fragmanlar — “Umutları, hayalleri, başarıları, kaygıları ve sevgileriyle, görülen ve hissedilenin ötesinde, sonsuz kıvrımları ve bütün yönleriyle kuşatan oluşumu içinde, insanı aramak, anlamak ve bilmek… Seçilen bir mevzuun dış alakalarını tesbit edebilmek için başvurulan “insan” unsurunu işaretlemek değil, “insan”dan hareketle her oluşumda insanî unsuru görmek ve göstermek davası; insanı eserlerinde incelemek ve onu sayılar ve mesafeler boyunca bölmek değil, “insan”a nisbetle eserleri incelemek ve tezahürler boyunca açılışlarını görmek…” (s.85) — “(…) Görüyorsun; makineyi yapan ve birbirini doğuran makineler manzumesini yapmak bir yana, ondan önce gerekli olanın “kafa” olduğunu… İşin başı, ne yaparsan yap, önce “hadiseye yanaşan insan şuuru” meselesinde. İşin alt yapısı bu… Öyleyse netice: BİR TOPLUM KENDİ İDEOLOJİSİNİ ÜRETEBİLDİĞİ ÖLÇÜDE kendi teknolojisini üretebilir…” (s.118) — “(…) Mevzu içinde mevzu konuşarak geçişler yapıyoruz; tâ ki her şeyin her şeyle alâkası görülsün ve her sahada som görünüşün çizgileri belirsin… Nasıl ki Mimar Sinan Süleymaniye’yi yaparken, temelini her ağırlığı çekecek surette yapmış ve zayıf bir temel üstüne birtakım görüntü hileleriyle büyük görünen kof bir kubbe oturtmayı düşünmemişse, biz de mevzularımızda sağlam bir temel üzerine inşâ etmenin çetinliğine erelim, bunu gösterelim… Eser, yapmak istenilen değil, yapılandır!..” (s.152) Quote Share this post Link to post Share on other sites
yusuf ziya karataş 2 Report post Posted November 18, 2007 HÜSEYİN ÜZMEZ'İN ŞU BİZİMKİLER KİTABI GERÇEKTEN MUHTEŞEM BİR HAVADA YAZILMIŞ BİR ESERDİR.OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted June 15, 2008 Kitap Adı: Necip Fazıl Tenkitler, Polemikler, Kavgalar Yazar: Murat Ertaş Yayınevi: Birey Yayınları Yayın Yılı: Mayıs 2008 "Necip Fazıl, Cumhuriyet sonrası Türk edebiyatının en önemli isimlerinden... Şair tiyatro yazarı ve gazeteci... Onun yaşadıkları, fikirleri, tenkit ve polemikleri meşhur Babıali'nin adeta bir güncesi... Türkiye'nin modernleşme sürecinde sanatçı, aydın ve edebiyatçıların yaşadığı çelişkiler, tartışmalar, konuşmalar, heyecanlar birer edebi değer kazanmış Babıali'de... Necip Fazıl, tüm bu tartışmaların orta yerinde duran önemli şahsiyetlerinden biridir. Bu kitapta; Necip Fazıl'ın Abdülhak Hamit Tarhan, Abdullah Cevdet, Abidin Dino, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Haşim, Ahmet Mithat Efendi, Arif Nihat Asya, Burunsuz Tevfik, Hamdullah Suphi, Hilmi Ziya Ülken, İsmail Hami Danişmend, Kemalettin Kamu, Mehmet Akif Ersoy, Muhsin Ertuğrul, Münevver Ayaşlı, Namık Kemal, Nihal Atsız, Nurettin Topcu; Peyami Safa, Nurullah Ataç, Sait Faik, Tevfik Fikre, Yahya Kemal, Nazım Hikmet, Ziya Gökalp... gibi isimlerle ilgili görüşlerini ve bazılarıyla girdiği polemikleri bulacaksınız." *Kaynak Quote Share this post Link to post Share on other sites
figen 0 Report post Posted August 2, 2008 (SANAT VE AKSİYON İÇİNDE BİR PORTRE DENEMESİ..- Mustafa Özer) Sanat ve aksiyon içinde bir portre denemesi, kitabın adı bu. Deneme adı fazla okuyucu için deneme, makale, ibaresi fazladan bir ad. Gerçekten de kitap, sanat ve aksiyon içinde bir portre çiziyor. Necip Fazıl Kısakürekin ruh iklimlerinde gezdiği gibi oda onun iklimlerinde dolaşıyor. Herkes gittikçe olgunlaşırken yazar, NFKnın ilk günden olgunluğa eriştiğini keşfediyor. Onu anlatmaktan çok ondan sızan sesi duymaya çalışıyor. Istırabın,çilenin ayrıcalıklı yapısı belirtilirken onun hayatından da bölümler sunuluyor. Bu yönü ile kısa da olsa bir bibliyografya türüne örnek verilebilecek türdendir. Onun yaşamında geçmişte yaşadığı olayların izleri kalmış gibi görünse bile bu dehanın ıstırabının ve bir o kadar da dinamik yapısının, kendisinin istidadından başka bir şey olmadığını belirtiyor. Sanat ve deha böylece daha bir aydınlığa çıkmış olmaktadır. Ve o dehaya çok şey borçluyuz diyerek Türkçe konuşan her insanda bir iz ve hakkı olduğunu söylüyor.( Sh.17) Kitapta,sanata da yeni anlamlar yüklendiği gözlenmekte Sanat, duygunun anlayışlara kendisini ifadesi şeklindeki bir tanımla yeni bir maceraya çıkarılmış olur. denilmektedir. Sanatı tek kelime ile İnsanda başka bir volkanik hal oluşdur. diye tarif ederken (sh.19) bu düşüncesini NFKnın Aynalar, geceye şiir, gece yarısı şiirleri ile destekliyor. Yaşamak basit ifadesi içerisinde bir hak olmak yerine ıstırabın hem kaynağı, hem sonucu olmaktadır. (Sh.27) Onun ıstırabını yine onun bir beyti ile desteklerken Istırabımı anlamayanların yüzüne tükürmek istiyorum. Çilesiz suratlara tüküresim geliyor. İfadelerine yer veriyor. 1940 dan önce ve sonraki hayatını anlatırken de onun hayatındaki düşüş ve yükselişleri belirtirken özellikle 1940 dan sonraki hayatı için onun bu yaşamı birilerini rahatsız etmiş ki o andan itibaren onu yokluğa mahkum ediyorlar,diyor. Sh.30 Buraya kadar anlatılanların içinde yazarın NFK yı anlatırken onunla bütünleştiği ve bir çok cümle ve düşüncenin iç içe geçtiği belirgin olarak görülüyor. Onda bütünleştiği açıkca ortaya çıkan yazar bunu söylemese de hissediliyor. Ve onu tanıtırken yine onun yazıları ile cevap veriyor. Çerçeve yazılarında, tiyatro eserlerine kadar bölüm bölüm kısa da olsa kitabına alması onun tanımak için güzel bir yol. Okuyucuya yol gösterirken onun düşüncelerine nasıl ulaşılacağının yolunu da gösteriyor. Hey gidi hikmetine kurban olduğum Allahım renkler ve çizgiler değişiyor, fakat asılları yerli yerinde kalıyor. Çerçeve 4. ciltten alınan bu yazı ile adeta değişimin dinamizmini de içinde saklıyor. Onu yazıları ile anlamaya çalışan yazar NFKnın ruh tahlillerinde daha etkin bir rol biçiyor. Sh. 67 den sonra onun kısa hayatının anlatıldığı bölümden sonra kitap özetlerini ve onun hakkında yazılan yazıların derlendiği bir bölüm oluşturularak bir arşiv oluşturulup bilgilerin kaybolmamasına çaba sarf ediyor. Tanrıkulundan Dinlediklerim, Konferanslar- ki o başka bir alem- Sahte Kahramanlar, Kafa Kağıdı adlı eserlerinden örnekler sunuluyor. Son bölümde ise onun hakkında yazılan diğer yazarların yazılarından örnekler veriyor. (Ne yazık ki bu kitap yazıldığında Taha Akyolun yazısı Milliyette çıkmamıştı. Yazmış olsaydı onun da bir kalemlik işi olurdu bu kitapta Üstad, Necip Fazıl Kısakürekin vefatından sonra kasıtlı bir şekilde onun sanatını ön plana çıkaran insanların bulunduğu bir ülkede o, onun hem sanatını, hem de inancını-ideolocyasını ön plana çıkarıyor. Sanatçı sanatı ile bütünleşir ve yaşam biçimi olurken bir meslek sahibinin mesleği onun yaşam biçimi olmaz hiçbir zaman. Sadece para kazanmak için çaba gösterilen bir iş olarak kalır. Gazetecilikte bunlardan biridir. O da bir meslek olup sanatla buluşması Kaf dağı kadar uzaktır. Bir çok eseri bulunan NFKnın kısa da olsa eserlerini yaşamını sanatını inancını M.Özerden okumak isteyen alsın okusun. Bir edebiyat tarihine ek cilt olabilecek bir çalışma. Basım yılı 1997 Kayseri. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted August 29, 2008 Kitap Adı: Üç Büyük Mustarip Yazar: Ergun Göze Yayınevi: Boğaziçi Yayınları İnsanlık adına tam bir vahşet olan iman ve maneviyat düşmanlığının ayyuka çıktığı bir devrin gözlemcisi, tenkidcisi ve bizzat yaşayıcısı olan ve cemiyetinin içinde bulunduğu hastalık çağındaki ruh ve fikir tembelliğini tersine irca ettirmek isteyen bu üç kalemin içinde bizim için en önemli olanı elbete ki Üstad Necip Fazıl Kısakürek’tir. Ergun Göze, Peyami Safa ve Cemil Meriç için de Üstad sıfatını kullanmakla birlikte, her birinin kendi içinde teşekkül eden fikri yapının birbirleriyle paralel giden ve karşıt olan dünyalarını da bir nevi ortaya koymuş oluyor bu kitapla. Üç büyük mustarip olarak adlandırdığı bu üç kalemin içinde Necip Fazıl’ın diğer ikisinden fikir, sanat ve aksiyon cihetiyle nasıl sıyrılıp ayrı bir muhite yerleştiğini ve hakiki manada bir cemiyetin ruhunu imar edecek sistemin Üstad tarafından sunulduğunu daha iyi görmeyi sağlama vasfına da sahip. Peyami Safa ve Necip Fazıl ile birebir görüşme, halleşme imkanına kavuşmuş ve Cemil Meriç'le de yakından denilebilecek dostluğu olan Ergun Göze’nin inceleme-hatıra türündeki eserinde, her üç kalem ve kelam adamının kurdukları dünyaları, kendi çaplarında çektikleri çileleri, birbirleri hakkında beyan ettikleri fikirleri, aydın, kadın, sağ-sol, tasavvuf, devrim gibi mefhumlar çerçevesindeki mülahazalarına da yer verilmiştir. Üstad dışındaki diğer iki kalemden, cins kafalardan tüten muhasebelerin tadını almakla birlikte, içine düştükleri hatalara da şahit olmaktayız. Üç kafaya da bir çok farklı cihetten ayna tutan kitap, Üstad'ı da ele aldığı için 'Üstad hakkında yazılan kitaplar' vasfını üzerinde taşımakta. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ilcege 36 Report post Posted August 29, 2008 Kıymetli bir çalışmaya benziyor.Türk fikir hayatının üç büyük mustaribini konu edinmesi, kitabın keyfiyetine dair işaretler veriyor.Üç nev'i şahsına münhasır insan, üçü de -yine üstadın tabiriyle- 'cins kafa'...Peyami Safa vehimlerin virtüözü, Cemil Meriç helezonların...E Üstad zaten malum.Yalnız bir hakikat var; Üstad'a nasip olan birçok nimet diğerlerine nasip olmamış.Yani Esseyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri'ni tanımak nimeti, bu üç isim içinden sadece Üstad'a nasip olmuş.Bu nokta dikkat çekici. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted August 31, 2008 Kahramanmaraş'ın köklü bir ailesinden gelen Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in büyükbabası mahkeme reisliğinden emeklidir ve Çemberlitaş'taki konağı, şairin çocukluğunun geçtiği, hayatında önemli bir yer işgal eden yerdir. Bu konak doğrudan Necip Fazıl'ın şiirinin de ilham kaynağı olmuştur. Anne, sevgili, şehir, hafakanlar, tarih çoğu zaman bu konak etrafında dönen motiflerdir. Necip Fazıl, ilk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten(1924) sonra gönderildiği Fransa'da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Fransa'daki fikir ve sanat ortamı ile bohem ilişkiler, şairin hayatında önemli değişiklikler yapar. Yazar: Lütfü ŞEHSUVAROĞLU ALTERNATİF YAYINLARI Kitabı temin edebileceğiniz adresi de veriyim: http://www.alternatifyayin.com.tr/ Ayıca: http://www.kitapyurdu.com/kitap/113777/nec...ilkisakurek.htm 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
nurulhak 22 Report post Posted October 18, 2008 Kitap Adı: Ben Terkisinde Necip Fazıl Metin Çözümleri Yazar: Prof. Dr. Mustafa Durak Yayınevi: Multilingual Yabancı Dil Yayınları Mustafa Durak, bu çalışmasında Necip Fazıl'ın 'Ben', 'Kaldırımlar', 'Çile', 'Sakarya Türküsü' şiirleri ile 'Babıali' adlı özyaşam öykü kitabını mercek altına alıyor. Anlamlandırmaya ve yorumlamaya girişiyor. Şiirleri akıcı, ritmik varlığından anlatım ve anlam varlığına yöneliyor. Necip Fazıl'ın anlam evrenini elden geldiğince geniş bir açıdan görmeye çalışırken, pek çok imgeyi, sözcüğü, deyişi mantık süzgecinden geçirmeyi deniyor. Okuru metinler üzerinde düşünmeye, farklı anlamlandırma ve yorumların olabildiğine açıyor. 'Babıali' incelemesinde ise Necip Fazıl'ın çelişkilerini sergiliyor. M. Durak'ın ortaya koyduğu kitabın, durumu itibariyle bir şerh ve aynı zamanda 'teşrih', amacı itibariyle de okuru nesnel okumaya yaklaştırma denemesi olduğu söylenebilir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted February 3, 2009 Kitap Adı: Bütün Yönleriyle Necip Fâzıl Yayınevi: Türkiye Yazarlar Birliği Necip Fazıl Kısakürek'in vefatının onuncu yılı münasabetiyle 22-28 Mayıs 1993'te Türkiye Yazarlar Birliği'nin düzenlediği "On Yıl Sonra Necip Fazıl" toplantısının metinlerinden oluşmaktadır. Başta, kitabın ortak yayıncısı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakiltesi'nin dekanı Necmeddin Tozlu'nun sunuş yazısı ile TYB Başkanı D. Mehmet Doğan'ın on Yıl sonra Necip Fazıl toplantısını açış konuşması yer almaktadır. Kitabın bölümleri ve metinler: Birinci bölüm: Necip Fazıl'ın Şiiri Şiir İçin Tehlikeli Bir Şair/Mehmet Can Doğan Necip Fazıl'ın Şiiri/Mustafa Miyasoğlu Necip Fazıl'ın Şiirinde Sonsuzluk Kavramı/Ömer Say Necip Fazıl Kısakürek'in Sanatı/Ahmet Alperen Necip Fazıl'ın Şiiri Konusunda Yapılanlar ve Yapılması Gerekenler/Bekir Oğuzbaşaran İkinci bölüm: Necip Fazıl'ın Hikaye ve Romanları Necip Fazıl Öyküsünün Türk Öykücülüğü içindeki Yeri/Ömer Lekesiz Necip Fazıl'ın Roman ve Hikayelerinde Kadın/Sevinç Çokum Hikayede Sembol/İsmail Kıllıoğlu Üçüncü Bölüm: Tiyatro ve Sinemada Necip Fazıl Necip Fazıl ve Sinema/Muhsin Mete Tiyatro ve Sinemada Necip Fazıl/Abdurrahman Şen "Bir Adam Yaratmak"ın yeniden Sahnelenmesi Münasebetiyle Necip Fazıl Tiyatrosu/D. Mehmet Doğan Dördüncü Bölüm: Necip Fazıl'ın Fikir Hayatımızdaki Yeri Ölümünün Onuncu Yılında Üstad Necip Fazıl'ın Dini Eserlerine Bakış/Ali Nar Necip Fazıl'ın Fikir Özellikleri/Rasim Özdenören Necip Fazıl ve Farklı tarafları/Lütfi Şehsüvaroğlu Necip Fazıl Kısakürek'te Eğitim Düşüncesi Üzerine/Necmeddin Tozlu Necip Fazıl'da Fikir ve Pratik/Zübeyir Yetik Necip Fazıl ve Pollitika/Necmeddin Türinay Beşinci Bölüm: Necip Fazıl'ın Basın Hayatı ve Davaları Gazeteci Necip Fazıl/M.Cemal Çiftçigüzeli Necip Fazıl'ın Davaları/Şükrü Karatepe Necip Fazıl/Hüseyin Üzmez Sanat ve Edebiyat Dergisi Olarak Büyük Doğu/M. Orhan Okay Ek: Necip Fazıl (kazakça ve Özbekçe) Yazarlar Birliği Yayınları: 15 Toplantı Metinleri Dizisi: 2 *Kaynak Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted April 21, 2009 Kitap Adı: Necip Fazıl Adnan Menderes İlişkisi Yazar: Alâattin Karaca Yayınevi: Lotus Yayınları "Bu yapıtta ilk kez yayımladığımız belge ve mektuplarda, şairin Büyük Doğu'yu çıkarmak için verdiği mücadeleyi, karşılaştığı engelleri, dergi/gazete hakkında tutulan raporları, yasaklama, kapatma kararlarını, hapis günlerini, aldığı yardımları, yerinde duramayan hiperaktif kişiliğini, dünyaya üstten bakan benini bulmak mümkün… Evet, bütün bunları görmek mümkün mektuplarda. Böylece şair Necip Fazıl'ın, bir başka yönünü; dava adamı kimliğini daha yakından tanıyor, siyasal mücadelesine tanık oluyoruz. Onun CHP ye bakışını; CHP'nin ona bakışını, davasını, Adnan Menderes'e ve Demokrat Parti'ye ilişkin değerlendirmelerini, dönemin kimi bürokratlarına ilişkin düşüncelerini… Mektuplar bir başka açıdan da dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in Necip Fazıl'la ve basınla olan ilişkilerine ışık tutuyor. Yakın tarihin, ama çoğu henüz karanlıkta kalmış, örtülü bir tarihin perdelerini aralıyoruz. Zayıf bir ışık süzülebiliyor ancak tarihin bu karanlık odasına… Süzülüyor ve yalnızca birkaç tozlu sayfanın üstüne düşüyor. Görünen ve okunabilen birkaç sayfa." *Kaynak Quote Share this post Link to post Share on other sites
onur1 4 Report post Posted April 21, 2009 HÜSEYİN ÜZMEZ'İN ŞU BİZİMKİLER KİTABI GERÇEKTEN MUHTEŞEM BİR HAVADA YAZILMIŞ BİR ESERDİR.OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM. Hüseyin Üzmez kendini büyük dava adamlarına yakın göstermeye çalışarak, Üstadların üzerinden prim yapmaya ve şirin görünmeye çalışıyor... Quote Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted July 29, 2009 Hüzün, insanî bir duygudur ve bize aittir. Üzüntü, keder, gariplik, burukluk karşılamıyor bu sözü. Melâl diye ifade edildi, ama tutmadı. Hüznü bize çok yakıştıran şairler, mısralarında bu duyguyu en ince ve zarif şekilde kaleme alıp yüreklere hitap ettiler. Kültürümüzde hüzün, çok geniş bir şekilde işlendi. Ninnilerimizde, manilerimizde, türkülerimizde ve şarkılarımızda hüzün hâkimdir. Edebiyatımızda da hüzün en yaygın temalardandır. Ayrılık, gurbet ve ölüm konuları işlenirken hüznümüz anlatılmıştır. “Edebiyatımızda Hüzün” Türk edebiyatının son 200 yıllık geçmişindeki hüzün haritasını ortaya koyuyor. Erken ölen şair ve yazarlar, çocuklarını ve yakınlarını kaybeden edebiyatçılar türlü hastalık ve çeşitli sıkıntılarla mücadele eden yazı erbabı, bu kitapta önümüze çıkıyor. Quote Share this post Link to post Share on other sites