Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
nedamet..

Aliya İzzetbegoviç

Recommended Posts

Aliya İzzetbegoviç (Özgürlüğe Kaçışım)

2357. Baharatın yemeğin yerini tutmaması gibi süsleme de muhtevanın yerini tutmaz. Bir kültürde muhteva çözülüp şekil halini alırsa bu durumda kesinlikle o kültürün çöküşüne ve yokoluşuna şahit oluyoruz demektir.

 

2374. akıllı adam nasıl konuşulacağını bilir. Hikmetli adam ise nasıl suskun kalınacağını da bilir.

 

2405. Sinekleri öldürmekle uğraşma, bataklığı kurut!

 

2429. Sadece özgürlük sık kullanmakla eskimez.

 

3639. Bazen İslam bana bütünü itibariyle, insanın bir melek olmaya çalışmaksızın –çünkü olamaz- ve kendisini hayvan seviyesine düşürmeksizin –çünkü bir hayvan olmamak zorundadır- kendi tabiatına bağlanması yönünde yapılmış bir talep gibi gelir.

 

 

25 Kasım 1988

 

25 Kasımda öğleden sonra saat 3-4 arasıydı. Beni müdüriyete çağırdılar. Orada muhafız komutanı Malko Koroman, tören kıyafeti içinde ve vakur bir sesle Yugoslavya Devlet başkanlığı’nın, mahkumiyetimin geri kalan kısmından affedilip serbest bırakıldığıma dair kararını okudu. Bugün, mahbusiyetimin 2075. günüydü.

Share this post


Link to post
Share on other sites

1925 yılında Samaç’ta(*) dünyaya gelen Aliya, babasının Saraybosna’ya taşınmasıyla beraber, artık doğduğu şehirden ziyade -kendisinin de deyimiyle “Saraybosnalı’yım”- kimliği ön plana çıkmıştır.

 

Gençlik yıllarından itibaren siyasetle ilgilenmiştir. Henüz 16 yaşındayken, yani II. Dünya Savaşı sırasında “Genç Müslümanlar Örgütü”ne üye oldu. Bundan dolayı da savaştan sonra hapsedildi. 1949 yılında beş yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. Hapisten çıktıktan sonra, hukuk, sanat ve bilim konularında eğitim gördü. Bu esnada bir inşaat şirketinde işe girdi. “Genç Müslümanlar” teşkilatında aldıkları karar doğrultusunda, dinî eğitim almaya başlayan Aliya İzzetbegoviç, Yugoslavya’da yayınlanan birçok dergi ve gazetenin yanısıra, İslam dünyasında da yazılar neşretti.

 

Bütün dünyada büyük bir yankı uyandıran en önemli eserleri 1970 yılında kaleme aldığı “İslam Bildirisi” (manifestosu) ile 1980 yılında tamamladığı “Doğu ile Batı Arasında İslam” adlı kitaplarıdır.

 

“İslam Bildirisi” kitabı delil gösterilerek 1983 yılında tutuklanarak 14 yıl hapse çarptırıldı. Önce 12, arkasından 9 yıla indirilen cezası, sonradan, yaptığının hatalı olduğunu söylemesi neticesinde çıkarılacağı ifade edilmesine rağmen bu teklifi şiddetle reddetti. Daha sonra uluslar arası baskının da etkisiyle affedildi. 1989 ylında hapisten çıktı.

 

Henüz hapisteyken komünist bloğun dağılacağını ifade eden Aliya, yakın arkadaşlarıyla beraber bu durumun kritiğini yaptı. Nitekim çıktıktan bir müddet sonra 1990 yılında bir sanatçı arkadaşının ismini koyduğu “Demokratik Hareket Partisi - Stranka Demokratske Akcije” SDA’yı kurdular. Oybirliği ile ilk başkanı seçilen Aliya, ölünceye dek genel başkan olarak kaldı.

 

Kitabını hazırlayan Alev Erkilet Hanıma: “Sizi en çok hangi yönü etkiledi?” diye sorulduğunda, o: “Beş yüz sayfanın her satırı... Bu kadar ceza, ayrımcılık ve katliam yaşadığı halde, kalbi asla katılaşmamış bir insandı, beni en çok bu insan yanı etkilemiştir.” diyerek insanî ve İslamî hoşgörüsünü ifade etmekte.

 

Cemalettin Latiç ise: “Her zaman göğsünü gere gere, İslamcı olarak gördüğünü ve bu yüzden hapiste yattığını söylerken, o, ayağında prangalar taş kırdı, ama bir gün olsun ideallerinden kaygılanmadı.” Aliya, dostlarına şunları söylüyordu: “Bağımsız bir Bosna devleti kuruldu, zalimler devrildi. Çok yaşadım ve yoruldum. Şimdi sevgilime kavuşmak istiyorum.” derken dünyada yapacaklarını yaptığını ifade ediyor.

 

Fransız aydını Henry Levi’nin deyimiyle: “Avrupa Bosna’da öldü.” Yani Avrupa’yı Bosna’da öldürürken Aliya şöyle diyor: “Ben Avrupa’ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı’nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına.”

 

“Hayat kısa değil, ben onu uzun buluyorum.” diyen, İslam dünyası için bir model lider olan Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç, 78 yaşında 19 Ekim Pazar günü Hakk’a yürüdü.

 

Büyük bir değerini kaybeden İslam dünyasının başı sağolsun.

 

 

 

Entellektüel bir liderdi

 

Cesaret ve kararlılığıyla hemen herkesin dikkatini üzerinde toplayan İzzetbegoviç, fikri ile fizikini hiç bir zaman ayırmadan yaşadı. İnce siyasetiyle bir ulusun imhasını önleyen Aliya, gittiği bütün toplantılarda halkını düşünerek hareket etti. Budapeşte’deki bir toplantıda kadeh kaldırmayan tek lider oydu. Cidde’de yapılan bir toplantı sonunda Kabe’ye giden Aliya, iki rekat namaz kıldıktan sonra şöyle dua eder: “Allah’ım, lütfen kendi merkezlerinden çok uzakta yaşayan halkıma, çektikleri acılarda ve yalnızlıklarında yardım et.”

 

Evet, o genç yaşta başlattığı mücadelesini, asimile edilmek istenen milletini, İslam kültürüyle ayağa kaldırmaya çalıştı. Riske girmeyi hayatının bir parçası gördü.

 

Dinî terbiyesini, önce ailesinden, özellikle de annesinden alan Aliya, mahalle camisindeki sabah namazlarını ve hocanın okuduğu Rahman suresini unutamadığını söylemekte. Daha sonra Ali Mütevellic’in yazdığı “İslam Işığında” adlı eseri ile Osman Nuri Haciç’in “Hz. Muhammed ve Kur’an” isimli eserlerin İslam’ı anlamasında çok rolünün olduğunu ifade etmekte.

 

Bosnalı Müslümanlar olarak çok baskı gördüklerini ifade eden Aliya İzzetbegoviç, bu yüzden yeterli dinî eğitim alamadıklarını söylemekte. “Ben, İslam’ı ve mücadele şuurunu Mevdudi, Seyyid Kutup, Hasan el-Benna ve Fazlurrahman gibi alimlerin kitaplarından öğrendim.” demekte.

 

Maziyi iyi bilen, geleceğe ümitle bakan, hali iyi değerlendiren kültürlü bir Müslüman lider olan Aliya İzzetbegoviç örnek bir kişiliğe sahipti.

 

 

 

Aliya’nın kişiliğinden kesitler

 

Aliya, riya olur veya üzerine gösteri gölgesi düşer korkusuyla cuma namazını hangi camide kılacağını en son ana kadar gizli tutardı. Gideceği camiyi, oğluna ve korumalarına, arabaya bindikten sonra söylerdi.

 

Dini istismardan çok korkardı...

 

Savaşa rağmen, cuma namazında Gazi Hüsrev Bey Camii tıklım tıklım doluydu. Hocaefendi hutbedeyken, oğlu ve iki korumasıyla camiye giren Aliya İzzetbegoviç’e yer ayırarak öne geçmesini teklif ettiler, diğer taraftan da hoca hutbeyi durdurdu. Bu durum karşısında Aliya, “Burası Allah’ın evidir. Burada farklılık olmaz. Allah katında en üstün olan, takva sahibi olandır Herkes bulduğu yere oturur. Ben, burada oturacağım. Bilmiyoruz, belki hepimiz çiğnenecek, öleceğiz; amma, İslam’ı inşaallah çiğnetmeyeceğiz... Hocam lütfen hutbeyi tamamlayın.” demişti. Aliya’nın bu tavrından dolayı bütün cemaat duygulanmıştı.

 

Emeklilik maaşıyla geçinen Aliya, geride kalanlara servet olarak mal-mülkten ziyade, hürriyet bırakan bir lider olarak dünyadan ayrıldı.

 

O, en zor şartlarda dahi, adalet ve hoşgörüyü elden bırakmadı. Kimseden nefret etmediğini söyleyen Aliya, şöyle diyor: “Bizler özgürlük için mücadele eden, kimseden nefret etmeyen bir halkız. Kısmen cesaretimiz, kısmen de bilgeliğimiz ve iyiliğe yönelmemiz suretiyle amacımıza ulaşmak isteyen insanlarız. İnsanlara karşı nefret hissetmiyorum. İnanın bana, tüm bu acı tecrübelerden sonra dahi, insanlardan nefret etmiyorum. Herşeyin güzel neticeleneceğine ve bu cehennemden bir çıkış olduğuna dair ümit etmemi sağlayan şey budur işte.”

 

Görüldüğü gibi en zor şartlarda dahi, ümidini kaybetmeyen, etrafına pozitif enerji vermeye çalışan bir kişiliğe sahip olduğu gibi, hiçbir zaman da kin tutmamıştır. Arkadaşlarına “geçmişi unutmayın, ama geçmişte yaşamayın” derken çok çalışmaları gerektiğini ifade etmekte. Ahlakın üstünlüğünü ve tesisini sağlamak için çalışan Aliya, entrikayı sevmediği gibi, açık ve şeffaf olmaya azamî derecede gayret eder ve hesap vermekten hiç çekinmezdi. Makam ve mevkî, onun için inanç ve ideallerini gerçekleştirme yolunda bir amaç değil, bir araçtı.

 

Mütevazı, ama onurlu bir kişiliği vardı. Eleştiriye açıktı. Hayatı boyunca, Allah’a ve İslam’a göre şekillenen şahsiyetiyle, kendine olan güveniyle hep dik durmuştu. Gençlerin önünü açmak için, huzur içinde makamını genç kadrolara bıraktı ve onlara tecrübeleriyle yardımcı olmaya çalıştı. Ne asil, ne erdemli anlayış ve davranış.

 

Hayatını özgürlük ve ülkesinin bağımsızlığına adayan Bilge Kral şöyle diyor:

 

“Ben, her zaman ülkemi sevdim ve severim. Fakat, otorite söz konusu olunca hiçbir otoriteyi, hiçbir zaman sevmem. Otoriteye sadece riayet edebilirim. Çünkü ben, bütün sevgimi özgürlüğe adadım.”

 

“Evet ilerlemiş yaşıma rağmen, inanıyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. Ya da daha doğrusu, bunu görecek kadar yaşamayı diliyorum. Çok mu bencilce bir istek bu? Belki de öyle, ancak size hayatım ve ölümüm hakkında hiç de takıntılı olmadığımı söylediğimde bana inanmalısınız. 70 yaşındayım ve daha uzun bir yol var önümüzde. Bireyler ölür, halklar yaşar. Mücadeleler bana bağlı değil. Önemli olan da bu. Sancağı binlerce insan taşıyor. Bunu sürdürecekler.”

 

Dünyada istediğine ulaşan Boşnaklar’ın “Dede”sine Allah’tan rahmet, geride bıraktığı bağımsız Bosna-Hersek devletine de nihayetsiz ömür diliyorum.

 

 

 

Kaynaklar:

 

- Aliya İzzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım, Klasik Yayınları,

 

- Gerçek Hayat, Ekim 2003,

 

- Yeni Şafak, 23-27 Ekim 2003,

 

- Vakit, Sibel Eraslan,22 Ekim,

 

- Zaman, Ali Bulaç, 25 Ekim,

 

- Diyanet Dergisi, 154. sayı, Ekim 2003,

 

(*) Samaç: 1868’de Belgrad’dan ayrılan müslümanlar için, Abdülaziz tarafından kurulan şehir. İlk ismi Aziziye iken sonra bu isimle anılmıştır

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Müslümanların her yönüyle kuşatıldığı, salıipsiz bırakıldığı bir dönemde yetiştiniz. Dünyadaki siyasi ortam gibi Müslümanların durumu da hiç iç açıcı değildi. Ama bildiğimiz kadarıyla bu şartlarda bile kendi içinde canlı islamî, entelektüel çalışmalar vardı. Siz bu çalışmaların neresinde duruyordunuz?

 

11, Dünya Savaşından hemen önce 1938de Saray-bosna'da Genç Müslümanlar (Mladi Muselman) adıyla bilinen bir grup vardı. Bu grup XIX. yüzyılda İslam Dünyasında ortaya çıkan akımların ve bu dönemdeki düşünürlerin etkisi altında Müslümanların sorunlarına çözüm aradılar.

 

Bunlar arasında Reşit Rıza, Muhammed Abduh gibi önemli isimleri sayabilirim. Onların geliştirdiği düşüncelerden etkilenmiş olduklarını sanıyorum. Bu grupla temasa geçerek İslami uyanışı hedefleyen düşünce biçimini benimsedim. İslam tarihi, Müslümanların tarihte oynadığı rol gibi konular gündemimizi işgal ediyordu. Bu konuları tartışıyor, bu sorunlar üstüne kafa yoruyorduk.

 

Müslümanlar üç büyük medeniyet merkezi oluşturdular. Ortadoğu'daki, Tac Mahal'le simgeleşen Hindistan'daki ve Elhamra Sarayı'yla özdeşleşen İspanya'da-ki medeniyet oluşumu.

 

Türklerin Hindistan'dan Viyana'ya kadar uzanan altın çağı hakkında konuşuyor, İslam Dünyasının için de bulunduğu durumu tartışıyorduk. İslam Dünyasının daha iyi bir konumda olması gerektiğine inanıyor, genç zihinlerimizde çıkış yolu bulmaya çalışıyorduk. Ben de bu grupla birlikte faaliyet gösterdim.

 

Ama bunun ötesinde benim ailemden aldığım İslami terbiye kişiliğimin oluşmasında daha önemliydi. Rahmetli validem Hiba çok muttaki bir kadındı. Anneme karşı sonsuz bir sevgi besliyor, onun sevdiği her şeyi seviyordum. Annem de dinini seven, İslamı yaşayan bir kadındı. Zaten Müslümanların kimliğini korumada sahip olduğumuz köklü aile geleneği ve aldığımız terbiyenin ne denli önemli ve belirleyici olduğu böylesi kargaşa durumlarında daha bir belli olacaktır.

 

Sanırım 15-16 yaşlarındayken bir ara dinden uzaklaştığımı hatırlıyorum. Genç bir insan olarak okumayı seviyordum; bu durumuma okuduğum kitapların etkisi olabilir. Okuduğum kitaplar arasında ateist düşünceyi içeren kitaplar da vardı. Ama bu durum uzun sürmedi. 17 yaşındayken kesin olarak İslama dönüş yaptım ve bugüne kadar bu yoldan ayrılmadım. İslama dönüşümü etkileyen en önemli unsur komünizme ve faşizme karşı duyduğum derin nefretti. Bugün de her iki ideolojiden nefret ediyorum.

 

(Aliya İzzetbegoviç - Konuşmalar)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Aliya'nın (rh.a) insan, vicdan ve iman telakkisini gösteren bazı sözleri:

 

''Düşmanlarımıza tek bir borcumuz var: onlara karşı adil olmak''

 

''Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor''

 

Ebedi mekanı cennet olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Belkide özlediğimiz siyasetçi tipinin ta kendisi...

Aynı topraklardan olduğumuz için ayrıca bir aşk beslediğim bu kahraman...

Bilge Kral... Ne yazık ki onun kırıntısı çapında bir siyasetçimiz yok. Çünkü kendisi boş konuşmaz ve konuştuğunuda mutlaka yaşardı. Siyasi bağlamda kazanacağımız çok şey var kendisinden. Dini meselelerde ise (malesef diyelim)!.. En önemli yaramızdır belkide... Neyse...

Allah O'ndan razı olsun. Mekanı cennet olsun. Ruhuna el-Fatiha...

Share this post


Link to post
Share on other sites

1965039_715430355172931_8692300875429013

 

Bosna-Hersek'in Bilge Kral lakaplı efsane lideri Aliya İzzetbegoviçi vefatının 11.yıl dönümünde rahmetle anıyoruz

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...