Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
trradomir

Hangi Gazeteyi Takip Ediyorsunuz?

Hangi gazetenin takipcisisiniz, okurusunuz?  

38 members have voted

You do not have permission to vote in this poll, or see the poll results. Please sign in or register to vote in this poll.

Recommended Posts

Soru acik, n-f-k.com kullanicilarinin takip ettigi gazete?

 

Bu arada epey magazinlestim, hadi hayirlisi... :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

evet yakında anketler adı altında bir başlık açabiliriz diye düşünüyorum. Sanırım bunu NFK-Fan'a iletme zamanı geldi.. :)

 

Aslında tek bir gazeteden ziyade vakit buldukça 2-3 gazeteyi okumaya çalışırım. Ama sürekli olarak takip ettiğim Türkiye Gazetesi'dir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Yeni Asya'nın Demirel ve Çiller döneminde yaptıkları, onların sabıka dökümünü kabartma konusunda yeterli olmuştur bence. O yüzden pek haz etmiyorum o gazeteden. Bu insanlara destek verecek kadar gözlerini kapatmış olamaz benim okuyacağım gazetenin yazar takımı. Ama okuyana "Niye okuyosun bakiyim?" diyecek de değilim :)

 

Binaenaleyh, Süleyman babayı kızdırmayalım...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

:) biz daha o kadar seneye ulaşamadık ama bende yirmi sene daha ömrüm olsa , şaşmam ...

 

bi gazetenin içinde yer alan muhtevası çok mühim hemde insanı günlük hayatta nelere yönlendirdiği de çok mühim ... kitaplığımız Allah onlardan razı olsun hep gazetenin değerli eserleriyle süslü çok büyük bi hizmet gerçekten ..

 

bilmem hiç rastladınız mı ama "www.dinimizislam.com diye bi site var türkiye gazetesinin yıllardır "insan ve toplum" sayfasında çıkan "sorun söyleyelim" köşesine ait yazılar tasnif olmuş ... nasıl bi hizmet maşallah her konuya değinilmiş en sahih kaynaklardan alıntı yapılmış .. yani yıllardır yaptıkları hizmetin belgesi gibi bişey olmuş çok güzel ellerine sağlık..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

dini konulardaki bazı yorumlarından, samimiyetlerini yitirmeye başladıklarını düşündüğümden ve zamanında üstadın kumarbaz olduğu imalarından dolayı soğudum onlardan. Fakat üzerimdeki emeğini asla ve asla yadırgayamam, asla unutamam. Onların kasetleriyle, onların kitaplarıyla büyüdük bizler. Akranım pek çok insanın dini yöneliminin kuvvetli olmasında bu hizmetlerinin payı büyüktür. Bu yüzden bende yeri ayrıdır.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

TÜRKİYE gazetesinin ehli sünnete hizmet etmesi, bütün dini konularda "NAKLE" dayanması özelliğindendir. “dini konulardaki bazı yorumlarından” ifadesini oldukça yersiz bulduğumu söylemeliyim.gazetede hiç bir dini yazı bulamazsınız ki nakli esas almasın,, ne yorumu .. ordaki her dini yazının bir ehli sünnet aliminin kitabından menşeği vardır..

bunu söyleme ihtiyacı hissetmem, polemik olsun diye değil.. yalnış anlaşılmayı düzeltmek içindi..

 

 

samimiyetlerini yitirmeye başladıklarını düşündüğümden ve zamanında üstadın kumarbaz olduğu imalarından dolayı soğudum onlardan.” Tabiki,,aynı düşüncede değilim :) bu kısım duygudur dimi efendim, kimse karışamaz.. ama merak ettim doğrusu hangi yazıdan öyle bir izlenim aldınız..

 

selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Efendim ben şimdi çok merak ettim, camilerde hoparlörle namaz kılınamayacağına dair bir fetva imam-ı Rabbani (K.S.)'nin Mektubat'ında mı var, yoksa İmam-ı Azam'ın El-Fıkh-ül Ekber'inde mi?

 

İşte bu gibi yorumları, (evet ısrarla "yorum" diyorum), bana üstadın "Tarihte yobaz ve yobazlık" konferansını anımsatıyor. İster istemez o kitapta yazılı olanları hatırlıyorum.

 

Özetle şu manaya çekebileceğim şeyler söylüyordu üstad o konferansında. Akla hissesine düşen payı vermemek Osmanlı'yı bu hale getirdi. Akla haddinden fazla değer vermek Endülüs'te bazı sapık felsefi akımların doğmasına zemin hazırladı veya Mutezile gibi uçuk itikadi mezheplerin ortaya çıkmasının sebebi oldu; şüphelere, fitnelere vesile oldu. Dikişi iyi tutturmak gerekiyor ki ben gazetenin birtakım meselelerde ilk noktaya riayet edemediği düşüncesini besliyorum. Tamamen kişisel bir düşünce yani.

 

Bir de, Kur'an ve Hadisten direk delil göstermektense dolambaçlı yollar izlemelerini itici buluyorum.

 

Samimiyet meselesine gelirsek:

 

Müslüman kesimin desteklediği bir kuruluş İhlas, bunu biliyoruz. Ama bu muhafazakar insanların paralarıyla Seda Sayan'a uçak kaldırmaları, Gülben Ergen isimli mahluğu resmen piyasaya sürmeleri veya TGRTTV'nin tekamülünün bu denli şiddetli olması bende hazımsızlık yapmaya başladı. "Bu kadar gevşemeye ne gerek vardı be TGRT?" demek durumunda kalıyorum.

 

Bu konuyla ilgili başka bir mesele ise şu (aslında ilkiyle de biraz ilgisi var):

 

İngiliz Casusunun İtirafları kitabını okumuşsunuzdur eminim. Ben de bu kitabı 6. veya 7. sınıfa giderken okuduğumda, 1600'lü veya 1700'lü yıllardaki bir olay anlatılırken televizyondan, "spor kulüpleri arasına nifak sokmak"tan bahsedildiğini gördüm ve resmen şok oldum. İsmine bakıldığında ciddiyetin zirvesinde olması beklenen bu kitabın tamamen bir kurgu, hatta berbat bir kurgu oluşuna şahit olduktan sonra, ben bu insanların yazdıklarına artık nasıl itibar edebilirim? Hep bir "acaba?" ile yaklaşmaz mıyım onların dediklerine?

 

Kumarbazlık meselesi ise oldukça eski bir yazıya dayanıyor, arşiv karıştırma mevkiinde değilim; fakat bu mevzuda Co Admin'imiz Tutakla da diyaloğa geçebilirsiniz ısrarcıysanız. Bugün her ne kadar tam manasıyla üstada hak ettiği değeri veremese de (bunu yapan kimse yok zaten neredeyse...), üstad konusunda takip ettiği çizgiyi hoş karşılıyorum, takdir ediyorum; ama bir sabıka nedense beni derinden yaralıyor, kökten etkiliyor.

 

Düşüncelerimi tamamıyla açığa vurmamı istediniz, ben de tıpkı sizin gibi polemik çıkarmak amaçlı olmayarak fikirlerimi döktüm N-F-K.com Database'ine... Önce de söylediğim gibi, gazetenin üzerimdeki etkisini yatsıyamam, bu haksızlık olur. Bu yüzden borçluyum kendilerine. "Allah razı olsun" demekten geri duracak değilim.

 

Sürç-ü lisan eylediysem, affetmek büyüklere mahsustur. Küçükler affedemez...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu yazıyı yazmamı ortaya döktüğünüz fikirlerinize laf yetiştirmek olarak görmeyin..düşüncelerinizi değiştirmek gibi amacım yok, olamaz çünkü hitabetim kuvvetli değildir. .. ama siteye uğrayıp da yazınızı okuyan kimseler yanlış izlenime kapılmasın diye --fikirlerinizle-- ilgili bi kaç söz söylemek istiyorum ..

 

İlk önce demek istediğim İngiliz Casusunun İtirafları kitabı hakkında bahsettiğiniz yeri, kitabın yayın evi sitesinden aynen alıntı yaparak koyuyorum:

“12- Kız, erkek, bütün İslâm gençliğinin kafasını karışdırıp, İslâmiyyet hakkında şübhe ve tereddüde düşmelerini te’mîn etmeliyiz. Mekteb, kitâb, mecmû’a [spor kulübleri, sinema filmleri, televizyon ] ve bu iş için yetişdirilmiş elemanlarımızın vâsıtası ile, onların ahlâklarını sıfıra indirmeliyiz. Yehûdî, hıristiyan ve bütün gayr-i müslim gençleri, onları avlamak için, birer tuzak olarak yetişdirmek için, gizli cem’iyyetler açmalıyız!”

 

Bahsettiğiniz kısım [] parantez işaretlidir ..bu ise müellifin notu demektir ..bu açıdan bakınca fark edeceğiniz gibi oldukça anlamlı ve günümüze uygun bir not.. inşallah kitapta var saydığınız başka bir hata görmemişsinizdir de, kitap hakkındaki “kurgu” fikrinizi tekrar gözden geçirirsiniz.. ayırca bu kitabın ilk kısmı terceme bir eserdir ve okuduğunuz gibi reddiye halinde yazılmıştır …

 

 

 

İkinci olarak ;

Ön yargılı davranmayı istemiyorum ama böyle bir yanlış anlamadan dolayı koskoca kitabı bir kalemde silmenizden sonra, gazetede necip fazıl ile ilgili çıkan yazıya olan yorumunuzu iki ihtimalle değerlendiririm.. birincisi affınıza sığınarak yanlış anlama olmasıdır. İkincisi ise hadi diyelim Necip Fazıla öyle bir itham oldu; hayatının belli bir dönemi zaten öyle geçmiş olan zât daha sonra islama hizmet eden bir kalem olmuştur. Necip fazılın geçmişini tenkid etmek hiç birimizin haddi değildir ..niye çünkü O islama hizmet etmiş ve tövbe ederek sıyrılmıştır bu huyundan, kimse üstadı önceden yaptığı ile “mim” leyemez .. ve gazetenin önceden yazmış olduğunu farz ettiğimiz sizin rastladığınız bu yazının ardından, benim rastladığım onlarca övücü haber yayınlaması tövbeye denk sayılır,ancak siz buna ragmen gazeteyi mimliyosunuz, bilahare sizinde kabul ettiğiniz gibi hizmetleri de var, bunlar sabıkasını neden sildiremez anlayamıyorum..

 

“Akla hissesine düşen payı vermemek”

burayı İslami bilgiler bölümüne taşımamıza sebep olmak istemiyorum ve anketinde çok dışıma çıktık ama merakınızı gidermek için :

 

tayyareden düşen şehit olur hükmüne , Peygamberimizin zamanında tayyare var mıydı? Lafını yetiştirip.. verilen cevap “ Peygamberimizin 99 güzel ismi var. Her bir ismi, bir güzel sifatını bildirmektedir. Bir ismi, (Cami’ul kelim) dir çok şeyleri, bir kelime ile bildirdi. İşte Peygamberimiz, (Yüksekden düşen şehid olur) buyurdu” ..olunca bu cevaba nakilden uzak yoruma dayalıdır denir mi? Bu alıntıyı bizim konumuza ışık tutması için yaptım zira burada bahsedilen, hoparlör meselesinden daha sade olduğu için inşallah daha net anlaşılır…(gramofon konusunu gulund adlı bir üyemiz çok güzel izahla islami bilgiler de yazmış ordan bakın)

 

"Bir de, Kur'an ve Hadisten direk delil göstermektense dolambaçlı yollar izlemelerini itici buluyorum.”

dediniz yaa buyrun direk delil göstermek dinimizde yeri nedir ::::

 

Kur'an-ı kerim, hiçbir dile, hatta Arapçaya bile tercüme edilemez. Her hangi bir şiirin kendi diline bile tam olarak tercümesine imkan yoktur. Hadis-i şeriflerde de durum aynıdır. Hadis kitaplarından hadis nakletmek için hadis âlimlerinden icazet almak gerekir. (Berika c.1)

 

Hadis-i şerifleri ve âyet-i kerimeleri, hadis kitaplarından ve Kur'an-ı kerimden değil, hakiki İslam âlimlerinin kitaplarından nakletmelidir. Mesela, (İhya’daki hadis-i şerifte) veya (Mektubat’taki âyet-i kerimede buyuruluyor ki...) diyerek nakletmek gerekir.

 

Peygamber efendimiz bir gün, bir âyetin manasını Hz. Ebu Bekir’e anlatırken, orada bulunan Hz. Ömer, yapılan izahtan hiçbir şey anlamamıştır. Halbuki hadis-i şerifte (Eğer benden sonra Peygamber gelseydi, Ömer Peygamber olurdu) buyuruldu. Böyle yüksek olduğu ve arabiyi çok iyi bildiği halde, Hz. Ömer Kur'an-ı kerimi değil, tefsirini bile anlayamadı. Kur'an-ı kerimin manasını yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve hadis-i şerifleri ile bildirmiştir. Hadis-i şerifler Kur'an-ı kerimi, mezhep imamları hadis-i şerifleri, İslam âlimleri de mezhep imamlarının sözlerini açıklamışlardır. Kur'an-ı kerimde, namazların kaç rekat olduğu, bayram ve cenaze namazlarının nasıl kılınacağı, zekat nisabı, orucun ve haccın farzları ile hukuk bilgileri açıkça bildirilmemiştir.

 

Fıkıh bilgilerini, İslam âlimleri, âyet-i kerimelerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların, tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. Cehenneme gidecekleri bildirilen yetmişiki fırkanın âlimleri, tefsirlerden yanlış mana çıkardıkları için sapıtmışlardır. Âlimler sapıtınca, âlim olmayanların tefsir, okuması felaket olur. (Hadika)

 

Türkiye’de Kur'an tercümesi modası, Misak adında bir Ermeni tarafından başlatılmıştır. Gençlerin önüne Kur'an tercümelerini sürerek, "Öz Türkçe Kur'an okuyunuz, yabancı dil olan Arapça Kur'anı okumayınız!" demesi bu millete ihanetten başka bir şey değildir.

 

Tefsir ilmini bilmeyenin hadis ve tefsir okumaya kalkışması, mide hastasının, kuvvetlenmek için, baklava, börek yemesine benzer. Halbuki, bu hastanın, önce perhiz yapması, sonra, kuvvetli yemesi gerekir. İşte bizim gibi, ana ilimleri okumayan, din öğrenmek için, Kur'an tercümesi, tefsir, hadis okumaya kalkışırsa, bunları kavrayamaz. Yanlış anlayarak, dinimizi, imanımızı da kaybederiz. Ana yuvasından almış olduğu imanını kaybeden birkaç ilerici (!) kimsenin küfrüne sebep olan, zihinlerindeki şüphenin nasıl meydana geldiği sorulunca tefsir okudukları için böyle olduklarını bildirmişlerdir. Meşhur tefsirler bile, ehlinden başkasına zararlı oluyor. Tefsir ilimlerini bilmeden tefsir okumaya kalkışan, imanını kaybedebileceği için Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri, tefsir yazmak isteyen halifesine engel olmuştur. (Makamat)

 

Yeni çıkan bir çok din kitabında ; İmam-ı Rabbani, imam-ı Gazali, Seyyid Abdülkadir-i Geylani gibi büyük İslam âlimlerinin kitaplarından nakil yoktur. Milyonlarca hadis-i şerif, âlimlerin ictihadları ve hikmetli sözleri varken, bunlardan nakil yapılmayıp, şahsi görüşe, şahsi yoruma yer verilmiş.

 

 

Biz, muteber eserlerden alarak yazıyoruz. Kendi görüşümüzü din gibi ortaya sürmekten Allah saklasın. Kimin hocası olursa olsun, muteber eserlere aykırı ise, itibar edilmez.

 

Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir. (Şunu yapalım, ötekini ilâve edelim) veya, (Hocamız böyle yapıyordu. Biz de öyle yapalım) demek, dinde reform olur. Asla caiz olmaz.

 

 

muteber kitaplardan gerekli aktarmalar yapılarak Ayeti kerime ve hadis-i şerifler ışığında anlatıldığı yazılarındanda meydandadır .. hem üstelik çok sempatik ve çekici :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamün aleyküm :)kıssacık bir mesaj daha atıcam.. aslında ödev yapıyodum ama eksik bırakmak içime sinmedi ..

 

 

Efendim ben şimdi çok merak ettim, camilerde hoparlörle namaz kılınamayacağına dair bir fetva imam-ı Rabbani (K.S.)'nin Mektubat'ında mı var, yoksa İmam-ı Azam'ın El-Fıkh-ül Ekber'inde mi?

 

 

Bütün islam alimlerinin kitaplarında yazıyor. İmamdan başkasının sesine uyanın namazı bozulur yazar. Ana kaide bellidir. İster bu ses hoparlörden çıksın, ister televizyondan, ister radyodan çıksın, ister papağan söylesin, isterse yankı olsun fark etmez.

 

Din kitaplarında (televizyondaki imama, radyodaki imama uyanın namazı bozulur) diye de yazmaz. Peki ne yazar? Ana kaideyi yazar.

 

Şimdi bunlar din kitaplarında yazmıyor diye, amerikadaki imama naklen yayınla uyup burda namaz mı kılalım? elbette böyle şey olmaz . O zaman, bunu o kitaplarda gösterinde bakalım.

 

 

Veya, din kitaplarında yazmıyor diye, kendinizi namaz kılarken videoya alıp, her namaz vakti bu filmi oynatın, başka hiç namaz kılmayın, bu olur mu? Elbette olmaz diyeceksiniz. o zaman, bunu o kitaplarda gösterin bakalım.

 

yahu böyle soruyu sizin gibi mantıklı kültürlü birinden duymak üzdü beni doğrusu.. ana kaideler hakkında size istediğiniz fetvalarıda koyup gidip ödevimi yapıcam ..

 

 

İbni Âbidin’de diyor ki: “Başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur.”Hoparlörden çıkan ses de, başka bir ses olduğuna göre, ona âmin diyenin namazı bozulur. Demek ki, namazı bozanların arasında başka bir sese âmin demek de var imiş. İnsan bunu bilmeyince, (Hoparlör sesi yükseltiyor ne büyük nimet. Herkes biliyor, siz bilmiyorsunuz) diyerek cahilliğini gösterir. (Herkes öyle diyo) demekle, çoğunluk dinde ölçü olmaz. Şaraptan yapılan sirkeye herkes haram dese de sirke helaldir. Dinde çoğunluğa uymak değil, hakka, doğruya uymak gerektiği bildiriliyor. Bir âyet meali şöyledir:

 

(İnsanların çoğuna uyarsan, seni Allah yolundan saptırırlar.) [Enam 116]

 

Herkes dinsizleşse, Allah diyen kalmasa da tek başına Allah demeli. Herkes açık gezse de kapanmalı. Herkes ibadetlerde hoparlör sünnet dese de, sünnet olmadığını, bid’at olduğunu bilmeli. Dünyanın çoğunluğu, zina suç değildir dese de, haram olduğunu bilmeli. Herkes, (Bir kereden bir şey olmaz) dese de, bir kere de olsa günah işlememeli.

 

Hoparlör bid’atine güzel demek ne kadar çirkindir. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere bid’at karıştırmaktan çok sakınmalıdır!

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Bid'atten sakının; çünkü her bid'at dalalettir.) [İbni Asakir]

 

 

Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır!

 

Bid’at nedir? Hoparlör neden bidattir? İstediğiniz fetvalar bunlar olsa gerek

İbadette bid'at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid'at karıştırmak büyük günahtır. Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, ibadet diye uydurmak veya dinin önem verdiği şeyleri dinden ayrıdır, din buna karışmaz demek bid'attir. Bid'atlerin bazıları küfür, bazıları büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid'at sapıklıktır) buyuruldu. (Müslim)

 

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:

(Bid’at ehli, yapacağı değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannederek bid'at çıkarıyor, bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değil, kâmildir. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [çağa uydurmaya, çeşitli bid’atler çıkarmaya] çalışmak, Maide suresinin, (Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) mealindeki 3. âyetine inanmamak olur. (m.260)

 

Redd-ül-muhtar’da, (Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız, bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, yankı ile gelen bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez) buyruluyor.

 

Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)

 

İslamiyet nakil dinidir ve selim akla uygundur. Dinde aklın önemi büyüktür. Ancak yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip yanılan kimseye felsefeci denir. Aklın erdiği şeylerde ona güvenen, aklın ermediği yanıldığı yerlerde, İslam ışığı altında akla doğruyu gösteren büyük zatlara, İslam âlimi denir. Akıl göz gibidir. İslamiyet de ışık gibidir. Göz karanlıkta cisimleri göremez. Görmesi için ışık gerekir. Bunun için Hz. Ali, (Din, akıl ve görüş ile olsaydı, mestin üstünü değil de altını meshetmek gerekirdi) buyurmuştur.

Hadis-i şerifte, (Dini aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur) buyuruldu. (Taberani)

 

fatihayı okuyan ses imamın gerçek sesi olmadığı fen ilmiyle ispatlanmıştır. Nakle dayanan din ilimlerimizle de biliyoruz ki ibadetler gerçek insan sesiyle sahih olur. Bidat ise ibadette değişiklik demektir yukarıya İmam-ı Rabbani hazretlerinin sözlerini de yazdık .. yani necip fazıl büyüğümüzünde dediği gibi ne aklı attık , (fen ilimlerinden yararlanarak gramofondan çıkan sesin gerçek insan sesi olmadığını söyledik), nede sırf akla göre hüküm verdik ( ses işte ne farkı var demedik) .. görüldüğü üzre her şey tadında tuzunda , orta ve doğru yol üzre ehli sünnet itikadına uygun ve Mezhep İmamlarımızın buyurduğu şekilde..

 

ama hala konu hakkında itirazınız varsa , illaki girin konuyu enli boylu muteber kitablardan alıntı yapan dinimisislam sitesinden okuyun, yine de sizin için bu kadarının yeterli olacağı görüşündeyim ..

 

 

Allahü teala her zaman doğru yol olan Ehli Sünnet itikadı üzere bulunmamızı nasip etsin .. kıl kadar ayrılık 70 kere ölümden beterdir hepimizi korusun .. her zaman hepimizin Hakkı gören ve Hakkı arayan tarafta olmamız dualarımla

SELAMETLE..

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu arada aceleden unutmuşum:)

... Önce de söylediğim gibi, gazetenin üzerimdeki etkisini yatsıyamam, bu haksızlık olur. Bu yüzden borçluyum kendilerine. "Allah razı olsun" demekten geri duracak değilim.

 

Allah sizden de razı olsun :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Bazı meselelerden dolayı bir süredir siteye bağlanamıyordum. Bu sebeple geciktim.

 

3 mesaj altında bu kadar şeyi karşımda görünce hangi birine ne yazacağımı şaşırdım doğrusu, öncelikle bunu söyleyeyim :) Eğer hepsine birşeyler yazacak olursam anket konusu geri dönüşü olmayacak şekilde sapmış bulunacak. O yüzden her meseleye temas etmeden (her copy-paste'e birşeyler yazmadan :D ), temas etmem gerekenlere de üstünkörü dokunmak yolunu izleyerek bu mesajı hazırlayıp göndermem en evlası olacaktır. Az, öz.

 

İngiliz casusu Meselesi üzerine:

 

Benim mevzubahis kitapla ilgili bahsettiğim nokta sadece sizin alıntıladığınız maddede yazmıyordu. Sanırım gözünüzden kaçtı. Bakın, Birinci kısım - Altıncı Fasılda Hempher'ın "Ben kitâbı, kısm kısm başdan sonuna kadar i’tinâ ile okudum. Bu sâyede, Muhammedîlerle alâkalı ma’lûmâtım artdı. Onların nasıl düşündüğünü, onların za’îf noktalarını, kuvvetli noktalarını, ayrıca, kuvvetli noktalarını za’îf nokta hâline getirmenin üsûllerini iyice öğrenmiş oldum." cümlesiyle bahsettiği kitabın, "Müslimânların kuvvetli noktalarını tahrîb etmek için de, şu tavsiyelerde bulunuyor" paragrafının altında sıralanmış maddelerinin ikincisinde müellif ne demiş:

 

"2- Şu dört şeyi, gizli ve âşikâr yaymak lâzımdır: İçki, kumar, zinâ ve domuz eti [ve spor kulüplerinin birbirleri ile kavgaları]. Bu işi yapmak için, İslâm memleketlerinde yaşayan hıristiyan, yehûdî, mecûsî ve diğer gayri müslimlerden a’zamî derecede istifâde etmek ve bu iş için çalışanlara Müstemlekeler nezâretinin bütçesinden bol mâaş bağlamak lâzımdır. Bunun için, siyâsî fırkaların ve spor kulüplerinin çoğalmasını sağlayacağız. Partileri ve kulüpleri birbirlerine düşman yapacağız. Birbirleri ile uğraşacaklar, din kitâbı okumağa, dinlerini öğrenmeğe vakt bulamıyacaklardır. Avladığımız kimselere günlük gazete, dergi çıkartacağız. Gazetelerini, dergilerini, bol para ile, menfeatlar ile besleyeceğiz. Satın aldığımız kimseleri, kurtarıcı, kahraman gibi ismlerle medh etdireceğiz. Şerî’ati ve şerî’ate bağlı olan idârecileri kötületeceğiz. Din terbiyesinin kaynağı olan âile yuvalarını yok edeceğiz. Bunun için, spor, güreş ismi altında, avret mahalleri, edeb yerleri açık kız ve oğlan resmleri neşr ederek, gençleri fuhşa, livâtaya, cinsî sapıklığa sürükliyeceğiz. İslâm ahlâkını bozunca, islâmiyyeti yok etmek kolay olur. Çok câmi’ yapacağız. Fekat, câmi’lerde, hocaları değil, misyonerleri ve mezhebsizleri konuşduracağız. İslâm müziği ismi altında, çalgıları, şarkıları, radyoları câmi’lere sokacağız. Câmi’leri birer tuzak olarak kullanacağız. Câmi’lere giden ve kadınları örtünen devlet memûrlarını ve subayları, câsûslarımız tesbît edecek, bunlar, vazîfelerinden uzaklaşdırılacaklardır. Şerî’ate uyan gençler, üniversitelere alınmıyacak, girmiş olanların diploma almaları engellenecekdir. Sekreter, bu bilgileri gizli tutmamızı, Necdli Muhammedden de saklamamızı sıkı tenbîh etdi. Ben de bu hâtıralarımı mahkemeye vererek, elli seneden evvel açılmamasını vasıyyet etdim. '...'"

 

Ben işin sadece spor kulüpleriyle ilgili kısmını aklımda tutmuşum. Meğer kıymettar yazar taaaaaaa yüzyıllar öncesinde, radyolardan, üniversitelerden, siyasi partilerden bile haber veriyor, bizlerin ufkunu açıyor, çağımızın buluşlarına yeşil ışık yakıyormuş. :) Hey yavrum bee!... Breh breh breh... B)

 

 

Kumarbazlık meselesi:

 

Bu konuda söyleyeceklerimi daha önceden söylediğimden fazla bir şey yazmayacağım. Benim için geçmişteki hataların affedilmesi için bir samimiyet ispatı gerekir. Ayrıca sonraki yorumlarından dolayı kendilerini takdir ettiğimi söyledim. Ama hiç değişmemiş bir çizgiye sahip olmaları sebebiyle "hatalarını anlamışlar" diyemiyorum. Biraz duygusal zaten bu. Şahsi yani.

 

 

Gramafon, Bid'at, ehl-i sünnet alimleri, meal, tefsir, hoparlör, hatta teyyare, ... ve bilimum mesele:

 

Değişen çağ, bazı konularda Kur'an, Sünnet, sahabeler ve alimlerin görüşleri, kıyas, içtihad gibi süzgeçlerle bazı hükümlere ulaşmayı gerektirir. Bunlardan ilk ikisinin bağlayıcılığı, zorunluluğu vardır.

 

Teyyare örneğine bakarsak şehadet gibi sınırları asr-ı saadette çizilmiş olması gereken, genel bir dini meseleyle karşı karşıya kalırız. Burada yorum yapmak, hâşâ, Allah'ın işine karışmak gibidir ki, çok tehlikelidir. Yani, hiç kimse kafasına göre "uçaktan düşen şehittir" diyemez. Alim de olsa, diyemez. Çünkü şehadetin hududları, neyin şehadet kabul edileceği Allah tarafından belirlenmiş ve insanlara bildirilmiştir. Belli delillerin yorumunu kabul etmez bir dini meseledir hasılı. Bu konuda delili hadis veya Kur'an'dan getirmek şarttır.

 

Fakat bazı meseleler vardır ki sınırları asr-ı saadette çizilmemiştir, o çağın gereği olarak da çizilmesi mümkün olmamıştır. Mesela -atıyorum- "Futbol oynamak caiz midir?" diye bir problem olsun elimizde. Bu noktada asr-ı saadette direk bir delil bulamazsınız. Direk dini bir mesele de olmadığı için bu olayın caizliği hükmüne asr-ı saadetteki uygulamalara bakarak karar verilebilir. Yani burada yorumlar devreye girer. Yorum yapmamak işi kendi başına bırakmaktır ki, İslamiyet gibi bir bütünlük ifade eden, hem harika bir din, hem de mükemmel bir sistem olan bir disiplinde hoş değildir bu. Yani "caiz midir?" sorusuna "bana ne?" demek mümkün değildir. Ya caizdir, ya değildir bu, bir hükme varılmalıdır asr-ı saadetteki uygulamalar/Kur'an ışığında.

 

İşte bu iki nokta arasındaki farka iyi varmalı ve özdeşim kurarken bunları gözden kaçırmamalıdır.

 

Namaz kıldırılırken hoparlör kullanılması da anlaşılacağı üzere ikinci kabilden bir meseledir.

 

Hoparlördeki ses, başkasının değil, bizzat namazı kıldıran imamın sesidir.

 

Cemaatle namazda aslolan nedir? Önce bunu bulmak gerekiyor.

 

Cemaatle namaz kılarken aslolan imamı görmek veya onu duymak değildir. Görme veya işitme engelli insanların imamı görmesi veya duyması nâmümkündür. Dolayısıyla buradaki aslolan, aynı mekanda cemaate namaz kıldırmakta olan imama "uymak"tır. Aynı mekandaki imamın sesine veya görüntüsüne değil, imamın kendisine uymak...

 

Hoparlörün kullanılmadığı camilerde hiç namaz kıldınız mı, bilmiyorum. İsmail Ağa camii'nde böyle bir ortamda cuma namazı kılmak nasip oldu bana iki defa. Burada uygulanan sistemde imamın komutlarının arkaya kadar ulaşması için aralarla konmuş müezzinler komutları yüksek sesle tekrarlıyordu. Yani direk imamla muhattap olmuyordunuz. İşte böyle kalabalık cemaatlerde sesin arkaya ulaşmasını sağlamak amacıyla çeşitli aracılar kullanmak durumundasınız. Bu ya imamdan farklı bir insan, ya da imamın sesinin uzaklardan duyulmasına yardım eden bir hoparlör olabilir... Nimet-i ilahi olarak bakmak lazım bunlara. İbadetin yapılışıyla ilgili bir reform değil bu, bunu da ayırt etmek lazım. Namazı Türkçe dualarla kılmak gibi bir şey değil yani. Sadece imamın sesinin uzaklara ulaşmasını sağlayacak bir kolaylık. Sadece, uyduğunuz ve aynı ortamda bulunduğunuz, beraber olduğunuz cemaate komuta eden imamın sesini net olarak duymanız için kurulmuş hoş bir teçhizat...

 

Hoparlör kullanılan bir ortamda namaz kılmayı Amerika'daki bir imama uymakla veya video'ya görüntüyü koyup namaz vakitlerinde oynatmakla aynı kefeye koymanız beni çok şaşırttı. Özdeşim kurarken dikkatli olmak ve aradaki ölçüyü kaçırmamak gerekiyor. Böyle düşünülürse cihadda bir kafir katletmeyi masum bir insanı öldürmekle aynı kefede değerlendirmek mümkün olur.

 

Bid'at kavramı üzerinde de durmak gerekiyor.

 

"İbadette bid'at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarylan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. (Dört halife dönemindeki bir uygulama neden bid'at olmasın? Eğer böyle diyebilirsek "büyük imamların zamanında yapılanlar da bid'at değildir" deyip işin içinden çıkabilir, sınırı genişletebilir ve dini bozmaya çalışanların yaptıklarını bid'at sınırlamasından çıkarabiliriz. Güzel tanımlanmış bid'at bu cümlede, lakin "dört halife dönemi" lafzı çıkarılmalıydı. Neyse.)

 

Bid'atların hepsi kötü değildir. Bir bid'atı, dinin aslında olmadığını bilmek koşuluyla uygularsak her zaman kötü bir iş işlemiş olmayız.

 

Mesela, camilerde toplu halde yapılan tesbihat bid'attır. Peygamberimiz SAV zamanında böyle bir uygulama görülmemiştir. Keza, 20 rekât teravih namazı kılmak da asr-ı saadette görülmemiştir. "El fatiha!" dendiğinde elleri yüze doğru götürüp önce salavat getirmek ve ardından da Fatiha suresini okumak da bir bid'attır. Mevlid-i şerif okumak dahi bid'at... Bunların, dinin aslında olmadığını bilmekle beraber, farz ehemmiyeti göstermeden uygulanmasında ne gibi bir zarar olabilir? Bunları "dinin aslında bu var!" fikrini benimsemeden uygulamakta bir problem olduğunu düşünmüyorum.

 

İbadetlerin ruhuna etki eden bid'atları ayrı tutmak zorundayız. Mesela namazın Türkçe kılınması, Kur'an'ın sadece mealinin okunması gibi... Ama hoparlör bir ibadetin aslını zedeleyen bir bid'at değildir.

 

Geçtik tefsir-hadis-alimler meselesine...

 

Demişsiniz ki, Hz. Ömer Peygamberimiz'in tefsirini bile anlamadı... Eğer Kur'an anlaşılması için gönderildiyse, bunun mutlaka birileri tarafından anlaşılması gerekmektedir. Siz "Kur'an'ı peygamberimiz hadisleriyle açıklamıştır, nakletmiştir" derseniz, peygamberimizin sözlerini birer tefsir parçası olarak kabul etmiş olursunuz. Kur'an'ın tefsiri Hz. Ömer tarafından bile anlaşılamıyorsa, yani onun gibi büyük bir şahıs tarafından, "benden sonra peygamber gelseydi Ömer olurdu" sözüne muhattap tutulan kişi tarafından bile bunlar anlaşılamıyorsa İslam alimleri nasıl anlasın? Hz. Ömer'den daha mı anlayış kapasitesi bakımından yüksekti İslam alimleri? Yok, hadis ayrı, tefsir ayrıysa ve Kur'an'ı anlamak sadece Peygamberimize mahsus bir işse, kitabın indirilmesindeki hikmet nedir? Peygamberimiz dışında kimse anlayamayacaksa neden gönderilmiştir Kur'an-ı Kerim?

 

Kur'an-ı Kerim, kendisiyle ilgilenenlere kapılarını açmaktadır. Elbet bazı sırları vardır ve bunlar sadece Peygamberimiz tarafından bilinmektedir veya zaman içinde ortaya çıkmaktadır. Fakat bunların her insan tarafından bilinmesi zaten gerekli değildir. Kur'an'ın, insanların hayatını düzenleyecek, onları İslam'a erdirecek kısmı anlaşılabilir. İyi anlaşılabilmesi için bir miktar bilgiye ihtiyaç vardır, buna da birşey demiyorum ama sanıldığı gibi Kur'an'ı anlamak (dikkat edin Kur'an'a vakıf olmak demiyorum, sadece anlamak diyorum) için alim olmayı sağlayacak kadar çok bilgiye ihtiyaç yoktur. Kur'an'dan bazı girift meselelerde hüküm çıkarmak için bilginin oldukça iyi olması gereklidir. Ama insan anlaşılır meselelerde Kur'an'dan delil göstermekten çekinmemelidir. Tıpkı En'am suresi 116. ayeti göstermeniz gibi...

Cehenneme gidecek olan 72 fırkanın temsilcileri tefsirleri yanlış anladıkları için değil, Kur'an'ı yanlış tefsir ettikleri için Cehennemliktir. Tefsir okuyarak kafasını karıştıracak birisinin kafası fıkıh kitapları okuduktan sonra da karışabilir. İyi bir müfessiri takip etmek elzem olandır.

 

Kur'an'ı anlamak herkesin boynunun borcudur. Allah onu anlaşılması için göndermiştir. Fazla itibar etmemek koşuluyla, sadece o ruha biraz da olsa vakıf olabilmek için meal de okunmalıdır, tefsir de. Bunların yapılmaması Kur'an'ı hayattan dışlamak gibi olur ki büyük bir hatadır. Kur'an'dan uzaklaşmak sapıklığa giden yolu açar.

 

"Belli bir olgunluğa erdikten sonra" her yerde alimlerin kitaplarına başvurmak tehlikelidir. Alimler hiç hata yapmaz mı? Peygamberler bile hata yapmakta ise -ki iki cihan güneşi bile Abdullah b. Ümm-i Mektum (R.A)'u reddetmekle böyle bir hata yapmış ve bizzat Allah tarafından ikâz edilmiştir, yani O'nun dahi zellesi vardır), alimler de bazı noktaları gözden kaçırmış olabilir. Onlar büyük insanlardır. Görüşlerine itibar edilmelidir genelde. Ama onların sözlerini hadis ve Kur'an'dan üstün tutup, Kur'an ve hadisi unutamayız. Özellikle, bizim gibi sıradanlığı aşmak isteyen insanların alimlerle beraber, alimlerin menbaına da ulaşması gerekli bence.

 

Sözgelimi, bir mezhebin vacib dediğine başka bir mezhep sünnet diyorsa, her iki mezhebin de delillerini incelemeli ve hangisinin getirdiği delil daha kuvvetliyse ona uymalıdır.

 

Başlarken kısa yazacağım demiştim, sözümde duramadım, özür diliyorum. Yazmaya bir başlayınca herşey aktı ve sizinkiler kadar uzun bir mesaj çıktı ortaya. Kusura bakmayın. Trradomir de kusura bakmasın, konusunu katletmiş oldum böylelikle :) Neyse...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

işte alıntı yapmamın nedeni sizin gibi aklımın yoluna uyup dinimi aklımla anlamaya çalışmamamdandı.. yahu kusura bakmayın ama yazınız çürük çarık dolu .. ibni asakir, müslim , Mektubat gibi kitaplardan alıntı yaptım , anlaşılan İngiliz casusunun itiraflarını nasıl okuduysanız , o alıntılarıda öyle okudunuz .. alimlerin dediklerine laf yetiştirmek bizim sizin gibilere düşmez . hem kendinizde kabul ediyosunuz kendi fikirlerimi değil islam alimlerinin kitaplarında geçenleri kopyala yapıştır gönderdim, bide kendinizi aynı kefeye koyup bu yazılara laf yetiştiriyosunuz..

fen ilmine ne kadar vakıf olduğunuz(!) ortayada çıktı, tıpkı dini islam ilmine olan hakimiyetiniz gibi "hoparlördeki ses, başkasının değil, bizzat namazı kıldıran imamın sesidir" dediniz ve bunca fen kuralını görmezden geldiniz .. neyse efendim size nereden başlayalım ki .. tutup burda fen bilgisi veremem , alıntı yapamam konu uzuyo , hem anlaşıldı ki böyle tartışmalarla asla doğruya varılmıyo , yani inkar ettiğiniz şeyleri görünce cidden pes dedim , kuran-i kerim in açıklamasını islam alimleri yapar lafına bile bi kulp budunuz

 

""Sözgelimi, bir mezhebin vacib dediğine başka bir mezhep sünnet diyorsa, her iki mezhebin de delillerini incelemeli ve hangisinin getirdiği delil daha kuvvetliyse ona uymalıdır.""

 

lafınızdan sonrada vay be(!) dedim demek karşımızda mezhep imamlarının delilini anlayacak biri var .. yahu onların yanında karınca hükmü kadar değeriniz yokken hangi tasavvurla delilleri inceliyorsunuz ..

 

“”Fakat bazı meseleler vardır ki sınırları asr-ı saadette çizilmemiştir, o çağın gereği olarak da çizilmesi mümkün olmamıştır.""

Asrı saadette çizilmemiştir ne demek

((((((((Bugün sizin için dininizi ikmal eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum.) [Maide 3]

Dini noksan sanıp, tamamlamaya [asra göre, çağdaş tefsir yazmaya] çalışmak bu âyet-i kerimeye inanmamak olur.) [c.1, MEKTUBAT 260])))))))))))))))))))))))ikinci mesajı insafla okuyan anlar .. ama İNSAFLA okuyan ..

 

madem necip fazıl üstadımız gibi bir mübareğin peşinden gittiğinizi söylüyorsunuz .. dini konularda da bir nebze olsun onu örnek alsaydınız ya.. SUYU BİLE ARITIP İÇİYORSUNUZ , DİNİ BİLGİLERİ NEDEN HER KAYNAKTAN ALIYORSUNUZ ..

ya islamiyeti olduğu gibi öğrenip yaşayın , yada kafanızdan uydurduğunuz şeylere islamiyet demeyin ..

yazılarınıza delil bulmaya çalışmadım .. birazcık islami bilgi almış olan her kişi sizin yazılarınızın çürük olduğunu anlayacaktır zaten .. Allah hepimizi selamete erdirsin

diyorum ..

 

yazınızı okuduğumdaki halimi ancak şu fıkra izah edebilir.. ama ben o fıkradaki hoca gibi olmadığım için yanlışlarınızı sabırla tek tek düzeltmiyeceğim.. azıcık ta olsa kabul edebileceğiniz ışığını görseydim, size bu konuları izah etmek için çok saatlerimi feda ederdim .. ancak kapalı kaba nisan yağmuru dolmaz ... o önceki mesajlarımı göndermek için harcadığım vaktime yanıyorum.. siz istemedikten sonra benim ne haddime size bir şeyler izah etmeye çalışıyorum… sizinde, benimde vaktim boşa gitti ..

 

 

Adamın biri, bir şeyler bildiğini ima ederek, biraz da huzurda bulunanlara hava olsun diye: ”Hocam!” demiş. Hani bir peygamber vardı ya! Onu, amcaları kaçırıp, havuza atmışlardı. Sonra onu, oradan, eşkıyalar alıp götürmüştü… O, Musa Peygamber miydi? Hoca şöyle bir düşünmüş… “Yahu (demiş), ben bunun neresini düzelteyim! Bir kere o, Musa değil, Yusuf Peygamberdi. Ona, amcaları değil; kardeşleri tuzak kurmuştu. Sonra onu havuza değil kuyuya atmışlardı. Onu, eşkıyalar değil; oradan geçen bir kervan bulmuş ve alıp götürmüştü…”

 

 

siz bu düşüncelere ben yazıyı yazmadan öncede sahip olduğunuzdan fitne çıkarmadığımı düşünüyorum,

 

selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Efendim celallenmeyin, sevmediğim Namık Kemal'in sevmediğim bir şiirinde, Hürriyet Kasidesi'nde, dediği gibi:

 

"Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette

Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten"

 

"Aklımın yoluna uyup dinimi aklımla anlamaya çalışırım" demekten Allah'a sığınırım. Akıl gibi yanılma riski büyük olan bir ölçüyü, elde patlama riski muazzam olan bir silahı kullanamama ihtimali büyük. Fakat İslami çerçevede, "kendisine çizilmiş hududlar içerisinde" aklı kullanmamak da Allah'ın verdiği bu nimetin kıymetini bilmemektir. Borçtur.

 

Her söylediğinize saygım var, her dediğinize "kendi fikrinizdir" der ve saygı gösteririm ama "bazı meselelerin sınırı asr-ı saadette belirlenmemiştir" sözümü yukarıdaki gibi yorumlamanız beni gerçekten çok üzdü. Paragrafın bütünü incelenirse benim o cümleyle neyi kastetmek istediğim anlaşılacaktır. Allah'ın (C.C) dinini tamamlamadığına dair bir îmâm, iddiam yoktur, olamaz. Bundan da Allah'a sığınırım. Cümleleri tek tek alır ve değerlendirirsek, pekçok yanlış anlaşılmaya mahal verebilecek bir tutum izlemiş oluruz.

 

"Allah hepimizi selamete erdirsin" duanıza yürekten "AMİN!" diyorum. Özelde Ben yanlışsam beni, siz yanlışsanız sizi; genelde kim yanlışsa onu... Buna ihtiyacımız var çünkü.

 

Son olarak "sürç-ü lisan eylediysem affola" diyorum ve mesajımı noktalıyorum.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretleri "TALEBE HOCASIYLA ÖLÇÜLÜR" buyurmuşlar. Bahsettiğiniz kitapları hazırlayan zat, Abdülhakim Efendi Hazretlerinin talebesidir... Meselenin ucu nereye gidiyor, iyi düşünmeli...

 

Bir hadis-i Şerif meali yazmak istiyorum;

 

Büyük İslam Alimi Ebu Nuaym İsfehaninin (Hilyet-ül Evliya) kitabındaki Hadis-i Şerif'de, (ÇALGIDAN ÇIKAN EZAN SESİ, ŞEYTAN EZANIDIR. BUNU OKUYANLAR, ŞEYTANIN MÜEZZİNLERİDİR) buyuruldu.

 

Ayrıca;

Elmalılı Hamdi Yazır, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:

Kıraet (okumak) ise bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hz.Cebrailin işi bile aslında bir kıraet (Kur'an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraeti yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraet denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraet denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraetin yankılanmasından hasıl olan yankıya kıraet ve tilavet hükmü terettüp etmeyeceğini ve mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraet denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur'an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraet denilemez. Bu gibi sesler bir kıraet değil, bir kıraetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)

 

 

Ve;

Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)

 

 

Ayrıntılı bilgi için;

www.dinimizislam.com sitesine bakılabilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Görünen o ki konum şehadet şerbetini içmiş, afiyet olsun. Allah rızası için kimse tartışma çıkaracak birşeyler daha yazmasın da konu tadında devam etsin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

katılıyorum trradomir kardeş şimdi okudum da, konu ne tartışmalar ne, ben bir şey anlamadım yahu. Konu gazeteden başlamış fıkha girmiş, eyvah ki şimdi de siyasete döner ise, vay halimize :=)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öncelikle küçük bir gazete anketini nasıl oldu da bu kadar uzun mesajlarla doldurdunuz merak ediyorum,tartışma yapılacaksa bile atrı bir konu başlığı altında yapılmalıydı.Ama okudukça cevap verme ihtiyacı hissettiğim bazı bölümler oldu.

Hoparlörle namaz meselesine gelelim önce, bilindiği gibi Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi de imamlar mikrofon kullanıyorlar, bu mikrofonlar da biidğiniz gibi hoparlörlere ihtiyaç duyarlar işe yaramak için, elbette oradakiler bu meselede sizden çok çok daha söz sahibi(ama eğer ki derseniz orası çok büyük zaruret var, bu meseleyi sordum cevabını alınca inşallah sizlere de iletirim)

Bir diğer takıldığım nokta da şu:

“Başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur.”Hoparlörden çıkan ses de, başka bir ses olduğuna göre, ona âmin diyenin namazı bozulur.

Burada namazın bozulması sesin hoparlörden gelmesinden değil,namaz dışına sizin müdahalenizdendir,yani hoparlör ya da başka bir şey fark etmez,hatta birisi siz namazdayken kıblenizin yanlış olduğunu söyler de siz de onun sözüne göre kıbleye dönerseniz o da namazı bozar,gelip onun sizi çevirmesi lazım.Bilmem anlatabildim mi?

Ayrıca hoparlöre ve bilumum teknolojik aletlere karşı tutumunuz oldukça tuhafıma gitti, söylemeden geçemeyeceğim.

Tilavet secdesi meselesinde de şunları aynen nakletmek isterim:

“371- Öğretilen kuşlardan veya ses yansımasından veya sesleri

ileten fonograf ve teyp gibi cihazlardan işitilen bir secde ayetinden dolayı

tilavet secdesi vacib olmaz. Fakat sahih görülen diğer bir görüşe göre,

kuşlardan işitilen secde ayetinden dolayı tilavet secdesi gerekir. Çünkü

işitilen Allah kelamıdır. İhtiyata uygun olan da budur.

Radyoya, gelince,

bu sesi yansıtmaktan ziyade nakil sayılmaktadır. Kasde bağlı olarak okunan

şeylerin hemen aynını nakletmektedir. Bundan işitilen sesler, ses yansıması

gibi, sade bir benzeyişten ibaret değildir. Bunun için radyo aracılığı ile

işitilen bir secde ayetinden dolayı secde edilmesi vacib olsa gerektir. Vacib

olmasa bile, secde edilmesinde bir sakınca olmadığından her halde secde edilmesi

ihtiyata uygundur ve Kur'an-ı Kerime bir saygı ve hürmeti gösterir. “

 

Arkadaşlar bu meseleyi bu anket başlığı altında daha fazla uzatmamanızı rica ediyorum,essealmualeyküm.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ZAMAN gazatesini takip ederim ortaokuldan beri.Özellikle Ekrem Dumanlı,Ahmet Turan Alkan,Tamer Korkmaz ve Mümtazer Türköne'nin yazılarını okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.Sonra Yeni Şafak gazetesinden tabiiki de kulis yazarımız Fehmi Koruyu okurum bir de Hakan Albayrak.Sinirlerimi yatıştırmak için Vakit de okurum...Doğan gazetelerinin hiçbirini almam ama İnterentten Hasan Cemali takip ederim şimdiki oyunları çok iyi deşifre ediyor gerçek bir demokrat çekirdekten yetişme diyebiliriz onun

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...