Hayy bin Yakzan 2 Report post Posted July 15, 2008 Şair Erdem Beyazıt’ı kaybettik. O, son dönemin en değerli şairlerinin başında geliyordu. Genç nesiller O’nu ‘Sebeb Ey’ şairi olarak tanıyıp sevdiler. “Zamanın idrak incisi ses döner döner döner de Yönelir sebebe Sebeb ey.” O sadece emsalsiz bir şair ve kuvvetli bir nesir yazarı değil, kelimenin tam anlamıyla bir ‘gönül adamı’ idi. Mütevazı, ölçülü, müeddep hâliyle gönüllerimizde taht kurmuş bir idealistti. Son derece romantik ve asil bir tavrı vardı. Sanki bu âlemde değil mâverada yaşar gibiydi. Beyazıtoğulları’ndan Erdem Bey, bin senelik bir kültürün temsilcisi olarak derin ve duygulu bir hayrülhalefin bütün özelliklerini taşıyordu. Bürokraside, Devlet Planlama Teşkilâtı’nda çalıştı ve Kahramanmaraş Milletvekili olarak Özal’ın yanında siyaset yaptı. Lâkin, bürokrasinin kalıpçılığının ve siyasetin entrikalarının dışında kaldı. Zira O, mahzun bakışlarıyla hep mâverada yaşadı. Erdem Beyazıt’ın en fazla hoşlanarak yaptığı iş, ticarî yanından hazzetmese de, arkadaşlarıyla beraber kurdukları ‘Mavera Dergisi’nin ve Akabe Yayınları’nın yöneticiliğiydi. *** Sözün burasında, Mavera’dan bahsetmek istiyorum. Bu hikâye, bir avuç genç insanın her türlü imkânsızlıklara rağmen, birbirlerini severek ve destekleyerek nasıl başarılı olduğu hakkındadır. 1939-1940 doğumlu, Maraş’lı bu idealist, inançlı ve kabiliyetli insanlar, Türk Edebiyatı’nda bir çığır açmış ve yepyeni bir ekol oluşturmuşlardır. Kahramanmaraş’ın manevî ikliminde yetişen Erdem Beyazıt (1939), Rasim Özdenören (1940), Cahit Zarifoğlu (1940), Mehmet Âkif İnan (1940), Alaaddin Özdenören (1940), Türk şiirine, Türk hikâyeciliğine, Türk nesrine, hûlasa Türk edebiyatına damgalarını vurmuşlardır. Ağabeyleri saydıkları ve üzerlerinde emeği olan Nuri Pakdil (1934), ‘Diriliş Nesli’nin bânisi Sezai Karakoç (1933) ve tabiî Fethi Ağabey ile de (Fethi Gemühlüoğlu) yakın ilişkileri olmuştur. Hemen hepsi de Kahramanmaraş’lıdır. Babası Şanlıurfa’lı olan Mehmet Âkif İnan da ana tarafından Maraş’ın eski bir ailesine mensuptu. Nuri Pakdil de Maraş’lıydı. Sezai Karakoç, Ergani’li olmasına rağmen eğitiminin bir kısmını Maraş’ta tamamlamıştı. Maveracılar’ın Ankara’da Bayındır Sokak’taki mütevazı yerlerini ziyarete giderdik. Ne kadar kötü şartlarda yılmadan çalıştıklarını görürdük. Solcu geçinen sosyetik şairlerin içki âlemleri, çapkınlıkları ve bohem hayat tarzlarından onlarda eser yoktu. Hepsi de mazbut Anadolu insanlarıydılar. Vatansever, imanlı ve dindardılar. Ne yazık ki, müşterek bir kötü alışkanlıkları vardı. Hemen hepsi de sigara tiryakisiydiler. Katlandıkları meşakkatleri tütününün dumanıyla paylaşırlardı. Kimbilir, belki de çoğunu genç yaşta kaybetmemizin sebebi de budur. Değerli şair Cahit Zarifoğlu henüz 47 yaşındayken vefat etti. Onu ‘İkinci Âkifimiz’ Mehmet Âkif İnan takip etti. Şair Alaaddin Özdenören de genç yaşta Hakka kavuştu. Erdem Beyazıt dahil tamamı da kanserden (özellikle Akciğer Kanseri’nden) öldüler ve Mâvera’ya göç ettiler. Şimdi bize bu ekipten sadece değerli hikâye yazarı Rasim Özdenören kaldı. Hani TV filmi olarak ‘Çok Sesli Bir Ölüm’ ile ‘Çözülme’si çekilen büyük edebiyatçımız... Bir de Erdem Beyazıt’ın kardeşi, sanatçı Ahmet Beyazıt kaldı. Onlara uzun ve sağlık dolu bir ömür ve başsağlığı diliyorum. Bu arada değerli şairlerimiz Nuri Pakdil’e ve Sezai Karakoç’a da Allah uzun ömür versin... Bu yazım, sadece dostları anma yazısı değildir. Bir avuç idealist ve inançlı insanın neler yapmaya muktedir olduğunu da gösteren ve genç nesillere örnek olacak bir darbımeseldir. *** Sevgili dostum Erdem Beyazıt’ın ‘Kendi Ölümüme Ait Bir Deneme’ adlı şiiriyle yazımı bitirmek istiyorum: ‘Bir gün öleceğim biliyorum Bunu her an ölür gibi biliyorum Anamın yüreğinde bir kor Ölene dek sönmeyecek bir ateş Kımıldanıp duracak hep Karım bomboş bulacak dünyayı -Nolurdu birlikte ölseydik, deyip duracak Oysa insan yalnız ölür Ama o olmayacak dualarla teselli arayacak Kızlarımın gırtlaklarında bir düğüm Bir süre kaçacaklar insanlardan Boşluğa düşmüş gibi bir duygu içlerinde Sonunda onlar da kabullenecekler öylesine Ölümüme en çabuk dostlarım alışacaklar -Yaşayıp gidiyorduk yahu Ne vardı acele edecek! Diyecekler Biliyorum yaklaşıyoruz her an Biliyorum oruçlu doğar insan Ölümün iftar sofrasına.’ Rahat uyu Erdem Beyazıt ... Allah’ın rahmeti üzerine olsun. Ruhun şâd olsun. Quote Share this post Link to post Share on other sites