Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
AhıskaLı

Mehmet Akif’in Abdülhamid Karşıtlığı

Recommended Posts

Mehmet Akif II. Abdülhamid hakkında Safahat isimli kitabında diyor ki:

 

Ortalık şöyle fena böyle müzebzep işler

Ah o Yıldız’daki baykuş ölüvermezse eğer

 

Çoktan beridir vardı benim bir derdim

Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim

Kafes ardında hanımlar gibi Saikliydi Hamid

Âl-i Osmandan bu korkaklık edilmezdi ümid

 

Kız kadın hepsi haremlerde bütün gün mahpus

Şu telakkiye bakın en kötü vahşet namus

 

Düşürdün milletin en kahraman evladını ye’se

Ne mel’unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis’e

 

Gölgesinden korkan bir ödlek,

Korkuttu bizi otuzüç yıl şeriat diyerek.

Allah’a isyanı

Ey bunca zamandır bize te’dip eden Allah

 

Gerçekten'de Mehmet akif ersoyun böyle bir şiiri varmıdır arkadaşlar. Okuyunca gerçektende şok oldum

Bu şiir hakkında yorumlarınızı bekliyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bediüzzaman'da meşhur ''Zalimler için yaşasın Cehennem!'' sözünü Abdülhamid'e ithafen söylemiştir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Akif'in böyle bir şiiri malesef vardır evet. Sadece bu değil, bunun gibi birkaç şiiri daha var kendisinin. Öte yandan, daha sonraki dönemde, gelenlerin giden Ulu Hakan'dan daha kötü olduğu düşüncesini taşımaya başlamış ve içerisinde "devr-i sabık" ile "devr-i hürriyet"i karşılaştırarak İttihatçı'ların daha kötü olduğu yargısına vardığı şiirler de yazmıştır. Aşağıya Adem Çevik'in Abdülhamid'de Yanılanlar adlı kitabındaki Mehmet Akif Ersoy başlıklı yazıyı alıyorum. İktibas edeceğim yazıdaki katılmadığım husus, Akif'in daha sonra pişmanlık duyduğu yönündeki temellendirilmemiş yorum... Son şiiri dikkatlice okursanız, Abdülhamid'i öven değil, yeni dönemin onun döneminden daha kötü olduğunu belirten ifadeler okuyor oluşunuz dikkatinizi çekecektir.

 

Bunun dışında FG'nin Akif'ten naklederek anlattığı ve bir binbaşıyla Ulu Hakan'ın münasebetini belirten bir hadise de vardır, fakat ben bu hadiseye şu ana kadar Akif'in yazdıkları arasında rastlayamadım. Bu hususta güvenilir bir kaynak bulunursa, anlatımın da şekline bakarak, Akif'in pişmanlık duyduğunu da düşünebiliriz; fakat benim şahsî kanaatim FG'nin nakilde hata yaptığı yönünde.

 

Aşağıdaki yazıda yer alan şiirler, Akif ismi zikredildiğinde yüzlerin bir parça buruşmasına vesile olabilecek tarzdan. Akif'in okuyacağınız sözlerinden kesin pişman olduğunu bilmedikçe de böyle olmaya devam edecek. Lakin, elbette ki bu hatası yüzünden Akif'i tamamen yoksaymak da kesinlikle hakşinas bir davranış olmayacaktır.

 

 

 

Mehmet Akif Ersoy (1873-1936)

 

İstanbul'da doğdu. Babası ve çeşitli hocalardan Arapça ve Farsça öğrendi. Mülkiye Baytar Mektebi'ni bitirdi. II. Abdülhamid'in II. Meşrutiyet'i ilanına kadar onun aleyhinde keskin hicivler yazdı. Birinci Dünya Savaşı sırasında propaganda için Arabistan'a gitti. Birinci Büyük Millet Meclisi'nde Burdur milletvekili olarak bulundu. Bir çeşit küskünlük ve kırgınlıkla Mısır'a giderek ölümünden altı ay öncesine kadar burada kaldı.

 

1900'lü yılları yaşayan her aydın gibi II. Abdülhamid'e şiddetli muhalefet eden ve bunun için birçok şiir yazan bir vatanperverdir Mehmet Akif. 1908 Meşrutiyeti'nde arabasıyla önünden geçen Abdülhamid'i gören Mehmet Akif; "midesinin bulandığını, yüzünün sarardığını" söyler. Sebebini soran Mithat Cemal'e de:

 

"Boyalı sakalıyla birdenbire karşıma çıktı, fena oldum!"1 cevabını verir. Ortamın ve söylentilerin yönlendirmesiyle II. Abdülhamid'i şiddetle eleştiren; hatta Şair Eşref için "Abdülhamid'e en güzel söven adam" diyen Mehmet Akif, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra beklentilerinin gerçekleşmemesi ve İttihat ve Terakki'nin daha zorba çıkmasından dolayı bu defa üzüntüsünü ve yeni yönetime eleştirilerini haykıran şiirler yazdı.

 

İşte Mehmet Akif'in Meşrutiyet öncesinin hisleriyle doluyken yazdığı, II. Abdülhamid ve yönetimini eleştiren "İstibdad" adlı şiirinden örnek:

 

"Yıkıldın, gittin amma ey mülevves devr-i istibdad (kirli istibdad devri)

Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yâd (kirli bir hatıra)

Diyor ecdadımız makberlerinden (kabirlerinden) Ey sefil ahfad (oğullar)

Niçin binlerce masum öldürürken her gelen cellad,

Huruç etmezdi (çıkmazdı) mezbûhane (ümitsiz bir çırpınışla da) olsun birferyad?

O birkaç hayme (çadır) halkından cihangirane (dünya çapında) bir devlet,

Çıkarmış, bir zaman dünyayı lerzân etmiş (titretmiş) millet;

Zaman gelsin de görsün böyle dünyalar kadar zillet,

Otuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet (felaket)...

Bu bir ibrettir amma olmayaydık böyle biz ibret!

Semâ peyma iken râyâtımız (gökte dalgalanırken bayraklarımız) tuttun zelil ettin;

Mefahir bekleyen abadan evladı hacil ettin (babalarından övülecek işler bekleyen çocukları utandırdın);

Ne âli (yüce) kavm idik; hayfâ (yazık) ki sen geldin sefil ettin;

Bütün ümmîd-i istikbali artık müstahîl ettin (bütün gelecek ümidini artık imkansızlaştırdın);

Rezîl olduk... Sen ey kâbus-i huni, sen rezîl ettin!

Hamiyyet gamz (gayret ifâde) eden bir pak alın her kimde gördünse,

"Bu bir cani" dedin sürdün, ya mahkum eyledin hapse.

Müvekkel eyleyip casusu (hafiyelerini vekil edip) her vicdana, her hisse.

Düşürdün milletin en kahraman evladını ye'se (ümitsizliğe)...

Ne mel'unsun (ne lanetlisin) ki rahmetler okuttun ruh-i İblis'e!

Değil kâbusun artık, devr-i devlet intibahındır. (Şimdi artık senin kabusun değil, uyanıklık devrindir)

Gel ey nazende (nazlı) hürriyet ki canlar ferş-ı râhındır (yoluna sergidir).

Emindir mevki'in: En pak vicdanlar penahındır (sığınağındır).

Serapa mülk-i Osmanî müeyyed taht-gâhındır (Bütün Osmanlı ülkesi senin sağlam tahtındır)

Serîr-ârâ-yı ikbâl ol ki: Bir millet sipahındır. (Yücelik tahtını süsle ki: bir millet askerindir) "2

 

Yukarıda, açıktan olmasa da gizliden gizliye II. Abdülhamid'e çatan ve hürriyete çağrılar yapan Mehmet Akif, bir başka yerde de bu defa direkt hakaret yoluyla istibdadın sahibini eleştirmektedir:

 

"Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek.

Otuz üç yıl bizi korkuttu "Şeriat" diyerek."3

 

Mehmet Akif, bu defa da direkt adını kullanarak bazılarının "kızıl", bazılarının "ulu" dediği hakana hakaretler yağdırır:

 

Âsim'dan

 

Kadri Bey sağdı, Trabzon'da henüz valiydi.

Yine bir dolduran olmuştu ki, Abdülhamid'i,

Karakoldan dediler: "Şimdi, İmam, Erzurum'a!"

Bir de kış, bir de kıyametti ki artık sorma!

Tıktılar çalyaka, bir tekneye; sırtım gevşek.

Abam arkamda değil, sonra ne yorgan, ne döşek.

Bakalım şimdi makamında görün Kadri Bey'i;

Zorlu valiydi herif,

-İlme de vardır emeği.

Evet, oğlum, Hoca Mandal'la tutunduk el ele,

Evvelâ Kâzım'ı gördük; bizi hürmetlerle,

Alarak durmadı valiye haber gönderdi;

Geliniz emrini vali de serîan (çabucak) verdi.

Kâzım önden, hadi bizler de peşinden daldık.

-Vay imam, sen yine düştün mü bu kışlarda? Yazık!

Ya Hocam, sen niye ta Yıldız'a çıktın bu sefer?

Otur anlat, bakalım, çünkü fena söylediler.

-Kim fena söyledi?

-İstanbul'a sormuştuk da...

Oflu tedriç ile (yavaş yavaş) bağdaş kurarak koltukta,

Dedi:

Çoktan beridir vardı benim bir derdim;

Gideyim, zâlimi(II. Abdülhamid) ikaz edeyim isterdim.

O, bizim cami uzaktır, gelemez, mâni ne?

Giderim ben, diyerek vardım onun câmi'ine.

Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid,

Koca şevketli! Hakikat bunu etmezdim ümid.

Belki kırk elli bin askerle sarılmış Yıldız;

O silahşörler, o al fesli herifler sayısız.

Neye mal olmada seyret herifin bir namazı:

Sade altmış bin adam kaldı, namazsız en azı!

Hele tebzîri (savurganlık sınırını) aşan masrafı, dersen, sorma.

Gördüğüm maskaralık gitti de artık zoruma,

Dedim ki: "Bunca zamandır nedir bu gizlenmek?

Biraz da meydana çıksan da hasbıhal etsek.

Adam mı, cin mi nesin? Yok ne bir gören, ne eden;

Ya çünkü saklanıyorsun bucak bucak bizden.

Değil mi saklanıyorsun, demek ki, korkudasın;

Ya çünkü korkan adamlar gerek ki saklansın.

Değil mi korkudasın var kabahatin mutlak."4

 

II. Abdülhamid, dolayısıyla istibdad döneminde yana yakıla içinde bulunduğu durumdan veryansın eden Mehmet Akif, çok istediği ve özlediği Meşrutiyet geldikten sonra tam bir hayal kırıklığına uğrar. "Gelen gideni aratır." atasözünün tahakkuk ettiğini gören Mehmet Akif, II. Abdülhamid dönemini mumla aramaya başlar:

 

"Padişah dendi mi, çokluk dil uzatmazlarmış!

Hiç unutmam, Hocazâdem ki, sıcak bir gündü.

Bahçede idik, bana bir parça baban küskündü.

Sana düşkündü babam, küstüğü olmazdı.

Boşboğazsın diye kızmıştı

Keramet!

Sorma!

Büsbütün kızdırayım bari dedim...

Ya! Çok iyi:

Çivi, bir ananedir bizde sökermiş çiviyi.

Ortalık şöyle fena böyle müzebzeb (karışık) işler,

Alı o Yıldız'daki baykuş ölüvermezse eğer,

Akıbet çok kötü dibace-i ma'lumiyle (bilinen girişli)

Söze girdim.

Kızıyor muydu?

Hayır.

Tekmille (tamamla)!

Bırakan var mı ki? Rahmetli hocam doğrularak.

Dedi:

"Oğlum, bu temenni neye benzer bana bak;

Eşeklerin canı yükten yanar, aman, derler,

Nedir bu çektiğimiz dert, o çifte çifte semer!

Biriyle uğraşıyorken gelir çatar öbürü;

Gelir ki taş gibi hâin, hem eskisinden iri.

Semerci usta geberseydi... Değmeyin keyfe!

Evet, gebermelidir inkisar (beddua) edin herife.

Zavallı usta göçer bir gün âkibet, ancak,

Makamı öyle uzun boylu nerede boş kalacak?

Çırak mı, kalfa mı kim varsa yaslanır köşeye;

Takım biçer durur artık gelen giden eşeğe.

Adam meğer acemiymiş, semerse hayli hüner;

Sırayla baytarı boylar zavallı merkebler.

Bütün o beller omuzlar çürür çürür oyulur;

Sonunda her birinin sırtı yemyeşil et olur.

"Giden semerciyi" derler. "Bulur muyuz şimdi?

Ya böyle kalfa değil, basbayağa muallimdi (iyi bir usta idi)

Nasıl da kadrini vaktiyle bilmedik, tuhaf iş:

Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş."

Nasihatim sana: Herzeyle iştigali (saçma sapan şeylerle uğraşmayı) bırak;

Adamlığın yolu nerde ise bul da girmeye bak!

Adam mısın: Ebediyyen cihanda hürsün, gez;

Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.

Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;

Küfür savurma boyun kestiğin semercilere.

"Devr-i Sabık" mı (istibdad Devri) dedin şimdi? Elindeyse çevir,

Ensesinden tutup eyyamı da (günleri de) gelsin o devir.5

 

Tüm bu şiirlerden yola çıkarak Mehmet Akif'i bir fikirde sabit olmamakla elbette suçlayamayız. Çünkü o, hayatı boyunca doğru bildiğini yaptı ve söyledi. Vatanını ve insanlarını seven hemen hemen her aydın gibi Mehmet Akif de II. Abdülhamid ve yönetimini yanlış anlamış ve II. Meşrutiyetten sonra bunun farkına vararak yanıldığını itiraf etmiştir.

 

1 Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Akif Ersoy, Hayatı, Seciyesi, Sanatı, Ankara, 1986, s. 207.

 

2 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, İstanbul, s. 166-167-168.

 

3 a.g.e, s. 254.

 

4a.g.e, s. 816-820

 

5 a.g.e, s. 789-790-796.

 

 

 

 

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yazık gerçektende çok yazık bakalım daha neler göreceğiz...

Gönüldaşım neye çok yazık?

İnsanlar hata yapamaz mı? Mehmet Akif herzaman tek şey için yazmıştır: İslam... Bu uğurda kim hizmet ettiyse Akifin kalbinde yer bulmuştur. Ulu Hakan meselesinde ise haklılık payı vardır. Selahaddin gönüldaşın söylediği gibi Said Nursi de hakaret etmiştir Ulu Hakan'a. Ne yapalım O'da mı tukaka. Devir karma karışık. Biz 100 sene sonrasından yani sisler dağılmışken yorum yapıyoruz. İnsanlar önünü göremiyordu ozaman!

Ben Hem Ulu Hakan'ı hem Akif'i hemde Bediüzzamanı hatalarıyla sevaplarıyla seviyorum ve aralarında geçen her tartışma bana zevk ve fikir katıyor. Böyle insanlar çıkar için kavga etmez, İslam için kavga eder. Kim galip çıkarsa çıksın Müslüman kazanır.

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

"Mehmet Akif'in haklılık payı vardır" demek ne kadar doğru, bilemiyorum. İblisler, korkak karılar filan, haddinden fazla ağır. Topyekün reddetmenin yanlışlığı hususunda hemfikriz, fakat bir aydından biraz daha kavrayışlı olmasını, perdenin arkasını görebilmesini beklemek hakkımızdır sanırım. En azından hakarette bu kadar kendinden geçmemesi veya aleni hakaretini aleni bir özürle telafi etmesi gerekirdi, bunu yapabilmek için yeterli miktarda ömür verdi Allah kendisine zira... Ki Mısır'da, buralardan uzaklarda hadiseler üzerinde tefekkür etme ve yargıya varma noktalarında daha müsait bir ortama kavuşmuş olmalıydı. Tabii bunları pişmanlığını belirtmediğini varsayarak yazıyorum. Pişman olurken "kötüyü kovduk, daha kötüsü geldi" değil de "Kötü sandığımız, iyiymiş" makamında mülahazalara sahip olması hakiki pişmanlıktır.

 

Bir de niyetin her zaman için bir insanı mazur görmeye kafi gelmeyeceğini düşünüyorum acizane.

 

Fakat sizin de dediğiniz gibi, bugünkü şartlar altında Abdülhamid karşıtlığı yapan bir kişiyle o gün Abdülhamid'e cephe almış bir Akif'i aynı noktada kabul etmek de yanlış olur ve Akif'i bu hareketinden dolayı yok sayarak onun İslam adına giriştiği mücadeleyi görmezden gelmek de çok büyük bir hatadır.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites
Gönüldaşım neye çok yazık?

İnsanlar hata yapamaz mı? Mehmet Akif herzaman tek şey için yazmıştır: İslam... Bu uğurda kim hizmet ettiyse Akifin kalbinde yer bulmuştur. Ulu Hakan meselesinde ise haklılık payı vardır. Selahaddin gönüldaşın söylediği gibi Said Nursi de hakaret etmiştir Ulu Hakan'a. Ne yapalım O'da mı tukaka. Devir karma karışık. Biz 100 sene sonrasından yani sisler dağılmışken yorum yapıyoruz. İnsanlar önünü göremiyordu ozaman!

Ben Hem Ulu Hakan'ı hem Akif'i hemde Bediüzzamanı hatalarıyla sevaplarıyla seviyorum ve aralarında geçen her tartışma bana zevk ve fikir katıyor. Böyle insanlar çıkar için kavga etmez, İslam için kavga eder. Kim galip çıkarsa çıksın Müslüman kazanır.

Vesselam...

 

 

Peygamber Peygamber olmayla hata yapıyorda Mehmet Akif Ersoy, Bediüzzaman said nursi'de elbette hata yapar.

100 sene sonrasından yani sisler dağılmışken yorum yapıyoruz. Arkadaşım bu nasıl bir cümledir. Ne yani şimdi

o dönem sisli ve perdeli diye biz İttihat terakkiyide suçlamayalım. O dönem sisliydi deriz ittihat terakki

sisden önünü göremiyordu ondan bu ihanetleri gerçekleştirmiştir'mi diyelim ? Şimdi Şuan'da bu vatan evlatlarına

yapılan haksızlıklarını bilmiyormuyuz görmüyormuyuz. Bu ülkeye kimin yararı kimin zararı vardır bunları bilmiyormuyuz.

Ozaman bize bu yapılanları biz bilmiyoruz bizden sonra gelen nesil 100 yıl sonramı öğrenecekler bunları böyle bişey hakkatten yok.Mehmet Akif Ersoy ve Bediüzzaman Said'i nursi Bu kişiler halkı tamamen yazdıkları ve söyledikleriyle etkisi

altına alan kişilerdir. Mehmet Akif Ersoy ve Bediüzzaman müslümanlar'a bu gibi şiirleri ve söylemlerini duyurduğı vakit

müslümanlar arasında bir kavgaya neden olmamışmıdır sizce. Sizce bu kavgadan müslümanlar'mı yoksa kafirlermi galip çıkmıştır.

 

İşte bu yüzden yazık çok yazık...

 

Tamam hata etmiş olabilirler. Sonradan pişmanda olmuş olabilirler. Ama sevdiğimiz insanları bu şekilde savunmayalım

arkadaşlar olaylara daha tarafsız ve objektif bakalım.

 

Bu yazdıklarımı Mehmet Akif Ersoy ve Bediüzzaman'ı sevmediğimden değildir. İkisini'de çok severim bilhassa Bediüüzaman

Said'i Nursi hazretlerinin gönlüm'de ayrı bir yeri vardır. Yazdıklarımdan dolayı inşallah kendimi anlatabilmişimdir.

 

Selametle

Share this post


Link to post
Share on other sites

esselamu aleyküm

öncelikle şunu söylemek isterim ki

said nursinin

"Zalimler için yaşasın cehennem" sözü Abdülhamid han için değil" bir mahkeme çıkışında kendisini suçlayanlar için (detaylı hatırlamıyorum lakin [son devrin din mazlumlarında dretaylarıda var]) kullanmıştır

ancak özellikle eski said döneminde ulu hakana karşı olduğunu bilmeyen yoktur

 

ancak şunuda unutmamak gerekirki ULU HAKAN herkesşn anlayabildiğinden hiç şüphesiz daha fazlasını anlayabiliyordu

bunun paralelinde onun kadar bilgili ve zeki olmayan birinin onu anlaması pek kolay olmayacaktır

bu said nursi de olsa akif de olsa farketmeyecek

ve olay su götürmezliğini insanlara kabul ettirecektir ki

ABDÜL HAMİD HAN hem akifden hemde said nursiden daha ileri görüşlü daha bilgili ve zeki idi

buda onun anlaşılamamasını ve doğal olarak haksızlıkla itham edilmesini sağlayacaktı

 

tarihe baktığımız vakit göreceğizki üstaddan önce onu gerçek manada gür bir sesle savunabilen hiç kimse çıkmamıştır

gerçi

Ahmet ÇEVİK ABDÜL HAMiD'DE YANILANLAR isimli eserinde içlerinde said nursi ve akifinde bulunduğu yaklaşık 50 kişinin onun için neler dediğini ve sonradan pişmanlıklarını dile getirdiğini söylemiş olsada

malesef bu pişmalık anlatan seslerden hiç biri ULU HAKAN'a küfrettği kadar gür olmamıştır

buda;

bence sesin sahibinin karakteriyle ilgili

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vesselam...

Ben İslam'a hizmet etmiş veyahut etmek istemiş her ferdin iti olurum. Üstad'ın değimiyle Atının burnuna kaçan toz parçası olurum. Mazlum padişaha ve Bediüzzaman ile Akif'e selam olsun. Kimi fener alırsak düz yola çıkarız.

Tüm gönüldaşlarıma selam ve dua ile...

Allaha emanet...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Akifin bu konuda pişman olduğuna pek inanmıyorum, çünkü Cumhuriyetten sonra bastırdığı Safahatine bu şiiri koymazdı(safahatte bu şiirler var)

 

selamun aleyküm değerli kardeşim

akifin bu konuda pişman olduğunu yine kendine ait meşrutiyet sonrası bir şiirinden görebiliriz

 

....

Oğlum, bu temenni neye benzer, bana bak:

Eşeklerin canı yükten yanar, aman derler,

Nedir bu çektiğimiz derd, çifte çifte semer!

Biriyle uğraşırken gelip çatar öbürü;

Gelir ki taş gibi hain, hem eskisinden iri.

Semerci usta geberseydi... değmeyin keyfe!

Evet, gebermelidir inkisar edin herife.

Zavallı usta göçer bir gün akibet, ancak,

Makamı öyle uzun boylu nerede boş kalacak?

Çırak mı, kalfa mı, kim varsa yaslanır köşeye;

Takım biçer durur artık gelen giden eşeğe.

Adam meğer acemiymiş, semerse hayli hüner;

Sırayla baytarı boylar zavallı merkepler.

Bütün o beller, omuzlar çürür çürür oyulur;

Sonunda her birinin sırtı yemyeşil et olur.

'Giden semerciyi, derler, bulur muyuz şimdi?

Ya böyle kalfa değil, basbayağı muallimdi.

Nasıl da kadrini vaktıyla bilemedik, tuhaf iş:

Semer değilmiş o rahmetlininki devletmiş!'

Nasihatım sana:'herzeyle iştigali bırak!

Adamlığın yolu neredeyse, bul da girmeye bak!

Adam mısın: ebediyyen cihanda hürsün gez;

Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.

Adam değil misin, oğlum, gönüllüsün semere

Küfür savurma boyun kestiğin semercilere.

Devr-i sabık(istibdad devri) dendimi şimdi? elindeyse çevir.

Ensesinden tutup eyyam(günleri) da gelsin o devir.

....

 

şunu eklemek isterim ki akif kendi adıma takdir edilecek bir kişilik değil...

lakin hiç kimse haksız yere suçlanmamalı

 

safahatta yayınlanmasının sebebi hakkında fikrim yok

belki çok öncesinde yayınlanmıştı

belki kızıl orduyu aratmayan sistem onuda zorla yayınladı

belki kendisi her ikisinide görelim diye (önceki ve sonraki düşüncelerini) yayınlanmasına izin verdi

 

ama bence pişman olduğu açık

Share this post


Link to post
Share on other sites

Cemel vaka'sını yaşadı İslam dünyası, bu olay nedir ki?

 

Bize tek bir şey lazım; yeni kurba diliyle Empati, bülbül lisanı ile hemhâl olma.

 

Allah'a Emanetsiniz...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Akifin Safahatında bizzat e's-Seyyid Abd-u'l-Hakîm El-Arvasi "Kaddesellah-u Teâlâ Esrarah-u'l-Azîz Hazretleri kafirlikleri bildirilmiş Efgânî ve Abduhta övülmekte.Aynı zamanda Neyzen Tevfikin dostu olmasına rağmen tasavvufu yeren şiirleri bulunmakta.Bunları nasıl açıklıyacağız?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abdulhamid'e düşmanlıkta ne büyük hata yaptıklarını Filozof Rıza Tevfik Bey, şöyle ifade eder:

 

Sultan Abdülhamid'in Ruhaniyetinden İstimdad

 

Nerdesin, şevketli Abdülhamid Han?

Feryâdım varır mı bârigahına?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,

Şu nankör milletin bak günâhına!

 

Tarihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek ey koca sultan!

Bizdik utanmadan iftira atan.

Asrın en siyâsi pâdişâhına.

 

"Pâdişâh hem zâlim, hem deli" dedik,

İhtilâle kıyam etmeli dedik,

Şeytan Ne dediyse biz "beli" dedik,

Çalıştık fitnenin intibâhına!.

 

Divâne sen değil, meğer bizmişiz.

Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz

Sâde deli değil, edepsizmişiz!

Tükürdük atalar kıblegâhına...

 

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zina?

Yuh olsun bunların ham ervahına!

 

Bunlar halkı didik didik dittiler

Katliama kadar sürüp gittiler

Saçak öpmeyenler secde ettiler

..........................pis külâhına

 

Sen hafiyelerle dem sürdün ancak

Bunlar her tarafa kurdu salıncak

Eli yüzü kanlı bir sürü alçak

Kement attı dehrin mihr-i mâhına

 

Milliyet davası fıska büründü

Ridâ-yı diyânet yerde süründü

Türkün ruhu zorla âsi göründü

Hem Peygamberine hem Allah'ına

 

O itler nedense bana salmadı

Belâlı idi başım kimse almadı

Seyirden başka iş de kalmadı

Gurbet ellerin bu seyyahına.

 

Çok kimseye vatan şimdi mezardır

Herkesin belâdan nasibi vardır

Selâmetle eren pek bahtiyardır

Bu şeb-i yeldanın şen sabahına

 

Haddi yok açlıkla derde girenin

Sehpâ-yı kazâya boyun verenin

Lanetle anılan cebâbirenin

Bu rahmet okuttu en küstahına

 

Bugün varsa yoksa .................

Şöhretine herkes fuzulî dellal...

Âlem-i mânâdan bak da ibret al !!!

Uğursuz talihin şu kemrâhına

 

Tahkire yeltenip tâc-ü tahtını

Sınadı bu millet kara bahtını

Denedi sillenin nerm-ü sahtını

Rahmet Sultanım suz-ı âhına

 

Hoş oldu cilvesi bu hürriyetin

Tadı yok amma şu meşrutiyetin

Deccale zil çalan böyle milletin

Bundan başka çare yok ıslahına

 

Lakin sen sultanım Gavs-ı Ekbersin

Ahiretten bile himmet eylersin,

Çok çekti şu millet murâda ersin

Şefâat kıl şahım mededhahına.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Akifin Safahatında bizzat e's-Seyyid Abd-u'l-Hakîm El-Arvasi "Kaddesellah-u Teâlâ Esrarah-u'l-Azîz Hazretleri kafirlikleri bildirilmiş Efgânî ve Abduhta övülmekte.Aynı zamanda Neyzen Tevfikin dostu olmasına rağmen tasavvufu yeren şiirleri bulunmakta.Bunları nasıl açıklıyacağız?

Esselamu Aleykum sevgili gönüldaşım.

İslam tarihine baktığımız zaman cennetle müjdelenmiş sahabilerin aralarında ki kavgalar yüzünden savaşlar çıkmıştır. Bizim çok kıymet verdiğimiz sahabi Osman Hazretleri o günlerde birçok müslümanca torpilci (haşa) olarak niteleniyordu. Hz. Fatma anamıza Hz.Ebubekirin yaptığı ortada. Hz.Alinin çileli yılları ortada. Vs...vs...

Şunu anlatmak istedim:

Biz, o büyük zatlara nazaran bit kadar küçük kalan kullar, herşeye bizim bozuk nefs gözümüzle bakıyoruz ve onlarında aralarındaki ihtilafları bizim gibi bozuk nefislerinden dolayı çıkardıklarını zannediyoruz. Hayır!

Gerek saydığım ve nice saymadığım araları açık olan sahabiler ve konuya dönecek olursak Akif, Bediüzzaman, Ulu Hakan ve Üstad ne yapmışlarsa hep İslam için yapmışlardır. Akifin Safahadında bir tane ''ben'' bulamazsınız. O günün o bulanık şartlarını düşündüğümüzde biraz farklı yorumlayalım. Bu kavgaları hep hayra yoralım. Ders çıkartalım.

Son olarak tüm duygularımı ifadeleyici şu paragrafı yazayım:

Ben Büyük Doğu yolunun iki ayaklı acizane bir bitiyim. Niçin BD? Çünkü kendime Üstad'ı öğretmen seçtim.

Ben Bediüzzamanı ve Süleyman Hocayı çok severim. Peki neden Nurcu Vehayut Süleymancı değilim? Ne önemi var! Necip Fazıl bu davayı en iyi örgüleştirebilmiş adamdır o yüzden bu yoldayım. Peki bu Bediüzzamanı veyahut diğerlerini sevmeyeceğim veya benimsemeyeceğim anlamına mı gelir? Hayır Hayır!!!

İSLAMI BENİMSEMİŞ OLAN, MÜSLÜMANLARA HİZMET İÇİN CANINI DİŞİNE TAKAN KİM OLURSA ANUN TASMASIZ İTİYİM!!! HANGİ MESHEP MEŞREP O BU ŞU OLURSA OLSUN.

Akif kanımca büyük bir zattır. İslam Ruhuna leke düşürücü hiç bir iş yapmamıştır. Ruhu şad ola.

Tüm İslam büyüklerinin ruhuna el-Fatiha...

Share this post


Link to post
Share on other sites

osmanlı tarihinde kurdun kuzuya at izinin it izine karıştığı bir zamandan söz ediyoruz. M.Akif de daha sonradan yapılanın hata olduğunu anlıyor ama ok yaydan çıkmıştır bir kere...

Ulu hakan yine de fatih den sonraki en büyük aksiyon adamıdır..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Esselamu Aleykum sevgili gönüldaşım.

İslam tarihine baktığımız zaman cennetle müjdelenmiş sahabilerin aralarında ki kavgalar yüzünden savaşlar çıkmıştır. Bizim çok kıymet verdiğimiz sahabi Osman Hazretleri o günlerde birçok müslümanca torpilci (haşa) olarak niteleniyordu. Hz. Fatma anamıza Hz.Ebubekirin yaptığı ortada. Hz.Alinin çileli yılları ortada. Vs...vs...

Şunu anlatmak istedim:

Biz, o büyük zatlara nazaran bit kadar küçük kalan kullar, herşeye bizim bozuk nefs gözümüzle bakıyoruz ve onlarında aralarındaki ihtilafları bizim gibi bozuk nefislerinden dolayı çıkardıklarını zannediyoruz. Hayır!

Gerek saydığım ve nice saymadığım araları açık olan sahabiler ve konuya dönecek olursak Akif, Bediüzzaman, Ulu Hakan ve Üstad ne yapmışlarsa hep İslam için yapmışlardır. Akifin Safahadında bir tane ''ben'' bulamazsınız. O günün o bulanık şartlarını düşündüğümüzde biraz farklı yorumlayalım. Bu kavgaları hep hayra yoralım. Ders çıkartalım.

Son olarak tüm duygularımı ifadeleyici şu paragrafı yazayım:

Ben Büyük Doğu yolunun iki ayaklı acizane bir bitiyim. Niçin BD? Çünkü kendime Üstad'ı öğretmen seçtim.

Ben Bediüzzamanı ve Süleyman Hocayı çok severim. Peki neden Nurcu Vehayut Süleymancı değilim? Ne önemi var! Necip Fazıl bu davayı en iyi örgüleştirebilmiş adamdır o yüzden bu yoldayım. Peki bu Bediüzzamanı veyahut diğerlerini sevmeyeceğim veya benimsemeyeceğim anlamına mı gelir? Hayır Hayır!!!

İSLAMI BENİMSEMİŞ OLAN, MÜSLÜMANLARA HİZMET İÇİN CANINI DİŞİNE TAKAN KİM OLURSA ANUN TASMASIZ İTİYİM!!! HANGİ MESHEP MEŞREP O BU ŞU OLURSA OLSUN.

Akif kanımca büyük bir zattır. İslam Ruhuna leke düşürücü hiç bir iş yapmamıştır. Ruhu şad ola.

Tüm İslam büyüklerinin ruhuna el-Fatiha...

 

Ve Aleykum Selam Rahmetullahi Teala ve Berakatuhu

Elhamdulillahi Rabbil Alemin

Es-Salatu ve's-Selamu Ala Rasulina ve Seyyidina ve Mevlana Muhammedivve Ala Alihi ve Eshabihi ve Ehl-i Beytihi

 

Sevgili Kardeşim bu dediklerin buram buram Şia Tarihi kokuyor, Ben Ehl-i Beyti çok severim hatta Zülfikar-ı Şerifin suretini gördükçe Pençe-i âliyi gördükçe içim bir hoş olur, fakat Peygamberimiz Aleyhisselamın Ashabınıda çok severim onları masum (gibi) bilir ve severim.Hacı Bektaş-ı Veli Kuddise Sirruh hazretlerinin yolu Ehl-i Beyti çok sever ve devamlı meth eder, çünkü velâyet İmâm-ı Ali Kerremallahu Teala Vecheh ve 12 İmam vasıtasıyla gelmektedir, zamanındaki Şiiler Hacı Bektaş-ı Veli Kuddise Sirruh hazretlerinin bu büyük Ehl-i Beyt sevgisini, Muhammed "Aleyhisselâm" ve Ali "Aleyhirrıdvan" hazaratını insânı kamil simgesi olarak göstermesini ve bunu Tarikatının şairlerininde işlemesini, Tarikatının sikkesini 12 imâma ithafen 12 yapışını görerek onu Şii sanmışlar, Hacı Bektaş Hazretleride bunun üzerine dergâhındaki Ali "Aleyhirrıdvan" isminin yanına Ebu Bekr "Aleyhirrıdvan"ın ismini koymuş, tabii tepki göstermişler biz onları ayrı düşünmeyiz demiş, demem odur ki Şii tarihini doğru sanma kardeşim, onlar efendimize "Aleyhisselam" Akıllarını atarak onun tek nazarına hayran kalarak iman etmiş insanlardır, biz gibidini konularda asla akıl yürütmemişlerdir, aynı tasavvuf ehlinin pirine teslim olması gibi hatta daha da fazlası.Bu aralarındaki savaşlarda evet birbirlerini vurmuşlar ama can verirken dahi birbirlerini sevmişlerdir, çünkü onlar ictihad için yapmışlardı bunları aklı attıklarından ictihadlarına uymuşlar ictihadları farklı olunca birde münafıkların kışkırtmasıyla birbirlerini sevdikleri halde savaşmışlardır, Ali "Aleyhirrıdvan"ın Muaviye "Aleyhirrıdvan"ın ordusu hakkında onlar bizim kardeşlerimizdir ictihadlarında hata yaptılar sadece gibi birşey demiştir.Demem o ki o olayları biz akılla anlıyamayız, onlar akıllarını atmış, Hallac-ı Mansur "Kuddise Sirruh" gibi olmuş zatlardır.Savaşları gönlüme doğdugunca açıkladım, bu Osman-ı Zinnureyn "Aleyhirrıdvan" a ve vb. zatlarla ilgili dediklerinse tamamen Şia tarihi uydurmasıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben şii değilim ki gönüldaş, nerden çıktı bu. Vallahi hiç aklımdan geçmedi bu dediklerin. Ayrıca okuduğun gibi Hz.Osmandan bahsederken atılanın iftira olduğunu da yazdım. Ebu Bekr hazretleri ise haklıdır ancak Hz.Ali Ve Hz.Fatma anamızın hadisten haberi yoktur ve en neticede çok yaralanmışlardır. Neyse ne ben ehlis sünnettenim... Yanlış anlaşılmalar olmasın...

Demek istemiştim ki bu kötü hatıralar nefs işi değildi. Okadar...

Ve İslam savaşçıları nefsi ve nefsin dürtüklerini bilmezler.

Konuda geçen zatlar da aynı şekilde...

Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ben şii değilim ki gönüldaş, nerden çıktı bu. Vallahi hiç aklımdan geçmedi bu dediklerin. Ayrıca okuduğun gibi Hz.Osmandan bahsederken atılanın iftira olduğunu da yazdım. Ebu Bekr hazretleri ise haklıdır ancak Hz.Ali Ve Hz.Fatma anamızın hadisten haberi yoktur ve en neticede çok yaralanmışlardır. Neyse ne ben ehlis sünnettenim... Yanlış anlaşılmalar olmasın...

Demek istemiştim ki bu kötü hatıralar nefs işi değildi. Okadar...

Ve İslam savaşçıları nefsi ve nefsin dürtüklerini bilmezler.

Konuda geçen zatlar da aynı şekilde...

Vesselam...

Ben sana şiasın demedim kardeşim, sadece bu olayları pek hatırlatmamanı belirtmek istedim..

Share this post


Link to post
Share on other sites

İmam-ı Şafii Rahimehullahi Teala Hazretleri demişti heralde biz bu olayları görmedik bu olayları yaşamadık o yüzden bu olayları konuşmayalım diye, alimlerimiz ehl-i sünnet sevgi yolu oldugundan sevgimize dokunur diye bu olayların hiç konuşulmamasını tavsiye etmişlerdir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

SEVGİLİ DOSTUM ŞAYET TARİHİ DEĞİŞİK KAYNAKLARDAN OKUMAYA DEĞİŞİK KAYNAKLARDAN TARİHE BAKMAYA ÇALIŞIRSAN, ASLINDA BİRÇOK KİMSELERİN ŞEYHİ, ŞIHI, HAKANI, ULU HAKANI, YÜCESİ, KUTSALI DİYE BİZLERE EZBERLETİN BİRÇOK ŞAHSIN HİÇTE ÖYLE OLMADIKLARINI GÖREBİLİRSİN. BUDA SENİN BİR DAHA ŞOKA GİRMEMENDE ÇOK YARDIMCI OLUR KANAATİNDEYİM

Share this post


Link to post
Share on other sites

ayrıca sevgili dostum,

diğer yorumlarıda okuma fırsatı buldum malum siteye yeni üye oldum.

konu başlığı altında şunu görüyorum

herkeste bir Akif niye yanlış yaptı? nasıl böyle bir yanlışı yapar?

"yok canım yok sonradan özür diledi çok pişman kendisi"

yani bu tarz yorumlara tabiri caizse yuhhhh denir başka ne diyeceğimi bilemedim açıkçası

ya akif değilde sizlerin ulu hakanınız yanlış yapmışsa ne olacak? maalesef hiç bu aklınıza gelmiyor nedense

akif yanlış yapmışta ulu hakanınız herşeyi doğrumu yapmış

asıl konu akif'in yapmış (kimine göre doğru kimine göre yanlış bu ayrı)olduğu eleştiriye muhatab olan şahsın

gerçekten bunları hakedip haketmediğinin sorgulanmasıdır.

yani bırakalım bu sözde davos fatihi yalakalıklarını

(ki mertçe döneminin rejimini bu denli ağır eleştirmiş bir insandır)

burada eleştirilmesi gereken Akif değil Abdülhamit'tir

eleştirilerimizi yaparken de tarihsel davranmak zorundayız

o dönemi iyi kavramak ve o koşulları iyi bilerek, belli bir dönemde yaşamış bir insanı

döneminin insanlarının gözünden algılamaya çalışarak doğrusunu yanlışını ortaya koymaya

çalışmak bizleri biraz daha doğruya yaklaştırır diye düşünüyorum.

(zamanında onu kimse anlamadı da şimdi kıymeti biliniyor safsatalarınıda bırkalım lütfen)

sevgi ve saygılarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...