Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sevdayolcusu

Abdurrahim Karakoç

Recommended Posts

Bebeğe Çağrı

 

Soyguncu soysun da, vurguncu vursun

Sen ana karnında boşa durursun

Doksan günde çık gel dokuz ay dursun

 

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

 

Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden

Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden

Çabuk " Devlet malı deniz" bitmeden

 

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

 

Makam armağandır, koltuk hediye

Muhkem ilamlar var " rüşvet ye" diye

Ne diye beklersin söyle ne diye?

 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

 

Göz kırpınca sıfırı çok sayılar

Zirveye tırmandı topal ayılar

Yağcı yeğen arar haydut dayılar

 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

 

Artık banka soymak basit eğlence

Günde milyar hiçtir " yurtsever genc" e(!)

Dünyaya duhül et, gel biraz önce

 

Doğmaya gayret et dogmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

 

Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul

Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul

Hukuksal açıdan bir " olanak" bul

 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

 

Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör

Halkı tiksindiren bir kof dizi gör

Önce onları gör, sonra bizi gör

 

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalirsin yağmaya bebek

 

 

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönül tezgahında şiir dokudum

İplik iplik nakışında sen varsın

Aşk yolunun kanunu okudum

Madde madde yokuşunda sen varsın

 

Fikir vadisinden bir ırmak geçer

Eğilir serviler suyundan içer

Bağrında ay doğar zambaklar açar

Sessiz sessiz akışında sen varsın

 

Öz suyusun hayat denen şişenin

Nedenisin keder ile neşenin

Sevda cephesinde şehit düşenin

Donuk donuk bakışında sen varsın

 

Hep senin renginde görünür bahar

Yaprakta yeşilin gülde kokun var

Yama yama kalbimdeki yaralar

Sıra sıra dikişinde sen varsın

 

Gidip de yorulma çok uzaklara

Sen-seni gel benim içimde ara...

Umut güneşimin mor bulutlara

Girip girip çıkışında sen varsın

Şair : Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yol üstünde biten çalı

Bu dünya kimin dünyası?

Ak çiçekli ayva dalı

Bu dünya kimin dünyası?

 

Gediklerde esen poyraz,

Yaprakları dalda koymaz

Gözler doysa gönül doymaz

Bu dünya kimin dünyası?

 

Her gün eski her gün yeni

Tükenmez gidip geleni

Canevimden vurdu beni

Bu dünya kimin dünyası?

 

Kar yağar kaybolur izler

Her nakış binbir sır gizler

Ufuklara dalan gözler

Bu dünya kimin dünyası?

 

Toprak basar kucağına

Güneş çeker sıcağına

Atar derdin ocağına...

Bu dünya kimin dünyası?

 

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

50. yıl hesabı

 

Bağladım nefsimi zincir yulara

Dünyayı duvara astım gel de gör

Rahatı huzuru attım kenara

Çileyi bağrıma bastım gel de gör

 

Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum

Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum

Zulüm sıcağında serin yel oldum

Yürekten yürege estim gel de gör.

 

Sonu hatırladım, ilki duyunca,

Kula kul olmadım ömür boyunca!

Hakkın zehirini içtim doyunca

Batılın balina kustum gel de gör.

 

Ülfetim olmadı iriler ile

Ağıla girmedim sürüler ile;

Ölümden korkmayan diriler ile

Selamı, sabahı kestim gel de gör.

 

Aşk ceylanı emzirince sütünü

Taşa çalıp, kırdım benlik putunu

Düşmanımdır inkarcının bütünü

Allah dostlarıdır dostum gel de gör.

 

Bazı kötülüğü kovdum elimle

Bazı kötülüğü yerdim dilimle

Gücüm yetmeyince kendi halimle

Haksıza buğzettim, küstüm gel de gör.

 

Çıkar için laf davulu çalmadım

Hiçbir yerden makam, rutbe almadım

Bildimse söyledim, korkak olmadım

Bilmediğim yerde sustum gel de gör.

 

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

BEŞİNCİ MEVSİM

 

 

 

Düştü can evime dördüncü cemre

 

Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.

 

Dört yüz seksen beş gün çekti bir sene

 

On altıncı aya takvimsiz girdim.

 

 

 

Aynalara baktım korku gösterdi

 

Saatler her sabah kırkı gösterdi

 

Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi

 

Hayatım boyunca hedefte durdum.

 

 

 

Gül sundum yediler, koklamadılar

 

Armağan can verdim saklamadılar

 

Gittim... gelir diye beklemediler

 

Kaybolan gölgemi yollara sordum.

 

 

 

Getirdim yanıma ay'ı bir karış

 

Ölçtüm ki dağların boyu bir karış

 

Şehiri bir adım, köyü bir karış

 

Damlada denizdir en küçük derdim.

 

 

 

Savurdum, eledim, seçtim zamanı

 

Yaprak yaprak, tel tel açtım zamanı

 

Haftada üç asır geçtim zamanı

 

Nereye gittimse zamansız vardım.

 

 

 

Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim

 

Yazık, kulaklara sığmadı sesim

 

Yaşadığım şimdi beşinci mevsim

 

Çağın çilesini sırtıma sardım

Share this post


Link to post
Share on other sites

BAYRAMLAR BAYRAM OLA - 1

 

 

 

Güneş yükselmeden kuşluk yerine

 

Bir adam camiden döndü evine

 

Oturdu sessizce yer minderine

 

 

 

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı

 

Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

 

 

 

Eli öpüldükçe içi burkuldu

 

Konuşmak istedi, dili tutuldu

 

Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

 

 

 

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı

 

Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

 

 

 

Düşündü kış yakın, evde odun yok

 

Tenekede yağ yok, çuvalda un yok

 

Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

 

 

 

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını

 

Adam “evet” dedi, sıktı dişini..

 

 

 

Çalışsa ne iş var, ne cepte para

 

Dağ oldu içinde büyüyen yara

 

Dikti gözlerini karşı duvara

 

 

 

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı

 

Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

 

 

 

Döndürse yönünü herhangi dosta

 

Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta

 

Aylar, yıllar, günler erirken yasta

 

 

 

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı

 

Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..

Share this post


Link to post
Share on other sites

UNUTMA BACIM

 

 

Türksün, Müslümansın; dahası var mı?

Unutma bunları aman ha bacım.

Senin ak yüzünden ak olmamalı

Dağda kar, külekte ayran ha bacım.

 

 

Bir kocan olmalı, bir evin senin;

Artsın, eksilmesin şerefin senin;

Barışta annelik görevin senin,

Savaşta silâha davran ha bacım.

 

 

Hak yolun yolcusu kalmaz arkada;

Gücünü, gönlünü ülküye ada.

Yaşamak ne kadar hakkımızsa da,

Canımız Türklüğe kurban ha bacım.

 

 

Donsuz “yıldız”ları edinme örnek,

Kırk sandığa sığmaz bir kirli gömlek.

“Namus için” diyor en kutsal ölmek;

Ceddinin yazdığı ferman ha bacım.

 

 

Eskiyi, yeniyi bırak bir yana;

Her şeyin iyisin, doğrusun ara.

Uyma köksüzlere, olma maskara;

Aman ha, aman ha, aman ha bacım.

 

ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

ELHAMDÜLİLLAH

Bu nimetin şuurunda olmaya çalışıyoruz.

 

"Namus için en kutsal ölmek"

 

Bu dizeyi okuyunca namuslarına helal gelmesin diye kendini uçurumdan aşağı atan Şeyh Şamil'in ailesi geldi aklıma

Share this post


Link to post
Share on other sites

HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ

Kör dünyanın göbeğine

Hak yol İslam yazacağız...

Kuşların gözbebeğine

Hak yol İslam yazacağız...

***

Yola,ağaca,pınara

Esen yele,yağan kara

Yağmur yüklü bulutlara

Hak yol İslam yazacağız...

***

Koç burcuna yay burcuna

Bebeklerin avucuna

Minarelerin ucuna

Hak yol İslam yazacağız...

***

Bucak bucak,köşe köşe

Kara taşa,kor ateşe

Yıldıza,aya,güneşe

Hak yol İslam yazacağız...

***

Askerlerin miğferine

Kağnıların tekerine

Keferenin heykeline

Hak yol İslam yazacağız...

***

Her kapının eşiğine

Her sofranın kaşığına

Balaların beşiğine

Hak yol İslam yazacağız...

***

Herkes duyacak,bilecek

Saklanmaz gayri bu gerçek

Yaprak yaprak,çiçek çiçek

Hak yol İslam yazacağız...

 

Abdurrahim Karakoç

sanırım yıllar sonra arıdna ülkücü gençlikte şöyle bi dörtlük eklemiş yanılmıyorsam

 

Dervişlerin asasına

Memurların masasına

Türk'ün anayasasına

HAKyol islam yazacağız

Share this post


Link to post
Share on other sites

GERDANLIK

 

Anlamaz maymun nesli,tarih ne,mazi nedir

Sorsanız cevap çıkmaz,şehit kim,gazi nedir

İnkarda erimenin farkında olanı yok

Cehalet,cahil için bitmez bir hazinedir...

Share this post


Link to post
Share on other sites

SEN

 

Sen: Çamlı dağlardan ağaran şafak...

 

Sen: Duru göllerin nilüferisin.

 

Sen: Engin ovada sararan başak...

 

Sen: Umut kaynağı, alın terisin.

 

 

 

Sen: Gökte yıldızsın, uykularda düş...

 

Sen: Yeşil ekinsin, sen beyaz gümüş..

 

Sen: Mavi denizsin sise bürünmüş...

 

Sen: Sevda sırrının düğümlerisin.

 

 

 

Sen: Her güzelliğin canlı sergisi

 

Sen: Kalb yarasının em'i, sargısı...

 

Sen: Benim dileğim, Hakk'ın vergisi..

 

Sen: Gönlümde saplı aşk hançerisin.

 

 

 

Sen: Koyu gölgesin yaz sıcağında

 

Sen: Olgun meyvesin dal kucağında

 

Sen: Korsun, alevsin aşk ocağında

 

Sen: Gadir Allah'ın şaheserisin.

 

 

 

Sen: 'Ben'sin, gel gör ki ben 'sen' değilim

 

Sen: Benim düşüncem, ruhum ve dilim

 

Sen: Benim gözlerim, ayağım, elim...

 

Emin ol, sen bana benden berisin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

BEBEĞE İHTAR

 

.....

 

Arı peteğinde ağulu bal var

Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var

Sıkıver dişini, annene yalvar

Buradan rahattır orda beklemek

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

 

Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan

Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan

Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,

Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

 

Vaziyet bambaşka vaziyet oldu

Yaşamak işkence, eziyet oldu

Dalkavukluk üstün meziyet oldu.

Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek

Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.

Share this post


Link to post
Share on other sites

MİNİ ETEKLİ KIZLARA

Etek topukta olur seninki ta baldırda

Belli ar'ı namusu unutmuşsun bıldırda

Baban traş olurken baksın ayna yerine

Hele sen şu mereti biraz daha kaldır da

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR GÜZEL ÜLKÜ

 

 

 

Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

'Ezel'den 'Ebed'e müjde taşıyan

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Yesi'deki kutsal aşkın mayası

 

Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası

 

Söğüt'teki has kilimin boyası

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Yunuslayın 'Et-kemiğe bürünen'

 

Selim ruhta Yavuz serdar görünen

 

Şems misali cümle kirden arınan

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği

 

Debreştikçe yakın eyler ırağı

 

İman kalesinin bayrak direği

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Riya duygusuyla dolup taşmamış

 

İlimden, irfandan uzaklaşmamış

 

Benlik çamuruna ayak basmamış

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Dedem Korkut töresiyle töreli

 

Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı

 

Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli

 

Bir güzel ülküdür günül verdiğim.

 

 

 

Her kapıda bir hesaba girmeyen

 

İnancından zerre taviz vermeyen

 

Dost alnına kara leke sürmeyen

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı

 

Kendine put yapmaz heykeli, resmi

 

Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz

 

Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz

 

Menfaat uğruna kimseyi satmaz

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Şiddeti, kavgası, kanı olmayan

 

İçinde öfkesi, kini olmayan

 

Sonsuza uzanan, sonu olmayan

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Bedir’den Bizans’a akıp gelen o

 

Küfür setlerini yıkıp gelen o

 

İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk

 

Sebillerde hayat, kubbelerde renk

 

Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Nizâm-ı Âlem'dir, Hakk'ın sözü bu

 

Söylediğim cümle.. sözün özü bu

 

Tek damlada umman eyler bizi bu

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Ülkü demek makam, mevki, taç değil,

 

Ülkü demek totem, sembol, haç değil

 

Kul icadı kof ilkeler hiç değil,

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Taze filiz vermiş Edebali’yle

 

Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle

 

Ulubatlı Hasan’daki hâliyle

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Şehitlerin kanlarıyla ıslanan

 

Destan olup Mavera’dan seslenen

 

Atıf'larla Said'lerle beslenen

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Türk'e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik

 

Boş hayâldir bu şerefe rakiplik

 

Hayatlar gergeftir, ameller iplik

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim.

 

 

 

Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile

 

Postaladım gönül denen zarf ile

 

Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile,

 

Bir güzel ülküdür gönül verdiğim

 

 

 

ABDÜRRAHİM KARAKOÇ

 

 

Allah(c.c) kalemini daha keskin eylesin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

BAYRAMLAR BAYRAM OLA -2

 

Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp

Çocukken gördüğüm bayramlar hani?

Mübarek elleri öpüp, koklayıp

Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?

 

Hani ya o özlem, hani ya o tad?

Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat

Haftalar öncesi her gün, her saat

Babamdan sorduğum bayramlar hani?

 

Nur yağan geceler, gündüzler nerde?

Neşe paylaştığım öksüzler nerde?

Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde?

Huzura erdiğim bayramlar hani?

 

Kar çiçeğim solmuş kar yatağında

Can verir ırmağın dar yatağında

Arife gecesi yer yatağında

Üstüme serdiğim bayramlar hani?

 

Bayram demek takvimdeki yazı mı?

Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı?

Açıp yüreğimi, yumup gözümü

Özüne girdiğim bayramlar hani?

 

Bayram af günüdür, barış günüdür

Bayramlar rahmete giriş günüdür

Bayram, Hak menzile varış günüdür

Gönlümü verdiğim bayramlar hani?

 

ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

ANADOLU SEVGİSİ

 

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,

Hele boz dumanlar çekilsin de gör.

Her haftası bayram,her günü düğün,

Hele yaylalara çıkılsın da gör.

 

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;

Kağnılar yollarda,yoncalar dizde...

Saydıklarım damla değil denizde,

Hele bir ekinler ekilsin de gör.

 

Görmedin sen bizim mavi suları,

Karlar eriyince kırar yuları...

Köpük olur beyaz,sel olur sarı;

Hele taştan taşa dökülsün de gör.

 

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,

Yolları toz,çamur,evleri kerpiç.

O kirli kabukta,o en temiz iç;

Hele bir yakından bakılsın da gör.

 

Anlamaz,bilmezsin sen bizim halkı,

Sevgiyi bulasın,yakına gel ki...

Kalıplar gerçeği göstermez belki

Gönül perdeleri sökülsün de gör.

 

ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bayramlar Bayram Ola - 5

 

Giden Bayramlardan almadık bir tad

Gardaş bu senenin bayramı nasıl?

Şenay’larda bayram her gün, her saat

Elif’in, Döne’nin bayramı nasıl?

 

İçinde boğulduk derdin, acının

Uykusu bitmedi şeyhin, hacının

Üç gardaşı şehit veren bacının

Oğulsuz ananın bayramı nasıl?

 

Neşe topuğumda, elem boyumda

Sen çoğunu anla, ben az deyim de

Kim öldü, kim kaldı garip köyümde

Ya bizim hanenin bayramı nasıl?

 

Dert deşmek değildir gayem, niyetim

Düşündükçe sızlar kemiğim, etim

Gelini dul kalmış, torunu yetim

Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?

 

Hangi eller sürer suçluyu suça

Güdümlü başların destesi kaça

Kimler zorlanıyor gönülsüz göçe

Boş kalan binanın bayramı nasıl?

 

İşkence altında ezilir canlar

Masum yiğitlerle dolu zindanlar

Ses verin mezardan ulu sultanlar

Yusuf-u Kenan’ın bayramı nasıl?

 

Bizden sandığımız bize yabancı

Görünen simalar göze yabancı

Kabukta bayram var, öze yabancı

Söyleyin, mânânın bayramı nasıl?

 

Sabahtan haber yok, ufuklar kara

Semerkant kan ağlar, yanar Buhara

Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara

Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl?

 

Ayşe’nin bayramı gözyaşı, firak

Sultan’ı derdiyle baş başa bırak

Sormadan geçemem, etmişim merak

Nükhet’in, Nana’nın bayramı nasıl?

 

Mücahit, maddeye yapar akını

Devrimci, soygundan tutar yükünü

Biz toprağa verdik Hikmet Tekin’i

Kotil’in, Zana’nın bayramı nasıl?

 

Doğduğundan beri çamlar deviren

Ekranda iftira, yalan savuran

Salyası, ülkeyi göle çeviren

Boynuzlu dananın bayramı nasıl?

 

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bayramlar Bayram Ola - 6

 

Âlem-i İslâm'a rahmet su gibi

Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

Evleriniz cennet kokusu gibi

Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Zindan, “medrese”dir; gam, yayla size

Farkı yok bin yılın bir ayla size

Melekler yukardan gıptayla size

Baksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Uygur, Kazak, Kırgız, Azerî’nizden

Gitmesin gardaşlık nazarınızdan

Zalimler, zulmünü üzerinizden

Çeksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Süleyman esir de, Simon neden hür?

Hiç durma dünyanın yüzüne tükür..

Müslümanın sesi münafıktan gür

Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Serilsin gönüller döşek misali

Patlasın sevgiler fişek misali

Hakikat, durmadan, şimşek misali

Çaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Haksızlık almasın Hak’kın yerini

Aşsın boyunuzdan aşkın derini

Kimi gözyaşını, kimi terini

Döksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül

Afganistan bir gül, Türkistan bir gül

Vahdet bahçesine her insan bir gül

Diksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Mağdurlar, mazlumlar ersin felaha

Vuslata varanlar varsın bir daha

İrfan tohumunu gece, sabaha

Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Kandır zalimlerin zulüm çiçeği

Öldürür cehalet, ölüm çiçeği

Gençler yakasına ilim çiçeği

Taksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Şehide toprağın hürmet-i aşkı

Anadan fazladır şefkat-i aşkı

Rab’bim yüreklere ülfeti, aşkı

Soksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Hazreti Resul’ün nurlu katına

Gitmek isteyenler binsin atına

Küfrün saltanatı yerin altına

Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

Ne makam, ne para olamaz ölçek...

“Kurtuluş İslâm’da” vallahi gerçek

Bu mübarek sevda bizleri tek tek

Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ.

 

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ayrılık Havası

 

Ben nefret eyledim sizin gerçekten

Yalanı severim, yalanı gayrı..

Tiksindim bülbülden, gülden, çiçekten

Yılanı severim, yılanı gayrı..

 

'Sapıtmış bu' diye beni yeriniz

Hakkımda bin türlü hüküm veriniz

Omuzumda yüktür dirileriniz

Öleni severim, öleni gayrı..

 

Uzun yaşamayı saymadım sanat

Kurda yürek oldum,kartala kanat

Oturup ağlayan korkağa inat

Güleni severim, güleni gayrı..

 

İyinin ardından 'kötü' demezdim

Kötünün elinden ekmek yemezdim

Birlikten kopana selâm vermezdim

Böleni severim, böleni gayrı..

 

Yıllarca boş yere canımı sıktım

Nihayet yol buldum, çığırdan çıktım

'Bey'den, 'efendi'den, 'sayın'dan bıktım

'Ulan'ı severim, 'ulan'ı gayrı..

 

Vur Emri(sh.204)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

 

Benzettiler

 

Yeni bir afyondur yenen her lokma

Biber avrupalı, tuz avrupalı.

Gülücükler sahte, kirpikler takma

Dudak Avrupalı, göz Avrupalı.

 

Bebeklikte benliğini yitiren

Tepe tepe tepemizde oturan

Bizi çıkmazlara alıp götüren

Ayak Avrupalı, iz avrupalı.

 

Birisi diskoda içer, kıvırır

Birisi kulüpte konken çevirir

Yapmasını bilmez, yıkar devirir

Ana avrupalı, kız avrupalı.

 

Kalıba uydurdu uyduklarımız

Yazmakla bitmez ki duyduklarımız

Paris modasıdır giydiklerimiz

Astar avrupalı, yüz avrupalı.

 

En mahrem yerlerin kalktı örtüsü

Beş santim tırnaktır ellerin süsü

Bütün bunlar medenîlik ölçüsü

Cilve avrupalı, naz avrupalı.

 

İster sâri deyin, isterse irsî,

Büyük revaç buldu makbulün tersi

Duyduğumuz 'okey,adiyö,mersi'

Ağız avrupalı, söz avrupalı.

 

Her gün karşımıza on zıpır çıkar

Bağırır,çağırır,devirir yıkar

Dinler kulağımız, gözümüz bakar

Sürü Avrupalı, yoz avrupalı.

 

Başımız ayıkmaz binlerce halttan

Örf,adet gemimiz delindi alttan

Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan

Bebek avrupalı, bez avrupalı.

 

Sahnede ekranda hıyar dinleriz

Deliye,densize uyar dinleriz

Saçma çığlıkları duyar dinleriz

Şarkı avrupalı, saz avrupalı.

 

Herkes soyunuyor, açılmıyor ki

Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki

Müslüman gâvurdan seçilmiyor ki

Şekil avrupalı,poz avrupalı.

 

'Türklük bu mu? ' desem 'bu' diyecekler

Şampanyayı sorsam 'su' diyecekler

Bir gün kökümüze 'hu' diyecekler

Kabuk avrupalı,öz avrupalı.

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

 

 

Böyükler Bilir(Röportaj)

 

Yalan-dolan ile devran sürmeyi

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

Milletin başına çorap örmeyi

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Rüşvet vermek, rüşvet almak nasıl şey

Hazineden para çalmak nasıl şey

Terlemeden zengin olmak nasıl şey

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Erken palazlanıp erken ötmeyi

Değirmenler kurup baş öğütmeyi

Hele meydan meydan adam gütmeyi

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Anlamayız kopya nedir, asıl ne

Perde, sahne, solo, koro, fasıl ne

Üçkağıtta erkân nedir, usul ne

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Viski, votka çekip keyif çatmayı

Dansöz kucağında stres atmayı

Milleti bölmeyi, vatan satmayı

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Kaç tür hokkabazlık, kâhinlik varsa

Kaç şeytanlık varsa, kaç cinlik varsa

Dünyada ne hile, ne hinlik varsa

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Namussuzluk yapın derler.. yaparız

El uzatır öpün derler.. öperiz

Put gösterir tapın derler.. taparız

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Seyrettikçe ana-baba filmini

Hissederiz baskısını, zulmünü

Lisansüstü maskaralık ilmini

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

Âdettir gerekmez mâluma ilâm

Taklide günaydın, asıla selâm

Ne ki hınzırlık var hâsılıkelâm

Biz ne bilek beğim, böyükler bilir.

 

10.12.1991

Akıl Karaya Vurdu(sh.28)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

Garibin Garip Türküsü

 

Sılada sılasız kaldım;

Suyum garip, aşım garip.

Ben kendime gurbet oldum;

İçim garip, dışım garip.

 

Bayram diye insem düze,

Düşman olur astar yüze.

Kattım geceyi gündüze;

Uykum garip, düşüm garip.

 

Temmuzda üşür gezerim,

Zemheride akar terim;

Dört mevsimde derbederim..

Yazım garip, kışım garip.

 

Felek bir gün rahat koymaz;

Çağırsam kaderim duymaz.

Ayağım aklıma uymaz..

Gövdem garip, başım garip.

 

Parasız kesem suç olur.

Acıkıp yesem suç olur.

Sözüm var, desem suç olur.

Dilim garip, dişim garip.

 

Ben bu devre nerden geldim..

Kırk parçayı bire böldüm.

Bugün doğdum, dünden öldüm..

Vaktim garip, yaşım garip.

 

Koştum hakikat ardına,

Yandım ayrılık derdine,

Git, bak, ölüler yurduna;

Kabrim garip, taşım garip.

 

Vur Emri(sh.132)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

Hakim Beğ

 

Gene tehir etme üç ay öteye

Bu dava dedemden kaldı hâkim beğ.

Otuz yıl da babam düştü ardına

Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.

 

Kırk yıl önce; yani babam ölünce

Kadılıklar hâkimliğe dönünce

Mirasçılar tarla, takım bölünce

İrezillik beni buldu hâkim beğ.

 

Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git

Bini buldu burda yediğim zılgıt

Eğer diyeceksen: 'bana ne, öl git!

Oğlumun bir oğlu oldu hâkim beğ.

 

Sekiz evlek tarla, bir geverlik su

Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu?

Kazanmasam da hu, kazansam da hu!

Canım ta burnuma geldi hâkim beğ.

 

Keşife-meşife, damgaya, harc'a

Kanımız kurudu harca da, harca..

Sayenizde avukatlar yıllarca,

Fakiri yoldu da yoldu hâkim beğ.

 

Mübaşir itekler, kâtip zavırlar

Değişti bizde de göya devirler

Yüz yıl önce adam yiyen gâvurlar

Tapucuyu aya saldı hâkim beğ.

 

Kabahat sizde mi, kanunlarda mı?

Şaşırdım billâhi yolu yordamı..

Kızma sözlerime alam kadanı

Sıkıntıdan içim doldu hâkim beğ.

 

Mülkün temeliydi adalet hani? ...

Bizim hak temelde saklı mı yani?

Çıkartıp ta versen kim olur mâni?

Yoksa hırsızlar mı çaldı hâkim beğ? !

 

Hem davacı pişman, hem de davalı..

Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.

'Sabret makamı'ndan çalma kavalı,

Sürüler ekine daldı hâkim beğ.

 

Vur Emri(sh.247)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

İncitme

 

Gölgesinde otur amma

Yaprak senden incinmesin.

Temizlen de gir mezara

Toprak senden incinmesin.

 

Yollar uzun, yollar ince

Yol kısalır aşk gelince

Yat kurban ol İsmail’ce

Bıçak senden incinmesin.

 

Burdayım de ararlarsa

Doğru söyle sorarlarsa

Tabutuna sararlarsa

Bayrak senden incinmesin.

 

İl göçsün göçtüğün vakit

Yol yansın geçtiğin vakit

Suyundan içtiğin vakit

Kaynak senden incinmesin.

 

Toz konmasın sakın sana

Hakkı geçer halkın sana

Gücenmesin yakın sana

Uzak senden incinmesin.

 

Yasaklı Rüyalar(sh.42)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

İsyanlı Sükût

 

Gitmişti makama arz-ı hâl için

'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

Bir azar yedi ki oldu o biçim..

'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı

Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...

Bir baktı konağa alttan yukarı

'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Çekti ayakları kahveye vardı

Açtı tabakasın, sigara sardı

Daldı.. neden sonra garsonu gördü

'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

İçmedi, masada unuttu çayı

Kalktı ki garsona vere parayı

Uzattı çakmağı ve sigarayı

'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş

Sandım can evime döktüler ateş

Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '

'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden

Ağzına küfürler doldu zehirden

Salladı dilini.. vazgeçti birden,

'Oy' dedi, yutkundu, eğdi başını.

 

Vur Emri(sh.190)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

 

 

Köroğlu'na Mektup

 

Benden selâm olsun Koç Köroğlu’na

Şimdi devir başka, zaman değişti.

Karga konar kır atların beline

Arpa bulunmuyor, saman değişti.

 

Gayri ne Kenan var, ne Demircioğlu

Tarihe karıştı, Ayvaz’la Hoylu

Herkes Bolu Beyi, her taraf Bolu

Yiğitlik kalmadı, insan değişti.

 

Sır tutmuyor suya giden testiler

Kılınçları müzelere astılar

Çamlıbel’in çamlarını kestiler

Dağlar çıplak kaldı, orman değişti.

 

Kale yoktur, ok atılmaz burçlardan

İnsanoğlu yüksek uçar kuşlardan

Boz tavşanlar haraç alır kurtlardan

Erlik başkalaştı, meydan değişti.

 

Kervan geçmez, uçurdular hanları

Hile satar asrın bezirgânları

Banka kurup biriktirdik kanları

Dertler yenilendi, derman değişti.

 

Günden güne küçülüyor Arz'ımız

Şimdi ise Ay'a gitmek arzumuz

Feza elbisesi diker terzimiz

Gökleri fethettik, mekan değişti.

 

Tad bozuldu, küp, kokutur turşular

Haydutlara yatak oldu çarşılar

Şişkin cüzdan bin belâyı karşılar

Boynuzlar gürz oldu, kalkan değişti.

 

Vur Emri(sh.246)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

Maya

 

“Sılaya dön” diye mektubun geldi;

Sılayı sılada yitirdim anam.

Biten takvimlere sattım geçliği,

Uykuyu rüyada yitirdim anam.

 

Özü bulmak için indim derine;

Geç değdi ellerim dost ellerine.

Salınca gönlümü mahşer yerine,

Dünyayı dünyada yitirdim anam.

 

Öteyi ötede, burayı burda,

Güneşin nurunu bir başka nurda,

İsa’yı çarmıhta, Musa’yı Tur’da,

Adem’i Havva’da yitirdim anam.

 

Kapattım kapımı of ile ah’a,

Açtım penceremi sonsuz sabaha..

Ağrımı, sızımı sorma bir daha,

Onları orada yitirdim anam.

 

Bu hiç, o herşeyden verince müjde,

Silindi hayâller kalmadı gözde.

Aşkım çiçek açtı yandığım közde,

Aklımı, sevdada yitirdim anam.

 

Ölçtüm ve düşündüm inceden ince;

Sıyrıldı kılıftan “son” ile “önce”

Mânâlar zihnimde şekillenince,

Ben beni aynada yitirdim anam.

 

Önce kökü dalda, dalı çiçekte;

Çiçeği meyvede, meyveyi renkte;

Var olan herşeyi bir çekirdekte,

Onu da MEVLÂ’da yitirdim anam.

 

Dosta Doğru(sh.58)

 

Abdurrahim Karakoç

 

Misilleme

 

'İki kere iki dört' ediyorsa,

Ben de seni seviyorum, darılma.

Bir de 'Her gecenin sabahı var' sa,

Ben de seni seviyorum, darılma.

 

Demişler ki: 'Çivi, çiviyi söker'

Her eşek çamura bir defa çöker.

Madem 'Kar üşütür, ateş te yakar'

Ben de seni seviyorum, darılma.

 

'Her yokuşun bir inişi olur' sa,

'Aka aka, su çukuru bulur' sa,

İnsan doğar, yaşar, sonra ölürse,

Ben de seni seviyorum, darılma.

 

Durup dinlenmeden akarsa pınar,

Her yıl kıştan sonra gelirse bahar,

Balıkların suyu sevdiği kadar,

Ben de seni seviyorum, darılma.

 

Dikkat eyle geçmiyorum sırayı;

Bozar ise kader bozsun arayı.

Aç ekmeği sever, fakir parayı...

Ben de seni seviyorum, darılma.

 

Dosta Doğru(sh.17)

 

Abdurrahim Karakoç

 

Müjde

 

Su değdi çekirdeğe, sevda doldu yeşile

Filizlenen mânâlar arza 'DESTUR' diyecek.

 

Seksenlik ihtiyarlar nursuz geberse bile

Yeni doğan bebekler doğarken 'NUR' diyecek.

 

Bu akışı durdurmak gayri kimin haddine

Denizler gel edecek, göller 'BUYUR' diyecek.

 

Devrim yobazlarının çırpınması nafile

İman yüklü genç nesil dinsize 'DUR' diyecek.

 

Putları devirecek İslâm'ın sesi yine

Görenler 'GİTTİ ZULMET-GELDİ HUZUR' diyecek.

 

Dolaşacak KUR'AN'ın müjdesi dilden dile

İnsanlar istisnasız 'GERÇEK BUDUR' diyecek.

 

Ülkeler ve kıtalar koşacak bu hak dine

'İSLÂMİYET MÜHRÜNÜ BANA DA VUR' diyecek.

 

Her takvim altun harfle yazacak sinesine

'VAKTİ NAMAZ” diyecek, ”VAKTİ SAHUR' diyecek.

 

Sevgi, kardeşlik hissi çıkacak zirvesine

Kâinat 'HİÇ DİNMESE AH BU YAĞMUR' diyecek.

 

Ve herkes Lâilâhe İllallah zikri ile

'MUHAMMED RASULULLAH-ŞÜPHE YOKTUR' diyecek.

 

Vur Emri(sh.39)

 

Abdurrahim Karakoç

 

Suları Islatamadım

 

Savaştayım elli yıldır

Ömrüm geçti boşalt, doldur

Anlamadım bu ne hâldir

Birgün silah çatamadım

 

Suları ıslatamadım.

 

Ekin ektim başak yılan

Kuşandığım kuşak yılan

Yorgan akrep, döşek yılan

Birgün rahat yatamadım

 

Suları ıslatamadım.

 

Ne payem oldu, ne sayem

En doğruya varmak gayem

Düşüncemdir tek sermayem

Alan yoktur satamadım

 

Suları ıslatamadım.

 

Yolum yokuş, izim ayrı

Dilim yağsız, sözüm ayrı

Bedenimden özüm ayrı

Biri bire katamadım

 

Suları ıslatamadım.

 

Talipli yoktur sevgiye

Anlamadım, neden? Niye?

Canlar gücenmesin diye

Can attım, gül atamadım

 

Suları ıslatamadım.

 

Suları Islatamadım(sh.28)

 

Abdurrahim Karakoç

 

Taksim

 

Bana Mevlana'yı, Yunus'u verin

Mecnun'u, Leyla'yı size bıraktım

Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin

Irmağı, deryayı size bıraktım

 

Talipli değilim şöhrete, şana,

Makamı, rütbeyi yük etmem cana

Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana,

Dövüşü, kavgayı size bıraktım.

 

Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme

Ham topraktan haram mahsul dermeme

Bir tek gönül kâfi gelir girmeme

Konağı, sarayı size bıraktım.

 

Çokta değil, hakta buldum huzuru,

İstediğim alın teri, göz nuru

Benliği, kibiri, iğrenç gururu

Faizi, bankayı size bıraktım.

 

Hiçbiriniz telaş etmesin boşa

Doyacak gözünüz toprağa, taşa..

Beni inancımla koyun baş başa..

Topyekûn dünyayı size bıraktım.

 

Suları Islatamadım(sh.85)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

Tut Ellerimden

 

Sırat’tan incedir sevda köprüsü

Beraber geçelim tut ellerimden.

Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü

Beraber uçalım tut ellerimden

 

Gönüldeki birlik kalkandır dışa

Aldırma ayaza, yele, yağışa

Giden ilkbahara, gelecek kışa

Beraber göçelim tut ellerimden.

 

Birleşmek üzredir şafakla gurûp

Korku beklenilmez kapıda durup

İster zehir olsun, isterse şurup

Beraber içelim tut ellerimden.

 

Çağır hayallerin en ötesini

Yakından duyarsın aşkın sesini

Sonsuz mutluluğun penceresini

Beraber açalım tut ellerimden.

 

Hatırla kaybolan hatıraları

Elmastan ışıklı, altundan sarı

Zaman tortusundan işte onları

Beraber seçelim tut ellerimden.

 

Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”

Zamanı zamana etme şikayet

Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet

Beraber kaçalım tut ellerimden.

 

Akıl Karaya Vurdu(sh.13)

 

 

 

Yemin

 

Canım sağ oldukça rahmetli babam

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

Ak sütün emziren ihtiyar anam,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Yerindedir daha aklım, iradem

Ve işte yeminim, işte ifadem!

İlk insan, ilk nebi Hazreti Âdem,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Meylim ne şöhrete, ne saltanata;

Hak için sarıldım ben bu sanata;

Kür-Şad, Bilge Kağan, Oğuzhan Ata,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Önümde dururken Türklüğün hâli,

Susup da boynuma almam vebali;

Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali(r.a)

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,

Bana zindan olur Maraş, Elbistan

İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

İmanda bu fire, zillete bu zam!

Doymuyor yüreğim ne kadar yazsam.

Farabi, Gazali, İmamı Azam,

Susarsam, hakkını helal etmesin.

 

Nusret versin yeri, göğü yaratan

Çekip çıkartalım akı karadan

Ertuğrul Bey, Osman Gazi, Murat Han,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Ülküm aşk çölünde Veysel Karani

Ulubatlı Hasan eyler göreni

Fatih, Ak Şemsettin, Molla Gürani

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Bu yol bahadırlar, ermişler yolu;

Kendini davaya vermişler yolu!

Şeyh Mevlana, Derviş Yunus, Köroğlu,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Türkçe sevdalanan, İslâmca yanan

Adar milletine bir değil bin can

Yavuz Sultan Selim, Barbaros, Sinan

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Uyutulmuş köy, nahiye, ilçe, il

Yüreğimi yetmiş yerden yara bil;

Mehmet Âkif, Osman Batur, Şeyh Şâmil

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Usta savaşçılar, genç mücahitler

İmkanıma hizmetime şahitler

Basbuğ, ülküdaşlar, aziz şehitler,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

İçimde İslâm'ın ince mânâsı

Önümde Türklüğün soylu davası

Of'lu Kör Şakir'in Elif anası,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Sevdim, milletime gönlümü verdim

Zalimin zulmüne göğsümü gerdim

Kırıkhanlı Kâzım, Niksarlı Nedim,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Kemal'imiz, Turan'ımız, Hacı'mız

Beraberdir sevincimiz, acımız

Mut'ta davar güden Zeynep bacımız,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Mühim değil güceneni, küseni

Allah sevmez haksızlığa susanı

Yozgat'ın Yerköy'lü Yetim Hasan'ı,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Komünist, siyonist, pusudan çıktı

Dinime saldırdı, töremi yıktı

Gönen'li Gülizar, Bünyan'lı Sıtkı,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Yurdum bir kağıttır ışık beyazı

Üstünde insanlar mukaddes yazı

Genci, ihtiyarı gelini kızı,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Mazlumlar hakkını almayıp ele,

Günü gün edersem zalimler ile

Evdeşim, öz kızım, öz oğlum bile,

Susarsam, hakkını helâl etmesin.

 

Allah rızasıdır arzum, emelim!

Bu necip milleti ondan severim

Hazreti Muhammed(S.A.V) gerçek rehberim,

Susarsam, hakkını helal etmesin.

 

Kan Yazısı(sh.48)

 

Abdurrahim Karakoç

 

Zayıfım Sanma

 

Ya Allah,deyince yedi zinciri

Kıracak güçtesin, zayıfım sanma.

Fikir koşusunda çok dingişleri

Yoracak güçtesin, zayıfım sanma.

 

İlmi azık eyle,sabırı silâh;

Gittiğin Hak yoldur,yardımcın Allah;

Kırk geceden sonra kırk milyon sabah

Görecek güçtesin, zayıfım sanma.

 

Sevda kelep kelep, kin deste deste;

Eller tetikdedir, kulaklar seste;

En uzak menzile iki nefeste

Varacak güçtesin, zayıfım sanma.

 

Günahkar ne orman, ne balta, ne sap;

Akıl yor.. müşkülü halletmez âsap;

Mazlumlar adına zalimden hesap

Soracak güçtesin, zayıfım sanma.

 

Kötülük beklenmez yiğitten, mertten

Milletim sizinle kurtulur dertten;

Haini, zalimi mübarek yurttan

Sürecek güçtesin, zayıfım sanma.

 

Vaktiken çadır kuraşk diyarına;

Her şeyin sahibi sensin yarına;

Yumruğu TÜRKLÜĞÜN düşmanlarına

Vuracak güçtesin, zayıfım sanma.

 

Kan Yazısı(sh.26)

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

 

Alışkanlık

 

Bu kirli düzenin düzenbazları

Azrail'e rüşvet vermeyi dener;

Ölünce dünyanın en kurnazları

Torpille cennete girmeyi dener.

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

NOT : ÜSTADIN BU ŞİİRLERİNİ HERKES BİR DAHA OKUSUN ZAHMET OLMAZSA ...

 

O ÜSTAD tan ziyade BÜYÜK BİR ÜSTAD tır... MİLLETÇE KIYMETİNİ BİLELİM, O TÜRKİYEYE LAZIM...

 

ÜSTAD NECİP FAZILDAN SONRA ŞÜPHESİZ ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ GELİR

 

TÜRK HALK ŞİİRİNİN ŞÜPHESİZ EN BÜYÜK İSMİ MUHABBET FEDAİSİ YAŞAYAN TEK EFSANE ÜSTADA CANIMIZ KURBAN

 

 

ONUN GÖNÜL TASINDAN MİLYONLAR SU İÇTİ...

 

 

MUHABBET DUA İLE...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dünyanın gurbetinden Ahiretin rahmetine iltica eden NECİP FAZIL KISAKÜREK ve EROL GÜNGÖR ün aziz hatıralarına...

 

YOL

 

Hayat kapısından tek tek

Her giriş ecele doğru.

Toprakta sürünür bebek

Her karış ecele doğru.

 

İster yürü, ister bekle

İster çıkart, ister ekle

'Geç kaldım' diye gam çekme

Her varış ecele doğru.

 

Ayaklar zemine değer

Analar yavrusun döğer

Kalpten damara kan yağar

Her vuruş ecele doğru.

 

Yürü, koş, uyu, otur, kalk

Yukarı bak, aşağı bak

Dört yana dönmeyi bırak

Her duruş ecele doğru.

 

Bir el yapar, bin el bozar

Gün alçalır, gölge uzar

Önü kundak, sonu mezar

Her yarış ecele doğru.

 

Suları Islatamadım(sh.53)

 

Üstad Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...