Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Achar

Pişkinler Müzesi

Recommended Posts

Aydın Menderes, Hüsamettin Cindoruk'un rahmetli Adnan Menderes'in Yassıada'da avukatlığını yaptığına dair galat-ı meşhuru tarihin çöp tenekesine gönderiverdi.

 

Cindoruk için şunları söyledi, Aydın Bey:

 

“Adnan Menderes'in avukatı olarak tanıtıldığı durumlarda sessiz kalmış, bunu tekzip etmemiş adeta kendisinin böyle tanıtılmasından pişkince bir memnuniyet duymuştur.”

 

Bu ifadeler, siyaset dünyamızın duvarlarında çerçeveletilmiş “Yağlıboya” Cindoruk Portresi'nin doğru yorumlanmasına yardımcı olacak niteliktedir.

 

Cindoruk, yıllar yılı kamuflaj elbisesi giymiş bir politik simadır. “27 Mayıs darbesine karşı çıkmış” ama 28 Şubat'a sıkı destek vermiş bir siyasetçinin “Statüko” tarafından hangi rollerde istihdam edildiğidir, önemli olan�

 

Hüsamettin Bey, Adnan Menderes'in avukatı değildi; ancak unutmayalım rahmetli Hasan Polatkan'ın avukatıydı.

 

Yani, finaldeki kararları önceden yazılmış, kurgusal “Yassıada Mahkemesi” adlı derin gösteri için ayarlanmış rollerden biri de onundu.

 

Bu durum, Hüsamettin Cindoruk'un Statüko'nun hizmetinde koşturmaya “genç yaşta” başlamış olduğunu gösteriyor.

 

*

 

Cindoruk ve üstadı Demirel, rahmetli Menderes'in siyasi mirasını tepe tepe kullanmış, her fırsatta istismar etmiş politikacılardır. Sağ-muhafazakar seçmeni efsunlamak için kendilerine verilen rolü yıllarca “başarıyla” oynadılar, itina ile yutturdular�

 

Gayet tabii, bu konuda en mahir olan, “en baba narkozcu” Demirel'di.

 

Demirel, Cindoruk ve Yılmaz -kimi zaman senaryo gereği çatışmış olsalar da- aynı derin bağın mahsulüdürler. Bilenler zaten farkındaydı da; bu üç ismin aslında “aynı kişi” oldukları 28 Şubat darbesindeki başat rolleriyle ortaya çıktı.

 

'Poker Surat' Mesut Yılmaz, Özal'ın ANAP'ında başından beri Statüko'nun “Truva Atı” idi.

 

Hüsamettin Cindoruk, “Demirel Özal'da yanıldı, Çiller ise benim hatamdı” diye konuşmuştu. (Akşam, 4 Ocak'09)

 

O röportajda, “Demirel'in tarihi yanılgısı Özal'ı müsteşar yapmasıdır” diyor, Hüsamettin Bey�

 

Bu cümle, ilk bakışta pekala Demirel'in siyasi eleştirisi olarak görülebilir. Acaba, sadece öyle mi?

 

Cindoruk'un bilinçaltı bu cümlede sahne alıyor:

 

Aradan yıllar geçtikten sonra daima hizmetinde bulunduğunuz “Statüko Hesabına” bir muhasebe yaparsanız; “Defansın arkasına sürpriz koşu yapan ve tarihi golü atan oyuncunun Turgut Özal olduğunu” görmeniz hiç de zor olmaz!

 

Cindoruk'un açıkça söylemediği hayati husus budur.

 

*

 

Hüsamettin Cindoruk, 1993'te DYP Kongresi'nde aday olsaydı muhtemelen Tansu Çiller'in siyasi kariyeri başlarda bitecekti. “Çiller yanılgısı” dediği hadise ile “aday olmamasını” kast ediyor, Cindoruk�

 

Hüsamettin Bey'in aday olmayışına mazeret olarak ileri sürülen konular bu satırların yazarına hiçbir zaman inandırıcı gelmedi. Adeta “boş kaleye gol atacağı bir maça çıkarılmayışı” o dönemde kendisine Gizli Egemenler'ce Başbakanlık rolünün uygun görülmemiş olmasıyla mı alakalıydı, acaba?

 

*

 

Cindoruk, Çiller'i siyasetçi bile kabul etmiyor.

 

Demirel ise siyaset sahnesine paraşütle inmesine vesile olduğu Tansu Çiller'e -sonradan “pencereden atmayı aklından geçirecek kadar”- husumet duyar hale gelmişti.

 

Bütün bu siyasi çatışmalar, Demirel ve Cindoruk'u yıllarca istihdam etmiş olan gizli mekanizmanın, “vakti geldiğinde” Çiller'i oyuna dahil etmiş olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor, elbette...

 

Tansu Çiller, siyasete girmeden önce Bedrettin Dalan'ın danışmanıydı. Ergenekon örgütüyle bağlantısı ortaya çıkan Dalan ABD'de, Türkiye'ye bir türlü dönemiyor.

 

Tansu Hanım, Mehmet Ağar'ın mahkemesinden hemen sonra “hava almak için” ABD'ye uçuvermişti.

 

Hepsi tesadüf tabii, bütün bunların�

 

Hüsamettin Cindoruk'un 367'nin avukatlığını yapması, “Gül benim Cumhurbaşkanım değil” demesi veya “28 Şubat'ı savunan” demeçler vermeye devam etmesi de öyle�.

 

 

 

 

Tamer KORKMAZ Yeni Şafak

Share this post


Link to post
Share on other sites

paylaştığın için allah cc razı olsun.üstadın süleyman demirele yazdığı şiiri paylaşayım bende sizlere;

 

süleymanname

 

Sen gül diyarının yapma gülüsün!

Aynı yapmacıkla Çoban Sülü’sün!

Yoktur izlediğin bir dava yolu;

Bir bu yan, bir şu yan, büküntülüsün!

Türk’e zıt sermaye merkezlerinden,

Bir zikzaklı yolda hep, güdülüsün!

Milli yekparelik gelmez işine;

Bu yüzden parçalı, bölüntülüsün 1

Ve devlete mason biraderlerin

Tam da maslahata denk ödülüsün!

Ne sır sendeki bedava oluş!

Problemler içinde en müşkülüsün!

Fikir dağlar boyu kocaman kitap;

Sen de o kocaman kitabın bir virgülüsün!

Böyleyken ustasın gözbağcılıkta;

Cüceler sirkinin baş Herkülüsün!

Gözyaşı ve çığlık vatanında sen,

Hüzün bahçesinin şen bülbülüsün!

Büzülmüş susarken mahzun hakikat,

Davuldan ziyade gümbürtülüsün!

Teokratik rejim olmaz deyip de,

Peşinden müslüman görüntülüsün!

Kolera, vergiler, zamlar, enflasyon;

Bir felaketsin ki, binbir türlüsün!

Gelirsiz giderli bütçelerinle,

Her yıl, milyar milyar köpürtülüsün!

Okka okka vicdan satıl alırsın;

Topuzu altından oy baskülüsün!

Bir gökdelen sanır seni gören göz;

Bilmez ki, temelden çöküntülüsün!

Büyük Kongre, dikiş tutturduğun yer;

Meclise gelince söküntülüsün!

Bağlısın hak bilmez yeminlilere;

Hakkı bilenlerden çözüntülüsün!

Üçbuçuk mebusa kaldı diye fark,

Kimbilir, ne kadar üzüntülüsün!

Millet gökten adam dilensin, dursun!

Ümit fakirinin keşkülüsün!

Kuzum, senin neren Anadolludur?

Türk’ e Amerikan püskürtülüsün!

Farkın şu ki, eski Başbakanlardan,

Sen o belaların son püskülüsün!

( 1971 )

.

Necip Fazıl Kısakürek

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bazılarını fena halde üzen haberler…

Yeni Türkiye'yi işaretleyen çarpıcı-güzel gelişmeler peş peşe gün ışığına çıktıkça; içimizdeki “sağlı-sollu iliştirilmişler” takımının, tezkerecilerin, “Washington Bağımlıları”nın gardının yerle bir olduğunu tahmin etmek güç değil…

 

Mesela, şu “eksen değişikliği” tartışmaları…

 

Çelişkisel gibi görünse de…

 

Ulusalcı, liberal ve dahi muhafazakar “eşik bekçileri”nden çoğunun temel tezlerinin -eş zamanlı olarak- çökmesi anlamına da geliyor.

 

*

 

Önce, Akşam gazetesinin pazartesi günkü manşetine bir göz atalım:

 

“-SIR PARA KÖRFEZ'DEN AKMIŞ”

 

Üstüne, bir de manşetin spotunu okuyalım:

 

-Türkiye'yi kriz günlerinde rahatlatan 20 milyar dolarlık kaynağı belirsiz paranın Körfez'den geldiği anlaşıldı. Faizsiz bankacılığın tepe yöneticisi Osman Akyüz “One minute sonrası Arap ülkelerinden piyasalara büyük para girişi var” dedi.

 

Haberde, Akyüz'ün, net hata-noksan kalemindeki o kaynağı belirsiz para için “Gökten yağmadı, Körfez'den geldi” dediğine dikkat çekiliyordu.

 

*

 

Demek ki neymiş?

 

Türkiye'yi küresel krizin şoklarından kurtaran…

 

“İçimizdeki İliştirilmiş Otoriteler”in bir türlü izah edemediği, daha doğrusu izah etmeye yanaşamadığı temel ekonomik konuda 'Körfez Sermayesi' diye bir hakikat varmış…

 

Ankara'nın son dönemde Washington ekseninden koptuğu gerçeği nasıl yok sayılmakla, inkar edilmekle ortadan kaldırılamıyorsa…

 

Sadece küresel krizin büyük şoklarından sıyrılırken değil; -üç buçuk yıl önce olduğu gibi- Atlantik'in öte yanından düğmesine basılan ve büyük miktarda sıcak para kaçışına dayalı ekonomik provokasyondan da kurtulmamızı sağlayan “Körfez'den gelen devasa para”yı yok saymak, göz ardı etmek de gerçeği değiştiremiyor!

 

2006 Haziran ayında Türkiye'yi ekonomik krizden kurtaran 25 milyar dolar civarındaki “kaynağı belirsiz parayı “net hata noksan” kaleminde bulamayacak olanların…

 

Merkez Bankası Başkanı'nın Aralık 2008'deki basın toplantısında neden “2006 Haziran'ındaki durum, şimdiki kriz ortamından daha riskliydi ama o noktadan dahi sıyrılmayı başardık” diye konuşmuş olduğuna kafa yormalarında büyük fayda var!

 

*

 

Şimdi de, New York Times'ta geçen hafta yayınlanan bir makaleye gidelim…

 

“İliştirilmiş meslektaşlarımız”ın, NYT'daki Türkiye eksenli kimi “itiraflar”la daha yakından ilgileneceklerini umuyorum.

 

Her ne kadar, vaktiyle kitle imha yalanlarını peş peşe ürettiği haberlerle pompalamış, berbat filmin sonunda da lütfen “özür” dilemek zorunda kalmış olan bu “itibarlı gazete”nin yayıncılarının aksine…

 

“İçimizdeki Savaş Destekçisi-Tezkereci Yayın Yönetmenleri” taammüden yanılttıkları okuyucularından bugüne kadar özür dilememiş olsalar da; ben yine de NY Times'taki “Türkiye'nin kuralları yeniden yazdığına” dair o makaleyi kendilerine keyifle hediye ediyorum.

 

O “üzülecekleri” yazıda şu satırlar okunuyor:

 

“Amerika'nın Irak'taki başarısızlığı ve İsrail'in aşırılıklarını bastıramaması; Türkiye'yi Amerikan yanlısı deli gömleğinden kurtularak Ortadoğu'dan Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'ya kadar uzanan geniş bir bölgenin kalbinde güçlü bağımsız aktör olarak ortaya çıkmaya cesaretlendirdi. (..)

 

Türkiye, Ortadoğu'daki güç oyunu kurallarını olumlu ve çatışmacı olmayan biçimde yeniden yazıyor…”

 

*

 

Bir de Wall Street Journal'da yayınlanan makale var;

 

ki, o yazıda Türkiye taşlanıyor; başlığı da şu:

 

“-Türkiye'siz bir NATO?”

 

“Ankara'daki dramatik dönüşümün NATO'nun temel değerleriyle tutarlı olmadığından” yakınılan yazıda “Türkiye'nin zor NATO misyonlarını yerine getirme isteğinin azalabileceğinden” bahsediliyor…

 

Eh, bu durum; hem WSJ yönetimi, hem de “içimizdeki iliştirilmişler” için sevindirici gelişmeler olmasa gerek!

 

“Batı'nın Türkiye'yi kaybettiği” itirafı da var, Wall Street Journal'daki o yazıda…

 

*

 

Bütün bunların üstüne…

 

WSJ editörü Robert Pollock'un 2005 Şubat'ında -çok tartışılan- “Türkiye yeniden Avrupa'nın hasta adamı mı oluyor?” başlıklı makalesini hatırladınız mı?

 

Neo-Con'cu çizgiyi yansıtan o yazı aslında kapıyı çalan “yenilgi”nin işaretlerini taşıyordu…

 

Dört yıl sonra?

 

-Türkiye “kuralları yeniden yazan” bölgesel bir güç!

 

Yani?

 

“Hasta Adam” Atlantik'in Öte Yanı'nda imiş, meğerse

 

Yeni Şafak/ Tamer Korkmaz

Share this post


Link to post
Share on other sites

Çekinmeyin, atın şu manşeti…

 

Tüh, tüh, ne yapsalar fayda etmiyor; hükümete bir türlü IMF anlaşması imzalatamıyorlar!

 

Kim bilir kaç kez “Anlaşma olmazsa batarız, mahvoluruz” dediler…

 

Kraldan fazla kralcılık yaptılar, yine olmadı.

 

*

 

Küresel krizin en önemli dönemi Türkiye'de IMF anlaşması yapılmaksızın geçti!

 

Bir tabu daha yıkıldı.

 

Dayattıkları Amerikancı tezler çöpe gitti…

 

Fena halde bozuklar…

 

Moralleri sıfır.

 

*

 

TÜSİAD'ın Mustafa Koç'u…

 

“Böyle bir ortamda IMF'den gelecek 30-40 milyar doları nasıl elimizin tersiyle ittiğimizi anlamak mümkün değil” diye konuştu, geçenlerde…

 

Oysa…

 

Türkiye'nin IMF parasına ihtiyacı olmadığını örmek hiç de zor değil.

 

Türkiye'yi küresel krizin şoklarından koruyan güçlü döviz rezervi var.

 

Mustafa Bey, bilmez mi bu gerçeği?

 

Bilir de, itiraf etmez…

 

Çünkü, onun safı belli…

 

Mustafa KOÇ, o anlaşmayı dayatan tarafta…

 

*

 

Gelelim, Doğan Medyası'nın kimi yönetici, temsilci ve yazarlarına; neredeyse ağlamaklılar “IMF ile anlaşma imzalanmıyor” diye…

 

Bu isimlerden birisi “IMF anlaşması asıl şimdi lazım” diyordu, iki gün önce; ne kadar trajikomik bir duruma düştüğünün farkında olmadan…

 

“Muhtemel seçim için finansman arayan hükümete lazımmış” IMF parası!

 

Yani?

 

Çoktandır yerlerde sürünen “IMF dayatması” mizah dergilerine kapak olacak hale geldi!

 

*

 

Hakikaten…

 

Kime lazım, bu IMF parası?

 

Borçlarını halka ödetebilmek için hükümete “Çek bir IMF anlaşması daha!” diye bir yıldır baskının kralını yapanlar…

 

Türkiye'nin menfaatini düşünüyorlar, ha!

 

Aydın Doğan'ın Adamları…

 

Kırılgan Türkiye ekonomisinin, şiddetli küresel krize rağmen üstelik IMF anlaşması yapılmadan neden sekiz yıl önceki krizde olduğu gibi yerle yeksan olmadığını, bankaların neden çökmediğini izah etmek zorundalar…

 

Doğan Medyası'nda döne döne “IMF anlaşması dayatması” yapanlar…

 

Yanlarına Statükocu Mustafa Koç'u da alıp…

 

Türkiye'de bankaların, krize rağmen 2009'da nasıl olup da 20 milyar lira kar ederek rekor kırdıklarını…

 

Okuyucularına bir zahmet anlatmak zorundalar!

 

*

 

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz geçen hafta “2010 senaryosunda IMF ile anlaşma olmayacağını esas aldıklarını” açıklamıştı.

 

Bense hala Doğan Grubu gazetelerinden ortak bir “IMF'sizliğin farkında mısınız?” manşeti bekliyorum!

 

Haydi, çekinmeyin…

 

Atın şu manşeti!

 

18 Aralik 2009/ Yenisafak

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...