Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Nil_tuna

Süleymanname ( Şiir İncelemesi )

Recommended Posts

SÜLEYMANNAME’ YE DAİR

 

Sen gül diyarının yapma gülüsün!

Aynı yapmacıklıkla Çoban Sülü’sün!

Yoktur izlediğin bir dava yolu;

Bir bu yan , bir bu yan, büküntülüsün!”

 

Her ne kadar Isparta mis kokulu, güzel renkli, saf mayalı, doğal gülleriyle meşhursa da bizim Çoban Sülü bir o kadar yapay kalır yanında. Ruhsuz, gözboyayıcı, işe yaramaz, samimiyetsiz... Bu yüzden ona çobanlığı bile layık görmüyor çünkü çoban halktan ve dürüsttür. Her dönem, her zaman dengesiz bir siyaset çizgisi olmuş, günü gününe, anı anına uymamıştır. Hatırlayalım: ”DÜN,DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR.” diye tarihe geçen bir kahramandır (!) Siyasi hayatı boyunca, oy toplamak uğruna kah dindar olmuş, kah halkçı kah milliyeçi... Hatta “TÜRBANLILAR ARABİSTAN’A” bile diyecek kadar aşmıştır kendini. Yani hep değişen şartlara uyan kıvrak bir imajı vardır.

 

 

 

“Türk’e zıt sermaye merkezlerinden,

Bu zikzaklı yolda hep, güdülüsün!”

 

Tutarsız fikirleri ve sözlerine güzel bir dokunuş Üstat’tan. İşin ekonomik boyutunda da millete ve milli çıkarlara aykırı olmaya devam etmiştir. Ve hep başkaları tarafından yönetilen bir kukla olarak addedilmiştir. Ayrıca “çoban-güdü” ilişkisi de Üstad’ın gözünden kaçmamış.

 

 

 

“ Milli yekpârelik gelmez işine;

Bu yüzden parçalı, bölüntülüsün!

Ve devlete mason biraderlerin,

Tam da maslahata denk ödülüsün!”

 

Milli birlikten yana asla olmamıştır kendileri, çünkü esasen kökü ve dalları da MASON’dur. Hatta bunu orataya çıkaran Büyük Üstat’tır. Hep farklı maceralar peşinde milleti de arkasından sürüklemiş, halkçılık kandırmacasıyla ordan oraya sürükleyerek parçalamaya çok çabalamıştır “ıslahat” kisvesi altında.

 

 

 

"Ne sırdır sendeki bedava oluş!

Problemler içinde en müşkülüsün!"

 

Tabansız, zeminsiz bir yükselişe sahip olduğu için gizemli görünüyor. Asıl sebep gizemli görünüp altındaki çürük temeli göstermemektir. Mason desteğini gizleme çabası olabilir mi bu gizemliliğin sebebi? Ülkeyi binbir soruna itmişse de daha beteri vardır: kendisi oluşturduğu sorunlardan bile daha büyük bir sorun, çözümü imkansız bir havuz problemi kıvamındadır. Dolaşmış bir ip yumağı misali...

 

 

 

" Fikir dağlar boyu kocaman kitap;

Sen de o kitabın bir virgülüsün!

Böyleyken ustasın göz bağcılıkta;

Cüceler sirkinin baş herkülüsün!"

Dilbilimsel açıdan baktığımızda virgül koca bir kitabın içinde ancak görsel bir öğedir, düzeni sağlar, karmaşıklığı önler. Yani görevi yüzeyseldir. Derinde olansa anlamdır, özdür. İşte Çoban Sülo da koskoca fikir deryasında minicik bir kum tanesi gibidir. Nerde kitaba harcanan mürekkep, nerde bir virgülün ederi??? Çekmediği fikir sancılarından dolayı Üstat’ın oklarını da yiyor. Cüce ve herkül sözcükleriyle de aynı tezat vurgulanmış. “Sirk” de fena durmamış hani!

 

 

 

"Gözyaşı ve çığlık vatanında sen,

Hüzün bahçesinin şen bülbülüsün!

Büzülmüş susarken mahzun hakikat,

Davuldan ziyade gümbürtülüsün!"

 

Yas mahallinde sükûnet gerek, ama bizimki açtığı onca belaya rağmen, herkes mağdur olmuşken mutlu ve mesut yaşamaktadır. Ne demiş atalarımız: ”Boş teneke çok ses çıkarır.” Gerçekleri susturup anca kendisi konuşmayı bilmiştir. Yıllar yılı hem ülkeyi hem milleti uyutmuştur sahte “çiftçi dostluğu” ile. E memleket de çiftçiliğe dayanınca....

 

 

 

“Teokratik rejim olmaz deyip de,

Peşinden Müslüman görüntülüsün!”

 

Yukarıda da değindiğimiz gibi çıkarına uygun gelince herkesten dindar olurken, işine gelmeyince de örtülülere güney hicret yolunu göstermekten geri kalmamıştır.

 

 

 

“Kolera, vergiler, zamlar, enflasyon;

Bir felaketsin ki, binbir türlüsün!”

 

Liderlik yaptığı dönemlerdeki çeşitli sorunlara değinmiş Üstat. Kendisi, sebep olduğu belalardan da beterdir maalesef...

 

 

 

“Gelirsiz, giderli bütçelerinle,

Her yıl, milyar milyar köpürtülüsün!”

 

Her ne kadar bir dönem ekonomide büyüme sağlanmışsa da, ardından çok büyük bir borçlanmaya ve gerilemeye sürüklemiştir ülkemizi. Bu borçları Üstad “milyar milyar” olarak miktarlanmış. Kazanç yok ama kayıp çok yani...

 

 

 

“Okka okka vicdan satın alırsın;

Topuzu altından oy baskülüsün!

Bir gökdelen sanır seni gören göz;

Bilmez ki, temelden çöküntülüsün!”

 

Çeşitli vaatlerle halkı kandırıp iktidara gelmiş, çoğunluk hangi görüşteyse onu savunmuş bir siyasi. Vicdanları kullanarak, parayla pulla başa geçmiş bir lider... O heybetli cüssesinin altında ise fikir fakiri, beceriksiz, temelsiz bir adam yatar.

 

 

 

“Büyük Kongre, dikiş tutturduğun yer;

Meclise gelince söküntülüsün!”

 

Başarıyı tadabildiği tek yer kendi partisidir. Zira onun kadar yeteneklisi yoktur. Kendi yandaşları içinde birinci de olsa iş halka hizmet etmeye, milletin çıkarlarına eğilmeye gelince sınıfta kalır. “Söküntülü” sözcüğüyle de belki birgün bütün pisliklerinin çorap söküğü gibi ardı arkasına açığa çıkacağını anlatmak istemiştir Büyük Üstat. Nitekim haksız da sayılmaz. Kaç kişi artık Süleyman Demirel diyince “iyi adamdı.” diyor ki???

 

 

 

“Bağlısın hak bilmez yeminlilere;

Hakkı bilenlerden çözüntülüsün!”

 

Yine mason biraderlerine gönderme yapmış, sanki ülkeyi mahvetmek için milli çıkarlara zıt bir yemin ettiğini anlatmıştır Üstat (Tam tersi olması gerekirken). Söz konusu gerçek “hakk” olduğunda ise sökülür, parçalanır, dökülür; yani sınıfta kalır.

 

 

 

“Üç buçuk mebusa kaldı diye fark,

Kim bilir, ne kadar üzüntülüsün.”

Millet gökten adam dilensin, dursun

Ümit fakirinin baş keşkülüsün!”

 

Millet, girdiği çıkmazdan kendini kurtaracak birini beklerken aslında onda umuda dair hiçbir iz kalmamıştır. Fakir halkın fakir çanağına dönmüştür. Yani kendisi aslıda bizzat fakirliğin, YOKluğun sembolüdür: inancın, vicdanın, umudun yokluğu/tokluğudur ondaki.

 

 

 

“Kuzum senin neren Anadolludur?

Türk’e Amerikan püskürtülüsün!”

 

Halka karşı milliyetçi geçinse de icraatları hatta icraatsızlıkları onun bir Amerikan uşağından başka bir şey olmadığını kanıtlar. “Püskürtü” sözcüğüyle Üstad adeta kaçılması gereken, başa musallat olan bir bela gibi düşünmüştür -ki doğru da yapmıştır:) “Çiftçinin dostu” kandırmacası aslında bir Amerikan maşalığıdır.

 

 

 

“Farkın şu ki, eski Başbakanlardan,

Sen o belâların son püskülüsün!”

 

Bugüne kadar ülke bir türlü hak ettiği lidere kavuşamamış, herkesin elinde oradan oraya sürüklenmiştir halk. Ancak Demirel bunları da aratacak niteliktedir. “Son püskül”le belki de bu gidişe artık bir “DUR!” deneceğini ima etmiştir.

 

 

 

 

Genel bir değerlendirme yapacak olursak: Üstad pek çok vicdan sahibi gibi haksız kazancın her türlüsüne –para da, makam da- karşı çıkıyor. Demirel yıllarca koskoca bir milletin başında haksız yere başbakanlık koltuğunda oturmuştur. Ülkenin, maddiyatını da, maneviyatını da bozmaya çalışmıştır. Özellikle İsrail'le olan bağlantısı, bir milleti yıllarca yönettiği düşünülünce ürkütücü bir durumdur. Bu kadar zararla çıktığımıza şükretmek lazım belki de...

 

Malûmunuz; Demirel’in en ilginç ve trajikomik yani dengesiz söylemleridir. Zaten bir fikir zemini, çilesi, düşünce sancısı asla olmamıştır, ona şüphe yok. Ancak bu kadar da uçlarda gezinmesi hayli gariptir. Kah hocalardan daha dindar, kah vicdansız ateistlerden daha imansız, kah en azılı komünistten daha bölücü olabilmiş; bunu ifşa etmekten de zerre kadar utanç duymamıştır. Demirel işte, naparsın???? Ne yüzde 99’u Müslüman olan bu milletin dinine, ne de çok büyük bir çoğunluğu devletine sadık olan insanların milliyet aşkına saygı duymuştur. En acısı da budur aslında. Bu adam yıllarca göz boyayarak iktidar ve en sonunda arkasındaki büyük destekler sayesinde reis-i cumhur olmuştur. Bu da içiyle dışının tezatlığını gösteriyor zaten: İçi bomboş, ülküsüz, mefkuresiz; dışı oy dolu, makam dolu...

 

 

 

SÜLEYMAN DEMİREL’ DEN İNCİLER

 

*Türban özgürlük falan değildir. Bu gericiliktir. Orası üniversite, oranın kuralları var. Danıştay, Anayasa Mahkemesi karar vermiş. İlle başı bağlı okumak istiyorsan, başı bağlı olarak okunabilen yerler var, oraya git. Arabistan’da falan öyle yerler vardır, oraya gidin. Orada okuyun.

 

**Bana, "Milliyetçiler de adam öldürüyor" dedirtemezsiniz.

 

***Bulut buluttur, bulutun akı da buluttur garası da, binaaneleyh, üzerine gonuşmaya değmez.

(Sayın Demirel, Yıldırım Akbulut için ne düşünüyorsunuz? diye soran gazeteciye)

 

****Çankaya'nın şişmanı (Turgut Özal için)

 

*****Çorum'u bırakın, Fatsa'ya bak (Çorum olayları hakkında düşüncülerini soran gazeteciye cevabı)

 

SAYGILARIMLA

niltuna

Share this post


Link to post
Share on other sites

ne hoş şiir...

ne boş adam...

ve ne şair...

ve de idam...

 

inceleme ne kadar aydınlatıcı ve açıklayıcı...

çok güzel...

teşekkürler...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad taa ozamanlar demirelin ne olduğunu çözmüş, ama gelgelelimki bizler farkedememişiz. bu nasipsiz insanı ..

 

şiir incelemen ve paylaşımın gerçekten çok güzeldi emeğine sağlık gadam ..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah razı olsun arkadaşlar. Evet üstad bir harika. Ben de sadece anlattıklarını çok az da olsa anlatmaya çalıştım.eminim eksik kalan pek çok nokta vardır. ilginize teşekkürler.

saygılarımla....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Son kısımda, Üstad'ın neden böyle bir şiir yazmaya gerek duyduğunu ya da Demirel'in böylesi bir hicivi hakedecek ne yaptığını daha iyi anlamak için, küçük bir numune olsa da -ki anlayana bu da kafidir- Demirel'den İnciler diyerek, şiirin kaynağını tespit etmeniz ve merak gidermeniz çok güzel bir düşünce.

 

Okunası bir analiz.

Allah razı olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tahlili güzel hazırlamışsınız, elinize sağlık, Allah razı olsun.

 

Şiirin yazıldığı tarihten sonra Üstad'la Demirel'in arası, günlük politika akışı içerisindeki hadiselerin de etkisiyle baya bir düzeliyor. Çerçeve 4 ve 5'teki yazılara göz atmak, Üstad'ın günün şartlarındaki en iyi alternatifi, ulvi amaca fayda sağlayacak doğrultuda yönlendirme çabasını kavrayamayanlar için şaşırtıcı olabilir (Bunu çelişki olarak görecek birisi zaten Üstad'ı tanımamıştır). Malum Demirel, 1980 öncesinde CHP'ye karşı MSP'den dahi daha dik bir duruş sergilemişti. Tabii samimiyetsizliğiyle meşhur hazret-i Demirel'in iktidar hırsı için yaptığı bu hamleler, günlük politikada takdire mazhar olabiliyordu. Sığırın biri vaktinde bu adam hakkında yazdıklarımdan dolayı fakiri MSN'e eklemiş ve bir güzel ağzını bozduktan sonra da cevap alma cesaretini dahi göstermeksizin zart diye engelleyip silmişti. Neymiş efendim bizim yerden yere çaldığımız Demirel tutup Üstad'ın elini öpmüş de, biz hala utanmadan sallıyormuşuz Üstad-ı Azam hazeratına. Tabi bunun arkasından söylediklerini burada yazamayacağım, baba düpedüz sinli kaflı dalmıştı meseleye.

 

Demirel, tam bir günlük politika kurnazıdır ve remzlendirdiği başka hiçbir kıymet yoktur. Ne fikri, ne aklı, ne batıl da olsa bir davası, ne belli bir çizgisi var bu adamın. Derin devlet sisteminin çarklarını yürütmek için sefil bir gayretkeşlikten başka hiçbir şey yapmamıştır 40 yıl boyunca bilfiil yönettiği bu ülke için. Böyle vizyonsuz, böyle silik, böyle gereksiz bir adamın 30 yıl boyunca 'bubaa' diye pohpohlandığı başka bir ülke bulunur mu bilmem. . Alın işte bugün de Ergenekon hamisi kesildi bunamış haliyle. Oturduğu yerde otursa, sakin sakin dokuz katlı tahta binasının bodrum katında çekeceği cefayı beklese gam yemeyeceğim de; adam çene düşüklüğüne alışmış, saçma sapan konuşmaya devam ediyor. Varlığı zarar bu ihtiyarın. bana kalsa, bize kalsa hiçbirimiz 'Başörtülüler gitsiğn, arabistanda oksun' gibi dahiane fikirlerini kaale almayız, fakat tıpkı bana söven gibi bu çoban Sülü'nun peşinden giden bir milyona yakın büyükbaş hala meleşip duruyor memleketimin yaylalarında. Eh, kirli ilişkilerin ekmeğiyle karnını doyuran medya patronlarının cumhuriyetinde, bu herifin çıkardığı ses kıyamet surru oluyor, biz de haliyle rahatsız oluyoruz.

 

'Dün dündür, bugün bugün!' rezaleti bu fikir namussuzunun bir numaralı etiketi olmaya layıktır. 'Şartlar değişmez' demiyorum, elbette ki belli bir amaca ulaşmanın geçerli yolları dönemden döneme değişebilir; lakin bu lafı milletin gözünün içine baka baka söyleyebilme arsızlığı bir tarafa, tam bir çizgisizliğin adamı Demirel için bu söz metoda değil, düpedüz fikirlere atıfta bulunuyor.

 

Bu fikirsiz ve karanlık ihtiyar, nefsani hırsı ve kurnazlıktan gayri fonksiyonu olmayan aklıyla; devletin içine yerleşen, kemikleşmiş kemalist zihniyetin kadrolaşmasına yol açan en ciddi amillerden olmuştur. En basitinden, İslami hassasiyetlerle ilgili kararları görüşürken sergilediği katliamları pek iyi bildiğimiz anayasa mahkemesi diktatöryasının üye dağılımındaki rolünü de biliyoruz: özal'ın atadıkları dindar kesime, bunun atadıkları ise genel itibarıyla derin devlete, kemalizme, dinsiz telakkiye hizmet etmiştir. Derin devletin nisbeten güçlü olduğu dönemde, bu fikirsiz ideolojinin hizmetkarlığını yapmaktan başka bir yol görmemiş ve işin kolayına kaçarak onlara yamanmak yoluyla nefs-i azizini 40 yıl boyunca baba mevkiinde tutabilmişti Demirel.

 

Sevgi kelebeklerim çok kızacak ama, tez zamanda nalları dikmesi dileğiyle... :)

 

Demirel'in fotoğrafını Süleymanname'yle muhteşem bir netlikte çeken Üstad, zamanında onu bile kaale almak, hatta desteklemek zorunda kalmış. Varın, onun bu ülkede çektiği çileyi ve adam kıtlığımızı buradan anlayın...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...