Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
yavuzlenk

Felsefe Ve İslamiyet

Recommended Posts

İslamiyet’te felsefe diye bir şey yoktur. Hikmet vardır, fikir vardır, tefekkür vardır, felsefe yok… Vakıa, felsefe ‘Hikmet dostluğu’ demek ama, onunki bağımsız bir arayıcılık, İslam’ınki de tam bağımlı tefekkür olduğu için, felsefeyle hiçbir alaka kabul etmez. Onun içindir ki ‘Kur’an felsefesi’ denemez. ‘Kur’an hikmetleri’ denir. İslam felsefesi değil, İslam hikmetleri… 

 

Felsefe, hakikati başı boş bir merkezden yola çıkarak, sayılar boyunca ‘bir çok’ da aramanın; din ise, onu, tam bağımlı olarak ‘Tek’i de bulduktan sonra ‘birçok’ da tefekkür etmenin müessesesi… Bu bakımdan, din ve felsefe, biri şimale ve öbürü cenuba doğru iki zıd hareket… Ve elbette ki, İslamiyet’çe kıymet hükmü bu… Felsefe, hakikati bulmanın değil, ancak birbirinin yanlışını bulup çıkarmanın ve ebediyen hakikatten mahrum kalmanın aleti…

 

(O ve Ben,Sh.163)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilmiyorum, dünyada Üstadınki kadar batı felsefesini analiz edip, onu tam bir hükme bağlayan bir kafa daha var mıdır? Doğu alemi ekseriyetle batı felsefesini ya (uğraşa değmez) bulup topyekun reddetmiş, veyahut aynı (uğraş)ın içinde yalpalayarak körü körüne teslim olma yolunu tutmuştur. Olması lazım gelen ise neticede birincisi olan red yolunu tutmak, fakat bunu satıhçı bir ezber metodu veyahut afyonkeş (oryantalist) avamlığıyla yapmak değil, mutlak hakikatin İslam'da olduğunu bilmenin sarsılmaz emniyeti ve tükenmez teşvikiyle aramak, boyuna aramak, tembelliği her haneden kapı dışarı etmek, tabiatı bir hakikat labaratuvarına çevirerek yapmak lazımdır. İşte o zaman batı alemininin şimdi hayranlıkla seyredilen hakikat arayışını, bir çocuğun karınca yuvasını elindeki çubukla karıştırmasına denk tutar, ona en fazla acıyarak güleriz... Doğu alemi Osmanlı armalı İslam kadrosuyla bir dönem bahsettiğimiz hakikat ve ilim keyfiyetini buldu, ve dünyadaki maddi manevi her yükselişin temelini attı. Daha sonra ne olduysa oldu, o sırrı da, o sırrın bütün mimarisini de kaybetti.

 

Her felsefe doktrini bir (antitez)e muhtaçtır. Sistemi en sığ ve hurda olanından, keyfiyette en azami noktada olanına dek, bu kanun hiç bozulmaz. Elinize alıp sayfalarını çevirdiğiniz her felsefe eseri, genel itibariyle iki kutuptan müteşekkildir. Biri reddiye ve tenkit, öteki ise öneri ve ispat... Batının en büyük idraklerinden biri olarak gördüğümüz Bergson'un baş eserinin yarısından fazlası Aristo ve Kant'ın tenkitine tahsis edilmiştir. Burada ifade etmeye çalıştığımız husus, felsefede (tez)lerin her zaman bir (antitez)i yiyerek büyüyen, ve farkında olmadan farklı bir (tez)e yemek olan bir mahluk olduğunu ifade etmektir. Tehvidden mahrum olan Batı, her zaman mutlak hakikatin bilgisinden mahrum kalacaktır. Fakat batının bu hali ne raddede acınası ise, bizim, yani İslam kadrosunun da bugünkü miskinliği aynı nispette ağlanasıdır.

 

 

Üstadın Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu adlı (konferans-eser)inde bu mevzuyu bütün cepheleriyle bulabilirsiniz.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Doğu alemi ekseriyetle batı felsefesini ya (uğraşa değmez) bulup topyekun reddetmiş, veyahut aynı (uğraş)ın içinde yalpalayarak körü körüne teslim olma yolunu tutmuştur.

 

Batı’nın kendisi yoldan çıkmışken,insanlar tutup batılılaşmaya çalışıyorlar.Batılılaşma hezeyanlarını araştırmak,seçmek,içselleştirmek ve dışa atmak için gereken bu sürede,bir direniş geliştirip bu çılgınlıklardan sakınacakları yerde,tam bir serbestlikle kendilerinden geçtiler.Sonuçta da Batı’nın yetiştirdiği ateşli savunucuların yaydığı marazın etkisiyle bir kuşak sonra büyük bir dönüşüme uğradıkları görülmekte…Halimiz meydanda...Ne Batı'ya benzeyebiliyoruz,ne de Doğu'dan kopabiliyoruz.Gerçek şudur ki:

‘Doğu doğudur.Batı da batı.Bu ikisini hiç kimse hiçbir zaman hiçbir yerde bağdaştıramaz.’

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şimdi ''felsefe'' sözü devamlı söyleniyor. Hele sözde aydınların dillerinde: ''Filanın felsefesi...'' Ne felsefesiymiş o? Felsefe... Önüne gelenin felsefesi... Felsefe bir boşluktan çıkıp, hakikati arama fakültesidir. Halbuki bunun karşısında ''din'' var...

 

Din, vahy ile Allah'ın bildirildiği mutlak... Felsefenin bir büyük faydası vardır, muazzam bir fayda... Bizim rejimimizde üniversitede felsefe okutulmaz değil; yalnız kapısına bir yafta konur: Dünyada kaç tane batıl olduğunu anlamak için okutulan ders... Felsefe daima birbirinin yanlışını çıkarmıştır. Bugün bilinen felsefe tarihinde, işi Eski Yunan'dan alırsak bugüne kadar felsefe hep evvelki mezhebin yanlışını ortaya çıkararak yeni bir mezhep getirmiştir. Fakat, farkında değildir ki, gelecek olan da, onun yanlışını çıkaracaktır!..

 

Demek ki, başıboş arayış, felsefe... İslâm bundan hazzetmez! İslâmın tefekkürü ise nâmütenahidir. Felsefe değildir, o hikmettir.

 

Dünya Bir İnkılâp Bekliyor - Syf 18

 

Selamlar...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mevzu, Çöle İnen Nur’u okurken altını çizdiğim satırları getirdi hatırıma, ekleyeyim:

 

Felsefe – ki tek bildiği, hakikati, tekte değil, çokta; ve nihayet hakta değil, bâtılda aramanın san’atıdır ve başka ulaşabileceği hiçbir menzil yoktur- binlerce yıl zavallı aklı yora yora nihayet Yirminci Asrın Filozofu (Bergson) da kendi kendisini dize getirmiş ve büyük imana yol vermiş gibidir:

 

“- Akıl değil, onun üstünde bir şey, seziş…”

 

Bu filozof, aklı akılla mat ettiğini ileri sürüp yine akla pay çıkarmak isteyenlere şöyle der:

 

“- Demek ki, aklın son merhalesi, kendi kendisini inkar etmek demekmiş.”

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
İslam Felsefesi hakkındaki düşüncelerinizi de paylaşmanızı bekliyorum.

 

Şahsen bu konuda yorum yapabilmeye layık ve ehil görmüyorum kendimi. n-f-k.com, doğru gözüyle baktığım birçok yanlışı fark ettirdi bana. Daha doğrusu zihnimi kurcalayan birçok mesele karşısında, olabilir dediğim lakin kesinlikle tam manasıyla tatminkarlık hissi vermeyen telakkileri diskalifiye etmemi, emin olmamı sağladı. Çoğu üyenin bilgisini, muhakemesini, fikirlerini aktarırken lisanı ustaca kullanma kabiliyetlerini hayranlıkla izliyordum ki onların beslendiği kaynağa inmek istedim, NFK okumaya başladım. Şu an okuduğum İdeolocya Örgüsü’nü tamamlayınca (oldukça uzun sürdü) Üstad’ın 3.kitabını bitirmiş olacağım henüz.

 

İslam ve Felsefe konularında münferit olarak kafa yormuşumdur fakat ilk mesajınızda, O ve Ben’ den alıntıladığınız kısmı okuyana dek “İslam Felsefesi” kullanımı doğru bir tabir midir diye hiç düşünmemiştim açıkçası. İdeolocya Örgüsü’nü bitirdikten sonra Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu’na başlamalıyım gibi.

 

Selamlar.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İslam Felsefesi üzerindeki yorumlar... TSerenad'ın dediği gibi konu üzerine 'yorum' getirmek bize düşmez. Yorum getirmeye çalışmak sadece kelimeleri 'yormak' babında olur. O yüzden zaman bulabilirsek (şahsım adına) Muhammed İkbal'den alıntılar yapmayı düşünüyorum.

 

Selamlar...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Batı Felsefesi yahut Doğu Felsefesi...

Batı Felsefesi deyince, aklımızda bir şeyler canlanıyor da, ya Doğu Felsefesi deyince?

Mesela Matematik ilmi bir felsefe olarak kabul ediliyordu. Sonra işte, pek çok felsefe akımları çıktı ortaya...

Aslında Batı Felsefesinin muhasebesini iyi yapan bir düşünür, İslam'ın bunlardan çok farklı bir mahiyete sahip olduğunu yakin bir şekilde görür. Efendim İmam Gazali bunlardan birisidir mesela...

Hazır Batı felsefesinden mevzuuya girdik... O halde, eğitim alanından vakıayı tahlil etmeye çalışalım. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz'lerinin öğrenci-öğretmen ilişkilerini İslam edebine göre anlatan enfes bir risalesi vardır. Peki... Ben bir eğitim fakültesinde okuduğum halde, bu enfes risaleyi bana göstermediler, şifayen de olsa... Ya neyi gösterdiler? Neyi olacak efendim, Batı Felsefesini kendine temel almış değerler sistemini. Bu değerleer sisteminin dayandığı mesnet ise faydacılık... İdeal insan şöyledir onlara göre: Mutlu, kendine son derece güvenen, sanki dağları o yaratmış edasıyla ve kendi kendine oluşturduğu düşünce havuzuyla bir takım kararlar almak. Dayanak noktası ise demokrasi...

 

Felsefe deyince, bir şey anlamayız aslında ve hemen deriz: Neyin felsefesi? Sonra bu ifadenin önüne bir şeyler ekler de ekleriz, ha ekleriz. Şu felsefesi, bu felsefesi... Ondan sonra çıkar derler ki, İslam Felsefesi... Hani İslam'ı demokrasiye zemin olarak çok elverişli görenler var ya, işte onlar gibi İslam'ı felsefeye de onaylatırlar. Halbuki bunlar çok farklı şeylerdir ve biri direk insan fıtratına hitap ederken, diğeri ise zaman ve mekan içinde sınırlı hareket ederek insanların sorunlarına güya çare olmaya çalışırlar. Ha bir de demokrasinin ahlakı yok ya, İslam'ı da ona ahlak yapmaya çalışırlar. Bazı ahkam ayetlerini ayıklayarak tabiki...

 

Yahu AB bizi niye kabul etmiyor?

Share this post


Link to post
Share on other sites
İslam Felsefesi hakkındaki düşüncelerinizi de paylaşmanızı bekliyorum.

 

Bu beklenti Üstadın ''O ve Ben'' adlı eserinden gösterdiğiniz paragrafla çelişir gibi görünmekte... :)

Sanırım hepimiz İslamiyette felsefenin olmadığını düşünüyoruz. Buna göre kelimeleri yormanın da bir manası kalmıyor. Bu da benim düşüncem... :(

 

Saygılar...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu beklenti Üstadın ''O ve Ben'' adlı eserinden gösterdiğiniz paragrafla çelişir gibi görünmekte... :)

Sanırım hepimiz İslamiyette felsefenin olmadığını düşünüyoruz. Buna göre kelimeleri yormanın da bir manası kalmıyor. Bu da benim düşüncem... :(

 

Saygılar...

Ben günümüzde hakkında konuşulan İslam Felsefesinden bahsediyorum kardeşim.Yani mefhumun yanlışlığı ve içerdiği manayı,içeriğini vs sorguluyorum.Her ne kadar üstad olamaz desede,biz olamaz diye inansakda sonuçta böyle bir kavram var...

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu kavram eski zamanlarda da vardı ki Üstad bu konuya değinme ihtiyacı hissetmiş. Günümüzde konuşulan İslam felsefesi kavramı da içerik olarak daha karışık ve manasız suallere ceva arıyor...

Saygılar...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Bu kavram eski zamanlarda da vardı ki Üstad bu konuya değinme ihtiyacı hissetmiş. Günümüzde konuşulan İslam felsefesi kavramı da içerik olarak daha karışık ve manasız suallere ceva arıyor...

Saygılar...

Eyvallah...Şunu istemiştim zaten...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Felsefe, cevap üretmek yerine sürekli ve sadece akla zihni sorular takar. Üstadın tanımına göre " Felsefe Başı boş bir çıkış ve bulamayış,islami tefekkür ise düzenli bir yol alış ve bulduğunu derinleştiriş ve genişletiş..." Mümin-Kafir eserinden. Sanırım Felsefe ve Hikmet arasındaki fark burada keskinleşiyor. Üstad bu sebeble "İslam felsefesi" tabiri yerine "İslam hikmetlerine göre" tabirini kullanıyor. Aynı eserinden iktibas yapmaya devam ediyorum "Hakikat,felsefe için güya varılması lazım gelen,fakat asla varılmayan,varılmayacak ve boyuna aranacak olan bir hedef,bir ilk merhaledir.İslamdaysa sadece bir ilk temel ve bir ilk ve mutlak arayış...Yani islâmda hakikat peşin ve varlığın sırlarını aramak ondan sonra...Birbirinin yanlışını çıkartmaktan başka rolü olmayan felsefeyi,perişan ve her dem birbirinin başını yemek gayesinde bir demokrasiye benzetecek olursak İslama hakikat saltanatı gözüyle bakabiliriz.Demek varış önce,arayış sonra..."

daha sonra mümin-kafir arasındaki diyaloglarda mümin,kafire

"<İslâm felsefesine göre> lafını durdurup <İslâm hikmetlerine göre> diye sözünüze devam edebilirsiniz" diyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zamanı ademden şimdiye kadar iki fikir her tarafta ve her insan tabakasında dal budak salmıştır. Bunlardan biri nübüvvet diğeri felsefedir.Ne zaman ki felsefe diyanete dehalet etmiş o zaman insanlık parlak bir saadet devri yaşamış,insanlar içtima-i hayatta huzurlu ve mutlu olmuşlardır.Ayrı düştüklerinde ise hayır ve nurlar nübüvvet etrafına toplanırken,şer ve dalaletler felsefe etrafına toplanmıştır.

 

Peki diyanetten ayrı felsefenin etrafına şer ve dalaletlerin toplanmasının sebepleri nelerdir?

 

1-Hiç şüphesiz en büyük sebebi;ilahi fıtrata ters düşmesidir.

 

Nübüvvet beşere kulluğunu hatırlatır ve der ki:acizsin kudreti ilahiyyeye iltica et,zayıfsın kuvveti ilahiyyeye istinad et,fakirsin rahmeti ilahiyyeye itimat et,kusurlusun afvı ilahiyyeye istiğfar et.

 

Oysa;Aristo ve onu kendine rehber edinen Aristotalesçi olarak da bilinen İbn-i Sina evet yanlış duymadınız İbn-i Sina tabiat da bir güç mücadelesi olduğunu ve hakkın kuvvette olduğunu ileri sürmüşlerdir. Yani zayıfsan kaybetmeye mahkumsun…

 

Güneşten zerreye ,hayvandan bitkiye ve hücrelere kadar her şeyde bir muavenet ve teavün yani yardımlaşma, namusu ikram ve kanunu kerem olarak diyanet tarafında karşımıza çıkar.

 

Yani hak kuvvette değil, kuvvet haktadır.ALLAH adildir adaletle muamele eder,hakimdir her işinde bir hikmet vardır.Manayı harfi ile eşyaya bakamayan kör felsefe eşyanın manayı ismine bakarak “ne güzeldir” demiştir.Varlıklara manayı harfi ile bakan nübüvvet “ne güzel yaratılmış” diyerek eşyada ki gizli güzelliği görmüştür.

 

2-İbn-i Sina?ya göre tüm varlıklar ve yaratılış; ALLAH’ın kendini düşünmesinin,kendisi hakkındaki bilgisinin sonucudur.Onlara göre “birden bir çıkar” öncülü uyarınca ALLAH’ın kendisini düşünmesiyle O’ndan kozmolojik bir varlık olan “ilk akıl”doğmuştur.ALLAH bir tek ve yalın olduğu için O’ndan çokluğun çıkması olanaksızdır.Yine onlara göre bu ilk akılda çokluk vardır.Çünkü onda önce ALLAH’tan geldiği bilgisi,sonra da kendisi hakkında ki bilgisi bulunmaktadır.Böylece o,bir yönüyle tanrısal,öteki yönüyle yaratılmış bir varlıktır ve bu çeşitli yönleri bakımından kendisinden çeşitli varlıkların doğmasına elverişlidir.

 

Görüldüğü gibi bu felsefeciler öne sürdükleri bu fikirlerle şirkin derelerinde serbest koşturarak esbab perestlere, tabiat perestlere ve yıldız perestlere meydan açmışlardır.

 

Oysa nübüvvet “her birliği bulunan yalnız birden sudur edecek” düsturu ile tevhidi ilahiyyeyi ferman eder. Yani der ki;madem bütün eşyada bir birlik var. İnsanlarda,hayvanlarda,bitkilerde,yıldızlarda bir benzerlik,birliktelik,bir birlik var demek ki bir tek zatın icadıdır.ALLAH’ın yaratmada vasıtalara ihtiyacı yoktur.Her şey O’nun kün(ol) emrine bakar.ALLAH’a ilk akıl gibi bir mahluku verip diğer işlerini sebeplere ve vasıtalara vermek büyük bir şirktir.ALLAH her daim yaratmadadır ve O’nun hiçbir ortağa ,şerike ihtiyacı yoktur.

 

Bu sebepleri çoğaltmak mümkün.Ancak yukarıda bahs edilen ve elhamdulillah çürütülen fikirler bu zatlardan günümüze gelinceye kadar bir çok insanı etkisi altına almış ve onları peşlerinden sürüklemiştir.Meşhur bir İslam alimi olarak da kabul edilen İbn-i Sina gibi bir zatında böyle büyük bir hataya düşmesi insanları cezb etmiştir.Ancak bu hataya düşen insanlara bakıldığında çoğunun Ömer Hayyam gibi nefsinin esiri olmuş ve nefsinin zevklenmesiyle zevklenen insanlar olduğu görülür.

 

Biz deriz ki; felsefe diyanete dahil olmalı ve insanlara nübüvvetin dediği gibi şunu söylemelidir.Ey insan! Sen bir kulsun aczini, fakrını bil,kusurlarını gör ve rahmeti ilahiyyeye sığın.Seni ve senin hem cinslerini ve tüm varlığı aralarında bir birlik,benzerlik olduğu için bir olan ALLAH yaratmıştır.Ve ALLAH’ın yaratmada şerike,ortağa ihtiyacı yoktur.

 

Muhacir HELVACI

Share this post


Link to post
Share on other sites

Filozoflar 'akıl' ile yol almaya çalışırlar; Müslüman olarak bizler ise aklı bir hududu olduğunu biliriz. Akıl bir yere kadardır ve oraya kadar kullanırız. Ama bir yerden sonra (Batı'nın filozoflarına göre bunlar dogma oluyor) bazı şeyleri kabul ediyoruz. 'Akıl almaz' şeyler yani. Ama eleştirilerde haklı oldukları bir nokta var bence. Aklı hiç kullanmamak!!!

 

Soralım kendimize biz niye Müslümanız?

 

Çoğunluk adına cevap veriyorum: Ailemizden. İşte bu bence Müslüman bir birey için en kritik olay. Konuyu dağıtıyorum biraz ama...

 

“Ey iman edenler, iman edin…” (Nisa; 4/136)

 

Bence bu ayeti okuyan herkes bundan sonra yazmak istediklerimi anlayacaktır. Nefse çok çile çektirmek lazım vesselam.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu konuda üstadın DÜNYA BİR İNKILAP BEKLİYOR kitabı gerçekten güzel bir yardımcı olacağına eminim. Felsefe ve dinin birarada olmayacağını üstüne basa basa söylemiştir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Az okuyoruz ve dar kapsamdan bakmaktayız. Üstad bana göre felsefenin Batı'ya bakan tarafına eğilmiş. Ve İslam'da felsefe yoktur da peşinci bir hüküm. İhtisas alanı felsefe olan Merhum Nurrettin Topçu'nun Kültür ve Medeniyet isminde şah eser bir kitapla meşgulüm şu sıralar. Ve öyle anlaşılıyor ki işin belki de püf noktası felsefesinde ve bizim anlamamız gereken hadiselerin felsefesi. Ama biz felsefe denilince ne anlıyoruz ve altını ne ile dolduruyoruz. İhtilaf burada ve felsefeyi kuru akıl sistemi gösteren nirengi noktası da bu.

 

Uygun zamanımda alakalı kısmı sizlerle paylaşmatan haz alırım. İnşaAllah en kısa zamanda..

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Felsefe, insanın kainat görüşüdür. Her cemiyet insanının kainatı görüşünde başlıklar vardır. Felsefe, adeta kainata uzanan kollarımızdır. Şu halde onda biz varız. Felsefe, birmilletin benliğinden çıkarak kainatın her tarafına doğru uzanan iradesinin, sistem halinde ifadesidir. Felsefe, millette irade halinde doğar ve onun tarihine istikamet verir. Onun yaşamak iradesine, esaslı cevher halinde nüfuz eder. O millet, insaniyetin aile sevgisine, harp gücüne, sanat terennümüne, devlet iktidarına, millet aşkına ve ölümü karşılayışındakullandığı mukavemete, bütün bu hayat kudretlerine tercüme halinde sunar, kendini tanıtır. Öyle ki, Gazali'de bir Nizamülmülk'ün, hatta bir Gazi Osman'ın siması, Roussea'da bir Robespiyer, Hegel'de Hitler yaşamaktadır. Sanatkar ve hayat adamı, diplomat ve asker, dindar ve ahlakçı, hep filozofun kalbinde birleşirler. Felsefesi olan milletin kalbi de vardır. İmanı olan bir cemaatın felsefesi mutlaka vardır."

 

Kültür ve Medeniyet/ shf:16-17

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...