Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

sark

Editor
  • Content Count

    770
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    32

sark last won the day on May 30 2017

sark had the most liked content!

Community Reputation

208 Çok İyi

About sark

  • Rank
    Emektar
  • Birthday 01/13/1989

Profil Bilgisi

  • Cinsiyet
    Bayan

Recent Profile Visitors

14,600 profile views
  1. sark

    O Zeybek

    Üstad'ım merhum Menderes için kaleme aldığı adeta yas tuttuğu ve her satırında ciddi bir samimiyet gözlemlediğim, her okuduğumda içten sarsıldığım, güzide şiiridir. İzmir'de Menderes'in verdiği bir konferanstan sonra "Yoksa beklediğimiz kurtarıcı Menderes mi?" diyecek kadar medet uman ve de karşısında el pençe duracak kadar rapt olunmuş ama umduğunu bulamamış bir manzara görürüz Üstad'da. Nice kapısını arşınlamalar, adına mektup yazmalar olsun hiçbirince bilfiil aradığını bulamayan Üstad'ın ölümü akabinde son vazifesini yine getirdiğini görüyoruz. Büyük Doğu'larda köşe köşe adına döşenmiş medhiyeleri, zatına yapılan telkinleri, siyasi takdik açıdan zayıf olan Menderes'i Üstad her ne kadar tepesinde bir tokmak gibi daim hissettirse de neticede akıbet mukedderattır ve de kaçınılmazdır. Dar ağacına giden sabık başvekilimiz geride gözü yaşlı, davasına hala sımsıkı bağlı, yalnız ama yılmamış bir Üstad bıraktı. Kendisinden beklenen çoktu, umud O'ydu ama olmadı. Yalnız günümüzde inşallah hakkını verecek, beklenenden daha fazlasını üretecek gençler, idealist ruhlar inşallah zuhur edecektir. Bu nakkaşın nakkaşlığını yapmak ile vazifeliyiz. İnşallah zeybekleri diriltmek nasip olur..
  2. SEN BANA ÖLÜMÜ YENDİRDİN (Kulübede Murat… Ayakta, saymanın üzerindeki resmi parmak uçlarıyla okurcasına hareketler yapıyor. Kapı vurulur. Murat döner, içinden yeni çıkılmış haliyle duran yatağın üstündeki bastonunu alır, kapıya gider.) MURAT_(Kapının önünde) Sen misin Fatma nine?.. (Kapıda iki kere sert baston darbesi… Murat kapıyı açar, kapıda elinde baston, Zehra…) MURAT_(Gir içeriye Fatma nine!.. Hoş geldin, safa geldin!.. Otur şu yatağın üzerine!.. (Murat döner, bastonuyla aranarak masanın önündeki iskemleye doğru yürür. Zehra girer, usulca ilerleyip yatağa oturur. Yüzü acıklı…) MURAT_Merhaba Fatma nine!.. (İki baston vuruşu…) MURAT_Sende bu dilsizlik anadan doğma değil herhalde… Sonradan bir hastalık yahut kaza neticesinde olsa gerek… (İki baston vuruşu…) MURAT_Benim gözlerim de öyle, Fatma nine!.. İki sakat, tam birbirimize göreyiz!.. (İki baston vuruşu… Zehra’nın yüzü ağlamaklı…) MURAT_Nasıl, kulübenin arkasındaki o dar yerde rahat edebilecek misin?.. (İki baston vuruşu…) MURAT_Benim derdime katlanmak çok zor Fatma nine!.. Sakın beni bırakıp kaçmayasın!.. (Tek ve ser bir baston darbesi… Zehra’nın gözü yaşlı…) MURAT_Ha, anladım, bir kere vuruş “hayır” demek… Yani beni bırakmayacaksın!.. (İki baston darbesi… Zehra’nın yanaklarında damlalar…) … (Kulübede gece… Petrol lambası yanıyor, Murat yatağına oturmuş, Zehra yan iskemlede…) MURAT_Fatma nine!.. Senden “evet”le “hayır”dan başka cevap alamıyorum. Halbuki seninle konuşmak dertleşmek isterdim. Ne yapalım?.. (Zehra dönmüştür. Elinde baston kımıldamaz. Cevap yok…) MURAT_Doğru!.. Sualimi “evet” ve “hayır” a göre sormalıyım… Öyle mi?.. (İki baston darbesi…) MURAT_Allah’a bağlısın, değil mi Fatma nine?.. (Gayet sert iki baston darbesi…) MURAT_Ötelere de inanıyorsun… (İki baston darbesi…) MURAT_Orada senin dilin açılacak, benim de gözlerim… Ne diye gam çekiyoruz?.. (İki baston darbesi…) MURAT_Sabrın yardımcısı kolaylaştırıcısı var mı?.. (İki baston darbesi…) MURAT_Nedir?.. (Cevap yok… Zehra daima aynı dönmüş vaziyette…) MURAT_Ha, anladım, şöyle sorayım: Gözyaşı değil mi?.. (İki baston darbesi…) MURAT_Ağlamak istiyorum Fatma nine, durmadan ağlamak istiyorum! Şu, tuğla örülmüş kuyulara benzeyen kör gözlerimle, denizleri taşırır, gökleri gözyaşı buharına boğarcasına ağlamak istiyorum! (Zehra, elleriyle kapatır, sessiz, kuru hıçkırıklarla sarsılmaya başlar. Bastonu küt diye yere düşmüştür.) MURAT_(Kulak kesilmiş) Ne o, Fatma nine; bastonunu mu düşürdün? Herhalde sözlerim sana dokundu. Sen de ne acıklı dünya içindesin!.. Ben dokunur, fakat göremezken, sen de işitiyor, fakat konuşamıyorsun! (Zehra yerden bastonunu alır, üç kere vurur.) MURAT_Hani ikiden fazla vurmak yoktu ya?.. Sözlerim seni sarstı da ondan mı yoksa?.. (Zehra, yüzünde yırtıcı bir acı, ağzı mendiline gömülü iki kere vurur.) … "Kâtibim Sen Bana Ölümü Yendirdin" eserinden iktibas
  3. ... Hemen o gün Başvekile rica ettim ve her cumhurbaşkanı değiştikçe devlet dairelerine yeni cumhurbaşkanı resminin asılmamasını, devlet dairelerinde yalnız Atatürk'ün resminin bulundurulmasını tamim ettirdim. Paraların, pulların üstünde de Atatürk'ten başka kimsenin fotoğrafı bundan böyle bulunmayacaktı.Paralar, tedavülden kaldırıldıktan, pullar tükendikten sonra yalnız Atatürk'ün potreleriyle süsleneceklerde. Çankaya'nın odalarını, salonlarını, bizzat başlarında bulunarak Atatürk'ün zamanındaki şekline sokturdum. Onun fikri, onun zevki içinde bulunmak, bana güç ve güven veriyordu. Benim için Çankaya demek ATATÜRK demekti. GÜNLÜK NOT DEFTERİ Bir defterim vardı, oraya günlük işlerimi not ederdim. Bu günlük notların ilk maddesini, daima ANITKABİR teşkil ederdi. Anıtkabir yapılıncaya ve o büyük eşsiz insani ebedi istirahatgâhına terkolununcaya kadar not defterimin birinci maddesi değişmemiştir. ... Başvekil Atatürk'ün Etnoğrafya Müzesinin bir tahta masasında yattığını düşünmek, benim için dayanılmaz bir sızı idi!Sürekli izlenmelerle nihayet üç yıl sonra Anıtkabir tamamlandı. Başvekil Adnan Menderes'le birlikte son bir defa daha Anıtkabir'i gözden geçirdik, karar verdik ki içinde bulunduğumuz 1953 yılının 10 Kasımında Atatürk'ü ebedi makberesine tevdi edebiliriz. Eğer cumhurbaşkanı olmanın bir faniye kazandırdığı şereften ayrı değeri ve hazzı varsa, o da benim için, sevgili Atatürk'ü Etnoğrafya Müzesinden alıp Anıtkabir'deki ebedi medfenine tevdi ettiğim tarihi günü yaşamış olmaktır! ... Etnoğrafya Müzesinden, Anıttepe'ye kadar olan mesafeyi 4.5 saatte tükettik. Aziz na'şını vatan toprakları üzerine tavdi ettikten sonra, gözyaşlarımı tutamadığım, uzun bir konuşma yaptığımı hatırlıyorum. Onu, duya duya, seve seve söyledim, söyledim... Ve sonra sözlerimi şöyle bitirdim; ATATÜRK! Sen bizdendin... Seni Halife yapmak, Padişah yapmak isteyenler oldu. İltifat etmedin. Milli irade yolunu seçtin!.. Hayat ve şahsiyetini milletin hizmetine vakfettin. Türk'ün gıpta ettiği, övdüğü ve övündüğü vasıflara maliktin! Bütün meziyetlerinle Türk Milleti'nin ta kendisisin!.. Şimdi seni kurtardığın vatanın her köşesinden gönderilen mukaddes topraklara veriyoruz. Bil ki, hakiki yerin daima inandığın ve bağlandığın Türk Milleti'nin minnet dolu sincidir! Nur içinde yat!... ATATÜRK SENFONİSİ Bugün ondan ayrılalı, 31 yıl oluyor. Fakat hala her derdimizin baş devası, her sıkıntımızın baş çaresi!.. Çünkü Atatürk, Türk halkının tefekkürüdür. Türk Milleti duymuş, o dile getirmiş. Türk Milleti düşünmüş, o söylemiş. Bütün yaptıkları, bütün söyledikleri Türk Milleti'nin ruhunda, vicdanında, notalarda uyuyan sesler gibiydi. Orkestrayı o kurdu, o idare etti ve Türk inkılaplarının büyük sebfonisi meydana geldi. Bu senfoninin Türk Milleti'ne söylediği üç ölmez gerçek var: HALKA İNANMAK İLERİYE BAKMAK ÇALIŞMAK ATATÜRK İLERİYE BAKMAK DEMEKTİR! Çünkü Türk Milleti, ileriye bakmak için yaratılmıştır. Onun temel yapısındaki eğilimleri gözden kaçırmamak şartiyle ona kabul ettirilmeyecek hiçbir ulu ve ileri fikir olamaz. Anadolu bozkırı nasıl yağmur hasretiyle çatlarsa, Anadolu insanı da medeniyet hasretiyle parça parçadır! İrticanın hiçbir çeşidine Türkiye'de yer yoktur! Ne dini irtica, ne siyasi irtica, ne sosyal irtica Türkiye'nin hiçbir parçasında akis bulamaz! Türkiye'nin halkı gerçekçidir. Tarihin hiçbir devresinde kendisine yaramayan bir şeyi kullanmamıştır. Akıllı sandığı bazı kimseler, kendisine yaramayan bir şeyi teklif ettiği zaman, onlarla oturup tartışmaz, verileni koynuna sokuyormuş gibi yaparak, en kısa bir zamanda bir kör kuyuya atmayı ihmal etmez! Anadolu halkının gözünde faydalı olan ileridir. Faydasız olan ileri olamaz! Ve nihayet Atatürk senfonisinin son sözü, ÇALIŞMAK'tır. Bu medeniyetler, imparatorluklar kurmuş halk, aydını, çobanı, zengini, fakiri, yaşlısı, genci, erkeğiyle çalışırsa, büyük ve güçlü Türkiye doğar! CELAL BAYAR ANLATIYOR: BAŞVEKİLİM ADNAN MENDERES eserinden iktibâstır
×
×
  • Create New...