Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
eko

Necip Fazıl’a Gizli Adnan Menderes Desteği

Recommended Posts

Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek’in mecmua çıkarmak gayesi ile Ankara’da Adnan Menderes ile görüşmek istediğini ve uzun bürokratik engelleri aştıktan sonra sabaha karşı Başvekil Adnan Menderes ile görüştüğünde ona: “Sizin başvekil olduğunuz bir ülkede, ben şu kadar eserin sahibi olarak, omuzuma bir boyacı sandığı atarak Eminönü meydanında karnımı doyurmak için boyacılık yapsam bu sizin için bir şeref midir?” diye oldukça sitemli konuşması üzerine, merhum Menderes büyük bir inkisar içinde: “Necip Fazıl Bey, ben herşeyi biliyorum. Fakat bilsen ne haldeyim! Üstümde, altımda iki mason arasında, iki değirmentaşı arasındaki tane gibiyim. Al şu parayı da git mecmuanı çıkart! Arada bir de bana çat ki onu Menderes besliyor demesinler!” demiştir.

 

Belki bu konu forumda vardır ama ben rastlayamadım..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad, Menderes devrinde örtülü ödenekten para almıştır. Benim Gözümde Menderes isimli kitabında bu mevzu hakkında tafsilatlı malumat var. Kitaptan hatırladığım kadarıyla bu paralar derginin çıkmasında ilk başta müspet tesiri varmış gibi görünse de, daha sonra derginin kapatılması ve Üstadın borca girmesi, bu borçları ödemek için de maddi yönden sıkıntıya düşmesi, ödenekten alınan paraların ne derecede faydalı olduğu hususunu göstermektedir ve gene hatırlayabildiğim kadarıyla Üstadın ‘varımı yoğumu tüketti’ mealinden bir lafı vardır. Üstadın örtülü ödenekten aldığı parayı, Menderes’in Üstadı maddi yönden beslemesi olarak telakki eden bir zihniyet mevcut. Bu mevzu ile ilgili yazılan bir yazı ve ona verilen cevabı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Örtülü ödenek mevzusu hakkında NFK-Fan kardeşimizin bir mütalaasını da buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Üstadın örtülü ödenekten para alma gayesi, Büyük Doğu’yu çıkarabilecek maddi imkânı temin edebilmektir.

 

Bu arada Benim Gözümde Menderes isimli kitabın okunmasının ehemmiyeti de ortaya çıkıyor. Sol cenahın çarptırdığı hadiselerin aslı astarı o kitapta en ince teferruatına kadar anlatılmıştır. Türkiye’nin yakın tarihini ihtiva ettiği için ve Menderes’e dair tetkik ve tahlillerin olması hasebiyle de çok sürükleyici, bir macera filmi kadar da heyecan uyandırıcı. Üniversiteye gidenlerin, üniversite kütüphanesinden alınacak kitaplar listesinin ilk sırasına yerleştirecek kadar öncelik verebileceği bir kitap. Gitmeyenler de halk kütüphanesine bir sefer düzenleyebilir. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hatta bir kez hakim önüne neşrettiği bir yazı yüzünden çıktığında o yazıyı dergiye yazdığını reddediyor ve araştırma sebebiyle mahkeme ileri bir tarihe erteleniyor. Üstad'ın yanındaki şahsiyet ''Üstad'ım gerçekten böyle bir şey var mı?'' diyor. Üstad ise '' Gerçekte yazdım ama bu süre içerisinde Adnan Menderes'in af çıkarmasını bekliyorum.'' diyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

Üstadın, Benim Gözümde Menderes isimli kitabından örtülü ödenek hususu ile ilgili fasıllardan en önemlisi aşağıya iktibas edilmiştir.

 

Beni Yassıadaya şahitliğe çağırdılar

(...)

Sual:

-Örtülü ödenek vaziyetine ne dersiniz?

-Evet aldım. Alırken de bir rejim ve hükumet meddahlığı vazifesini üzerime almadım. Ben, Tanzimattan beri sökün edici oluşların köksüz olduğunu, hiçbir zaman Doğu ve Batı arası bir nefs muhasebesine yanaşılmadığını ve mahsup sırrına varılmadığını, her kıymetin ruh ve kökünde, yani İslamda bulunduğunu ve aklımızı Batıdan devşirirken, ruhumuzu Doğuda tutmamız gerektiği üzerinde bütün bir dünya görüşü ve ideal savunucusuyum. İşte Adnan Beyde, Tanzimattan bu yana gelmiş sadrazamlar ve başvekiller arasında bu davayı tutmaya müstaid biricik insanı buldum ve yardımını davamın hakkı olarak kabul ettim. Bütün aldıklarımı, mücadelesini ettiğim yolda harcadım. Ve sade harcamakla kalmayıp evimdeki eski koltuk ve halılara kadar da bu uğurda satmaya mecbur oldum. Zira Adnan Beyin bir kere başla da sonu gelir diye ettiği her yardım, Demokrat Parti iktidarının manfi kutbu tarafından engellenince, kendisine bir ev yaptırılmaya başlanıp, birinci katı çıkmadan yüzüstü bırakılan bîçare gibi, elimdeki avucumdakini sarfetmeğe, üstelik müthiş bir borç altına girmeğe mahkum oldum. Yani örtülü ödenekten bana verilen paralar, şahsıma bir şey getirmek yerine, benim bütün imkanlarımı yedi, bitirdi ve neyim varsa götürdü. Böyleve Adnan Menderes, örtülü ödeneğiyle beni kullanmış değil, asıl ben onu idealim uğrunda kullanmaya teşebbüs etmiş, fakat iradesiz ve sabatsız karakteri yüzünden muvaffak olamamış bulunuyorum. Benim, bir dava uğrunda bir nevi vergi hakkiyle alabildiğim, reklam parasına bile yetmez, gülünç meblağlara karşılık, kendisinden milyonlar devşirip şimdi gözünü oymaya bakan, Büyük Doğuyu örtülü ödenek beslemesi olmakla suçlayan ve hesap vermeğe davet edilmeyen bazı gazetelerin hali, masumluk ve ulviliğimizin ters tarafından mükemmel bir ifadesidir. İsterseniz bu gazetelerin hesabını yüksek huzurunuzda ortaya dökeyim.

-Hayır.

-Böyleyken huzurunuzda suçlu sıfatiyle oturan dünün Demokrat Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başvekili Adnan Menderese, bize gösterdiği yarım, devamsız ve samimiyet derecesi belirsiz alakadan dolayı minnettar olduğumuzu ve böyle olmakta devam edeceğimizi bildirmek de vazifemdir.

 

Bu sahne karşısında, söyleyeceği bir şey olup olmadığı sorulan Adnan Menderes, bana uzaktan teşekkür dolu gözlerle bakarak, söyleyeceği sözü olmadığını bildirirken aynı suale mahut savcı, kürsüsünden hafifçe doğrularak, galerinin hayret bakışları karşısında şu cevabı verdi:

-Söyleyecek bir şey yok!

 

147.000

Örtülü ödenekten bana verilenleri 147.000 lira olarak tespit etmişlerdi. 1952den 1960a kadar, iki kere günlük, bir defa da haftalık gazete çıkarmam için verilen, üstelik en saf niyetle gazeteme ve davama tahsis ettiğim için yetersizliği yüzünde evimdeki baba mirası eşyayı da götüren ve beni çeneme kadar borca batıran para... Bu 147.000 liranın, üzerine oturup tamamlanmadıkça bir şey yapamam! diye onu tasarrufuma geçirmiş olsam ve kendimi pahalıya satmayı bilseydim, o zamanlar oturduğum köşkü bana yüzbin liraya satmaya kalkan ev sahibime evet! demekle, bugün, yine dava ve gayeme mahsus olmak üzere birkaç milyonluk bir servet sahibiydim. Bugün, Feneryolunda, Bağdat Caddesi üstünde, 5000 metre karelik bahçesiyle bu mülk 5 milyon lira değerindedir.

 

Fakat bende, gayem ve yolum bakımından mutlaka malik bulunmam gereken böyle bir malî ve ticarî şuurdan hiçbir zaman hiçbir eser olmadı; ve mukaddes hedefe yol açabilmek, bir köprübaşı tutabilmek için en yetersiz yardımlara razı olmak ve bu yüzden evimdeki eşyayı da kaybetmek ve borç denizinde boğulmak gibi bir vaziyet doğdu. Yani mahut 147.000, sırf İslamî gayeye yol bulabilmek için, olduğu gibi, pişirdiğim yemeğe gitti, üstelik cebimde ve kilerimdekileri de silip süpürdü.

 

İşte, davamın baş hakkı olarak aldığım ve bunu iftiharla ilan ettiğim, fakat başta Adnan Beyden milyonlar çimlenip de sonradan onu vatan haini diye teşhir eden namus yoksunu gazetelere nispetle işimi bilemediğim, örtülü ödenek hikayesi bütün içyüzü ve mahrem karakteriyle bundan ibarettir ve bu hikaye ve içyüzü bütün Büyük Doğucuların kavraması lazımdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...