Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
BDG

Çanakkale Zaferı

Recommended Posts

Şanlı tarihimizdeki kahramanlık destanlarından biri de Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin milletimizin tarihinde ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu büyük olay, âdetâ bu gün meydana gelmiş gibi hafızamızda taze ve canlıdır.

 

Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşında kahraman askerlerimizin, cihanı hayrete düşüren bir îman ve kahramanlık destanıdır. Bu zafer, milletimizin, iman ve azminin, metanet ve gücünün açık bir göstergesidir.

 

Çanakkale Zaferi; ırkları, renkleri ve dilleri değişik çeşitli milletlerden oluşan; haçlı ordularının Müslüman milletimizi yok etmek amacıyla karadan, denizden ve havadan üzerimize saldıran bir iman-küfür mücadelesidir.

 

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

Cehennem olsa gelen bağrımızda söndürürüz,

Bu yol ki hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz.

 

diyerek bütün gücüyle düşmana karşı koyan milletimizin destanıdır.

 

Çanakkale savaşı, Yüce Rabbimizin "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın" (Bakara, 190) emrine uyarak cepheye atılan kahraman askerimizin destanıdır.

 

Anafartalar Komutanı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Çanakkale’deki askerimizin manevi gücünü şöyle anlatıyor:

 

“Karşılıklı siperler arası sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulamayarak kâmilen şehit düşüyor. İkinci siperdekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek itidal ve tevekkül ki, ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiçbir tereddüt bile göstermiyor, sarsılmak yok!... Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, şâyân-ı hayret bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”

 

Çanakkale Zaferi, vatanı , bayrağı, milleti, dini ve devleti için canını Allah yolunda feda eden, böylece Allah rızasına eren şehitlerin destanıdır.

 

Çanakkale Zaferi, anaların biricik evladını, şefkat ve muhabbetle bağrına basıp;

Oğul, seni yetiştirdim, hizmet eyle vatana Ak sütümü helal etmem saldırmazsan düşmana diyerek cepheye uğurladığı; oğulun da anasının elini öperek;

 

Hakkını helal et şefkatli ana

Canım feda olsun kutsal vatana

 

diyerek karşılık verdiği, cefâkâr analar ile yiğit ve kahraman Mehmetçiklerin destanıdır

Milli şairimiz Mehmet Akif in, Çanakkale şehitleri için yazdığı destansı şiirden bir kaç mısra...

 

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor!

Bir hilal uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı, değer,

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi,

Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi,

Ey şehit oğlu şehit! İsteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış, duruyor Peygamber.

 

Çanakkale Şehitlerimizi Rahmetle Anıyoruz....FATİHALARIMIZ UNUTMAYALIM...

 

 

 

alıntı....

Share this post


Link to post
Share on other sites

ALLAH HEPSİNDEN RAZI OLSUN. ALLAH HEPSİNE GANİ GANİ RAHMET EYLESİN. BİZLEREDE O YOLDA YÜRÜMEYİ NASİP VE MÜESSER EYLESİN. AMİN

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

 

 

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"

Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;

Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...

Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!

Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.

Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

 

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,

Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,

Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,

Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.

 

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?

Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;

"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.

Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...

Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.

"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

 

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,

Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...

Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

 

Mehmet Akif Ersoy

 

Mehmet Akif'in Çanakkale şehitlerine yazdığı destansı şiir.

Ne yazık ki şiirin bazı bölümleri bizim için anlaşılır olmaktan uzak.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Mehmet Akif'in Çanakkale şehitlerine yazdığı destansı şiir.

Ne yazık ki şiirin bazı bölümleri bizim için anlaşılır olmaktan uzak.

 

 

sa ,sayın arkadaşım, sizin yukarıdaki ifadenizle ne demek istediğinizi tam anlayamadım, eğer biraz daha somut hale getirirseniz belki yardımcı olabiliri(m)z...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Demek istediğim şiirde bize yabancı sözcüklerin bulunması.

 

Üstad Necip Fazıl'ın bir sözü vardı:

"Benim sizin seviyenize inmemi beklemeyin, siz yükselin." diye.

 

Şiirde ki yabancı(!) kelimeleri anlamaya çalışsak daha iyi olur kanısındayım. Aksi halde şiiri alamak için o kelimeleri eş anlamlılarıyla değiştirmek gerekir ki o da şiirde ki uyakı kafiyeyi her ne varsa bozar. :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Şiirdeki sözcükler mi bize yabancı, yoksa biz mi o kelimelere yabancıyız acaba? Hiç düşündünüz mü bu hususta?

 

Kelimeler hep aynıydı, "Türk demek Türkçe demektir" gibi yaftaların "ışığı"nda ürkütücü derecede itici bir dil üreterek onu biz katlettik, Türkçe'yi, öztürkçeyle değiştirmeye kasarak kelime hazinemizi, fikir sermayemizi biz öldürdük!.. Akifin kanında da parmağı olan bizleriz. Başkası değil. Cansız, masum kelimelerde yok kabahat. Onlar yabancı değildi, bizimdi. Yıllar yılı bize yoldaşlık etti onlar. Ağızlarımızdan, ciğerlerimizden döküle döküle bize o denli alışmışlardı ki, artık sürahi ve içindeki su gibi birbirimizi tamamlayan unsurlar haline gelmiştik biz o kelimelerle. Vatan şairi, istiklal şairi, sultanuşşuara dediğimiz insanlar onları kullandı, köylümüz türkülerinde yer yer onlara temas etti, onlarla okuduk, onlarla anladık, onlarla anlattık, onlarla düşündük.

 

Ne mi oldu?

 

Ah bu yabancı kelimeler!

 

Hayır arkadaşlar, yabancı olan kelimeler değil, bizleriz... Malesef bu böyle. Kelimelere suç atmaktansa kendimize bakmalıyız. Bir deryayı talan ettik, bir okyanusu kuruttuk. İçindeki canlılardan, incilerden, yakutlardan da sorumlu olan bizleriz... Kimse kusura bakmasın, kimse ideolojik saplantılarını tükürmesin ve elini vicdanına koymaktan çekinmesin. Bu bedih bir hakikattir malesef. Yabancılaştık, biz, bize yabancılaştık. Biz, bizi ötekileştirdik. Biz, bizi, bizliğinden dolayı sorguladık, eleştirdik. Biz mukaddes emanete hıyanet ettik.

 

O kelimeleri seviyorum, bana yabancı beni özlüyorum, istiyorum. Kendisine yabancı diye bağıran yabani zihniyetin karşısındaki yerimi en ön saftan, protokolden ayırtıyorum. Çünkü ben, aslımı seviyorum. Ben, kültürümden değil, donmuş dimağlardan ve ezik yüreklerden tiksiniyorum.

 

Milletimizin yazdığı belki de en büyük destanın bahsinin geçtiği konuda biz nelerden bahsetmek zorunda kalıyoruz... :rolleyes: Onların ruhuna birer Fatiha göndermeyi unutmayalım...

 

Saygı ve selamlarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Büyük Doğu Dil başlığına link versem iyi olacak. BDG ve NFK-Fan arkadaşlarıma katılıyorum. Hatta ayrı ayrı tüm cümlelerin altını imzalıyorum desem daha iyi olur. Burada yazılmışı var hesabı :rolleyes:

 

Çanakkale'yi hitabeti kuvvetli birisinden dinlemeyi tavsiye ediyorum. Eğer imkanınız olursa mutlaka bunları değerlendirin. Çarşamba günü FKM'deki organizasyon gerçekten harikaydı. Benim gibi konuşmalardan kolay etkilenmeyen birisi bile bir tuhaf olmuştu yani. Veya kalemi kuvvetli birisi de aynı etkiyi yaşatabilir. Allah rasulüyle beraber çarpışan bu vatan için toprağa düşenlerin destanı sürekli içimizde yaşamalı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

efendim, burada yapılması icap eden, kelimeleri anlaşılırdan uzak sayarak yüz çevirip, çekilmek değil, onlara yüreğimizi açmaktır. Dilimize sahip çıkmamamız bizlerin sorunu iken onları, anlaşılmaması gibi bir yaftaya da maruz bırakmak aslında işin kolaylığına kaçmaktır. İşe fazla yer ayırmaya niyetim yok Arkadaşlarım yeterli açıklamalar da bulunmuş ve üstadın dil basini trradomir kardeşim sizlere sunmuş. Okumanız muhakkak faydanızadır.

Mutlu bir Türk, kutlu bir Türk olmak için idrakimizin,fikrimizin, kısaca herhalimizin zirvelerde olması gerekir. Madem Osmanlı ile İslamın bayraktarlığını yaptık madem ulvi manaların sahibi bir yapıdayız, işin nasılını ve nidüğünü öğrenmeliyiz. Bıkmadan, usanmadan... Çünkü, adetimiz olan şudur: "oğul babadan üstün olmalıdır." ...... Selçuklu Osmanlının babası, Osmanlı da Türkiye'nin, ama bizler çocuk olarak vicdanlarımızı sorgularsak, maalesef osmanlının gerilemesi dönemindeki halini bile kendimizi göremeyiz.... İşimizi sloganların ötesine yani realiteye taşımalıyız. ....Artık bu ince idrakin sahibi olarak hayata bakmalıyız.

Share this post


Link to post
Share on other sites

10sg3.jpg

 

askeregidenanadoluerlermr9.jpg

cepheye giden anadolu erleri

 

cepheyolundaud7.jpg

cephe yolunda

 

cepheyegnderilenanadoluki1.jpg

anadolu gençleri çanakkale yolunda

 

cepheyegnderilenerlercq3.jpg

cephe yolu

 

cepheyehayvanvagonlarndqm5.jpg

vagonlarla çanakkale ye

 

gelibolutarlalarndailergg3.jpg

gelibolu tarlalarında ilerleyen türk askeri

 

geliboluyolundamolaveremi9.jpg

gelibolu yolunda mola veren türk birliği

 

hcmubekleyenaskerlerbnbut4.jpg

hücumu bekleyen yiğitler(bnş. halisin arşivinden)

 

istdangelenheyetiedebiyfc2.jpg

İst.dan gelen heyet-i edebiyye sebdülbahr cephesinde siperlerde

 

 

İlk Çanakkale gezisini biraz geçte olsa gerçekleştirmiş bulunmaktayım. Gerek gezimizin günübirlik oluşu gerekse yoğun yagmur dolayısı ile istediğim verimi alamamış olsamda o kutlu topraklara ayak basmış olmaktan, oranın kan kokan, manevi atmosferi hat safhada havasını ciğerlerime doldurmuş olmaktan büyük haz aldığımı söyleyebilirim. Gelir gelmez de, evvelden kopyaladığım Çanakkale fotograflarını sizlerin nazarlarına sunmak istedim.Saygılarımla...

 

(NOT: Biz bir belediyenin düzenlemiş oldugu turla Çanakkaleye gitme fırsatı bulduk ve bildiğim kadarıyla bir süredir İstanbul ilçe belediyelerinden binlerce ücretsiz ve yemekli,günübirlik Çanakkale turları düzenlenmekte. Daha önce gitmemiş arkadaşlarda bu fırsatı değerlendirebilirler diye düşünüyorum)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir Türk askeri bir gece ileri karakol nöbeti tutmak için gönüllü olur Mustafa Kemal bu askerimize "bak oğlum düşman buraya keşif takımı gönderecek olursa öl ama sakın arkadaşların gelesiye kadar onları geçirme çünkü düşman bizim zor durumumuzu daha fazla öğrenmemeli"der asker"emredersiniz kumandanım"der ve nöbeti tutmaya başlar iki ağaç arasında gider gelir... Bir kaç dakıka sonra karşısındaki ağaca bir yılanın çıktığını fark eder ama önce birşey yapmak istemez,doğanın kanunu bu diye düşünür...Fakat yılanın gittiği yönde bir kuş yuvası vardır orada da 1 anne kuş olmak üzere 3 yavru ile toplam 4 kuş bulunmaktadır... yılan biraz yaklaşır anne kuş yılanı fark edince uçar gider... Yavru kuşlar uçamadığından yuvada kalır... Askerimiz önce acır ama yapacak birşey yoktur nöbet yerini bırakmamalıdır,içinden de duayı eksik etmez yavru kuşlar için fakat yılan daha da yaklaşmıştır yavru kuşlar çırpınmaya başlarlar ama nafile.... Mehmetçik ellerini tam havaya kaldırır o sırada bir kuş sesi daha duyar bu anne kuşun sesidir,yavruları için biraz yılanla çarpışır gibi görünür ve ilgin bir şekilde yılan yere düşer Mehmetçik bu olaydan sonra meraklanır ve yılana bakmaya gider e olmuştu da bu yılan düşmüştü aşağıya? Askerimiz yılanın ağzına bakınca herşeyi anlar o sırada da anne kuşun havadan düştüğünü görür yılanın ağzında bir akrep vardır... Anne kuş yavrularını kurtarmak için bir yerlerden bir akrep bulmuş onu yılanı sokması için yakalamış fakat akrep hem yılanı hem de anne kuşu sokmuştur... Asker bu olayı Yarbay Mustafa Kemal'e Mustafa Kemal de Cevat Paşa'ya rapor eder Cevat Paşa'nın birkaç cümlelik cevabii mektubu her şeyi açıklıyordu...

"Kahramandır soyumuz bize kefen biçilmez,düşmana öğüttür;Çanakkale geçilmez!"

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...