Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
luchesse

Kaldırımlar

Recommended Posts

KALDIRIMLAR

 

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında,

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa karışan noktasında

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık,

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

Bu gece yarısında iki kişi uyanık:

Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor,

Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler.

Simsiyah camlarını üzerime dikiyor

Gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler.

 

Kaldırımlar, ızdırap çekenlerin annesi,

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi,

Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek bir kucakta,

Ben bu kaldırımların istediği çocuğum.

Aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta,

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.

 

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin,

İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.

Tak... tak... ayak sesimi aç köpekler işitsin.

Yolumun takı olsun zulmetten taş kemerler.

 

Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim,

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.

Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim,

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

 

Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya,

Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi.

Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya

Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.

 

 

Necip Fazil Kisakurek

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Bu şiirdeki sanat öyle kuvvetlidir ki, fikir çilesi çekmekte olan birisi de, bir sokak çocuğu da bu şiiri okuyabilir ve bu şiir onların ruh portrelerini aynen yansıtır. Eşine rastlanması çok zordur bu eserin gerçekten... Nefs muhasebesinin, fikir çilesinin insanı ne hale soktuğunu anlatır. Ulaşmak kolay değildir bu şiirde anlatılan, Üstad'ın bizzat içinde bulunduğu bu ruh haline. Bohemlik döneminin bir ürünü olduğu için ders kitaplarında bile rastlayabileceğimiz bu şiir (malum, "Mistik şair" döneminden itibaren yazılan şiirleri böyle kitaplarda bulmak mümkün olmuyor ne yazık ki!) edebiyatımızın en başarılı ürünlerinden...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Fikir çilesi sürecinde insanın kalabalıklar içinde (ist.) dahi ne kadar yalnız olduğuna ne güzel değiniyor Üstad...

 

 

Yapılacak her yorumun mahcup kalacağı malum bu şiir için... Şu şüphesiz ki,edebeyatımızın en sağlam ve en büyük eserlerinden biri...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gerçekten bu şiiri bende çok seviyorum insan yanlız kaldığı zamanlarda bu şiiri okuduğunda kenidini azcıkta olsa gelecekli hissediyor çok güzel

Share this post


Link to post
Share on other sites

bazen gece 12, 01,02 gibi dışarda yürürken hele bir de kundura giydiysem başlıyorum kaldırımları okumaya. köpek sesleri gelince uzaktan her taş yerine oturyor adeta

Share this post


Link to post
Share on other sites

SEVGİLİ ARKADAŞLAR ŞİİR YANLIŞ NAKLEDİLMİŞ! ( FUNDA ARAR HARİKA OKUMUŞTU BUNU . AYNI CÜMLELER) BAZI İNTERNET SİTELERİNDE MALESEFKİ ŞİİRLERDE  MISRA DEĞİŞİKLİKLERİ OLUYOR! DİKKAT EDELİM LÜTFEN.

 

KALDIRIMLAR 1 ( NOKSANSIZ VE DOGRUSU)

 

 

1

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum

Yolumun karanlığa saplanan noktasında

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık:

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler,

Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor

Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi; 

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. 

Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi; 

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta,

Ben bu kaldırımların emzirdiği cocuğum.

Aman sabah olmasın bu karanlık sokakta,

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum

 

Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;

İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

 

 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları.

Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim,

Örtün, üstüme örtün serin karanlıkları.

 

 

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya;

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...

*********************************

 

Yolumun karanlığa saplanan noktasında -1

*

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık: -2

*

Üstüme camlarını, hep simsiyah dikiyor -3

Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler

*

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi -4

*

Bana düşmez can vermek yumuşak bir kucakta, -5

*

Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler-6

*

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;-7

*

Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim, -8

*

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi. -9

****************************************

 

luchesse arkadaşımın paylaştığı nadide şiirin yanlışlıkları bu 9 mısra

 

sevgilerle.

Share this post


Link to post
Share on other sites

benimde en çok sevdiğim şiirlerindendir üstadımızın.gerçi ayırt edemiyorum ama bu şiirin ayrı bi yeri var bende

 

hiç unutmam;lisedeyken imamhatipte kahraman tazeoğlu vardır tanıyan radyo 7 de program sunar geceye çalan vakitte.neyse okulumuza seminere gelmişti ben de o na üstadın bu şiirini okuttumuştum. :D zorla okumuştu ama sonra teşekkür etmişti bilmem artık ne kadar içtendi.. :P

Share this post


Link to post
Share on other sites

Serseri şiirindeki durumun aynısı. İlk mesajda şiirin eski versiyonuna yer verilmiş. Şiirin üstad tarafından değiştirilen, Çile'de de yer alan hali ise hafakan arkadaşımız tarafından verilmiş, onu kullanmamız çok daha iyi olacaktır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

NFK-Fan arkadaşımızın: "Bu şiirdeki sanat öyle kuvvetlidir ki, fikir çilesi çekmekte olan birisi de, bir sokak çocuğu da bu şiiri okuyabilir ve bu şiir onların ruh portrelerini aynen yansıtır. Eşine rastlanması çok zordur bu eserin gerçekten... Nefs muhasebesinin, fikir çilesinin insanı ne hale soktuğunu anlatır." sözlerine katılıyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

"...Çile'nin son basımları da dahil olmak üzere bütün şiir kitaplarına giren 179 şiirden 131 'i çeşitli şekillerde değişikliklere uğramıştır. Başka bir deyişle sadece 48 şiir ilk şekliyle ve hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiştir.3 Değişiklikler, kıta ve mısra ilaveleriyle, çıkarmalarıyla, mısraların ve kelimelerin değiştirilmesine kadar, bazı mısra ve kelimeler birkaç defa olmak üzere, muhtelif seviyelerde yapılmıştır. Bunlardan, hem kendisine ilk büyük şöhretini getiren, hem de bugüne kadar önemini koruyup hemen bütün antolojilere alınan Kaldırım'lardaki değişiklikleri, muhtemel sebepleri üzerinde durarak İnceleyelim.

 

Necip Fazıl'ın 1928'de 23 yaşında iken yayınlanan, kendi ifadesi ile Paris'te yazdı ise 20 yaşlarında kaleme aldığı Kaldırımlar, onu bir anda denilebilecek bir süratle, şöhretin zirvesine çıkarır ve uzun yıllar "Kaldırımlar Şairi" olarak bu şöhretinin devamına vesile olur.

 

Üç ayrı şiirden meydana gelen ve Kaldırımlar I, II, III olarak bilinen bu şiirlerin ilk çıkışı 1928 Nisan'ında ve devrin kaliteli bir sanat ve fikir dergisi olan Hayat mecmuasında olur. Aynı senenin Haziran'ında Kaldırımlar II adıyla, fakat şimdi Kaldırımlar III olarak bilinen şiir, yine aynı senenin Eylül'ünde Kaldırımlar III adıyla, şimdi Kaldırımlar II olarak bilinen şiir neşredilir. Poetik gelişme ve değişmelerini inceleyeceğimiz şiir, bunlardan ilkidir.

 

Kaldırımlar I, dörder mısralık sekiz kıta üzerinde 32 mısradan kuruludur. Şiirin dergiden kitaplarına geçinceye kadar 18 mısraı çeşitli seviyelerde, bazıları birkaç defa olmak üzere değiştirilmiştir. Başka bir ifadeyle, şiirin ilk çıkışından bugüne sadece 14 mısraı değişmeden gelmiştir. Bu değişimler bir defada olmamıştır. Hayat dergisinde ilk çıkışı esas alınmak suretiyle Kaldırımlar kitabında 3, Ben ve Ötesi'nde 2, Sonsuzluk Kervanı'nda 14 mısra çeşitli şekillerde değişmiştir. Bazı değişmelerde önceki şekillere de dönülmüştür. Böylece 1928'den 1969'a kadar, bir Kaldırımlar şiiri doğmuş, gelişmiş ve mükemmeliyetini bulmuştur. Bu oluş (genese/tekevvün) 41 sene sürmüştür.

 

Şiirin en az değişen ilk kıtasında sâdece üçüncü mısrada bir kelime başka bir kelimeye yerini bırakmıştır:

Yolumun karanlığa karışan noktasında
mısraı,
Yolumun karanlığa saplanan noktasında

olmuştur. Şiirin bütünündeki plâstik hacimli dekor dikkate alındığında, yolun karanlığa karışması imajında karışma kavramı zihinde müphem ve bulanık bir izlenim bırakmaktadır. Saplanan kelimesi ise daha net ve yolun karanlıkta bitişini daha vuzuhla belirten bir karakter kazandırmıştır. Üstelik "saplanma"nın diğer bir manâsıyla, içimizde hâsıl edeceği ızdırap duygusu da şiirin bütününün verdiği empresyon için daha uygundur. Karışan kelimesinin, sesi boşlukta bırakan açık "ka" hecesine mukabil, saplanan kelimesindeki kapalı "sap" hecesi ifadenin vurucu karakterini daha iyi belirlemiştir. Denilebilir ki, açık hece yerine kapalı bir hece şiirin fonetik kuruluşunu tamamlamıştır. Necip Fazıl'ın, açık ve kapalı hecelerin kompozisyonunda, aruzun sınırlılığından hoşlanmayan, fakat hecede de, seslerin bu değerinin ihmâl edilmeden dikkate alınması gibi bir tavrı olduğunu Poetika'sından biliyoruz. Hattâ Büyük Doğu'da çıkan başka bir yazısından da, dil estetiğinde daha çok, kapalı hecelerin ses zenginliğini tercih ettiğini anlıyoruz.

 

Kaldırımlar'ın 2. kıtasının 2. mısraı,

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar
iken,
Yukarlardan damları kolluyor yıldırımlar

şeklinde değişmiştir. Mânâ olarak "evlerin bacası" gibi mevziî bîr mekân, yerini daha geniş bir sahaya bırakmıştır. Ayrıca "r" aliterasyonu, kalın vokallerin ve kapalı hecelerin çoğalması da, yıldırım şiddeti için güçlü ses unsurları taşımaktadırlar. Bununla beraber, şiirin son basımlarında mısraın yine İlk şekline dönmüş olduğunu da belirtelim.

 

Aynı kıtada, bunu takîb eden mısra ilk şekliyle,

Bu gece yarısında iki kişi uyanık
iken, yeni şekliyle,
in cin uykuda yalnız iki yoldaş uyanık

olarak değişmiştir. Şiirin tamamında çizilen tablo, her unsuruyla esasen gece yarısını belirttiğinden, mısradaki gece yarısı lüzumsuz kalmıştır. "Kişi" kelimesinin ifade ettiği geniş ve renksiz mânâ yerine, bu kişilerin birbiriyle ilişkisini gösteren "yoldaş" kavramı konulmuştur. Bu iki yoldaşın yalnız uyanık olması değil, ebedî gibi görünen yalnızlıklarının vurgulanması için de, her şeyin uykuda olmasını belirtmek gerekmiştir ki bu da in ve cinlerin uykuda olmasıyla anlatılmıştır. Üstelik her iki kelimenin bizim imaj dünyamızda korku ve dehşetle beraber kullanıldığından faydalanılarak, şiire hâkîm olan korku unsuru biraz daha güçlendirilmiştir. İn ve cin kelimelerinin son seslerinin sürekliliği, yine şiirin bütünündeki ürpertiyi tekrar eder.

 

Şiirde en çok değişmeye uğrayan kısım 4. kıtadır. Bu kıtanın dört mısraı da ayrı zamanlarda değişmiştir. 1. mısra,

Kaldırımlar, ıstırap çekenlerin annesi
iken,
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi

olur. Bu değişmede yalnızlık teması rölyef kazanır. 2. mısra Hayat dergisindeki ilk çıkışında;

 

Kaldırımlar, derdime kardeş çıkan insandır

 

şeklindedir. Bu mısra, Kaldırımlar kitabından itibaren, "Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır" şekline döner ki bu sonuncusu daha tecrîdî bir ifade taşımaktadır. 3. mısra,

 

Kaldırımlar, duyulur sükûn içinde sesi

 

iken, Ben ve Ötesi'nden itibaren, ;;,

 

Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi

 

olarak değişir. İlk şekilde, kaldırımların sesinin duyulduğu fakat bu duyulmanın sükûn içinde olduğu anlatılmıştır. Sükûn içinde, burada bir hâl zarfıdır. İkinci şekilde ise, kaldırımların sesi, ancak ses kesilince duyulacaktır. Burada da ses kesilince ibaresi zaman zarfıdır ve duyulma'nın şartıdır. Kaldırımların sesinin duyulması, ses kesilmesi şartına bağlanmıştır ki, bu da şiirin vermek istediği duyguya daha uygun düşmüştür. Esasen sükûn'un sesle değil, hareketle ilgili bir kavram olduğu hatırlanırsa, ikinci şekilde, yani ses kesilince kaldırımların sesinin duyulması daha mantıkîdir. Ayrıca, değişen kelimelerdeki 's' ünsüzlerinin tekrarı da fonetik bir unsur oluşturur.

 

Aynı kıtanın 4. mısraı önceki şekliyle,

 

Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır

 

olarak yazılmıştır. Mısranın Sonsuzluk Kervanı'nda değiştirilen şekli ise,

 

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır

 

olmuştur. Evvelkinde bir iç lisanın devamlılığı bahis konusu iken, ikinci şekilde "kıvrılma" kelimesinin zihinde uyandırdığı yılan imajıyla şiirin trajik tema'sı güçlenir.

 

5. kıtanın 2. mısraı, "Ben bu kaldırımların istediği çocuğum" şeklinden,

 

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum

 

şekline dönmüştür. Emzirmek, kaldırımlarla insan arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirirken, bir önceki kıtada "kaldırımların yalnızların annesi" olması ile de motif olarak uyum sağlamıştır.

 

Necip Fazıl'ın bu çok meşhur olmuş şiirinde birkaç mısranın değişmesi üzerindeki izahlarımızın diğer şiirlerine de tatbik edilmesi mümkündür. Her değişiklik için, gerek dil, gerek şiir estetiği, gerekse şiirin şekil ve muhteva uygunluğu bakımından dâima olumlu kanaatlere varmak mümkün değildir. Nitekim, ilk mühim değişikliklerin yapıldığı Sonsuzluk Kervanı yeni yayınlandığı zaman, bazı tenkitçiler eski şekilleri daha iyi bulduklarını da söylemişlerdir. Şiir okumada ve bir şiir zevkinin teşekkülünde alışkanlıkların da mühim rolü olduğu unutulmamalıdır. Bu değişmeler hakkında farklı kanaatlere de varılsa, Necip Fazıl'ın şiirlerinin bu gelişme çizgisi, bize usta bir elin, dili plâstik bir hamur gibi kullanmakta maharetini göstermektedir."

 

Orhan Okay, Portreler - Necip Fazıl Kısakürek

Share this post


Link to post
Share on other sites

geçenlerde bu şiiri dinlemiştim bi yerde kim söylüyordu bilmiyorum fakat söyleyende çok güzel söylüyordu ama şiirdeki içtenlik ahenk beni o kadar çok etkilediki.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu şiir için bişi yazılamaz.

Üstad anlatılmaz.

Bizler yanarız onun nehrinde,denizinde

Damlası yeter

Yazılmaz.

 

Bir de Üstad'ın bu elmasına bu açıdan bakın.

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

lisedeki edebiyat hocamız bu şiirin üstadın kabuz-u bast arasında yani bohem zamanında yazdığını söylemişti... bilmiyorum acaba hangi şair yada hangi fikir çilesi çeken insan hissettiklerini güzel anlatır... bu şiiri ilk ibrahim sadri'den dinlemiştim... gerçekten sesi ve yorumuyla harika oluyor...

Share this post


Link to post
Share on other sites

cok guzel bir siir cok kaldimlar i hic bi sair bu kadar iyi anlatip hayat a bagliyamaz ama N.Fazil baglamis iste Ibrahim Sadri yorumuylada cok guzel oluyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

selam arkadaşlar epeydir yoktum sitedeki çalışmalarınızın artarak devam etmesi beni çok sevindirdi allah razı olsun..ayrıca kaldırımlar şiirini her okuyuşumda sanki ilk defa okuyormuşcasına hayran oluyorum paylaşan arkadaşa teşekkürler..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Zamanında, Peyami Safa’nın Üstadın bu şiirinin kendi romanından araklama olduğuna dair bir iddiası vardı. Safa'nın bu davranışı tek bir numune teşkil etmemiş, burada da anlatıldığı gibi ikinci defa yaş tahtaya basıp kendi ayağını kaydırarak iftiracı sıfatını almaktan çekinmemiştir. Hadiseyi Üstadın kaleminden okuyalım.

 

Ahmet Hamdi'yi Üniversitede gözüm hiç tutmadı. Fakat Kutsi ile çabucak kaynaştık. Bu kaynaşma,daha ziyade onun bana tahammül etmeyi bilmesinden, (kaprislerime sessizlikle cevap vermesi ve onları sineye çekmesinden doğuyor. Şiirleri de, bir gergef hünerinden ileriye geçmiyor ve (metafizik) ürpertiye yanaşamıyor. Ama muhakkak ki, «hece»ye yeni bir zarafet, ahenk ve (mistik - sırrî) bir dil getirmek istidadında... Kutsinin bu dış yüzden işçilik sanatını o kadar beğeniyorum ki, onu bir müddet sonra tanıdığım Peyami Safa'ya bir harika diye vasıflandırıyorum. Her şeye (Şarlok Holmes)den kopya, «Cingöz Recai» gözüyle bakan Peyami Safa da, bu kadar medhin altında benim kuvvet ve rahatlığımı sezeceği yerde, zaafıma ve sırrımı ağzımdan kaçırmış olmama hükmediyor ve ileride, çok ileride, çeyrek asır sonra yazacağı bir yazıda polis hafiyeliğini yerine getiriyor ve Kutsi'yi şiirde benim üstadım diye gösteriyor. Hattâ aynı zat, benim «Kaldırımlar» şiirimin kendinin bir romanından araklama olduğu vehmini sonuna kadar muhafaza etmiştir. Eğer bu şiirle onun romanının neşir tarihlerine bakılacak olursa, iş laboratuar kesinliğiyle de anlaşılır ve bu takdirde Peyami Safa'nın romanındaki o pasajı benden çalmış olması icap eder. Fakat hayır! O pasajla benim şiirim arasında öyle bir keyfiyet farkı vardır ki, Peyami'yi benim evimden çaldığı İsfahan halısını bir çuvala çevirmiş olmaktan tenzih ederim.

( O ve Ben )

Share this post


Link to post
Share on other sites
http://www.n-f-k.com/index.php?ind=downloa...iew&iden=71 adresindeki kayıtta bu şiirin güzel bir değerlendirmesi yapılmış Ali Yıldız tarafından. Şiirle ilgili araştırma yapmak isteyenler, ödev hazırlayacak olanlar filan bakabilir. Hoca 3. ve 4. kayıtta önce şiiri göründüğü şekliyle, gayet basit bir şekilde yorumlamış. Hatta 3. kaydı dinlerken 'Napmışsın sen Ali, bu kadar yavan mı yorumluyor bizim akademisyenlerimiz bu şiiri?' diye sordum kendi kendime. Fakat 5. kayıtta yaptığı yorumları çok güzel bir şekilde bağlıyor, açıklıyor ki aferin dedim şahsen hocaya (Hey yavrum hey). Şiirin anlaşılması için dinlenebilir, tavsiye ederim, kaynak olarak kullanılabilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hasan Çebi'nin 'Bütün Yönleriyle Necip Fazıl Kısakürek'in Şiiri' isimli kitabından:

 

 

Kaldırımlar için şair: "Muztarip entellektüelin şiiridir. Kaldırım çocuğunun şiiri değildir. Böyle zannetmişler: Yeri yurdu olmayan, bir kenarda büzülmüş, kaldırımlardaki ızgaralarda ısınan, serseri tiplerin şiiri zannedilmiştir, değildir. Yatağına sığamayan, yatağının acıttığı entellektüelin şiiridir. Bunu anlamamak şayan-ı hayrettir. Memlekette hiç bir şey anlaşılmıyor." der.

Kaldırımlara bir korku şiiri olarak bakılmasını istemez. "Kaldırımlarda korku, korku... Hayır. Korku bir çok şiirimde vardır. Korku benim ana temalarımdandır. Kaldırımlar korku şiiri değildir. Evet, etrafı korkunç görünüyor. Böyle bir his var. Ama buna kaba manasıyla korku denmez". [*]

 

[*]1980 yılında şairle yaptığımız mülakattan.

 

Mehmet Kaplan'ın Kaldırımlar tahlilinde:

Türk edebiyatında büyük şehrin ortasında ferdin yaşadığı yalnızlığı bu kadar kesif ve kuvvetli olarak anlatan pek az şiir vardır. Türk edebiyatında ilk defa Necip Fazıl bu duyguyu dile getirmiştir.

 

Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, İst. 1975, Dergah Yayınları S.72

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...