Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

kanijeli

Üye
  • Content Count

    110
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    5

Everything posted by kanijeli

  1. edebiyatçıların anlatıldığı bir dizi ancak bu kadar maksatlı olabilir. İşin edebiyat kısmı bir yana, dizinin işlemeye çalıştığı çok tehlikeli fikirler bulunmaktadır. Bunların en başında alevileri ehli sünnetin bir mezhebi gibi gösterme gayesi ne seviyede bir akıl tutulmasının eseri, nasıl bir hayalgücünün tezahürüdür anlamak çok güç, aslında güç değil elbette şuurlu yapılan bir propaganda. Ehli sünnetin amelde 4 hak mezhebi vardır. Hanefi, Şafii, Hanbeli ve Maliki ve bu mezheplerin kendi içlerinde hiç bir problemi bulunmamaktadır. Bu mezhep imamlarının hepsi birbirlerinden hürmetle bahsederler. Ancak alimlerimiz bu mezheplerden birisini taklid etmeyi vacip, mezhepsizliği ise dinsizliğe köprü olarak tarif etmişlerdir. Alevilik tarihte hiçbir zaman olmadığı gibi günümüzde de uzaktan yakından ehli sünnetle alakası olmayan bir sistemdir. Bu böyle olduğu halde dizide ısrarla bunun aksinin iddia edilmesi Müslümanlara açıkça hakaretten başka bir şey değildir. Kim kiminle dalga geçiyor, kafa buluyor, ve Müslümanlar bu diziyi mal bulmuş mağribi gibi nasıl da sahipleniyor, inanın anlamak çok güç. Keşke bir edebiyat dizisi olarak kalsaydı.
  2. bir yazının vahhabilik fikirleri ile dolu olup olmadığını nasıl anlarız sorusunu soranlara cevap mahiyetinde öğretici bir köşe yazısıdır. Övgüde Aşırılık ve Peygamberimizin İlk Nebi Oluşu 02 Ağustos 2013 Cuma 01:29 Kişide olan meziyetleri söylemek “tahdis-i nimet”tir. Kişide olmayan vasıflarla onu övmek ise kınanmıştır. Mübalağalı övgüler “meddahlık” sayılır. Rasulüllah(a.s): “Meddahların yüzüne toprak saçın”(Sahih-i Müslim) buyurarak hoşnutsuzluğunu dile getirmiştir. Nimet’in kaynağı insan değil, Allah’tır. Nitekim, “Rabbinin nimetini yâd et”(Duha,11) ayetinde nimet Allah’a nispet edilir. Kişi, nimetin kendinden olduğunu iddia ederse, bu “küfran-ı nimet” olur. Kemâlât ise, Allah’a mahsustur. Peygamberler dahil, yaratıklardan hiçbiri eksiksiz, kusursuz, noksansız ve mükemmel varlıklar değildir. Bu sebeple gerçek övgü, medh ve sena sadece Allah’a aittir(Fatiha,1). *** Bazı insanlar, övgüde aşırı giderek hem kendilerini hem de muhataplarını tehlikeye atarlar. Hele bu, din alanında olursa daha da tehlikelidir. Hoca, âlim, imam, müçtehit, şeyh, mürşit, ağabey, reis, kim olursa olsun, bunlarda olmayan sıfatlarla onları övmek, yüceltmek, derecelerini yüksek göstermek, onları hata yapmaz, yanılmaz, günahlardan korunmuş masum kişiler olarak takdim etmek, bu cümledendir. Bu gerçek dışı anlatım ve uydurma rivayetler zamanla gerçekmiş gibi algılanmaya ve o kişileri tabulaştırmaya başlar. Artık onlar, halk nezdinde her söylediği hakikat ve her yaptığı hikmet olan dokunulmaz varlıklar olur. Allah’ın vahyi ve Peygamberin tatbikatı ikinci planda kalır. Bu aşırı övgüler ve olmayan sıfatlarla kişileri niteleme hastalığı, zaman zaman Peygamber efendimiz için de yapılmaktadır. Ne yazık ki bazı Müslümanlar, Hz.Peygamber’i Allah’ın Kur’an’da övmesini sanki yeterli görmeyerek kendileri farklı nitelemelerle onu övme çabasına girerler. Bunu yaparken de hataya düşerler. Çünkü, Peygamber’i övme adına yaptıkları isnatların pek çoğu asılsız, mesnetsiz, uydurma haberlerle doludur. Peygamber’i öveyim derken, onun söylemediği sözleri ona söyleterek, “cehennemdeki yerini hazırlamış” olurlar. Rasulüllah(a.s) mütevatir bir hadiste şöyle buyurur: 'Her kim benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın" (Buharî,İlm,38; Müslim,Zühd,72; Ebü Dâvud,İlm, 4;vd.). *** Bir örnek olması bakımından, sohbet meclislerinde çokça anlatılan bir rivayeti aktaralım: “Adem, su ile çamur arasında iken ben nebi idim.” Başka bir rivayette: “Adem, toprak ve su yokken ben nebi idim.” Hadis uleması, Peygambere isnat edilen bu sözlerin aslının olmadığını, bunun uydurma bir hadis olduğunu hem de “müttefekun aleyh” olarak zikrederler. Başta, Suyûti olmak üzere, İbn Hacer, Beyrutî, Elbanî, Aclûnî gibi kadim büyük âlimlerle İzmirli İsmail Hakkı gibi yakın geçmişimizin büyük üstatları, mezkur rivayetin kesinlikle hadis olmadığını tespit ile “uydurma hadis” olduğuna hükmetmişlerdir. Zaten, hiçbir hadis kaynağında da bu rivayetler geçmez ama her nasılsa bunlar tasavvuf kitaplarında yerini almıştır. Sohbetlerde de, sevgili Peygamberimizi övme adına bu rivayetler derin bir duygu yoğunluğu içinde gözyaşlarıyla anlatılır. Peygamberimizi övmek için, bu tür uydurma rivayetleri anlatmaya ihtiyaç var mıdır? Daha kimse yaratılmadan önce ilk yaratılan ve yaratıldığında da kendisine nebi’lik verilen bir Peygamber, nasıl olur da Kur’an’da “Hateme’n-Nebiyyîn=Nebilerin Sonuncusu” (Ahzab,40) diye vasıflandırılır?! Şimdi, bu rivayetlerdeki sözler mi doğrudur, yoksa Kur’an’daki ayetler mi?!.. *** Sahih nakli esas alan ana kaynaklardan uzaklaşınca, Kur’an ve Sünnet tatbikatında yer almayan rivayet kültürünün itikadımızı nasıl kaydırdığına sanırım bu “uydurma hadis” çarpıcı bir örnektir. Rabbim, bizi sırat-ı müstakim üzere daim kıl, amin. Mehmet Emin Parlaktürk http://www.habervaktim.com/yazar/60616/ovgude-asirilik-ve-peygamberimizin-ilk-nebi-olusu.html
  3. “Hz. Muhammed’siz (s.a.v) Kutlu Doğum” 1 Bir e-posta aldım, başlığı bu idi. ““Hz. Muhammed’siz (s.a.v) Kutlu Doğum olur mu yahu? Dedim haliyle ve kim göndermiş diye baktım. Eskişehir’den Ali İhsan İyibilen. Kendisini tanımadım. Tabi her gün öven, yeren, söven bir sürü mail aldığımdan önce yazıya baktım. Bayağı uzun bir yazı olunca içimde isteksizlik uyandı. Ama tam da kutlu doğum için konferanslara hazırlandığım bu günlerde bu başlık da ne demekti? Erinmedim okudum. Üstünde düşündüm. Benden başkasına da yollanmış mıdır, bilmiyorum. Faydalı olur diye iki yazı serisi ile konuya girmek istedim. Bu ilk yazıda siz de erinmeden o mektubu okuyarak konuyu tanıyın ve içindeki faydalı bilgilerden istifade edin istedim. İşte o mektup: “Muhterem Cemal NAR Beyefendi, Kutlu Doğum Haftası kapsamında Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü, Eskişehir Müftülüğü, Gülen Cemaati mensuplarınca teşekkül ettirilen YUSEV, ESED, EDİMDER ve EMEDER dernekleri tarafından 20Nisan 2013’te 'Eskişehir O'nu Okuyor' adlı kitap okuma yarışması düzenlenecektir. Bu yarışma için öğrencilere ve vatandaşlara binlerce ücretsiz siyer kitabı dağıtılmıştır. Yarışmada lise 9, 10, 11, 12. sınıflar ve yetişkinler Dr. Reşit HAYLAMAZ’IN “Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz" isimli siyer kitabından sorumlu olacaklardır. Bu kitabın “Cennet” konu başlığı altında Peygamber Efendimize (s.a.v) çirkin bir iftiraya yer verilmiştir. Lise öğrencilerine ve yetişkinlere okutulması hedeflenen bu kitabın 252. sayfasında şu ifadeler yer almaktadır: "Ancak O'nun hedefi, öncel ikle bütün insanları rahmet ve şefkatle kucaklayıp, ümmeti arasında da kelime-i tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile La ilahe illallah diyen herkesi buraya getirmekti. Çünkü O (s.a.v), 'Kim La ilahe illallah derse cennete girer' buyuracaktı. Daha baştan O (sallallahu aleyhi ve sellem), bunun için yaratılmış ve onun için de, ilk yaratıldığı hâlde gelişi sona denk getirilmiş; peygamberlik güftesine kafiye koyacak son sultan olduğu için de, bedeniyle ruhunun buluşması risâlet açısından en sona bırakılmıştı. Hz. Peygamber'e imanın, Müslüman olmanın zorunlu bir unsuru olmadığı inancını işleyen bu ifadeler, bir bütün olarak peygamberlik kurumunu, özel olarak Hz. Peygamber (s.a.v)'in risaletini inanç sistemi dı= Eına itmektedir. Paragrafın sonunda yer alan: “Daha baştan O (sallallahu aleyhi ve sellem), bunun için yaratılmış ve onun için de, ilk yaratıldığı hâlde gelişi sona denk getirilmiştir.” cümlesinde Allah (c.c.)’ın Peygamberimizi, kendisini kabul etmese bile “La ilahe illallah” diyen insanları getirmek için yarattığı, O’nun yaratılış sebebinin bu olduğu söylenerek Allah(c.c)’a iftira edilmektedir. Dinler Arası Diyalog çalışmalarında sıkça işlenen: Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühi m olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek şart değildir, inancının Kutlu Doğum” gibi ulvi bir faaliyetin içinde hayat bulması, ödüllü yarışmalarla öğrencilerimize, gençlerimize, vatandaşlarımıza aşılanmaya çalışılması çok üzücü ve aynı zamanda düşündürücüdür. Peygamberinin hayatını okumak, öğrenmek isteyen halkımız bu yarışma ile hiç farkında olmadan kirli bir oyunun propagandası ile karşı karşıya kalmıştır. Muhterem Cemal NAR Beyefendi, sizden yarışmayı tertip eden kurum ve kuruluşların ikaz edilmesi, kamuoyunun bu konuda bilgilendirilmesi ve aydınlatılması, sağduyulu basınını meseleyi sahiplenmesine matuf girişimlerde bulunulması hususlarında yardımlarınızı talep ediyorum. Nevşehir’de düzenlenecek “Nevşehir O'nu Okuyor' adlı yarışmada yarışmaya esas teşkil eden Dr. Reşit Haylamaz’ın “Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz" isimli siyer kitabında yer alan vahim ifadelere Avanos Anadolu Gençlik Derneği itirazda bulunmuştur. Derneğin durumu Diyanet İşleri Başkanlığına bildirmesi üzerine Diyanet İşleri başkanlığı Nevşehir Müftülüğüne aşağıdaki yazıyı göndermiş bunun üzerine Nevşehir Müftülüğü yarışmadan çekildiğini açıklamıştır. Aynı yarışmanın yapıldığı Mamak’ta da tepkiler üzerine Milli Eğitim Müdürlüğü ve Müftülük bu yarışmadan çekilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yazısını dikkatinize sunuyorum: "Nevşehir Müftülüğünün de katıldığı "Nevşehir O'nu (s.a.v) Okuyor" isimli kampanya kapsamında öğrenci ve vatandaşlara okutulması hedeflenen Reşit HAYLAMAZ isimli yazarın "Gönül Tahtımızın Eşsiz Sultanı Efendimiz" adlı kitabının 252. sayfasında şu ifadeler yer almaktadır: "Ancak O'nun hedefi, öncelikle bütün insanları rahmet ve şefkatle kucaklayıp, ümmeti arasında da kelime-i tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile La ilahe illallah diyen herkesi buraya getirmekti. Çünkü O, 'Kim La ilahe illallah derse cennete girer' buyuracaktı." Hz. Peygamber'e imanın, Müslüman olmanın zorunlu bir unsuru olmadığı intibaını uyandıran bu ifade ler, bir bütün olarak peygamberlik kurumunu, özel olarak Hz. Peygamber (s.a.v)'in risaletini inanç sistemi dışına itmiş algısı oluşturmaktadır. Zira; 1. Kur'an'ı Kerim pek çok ayet-i Kerime'de Hz. Peygamber''e imanı açıkça emretmiştir: "Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur" (Nisa-136). 2. Yazarın zikrettiği ve kaynaklarda yer alan "Kim La ilahe illallah derse cennete girer" (Tirmizi, İman, 17; İbn Hanbel, Müsned, XXXII, 465) hadisindeki Tevhid ifadesi sını rlayıcı bir şekilde anlaşılmamalıdır. Zira bu rivayetin farklı ve pek çok tarihinde Hz. Peygamber'e iman açıkça bir şart olarak zikredilmiştir. Buhari'de yer alan "Kalben tasdik ederek Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (s.a.v)'in O'nun elçisi olduğuna şehadet eden kimseye Allah cehennemi haram kılmıştır" (Buhari, Camî', I, 37; Tirmizi, Sünen, IV, 320) rivayeti bu hadislerden sadece biridir. Nitekim böylesi temel bir meselede ayetleri görmezden gelerek ve hadisleri parçacı bir anlayışla değerlendirmek yanlış bir yaklaşımdır. 3. Yazarın zikrettiği tarikte, kelime-i tevhidin sadece ilk kısmının yer alması, âlimler tarafından "Esasında kelime-i tevhidin ilk kısmı (La ilahe illallah) sonraki kısmını da (Muhammedün Resulullah) kapsayan nitelikte bir şiar olduğundan, bazı rivayetlerde birinci kısımla yet inilmiştir (İbn Hacer, Fethu'lbari, I, 194)" şeklinde yorumlanmaktadır. 4. Öte yandan Hz. Peygamber (s.a.v)'in mezkûr hadisini delil olarak kabul etmek, zorunlu olarak O'nun Peygamberliğini de kabul etmeyi gerektirir. Sonuç olarak, yukarıda geçenlere benzer şekilde, hadisleri bağlamından koparıp ilgili ayet ve hadisleri dikkate almaksızın yanlış algılar oluşturacak şekilde yorumlamak dini hassasiyetle bağdaşmamaktadır." Diyanet İşleri Başkanlığı Muhterem Cemal NAR Beyefendi, Bu hususta yapacağınız hizmetleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Saygılarımla.” http://www.habervaktim.com/yazar/58638/hz-muhammedsiz-sav-kutlu-dogum-1.html
×
×
  • Create New...