Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Search the Community

Showing results for tags 'Necip fazıl'.



More search options

  • Search By Tags

    Type tags separated by commas.
  • Search By Author

Content Type


Forums

  • Üstadın Eserleri
    • Şiirleri
    • Diğer Edebi Dallarda Üstad
    • Kitaplar Etrafında
    • Üstaddan
  • Üstadın Fikirleri
    • Büyük Doğu ve İdeolocya Örgüsü
  • Yakından Üstad
    • Ne Dediler?
    • Hazır Cevaplar, Nükteler, Polemikler
    • Üstadın anıları ve hayatındaki kişiler
    • Üstad Hakkında Haberler
    • Multimedya
    • Üstad Hakkında Diğer Konular
  • Diğer
    • Diğer Şairler
    • Diğer Yazarlar
    • Kendi Yazdıklarınız
    • Güncel
    • İslâmî Konular
    • Esseyyid Abdülhakim Arvasî Hz.
    • Serbest Kürsü
    • Tarih
    • Kitaplar
    • Mizah
    • Kültür-San'at
    • Bilişim & Teknoloji
    • Şahsiyetler
  • N-F-K.com
    • Duyurular
    • Etkinlikler
    • Proje Grupları
    • Sınıf Çalışmaları
    • Şikâyet ve Dilek Kutusu
    • Yeni Uyelerimiz
    • Geri Dönüsüm

Find results in...

Find results that contain...


Date Created

  • Start

    End


Last Updated

  • Start

    End


Filter by number of...

Joined

  • Start

    End


Group


AIM


MSN


Website URL


Yahoo


Skype


Nereden


İlgi Alanları


Okunan bölüm veya meslek

Found 9 results

  1. • Yalnız manayı anlasak, yalnız onu yerine getirebilsek, Ayasofya’nın kapıları sabır taşı gibi çatlar, kendi kendisine açılır. • Bizi, şiltesi üç kıt'ayı kaplayan devi, cüceleştirdiler. Sonra ona iki santim boy ilâve edip, Batının bat pazarı veya bit pazarı elbiselerini giydirdiler. Peşinden de: "İşte sana lâyık (özgürlük) ve (uygarlık) budur!" dediler. • Bizi bu hâle getiren, annemizin cennet kokulu başörtüsünü sarhoş kusmuğuna bez diye kullanan, ahlâkımızı Paris'in dünya çapındaki (Şabane) kerhanesinden daha aşağıya düşüren, millî kültürümüzü çöplüğe ve millî iktisadımızı kumarhaneye çeviren, zekâmızı maymunlaştıran ve kalbimizi kanserleştiren, tarihi 129 yıllık cereyanın, kendi öz evimizde, yüzümüze kapadığı oda, mukaddesat odamız... Ayasofya budur! • 129 yıl boyunca, dışarıdan Batı emperyalizmasının, içeriden de onların sâdık ajanları sıfatiyle kozmopolitlerin, masonların ve nihayet hepsinin birden ana sermayesi ve gönüllü fedaisi halinde, adı Türk, küfür tip ve zümrelerinin idare ettiği bu cereyan, Ayasofya'yı müzeye çevirmekle, sağlık müzelerindeki balmumundan frengili suratlar şeklinde, Türkün öz ruhunu müzeye kaldırmış oldu. • Türkün mukaddesatına frengili bir surat gibi bakan bu insanlardır ki, "frengi" mefhumunun tâ kendisidirler ve ciğerlerine kadar frengilidirler... ! • Demek ki, Ayasofya, ne taş, ne çizgi, ne renk, ne cisim, ne de madde senfonisi; sadece mâna, yalnız mâna... • Ayasofya, bir mananın zıt manaya taarruz ve onu zebun edişinin, bütün dünyada eşi olmayan âbidesidir… • 10 milyon kilometre karelik bir servet ve nimet zeminini 700 bin kilometre kare fakir bir anavatan kadrosuna kadar indiriyorlar, fakat bütün bu olanlara rağmen, Fatih'in o kadar maharetle yerine oturttuğu mili söküp atamıyorlar, çekip alamıyorlar. Zira İstanbul ve Ayasofya, muazzam nasibi icabı, anavatana bitişik ve onun içinde kalıyor; hiçbir şey yapılamayınca da, dünyada hiçbir milletin başına gelmemiş bir felâkete yol açılıyor. • Ayasofya Türk'ün öz evi ve anayurdu içinde güya Türk'lerin eliyle mânasından koparılıyor, duvarlarından Allah ve Resulünün mukaddes isimleri indiriliyor, iç sıvaları kazınıp putlar meydana çıkarılıyor ve hilâlden ziyade salibin faziletlerini ilâna memur bir müze, yani içinde İslâmiyetin gömülü olduğu bir lâhid haline getiriliyor. • Artık o, basit bir taş yığınıdır. Öyle bir taş yığını ki, sadece kendisinde kıyılan ulvî mânanın katillerini ilân ve ihtarla kalmıyor, üstelik her an salibin ağzından salyasını akıtıcı bir iştah telkiniyle, Türk'ün, ruhiyle beraber maddesini, maddesiyle beraber de ruhunu hıristiyanlık âlemine peşkeş çeken, "buyurun, ne duruyorsunuz; gelin ve bizi esir edin!" diyen bir hava yaşatıyor. • Ayasofya'nın hilâl hâkimiyetinden uzaklaştırılmasıyla düşmana aşılanan gayret, bir ordunun harp plânlarını satmaktan beter bir tehlike ve suç belirtir. • Eğer o kökünden traş edilse ve yıkılsa bir şey değil de, bu haliyle, bütün bir milleti ve tarihi her an öldürüp yine dirilten ve tekrar öldüren bir felâket... • Batı dünyasının bize içimizden, içimizdeki ajanları vasıtasıyla yaptırdığını, ne Haçlılar yapabildi, ne Moskof, ne de Ayasofya'nın gözü dönmüş şehvetlisi Yunanlılar... • Ayasofya'nın kapatılması, Türk tarihine, mukaddesatına, ruhuna ihanetlerin en büyüğü şeklinde meydana gelmiştir. • Türk'ü yoktan var ettiğini iddia eden bir zümre ve (klik) zihniyeti, Ayasofya ile Türk vatanını, göklerdeki aslî ve hakikî vatanıyla beraber satmıştır. • Allah diyen bu millet mutlaka kalacak; ve kalacağına göre, öteki dünyadakinden evvel, bu dünyada hesap gününü açacaktır. • Ayasofya, muayyen bir idare ve zihniyetin getirdiği, ruhî, ahlâkî, içtimâi, iktisadî, idarî, siyasî felaketler eliyle Batı dünyasına takdim edilen hediye kutusu üzerindeki fiyonklu kordelâdır. Topyekûn şahsiyetlerini düşmana teslim edici böyle hediyeleri veren milletler ise, hediyeyi alanlar nazarında hakir ve zelildir. • Batılıdan, sığıntısı olmak yoluyla sağlanabilecek hiçbir himaye mevcut değildir. • Türk İstiklâl Savaşı'nın temiz ruhuna leke düşürenler, o ruha ve onun müspet temsilcilerine rağmen, kazanılmış bir istiklâli topyekûn tersine çevirme yoluna girmişlerdir. • Kendi öz mukaddesat ve târihini kendi öz yurdunda maskara edenlere, o mukaddesat ve tarihin düşmanları hürmet etmez, tiksintiyle bakar. • Eğer Abdülhamid'e, Ayasofya'yı müze yapması karşılığında bütün dünya hazinelerini vereceklerini söyleseler, nefretle reddeder, imparatorluğunu elinden almakla tehdit etseler son damla kanına kadar akıtmakta tereddüt etmezdi. • İnkarcı (Volter)in Allah'ın Sevgilisine ait piyesini Fransız tiyatrolarından Fransa devleti marifetiyle kaldırtan, yoksa bunun harp sebebi olacağını Fransa hükümeti'nin suratına çarpan, Ulu Hakan Abdülhamid Han'dan başka kim olabilmiştir? O Abdülhümid Han ki, bunca ordusundan yalnız bir tanesiyle birkaç gün içinde Atina kapılarında görünüvermiş ve küçücük bir Yunan şımarıklığını, onlara Ayasofya'dan bahsettirmek yerine (Akropol) önünde ordugâh kurmakla cezalandırmıştı. • Ayasofya’nın kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler; ruhumuzu kilitlemek için Ayasofya’yı kilitledirler… • Ayasofya açılmalıdır. Türk’ün bahtıyla beraber açılmalıdır… • Ayasofya’yı kapalı tutmak, manada bütün camileri ve cami mefhumunu kapalı tutmaktır. Çünkü onların hepsi birer mekân, Ayasofya ise ruh. • Ayasofya'yı kapalı tutmak, Yunanlıya "ben yapamıyorum; sen gel de kendi hesabına aç!" demekten farksızdır. • Ayasofya’nın manasını, Yunanlı kadar olsun idrak edemiyoruz. • Ayasofya'yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk'ün semâları tutuşturan lanetine hedef olmaktır. • Ayasofya'yı kapalı tutmak, Allah'a sövmeye, Kur'ana tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını satmaya denk bir suçtur. • Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem! Fakat Ayasofya açılacak!.. Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler. • Ayasofya açılacak... Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün mânalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek... • Ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak... • Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeğe yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak... • Bekleyin gençler!.. Biraz daha rahmet yağsın… Her yağmurun arkasında bir sel vardır… Hepimiz şöyle diyelim, “O selin üstünde bir saman çöpü olsam daha ne isterim”. • Gençler, kayaları biçecek, ormanları tıraş edecek ve betonarmeleri söküp götürecek olan bu sel yakındır. Fatih ve Onun Yeni Nesline Selam! Necip Fazıl Kısakürek Hitabenin tam metni için:
  2. O; dıştan haşin, kırıcı zannedilen bir mizaç içinde; çok şefkatli, rakik bir yürek taşıyordu. Onda; ancak O'na uzun yıllar, hizmet etmiş olanların vakıf olabilecekleri, yakalayabilecekleri engin bir insan sevgisi ve merhamet hissi vardı. 1966 Büyük Doğu'larını çıkarırken yatmam için yazıhanenin içine bir bölme yaptırmıştı. Bir gün dahi üstadı bu bölmedeki somyada yatmaya razı edemedim. Gecenin geç saatlerinde ben bu bölmedeki somyama yatardım; kendisi ise bir süre daha çalıştıktan sonra üzerine bir seccade çekerek kuru masanın üzerine yatar, sabahleyin de erkence kalkardı. Defalarca şahid olduğum bu ve benzeri, başkalarının rahatını kendi rahatına tercih ettiğini gösteren olaylar O'nun engin şefkat ve merhamet hissinin isbatı olduğu kanaatindeyim. O, gerçekte rakik"ül kalb bîr zat idi. Ali Biraderoğlu Kaynak: http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&MakaleNo=d002s029m1
  3. İFTAR TOPU İtalyanlara dair bana, çizgisi çizgisine gerçek bir vak'a anlattılar, bayıldım. Roma İmparatorluğunun yıkılışından sonra mutlak ve şifasız bir tereddiye uğrıyan bu milletin, cesaret mevzuunda ne olduğunu anlamak için bu vak'ayı dinlemeli... Vak'a İtalyanlara mutabık olduğu kadar, Arşimet kanunu suya mutabık değildir. Daima, imanı emrindeki cesareti uğrunda paramparça ettiği gibi yine o uğurda bir aralık paramparça olmak tehlikesini yaşıyan Türkiye, 1919'da her bucağından ısırılırken, İtalyan tahtakurularına da Muğla ve civarını rahatsız etmek vazifesi düşmüş ve Muğlada bir İtalyan bölüğü karargah kurmuş. Sağı solu, önü arkası kendi kıtaları tarafından emniyet altında bulunan bu bölük Muğlada boy göstere dursun, Ramazan ayı gelmiş. Akşam üzeri, mahzun yürekli müslümanlar orucunu bozsun diye hükümet konağının arkasındaki ihtiyar topu öksürtüvermişler. Bir anda, ama saniyenin onda biri kadar kısa bir anda İtalyan bölüğü, Türkler hücuma geçti vehmiyle, yatakhanelerine koşmuş, kasetlerini, torbalarını, gitarlarını, kasaturalarını kuşanmış ve çil yavrusu gibi denize doğru koşmuş; 50 kilometreden fazla bir mesafeyi arkasına bile bakmadan aşarak kumsala can atmış. İftar topunun öksürüğünü duymamış olan ve bölüklerini arayan öbür İtalyan birlikleri, uzun bir araştırmadan sonra kan kardeşlerini Efes kıyılarında bulmuşlar. Geçmiş harplerin İtalyanı bu, geçen harplerin İtalyanı bu, geçecek harplerin İtalyanı budur. Necip Fazıl Kısakürek | Çerçeve 1
  4. Haydarpaşa Lisesi'ndeydim. 3000 kişilik okul çapında bir şiir yarışması... Şiirin ismi: Okul... Edebiyat hocam: "Asla kaçamazsın! Mutlaka katılacaksın!.." Mahçup olamazdım. Tel örgüler arkasındaki babama ısmarladım. "Yarım saat bekle" dedi ve gardiyanla yolladı. Kul olurum demiş o büyük adam; Bana bir kelime öğretene kul... İşte bu gayeyleçatılmış şu dam, İşte bu gayeyle kurulmuş okul... Okul bilgi ocağı, Ruh ve mana bucağı, Hakikatin kucağı Kucağın en sıcağı... Budur hakikatte ruhu okulun, Ona aziz ana gibi sokulun... Kendime yediremedim ve yarışmaya katılmadım. Mehmed Kısakürek
  5. k hakkında,Salih Mirzabeyoğlunun kitabında geçen ve Necip Fazıl Kısaküreke ait olan şu cümleler onların görüşlerine net bir özettir: Hz.Ali sevgisi,Sünnet ve Cemaat ehliölçüsüne bağlıdır;ve tıpkı Musa ve İsa peygamberlerin,bunu Yahudilerde ve Hıristiyanlarda bulmak yerine İslamda görmek mevkiinde olmaları gibi (Bir alttaki paragraf İbni Teymiye hakkındaki görüşünü de içerir.) Neticede;dini içinden yıkan kafir hükmüne muhatap İbni Teymiye gibi,Hz.Ali sevgisi bahanesiyle sahabeye dil uzatan,bu haliyle de ruhundaki İslama nefret istidadını gösteren ve tabi olarak Hz.Aliye ihanet içerisinde bulunan AlevilikEğer Alevilik,küfre bulanmış mevhum bir sevgi değil de,hakikatiyle Hz.Aliyi sevmek demekse,zaten gerçek Alevi biziz! KAYNAK: mirzabeyoglu.com
  6. Daima sahte ve köksüz, binaenaleyh olması olmamasından daha zararlı birkaç madde donatımından başka, 1923-1950 arası ne yapılmışsa, Türk milletini, ruhta, ahlâkta, irfanda, tarihte, fikirde, sanatta, sıhhatte, millî benlikte, şahsiyette, bir daha dirilmemecesine vurmak için yapılmıştır. Rapor 4 / İşte Bütün Sır
  7. Selamun Aleykum! Okuma ağı projesi kapsamında hangi kitapları almamızı önerirsiniz? Bu kitapları okuyacak kişiler Necip Fazıl ile yeni tanışmış olacaklar sonuçta. Bu arada, projenin Skype-Msn toplantısı 27.02.13 tarihinde yani yarın saat 21:00'da yapılacaktır. Projeye katılan katılmayan herkesin fikirlerini almak istiyoruz. ali_furkan_sn{a}hotmail.com İyi günler!
  8. üstadın şu konferanslarının metni lazım.. bu konuda yardımcı olabilecek var mı Ayasofya Hitabesi Beklenen Zuhur Gençliğe Hitabe Hicri 15. Asır Hitabesi Konya Konferansı Mehmetçik Hitabesi Sultanuşşuara Günü Konuşması
  9. http://tumhaber.com.tr/HaberOku.php?haber_id=98232 10 bini aşkın ankesörlü telefonla görüşmelerin ilk 5 dakikası ücretsiz olacak. Türkiye’nin 81 ilindeki 10 bini aşkın eğitim kurumunda bulunan ankesörlü telefonlarla şehir içi ve şehirler arası görüşmelerin ilk 5 dakikası ücretsiz olacak. ’’Öğrenciler konuşun doya doya, ankesörden ilk 5 dakika bedava’’ sloganıyla uygulamaya konan kampanya, Türkiye’nin 81 ilinde, 10 bini aşkın ilköğretim okulu, lise, üniversite ve dershaneyi kapsıyor. Kampanyayla okul, üniversite ve dershanelerde telefon kartlarıyla şehir içi ve şehirler arası yönüne yapılan bütün görüşmelerde, her konuşmanın ilk 5 dakikası bedava olacak. Yeni eğitim-öğretim yılında öğrencilerle aileleri arasındaki iletişimi sürekli kılmayı hedefleyen kampanya 22 Mayıs 2013 tarihine kadar sürecek.
×
×
  • Create New...