nameless 53 Report post Posted April 30, 2010 VE NECİP FAZIL Yaş kemale ermişti. Bu bakımdan hazır olmalıydık Üstad'ın gidişine. Fakat alışmak kolay değil.Ancak zamanın geçmesiyle tahammül gücüne eriyor insan böyle acıyla. Bu yazımda da, elimden geldiğince, Rahmetli Üstad'ın bir cephesini anlatayım diyorum.Bunu bir vazife biliyorum. Şüphesiz büyük bir şairdi. Şiiri hakkında en uzun incelemeyi yapmış biri olarak burada onun üzerinde durmayı fazla bulurum. O inceleme ki, nice incelemelerin, doktora tezlerinin hazırlanmasında bir kaynak oldu. Bir düşünürdü Üstad. Önemli bir piyes yazarıydı. Polemik yanı, tartışma kalemi ve cesareti ünlüydü.Nice tabu konulara el atmıştı. Fakat asıl özelliği bunların ötesinde. Çünkü şair olarak, piyes yazarı olarak geçmişte ya da çağda bizde ya da dışarıda emsali bulunabilir. Ama, öyle bir özelliği var ki, bu, geldiği çağ gereği, yalnız ona mahsus bir özellik. Misyonu da bu noktada gizli Üstad'ın. O özellik, o misyon neydi? Bu misyon, ülkemizde, entellektüel planda, sadece bilim alanında değil, yaşama planında «islam»ın gündeme getirilmesidir. 1930'lardan sonra şiirde, romanda ve felsefede mistik eğilimler başgöstermişti. Bunları Peyami Safa'da, Necip Fazıl ve o günün şairlerinde görebiliriz. Unsurlar halinde doğu-batı sentezi cinsinden düşüncelere de rastlanabilir. Yahya Kemal'in sohbetinde debu nevi düşünceler vardır. Ancak İslam idealini tüm bir sentez olarak alıp savunan kimse yoktu. Halk, islamı yaşıyordu kendi gücünce. Din alanı bilginleri vardı. Fakat, entellektüel planda artık gizli açık başka tezler savunuluyordu. İşte, Türkiye'de entellektüellerin islama dönüp bakmaları gerektiğini çağımızda ilk haykıran, ve tezini sistemleştirmeye çalışan ilk O oldu diyebiliriz. İslamı çağımızın insanı için de, gelecek zaman insanı için de yaşanacak bir hayat tarzı olarak seçmemiz gerektiğini O söyledi. O, bunu bir bilim konusu gibi değil, canlı bir savaşım şeklinde sürdürdü.Y ani, islam, Onun için ekzistansiyel bir sorundu. Var olmak ve yok olmak sorunuydu. Hem kendisi, hem toplum için. Bu yüzden, hem kendi nefsiyle, hem karşı düşüncelilerle savaştı. Bütüb bunlar gözümüzün önünde oldu.Ve derken, bir eksiztansiyel kaygı topluma aşılandı. Onu, evvelsi gün Fatih Camiinden uğurlayan kitle, bu ürpertiyi hisseden kişilerdi. Topluma entellicansiyasında islama ekzistansiyel ilgi ve toplum ruhunda bir ürperti uyandırmıştı Üstad. Sonra bu yol açıldı Donmuş taş terliyor artık. (Diriliş, 28 Mayıs 1983) Quote Share this post Link to post Share on other sites