Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sark

Atatürk'ün Kürt Politikası

Recommended Posts

ataturk-ve-kürt-sorunu.jpg

 

Atatürk’ ün Kürt Politikası

Yazıyı derleyen: H.Sanem Erkan

 

Mustafa Kemal Atatürk kesinlikle ırkçı bir insan değildir, onun döneminde de ülkemizde farklı etnik yapıdan insanlar yaşamış ancak Atatürk’ün etkin politikaları sayesinde halklar kardeşçe yaşamıştır.. Şimdi aşağıda Atatürk’ün Kürtler ve bugün siyasi bir oyun olarak ortaya atılmaya çalışılan ”Kürt Sorunu” ile ilgili görüşleri (kaynaklarıyla)…

 

[b]BELGE :1

“İKİ HALKI ÇARPIŞTIRAN HAİNDİR!”[/b]

 

Mustafa Kemal’in 17 Eylül 1919 günü İstanbul’daki Senato Üyesi Fuat Paşa’ya gönderdiği mektuptan:“…Bu Başbakan’ın (Damat Ferit) cinayetlerine ortak olan İçişleri ve Savaş İşleri Bakanları da ulusun sesini boğmak yasal bir toplantısını (Sivas Kongresi) tanımamak Kürt’ü Türk’ü birbirine düşürerek Müslümanlar arasında çarpışmalara neden olmak gibi haince girişimlerde bulunuyor…”

 

(Atatürk’ün Özel Arşivi’nden Seçmeler Kültür Bakanlığı Yayını Sayfa: 71)

 

BELGE:2

“KÜRTTÜRK KARDEŞİNDEN AYRILMAYACAK”

 

Mustafa Kemal’in 3. Ordu Müfettişi olarak Amasya’dan Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği 24 Haziran 1919 tarihli mesajın ilk maddesi:

 

“1- Mr.Novil adındaki bir İngiliz Yüzbaşısı Urfa’dan Siverek yoluyla Viranşehir’e giderek Milli aşiretlerinin ileri gelenleriyle görüşmüş ve Urfa’ya dönmüş. Osmanlı hükümeti için çok kötü propağandalar yapmış. Ancak aşiret reislerinden aldığı kesin cevaplara sevinmemiştir. Kürtler Türk kardeşlerinden kesinlikle ayrılmayacaklarını bu uğurda son kişilerine varıncaya kadar ölüme hazır olduklarını söylemişler. Ayrıca İngilizler’in kendilerine vermek istediği önemli miktardaki parayı almayarak namus ve yurtseverliklerini göstermişlerdir…”

 

(Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri Nimet Arsan Sayfa: 43)

 

BELGE:3

“KÜRTLER OYUNUN FARKINA VARDI”

Mustafa Kemal’in Sivas’tan 24 Eylül 1919 günü Amerika Birleşik Devletleri İnceleme Kurulu Başkanı General Harbord’a gönderdiği ayrıntılı rapordan:

 

“İmparatorluğu bölmek ve Türkler ile Kürtler arasında bir kardeş savaşı çıkarmak ve bağımsız bir Kürdistan kurma planlarına ortak etmek üzere Kürtler’i kışkırttılar. İleri sürdükleri tez İmparatorluğun nasıl olsa dağılacağıdır. Bu düşüncelerini gerçekleştirmek için büyük paralar harcadılar. Her türlü casusluğa başvurdular. Noil adında bir İngiliz subayı uzun süre Diyarbakır’da bu yolda çaba gösterdi ve her türlü yalan ve aldatmaya başvurdu. Ama bizim Kürt yurttaşlarımız düzenlenen oyunun farkına vararak O’nu ve yüreklerini para ile satan bir grup haini bölgeden kovdular…”

 

(Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameler Nimet Arsan Sayfa: 74-84)

 

BELGE: 4

“TÜRK KÜRT ÇERKES KARDEŞİZ”

Mustafa Kemal’in Ankara’da Çerkes Ethem’in ağabeyi Reşit Bey’e gönderdiği 7 Ocak 1920 tarihli telgrafından: “konu dışı olarakşunu da belirteyim ki Anzavur’un alçaklığı kendisine ve kışkırtıcı olan İngilizler ile ayakçılarına yöneliktir.Bu din ve devletin sağlam bir uyruğu olan Çerkez kardeşlerimiz hepimizin övdüğümüz baştacımızdır. Asıl bugün düşmanlarla çevrili Türk Kürt Çerkez ve diğer din kardeşlerimizin elele vermesi sarsılmaz bir bütün oluşturmaları namus ve yaşamımızı kurtarmak için bir zorunluluktur…”

 

(Harp Tarihi Vesikaları Dergisi sayı: 34 Belge no: 849 )

 

BELGE: 5

“KÜRTLER TÜRKLERLE BİRLEŞTİ”

Mustafa Kemal’in “NUTUK” adlı eserinin “Samsun’a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş” başlıklı bölümünden:

 

“Anadolu halkı baştan aşağı bölünmez bir bütün haline getirildi. Bütün kararları bütün komutanlar ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor. Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizden yanadır. Anadolu’daki ulusal örgütler ilçe ve bucaklara kadar yayıldı. İngiliz koruması altında bir bağımsız Kürdistan kurulmasıyla ilgili propağanda ortadan kaldırıldı ve bu amacı güdenler yola getirildi. Kürtler Türkler ile birleşti…”

 

(Nutuk Türk Dil Kurumu Ankara 1976 Sayfa: 15)

 

BELGE: 6

“KÜRDİSTAN’I AYAKLANDIRIYORLAR!”

Mustafa Kemal’in Nutuk adlı eserinde yer alan ve 6. Kolordu Komutanı’nın Padişah’a gönderdiği mektuptan söz ettiği bölümden:

 

“…komutanlar mektupta hükümetin savaş yoluna gidep kongreyi basarak Müslümanlar arasında kan dökmeye kalkıştığı ve Kürdistan’ı ayaklandırarak yurdu parçalatma planını da para karşılığında yüklenmiş olduğu belgelerle anlaşıldığından hükümetin bu işte kullandığı adamların bozguna uğrayarak kaçmak zorunda bırakıldıklarından söz ediyorlar…”

 

(Nutuk İnkılap Yayınevi Ankara 1966 Sayfa: 100)

 

BELGE: 7

“KÜRDİSTAN’A OTONOM YÖNETİM!”

Altında “Büyük Millet Meclisi ve Mustafa Kemal” imzası bulunan ve El-Cezire KomutanıTuğgeneral Nehat Paşa’ya gönderilen masaj:

 

“Kişiye Özel.

 

El-Cezire Cephesi Komutanı Tuğgeneral Nihat Paşa Hazretlerine

 

1-Aşamalı olarak bütün ülkede ve geniş ölçekte doğrudan doğruya halk gruplarının ilgili ve etkili olduğu bir biçimde yerel yönetimlerin oluşturulması iç politikamızın gereğidir. Kürtlerle dolu bölgede ise hem iç politikamız ve hem de dış politikamız açısından ölçülü yerel bir yönetim kurulmasını savunmaktayız.

 

2-Ulusların kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmiş bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtler’in bu döneme kadar yerel yönetime ilişkin örgütlerinikurmuş ve başkanları ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanılmış olması ve oyladıklarında kendi kaderlerine gerçekten sahip oldukları BMM (Büyük Millet Meclisi) buyruğunda yaşam istekleri yayınlanmalıdır. Kürdistan’daki bütün çalışmaların bu amaca dayalı politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cehpesi Komutanlığı’nın görevidir.

 

3-Kürdistan’da Kürtler’in Fransızlar ve özellikle Irak sınırında İngilizler’e karşı düşmanlığını silahlı çarpışmayla durdurulamaz bir düzeye vardırmak ve yabancılarla Kürtler’in birleşmesini engellemek aşamalı olarak yerel yönetimler kurulmasının zeminini hazırlamak ve bu yolla yürekten bize bağlılıklarını sağlamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bağlılıklarını pekiştirmek gibi genel yollar benimsenmiştir.

 

4-Kürdistan’ın iç politikası El-Cezire Cephesi Komutanlığı’nca belirlenecek ve yönetilecektir. Cephe Komutanlığı bu konuda Büyük Millet Meclisi Başkanlığıyla yazışmalar yapar. İller tarafından izlenecek yolu düzenleyip uyumu sağlayacağı için sivil yöneticilerin de bu konuda bağlı oldukları yer Cephe Komutanlığı’dır.

 

5-El-Cezire Cephe Komutanlığı yönetim adalet ve maliye (parasal) konularda değişiklik ve düzenlemeye gerek gördükçe bunun uygulanmasını hükümete önerir.

 

BMM Başkanı

 

Mustafa Kemal.”

 

(TBMM.Gizli Celse Zabıtları Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Ankara 1985 Cilt: 3 Sayfa: 550)

 

BELGE: 8

“KÜRDİSTAN’DA BULUNMAKTAN KIVANÇ DUYDUM!”

Mustafa Kemal’in Adana’dan 24 Mart 1919 günü kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık İstanbul’a Savaş İşleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan:

 

“Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da Kürdistan’da Suriye’de başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular haydutların değil Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..”

 

(Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları Sadi Borak Çağdaş Yayınları İstanbul 1980 Sayfa: 139)

 

BELGE: 9

“AYRILIKÇI KÜRTLER KAZANILDI!”

Mustafa Kemal’in Amasya’dan 22 Haziran 1919 günü Sivas Valisi Reşit Paşa’ya çektiği telgrafın ikinci parağrafı:

 

“Devletin bütünleşmesinin önem kazandığı bir sırada İngiliz propağandasının etkisinde ortaya çıkan ve Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyenler görüşmeler yoluyla kazanılarak Halifelik ve Saltanat çevresindeki ortak amacımıza getirildi. Çok şükür hata anlaşılarak aramıza dönmüşler ve kongreye (Sivas) çağrılmışlardır. Bu ulusal ve yaşamsal sorun için sizin gibi yurtsever sözünü bilir düşünürlere düşen özveri özellikle çok büyüktür..”

 

(Tarih Vesikaları Dergisi Ankara 1949 Sayı: 15 Sayfa: 162)

 

BELGE: 10

“BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN İSTEYENLERLE GÖRÜŞÜLDÜ”

Mustafa Kemal’in 3. Ordu Müfettişi ünvanıyla İstanbul’a başta Halide Edip Adıvar Senato Başkanı Ahmet Rıza Bey ve eski Başbakan Ahmet İzzet Paşa’nın da bulunduğu çok sayıda aydın ve polotikacıya gönderdiği mesajdan:

 

“…Bu düşünceme siz de katılıyorsunuzdur herhalde. Anlattığım durum bugün genel bir kongrenin acele olarak taplanmasını gerektirmektedir. Bu çağrı her yere ulaştırılmıştır. Devletin parçalanmasının sözkonusu olduğu bir sırada İngilizler’in propağandasıyla ortaya çıkan ve Kürdistan’ın bağımsızlığını isteyenler gibi akımlar da karşılıklı görüşmelerle bu düşüncenin savunucuları halifelik ve saltanat çevresindeki ortak amacımıza çekilerek durdurulmuş ve kongreye çağrılmışlardır..”

 

(Milli Mücadele Sebahattin Selek Cilt: 1 Sayfa: 324)

 

BELGE: 11

“OSMANLI ÜLKESİNİN PARÇALARI”

11 Eylül 1919 günü yayınlanan Sivas Kongresi Bildirgesi’nin 1. Maddesi:

 

“1- Yüce Osmanlı devletiyle anlaşık devletler arasında yapılan antlaşmanın imzalandığı 30 Ekim 1918 günündeki sınırlarımız içinde kalan ve her yerde ezici çoğunluğu Müslüman olan Osmanlı ülkesinin parçaları (ki bu parçalar bir sonraki belgede yani Amasya Protokolü’nün ilk maddesinde –Osmanlı toprağı Türkler ve Kürtler’in yaşadığı topraklardır.- diye açıklanıyor.) birbirlerinden ve Osmanlı bütünlüğünden hiçbir nedenle koparılamaz bir bütün oluşturur. Bu parçalarda yaşayan bütün Müslümanlar; birbirlerine karşı karşılıklı saygı ve özveri duygularıyla dolu etnik ve sosyal haklarıyla bulundukları yöne koşullarına bütünüyle bağlı öz kardeştirler…”

 

Sivas Kongresi Vehbi Cem Aşkın Ankara 1963 Sayfa: 158

 

BELGE: 12

“TÜRK VE KÜRTLERİN OTURDUKLARI YERLER”

Amasya Protokolü Tutanağı’nın 1. Maddesi aynen şu cümlelerle başlıyor:

 

“Bildirgenin 1. Maddesinde Osmanlı devletinin düşünülen ve kabul edilen sınırları Türk ve Kürtler’in oturdukları yerleri kapsadığı ve Kürtler’in Osmanlı topluluğundan ayrılmasının olanaksızlığı belirtildikten sonra bu sınırın en az bir istek olmak üzere elde edilmesinin sağlanması gereği ortaklaşa kabul edildi.Bununla birlikte yabancılar tarafından görünüşte Kürtler’in bağımsızlığı amacı altında uydurulan yalanların önüne geçmek için de bu durumun Kürtlerce şimdiden bilinmesi uygun görüldü…”

 

(1-Yurt Ansiklopedisi Cilt: 1 Amasya maddesi.

 

2-Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı Yazışmaları Mustafa Onar Kültür Bakanlığı Yayınları 1995 Cilt: 1 Sayfa: 268 Belge no: 348)

 

BELGE: 13

“KÜRDİSTAN’L A İLGİLENMEK GEREKİYOR”

9. Ordu Birlikleri Müfettişi Mustafa Kemal Havza’dan 29 Mayıs 1919 günü Genelkurmay Başkanlığı’na çektiği telgraf:

 

“Bağımsız Kürdistan görüşünü savunan Diyarbakır’daki Kürt Kulübü ile hükümet yandaşı olan öteki kulüpler arasındaki çelişkinin arttığını araştırmalarımdan öğrendim. Kürtler’e ve Kürdistan üzerinde etkili savaş sırasında yakınlık ve sevgilerini çok iyi kazandığım Kürt ileri gelenlerinden bazılarına doğrudan bazılarına Kolordu aracılığıyla telgraflar çekerek devletin gerçek durumunu ve kendilerince alınması gereken önlemler için gereği kadar bilgi vererek etkili öğütlerde bulundum.

 

Son günlerde edindiğim bazı bilgilere göre Kürdistan bölgesiyle de ilgilenmek gerekiyor Bunun için bağımsız Kürdistan olmak üzere İngilizlerce de desteklenen hangi bölgelerdir ve ileride çok…(bu cümlenin sonu okunamıyor.) Yine İngilizlerce kışkırtılan bölgeler hangileridir? Bu konuda yüksek Başkanlığınızdaki bilgilerin bildirilmesi için emirlerinizi dilerim…”

 

(Har Tarihi Vesikaları Dergisi Sayı: 4)

 

BELGE: 14

“KÜRTLER’LE UZLAŞIN!”

Mustafa Kemal’in 15 Haziran 1919’da Diyarbakır Valiliği’ne gönderdiği telgraftan:

 

“Bütün milletin hayat ve bağımsızlığını kurtarmak için birleştiği şu önemli günlerde bir yabancı devletin korumasına sığınarak düşük ve esir yaşamayı tercih eden her türlü ilkenin ülkeyi parçalayarak her türlü derneğin kapatılması çok hayati ve gerekli bir görev olduğundan Kürt Kulübü konusundaki uygulamanız tarafımızdan da uygun görülmüştür..

 

…….

 

Bu nedenle Diyarbakır ve bağlı yörelerde Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Derneklerinin oluşmasına ve kurulmasına yardım edilmesini önemli salık veririm. Ve özellikle Kürt Kulübünün üyeleriyle bugünkü telgrafım kapsamında görüşerek uzlaşmak uygundur…”

 

(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Sayfa: 10)

 

BELGE: 15

“KÜRTLER’İ TEMSİL ETMİYORLAR”

Mustafa Kemal’in Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği yukarıdaki telgrafa karşılık Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgraftan:

 

“Diyarbakır’da Kürt Kulübünün İngilizler’in kışkırtmasıyla İngilizler’in koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmak amacını izlediği anlaşıldığından kapattırılmıştır. Üyeleri hakkında soruşturma yapılıyor. Kürdistan’ın tanınmış beylerinden aldığım telgraflarda dağıtılan bu Kürt Kulübü’nün hiçbir Kürt’ü temsil etmediği birkaç kendini bilmezin girişimlerinin sonucu olduğu ülke ve ulusun bütünüyle bağımsız ve özgür yaşaması uğrunda her türlü özveriye ve bu konuda emirlerinize hazır oldukları bildirilmektedir…

 

…Hükümetin (İstanbul) bayağı tutsak bir durumda olması başkentin baskılı bir askeri işgal altında bulunması dolayısıyla ulusun kurtuluşunu yine ulus ordusuyla gerçekleşeceği sizcede bilinmektedir. Bu nedenle ben Kürtler’i daha ötesi bir öz kardeş olarak bütün ulusu bir nokta çerçevesinde birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuk dernekleri aracılığıyla göstermek karar ve çabasındayım…”

 

(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Sayfa: 49)

 

BELGE: 16

“EZİCİ COĞUNLUK TÜRK VE KÜRT”

Mustafa Kemal’in Edirne’deki 12. Kolordu Komutanı Mehmet Selahattin Bey’e gönderdiği bir mesajdan:

 

“Ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış bile verilemez…”

 

(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Cilt:1 Sayfa: 72)

 

BELGE: 17

“BEDİRHANLAR VE MALATYA OLAYI”

“Bay Novel adında bir İngiliz Binbaşı Bedirhanlar’dan Kamuran Celadet ve Cemil Beylerle ve yanında 15 kadar Kürt atlısıyla Malatya’ya gelmiş ve kendilerini Mutasarrıf Bedirhanlı Halil Bey karşılamıştır. Harput (Elazığ) Valisi de bir posta hırsızını izliyor görünerek otomobille Malatya’ya gelmiştir. Bu amaçla bunlara Adıyaman’daki birlik de verilmiştir.

 

Amaçlarını Kürdistan kurmaya söz vererek Kürtler’i işlerimizi bozmaya ve bizi öldürtmeye yollamak olduğu anlaşılmış ve karşı önlemlere başvurulmuştur. Bu arada Vali ve ötekileri yakalatmak istiyoruz. Malatya Mutasarrıfı da Kürt aşiretlerini Malatya’ya çağırmıştır. Bunun üzerine 13. Kolordu işe girişti. Gereken önlemler alınmıştır. Yarın akşam Harput’tan gönderilen bir birlik ortalığı karıştıranları tepeleyecektir…”

 

(Nutuk)

 

BELGE: 18

“DİN VE ULUSUNU SATMIŞ KÜRTLER!”

Mustafa Kemal’i Erzincan’ın Kemah ilçesinde yaşayan ve Kürt aşiretlere yakınlığıyla bilinen eski Milletvekili Halet Bey’e Sivas’tan 9 Eylül 1919 günü gönderdiği mesajdan:

 

“…İngiliz korumasında bağımsız bir Kürdistan kurulması amacıyla propağanda yapmakta olan İngiliz Binbaşılarından Mr. Novel’in din ve ulusunu satmış Kürt Beylerinden Ekrem Kamran Ali Celadet’le birlikte Malatya’ya geldiği ve İstanbul hükümetini tutan açıkçası ulus ve yurt haini olan Elazığ Valisinin de bunlara katıldığı ve Bedirhanilerden Malatya Mutasarrıfı Halil Beyle birlikte sözde postayı soyan hırsızları izlemek gibi uydurma bir gerekçeyle silahlı Kürtleri toplamaya giriştikleri öğrenildi.

 

Şöyle ki Kürtler’in kutsal halifelik makamına ve ülkeye olan bağlılık ve ayrılmazlıklarını göstermek üzere bazı ağaların birtakım Kürt kuvvetiyle birlikte Malatya’ya doğru yola çıkıp padişah ve ulusa karşı İngilizler’le işbirliği yapmak hainliğine kalkışan ve yörenin temiz yürekli Kürtler’ini toplayarak onların askerlerce boş yere öldürülmelerine ve padişahaulusa başkaldırmış duruma sokulmalarına neden olan vatan hainlerinin alçaklıklarını sözünü ettiğim Kürtler’e en çabuk yoldan bildirip çağrıya uymalarının sağlanmasına çaba göstermelerini önemle bekler. Olanak varsa bu işe hemen girişilerek sonucun hemen bildirilmesini dileriz…”

 

Rauf ORBAY

 

Kaynak:

Rauf Orbay’ın Hatıraları YakınTarihimiz Dergisi Cilt: 3 Sayı: 30 Belge no: 1113

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evvela cumanız mübarek olsun.

Kusura bakmayın, yalnız bu yazıya anlam veremedik.

Ne anlatılmak istenmiş? Ne için kaleme alınmış? anlayamadık.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evvela cumanız mübarek olsun.

Kusura bakmayın, yalnız bu yazıya anlam veremedik.

Ne anlatılmak istenmiş? Ne için kaleme alınmış? anlayamadık.

 

Sizin de cümanım mübarek olsun..

 

Efendim evvela şunu dile getireyim ki; ben kafa yapısında bir takım ideolojilere yer vermeyen, radikal düşünen biriyim. Atatürk'ü ve de politik mantalitesini pek hazzetmem fakat bu yazıyla karşılaştığımda elle tutulacak sağlam bir yanının bulunduğunu fark ettim. Sizlerle de fikri olarak bir münazara ortamında sahihiyetini ve de çerçevesini münazara etmek namına buraya ekledim. Beklediğim bir çıkıştı, teşekkür ederim ilk olarak.

 

Günümüzde hala mesele olma özelliğini koruyan kürt/Türk çatışmasına yahut bir takım İngilizler tarafından vaktiyle kışkırtılan Kürt vatandaşlara, Atatürk'ün tadbik ettiği stratejiyi haddim olmayarak takdir ile karşıladım. Kafa tasçılık yapmamış, kürt/Türk kardeştir demiş ve kürtlerler ilgilenilmediğini, birleşilmesi gerektiğini savunmuş. Bir Kürdistan devleti kurulması fikrine karşılık devletin bekasını düşünmüş, etnik ve sosyal çatışmayı engellemiş. Mesela, bir Dersim Katliamı daha gerçekleştirilebilecek kadar olmasa da kürt vatandaşların ayaklanmasına silahla yanıt vermemiş.

 

Şöyle bir düşündüğümüzde aslında bu problemin hala daha ne kadar sıcaklığını koruduğunu görüyoruz. Bir gerçek var ki vaktiyle Atatürk olsun yahut şu anki devlet rejimi aynı şeyi istiyor; Türküyle, Çerkesiyle, Alevisiyle, Kürdüyle her etnik kökenden milletiyle tek Türkiye oluşturmak.

 

Ben okuduğumda bu incelemeden bunları çıkardım. Aksi bir yazı yahut demeç çıkmadıkça, sağlam kaynaktan sunulmadıkça yazıdaki görüş nezdimdeki geçerliliğini sürdürecektir. Arka yüzü var mı? Belki, henüz bilmiyoruz, varsa buyursun..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kusura bakmayın

Zira soruyu olması gereken şekilde sormamış olmamız, adımıza özrü zaruri kılıyor.

 

Söylemek istediğimiz şey “Bu gereksiz yazının burada ne işi var” değil “Bu yazı sağlam mesnetlerden yoksun yada iddaaya sahip kanıttan yoksun bir yazı.” olması idi

Niye?

Şöyle izaha başlayalım

Giriş

Mustafa Kemal Atatürk kesinlikle ırkçı bir insan değildir
şeklinde yapılmış olmasına rağmen kanıt iddiasıyla eklenenlerin hiçbiri M.Kemal’in ırkçı bir kimliğe sahip olup olmaması ile ilgili değil.

 

Keza 1. meclisten sonra kısmen 2. meclisten sonra ise tamamen değişen ve asıl hüviyetine kavuşan M.Kemal kimliğini 1919 senesindeki hareketleriyle teşhir ve tespit yersizdir. Hatta bunlar hareket bile değil, yalnızca yazı ve mektuplardan ibaret. Eğer gerçekten böyle bir tespit için yazılar kullanılacak, icraatler göz ardı edilecekse enazından “top-secret” arşivlerin açılması beklenmeli ve onlar kullanılarak hüküm beyanında bulunulmalıdır. Hele birde kişilik tespitine uğraştığınız zat, yeni kurulmuş bir devlette ebedi şef sıfatına malik ise sahicilik ve samimiyet adına bu zaruriyyetin bile ötesidir.

Yok eğer anlatılmak istenen "Kürt Sait hadisesinde düşman cenahın Kürtler yada Kürtçülüğün olmadığı..." ise o zaman başka. (Kaldı ki bu yazı onuda desteklemiyor.)

Velhasıl; M.Kemal’in “Mümkün olsa bütün dinlerin kökünü kazırdım” yada Efendimiz (s.a.v.) için nübüvvetin inkarına varan laflarını bilmeyip, Erzurum ve Sivas kongrelerinde Samsunda ve daha bir çok yerde okuduğu hutbeleri din ve İslam temalı konuşmaları göstererek onu halis bir mümin olarak tanıtmak ne kadar abes ise bu yazıdan M.Kemal için Kürt düşmanı değil yada ırkçı değil sonucunu çıkarmak o mikyasta abestir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

Bu mahlas adlı arkadaşımız daha çocuk denilecek yaşta, o yüzden fazla bir şey bilmiyor. Ziyanı yok. Zamanla öğrenirsin. Biz alıştık bunlara. Sürekli yaftalıyorsun, çamur atıyorsun, sebep ne? Bir kere de -dinene, imanına- güzel bir şeyler yaz kardeşim. İçindeki nefreti söndür de gerçek bir mümin kimmiş anlayalım şu aziz mübarek günde... Eğer gerçekten müslümansan, eğer gerçekten insansan -ve insan ayırt etmiyorsan-, zaten Mustafa Kemal'in, ne ırkçı, ne de din düşmanı olmadığını bilirdin. Fakat sizde, öyle bir şey var ki; biz hem "kimseden nefret etmeyiz" dersiniz, hem de nefretin en hasını gösterirsiniz. Eğer müslümanlık buysa; ben sizden değilim arkadaş!...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yine başladığımız yerdeyiz ;)

Ama taktik yeni...

Herneyse, benim yaşımdan ziyade yazdıklarım seni ilgilendirmeli diye düşünüyorum.

Eğer onların içerisinde kat-en yanlış, sapık olanlar var ise dğrularıyla birlikte dökersin, yoksa "Yar saçların lüle lüle" diye başlayan büyük düşünürlerimizden Haluk Bilginer'in özdeyişini "Bir Kereye Mahsus" ile devam etttireceğiz

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kusura bakmayın

Zira soruyu olması gereken şekilde sormamış olmamız, adımıza özrü zaruri kılıyor.

 

Söylemek istediğimiz şey “Bu gereksiz yazının burada ne işi var” değil “Bu yazı sağlam mesnetlerden yoksun yada iddaaya sahip kanıttan yoksun bir yazı.” olması idi

Niye?

Şöyle izaha başlayalım

Girişşeklinde yapılmış olmasına rağmen kanıt iddiasıyla eklenenlerin hiçbiri M.Kemal’in ırkçı bir kimliğe sahip olup olmaması ile ilgili değil.

 

Keza 1. meclisten sonra kısmen 2. meclisten sonra ise tamamen değişen ve asıl hüviyetine kavuşan M.Kemal kimliğini 1919 senesindeki hareketleriyle teşhir ve tespit yersizdir. Hatta bunlar hareket bile değil, yalnızca yazı ve mektuplardan ibaret. Eğer gerçekten böyle bir tespit için yazılar kullanılacak, icraatler göz ardı edilecekse enazından “top-secret” arşivlerin açılması beklenmeli ve onlar kullanılarak hüküm beyanında bulunulmalıdır. Hele birde kişilik tespitine uğraştığınız zat, yeni kurulmuş bir devlette ebedi şef sıfatına malik ise sahicilik ve samimiyet adına bu zaruriyyetin bile ötesidir.

Yok eğer anlatılmak istenen "Kürt Sait hadisesinde düşman cenahın Kürtler yada Kürtçülüğün olmadığı..." ise o zaman başka. (Kaldı ki bu yazı onuda desteklemiyor.)

Velhasıl; M.Kemal’in “Mümkün olsa bütün dinlerin kökünü kazırdım” yada Efendimiz (s.a.v.) için nübüvvetin inkarına varan laflarını bilmeyip, Erzurum ve Sivas kongrelerinde Samsunda ve daha bir çok yerde okuduğu hutbeleri din ve İslam temalı konuşmaları göstererek onu halis bir mümin olarak tanıtmak ne kadar abes ise bu yazıdan M.Kemal için Kürt düşmanı değil yada ırkçı değil sonucunu çıkarmak o mikyasta abestir.

 

Mevzunun kapsamını hatırlatmakta fayda görüyorum; burada Atatürk'ün islamiyet yahut peygamberimiz hakkında dile getirdiği bir takım densizlikleri karartmak değildir niyetim. Bunu yapacak dünyada en son kişi bile ben değilim. Ve hatta araplara karşı(Efendimiz'in arap olması hasebiyle) ne ağır ithamları olduğu da malumdur.Benim değinmek istediğim Türk/Kürt meselesinde, yani Türkiye topraklarında Atatürk'ün sergilediği tutum.

 

Yukarıdaki iktibaslar bence gayet sağlam veriler. Göz ardı edilen icraatler demişsiniz; hangi icraatler? Ve de tarihe ışık tutmak namına yazılı vesikalar konuşur, başka ne çeşit bir aydınlanma önerirdiniz?

 

Ben bu hususta aksi bir kaynak sunulmadığı takdirde Atatürk'ün bu topraklarda Kürt meselesinde girişimini yukarıdaki şekilde telakki edeceğim. Sizin için lüzumsuz ve de mesnetsiz bir bahis olabilir. Saygı duyuyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

Genç kardeşim, güzel kardeşim, önce ağabey demesini öğrenmelisin ki seni karşıma güzelce alıp fikirlerini tahlil edebileyim. Muhtemelen üniversite öğrencisisin. Yahut üniversiteye hazırlanıyorsun. Benim yaşıtlarım da şu an öğretmen oldular. 17 yaşında liseden mezun olsa, 4 sene de üniversite okusa, 21 eder. 21 yaşında kpss yi kazansalar; 4-5 yıllık öğretmen oldular benim akranlarım. Bana Devlet Bahçeli gibi hesap yaptırdın burada…

 

Sen benim kardeşimden de küçüksün. Daha çok okumalısın. Hatta, ben senden daha çok okumalıyım. Ki senin fikirlerini çürütebileyim. Birazdan çürüteceğim merak etme. Okuduklarını, önyargısız okumalısın. Sil önce şu önyargılarını bakalım. Sen benim Ata’mı, hatta –eğer Türk Milletinin bir ferdiysen- kendi Ata’nı nasıl karalayabilirsin? Kimden alıyorsun bu cesareti? Şeytan vesvese mi veriyor? Benim taktiğim kötü olsa ne yazar ki? Senin tezini iki dakikada çürütmez miyim şimdi?

 

Bak, biz burada dinsizlik de yapmıyoruz. Diyelim ki; dinsizlik yaptım; -haşa- saygılı olman gerekmez mi? Sen Hz. Musa (as) 'nın bilmemkaçyüz defa -iman etmeyeceğini bildiği hâlde- Firavun'a gittiğini okudun mu? Okuduysan, mesele yok… Arif olan anlar…

 

Burada Atatürk'e ırkçı diyemezsin bir kere... O ırkçı olsaydı, ben hepinizden önce ırkçı derdim ona. Hem, Türk Milletinin yüceliğinden bahsetmek ırkçılık değildir. Türk Milleti, Talas Savaşı’ndan sonra müslüman olarak; Allah'ın bir nevi övdüğü bir millet pozisyona geçmiştir… Gerçi biz millet olarak müslüman olmadan önce de tarihteki nice imparatorluklara meydan okumuştuk ama şimdi iman gücümüzle tüm dünyaya –amiyane tabirle- madik atıyoruz… Alparslan’ın Malazgirt ovasındaki konuşmasını ve savaşa hem kendisini, hem de atını bembeyaz (kefen misali) hazırlayarak şehid olmaya doğru yürüdüğünü biliyorsundur. Şimdi sen osmanlıdan da bahsedersin ama bak ben sana daha eski tarihlerden bahsediyorum. Ki tarihimizin sadece Osmanlıdan sınırlı olmadığını da hatırlayasın. Hani olur ya, bazen insan unutabiliyor, biz “Osmanlı Torunuyuk Baba” diyebiliyor. Öyle.. Torunlarıyız tabii. Ama biz sadece Osmanlıdan ibaretiz dersek, bu külliyen yanlış olur ve önceki Türk ve Müslüman İmparatorluklarındaki ecdadımızı çok üzmüş oluruz…

 

Yani konuşturma şimdi beni; müslümanlık da bizde; insanlık da bizde… Git bakalım diğer ülkelere –ve diğer ülkelerin tarihte ne yaptıklarına- görebiliyor musun bizdeki hoşgörüyü onlarda? Yani kutsal kitabımız Kuranı Kerimde bunlarla dostluk kurmayın dendiyse; boşuna denmemiş arkadaş! Hem, senin çıktığın bu yoldan gidersek –sümme haşa- Kuranı Kerimde de bir nevi müslümanların diğer dine mensup insanlardan üstün olduğunu çıkarabiliriz ve bu bir nevi faşistlik derse elin gavuru, ona ne diyeceksin? Nasıl cevap vereceksin? Nasıl müslüman yapacaksın bir kafiri? Dinimizi nasıl öveceksin onlara?

 

Atatürk, senin gibi gençlerin şu anda kitap okuması, rahat rahat nefes alması, sevgilisiyle rahat gezmesi, hatta ve hatta hepsi bir yana; rahat ibadet edebilmesi için hayatını milletine adamıştır. İşte senin fikriyatını çürüten tez budur. Bana sakın ola sakın Atatürk Mehmet Akif Ersoyla, Kazım Karabekir paşayla, Halide Edip Adıvarla..vs sonradan görüş olarak ayrıldılar deme… İnandıramazsın. Bak, İstiklal Marşı duruyor. Bir kere öyle olsaydı, ona izin vermezdi. Ki Atatürk zaten böyle bir insan değildi. Mehmet Akif’i en çok takdir eden oydu…

 

Tabii bu ülkeyi sil baştan kurtarma ve yenileme çalışmalarını tek başına Ata’mız yapmadı. O sadece bir önderdi. Yanında silah arkadaşlar ve arkasında da Allah’a tapan büyük Türk Milleti vardı! Bir kere o önce Allah’a, sonra da Türk Milletine inanmıştı!

 

Eğer sen de hayatını milletine adadıysan; bizden daha çok çalış. Ben de o zaman sana “Helâl olsun şu gence bakın, bizden çok okumuş, bizden çok biliyor” derim. Hatta, bükemediğim bileği öperim.

 

Son olarak; “Bir Kereye Mahsus” ismi, tasavvufi bir düşüncenin sonucu olarak uygun gördüğüm bir kullanıcı ismidir. Lütfen bununla dalga geçme. Bunu anlatırdım ama anlayamazsın… Bu yüzden, sen yoluna, ben yoluma.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sadece ilk mesaja baktığımı belirterek sözüme başlayayım. Atatürk'ün Kürt politikasının birleştirme amaçlı olduğunu düşünüyorum, amaç doğru olsa da yapılış şekli yanlış. Dikkat ederseniz Türkiye sınırları içerisindeki insanların ortak paydası Türklükleri olarak vurgulanmış devamlı. Halbuki nüfusun belki yarısından fazlası Türk değil. Durum böyle olunca bu politikanın işlerliğinin olmadığı er yada geç görülmüştür. Bu ülkedeki insanların ortak paydaları Türklükleri değil dinleridir. Siz Kürt'e, Arap'a, Laz'a, Çerkez'e Türk derseniz yani onların esas kimliklerini yok sayarsanız en nihayetinde bir reaksiyon gösterilir buna. En basit ve akla ilk gelen örneklerden biri olan Andımız meselesi var, her sabah Türküm, doğruyum çalışkanım diye derse başlıyor Türk olmayan çocuklar mesela. Bu ülkede Kürtçe'nin konuşulmasının yasak olduğu zamanların olduğunu hepimizin malumudur. Tüm bunların devletin kuruluşunda sadece Türk vurgusunun yapılmış olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Hani orada Türk yerine Türkiye dense pek kimse itiraz edemeyecek.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir farklı zaviye daha..İşte ben bunun yelpazesinin genişletilmesini istiyordum ve de çok yerinde saptamalar gelmiş. Tamamen katılıyorum. Benim de değinmnek istediğim bu siyasetinde Atatürk'ün kollektif bir devlet imajını idame ettirebilmek namına bu kürt/Türk birlikteliğini, kardeşliğini yürüttüğü doğrultusundadır. Yiğidi öldür hakkını yeme derler; bence bu işinde Atatürk niyet olarak sağlıklı /dediğiniz gibi/ yöntem itibarıyla /şimdi farkına vardım/ yanlış bir seyir izlemiş. "Ezici çoğunluk Türk ve Kürt " derken diğer milletleri hangi kefeye koyuyor değil mi?

 

Aslında burada her etnikten millete alfabe, dil, mabed, ya da onları razı kılacak bir sistem geliştirmek Atatürk ya da herhangi bir devlet reisi açısından imkansız gibi birşey. Yıllarca içlerine sindiremedikleri andımızı okudular diyorsunuz, ama o saydığınız kökenlerden hangisinin muradını yerine getirmekle onları hoşnut kılabilirdiniz? Tek devlet rejimi, tek dil, tek din olarak anayasada bir madde geçiyor. Eğer onlara istendiği verilseydi /yahut günümüzde hala sancıları sürüyor/ verilse; devlet kendi özüyle çelişecek. Bu resmen yıkım demek, otoritede hezeyan.

 

Yani ne bileyim; derin meseleler işte.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yüzde yüze yakını müslüman olan bir çok halkı içeren bir ülke için üsttede yazdığım gibi ortak payda İslam olabilirdi. Atatürk bu yolu farklı nedenlerden (islam ile olan ilişkisine bakılabilir) dolayı seçmemiş, tam aksini yapmış, bu halkları ortak payda olan İslam'da buluşturmak yerine Türk kimliği altında birleştirmeye çalışmıştır. Asimilasyonun diğer adıdır bu.

 

Aslında burada her etnikten millete alfabe, dil, mabed, ya da onları razı kılacak bir sistem geliştirmek Atatürk ya da herhangi bir devlet reisi açısından imkansız gibi birşey. Yıllarca içlerine sindiremedikleri andımızı okudular diyorsunuz, ama o saydığınız kökenlerden hangisinin muradını yerine getirmekle onları hoşnut kılabilirdiniz? Tek devlet rejimi, tek dil, tek din olarak anayasada bir madde geçiyor. Eğer onlara istendiği verilseydi /yahut günümüzde hala sancıları sürüyor/ verilse; devler kendi özüyle çelişecek. Bu resmen yıkım demek, otoritede hezeyan.

 

Demişsiniz de önümüzde Osmanlı gibi bir örnek var, devletin resmi dili belli olur elbette. Bunun dışında insanlar istedikleri dili kullanırlar, istedikleri dilde eğitim görürler. Laz Lazca eğitim görmek istiyorsa görsün, Kürt Kürtçe görmek istiyorsa görsün, Arap Arapça görmek istiyorsa görsün, bunlar devleti bölecek şeyler değildir. Aksine insanlara bu imkanları sağlayan bir devlete o insanlar daha çok bağlanır.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Milliyetçi anlayıştan ümmetçi anlayışa geçtiğimiz takdirde insanlar arasındaki bu didişme, guruplaşma, kutuplaşma ayrışma gibi envai çeşit handikapları rahatlıkla aşabiliriz. Efendimiz (s.a.v) arap ve acem (arap olmayan) ayrılığını ortadan kaldırması, ne arabın aceme nede acemin araba üstünlüğü vardır üstünlük Allah (c.c) katında takva iledir sözü bizim için güzel bir örnek teşkil etmektedir. Üstadımızın bir Türk ancak müslüman olduktan sonra Türktür sözünü şiar edinirsek zannediyorum bu noktada mutabakat sağlanabilir. Üstad bu veciz ifadesinde mevzuun nirengi noktasına temas etmiştir. Yani siz neslinize evvelen ve bizzat imanlı olmayı öğütler İslamın üstünlüğünden bahseder maneviyat noktasında onları kemal-i hassasiyet ile terbiye ederseniz gönüllerinde millet ve vatan aşkı zuhur edecektir. Türküm Türküm söylemlerine ihtiyaç kalmaksızın kabuktan öze, taklitten tahikeke tekamül edeceklerdir. Hakimiyet milletindir hayıııır hakimiyet Hakkın'dır. Hakimiyeti millete değil Hakka tevdi ederseniz sabah-ı haşre kadar selamet ve saadetle yaşarsınız. İstinad noktanız Kuran ve Allah Rasulünün (s.a.v) sünneti seniyeleri olmaz ise bu ve benzeri meselelerin içinde boğulmaya, bocalamaya mahkum olursunuz.

 

Kendisinden ümit kesilmez Allah (c.c) yar ve yardımcımız olsun.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus

Varlığım Türk varlığına ve yüce dinim İslâm'a armağan olsun öncelikle... Irk kavramı, Kur'anda dahi var. Yoksa ben mi yanlış idrak ettim? Yahudi ve Nasra ile dostluk yapmayın deniyor. Biz sizi farklı farklı kavimlere ayırdık diyor. İsteseydik hepinizi tek bir ırk yapardık diyor. Değil mi?

 

Fakat şurada durunuz. Bu ülkedeki ihaneti gözlerinizle gördünüz mü? Ben gördüm. Mardin'deyken gördüm. Oradaki çocuklara sorduğun zaman "reisi cumhurumuz kim?", "başkentimiz neresi?" diye, işte o zaman nasıl bir cevap verdiklerini de biliyorum. Bu yüzden, bu millet tarihte de Türktü, sonsuza dek Türk kalacak. Bizi yıkmaya kalkanlar hep diğer milletler olmuşlardır! Gidin Malazgirte, gidin Kurtuluş Savaşına, görürsünüz...

 

Hani diyoarlar ya, bize Türkten başka kimse dost değildir diye. Aynen öyle! Ne İngilizi, ne Fransızı, ne İtalyan'ı, ne de Çinlisi...vs

 

Hele ki Arap ülkeleri hiç sevmez bizi! Şimdiki küresel düzene köle olan dünyayı geçtim; tarihin her devrinde bize düşman kesilmiştir tüm milletler. Kandırmayalaım lütfen birbirimizi...

 

Müslümanlık Türk Milleti için bir şereftir. Hem de büyük bir şeref. Bölücülük yapanlar, Mehmet Akif'in de belirttiği üzere; "cennet vatanımıza" ihanet edenler hangi ırktan olursa olursa; müslüman olamaz zaten. Ama Türkiye'yi ayırıp, yeni toprak parçası isteyip, "biz hâlâ müminiz, yeni topraklar istiyoruz vesaire" diyenler var. İhanetin daniskası! Gözlerimizi dört açmalıyız, dört! Çok büyük oyunlar oynanıyor!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mustafa Kemal ve Atatürk olarak iki farklı kişilik var diyebiliriz karşımızda. Yani İstiklal Savaşı yıllarında Vahdeddin tarafından Anadolu'ya gönderilmiş Mustafa Kemal elindeki bütün imkanlarla çevresine komutanları çekmişti. Doğu sınırının güvenliği için yapılan savaşlardan sonra Bolşevik Devriminin çok fazla katkısı olmuştur diyebiliriz. Aynı şekilde meclisin dualar eşliğinde bir cuma namazından sonra açılması Mustafa Kemal'in her tür ilişkiyi kendi lehine çevirmeye çalıştığının göstergesidir. İlk yazıdaki kayıtlarda bu yıllarda elde edilmiştir. Fakat savaştan sonra yeni kurulan devlette işler değişmiştir ne yazıkki. Savaş öncesine göre daha zor geçen yıllar belki de halk için. Bunun sebebi de dinimizin bir kenara bırakılması. Ayrıca dış politikada bile işler değişmiş İngiltere'yle işbirliği içine girilmiştir.

 

Yani Atatürk zamanında dini, sosyalizmi, kapitalizmi kullanabilen bir insan. Zeki ve ileriyi görebilen birisi. Fakat ezanın Türkçe okunması, Kutsal Kitabımızın Türkçeleştirilmesi de pek hayırlı tarafları olmasa gerek. Binbir zorlukla kurulan yeni devletten sonra halk yine çileler çekmiştir. Dersim katliamı belki haklı başlamıştır ama bastırılırken çok fazla masum kanı dökülmüştür. Atatürk Türk milletinin İslamiyet'i kendi dinine yakın gördüğü için kullandığını gerekirse inançlarımızın değişebileceğini fakat benliğimizi kaybetmememiz düşüncesini savunmuştur. İşte bu yüzden yeni kurulan devlette kürt vatandaşlara ne yazık ki çok çileler çektirilmiş. Üstad'ın Son Devrin Din Mazlumları'nda da geçen cümlesiyle İstiklal Gazileri dahi yerlerinden edilmiş ve yurtlarından başka yerlere göç zorunda bırakılmıştır.

 

Günümüze geldiğimizde ise bu memlekette yaşayan herkesin kendine göre haklarının olması gerekir. Yani insanları illa Türkçe konuşmaya zorlayamayız. Zaten kimse de bu yasağa uymaz uyamaz. Bugün memlekette TÜrkçe bilmeyenler var. Fakat bu ülkenin resmi dili TÜrkçe'dir. Okulda, mahkemede, karakolda ve mecliste başka dil konuşulamaz. Yaşayan herkese kendi dilinde eğitim verilse işin içinden çıkılmaz diye düşünüyorum. Ayrıca kürtler hariç böyle bir talepte bulunan da yok. Ben belli gruplar haricinde her ne kadar kürt kardeşlerimizin içinde acı olsa da devlete saygıları sonsuz derecededir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Demişsiniz de önümüzde Osmanlı gibi bir örnek var, devletin resmi dili belli olur elbette. Bunun dışında insanlar istedikleri dili kullanırlar, istedikleri dilde eğitim görürler. Laz Lazca eğitim görmek istiyorsa görsün, Kürt Kürtçe görmek istiyorsa görsün, Arap Arapça görmek istiyorsa görsün, bunlar devleti bölecek şeyler değildir. Aksine insanlara bu imkanları sağlayan bir devlete o insanlar daha çok bağlanır.

 

Evet Osmanlı "istihmalet politikası" ile ülke topraklarında birlik ve beraberliği sağlamıştır. Dini yahut sosyal yaşamda farklı kültürden milletleri ancak taleplerini karşılayarak aynı payda altında barındırabilirsiniz. Mesela şimdi hala püsküllü belamız /"sözde Ermeni Soykırımı"/ Ermeniler "Sadıka-ı Millet" olarak anılıyordu bildiğimiz gibi. İp nerede kopuyor biliyor musunuz, devletin bekasını istemeyen kafaların bu muhtelif etnikten milletleri bizlere karşı vaktiyle maşa/silah olarak kullanmalarında. Zira o zamanlar Osmanlı hüükümetinde bulunan ortodoks, patrik ya da diğer dini akidelere bağlı olan milletlerin egemenliğini kendi boyunduruklarında bulundurmak isteyen batılı ülkeler oldu. Bunların birine elimizi versek kolumuzu kurtarabilir miydik? İnanış olarak tabi ki serbestiyet olmalıydı ki oldu da ama bu adamlar bunu dahi siyasete alet ettiler.

 

Elbet arz talebi karşılamalı, ırkçı tutum müşterek bir hal doğurmaz. Emeviler'in sürdürdüğü sert, taraf siyaseti ile kısa ömürlü oluşu; Abbasiler'in hoşgörülü devlet politika gütmesiyle devamlılığı buna misal. Yani dediğim, bir takım hususlarda esneklik elzemdir.

 

Bildiğimiz gibi biz bu adamlara kendi dillerini, dinlerini öğretecekleri okullar da sağladık, verdik.. Onlar ne yaptılar? Bizim toprağımızda kalenin içinden güya yıkmaya çalıştılar; buyrun Robert Koleji başı çeker. Adnan Menderes'in vaktiyle Maarif Vekili Bayar'a gidip; "okulda misyonerlik yapılıyor, genç beyinler yıkanmak isteniyor." diyaloğu da bilinir. Öte yandan Ermenisine barın, tarım yap diye toprak verdik, bugün kalkmış hala "benim olacak oralar" diye inliyor, sayıklıyor. Yani iyilikten maraz doğarmış ve de doğmuştur.

 

 

Dil bahsi de bence hakkında "hadi okusunlar bari" gibisinden ipin ucu serbest bırakılacak bir durum değildir. Kabul ilk olarak "hött" dedi mi devleti yıkmaz görünür ama bence bir ulusun ortak olması gereken kaidelerinden. Bugün neden devlet o kadar kıvrandı bir kürtçe mevzusunda? Nitekim resmi devlet dili Türkçe midir? Evet. Bir gün kalksaydık ki, bir grup kürt öğrenciler bir yanda, Türk öğrenciler bir yanda biri kürtçe selamlaşıyor, biri Türkçe. Biri hocasına Türkçe ödev sunuyor biri kürtçe. Tam bir kaos! Hadi diyelim bunları ayrı okul binalarında toplayalım. O zaman da tamamen farklı/zıt kutuplaşmalar meydana gelecek. E bu ülkenin 75 milyonunun 20 milyonu kürt, adamlar "eziliyoruz" diyecekler. Yani amiyane tabirle iş zıvanadan çıkacak.

 

Eğer bir vatansa, bir bayraksa, bir dilse, aynı marşsa, aynı dinse; bir takım esneklik sağlarsın (mesela bugün açılan TRT 6/okullara seçmeli ders olarak kürtçenin konması..) geri kalanında yine düdüğünü öttürürsün. Ha diyeceksiniz ki onlar insan değil mi? Empati kuruyorum , kabul zor durum ama başka fikir yürütemiyorum. Faşist değilim ama başka bir yol göremiyorum devlet bekası adına.

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Burada Atatürk'e ırkçı diyemezsin bir kere... O ırkçı olsaydı, ben hepinizden önce ırkçı derdim ona...

 

-Yani kutsal kitabımız Kuranı Kerimde bunlarla dostluk kurmayın dendiyse; boşuna denmemiş arkadaş! Hem, senin çıktığın bu yoldan gidersek sümme haşa- Kuranı Kerimde de bir nevi müslümanların diğer dine mensup insanlardan üstün olduğunu çıkarabiliriz ve bu bir nevi faşistlik derse elin gavuru, ona ne diyeceksin?

 

-Atatürk, senin gibi gençlerin şu anda kitap okuması, rahat rahat nefes alması, sevgilisiyle rahat gezmesi, hatta ve hatta hepsi bir yana; rahat ibadet edebilmesi için hayatını milletine adamıştır

 

-Gözlerimizi dört açmalıyız, dört! Çok büyük oyunlar oynanıyor!

 

- Sen benim Atamı, hatta eğer Türk Milletinin bir ferdiysen- kendi Atanı nasıl karalayabilirsin? Kimden alıyorsun bu cesareti? Şeytan vesvese mi veriyor?

 

---Yukarıda ki ifadelerin her birisi yeterince ucu açık, ispatlanamamış, deli saçması birer iddiadan öte başka bir şey değiller. Zaten kişinin kendi görüşleri bunlar. Ayrıca tek bir lafım var ardından sözü gerçeklere bırakıyorum; Siz bana atamı neden sevmiyorsun diye sordukça, benim nefretimi körüklüyorsunuz. Yeter artık sevmek gibi tamamen içsel bir duyguyu dayatmayın. ARTIK SEVMEYECEĞİM...

 

fikir verebilecek bir video

 

buna da bakmakta fayda var.

 

Sonradan gelen zaruri bir düzeltme: Kuran-ı Kerim de mealen ''Tasalanmayın; İnanıyorsanız, üstünsünüz'' buyuruluyor.

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

sadece...üstadın dediği gibi''inanmıyorum bana öğretilen tarihe''...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şimdi var ya, bu mevzuuya şöyle bir göz attım da aklıma neler geldi, neler...

 

Tabi mevzuu ile alakalı olmayabilir, o yüzden üzerinize alınmayınız, e yaşımda müsait artık...

 

ırkçılık...

 

Şimdi efendim harf devrimi yapılmadan önce nutuk meclisde okundu... İşte daha o zamanlar bizim Türkiye'nin Güneydoğusu'nu, Doğusunu hangi isimle ifade ediyorlardı? Aman Kürdistan deme... Sonra efendim, işte 30'lardan sonra coğrafya kurultayında olacak, Doğu, Güneydoğu ifadeleri üretildi... Ah, bu ifadeler üretilmeden önce oraların ismi halk dilinde neydi acep? Kürdistan demeyin yahu, deli etmayin adamı! Ha bu arada Kürdistan devleti filan istediğim yok, aman ha... Sahiden Osmanlı döneminde o civarın ismi ne olarak geçiyordu?

Allah bizi yaratırken hangi ırktan olduğumuzu sorma şansımız yoktu. Doğduğumuz yeri biz seçmiyoruz... O yüzden üstünlük takvadadır bizim inancımıza göre...

Bu arada ırkçılık bahsine dönecek olursak, Tabiki burada herhangi birisine ırkçı diyecek halim yok. Buradaki tartışmadan da anlaşılacğı üzere, bu işler göreceli. Ama Hitler'i, Musso'yu tanır mısınız?

''Atatürk, bir ulus bütün vasıtalarından yoksun bırakılsa bile, kendini kurtarıcak vasıtaları yaratabileceğini öğreten liderdir. O'nun ilk talebesi Mussoli'dir, ikinci talebesi benim.'' Adolf Hitler (Alman Devlet Başkanı)

Ha birde kendisini bir türlü göremediğimiz 10.yıl albümünde kimin kutlama yazısı vardı ve bu yazı albümün ön veya arka kapağında mıydı?

Mesela İnönü de az değildi hani... Cumhuriyet gazetesi manşet atar:'Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya selamlar'... İnönü İtalya'ya gider iken atılan bir Cumhuriyet manşeti... Hani şu Nazım Hikmet'in yüzüne tükürsün okurları diye, adamın resmini manşetten veren gazete...

 

tabi şeyh said olayını da iyi incelemek lazım Kürt bahsinde... Mesela Said nursi'nin hayatı da önemlidir bu noktada... Nursiye ısrarla Kürt Said denirdi... Tabi bazı zavallı şeyler de Şehy said ile Said Nursi'yi de aynı kişi sanırlar... Hoş Bediüzzaman ile said nursi'yi de ayrı kişler sanırlar ya, neyse... Canım tarikate cemaat, cemaate tarikat diyenler de bunlardandır... Unutmadan yazayım, Şeyh said olyı ile said Nursi'yi de eş zamanlı incelemek lazım...

 

Şu andımız var bizim birde... Sahi kim yazdı bu andı... Allah aşkına biri çıksın söylesin şu andımızı yazanı yahu... Bir edebiyatçı da incelesin bakılım andımızı ne bulacak orada, tabi birde toplum bilimciler incelesin... Sahi yahu kim yazdı o andı? o kişi kim ki, onun azdığı şeyi yıllarca okuyoruz okulların önünde? Korkmyın Atatürk yazmadı o andı, rahat olun yani... E ama kim yazdı? neyse...

 

Hani Osmanlı öncesinin var olduğu da hatırlatıl da, aklıma geldi...

Tarih kurultayı mı ne olacak, işte orada okul tarih kitaplarında geçecek tarih mevzuuları konuşuluyormuş... İşte Türkler Orta asya'dan göç ettiler, çünkü Ortaasy^'da sürekli iklim bozukluğu, kuraklık varmış... Orası hep kurakmış belli tarihten saonra, göçün nedeni de buymuş. Bir tarihçi de çıkmış ortaya demişki, hayır efendim o zamanlar Ortaasyada kuraklık vardı ama, öyle sürekli değildi, 30-35 yıl sürdü kuraklık... Sonra adamı atmışlar o kurultaydan iyi mi? Hadi bu bahsi de taihçilere bırakalım...

 

Bu forum Türklerindir veya ya terk et ya sev... Şaka şaka, aman sonra Üstad rüyalarıma girer...

''Müddei tarih ve vatandır!'' Busöz de nereden çıktı şimdi demeyim, ne bileyim geldi bir yerlerden...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...