Eşref Bey 58 Report post Posted January 29, 2011 Kadından kendisinde olmayanı isteriz; Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz... (1983) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted January 29, 2011 Üstad'ın son dönemlerinde yazdığı bu iki mısralık şiir acaba ne için yazılmıştır? Uzun süredir düşündüğüm ve bir cevap bulamadığım soruyu sizlere yöneltiyorum. Bir açıklık getirecek arkadaş varsa cevap bekliyorum. Saygılarımla... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted January 31, 2011 Şiir üzerine âcizane bir yorum yapmaya çalışacağım. Üstad’ın kadın meselesini ele aldığı yazılarına bakarak bu şiirinde neye işaret etmek istediğini anlayabiliriz. Evvela Üstad’dan bazı iktibaslar yaparak yorumumuzun temelini kuralım: "Kadın nedir? Her şeyden önce, gaye mi, vasıta mı?.. Şüphesiz ki, gaye sanıldığı ân vaadettiği hiçbir şeyi veremeyen, vasıtalığını da kaybeden esrarlı yaratık... Öyleyse vasıta... Nasıl bir vasıta?.. Neye vasıta?.." Bir kadın ki, erkek zekâsını kat kat aşan bir içgüdü sayesinde her ân yenilenmek, asla tükenmemek gibi bir sanat tılsımı içinde, insana şah damarından daha yakın Allah'a yol verebilsin..." "Kadın, bir yaniyle batırıcı ve kaybettirici olduğu kadar öbür yaniyle yükseltici ve erdiricidir." "Tevekkeli değil, Havva'nın Âdem'in kaburga kemiklerindenyaratılmış olması... O kendisidir, kendinden kendisini isteyen bir şeydir; istediğinasıl verilebilir? Kadın ancak muazzam bir ruh rejimi içinde vasıta rolüoynayabilir; gaye olunca da gökleri erkeğin üzerine yıkar. Onu, gayeleringayesi yolunda bir işaretçi olmanın ve büyük visalden gizli bir tad getirmeninsınırında nasıl tutabilmeli?.." "Kadın, bir yüzünde İlâhî, öbür yüzünde hayvanî birer remzbulunan esrarlı madalyon... Sanki yazı-tura oyununun parası... İnsanoğlu hemenbütün kadrosuyle, o parayı atılınca yalnız hayvanî remz, tura tarafıyle düşenbir nesne zanneder ve bu yüzden zıt kutuplar arasında ahengi göremez. Böylecehayvanî remz yüzünü mefkûreleştirir ve o zaman hasretinin şiddetinden, kadınınve şehvaniyetinin dışına çıkmaya başlar, kadını ve şehvaniyeti kaybetmeye kadar gider." ** Kadın meselesine dair iki farklı erkek görüşü karşımıza çıkıyor. İlki, kadını gaye olarak gören, hayatının rotasını kadına kavuşmak, kadını elde etmek olarak belirleyen ve buna bağlı olarak da hakiki manada kadının yükseltici ve erdirici vasfından mahrum kalma neticesine ulaşan süfli görüş; diğeri de Üstad’ın üzerinde durduğu gibi, Allah yolunda ermenin bir aracı olarak erkeğe sunulmuş latif bir yol işaretçisi olan kadının asıl ulaşılacak değil, asıl olana ulaştıracak vasıtalık mahiyetine uygun ulvi görüş. Kurduğu medeniyet gibi lisanı da ihtişam içinde olan atalarımızın kadına cins-i latif ifadesini uygun görmelerindeki hikmetlerden biri belki de bu olsa gerek. Üstad’ın şiirinde ele aldığı görüş, ilk tarifteki süfli görüş. Kadından kendisinde olmayanı isteyen işte bu süfli görüştür. Kadın gaye değil de bir vasıta olduğundan, kadını ulaşılması gereken bir gaye konumuna oturtan erkek, aslında farkına varmadan gayelik vasfına sahip olmayan bir vasıtadan gayeye ulaşıldığında erilecek olan namütenahi iklimi istemektedir. Şöyle ki, insanın yaratılış ve dünyaya gönderiliş sebebi, Rabbini tanıması ve ona kulluk etmesidir, bu dünya basamağını O’nun istediği, emrettiği şekilde çıkarak hakiki sevgiliye, asıl gayeye, Rabbinin rızasına kavuşmasıdır. İnansın yahut inanmasın bütün bir beşeriyet için hakikat budur. İnsanın asli vatanı olan sonsuz bir hayatın yaşanacağı ahiret yurdu, dünya basamağını geçmeden kavuşulamayacak bir mahiyette. Dünya basamağında iken gayeye ulaştıracak olan vasıtalardan biri de kadın. Ama nasıl kadın? Elbette ki gayri İslami hezeyanların peşinde koşarak hakikate kavuşturma vasfını kaybettiği yetmiyormuş gibi felakete sürükleme makinesine dönüşmüş bir kadın değil. Üstad'ın: "Kadın, bir yaniyle batırıcı ve kaybettirici olduğu kadar öbür yaniyle yükseltici ve erdiricidir." cümlesindeki ilk ifadede yer alan batırıcı ve kaybettirici kadın, bu kategoriye girmektedir. Peki nasıl bir kadın? Üstad’ın tabiriyle: “erkek zekâsını kat kat aşan bir içgüdü sayesinde her ân yenilenmek, asla tükenmemek gibi bir sanat tılsımı içinde, insana şah damarından daha yakın Allah'a yolverebilen” bir kadın. Kadın bu vasfı sadece ve sadece İslam’ın kendisine çizdiği rotaya uyduğunda bulabilir. Erkek, kadının vasıtalık hakikatini bilmeyip de, asıl gayeyi ve kendisini asıl gayeye ulaştıracak olan vasıtayı arayan ruhunun sesinden bihaber olunca; kadını, Allah’ın erkek için bir vasıta olarak yarattığı o latif vasıtanın latif cazibesine kapılarak kadını olması gerekenden daha üst bir konuma çıkarmakta, onu kendine gaye olarak görmektedir. Halbuki kadın gaye değildir, ve gayeye ulaşma iştiyakında ve cehdinde olan erkek ruhu gayeye ulaşma lezzetini vasıta olan kadında bulamaz. Bulamadığı için de Üstad’ın son mısrada dediği gibi: “Hasret yerinde kalır ve biz çekip gideriz..” Hasret, hakiki gayeye ulaşmanın hasretidir. Bir vasıta olan kadın ise o hasreti gideremez, hasret yerinde kalır. Bu dünyada yaşarken, dünyanın, erkeğin, kadının, insanın hakikatini bilmeyen beşer, kadını vasıta olmaktan çıkarıp gaye olarak görmeye devam ettiği müddetçe, kadından kendisinde olmayanı istemeye devam edecektir ve bu dünyadan çekip giderken de o hasret yerinde kalmaya devam edecektir. Kadından kendisinde olmayanı istemeyen, kadını vasıtalık vazifesindeki hakikat içinde en ulvi noktada ele alacak olan erkek ve vasıtalık vazifesini de hem kendini hem erkeğini gayeye, saadete erdirecek şekilde ifa edebilecek olan kadın, sadece İslam’ın çizdiği ölçülere göre inanan ve yaşayan erkek ile kadında.. 3 Quote Share this post Link to post Share on other sites
remz 38 Report post Posted February 2, 2011 Muazzam bir tarif olmuş! Allah(c.c.) hem sizden hemde bu kadar güzel kaleme alınmasına vesile olduğu için soruyu soran kardeşimizden razı olsun. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted February 3, 2011 Ziyadesiyle merak edipte bir türlü birleştiremediğim bu konuya açıklık getirdiğiniz için teşekkür ederim Reyhan Hanım. Zira birçok kişi tarafından yöneltilen bir soruydu. Allah razı olsun... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ebkem 89 Report post Posted April 20, 2011 KADIN Bir ufuk ki, ne Mecnun varabildi, ne Ferhad; Bir ufuk ki, ilâhî sırrı bekleyen serhad... NFK Quote Share this post Link to post Share on other sites
daghan osmanli 0 Report post Posted August 24, 2011 reyhan gercekten yorumlariniz harika.uzun zamandir bende bu dizelerin manasini bulmakta muthis bir azim icerisinde lakin yetersiz dimagim yuzunden bicareydim.yorumunuz kafi derecede beni aydinlatti.ALLAH razi olsun kardesim.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
e-selcuk 25 Report post Posted November 29, 2011 Harikulade bir siir ve mukemmel bir yorum.. Allah razi olsun.. Quote Share this post Link to post Share on other sites