Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
sark

Tevfik İleri'ye Vefa Kitabı

Recommended Posts

Tevfik İleri'ye Vefa kitabı

 

Demokrat Parti döneminde 10 yıl çeşitli bakanlıklar yapmış, Yassıada'da yargılanıp idama mahkûm edilmiş bir isim Tevfik İleri. Eşi Vasfiye Hanım'a yazdığı mektuplarda memlekete hizmeti ilk sıraya koyan Tevfik İleri'nin Kayseri Cezaevi'nde yatarken kanserle son bulan hayatı bir romana konu oldu. Sadık Yalsızuçanlar'ın kaleme aldığı 'Vefa Apartmanı' Tevfik İleri'nin şahsında bir dönemin tarihini anlatıyor."Allah var. Büyük Allah var. Her şeyi görüyor, biliyor. Gördüğüne ve bildiğine inanıyorum. Gerisi laf u güzaf. Yapılacak tek şey tebessüm etmektir. Size mal, mülk, servet bırakmadım. Yalnız, size, şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim, siz de bununla iftihar edeceksiniz." Tevfik İleri, vefatından 3 ay evvel Kayseri Cezaevi'nden yazdığı son mektubunda çocuklarına böyle sesleniyordu.

 

Yakın tarihin politik figürlerinden biri Tevfik İleri. Demokrat Parti döneminde ulaştırma, milli eğitim ve bayındırlık bakanı olarak görev yapmış, Adnan Menderes'in yakınında bir devre tanıklık etmiş, Yassıada'da yargılanıp idama mahkûm edilmiş bir isim... İdam cezası ömür boyu hapse çevrilen ve yakalandığı kanser hastalığından gözlerini hayata yuman bir politikacı...

 

Bütün bunları bize hatırlatan ise Sadık Yalsızuçanlar'ın Timaş Yayınları'ndan çıkan kitabı Vefa Apartmanı. Tevfik İleri'nin kahraman olduğu anı romanın merkezinde onun çalışma hayatı boyunca tuttuğu günceler, mektuplar, Yassıada ve Kayseri cezaevi günlükleri yer alıyor. Kitapta Tevfik İleri'nin şahsında bir dönemin tarihi anlatılıyor. Sadık Yalsızuçanlar, romanı eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in kendisini yüreklendirmesi ve aileyle tanıştırması sonucu kaleme aldığını söylüyor. Tevfik İleri'nin eşi Vasfiye İleri hâlâ hayatta. Kızları Cahide ve Ayşe Hanım, oğlu Cahit Bey Ankara'da yaşıyor ve kitaba da ismini veren Vefa Apartmanı'nda ikamet ediyorlar.

 

vefa01.jpg

Tevfik İleri, eşi Vasfiye Hanım ve çocuklarıyla.

 

 

Elli kelimelik mektuplar...

 

"Canım Vasfiyem" "Güzel Kalpli Vasfiyem" "Hayatım Vasfiyem" Tevfik İleri'nin eşine yazdığı mektuplarda kullandığı hitaplar... Çoğu Yassıada ve Kayseri Cezaevi'nden kaleme alınmış mektupların dışında henüz nişanlı iken müstakbel eşine yazdığı iki mektup da var kitapta. Bu mektuplarda 'önce memleketimize âşık olacağız, sonra birbirimizi seveceğiz' diyen idealist, yurtsever, âşık bir Hemşinli Tevfik'le karşılaşıyoruz. İTÜ'den yüksek mühendis olarak mezun olan İleri, memleket sevdasıyla 1933-1937 yılları arasında Erzurum'da karayolları mühendisliği, 1937-1942 yıllarında Çanakkale'de, 1942-1950 yılları arasında Samsun'da bayındırlık müdürlüğü yapıyor. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti milletvekili olarak Meclis'e giriyor. 27 Mayıs darbesine kadar da bakan olarak hizmet ediyor. Din derslerinin ilkokulda okutulmasında, 1930 yılında kapatılan imam hatiplerin yeniden açılmasında onun imzası var. İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nün kurulması, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nin açılması, İstanbul Boğaz Köprüsü'nün ihale aşamasına kadar getirilmesi, öncülük ettiği bazı hizmetlerden...

 

***

 

Annem ağlayarak dinledi

 

Cahide İleri Aksoy, kitabı alır almaz annesine bazı bölümleri okuduğunu anlatıyor: "Kitabın düşünülmesi, yapılıyor olması bize gurur verdi. Anneme okuduğumda gözyaşları içinde dinledi. Sadık Bey'e ve Hüseyin Çelik beylere emeklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Türkiye'nin dönüşüm yaşadığı bir dönemde çıkması anlamlı oldu. Babam da yaşadığı dönemde Türkiye'nin değişimine büyük katkı sağlamıştı. Ben şuna inanırım tesadüf diye bir şey yoktur. Babamın temiz saf ruhu vardı. Hiçbir zaman hiçbir konuda kötülük düşünmezdi. Çok yönlü bir insandı. Şiir, müzik, ilahi dinlerdi. Allah'ın iyi bir kuluymuş ki, yaşadığı dönemden yıllar sonra yeni nesile onu anlatan böyle bir roman yayımlandı." Tevfik İleri'nin damadı Ayhan Aksoy da romanda Türk halkının bir dönemin nasıl yaşandığını daha iyi anlayacağını düşünüyor.

 

MURAT TOKAY

 

 

zaman

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu başlığı neden açtım? Biraz sonra izahına girişeceğim, yalnız Tevfik İleri hakkında kabataslak bir bilgilendirmeyi evvela elzem buluyorum. Vakti zamanında Tevfik İleri ile alakalı okuduğumu bir yazı anımsadım. Biriktirdiğim makalelere bir göz attım da şükür hafızamız yanıltmadı. Sayın Mustafa Armağan'nın Merhum Tevfik İleri'yi kaleme aldığı yazıyı da iktibas ettikten sonra asıl meseleme geçeceğim.

 

Bir memleket sevdalısı: Tevfik İleri

 

tevfik-ileri.jpg

 

 

"Çocuklar! Bugünkü halinize bakarak kendinizi küçük görmeyin. Yarının önemli insanları sizler olacaksınız. Sizden büyük hizmetler bekliyoruz. Bu okulları büyük ümitlerle açtık. Değerini bilin, çok çalışın; iyi bilgilerle ve geniş bir ilmî birikimle yetişin."

1951 yılında Kayseri İmam-Hatip Lisesi'nde öğrenci olan Yusuf Karaca, zamanın Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin okullarında yaptığı şevklendirici konuşmayı böyle aktarır. Diğer okullar tarafından aşağı görüldükleri bir zamanda Milli Eğitim Bakanı'nın trenden iner inmez başka hiçbir okula uğramadan imam-hatip lisesini ziyaret etmiş olması, vefatının 49. yıldönümünde İleri'yi farklı bir yere koymamızı gerektiriyor.

 

Oğlu Cahit İleri anlattı. 27 Mayıs'tan sonra tutuklanıp Harp Okulu'na kapatılan Tevfik İleri'nin arkadaşları, endişeyle neler olacağını tartışıyorlarmış. Bir ara odadan bir horultu sesi duyulmuş. Etraflarına bakınca sesin uyumakta olan İleri'den geldiğini fark etmişler. Derhal uyandırmışlar. Herkesin can derdine düştüğü bir sırada nasıl olup da uyuyabildiğini sormuşlar kendisine. O gayet rahat 'Tam 10 yıldır omuzlarımdaki ağır yükler sebebiyle bir gece bile rahat uyuyamamıştım. Şimdi artık o yük omzumda değil. Bırakın da şöyle rahat bir uyku çekeyim.'

 

Arkadaşı Atıf Benderlioğlu anlatır. Tevfik İleri Yassıada'da hapistedir. Namazını orada da bırakmayan İleri, seccadesindeyken, içeriye bir subay girer ve "O bilmem ne çocuğu Tevfik İleri nerde?" diye bağırır. Namaz kılmakta olduğunu söylerler. Subay onu namaz kılarken görünce tekmelemeye başlar. İleri istifini bozmaz. Tekmeler altında secdeye gider, rükua varır, selamını verir, duasını tamamlar. Subay attığı tekmelere zerre kadar kıymet vermeyen bu mümin karşısında çılgına dönmüştür. 'Be adam', der, 'bela mısın, nesin? Seni öldüreceğim, bir şey söyle!' Merhum İleri ağır ağır başını çevirir subaya ve 'Asıl bela, belayı gönderenden gafil olmaktır' der. Olayı aktaran Agâh Oktay Güner'in dediği gibi "velayet makamında" söylenebilecek bir sözdür bu.

 

Tevfik İleri bir Yassıada şehididir. Zulüm adasında müebbet hapse mahkûm edildikten sonra Kayseri Cezaevi'ne götürülür, orada kansere yakalanır, yine de serbest bırakılmaz. Sonuçta Ankara Hastanesi'nde tedavi görürken vefat eder. Tarih, 31 Aralık 1961'dir. Hatta cenazesi kaldırılırken onu seven bir hemşire biraz 'fazla' ağlayınca sorguya çekilir. Neden ağladığı sorulunca "Ben mesaim ile idareye bağlıyım" der hemşire, "duygularımla değil."

 

Türkiye'nin hızla bir darbe zeminine doğru çekildiği günlerde (15 Ocak 1960) Bayındırlık Bakanı Tevfik İleri'nin basına Boğaz Köprüsü projesinin geldiği noktayı bizzat köprü maketinin önünde izah ettiğini okuruz:

 

"Haziran ayında temel atıyoruz, en geç 3 yıl içinde ikmal olacaktır. 1963 yaz aylarından itibaren Asya-Avrupa arasında trafik bu köprü üzerinden yapılacak, DP Türk milletine devasa eserlerinden birini daha takdim etmiş bulunacaktır."

 

Öte yandan devrin ateşli yazarı Çetin Altan, Yassıada'daki mazlumlar ve dışarıdaki aileleri kan ağlarken düşene bir tekme de kendisi atmakta üstüne olmadığını gösterir. Şöyle yazar:

 

"Hakaret namuslu kişilere layık olmadıkları kötü sıfatı atfetmekle olur. Size hakaret etmek nasıl mümkündür ki, siz o kadar kötü idiniz ki, size hakaret sıfatı bulmak imkânsızdı. Hırsız desek, gerçekten hırsızdınız. Rezil desek, gerçekten rezildiniz. Allah aşkınıza söyleyin, sizde haysiyet var mı? Şayet size haysiyetsiz demişsek özür dileriz. Sizlerden değil, başka haysiyetsizlerden; çünkü en haysiyetsiz insan bile sizlerin yanında İsa Aleyhisselam kalır." (Milliyet, 14 Haziran 1960)

 

Günlüklerine sık sık "Hava esmer fakat sakin" diye not düşmüş Tevfik İleri. Neyi kastetmişti acaba "Hava esmer" derken? Acaba o günlerin karamsarlığını mı?

 

Hiç karamsar değildi. Aksine bir ümit insanıydı. Zira biliyordu ki, ümitsizlik kâfire hastır. Başlarına yağan belaların da bu dünyadaki imtihanlardan olduğuna inanıyordu.

 

Tevfik İleri ilk olarak ulaştırma bakanlığı yaptı. Koltuğa oturur oturmaz ilk genelgesi, memurlardan halka insan gibi muamele etmelerini istemek olmuştu. Halka o kadar yakındı ki, Tek Parti devrinde milletvekilliği yapanlara acıyordu. Ne için bilir misiniz? Millet sevgisinin ne olduğunu tadamadıkları için. Şöyle diyordu: "Bu muzdarip ve mübarek millete hizmet edebilmek, ibadetlerin en kudsî olanıdır."

 

17 yıl mühendis ve genel müdür, 10 yıl da bakan ve milletvekili olan İleri'nin, Yassıada'da ortaya çıkan "mal varlığı" kendi yüzünü bile kızartmıştı. Bir kooperatiften alınma daire ile bir arsadan başka hiçbir mal varlığı ve parası bulunamayan İleri, üstelik borçludur. Hem de ne borcu, biliyor musunuz? Sümerbank'tan satın aldığı halının 3 bin küsur lira borcu.

 

Notlarına yazdığı şu satırlar haysiyetin ne olduğunu dosta da, düşmana da gösterecek netliktedir: "Başsavcı başımızla oynamaktan hoşlanıyor. Varsın oynasın; onun peşinde değiliz. Ama şeref ve namusumuzla oynamasına asla müsaade etmeyeceğiz. Son nefesimizde dahi namuslu olduğumuzu iddia ve ispat edeceğiz."

 

Tevfik İleri 49 yıl önce garip ve şehit olarak bu dünyadan ayrıldı. Ancak bugün açtığı kurumlardan yetişenlerin onu dualarıyla sarıp sarmaladığını gördükçe bu milletin kendisine hizmet edenleri asla unutmadığını ve unutmayacağını bir kere daha anlıyoruz. Ölümsüzlüğün yolu, ceberutluktan değil, halka hizmetten geçiyor çünkü.

Seçmenin pişmanlığı

 

Biraz evvel Selahattin Akçiçek geldi. Fakir, cahil bir seçmenden aldığı mektuptan bahsetti. Diyormuş ki: "Beni affet, muhterem mukadderat arkadaşlarınız da beni affetsin. Sizi biz seçtik, onun için bu hale düştünüz. İnşallah yüz yüze gelir ve sizden af talep ederim." (Tevfik İleri, "Yassıada ve Kayseri Günlükleri", Ötüken: 2003, s. 409).

 

Mustafa Armağan

 

02.01.2011

Share this post


Link to post
Share on other sites

Merhum Tevfik İleri Demokrat Parti dönemi bakanlarından, tam bir vatan aşığı, hakiki bir siyasetçi ve de samimi bir müslümandı. Türkiye adına yaptığı hizmetler yazılardan da anlaşıldığı üzre ortadadır. Hatta Üstad'ın "Benim Gözümde Menderes" eserini okuyanlar Üstad'la da yakından bağlantısını ve de dostluğunu müşahade etmişlerdir. Üstad bilindiği gibi hudutsuz şecaat ve de aksiyon adamı olduğu için çevresindeki insanlardan, muhataplarından da aynı gayreti beklemiştir. Merhum Tevfik İleri ile aralarında geçen bir diyaloğu mealen aktarayım.

 

Tevfik İleri mizacı gereği mülayim, sakin ama meziyet dolu bir fıtrata sahip. Malumun ilanı ki Demokrat Parti'nin, Merhum Menderes'in güttüğü pasif siyaset Üstad'ı tabii ki gadaplandırıyor. Bu hususta Merhum Tevfik İleri'ye sert bir çıkış yapan Üstad, artık elini masaya vurması gerektiğini ve de daha aksiyon dolu tutum sergilemesini istemesi akabinde Merhum Tevfik İleri'nin yanıtı takdirlik;

 

_Ne yapayım Üstad, Allah bizi de böyle yaratmış.

 

Diyecek kadar samimiyet, edeb, mülayimlik ve tevazuda zirve insanı.

 

Sayın Sadık Yalsızuçanlar'ın, Hüseyin Çelik'in teşvikiyle çıkarmış olduğu "VEFA" kitabı işte bu güzide şahsiyeti ihtiva etmekte. Gerçek tarihine sadık, vatanına hizmet etmiş şahıslara vefa borcunu daim sırtında hisseden bireyler ve de Üstad'a gönül vermiş gönüldaşlar olarak üerimize bir vazife düştüğü kanaatindeyim. Bu kitabı en kısa zamanda temin etmek. İnşallah burada yaptığım çağrı yerde kalmasın arkadaşlar. Alıp okuyan arkadaşlardan da burada yer yer iktibaslar yapmasını ve de bu seçkin insanımız hakkında daha geniş bilgi sahibi olmamızı sağlamasını istirham edeceğim.

 

İş bu başlığın muradı budur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Güzel bir haber. Paylaşım için teşekkürler. İnsanın acaba güncel kitaplardan ne okusam dediği vakitte bu kitap ismini duymak nasip oldu. İnşallah en yakın zamanda okumakta nasip olur.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Günler dışarıdakiler için su gibi akıp gidiyor Tevfik Bey. Geçerken ruhta ya lezzet veya elem bırakıyor. Sen her anı idrak ederek geçiriyorsun. Güncene tarihi yazıyorsun ama bu, zamanı ölçtüğün anlamına gelmiyor. Aksine, zamanı yitirmiş olabilirsin. Zaman, senin için, cam kırıkları üzerinde yürümek gibi… Hatıraların biriktiği o cam kırıkları. Hangi andan geçersen geç hep başka bir anın hatırasıyla dolu olacaksın. Tıpkı benim gibi. Sana aşk dolu mektuplar yazan Cahide gibi. Haklısın, insanın olağanın dışına çıkabilmesinin bir yolu da o mağaraya kapanmak. Olağan dünyada kaybettiğimizi başka türlü nasıl bulabiliriz? Odalarınız küçük ama birlikte olabiliyorsunuz. Ya büyüse… O zaman o beraberlik kalır mıydı?

 

‘Bugün günlerden ne sahi?’

 

Çarşamba, 16.8.1961

 

‘N’aptın bugün?’

 

Gece 10.30’da yattım. Fakat geç ve rahatsız uyudum. Sık sık uyandım. Döndüm. Sabahleyin 4.15’te kalktım. Dün gelen mektupları defterime geçirdim. Vasfiye’me mektup yazdım.

 

Bugün ilk defa öğleden evvel güneşte ve akşam serinlikte iki defa hava almaya çıkarıldık. Çok hoşlandık. Hayırdır inşallah.

 

Hava almaya çıkmadan evvel mektupları dağıttılar. Arkadaşlara 4-5 tane geldi.Bana da Vasfiye’min 14 ve Cahide’nin 13 tarihlisi geldi. Dün 13-14’e kadar olanları yok… Ne yapalım. Yavrularımın mektubunu bile sadaka verir gibi veriyorlar. Allah böyle istiyor. Büyük imtihana tabiyiz. Allah sabrımızı azaltmasın. Sebep olanları Allah mektup, haber diye yollara baktırsın…Akşamüzeri mebusları tekrar dışarı çıkarttılar. Dünkü gibi biz de hazırlandık, ama bu defa nedense çıkarmadılar. Gazetelerin bazısında İrtibat Bürosu’nun bir bildirisi var. 21-25 Ağustos arasında ailelerin ziyareti varmış. Acaba bizimkiler sıraya girebilecek mi?

 

 

Cuma 19.8.1960

 

Bu sabah yine şükür olsun 5’te kalktım. Namazımı yetiştirdim. Hatime devam ettim. Dünkünden daha başka bir tulu seyrettim. Evime gittim. Vasfiye’mle beraber, kızlarımın ve tabii benim gibi yatan Cahitimin odalarını ziyaret ettim. Ve sonra saat 6.00’da Vasfiye’me mektup yazıyorum.

 

Öğleden sonra 15.00 civarında Adnan Menderes’i sorguya götürmüşler. 17.00’yi geçe üç teğmen nezaretinde döndü. Zayıflamıştı, çok bitkin görünüyordu. Merdivenlerden inerken bir teğmene dayanmak lüzumunu hissetti. 6-7 Eylül tahkikatını idare eden heyet biraz evvel hareket etti. Bayar, yüzbaşı ve iki kumandanla beraber çıktı. Dönüşte Bayar’ı kumandanın odasında otururken gördük. Bu akşam odamızda çok üzücü şeyler konuştuk.

 

 

 

 

Cumartesi, 20.8.1960

 

Bu sabah 5’te kalkma kararıyla yattığım için birkaç defa uyandım. Saate baktım. Güneşin doğuşunu seyrettim. Vasfiyemi, çocuklarımı uzun uzun düşündüm. Niyaz ettim. Yavrularımın teker teker yanaklarından öptüm. Ve şimdi Vasfiyeme mektup yazıyorum.

 

 

 

 

Pazar, 21.8.1960

 

Allah’ıma şükürler olsun ki, defterime şu satırları yazmak imkanını bana lütfetti. Dün ikindi namazını kılarken cereyanda idim. Ve müthiş bir rüzgar vardı. Üşüdüğümü hissettim. 18.00’de dışarı çıkmak için siyah yün gömleğimi giydim. Allah’tan ki rüzgar vesilesiyle dışarı çıkarmadılar. Yavaş yavaş bir ateş hissetmeye başladım. Nabzım yükseldi. Akşam namazımı kılmak için kalktığım zaman ayakta duramayacak haldeydim. Sıtmaya tutulmuş gibi bir titreme geldi. İki aspirin aldım, hemen yatağa girdim. Ellerim, ayaklarım buz gibiydi. Titreme uzun süre devam etti. İzzet yatakta ayaklarıma yün çoraplarımı giydirdi. Ve nöbetçi doktora haber verdi. Allah razı olsun, geldi. Göğsümü, sırtımı dinledi. Tansiyona baktı.Üç adet Teramisin ve kinin verdi. Arkadaşlar akşam yemeğine gittiler, bana da çay getirdiler. İçtim, ilaçlarımı da aldım. Adamakıllı terledim. Arkama havlu koydum, çamaşırlarımı değiştirdim. Nabzım yüzden aşağı olmadı. Sık sık üşüme, ürperti hissederek, sıçrayarak uyandım. Ateşim çok daha fazlalaştı. Nabzım da 120’yi geçiyordu. Burada ölüm aklıma geldi. Her şeyi bir kere daha unuttum. Aklıma çocuklarım kavuşmayı düşünmekten başka hiçbir şey yoktu. Mahkemenin bir an evvel olmasını, hatta idam verecek olsa dahi biran evvel olmasını istedim. Burada pis bir hastalıkla ölürseniz yavrularınızı göremezsiniz, idam edilirseniz son bir defa onları görmek, onlara bir el sallamak mümkündür.

 

Sabaha kadar gözümü hiç kapamadan geçirdim. 5.00 oldu, 6.00 oldu. Hava bulutlu, yağmur yağdı. İkinci terleme ateşimi biraz düşürdü. Kendime geldim biraz. Arkadaşlar çay getirdiler, peynir ekmek gönderdiler.

Dönüşte Allah razı olsun Koraltan müsaade alarak odama kadar geldi, terli alnımı tuttu: “Geçmiş olsun” dedi. Kantinden aldığı bir şişe kolonyayı gönderdi. Unutmayacağım Koraltan’ın bu alakasını. Allah’ıma hamd olsun. İnşallah yarın yavrularımıza yine mektup yazabilirim. Nasıl şükürden acizim. Bin defa karar verdiğimiz halde nasıl yine küçük şeylerle kendimizi yiyip bitiriyoruz.

 

Sabahleyin Adnan Menderes herhalde kumandanlığa gitti. Ve yarım saat sonra döndü. Çok bitkin, güçlük çeken bir hali var.

 

Dahiliye mütehassısı doktor yüzbaşı geldi. Tekrar dinledi, gribal bir nöbet olacağını söyledi. Şimdi ateşin, terlemenin bıraktığı bir yorgunluk var. Ateşim yok, Allah’ıma binlerce şükür.

 

 

 

 

Çarşamba, 23.8.1961

 

Gece 11’de yattım, uzun uzun uyuyamadım. Kafamda hep sabahki buluşmadan intibalar, hayallerin saadeti. Tutmadı uyku.

 

Sadık Yalsızuçanlar/ "Vefa Apartmanı" eserinden

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Fikir çilesi" çektiğinden emin bulunduğum büyük dostum Tevfik İleri'den,bilhassa bu davayı,havanında dövdüğü davaların asıl maddesi haline getirmesini dilerim.

14 Temmuz 1952

Başmakalelerim

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kitabı henüz okuyamadım ama mutlaka okumak istiyorum. Elhak Tevfik İleri'yi Sadık Yalsızuçanlar gibi tahlil yaparken sataşmaktan geri durmayan birinden okumak istemezdim ama malesef bu alanda bir eksik var, Tevfik İleri'yi konu edinen başka bir eser ben bilmiyorum. Bilen varsa yazabilir mi?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Geçtiğimiz günlerde kaybettik Vasfiye annemizi. Sonunda kavuştu Yassıada'nın cevval adamıyla hayat arkadaşı.

 

Fatihamızı eksik etmeyelim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...