Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
muhalif

Hücum Ve Polemik

Recommended Posts

Sık sık siyasilerimiz yargı bağımsızlığından söz ederler.

 

 

İdeolojik devletlerde yargının bağımsız olması mümkün mü? Küçük yaşından itibaren belli bir zihniyetin insanı olması için çocuğun beyni ve vicdanı dokunursa, eline hangi yasa verilirse verilsin, ondan bağımsız olmasını beklemek abesle iştigaldir. Hiçbir ideoloji ebediyen doğru değildir; bugün doğru olanın yarın yanlış olması tabiidir; çünkü ideolojiler biraz da şartların ürünüdür. Dolayısıyla düşünen insan bir gün ister istemez temel olan ideolojiyle karşı karşıya gelir. Vay onun haline!...

"Atatürk'ün Uşağıydım" adındaki kitabın yazarı, Necip Fazıl Bey'e gelir; "Yaşlandım, Atatürk'ten duyduğum sırrı mezara götürmek istemiyorum." der; ona göre sır olan bir hususu açıklar. Necip Fazıl "Söylediğini el yazınla yazar mısın?" diye sorar; o da "Evet" cevabını verir, Granda yazar, Necip Fazıl yayınlar, mahkum olur. Mahkemenin hükmü "Cemal Granda'nın niyeti başka, senin niyetin başka." esasına dayanır. Hz. Ali, Haricilere şöyle haber gönderir: "Benim için istediğiniz niyeti beslemekte hürsünüz; ama onu fiile dökerseniz yıldırım gibi tepenize inerim." Bin dört yüz yıl önce niyetin suç olmayacağını Hz. Ali ortaya koydu; fakat idraklar ideolojiyle dokunursa niyetin suçlanmasında beis görünmez.

İskilipli Atıf Efendi'nin şapka kanunundan muhakeme edildiği zabıtlardan açıkça belli oluyor. Ama milletin infialinden endişe edildiği için Yunan ile işbirliği yaptığına dair hüküm verilmiş. Buna dair ne soru sorulmuş, ne de cevap alınmış. Yunan'ın denize döküldüğünün üzerinden yıllar geçmiş. Bu zaman zarfında niçin dava açılmadığını sormak bile gereksiz; zira yazdığı kitaptan muhakeme edildiği açık. Atıf Efendi olayını merak edenler, Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam" kitabını okuyabilirler. Ama bu konuda insanı rahatlatan iki husus var. Biri muhakeme edenlerin hukukçu olmaması; diğeri de yanlış anlaşılmaya müsait olağanüstü şartlardan milletçe geçilmesiydi. Asıl hukuksuzluk 27 Mayıs darbesiyle yapıldı. Demokratik bir ülkede iktidarın oyla değil zorla değiştirilmesi felakettir; fakat buna hukukta yer bulan profesörleri vasıflandırmak için gerekli sıfatı sözlüklerde bulmak mümkün değil. Bu hukuk cinayetiyle bir başka hukuk cinayeti işlendi. Güya milli bünyenin güçlendirilmesi amacıyla geniş af çıkarıldı. Ne gariptir ki Necip Fazıl'ı hapse atmak için istisna getirildi. İşte bu kişiye göre hukuktur. Bir başka söyleyişle hukukun katlidir.

Bedii Faik, Necip Fazıl'a vicdansızca hücum etti; ne üslubu seviyeli idi, ne de içeriği hazmedilir cinstendi. O gece hiç uyumadım; çünkü Necip Fazıl üstadın kaleminin ne kadar keskin olduğunu biliyordum. Yazı "Al" başlığını taşıyordu. "Babıali'nin Bab-ı Adi cephesinde (Dünya) isimli çöp tenekesi boyunda kulübeye sığınmış." diye devam ediyordu. Herhalde dünyadaki polemik edebiyatının baş köşesine oturtturulacak bir makale idi. Bedii Faik cevap veremedi. Bir gün ziyaretine gittiğimizde üstad şunu söylemişti: "Attığım mermi burnundan girdi; olduğu yerde kıvrıldı."

Kimileri Necip Fazıl'ın makalelerinin sadece hücum ve polemiğe dayandığını iddia ederlerse de kesinlikle doğru değildir. "Al" yazısından bir gün sonra "Aziz Kurmay" yazısı yayınlandı: "Hitabım sana, yüzünü belli başlı bir şahıs halinde görmeden, sadece sınıfının mücerret vasıflarıyla tasarladığım sana." Büyük Alman askeri Rohel'in "Prusya ordusunun ruhu subaylardır" dediği bilinir. Ve bir Rus subayının nasıl olması lazım geldiğini anlatır. Bütün askeri okullarda okutulması gereken edebi ve fikri parçadır.

Bazı edebiyat hocalarından sık sık şuna benzer şeyler duyuyoruz: "Refik Halit çalışıldı". Refik Halit gibi bir yazarın hakkında tez yapılması, bir başka tezin yapılmasına engel değildir. Sadece "Sürgün" romanı hakkında farklı açılardan tezler yapılabilir.

Hele Necip Fazıl hakkında yüzlerce tezin hazırlanması işten bile değildir. Nazım Hikmet Bursa hapishanesinde yatmaktadır. Necip Fazıl ona ziyaret edeceği günü bildirir. Eski dosttular. Nazım Hikmet herhalde Necip Fazıl'ı nasıl müşkül duruma düşüreceğini düşünür. Necip Fazıl'ı görünce ona doğru yürür ve kollarını açar. "Ah meleklerin hocası hoşgeldin" der. Necip Fazıl da aynı anda şöyle cevap verir: "Hoşbulduk Asiye'nin kocası."

Nazım Hikmet, Necip Fazıl'a şeytan derken onun da karşılığı "Sen de firavunsun" olur. Saniyelik anda karşılığı düşünüp taşı gediğine oturtmak keskin bir zekanın ürünüdür. Necip Fazıl'ın anekdotlarından birkaç doktora çıkar. Biz bugün Necip Fazıl'ın, Peyami Safa'nın yeterince değerini bilmiyoruz; fakat milletimizin zihin seviyesi yükseldikçe, bu aziz evlatlar çok daha büyüyecektir.

Yılın bugünleri gelince üstadın kulağımdan eksik olmayan sesini daha derinden duyuyorum. Kaf Dağı'nın ardındaki ümit için çırpınışlarını hiçbir vicdanlı yürek unutamaz.

 

Mehmed Niyazi

 

28 Mayıs 2012, Pazartesi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...