Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Achar

Hüseyin Mansur (Hallâc)

Recommended Posts

Künyesi Ebülmağis... Bayzâ kasabasında doğdu. Hicri Üçüncü Asır... Bağdatta yaşadı ve orada idam edildi. Meşhur velî...

Tanıdıklarından bir Hallacın dükkânına uğradı. Hoşbeşten sonra Hallâc'ı bir işe gönderdi. Hallâc geriye dönünce Mansur'a sitem etti:
- Yâ Hüseyin; senin işin için bugün kendi işimden kaldım. Şimdi ne yapacağım?

 

Mansur,. fil dişinden yontulmuş gibi zarafetli parmağının ucuyla, henüz atılmamış pamuk yığınlarını işaret eder etmez tel tel sâf pamuk bir tarafa, kıtık pamuk ve süprüntü bir tarafa ayrıldı. Ve etrafta bu kerameti işitmeyen kalmadı. Ondan sonra Mansura (Hallâc) lâkabını taktılar.

 

Günde dört yüz rekât namaz kılardı. Sordular:
- Sen bu üstün derecedeyken bu kadar ağır yük altına girmen niçin?

 

Cevap verdi:
- Allah'ın dostlarına ne rahatlık tesir eder ne de işkence... Onlar bu sıfatlardan fânidirler.

 

Odasına bir adam girdi; ve Mansur'un etrafında bir akrebin dolaştığını gördü. Akrebi öldürmeğe davrandı. Mansur mâni oldu:

 

- Bırakınız, ilişmeyiniz! O iki yıldır arkadaşım... Etrafımda dolanır, durur.

 

Nihayet meşhur velî, cihanı velveleye veren malûm sadayı yükseltti:
- "Enelhak!" Hak benim!..

 

Büyük bir fırtına... Derece derece, inananlar, zühd ehli, vecd ve hal sahipleri, kuru akıl ve satıh adamları, derinin üstündekiler ve altındakiler, dallardakiler ve köklerdekiler, hep sarsıldı. Görülmemiş bir zelzele... Ses, o zamanın medeniyet merkezi Bağdad'ı ve bütün dünyayı ihtizaza boğdu:

- "Enelhak!.." Hak benim!

 

Hayret, dehşet, merak, dikkat, hiddet; isyan, ve nihayet itham:
- Küfür!

 

Tefsirci:
- Doğrudur: bu söz akıl ve fikir çerçevesinde küfürdür!

 

Dediler:
- Yâ Mansur! Hak Odur de, benim deme!

 

- Evet, evet dedi; ondan gayri ne var ki?

 

Derdi ki:
- Marifet, eşyayı mânada yok görmekten ibarettir.

 

Derdi ki:
- Haktan gelen ilham odur ki, hiçbir fikirde ona karşı durabilmek mecali olmasın...

 

Derdi ki:
- Dünyayı terketmek nefsin zühdüdür; âhireti terketmek gönlün zühdü... Kendi kendisini terketmekse canın zühdü...

 

Kendisine sabırdan söz açanlara da dermiş ki:
- Sabır mı dediniz?.. Bakınız sabır nedir? Ellerinizin, ayağınızın kesilmesi... Sonra da darağacında sallandırılmanız ve gık demeden katlanmanız... Sabır budur!

 

Tefsirci:
- Mansur, kendisine sabırdan söz açanlara harfi harfine akibetini bildirdi.

 

Bir gün Âlemlerin Fahri hakkında şunu düşünmüştü:
- Niçin Miraç gecesi yalnız müminlerin bağışlanmasını diledi de bütün insanların bağışlanmasını istemedi?

 

Allah Resulünün mukaddes ruhaniyeti hemen Mansur'un karşısında billûrlaştı ve ona hitap etti:
- Benim gönlüm, Allah'ın fermanlarına aynadır. Ben ancak O'nun istediğini dileyebilirim. Eğer Allah her kulunun bağışlanmasını isteseydi ben de onu dilerdim!
Mansur, bu kadarla da kalmadı. Başından tülbendini çıkarıp, kâinatın ve her marifetin yüzü suyu hürmetine yaratılmış olduğu

 

Peygamber huzurunda keramete kalkışmak gibi bir hale düştü. Şu karşılığı aldı:

- Bu kerametten sonra o tülbendini çıkardığın başını da feda etmen lâzım..."Tâ ki, senden razı olayım...

 

Tefsirci:
- Ah, işte Mansur'un düştüğü ve sonuna kadar tahammül gösterdiği halin bütün sırrı. O, darağacında şöyle diyecektir: "Ben bu halin başıma nereden geldiğini bilmez değilim. Fakat sadık âşıkım; emrinden ve vaadimden yüz çevirmiyeceğim!" Mansur böyle diyecek fakat kimse sırrı keşfedemiyecektir.

 

Mansur'un sesi, şeriat âlemini ürpertilerle dolduruyor;
- "Enelhak!" Hak benim!

 

Cüneyd'e sordular:

- Bu sözün tevili var mıdır?

 

Buyurdu:
- Onun tevili gününde değil, kerbelâsı günündeyiz!

 

Şiblî de buyurdu:
- Biz, Mansur ile aynı şeydik. Halk, bizi deli sandığı için kurtulduk. Fakat Mansur'u akla nisbet ettiler ve öldürdüler.
Mansur'un bu nidası karşısında, gönül ehli duymamazlıktan gelir, onu kendi halinde bırakır ve ne inkâr, ne de tasdik ederken akılcılar, kıyasçılar ve zahiri ilim sahipleri birdenbire ayaklandı. Artık Mansur'un üzerine, hücumların, ithamların, inkârların en ağırları yağmaktadır. İthamcılar Halifeye başvurdu ve Hüseyin Mansur (Hallâc)'ın idamına ferman çıkarttılar. Halife evvelâ, Mansur'un bir yıl zindana atılması emrini verdi. Bu defa da halk bütün anlayışlıları ve anlayışsızlarıyla zindana akın etmeğe başladı.

 

Hemen Halifeye haber uçuruldu:
- Halk Mansur'a akın halinde... Ve o, yine ölçüye sığmaz lâflar etmekte...

 

Tekrar emir çıktı:
- Bundan böyle onu kimseyle konuşturmayınız! Artık kimse Mansur'un yanına uğrayamadı. Halife,

 

iki defa, iki büyük zatı gönderip telkine çalıştı:
- Yâ Mansur! Sözünden don, özür dile, istiğfar et ve kurtul!

 

Cevap!
- Sözü kim söylediyse, özürü de o dilesin!...

 

Bir gece Mansur'u zindanda bulamadılar. İkinci gece ne zindan vardı, ne Mansur... Üçüncü gece, zindan ve Mansur yerli yerinde...

Mansur izah etti: İlk gece ondaydım, beni bulamadınız. İkinci gece o buradaydı, ne beni buldunuz, ne de başka bir şey... Üçüncü gece her şey yerli yerine geldi. Tâ ki, mukaddes şeriatı muhafaza edip emrini yerine getiresiniz!
Mansur'da şeriat saygısı ve suçunu idrâk asaleti, büyük...
Mansur, zindanda günde, bin rekât namaz kılıyordu.

 

Sordular:
- Sen "Hak benim!" diyorsun; ya namazı kimin için kılıyorsun?

 

Şöyle cevaplandırdı:
- Birbirimizin kadrini yine biz biliriz.

 

Mansur, mahpuslara teklif etti:
- Sizi zindandan kurtarayım mı?

- Nasıl olur?

 

Mansur'un eliyle işaret ettiği noktalarda hemen gizli yollar meydana çıktı; ve işaret ettiği mahpusların zincirleri çözüldü:

 

Mahpuslar sordu:
- Ya kendini niçin kurtarmak istemiyorsun?

 

- Biz Allah mahpusuyuz, kurtulmak istemeyiz!

 

Ve ilâve etti:
- Hakkın bize itabı (suçlaması) vardır, bizi suçlandıran Haktır, cezamızı bekliyoruz!..

 

Fitne, günden güne büyümekte... Mansur'un öldürülmesinden başka çare yok... Bir emir... Siyaset yeri hazırlandı. Bağdat'da Tâk kapısı meydanı... Mahşerden bir gün... Çocuk ve ihtiyar, deli ve akıllı, cahil ve bilgiç, herkes meydanda... Ortaya getirilen Mansur'un hâlâ yükselen sesi:
- "Enelhak!.." Hak benim!..

 

Bir derviş Mansur'un yanına yaklaştı:
- Aşk nedir?

 

- Bugün ve yarın görürsün!

 

O gün Mansur'u astılar: ertesi günü de cesedi yakıldı!

 

Darağacına çıkan Mansur'a ilk sual:
- Tasavvuf nedir?..

 

- Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir...

 

- Ya ileri derecesi?..

 

- Onu görmeye size yol ne arar?

 

Halk, daha işkence başlamadan Mansur'a taş atmaya koyuldu. Kanlar içinde gülümseyen ve hiç ses çıkarmayan Hüseyin Mansur Hallâc...

 

O sırada bir dostu, taş yerine Mansur'a bir gül attı. Mansur inledi.

 

Hemen sordular:
- Taş yağmuru altında inlemedin de bir çiçeğe karşı ne diye ah çektin?

 

O vaziyette Mansur'un dudakları kıpırdadı:
- Taş atanlar ayak takımı... Halden ne anlarlar? Halden anlayanın bir gülü bile beni incitti!..
İşkencenin her türlüsü... Mansur'un, elleri, kolları, ayakları kesildi. Elleri kesilince kanlı bileklerini yüzüne sürdü ve dedi:

 

- Kan kaybetmekten sararıyorum; sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin! İşte bunun için yüzümü kanla boyuyorum!

 

Sonra, kaniyle apdest alır gibi hareketler yaptı ve mırıldandı:
- Aşk namazının iki rekâtı vardır ki, onda abdest, kişinin öz kaniyledir. Başka türlü olamaz.

 

Derler ki, Mansur'un toprağa düşen her damla kanından yerde şu nakış parıldıyordu: "Enelhak!.."
Mansur'un gözleri oyulurken hâlâ üzerine taş atanlar vardı.

 

Sıra Mansur'un dilini kesmeye gelmişti. Bir saniye izin istedi. Son sözlerini söyliyecekti. Söyledi:
- Allahım; bana senin için bu işkenceyi reva görenlerden rahmetini esirgeme! Senin aşkın uğrunda beni, elimden, ayağımdan, gözlerimden, dilimden, başımdan ve canımdan ayıran bu kullarını affet! Affet Allah'ım, onları affet; aşkın hürmetine affet!
Ve Mansur'un dili ve başı kesildi ve gövdesi sallandırıldı ve cesedi yakıldı ve külleri Dicle'ye üflendi...
Mansur'a ait menkıbelerde çok hayal payı vardır. Şeriatte idam var, işkence yoktur ki, bütün bunlar yapılmış olsun...

 

Tefsirci:
- Ben Mansur'u kabul edemem; Şeriat ve din ilmine bağlılığımdan Ötürü... Onu red ve inkâr etmekse asla elimden gelmez. Tecellilerdeki esrara riayetimden Ötürü... Şu var ki, ben Mansur'u kabul edeni kabul etmeyenden fazla severim.

 

Yine tefsirci:
- Cüneyd bahsinde el attığımız inceliğin şimdi tam şer'î ölçüyle izahına sıra geldi. Dikkat buyurunuz; ölçü şudur: Allah ehli, sekr halinde, manevî sarhoşluk ânında, kendinden geçme ve benliğinden kaybolma deminde, söyledikleri sözlerden mes'ul değildirler, mazurdurlar. Bu, bir ân için, tıpkı deliden teklifin kalkması gibi bir şeydir. Fakat bu halin cinnetle en küçük alâkası yok... Akıl dışı olan bu hal, akılla da izah edilemez. Ancak bu kadar söylenebilir. Denilebilir ki, böyle sözleri, akıl ve kıyas çerçevesi içinde sarfetmeye imkân düşünülemez. Bu çerçevede bu söz bildiğimiz gibi, mutlak küfür olur. Mansur ise, kendisinden bütün dış nisbetler melekesini kaldıran ve onu vahdet denizinde boğan bir sekr ve istiğrak hali içinde bu lâfı etti. Ondan daha büyükler bu hal içinde büsbütün yokluğa yapışmayı ve sonra istiğfara kapanmayı bilmişlerdi. O, hali ve derecesi icabı, bunu bilemedi. Muhakkaktır ki, Mansur, bunca kerametine rağmen, büyük kemal ve temkin makamından uzaktı. O makama mahsus muazzam edebe erişemedi; bir bakıma da halin esrarını fâşetmiş oldu. Bunu da başiyle ve seve seve ödedi... O. Büyük bir velîdir: fakat en büyüklerinden değil... Onlar "Mansur bizim terbiyemizde olsaydı; böyle bir noksana düşmezdi" demişlerdir. Sır, konuşanlarda ve sesini ayyuka çıkaranlarda değil, susanlarda ve insanların en aşağısı gibi duranlardadır.

 

 

Gece... Koca Bağdat uykuda... Mansur öldürülmüş, fitne dindirilmiş ve herkes huzura kavuşmuştur. Havada göz kırpan yıldızlar... Bağdat saraylarının narin kulelerinde tektük meş'aleler. Yılankavi, daracık bir yolda, iki büklüm bir derviş ilerliyor...

 

Mansur bu dervişe vasiyet etmişti:
- Cesedimi yaktıktan sonra küllerini Dicle'ye dökeceklerdir. Korkarım ki nehir taşıp Bağdad'ı basmasın!.. O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp sulara at!..

 

İşte bu derviş, kolunda Mansur'un hırkası, sessiz ve kimsesiz nehre doğru yol alıyor.

Nehir yavaş yavaş kabarmakta... Fakat Mansur'un hırkası suların hassas tenine değer değmez, Dicle hemen ürperecek, hemen sinecek, hemen yumuşayacaktır. Nehir, hırkanın kokusunu alır almaz derhal büzülecek, kabuğuna çekilecek ve Bağdat, koca Bağdat boğulmaktan kurtulacak...

Derviş, iki büklüm, nehre doğru ilerliyor.

 

 

Biricik eseri "Tavâsin-ül-Kur'ân"... Kur'ân'ın, bazı sûre başlarındaki, kesik gizli işaretleri... Sır şifreleri...

 

Veliler Ordusundan 333 ( Halkadan Pırıltılar )

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Taş atanlar ayak takımı... Halden ne anlarlar? Halden anlayanın bir gülü bile beni incitti!..('pufff' olur hafakan bu söz karsında.... donar kalır )

 

Cüneyd bahsinde el attığımız inceliğin şimdi tam şer'î ölçüyle izahına sıra geldi.

Dikkat buyurunuz; ölçü şudur: Allah ehli, sekr halinde, manevî sarhoşluk ânında, kendinden geçme ve benliğinden kaybolma deminde, söyledikleri sözlerden mes'ul değildirler, mazurdurlar.

 

Bu, bir ân için, tıpkı deliden teklifin kalkması gibi bir şeydir. Fakat bu halin cinnetle en küçük alâkası yok... Akıl dışı olan bu hal, akılla da izah edilemez. Ancak bu kadar söylenebilir

 

Denilebilir ki, böyle sözleri, akıl ve kıyas çerçevesi içinde sarfetmeye imkân düşünülemez. Bu çerçevede bu söz bildiğimiz gibi, mutlak küfür olur.

Mansur ise, kendisinden bütün dış nisbetler melekesini kaldıran ve onu vahdet denizinde boğan bir sekr ve istiğrak hali içinde bu lâfı etti...

 

 

Sadece bukadarı bile işin özünü dışarı çıkartmaya yetmiş- iken, Allah rahmet eylesin, resmen kıymışlar mübarek insana..

'göz var ama ,görene !'

 

AcHaRTavE eyvallah ellerine sağlık

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...