Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
NFK-Fan

! Ve ?

Recommended Posts

! VE ?

 

Nida ve istifham; yani (!) ve (?)..

 

Harbin başından bu işaretlerden biri cermenleri, öbürü de, lâtinleri temsil etti. Almanların başlangıçtaki vaziyeti, suali düşünülmiyen bir nida oldu; Fransızlardaki de, cevabı aranmıyan bir istifham...

 

Suali düşünülmiyen nida, cevabı aranmayan istifhamı yendi. Yani en bâtıl soydan da olsa, taşkın bir emniyet ve imân, alabildiğine şüphe inkârı tepeleyiverdi. Demek ki, inanılan yanlış bile, inanılmayan doğrudan üstündür.

 

Elbette ki, nida, gözlerini oğuşturacak, istifham uyuklayacaktır; elbette ki nida, toplayacak, istifham, dağıtacaktır; elbette ki nida gürliyecek, istifham titreyecektir.

 

Nida, belli başlı bir iman, iş ve taarruz ruhunun edasıdır. Bu işareti, en gerçek ve pas tutmaz madenden kim döker ve göğsüne takarsa, her şey onundur. Haksızlığı temsil eden bir nida işaretini, ancak hakkı belirten başka bir nida işareti yıkabilir. Bir takım boş zarafet oyunları peşinde ve fâsid daireler etrafında, mücerred ve âciz bir istifhamın becerebileceği tek iş yoktur.

 

Nitekim İtalyanlar, lâtinlerin öbür kolu, boyunlarından aşağı sahte ve gülünç nida önlükleri takmış hakikî istifhamlardan başka bir şey olabildiler mi?

 

Nihayet (Anglo-Sakson)lar, sadece iş ve hareket kadrosunda, şunu isbat etmiş oldular:

 

Ruhlardaki istifham işaretini örsün üstüne koyup çekiç altında doğrulta doğrulta hançer gibi sivri bir nidaya çevirmek, böylece iki işaretin de hakkını verdikten, mutlaka hakkını verdikten sonra düşman nidalar üzerine çullanmak...

 

Hayat ve dâva bundan ibaret...

 

12 Haziran 1952

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Bu yazı, septik, şüpheci bir insanın veya topluluğun, kararlı bir tavır karşısında çatırdayacağını ve oradan oraya sürükleneceğini İkinci Dünya Savaşı esnasında gerçekleşenlerin penceresinden nefis bir şekilde açıklaması yönüyle gözümde büyük bir değer taşıyor. Allah yazarından razı olsun.

 

Sağlam bir iman, tereddütte kalmış, sürüncemede gezinen bir rakibini o kadar kolay ezer ki... Abdülhakim Arvasi hazretlerinin "İnan da, istersen bir odun parçasına inan!" sözlerini sarfetmesin vesile olan bu hakikat, iz bırakmak, davasına hizmet etmek isteyen herkesin gözünde kesinlikle atlanmaması gereken bir nokta olarak varlığını tam da başköşede muhafaza etmelidir.

 

Gerek aile, gerek cemiyet, gerekse dünya topluluklarını etkileyenler ve peşinden sürükleyenler, saf iman sahipleri, yahut saf iman sahibi olduğu izlenimini verenlerdir. Bu imanın neye inanmak yoluyla ortaya çıktığından çok bu kuvvetin kendisi ehemmiyet arzetmektedir.

 

Tüm çağlar ve tüm insanlar için bir kemal noktası olan davamızı yayma mevzuunda bizim de bu yazıdan öğrenmemiz gereken çok şey olduğuna inanıyorum.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites
Suali düşünülmiyen nida, cevabı aranmayan istifhamı yendi. Yani en bâtıl soydan da olsa, taşkın bir emniyet ve imân, alabildiğine şüphe inkârı tepeleyiverdi. Demek ki, inanılan yanlış bile, inanılmayan doğrudan üstündür.

 

Elbette ki, nida, gözlerini oğuşturacak, istifham uyuklayacaktır; elbette ki nida, toplayacak, istifham, dağıtacaktır; elbette ki nida gürliyecek, istifham titreyecektir.

 

Ruhlardaki istifham işaretini örsün üstüne koyup çekiç altında doğrulta doğrulta hançer gibi sivri bir nidaya çevirmek, böylece iki işaretin de hakkını verdikten, mutlaka hakkını verdikten sonra düşman nidalar üzerine çullanmak...

Sağlam bir iman, tereddütte kalmış, sürüncemede gezinen bir rakibini o kadar kolay ezer ki... Abdülhakim Arvasi hazretlerinin "İnan da, istersen bir odun parçasına inan!" sözlerini sarfetmesin vesile olan bu hakikat, iz bırakmak, davasına hizmet etmek isteyen herkesin gözünde kesinlikle atlanmaması gereken bir nokta olarak varlığını tam da başköşede muhafaza etmelidir.

 

İman!

Heryerde inanç!Tam inanç!Samimiyet!

 

Tam isabet eden bir konu olmuş. Konunun içeriği ana tema olarak iman. II.dünya Savaşı ile tema şekillendirilmiş. Lakin işin ruhu burada. İmanda!. Üstadım ve onun efendisi ne kadar güzel bahsetmişler bu konudan. Zira bize lazım olan hep bu! Hep bu!

Suali nidaya çevirmek, ruha inanç üflemek ve yüklemek ve artık yepyeni bir hal üzerinde olmak. Gayeye götürecek ancak budur.İmandır!

istifhamı nida yener. Nidayı da "hak" olan nida yener!

İlk önce istifhamı örsle düzeltmek! Ve sonra nida sahibi olmak!

 

Yine çok mükemmel bir metin bizlere sunulmuş. Zira aradığımızı bulduracak bir yazı. Belkide ne aradığımızı bilmezken bu metinle karşılaştığımızda aradığımızın bu olduğunu farkettirecek bir yazı. NFK-Fan'ın dediği gibi

bu yazıdan öğreneceğimiz çok şey var...

 

Selam ile..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mükemmel bir parça gerçekten de bu yazıdan öğreneceğimiz çok şey var.

 

Suali düşünülmiyen nida, cevabı aranmayan istifhamı yendi. Yani en bâtıl soydan da olsa, taşkın bir emniyet ve imân, alabildiğine şüphe inkârı tepeleyiverdi. Demek ki, inanılan yanlış bile, inanılmayan doğrudan üstündür.

 

Özellikle parçayı özetleyen yukarıdaki bölüm herşeyi açıkça nazarımıza serer nitelikte. İnanılan yanlış bile inanılmayan doğrudan üstün ise inanılan doğrunun önünde ne durabilir buyrun düşünedurun...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Beden zarfının mazrufu olan iman, ruhun bütün girinti ve çıkıntılarına dolduğu vakit, insan artık önünde ne bir engel görür ne de var olan engellerin memur olduğu işlere engel teşkil edeceğini düşünür. Varsa yoksa hedefi, gayesi, amacı, emeli, ufku, varış çizgisi…

İmanın insana verdiği öyle ateşleyici, kamçılayıcı bir güç vardır ki, o ateş ancak aksiyon sahasında vücuda gelerek kendine bir yer bulabilir ve istidatlısı olduğu neticeye kavuşabilir. Yani iman varsa aksiyon kaçınılmazdır. Aksiyon, adım adım imanı takip eder ve iman; nerede, hangi kafada, ne amaç uğruna bir fikre dönüşmüş olursa olsun, mutlaka ruhtan fiile, eşyaya ve hadiselere doğru akacak, onlara sinecek, ses, renk, biçim ve hacim kazanacaktır.

 

Bu bağlamda önemine binaen Üstadın ısrarla üzerinde durduğu iman ve onun ayrılmaz parçası aksiyon mefhumunun en çarpıcı, sarsıcı, ihtişamlı örneklerinden birini - tohum piyesinin de muhtevasını teşekkül ettiren- mücerret kuvvetin müşahhasa tahakkümünü, ruh ile madde yontuculuğunu, ateşi kanla söndürmek, makinayı etle durdurmak, maddeyi ruh ile yönetmek cehdinin aksiyona döküldüğü, içtimai sahada hayat bulduğu kurtuluş savaşı dönemindeki Maraş'ta görmek mümkündür.

 

Ruh için elzem olan saf imanın müşahhas sahadaki aksiyon harikalarının yanında, hiçbir şekilde ulvi gayeye ve hakikat çizgisine varmayan, ancak sadece bağlanılan, inanılan hedef uğruna ruhlarda nükseden inancın neticesi olan aksiyon da, iman mefhumunun hangi davaya adanırsa adansın, hiç esirgemeden oluk oluk akıtacağı hareket ve hamle kudretinden başka bir şey değildir.

Dünyayı parmakları ucunda oynatan Yahudi, asırlardır, bir bedenin birbirinden kopuk ve ayrık şekilde dolaşan uzuvları gibi yaşamasına rağmen devlet kurma, tek güç olma inancını zerre kadar olsun kaybetmediği için toplanabilmiş ve parçalarını bir araya getirebilmiştir.

 

Hülasa, kafire bile güç veren, hakikat karşısında kıymet hükmü olmasa da neticeye ulaştıran iman, davaların davasına ulaşma cehdindeki halis Müslüman elinde hem dünyevi hem uhrevi, hem manevi hem maddi alemde nasıl olur da şahanenin şahanesi zaferlerin visaline erdirmez... Hakiki imanın aşkı ile dünyaya intizam nakışının en nadide parçalarını işleyen ecdadımızın ruhlarına selam olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstad'dan yine müthiş bir tespit. Almanların II. Dünya Savaşındaki şahlanışları, toslayışları ve nihayet üzerlerine ateş sıkılan böcekler gibi apar topar yuvalarına geri dönmeleri olayı, tam olarak nida ve istifham mefhumlarının madde üzerindeki tahakkümünü apaçık remzlendiren cinstendir.

Evet, onlar nida safındaydılar ama ulvi keyfiyetle kanatlı olan bir nida değil, tamamiyle nefsleriyle besledikleri, gurur icabı bağlandıkları iptidai bir nida... O destansı ilerleyişlerinin, kızdırılıp gözleri bağlanmış bir boğanın sağa sola tepinmesi şeklinde vuku bulup ardından kuzular gibi geri çekilme şeklinde sonlanmaları, keyfiyetli bir ruh kaynağından mahrum olmaları yüzünden madde planında hüsrana uğramalarıyla açıklanabilir.

 

Ya sağlam bir imanın himayesindeki inancın ve nidanın azameti? Onun aksiyon planındaki kudreti, şahlanışı nelere muktedirdir? Bu konuda ne kadar derinleşsek azdır...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...