Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
gardenya

İran Hakkında Bir Yazı

Recommended Posts

[Yorum - Sadık Yalsızuçanlar]

İran kimdir?

Hâlâ yapılıyor mu bilmiyorum, seksen eylülünden sonra üniversitelere, Danıştay’a, Anayasa Mahkemesi’ne, benzeri onlarca kuruma personel atanırken, adaylar özel bir güvenlik soruşturmasından geçirilirdi.

 

 

Bi dolu tuhaf bilginin yanı sıra kestirmeden, ‘Arnavutlukçu, İran sempatizanı’ vs. yazılır, böylece, ilgili yasada bir hüküm olmamasına rağmen, amirin ‘takdir’iyle tayin yapılmazdı. Bilhassa seksen eylülü 12. günün sabahı omuzlarına karabasan gibi çökmüş benim gibilerin dosyalarında böylesi atıflara çokça rastlamak mümkündür. ‘İrancı’, ‘İran yanlısı’, ‘İran sempatizanı’... Bütün bu ifadeler, atfedenlerin, İran denince zihinlerine nelerin üşüştüğünü ele verir. (Bunu sanırım rahmetli Özal kaldırdı sonra. Atamalarda bu raporların belirleyici olmamasına ilişkin yasal bir düzenleme yaptı.) İran, bir karabasanlar ülkesidir. Bir ‘molla’lar, ‘ayetullah’lar, ‘kara çarşaflılar’ yurdu. Bir baskılar, işkenceler, insan haklarının ihlalinden geçilmeyen ‘geri kalmış’lar memleketi. Yaklaşık algı budur.

 

İran dipten gelen dalga mı?

 

Bizim okur yazarlarımız, sosyoloji, siyaset bilimi ‘uzman’larımız İran’ı lanetlerken, bugün üzerinde Irak gibi a yağdıran uçaklarla demokrasi sortileri yapmayı planlayanların ‘uzman’ları arasında bile ciddi bir yaklaşım farkı olduğunu bilenler bilir. İran’ı bir örümcek kafalılar ülkesi olarak niteleyen İsrail muhibbanı ‘profesyonel’ sosyal bilimciler dışında, örneğin İran Devrimi’ni objektif biçimde yorumlayan çok sayıda Batılı sosyolog, siyaset bilimci de vardır. Bunlardan birinin ifadesiyle, Humeyni’nin, milyonlarca kişinin hoşamedi yaptığı ünlü rövanş dönüşünün ilk okuması şu idi: ‘Amerika balonu söndürülebilir!’

 

Dünyanın tartışmasız en büyük egemen’ini, ‘büyük şeytan’ olarak nitelemişti Humeyni. Bir molla, sürgünde, yaşlı, hasta, güçlükle yürüyen bir adam. O kadar. Ne topu tüfeği, ne uçaksavarı, düzenli ordusu, ne nükleer, kimyasal ası, ne modern teknik düzenekleri vardı. Sadece inanmış ve toplumunun diplerinden gelen dalganın ilk titreşimlerini kıvılcımlamayı doğru zamanda yapabilmişti. Sadece, koruma kullanmıyordu, makam aracı yoktu, iki odalı kerpiç bir evde yaşlı eşiyle yaşıyordu ve evine gelen konuklara eşi çay demleyip ikram ediyordu. Sadece yarı koma halindeyken de gözleriyle namazına devam ediyordu. Sadece konuşmalarında Hafız-ı Şirazi’den, Senai’den, Firdevsi’den, Hayyam’dan şiirler okuyabiliyordu. O dalga eğer dipte birikmişse, hiçbir güç, ‘en büyük benim’ diyen hiçbir otorite önünde duramazdı.

 

Coğrafî bilinç üstüne...

 

Sonrasına girmeyeceğim. Bu yazının sınırlarını aşar. Ben öncesine dönmek istiyorum. Abdulkadir Badıllı’nın anılarında okumuştum. 1953 yılında, ziyaretine gittiği Bediüzzaman, ona, ‘nereli’ olduğunu sorar. ‘Urfalıyım efendim’ der. ‘Peki adın nedir?’ ‘Abdulkadir efendim.’ ‘Evet, çok güzel, maşallah, ben, Abdulkadir ismiyle çok alakadarım.’ Badıllı ilkin bişey anlamaz. Tekrar sorar Bediüzzaman, ‘Peki, Urfa’dan Van’a yol var mı?’ ‘Var efendim. ‘Van’dan Bağdat’a var mı?’ ‘Onu bilmiyorum efendim.’ Kendisini Badıllı, Urfa’ya davet etmiştir, buna işareten Bediüzzaman, ‘Eğer oralara gelirsem, Bağdat’a gitmek isterim. Ben, Abdulkadir Geylani ile çok alakadarım kardeşim.’ Bu anı parçası bende, daima, ‘coğrafî bilinç’in temeline ilişkin bir düşünce uyandırır. Bağdat kimdir? Abdulkadir-i Geylani’dir. Bu, Sartre’ın, ‘Fransa benim’idir. Ya da Almanya kimdir? Sorunun birkaç cevabı olabilir; ama benim aklıma ilk gelen, Heidegger’dir. Fransa Sartre mıdır, yoksa göçmen Derrida mı, ne bileyim bi başkası mı, bu tartışılır; ama kesin olan şudur ki, her yer ve zaman, bir veya birkaç bilge veya şairdir.

 

Amerika kimdir sorusunun cevabı ise ‘İran kimdir’den kat be kat daha çetin ve cevabı neredeyse imkansız bir sorudur. İran’daki ‘öcü’ mollalar, ayetullahlar hermeneutik’in kılcal uçlarında gezinirken, ABD, bilgeliğin ve erdemin yuvası olan Kızılderilileri katletmekle meşgul idi. O zaman Amerika kimdi, İran ne idiyse, aslında bugün de büyük oranda bu geçerli değil midir? Amerika kararlıdır. İnsan hakları, demokrasi, özgürlük ve toplumsal barış getirmekte kararlıdır büyük Ortadoğu’ya. Amerika, vahşice katlettiği yerlilerden kalan bilgelik kırıntılarıyla, Firdevsi’nin, Hafız’ın, Sadi’nin, Rudegi’nin, Tabetabai’nin ülkesinin insanlarına insanlık, erdem ve ahlâk getirmekte ısrarcı görünüyor. Gerçi bunu dünyanın birinci göğünün altında, savaş uçaklarından onlarca ton a yağdırarak yapıyor. Bırakılan bu alar fevkalade akıllı ve erdemli olduğundan, çocukları, sivilleri, kadınları, yaşlıları ayırt ederek, evinde, mahallesinde, bakkal dükkanında, mescidinde, okulunda savaşmakta olan askerlerin üzerine düşüyor. Bu bir savaş ayrıca. Bakın Irak meğer dünyayı bir anda yok edecek nükleer ve kimyasal silahlara, tesislere sahipmiş. Ve iki yüz elli bin insan katledilince, bu silahlar, tesisler bir anda buharlaştı. Irak’a demokrasi, insan hakları geldi. Güvenlik, esenlik ve barış içinde yaşıyor Geylani’nin torunları. Amerika, Irak’ta sağladığı bu insanlık ve erdem kazanımını, İran’da da gerçekleştirme konusunda kararlı.

 

Umutlarımızı yok edenler kimler?

 

Amerika kararlı da, İran’la yüzlerce, binlerce yıldır gönül ve zihin yakınlığı olan biz neyiz? Biz kimiz, İran nedir? Geçenlerde İstanbul’a otobüsle giderken, yanımda oturan beyin okuduğu gazete ilgimi çekmiş, sormuştum berbat İngilizcemle, ‘nerelisiniz?’ diye. İran, deyince de yol boyu, Hafız’dan, Şehname’den, Bostan’dan, Gülistan’dan, Ali Şeriati’den, Süruş’tan sohbet etmiştik. Meğer dil engeline rağmen, bir İranlıyla ne kadar derin ve çok müşterek üzerinde konuşabiliyormuşuz. Ben Hafız deyince, gözbebekleri ışıyordu adamın. Tahran’da üniversitede fizik profesörüymüş. Kimliğini öğrenince, Hafız-ı Şirazi, dedim sadece. Heyecanlandı birden ve gazetesini katlayıp kaldırdı, başladık söyleşmeye.

 

İ.Ö 3. bin’e değin uzayan bilinen tarihiyle İran’ın kim olduğuna ne bu satırlar yeter, ne bu zamanlar. Ona, ‘Sibeveyh’ dedim. Kulaklarına inanamadı. Bu büyük fıkıh ve dil bilgini’ne, klasik İran şiirinin kurucusu ve benim de edisyonunu yaptığım Kelim ve Dimne’yi ilk kez Farsçaya çeviren, efsanevi Rudegi’yi ekledik sonra. Gazneliler çağının ve tüm zamanların en görkemli destan yazarı Firdevsi’yi... (Firdövsi diye telaffuz ediyordu.) 30 bin beyitlik dev epopenin mimüellifi. Sonra Hakim Senai, Kuşların Dili’yle tüm dünya edebiyatını etkileyen ve besleyen, kozmik bir hikayenin sahibi Feridüddin Atar’ı... Nasır-ı Hüsrev’i... Hele Şebüsteri, Gülşen-i Raz’ıyla, Sırlar Bahçesi’yle imgesel tahkiye tarzının ve şiirin doruklarında gezinen Şebüsteri... Kirmani sonra... İbn Arabi ekolünün takipçilerinden bir altın şair Molla Cami... Sonra Basra ve Kufe’de, ortaçağda, Parşömen üstüne kufi hattıyla yazılan ve harikulade tezhiplerle çevrelenen Kutsal Kitaplardan söz ettik... İran resminden, minyatür sanatından... Hayyam’dan, tüm zamanların en büyük şairi Hafız’dan, Akif merhumun şiirlerini ezbere bildiği Sadi’den, Mutahhari’den, Allame Tabetabai’den daha nicelerinden... Isfahan’dan, Merv’den, Şiraz’dan, eski Şiraz’dan söz ettik. Sonra Bağdat’ta yok edilen on binlerce çocuktan, binlerce el yazması eserden, katledilen umutlardan, insanlık umutlarından, erdemlerden... Amerika hem himaye ettiği hem himayesine sığındığı mazlum İsrail’in İran’a yönelik tahrip planlarının binbir dilli politik manevralarıyla dolu bugünlerde. Suriye’ye bir ara verdiği gözdağını, bugünlerde yeniden Isfahan’a, Şiraz’a, Tahran’a, Tebriz’e yöneltti ve kimin hangi çıkarını ve hesabını görüyor bilinmez.

 

Görünen şu ki, Ankara da, bir zamanlar ‘yek sengine tümünü feda ettiği’ İstanbul da, Acem mülkünün talan edilmesi ve orda da insanların, insanlığın katledilmesinin çok fazla derdinde değil. İstanbul ne ise Şiraz odur. Bursa kim ise Isfahan odur. Bizim bir Amerikalıyla bir yolculukta kalbimiz titreyerek konuşabileceğimiz kaç cümle vardır? Bir Tahranlı ile günlerce gözlerimiz nemlenerek, yüreğimiz kabararak, şiirler okuyarak, hikmetten, bilgelikten, tarihten, edebiyattan, felsefeden, insanlıktan konuşabiliriz. Nükleer ve kimyasal silahları ilk kullanan kendileridir. En çok üreten kendileridir. Nerede, ne zaman, nasıl bu işler yapılır bilen, yöneten onlardır. Demokrasi ve insan hakları deyip insanları katlediyorlar. Ülkeleri işgal ediyorlar. Umutlarımızı yok ediyorlar.

 

 

 

29.01.2006

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

İran'ın rejimindeki bazı noktaları ben de pek beğenmiyorum. Fakat gözümüze öyle bir gösterilişi var ki İran'ın, bebekleri "öcü"yle korkutmaktan farksız. İslam'a, şeriata çatmanın bir başka yolu İran'a saldırmak halini almış durumda. Çoğu da iftira bunların. Meselâ İran'lıların cahil olduğunu iddia eden insanlar tek kelimeyle "yalancı"dır. Çünkü dünyanın en çok okuyan ülkelerinden birisidir İran, kültürlü insanların merkezidir, pozitif bilimlerde ve üniversite kalitesinde de ülkemizden daha ileride olduklarını söyleyebiliriz.

 

Lise yıllarında beni dumura uğratan bir sözü olmuştu bir hocamın.

 

"İran'da çarçaf (kullandığı kelime bu) giymeyenleri taşlıyorlar..."

 

Var mı böyle bir şey? Tabii ki yok. Eğer bir mübalağa yapıldığını düşünürsek, aynı şey bizim ülkemiz için de geçerlidir ters yönünden. Yani nedir?

 

"TC'de de Çarçaf giyenleri taşlıyorlar..."

 

İran rejiminde bazı eksiklikler, bazı yanlışlıklar, İslam'ın aslından bazı uzaklıklar var. Bunu kabul ederiz, etmek durumundayız. Lâkin İran'a saldırmak İslam'ın temel inanç ve ibadetlerine saldırmak şeklini aldığında, Şeriata çatmak hüviyetine büründüğünde buna izin vermek imkansızlaşıyor.

 

Amerika'nın İran'a düzenlemeyi planladığı, en azından ayak seslerini duyurduğu operasyon hakkında her kafadan bir ses çıkıyor zaten, o bakımdan ben susmayı yeğliyorum.

 

Saygi ve selamlarimla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...