Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Recommended Posts

ALLAH yüreğini esirgesin Ali kardeş..sonra gören gözlerini ruhunu yormadan daim eylesin..dile geldıklerın,gönülde kaybolmuyor..ne güzel..

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kişiliklerin ve kişilerin ruh fakirliği çektiği şu zamanda, ruh asillerini bulup onlara sımsıkı sarılmak gerekiyormuş. Toslamak, çarpmak, feryat figan ederken onu bulmak gibi bir şey bu. Manzaraya/resme hayran kalıp ta, onun arkasındaki güzelliği ve saflığı ortaya koyanı görememek ne kadar da tehlikelidir bizler için (!)

 

Bize emanet edilen zaman ve mekanı, sözde sözlerle kum saati gibi eritmek midir insani duruş? Ne oldu yüzyıllar öncesinin Mevlana'sına, ne oldu Mevlana'nın aleme mıh gibi çaktığı kelama: Hani ya olduğumuz gibi, ya da göründüğümüz gibi olalım diyorduk her defasında. Olamadığımız ve görünemediğimiz manayı neden yitirdik acaba?

 

''Sırların sırrına ermek için sen de bir anahtar vardır'' diye ötelere seslenen şairin sesini, duymazdan mı geliyoruz yoksa? Korkudan açamıyoruz kapıları, ve korkudan saklıyoruz içimizdeki çıkmazları.

 

Belki de hayata haykırmak gerek: Sen hayat nasıl yaşanır, daha görmemişsin diye (!)

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

YAZI İÇİN ÇOK SAĞOL KARDEŞ.İÇİNDE Bİ PARÇA KENDİMİ BULDUM.ŞU AHİR ZAMANDA YAPILANLAR SANKİ İNSANLARIN KURSAKLARINDA KALIYOR GİBİ.Bİ TÜRLÜ KALBA İNEMİYOR SANKİ.NEDENİ?????

KENDİ NAMIMCA ÖZ ELEŞTİRİ YAPTIĞIMDA ÇEVRESEL GÖRSEL ETKENLER OLDUKÇA FAZLA.VE İMAN ATEŞİ BİTÜRLÜ KOR ALEV HALİNİ ALAMIYOR.GENÇLER Kİ,YAPTIKLARI İBADET Bİ GONCA MİSALİ GÜZELLİKTE OLACAK AMA YOK YANİ.

GERÇEKTEN ÇIKIP HAYKIRMAK GEREK YETER ARTIK.BU GİDİŞE Bİ SON VERİLMELİ.

 

YAPAN TÜM MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİDE CANI GÖNÜLDEN KUTLUYORUM VE DİĞER KARDEŞLERİNE DE DUA ETMELERİNİ İSTİYORUM...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kişiliklerin ve kişilerin ruh fakirliği çektiği şu zamanda, ruh asillerini bulup onlara sımsıkı sarılmak gerekiyormuş. Toslamak, çarpmak, feryat figan ederken onu bulmak gibi bir şey bu. Manzaraya/resme hayran kalıp ta, onun arkasındaki güzelliği ve saflığı ortaya koyanı görememek ne kadar da tehlikelidir bizler için (!)

 

Bize emanet edilen zaman ve mekanı, sözde sözlerle kum saati gibi eritmek midir insani duruş? Ne oldu yüzyıllar öncesinin Mevlana'sına, ne oldu Mevlana'nın aleme mıh gibi çaktığı kelama: Hani ya olduğumuz gibi, ya da göründüğümüz gibi olalım diyorduk her defasında. Olamadığımız ve görünemediğimiz manayı neden yitirdik acaba?

 

''Sırların sırrına ermek için sen de bir anahtar vardır'' diye ötelere seslenen şairin sesini, duymazdan mı geliyoruz yoksa? Korkudan açamıyoruz kapıları, ve korkudan saklıyoruz içimizdeki çıkmazları.

 

Belki de hayata haykırmak gerek: Sen hayat nasıl yaşanır, daha görmemişsin diye(!)

...

 

 

Bugün gördüm yazdıklarınızı , bakıp görememe durumu bende de zuhur etmiş demek ki...Gerçekten çok güzel,manidar sözler karalamışsınız sizin deyiminizle...Karamalarınız böyleyse yazdıklarınız nasıl kim bilir? smile.gif .

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Belki, Bilmek ve Bulmak-

Biliyorum... Sen, her hangi bir mekanın, her hangi bir zamanındasın şu anda. Sen duyamadığım halde, çağların evvelinden bir ses gibisin bana; bazen bir çığlık, bazen bir susuş...

 

Sen görmediğim halde, güneşin yüzüme vurması gibisin. Bütün zaman dilimlerinde yüz yüze geldiğim, varolduğunu hissederek, işte bu yüzden varsın ve ordasın dediğimsin.

 

Sen varsan, ben de varım ve sen benim varlığımsın.

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Dağ Güzeli-

Bilirim,

Bütün yollar sana çıkar dağlar ardından.

Uzun uzun kıvrılır gölgeler,

Morlar yürür üstümüze.

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Yokluğuna Dair-

Yokluğun, bütün heybetiyle duruyor yanı başımda.

Yokluğun; zamansız, acı, kanatan...

Bir gidişin son demi bu, biliyorum.

Varlığın, yokluğunun evvelinde

Bekliyorum.

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Sır Sancısı-

Mesafeler midir bizleri yalnızlaştıran? Yoksa yazgımızla, yalnızlığımızı tutmak mıdır avuçlarımızda? Biliyorum aslında, belkide bilmek istiyorum öteleri ve gerileri: Biz değiliz bu; bir gölge ve onunda gölgesi.

 

Bütün oluşların sırrına başeğiş, bütün başeğişlerin sorgusuzluğu/sualsizliği, bütün sebeblerin hakikatıdır hayat (!)

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

Söylemişimdir; mürekkepsiz / ucu olmayan kalemimden çıkan başlangıcı ve nihayeti belli olmayan yazılarımı bir daha okumam. Çünkü bazı anılar, yaşatmıştır kendisini, sizi dönem dönem rüzgar gibi savuruvermiş, derin izler bırakmıştır içinizde. İşte bu tip (!) anılar daha sonra kendisini hatırlatmak istemez. "Yaşandı bitti." deyip, bir lahza bırakır gider ve sizi hayatla baş başa bırakır.

 

Benim anılarım, benden nefret eder. Bu yüzden ben de onlarla her defasında yüzleşmektense, yollarına hiç uğramamayı tercih ediyorum... Dolayısıyla okumuyorum onları. Ama bugün bir ilk oldu ve okumaya karar verdim. Ve okudum. Yanlış anlamayın hepsini değil. :D Kalbim dayanır mıydı, kim bilir?...

 

Okurken, takıldığım zamanlar oldu elbet. Fakat asıl takıldığım yer ve şu yazıyı bana yazdıran şey, sizin "Karalama" diye nitelendirdiğiniz, adeta insanı okyanusların en derin fakat en ılık kısmına sokup çıkartan yazılarınız oldu. Yazılarınızdan biri daha doğrusu.

 

Yazdırmış kendisini:

 

^+%&/(

 

Yarın büyük gün.. Yanıma gelecek ve zamanını bilmediğim bir anda yine yanımdan ayrılacaksın, biliyorum. Razıyım. Kitabın son sayfasındayım. Son bir sayfayı seninle birlikte okuyacağız..

Bekliyorum...

 

Bekleyiş. Ayrılık. Yokluk. İşte bu üçü. Boğazımda düğümleniyorlar sanki. Bunalttı, sıktı, kimi zaman yakıp küllerini bıraktı. Evet sonra alıştırdı; ben hala bekliyorum.

 

Yokluğun, bütün heybetiyle duruyor yanı başımda

Yokluğun; zamansız, acı, kanatan...

Bir gidişin son demi bu, biliyorum

Varlığın, yokluğunun evvelinde

Bekliyorum.

 

 

Siz de hala bekliyor musunuz?

 

En azından biliyorsunuz gidişi olan son demi. Ben onu da bilmiyorum. Daha kaç kere gidip gelecek, elimden kaç kere düşürüp, parçalarını yapıştırmaya çalışacağım? Peki ya gidişler, geri döndüklerinde aynı olabilirler mi? Aynı kalabilirler mi? Aynı bakabilirler mi?

 

Gidenler, "dön" denmelerini beklerler mi? Onlar da beklerler mi bizim gibi? Onların bekleyişleri nasıl olur büyükdoğu? Bizimki gibi bunaltır mı, yoksa daha mı rahattırlar, bilemiyorum.

 

Ve neden giden biz gidenlerden olamıyoruz. Bekleyenden ziyade beklenilen olamıyoruz.

 

/ Kafa olmuş bi dünya be abi. Bakınız aynen şöyle ---> :) yoo yoo kafam samanyolu galaxisi gibi mi oldu ne? İşte şu Zuhal yıldızı :D

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yazdıklarıma 'karalama' diyorum hep ve bundan sonrada karalama diyeceğim sanırım Ü.Y kardeşim. Kim bilir, belkide olması gereken budur? Başım ağrır, gözlerim bir noktaya dikilir ve susasım gelir çoğu zaman !? Fakat, buda iyi gelmiyor normal insan bünyesine.

 

Beklemek zor olduğu kadar, ümitte verir insana. En azından bir kaç ihtimal. Ben varlığını ve yokluğunu bilmediğim/tariflendiremediğim/isimlendiremediğim birini bekliyorum sanki ?

 

Ne bileyim? Beklediğimi sanıyorum ve yanılıyorumdur belki de. Herşey yazgı, herşey kurguludur hayatta. Ne olursa olsun, neye benzerse benzersin; beklemek başka bir şey, bir şeyden de öte bir şey.

 

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler. (Biz de buna inanmıyor muyuz?)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Koptu, kopacak şafak (!)

Bir diriliş, doğum muştusu bu;

Her taraf reyhan, halka halka nur:

Hoşgeldin, hoşgeldin, hoşgeldin...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Doğrudur nurulhak, sanırım öyle gibiler; yazdıklarımın öncesinde bir hazırlık yapmadığım için 'sanırım' diyorum.

 

Hani bir söz vardır: ''Dert varsa, derman da vardır'' diye. Buna benzer bir durum aslında.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Görmek, hissetmek ve anlamak düşsün hissemize diyelim. Zaten pek çok kimse de bunları istemez mi Mavera? Eylem ve fanilik deyince, merhum Mehmet Akif İnan'ın bir şiirindeki sözlerini hatırladım:

 

"Her eylem yeniden diriltir beni. Nehirler düşlerim göl kenarında''

 

Hep diri oluruz inşallah. Muhabbetle mavera.

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Yaşadık İşte-

Hayat işte... Bazen bir bahar sancısı, bazen de bir sonbahar yazgısı. Sonsuzluğa eş bir süreç; su gibi akar gider yataklardan, kum gibi dökülür avuçlardan. Bilinmez, bilinmeyi de istemez.

 

Onu, yaşayana verir ve çekilir bir kenara.

 

Hayat işte... Ne de olsa, yaşamaya ve yaşanmaya değer kılıyor kendini.

  • Like 6

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Bir Haziran Gününe-

Nereden bilirdim ki?

Seni, sensiz günlerin beni kuşattığı günlerde yazacağımı.

Nereden bilirdim ki? Uzak bir diyarda, soğuk ve acı bir rüzgarın çalacağını kapımı.

Nereden bilirdim ki? Allah'a ve sana bu kadar inandığımı.

 

Göçtün...

Akşam kızıllığını gör(e)meden.

Mahçup, eksik ve geç bir özlem biriktirerek ruhumda.

  • Like 3

Share this post


Link to post
Share on other sites

-Varlık/Yokluk-

Hem çok uzaksın,

Hem de çok yakın bana.

Şahdamarım gibisin sen,

Bazen senden bile uzakta.

 

Çelişkimsin;

Olmak ve olmamak gibi yani.

Yokluğun işkence oluyor,

Varlığın hiçlik bana.

  • Like 5

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...