Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
BDG

Sultan Vahidüddin

Recommended Posts

Sultan Vahidüddin (Üstadın Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin adlı kitabı)

Mahut güruhun hakikati kaf dağının ardına gizlemeye çalışması, bunu da çeşitli martavallara ve uydurmalara bağlayarak tarihimizin en ince ve nazik, bu sebeble de en hassas devrini/olaylarını barındıran "Vahdettin Devri" ni ketmetmesi felaketimizin ve ukubetimizin kendi içimizden olanlarca verildiğine ait bir örnek! Ve hakikati perdeleme, deveyi cüce gösterme, İstanbul'u Fatih'in fethetmediğini, şu ana kadar kimsenin ebedi olarak yaşamamasının bundan sonra ölümün herkesin başına geleceğine ispat olmayacağını iddia etmek gibi gülünç fikirlere karşı hak sahibine hakkını veren üstadın "Sultan Vahidüddin" kitabı yalan tarihin gerçek yüzünü göstermektedir. Sultan Vahdettin ve M.Kemal'in birbiriyle olan temasları neticesindeki tüm ahvali,lafzları laboratuvar katiyetiyle inceleyen ve sarraf hassasiyetiyle yalanları temizleyip tarihimizi kıymetlendiren bı eser tarihi tez olarak şunu iddia ve ispat etmektedir: Mondros'tan sonraki milli hareketimiz ve şahlanışımız M.Kemal Paşa'nın bizzat kendi fikirleri olmayıp tamamen S.Vahdettin'e aittir.Ve Vahdettin, vatan haini değil, tam tersine davanın M.Kemal aracılığı ile tüm yurdu kuşatmasını sağlayan vatan dostudur.

 

Eserin yekunu(tamamı) incelendiğinde görülecektir ki, bazı müphem noktalar haricinde(ki, bu noktalar da tezi etkileyecek çapta değildir) karineler(ipuçları), kaynaklar belirtilmiş olup bu kaynakların bazısı maruf ölçüde bazısı da araştırılmaya muhtaç. Genel anlamıyla bakılırsa, eserin şu anda bile yasaklı oluşu, kaliteyi, ciddiyeti ve güvenirliğini söylemeye tek başına bile yeter.

 

Eserde ispat noktasında verilen şeyhülislam Mustafa Sabri efendinin, Mısır'da basılan, adını bilmediğimiz fakat gayet nazik noktaları işlemesi sebebiyle ve yasaklılar arasında olması hasebiyle dikkate şayan olan eseri, bilenlerimiz varsa bizlerle bildikleri paylaşılmalı yoksa da "üstad sınıfı"na ait bir görev olarak addedilip bizler bilgilendirilmeli.

 

Son olarak da eserin müellifi olan üstadımızın, çalışmasının değerini bir de burada farklı bir cihette belirtmek faydalı olacaktır.

 

1968 yıllarında yazılan eserin tarihi ve dönemi incelenirse şunu söylemek gerekir

1- Vahdettin vatan haini, hem devlet hem millet gözünde

2- Mahut güruhu madde ve manasıyla bir kağıt küpe benzettiğimizde üstadın fikirleri ise bu küpün içerisinde. Ve üstadın fikirleri ateş topu hükmünde, değdiği yeri yakmakta, infial uyandırmakta. Ve küpün bozulmasına neden olmakta.Bu yüzden mahut güruh fırsatını bulsa ateş topunu söndürme peşinde.

3- O devirde hayat sansürden ibaret. Mahut güruhun şekavet(eşkiya) timsali ruhu ve tüm müspet gayretleri ateşe verme peşinde...

 

İşte, yukarıdaki açıklamalarla izah ettiğimiz ve derinliğine mevzumuz olmadığı için girmediğimiz bu devirde, üstadın, beyaza siyah diyenlerin aksine beyaz demesi alicenaplık,cesaret ve şehamet örneği olup eseri de hakikat muştusudur.

 

Bulup muhakkak okumanız tavsiyesi ile...

 

saygılarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Üstadın hayatımızın her alanında düstur edinebileceğimiz bir tesbiti, özdeyişi vardır “bedavadan komünist düşmanlığı yapmayacaksınız” der. Anlayacak, idrak edecek, çözecek ve neyin ne olduğunu görerek benimseyecek ya da reddedeceksiniz. Evet, teker teker ferdlerle birlikte toplumların da milli şuur kazanmasında büyük rol oynayan bu görüş, bir zamanlar yakın tarihimizde kendine hiçbir gelişme sahası bulamamış, ezilmek, sindirilmek, yozlaştırılmak, bayıltılmak hatta yok edilmek istenen halkımıza her şey birtakım kalıplaştırılmış sözler, slogan haline getirilen laflarla empoze edilmiş, düşünen, anlamaya çalışan, muhalefet edenler de susturulmuş ve sindirilmiştir.

 

Çöküşün bir çok sebebi olmasının yanında ana sebep; ruh kökümüzden ve özümüzden koparak tanzimatla birlikte başlayan millî, manevî, dinî değerlere ters olan batının hayat biçimini, kültürünü taklid etme furyasıdır. Halkına rehber olması gereken aydınlar, tanzimattan beri kendi milletiyle, kültürüyle, diniyle kavgalıdır ve bu mefhumları bilmek şöyle dursun, onlara düşmandır.

 

İşte Vahdettin han, cayır cayır yanan ateşin iliğe kemiğe kadar işlediği bir devirde tahta geçmiş, ince siyaset yollarına başvurarak kurtuluşun tohumunu atmış( Anadolu’ya silah sevkıyatı, her türlü imkanı sağlayıp M.Kemal’i uyanış ve kurtuluş için Anadolu’ya göndermesi, İngilizler bundan şüphelenip de onun geri çağrılmasını istediklerinde gene ince bir taktikle, olayın karşısındaymış gibi davranması vs.) İstanbul’dan ayrılıp Anadolu’ya geçse büyük bir galeyan ile halkın uyanacağını bilmesine rağmen, İstanbul’dan bir defa olsun ayrılırsa, İngilizlerin bütün bir ecdad hazinesini mahvedeceğini, yağmalayacağını ve şehrin bir daha geri alınamayacağını bildiği için yüreği yana yana Anadolu’ya geçmemiş, bu mecburiyetler dolayısıyla istanbul’da kalmış ve Anadolu’daki mücadeleyi maddi manevi tüm imkanlarıyla desteklemiştir. Savaştan ve kurtuluştan sonra bu gerçekler saklanmış, vatanın kurtulmasına vesile olanlar, ciğer pareleri olan vatanlarından sürgün edilmiş, aç, sefil, borç içinde bir hayata mahkûm edilmiş ve belki de dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde bir Türk sultanının ( Vahdettin Han ) borcu yüzünden tabutuna haciz dahi konulmuştur…

 

Mevzu üzerinde yazılacak daha çok şey olmasına rağmen şimdilik burada bırakalım ve hem Üstada hem de Vahdettin Han’a Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyelim ve Üstadın kitaptaki bir cümlesiyle bitirelim:

 

“Vahidüddin olmasaydı Türk istiklâl savaşı olmayacak ve kurtuluş sağlanamayacaktı...”

Share this post


Link to post
Share on other sites

O sıralarda sarayda geçmiş bir hâdise vardır ve ortaya çıkardığı ruhî delâlet o kadar derindir ki, Millî Şahlanış Hareketi karşısında Vahidüddin'in bütün ruh haletini ve tutumunu tek başına ifşa kuvvetindedir.

 

«Görüp işittiklerim» isimli eseriyle Başkâtip Fuat Türkgeldi'den öğrendiğimize göre (Sahife 226) bir Ramazan günü sabaha karşı Yıldız sarayında harem dairesinden yangın çıkıyor. Nişantaşında oturan Başkâtiple «Serkarîn» unvanlı başmabeyinciyi uykudan kaldırıp hâdiseyi haber veriyorlar. İki saray mensubu nakil vasıtası bulamadıklarından, kolkola verip tabanvayla Yıldiz'a kadar gidiyorlar. Hem de hızlıca bir yürüyüşle bir saatlik yol... Sarayın en üst rütbede iki mensubunun nakil vasıtası bulamayıp ihtiyar hâllerinde yaya olarak saraya koşmalarındaki sefalete dikkat edin!..

 

Varıyorlar!,. Hâlâ vaziyetten ne hükümetin, ne belediyenin haberi, ne de bunların aldığı bir tedbir var... Ortada, Türk olarak bir tulumbacı bile mevcut değil. Buna mukabil düşman donanmasının itfaiyesi, yangını görür görmez hemen koşmuş ve sarayı kurtarma, yangını söndürme faaliyetine girişmiştir.

 

Ne hazin manzara ve nam ve hesabımıza yine ne korkunç sefalet!...

 

Padişah, gecelik entarisinin üstüne bir pardesü geçirmiş, ıstırapların en keskinini ilân eden gözlerle yangını seyrediyor. Yangına o kadar yakın yerdedir ki, ayrı bir müşahidden dinlediğimize göre bıyıklarına kıvılcımlar düşüyor. O sırada saray bekçilerinden biri hüngür hüngür ağlamaya başlayarak Padişaha hulûs çakmak istiyor. Bir taraftan sarayı yanan ve imdadına düşman itfaiyesinden başka kimse gelmeyen bir taraftan da maiyetinin sahte göz-yaşLariyle ağlamasından gayrı bir alâka görmeyen Padişah, nihayet, bütün vatan semasına mahya gibi çekilmeye değer şu sözü söylüyor:

 

«— Benim milletimin ocağı (evi) alev almış yanıyor! Ben onu düşünüyorum! Sarayım, kendi evim yanmış, ne ehemmiyeti var!»

 

İşte Vahidüddin, topyekûn Vahidüddin bu sözün içindedir; ve gözleri önünde nişanlarına ve iç çamaşırına kadar her şeyi yanıp kül olurken, bıyıklarının üstüne yağan kıvılcımlar altında vatan yangınını nasıl söndürebileceğini düşünmektedir.

 

(Aynı kitaptan iktibas edilmiştir)

Share this post


Link to post
Share on other sites

PADİŞAH'IN NEFS MUHASEBESİ

Beşer takatinin üstündeki bu ağırlıklar sürüp gider ve her gün biraz daha bastırırken, Sadrâzam Tevfik Paşa (enstantane) bir istifa ve onu takip edici yeni tâyinle ikinci bir kabine kuruyor. Bu basit bir oyundur ve maksat, eskiler kadar silik yeni nazırların iş başına getirilmesi veya eskilerden birkaçının işbaşından uzaklaştırılmasıdır.

İkinci Tevfik Paşa kabinesinin kuruluşundan bir gün sonra gazeteler bu değişikliği tenkit etmeye başlıyorlar. Tenkitçiler arasında en ileri giden «Vakit» gazetesidir ve iki halis Anadolu çocuğunun (Hakkı Tarık ve Âsım Us kardeşler) sahibi bulundukları bu gazetenin başmuharriri, mahut Ahmed Emin Yalman'dır. Amerika'dan yeni gelmiş ve bir müddet sonra kurt ve ermenilerin istiklâlini müdafaa edecek, Türkiye'yi Amerikan mandası altına sokmak, tek kelimeyle istiklâl ve bütünlüğünden uzaklaştırmak isteyecek olan yahudilik kurmayı emrindeki bu bedbaht kalem, ilk karargâhını böyle bir gazetede kurmayı bilmiştir.

İşte bu kalem, kabinedeki değişikliği, Padişahın yakınlarından Refik Bey isimli bir şahsın hususî telkiniyle meydana gelmiş göstermekte ve isimleri iaşe mes'elelerine karıştırılan üç nazırın kabineye alınışını şiddetle yermektedir. Ona göre, bu tâyinleri Sadrâzam istememiş de, yakınının tesiri altında Padişah yaptırmıştır.

Hünkâr gazeteyi Harem dairesinden getirtip Başkâtibine gösteriyor. Derken Başmâbeyinciyi de çağırtıp sözü mahut Başmuharrire getiriyor ve diyor ki:

«— Bu adamın siyaseten ve diyaneten (siyaset ve din bakımlarından) bu memleketle ne alâkası var? Kendisi İspanya tebaasından ve Selanik dönmelerindendir!»

İşte, o günden maşatlığa götürüleceği güne kadar işi gücü Türkün ruh kökünü baltalamak, birliğini zedelemek, milliyet ve mukaddesat yolunda yürüyenleri çürütmek ve «Vatan» ismiyle vatanı fesada vermekten ibaret; bu eseri yazanın baş düşmanı Ahmed Emin Yalman!..

Ve ilâve ediyor:

«— Ben umur-u devleti Refik'le istişare ederim. Siz, ikiniz de Mâbeyn erkânı olduğunuz hâlde, vekilim olan Sadrâzamla aramızda cereyan eden şeyleri sizden bile ketmediyorum (saklıyorum)... Neş-riyat-ı vakıanın münasip surette tekzip ettirilmesi size ait bir vazifedir.»

Sultan Vahidüddin, yıkılan İmparatorluğun her ân omuzlarına çokücü, daha ağır yükü altında, her gün daha ezgindir.

İşte, Başkâtibine içini doküşü:

«— Ecnebiler pek Maman (aman vermez, insafsız)... Gece gündüz ne çektiğimi bir Allah bilir, bir ben bilirim! Bizi tazyik ile Meclis-i Meb'usan'i dağıttırdılar. Fikirlerini ihsas değil, âdeta açıktan açığa izhar ediyorlar. Ben meşrutî bir hükümdar olduğum hâlde güya mutlak bir hükümdar imişim gibi muamelede bulunuyorlar ve doğrudan doğruya bana müracaat ediyorlar. Meşrutiyetten bahsedilince, hangi meşrutiyet, diye mukabele ediyorlar. Karşımızda müracaat edecek kuvvet olarak yalnız sizi tanırız ve yalnız sizi pak addederiz, diyorlar. Yâni sözlerimizi isga etmezseniz (yerine getirmezseniz) sizi de tanımayız, demek istiyorlar. İstikbalimizi kurtarmak İçin bizzarure bu hâllere tahammül ediliyor. Diğer taraftan bir şey için kendilerine müracaat edilince henüz münasebat-ı siyasiyemiz iade olunmadı, buradaki memurlar askerî memurlardır, diye cevap veriyorlar. Ben milletin ateşli külü üzerine oturdum; taht-ı saltanatın kuş tüyünden minderleri üzerine oturup gömülmedim! Bunlardan kimseye bahsedilemiyor, millete de malûmat verilemiyor. Elbette bir gün tarih bu bakayikı (hakikatleri) yazar. Siz eminim olduğunuz için bu şeyleri mahremâne olarak yalnız size söylüyorum. Vakıa merhum birader de dahilî bir kuvve-i galibenin taht-ı tazyikindeydi; lakin ben onun kat kat fevkinde olarak donanmalarıyle mücehhez bir kuvvet karşısında bulunuyorum. Eğer adilâne bîga-razane (garazsızca), bîtarafane (tarafsızca) idare-i umur edecek bîr halefim olsaydı ömrümün devr-i âhirînde bu bâr-ı azîmi (muazzam yükü) vallahi, billahi, tallahi kabul etmezdim. Taht-ı saltanat ile teneşir arasında ne kadar mesafe olduğunu bilirim. Siz de gözünüzle gördünüz; bir tarafta taht, bir tarafta da tabut duruyordu-»

Sultan 6. Mehmed Vahidüddin'in en yırtıcı, göğüs paralayıcı nefs muhasebesi çapındaki bu sözleri, onun, 36 Osmanlı padişahı ve belki bütün insanoğlu kadrosu içinde en talihsizi olarak, hakikatte ile büyük bir hükümdar, millet dostu ve insan olduğunu ispat eder.

O, Türk hükümdarları arasında en küçük görünmeye mahkûm, en büyüklerden biriydi.

 

 

aynı eserden alıntı

Share this post


Link to post
Share on other sites

Crowning of Mehmet VI. as last Sultan of the Ottoman Empire in 1918 - MokumTV - Amsterdam

 

( Sultan Vahdettin Han'ın yer aldığı bir video. Video'da taç giyme yazsa da padişahlar taç giymiyordu. Belki tahta çıkma töreni demek istemişlerdir. Aslında tahta çıkma törenine de pek benzemiyor gibi. Vahdettin Han'ın görüntülerini ihtiva ettiği için izlemekte fayda var.)

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

kitabın basımı yasak...sahaflardaki bir sahaf dostuma rica ettim ve eseri kendim için bastırdım...

eğer İstanbul'da ikamet edenler varsa sahaflar çarşısından kitabı bastırtabilirler...

okunmalı...

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar,

tesadufmu desem tevafukmu desem ne desem bilmiyorum.internette konuyla ilgili biraz arastirma yaptim.bu yazi karsima cikti,dedim ki madem boyle yazilmis/soz verilmis.bende sitedeki arkadaslara bi sorayim bakalim ne oldu,yayimlandimi diye.bir de baktim ilk baslik sultan vahdettin! hayret ki ne hayret.

 

Necip Fazıl'ın yasaklı Vahdettin kitabı yeniden yayınlanacak

 

 

Necip Fazıl Kısakürek'in yasaklı kitabı "Vatan Haini Değil-Büyük Vatan Dostu Vahidüddin" yeniden basılıyor.

 

Bu kitap nedeniyle Kısakürek, 1983 yılında hapse girecekken 79 yaşında vefat etmişti. Vahdettin'i savunduğu için mahkûm olarak ölen Kısakürek'in söz konusu kitabı, hâlâ yasaklılar listesinde. Kısakürek'in oğlu ve Büyük Doğu Yayınları'nın sahibi Mehmet Kısakürek, kitabı bedeli ne olursa olsun basacağını söylüyor.

 

"Vatan Haini Değil-Büyük Vatan Dostu Vahidüddin" isimli kitabı Kısakürek, 1968 yılında yayınlamıştı. Kitap daha önce araştırma dizisi olarak Bugün gazetesinde yayınlandı. Birinci baskısı tükenmek üzereyken toplatıldı ve hakkında takibat başlatıldı. Kitabı incelemek üzere bir bilirkişi oluşturuldu. Bilirkişi, 'Kitapta söylenenler hayal ürünüdür, ama herhangi bir suç unsuru yoktur.' diye rapor verdi. Ankara, ikinci bir bilirkişi heyeti tayin etti. Bu heyetten de benzer bir rapor çıkınca, Kısakürek 1971'de beraat etti. 1972 yılında beraat kararı Yargıtay tarafından temyiz edildi. 1973'te mahkumiyet kararı çıktı. 1974'te Af Kanunu, olayı askıya aldı. 1975 yılında kitap yeniden basıldı. Yine takibat başlatıldı. 1976'da, üçüncü baskı yapıldı. 1977'de yeniden toplatma kararı alındı ve takibata geçildi. 1979'da üçüncü kez bir bilirkişi heyeti oluşturuldu. 1980 yılında dördüncü bir bilirkişi teşkil edildi. Heyetler, kitapta suç unsuru bulunmadığı yönünde rapor verdi.

 

12 Eylül darbesinden sonra Necip Fazıl ile ilgili mahkumiyet kararı 1982 yılında Yargıtay tarafından onandı. Fakat, kararın infazı 4 ay tehir edildi. Aynı yıl içerisinde Adli Tıp Kurumu, Necip Fazıl'ın Anayasa'da öngörülen cezanın affı şartlarını haiz olduğu yönünde dönemin Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Kenan Evren'e bir rapor verdi. Ancak Evren, Necip Fazıl'ı affetmedi; Atatürk'ün hatırasına neşren hakaret edildiği gerekçesi ile verilen cezasın infazı yönünde talimat verdi.

 

Necip Fazıl, 1983 yılında hapse girmesine az bir zaman kala vefat etti. Deyim yerinde ise son padişah Vahdettin'i savunduğu için mahkûm olarak öldü. Kısakürek'in kitabı, hâlâ yasaklılar listesinde bulunuyor.

 

Necip Fazıl'ın oğlu Mehmet Kısakürek, babasının tartışmalı kitabını yeniden basmaya hazırlanıyor. "Bedeli her ne olursa olsun, kitabı yayınlayacağım." diyen Kısakürek, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde hâlâ kitap yasaklamalarından söz edilmesinin hata olduğunu söylüyor.

 

Kurtuluş Savaşı'nı Vahdettin'in başlattığını anlatıyor

 

Necip Fazıl, 'Vatan Haini Değil-Vatan Dostu Vahidüddin' adlı kitabında, resmi tarih tezinin aksine Kurtuluş Savaşı'nı, Sultan Vahdettin'in başlattığını yazıyor. Yaklaşık 300 sayfa olan eserde, Sultan Vahdettin'in, Mustafa Kemal Atatürk'e yüklü miktarda para yardımı yaparak Anadolu'ya gönderdiği anlatılıyor. Vahdettin'in, Anadolu'da başlayan kurtuluş hareketinin başarıya ulaşması için İstanbul'da ulemayı toplayarak nasıl dua ettirdiği de kitapta ayrıntılarıyla yer alıyor.

 

Erkan Acar -2005/26 temmuz

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yer yerinden oynar!

Veya herkes kuyruğunu kısıp susar!

Mevlam, hayırlısını ver!

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

ergenekon açığa çıkıyor ya, eski tarihe gidildikçe de kitabın yasaklanma sebebi ve yasaklayanlar da açığa çıkacaktır diye ümit ediyorum..

Share this post


Link to post
Share on other sites
Yer yerinden oynar!

Veya herkes kuyruğunu kısıp susar!

Mevlam, hayırlısını ver!

Selametle...

yer yerinden artık oynamaz...zira Kadir Mısıroğlu ve sahih tarihçiler işin özünü,hakikati kimilerinin yüzüne sille gibi çarparcasına yazdılar...ne değişti?

emin olun,vahdeddin hain diyenlerin çoğu da hain olmadığını biliyorlar...

fakat bu artık tarihi bir mesele olmaktan çıktı...eğer vahdeddin hain değildir derseler,nutuk'da M.Kemal'in Vahdeddin hakkında yazdığı o ağır ve mesnetsiz ifadelere aykırı gitmiş olurlar,bu nutuğa hakarettir...(!)

Share this post


Link to post
Share on other sites
yer yerinden artık oynamaz...zira Kadir Mısıroğlu ve sahih tarihçiler işin özünü,hakikati kimilerinin yüzüne sille gibi çarparcasına yazdılar...ne değişti?

emin olun,vahdeddin hain diyenlerin çoğu da hain olmadığını biliyorlar...

fakat bu artık tarihi bir mesele olmaktan çıktı...eğer vahdeddin hain değildir derseler,nutuk'da M.Kemal'in Vahdeddin hakkında yazdığı o ağır ve mesnetsiz ifadelere aykırı gitmiş olurlar,bu nutuğa hakarettir...(!)

 

Kardeşim, nutukta sansürlü... Acaba niye?...

Erzurum kongresinin tutanakları çok mühimdir. Hani ta oralardan Sultan Vahdeddin'e yani onun saltanat ve hilafetine bağlılık filan... Anadoluya onun elinden kaç para gitmiştir? Belki de Cumhurbaşkanımız arşivlerden biliyordur bunları. Yahu biz daha Kazım Karabekir'in hatırasını sansürsüz okuyamadık. Cuma hutbelerin de Sultan Vahdeddin adına okunduğu söylenir, son anlara kadar.

Bakın, tarih bizden köşe bucak saklanıyor. Adam dindar, sonra komünist partisinin kurucularından ve aynı adam bir mason. Nasıl, iyi mi? Mesela adam Kürt ama, Türk milliyetçiliğinin kitabı ondan. Adam ermeni, yeni Türkçemizde, o ön ayak oldu. Hani bizim tarih biraz da kafa karıştırır.

Ah, hakikatlar önümüze bir serilse ne olur acaba? Tahayyül bile edemem.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kardeşim, nutukta sansürlü... Acaba niye?...

Erzurum kongresinin tutanakları çok mühimdir. Hani ta oralardan Sultan Vahdeddin'e yani onun saltanat ve hilafetine bağlılık filan... Anadoluya onun elinden kaç para gitmiştir? Belki de Cumhurbaşkanımız arşivlerden biliyordur bunları. Yahu biz daha Kazım Karabekir'in hatırasını sansürsüz okuyamadık. Cuma hutbelerin de Sultan Vahdeddin adına okunduğu söylenir, son anlara kadar.

Bakın, tarih bizden köşe bucak saklanıyor. Adam dindar, sonra komünist partisinin kurucularından ve aynı adam bir mason. Nasıl, iyi mi? Mesela adam Kürt ama, Türk milliyetçiliğinin kitabı ondan. Adam ermeni, yeni Türkçemizde, o ön ayak oldu. Hani bizim tarih biraz da kafa karıştırır.

Ah, hakikatlar önümüze bir serilse ne olur acaba? Tahayyül bile edemem.

Nutuk dediğiniz gibi sansürlü...bazı kelimeleri değiştirildi vs vs...mesela M.Kemal amele derken işçi diye çevriliyor...bunun gibi yüzlercesi...tahrif edilmesi de aslında tahrif edenlerin bir itirafı..biz burada yazılanlardan korkuyoruz ve değiştiriyoruz diyorlar... Her vakit Atatürk'ün kemikleri sızlıyor edebiyatı yapan kemalist güruh,Ataları'nın kitabını tahrif ederken ne hissediyorlardı muamma..

(Nutuk'un 1927 baskısı tahrif edilmemiş saf nutuk'dur.)

Yakup Kadri'den de bahsetmişsiniz...bende bir ilave edeyim..sultanahmet meydanında halkı milli mücadele için galeyana getirici dini konuşmalar yapan,dua eden çarşaflı halide edip,sonradan tam zıt istikamete yönelmiş ve islama adeta cephe almıştır.Ayrıca yahudidir.

Yakın tarihimiz münafık kaynıyor...birkaç isimle bitecek iş değil...

Hakikatlerin önümüze serilmesini beklemeyelim,o işi biz yapalım...Müsterih olun,azınlık olan onlar...korkacak olan ve korkan onlar...bizim alnımız ak ve pak...gerçekleri saklayanlar utansın...yalan söyleyen tarih utansın...yalan söyleten tüm tarihçiler de utansın...

 

BİZE KALAN AZİZ BORÇ,ASIRLIK ZAMANLARDAN

TARİHİ TEMİZLEMEK SAHTE KAHRAMANLARDAN

Share this post


Link to post
Share on other sites
Nutuk dediğiniz gibi sansürlü...bazı kelimeleri değiştirildi vs vs...mesela M.Kemal amele derken işçi diye çevriliyor...bunun gibi yüzlercesi...tahrif edilmesi de aslında tahrif edenlerin bir itirafı..biz burada yazılanlardan korkuyoruz ve değiştiriyoruz diyorlar... Her vakit Atatürk'ün kemikleri sızlıyor edebiyatı yapan kemalist güruh,Ataları'nın kitabını tahrif ederken ne hissediyorlardı muamma..

(Nutuk'un 1927 baskısı tahrif edilmemiş saf nutuk'dur.)

Yakup Kadri'den de bahsetmişsiniz...bende bir ilave edeyim..sultanahmet meydanında halkı milli mücadele için galeyana getirici dini konuşmalar yapan,dua eden çarşaflı halide edip,sonradan tam zıt istikamete yönelmiş ve islama adeta cephe almıştır.Ayrıca yahudidir.

Yakın tarihimiz münafık kaynıyor...birkaç isimle bitecek iş değil...

Hakikatlerin önümüze serilmesini beklemeyelim,o işi biz yapalım...Müsterih olun,azınlık olan onlar...korkacak olan ve korkan onlar...bizim alnımız ak ve pak...gerçekleri saklayanlar utansın...yalan söyleyen tarih utansın...yalan söyleten tüm tarihçiler de utansın...

 

BİZE KALAN AZİZ BORÇ,ASIRLIK ZAMANLARDAN

TARİHİ TEMİZLEMEK SAHTE KAHRAMANLARDAN

 

Kardeşim, 1927'deki saf nutukta sansürlü aslında. Mesela orada Kongrelerin tutanaklarından söz edilirken, bazı yerler es geçilmiş. yani geçmemiş belge niteliğindeki gerçekler oraya. benim sansürden kastım bu. Şimdi şöyle düşünelim: Eğer kongreleredeki tutanaklar olduğu gibi nutukta yer alsaydı ne olurdu? Değil mi ama...

Necip Fazıl, Celal Bayar'ın mason olduğunu yazar. Onun Türkiye'de ilk kurulan Komünist partisine girdiğini de başka bir eserinde yazar. Bayar'ın istiklal Savaşındaki hali ise malum. Mesela Atatürk mason localarını kapatmıştır, doktor mason...

Hakkı yerine koymak ve birde iyadeyi itibar gerek. Bu noktatda sizin gibi düşünüyorum, efendim.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Kardeşim, nutukta sansürlü... Acaba niye?...

Erzurum kongresinin tutanakları çok mühimdir. Hani ta oralardan Sultan Vahdeddin'e yani onun saltanat ve hilafetine bağlılık filan... Anadoluya onun elinden kaç para gitmiştir? Belki de Cumhurbaşkanımız arşivlerden biliyordur bunları. Yahu biz daha Kazım Karabekir'in hatırasını sansürsüz okuyamadık. Cuma hutbelerin de Sultan Vahdeddin adına okunduğu söylenir, son anlara kadar.

Bakın, tarih bizden köşe bucak saklanıyor. Adam dindar, sonra komünist partisinin kurucularından ve aynı adam bir mason. Nasıl, iyi mi? Mesela adam Kürt ama, Türk milliyetçiliğinin kitabı ondan. Adam ermeni, yeni Türkçemizde, o ön ayak oldu. Hani bizim tarih biraz da kafa karıştırır.

Ah, hakikatlar önümüze bir serilse ne olur acaba? Tahayyül bile edemem.

 

Agop DİLAÇAR komedisine önceleri inanmamışstım ama Dil Kurumu'nun sitesine girince şok oldum, bu resmen milletimle dalga geçmektir, Üstelik Milliyetçiliği Türkiyeye ithal edenlerden milletime geçilmiş bir dalga :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Neredeyse herşeyiyle gizli kalan bir tarih.Ve sayısını unuttuğumuz onlarca basılamadan yasaklanan,yazarlarının onlar için hapislerde yattığı kitaplar ve gerçekleri söyleyen kitaplar.Bu işin sonu nereye gider bu kitaplar ne zaman basılır bilinmez.Birilerinin hep saklamak gizlemek istediği nesillerce yapılmış ve yapılmaya devam eden sansür yine saklanmaya çalışan bu nesillerden kaybettiriyor.Şimdiye kadar bu kitapları yazanlar,dağıtanlar,basanlar,okuyanlar ve savunanlar hep suçlu oldu.Bu gizli ellerin yaptığı,böyle eserlerin bizden esirgenmesi yalan söyleyen tarih teorisini dahada güçlendiriyor.Bu eserlerin üzerindeki yasakların,sansürlerin kaldırılması ve bizlerle buluşturulması gerekmekte.Biz bu yalan söyleyen artık ilkokulda çocukların bile inanmadığı okurken bunlar yalan dediği bu kitapları daha ne kadar el üstünde tutacağız.Gerçekleri apaçık yazan kitapların bir an önce elimize geçmesi ümidiyle... Saygılarımla.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...