Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
yazanel

Yumuşaklık - Sertlik - Düşmanlık

Recommended Posts

YUMUŞAKLIK - SERTLİK -DÜŞMANLIK

 

Ve işte bizim büyük cemiyet çatımız altındaki küçük fert çatısının içinde yuva kuracak ruh:

İçinde ikram gören öksüzün bulunduğu ev, Allah'ın en çok sevdiği çatı altıdır.

 

Rıfk, dostluk, tatlılık, yumuşaklık, başlıca huyumuz ve usûlümüz:

Allah, her işte rıfkda davrananı sever.

 

Haklı olduğumuzu sandığımız yerde bile aşırı şiddetlere düşmeyelim; ahlâk helezonumuzun İncecik kıvrımlarından kayıp uçuruma yuvarlanabiliriz:

Allanın en sevmediği adam, hasımlığında şiddet gösterendir.

 

Hele şunun bunun düşmanlık hırsını destekleyenler; hele onlar, hele onlar:

Haksız yere düşmanlık gösteren bir adamın yardımcısı, yardımı boyunca Allah'ın gazabına karşıdır.

 

Biz darılmayız; aşk ve rahmet ateşiyle yanıp kül olmuş gönüllerimizde dargınlık merkezi yoktur:

Bir mü'min kardeşinden bir yıl uzak ve dargın durmak, onun kanını dökmeğe eştir.

 

Dargınlık mevzuunda nefsimizle mücadele için iznimiz üç gündür:

Üç günden fazla dargınlık yoktur.

 

Rıfk ve merhamet ahlâkımızın aksi davası olan sertlik ve haşinliğe düşmektense başımızı taştan taşa çarpalım:

Allah, din kardeşlerinin yüzüne karşı asık ve acı surat takınanlara buğzeder.

Bİr ırk ve kavmin kendi sınıfları arasındaki nefsanî çekişme ise, sadece öldürücüdür.

Hidayete ermiş bir kavim bir daha dalâlete düşmez: tâ aralarında kötü bir cidal ve düşmanlık türeyinceye kadar...

 

Ve nihayet biz, ahlâk deyince yalnız O'nun ahlâkını, hikmet deyince yalnız O'nun hikmetini anlayanlar, rıfk ve yumuşaklıkta, şu dereceye ulaşmayı gaye sayarız:

Mü'minin yumuşaklığı o kadar ziyade olur ki, kendisini görünce ahmak sanırsınız...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsanı çepeçevre saran bir huzur iklimidir İslam. Her dem huzuru, saadeti, sükûnu, süruru talep eden beşerin isteklerine kavuşmasının tek yolu İslam’a uymaktan geçtiği gibi, bu mukaddes dini insanlara gönderen yüce Allah da, kullarının dünya ve âhirette saadete kavuşmalarını istemekte, bunun için de İslam’ın emir ve yasaklarına riayeti şart koşmaktadır.

 

Ferdin kendi dünyasından, cemiyet sahasına kadar tesiri yadsınamayacak olan insan ilişkileri, bir insanın diğer insanla olan iletişimi, her insanın his, fikir, hassasiyet zaviyesinden bakıldığında birbirlerinden farklı birer dünya oldukları düşünüldüğünde; birbirinden farklı bu dünyaların arasında iletişim ağları kurmaları, kendilerini anlatmaları ve karşıdakini anlayabilmeleri ve bu iletişimi kesebilecek menfî müessirlere mahal vermeden iletişimin berdevam ettirilmesi, bir sanat olup çıkmaktadır. Evet, iletişim bir sanattır. Kelam da o sanatın icra edilmesi için elzem olan alettir. Bunun yanında kelamın mahiyeti, biçimi, harcı, mimarisi, ziynetleri, rengi, râyihası, melodisi, kelamın kafada teşekkül ettikten sonra sese dönüştürülerek muhatabına ulaştırılırken jest ve mimiklerde zuhur eden tavır, şekil, edaya kadar her şey bu sanatı teşekkül ettiren âmillerdir.

 

İşte yumuşak ya da sert bir üslubun ve tavrın ehemmiyeti tam da bu noktada vücut bulmaktadır. Kelimeleri, cümleleri, ifadeleri, fikirleri ya bir bal şerbeti ya da acı bir zehir olarak karşıdakine yedirecek olan bizim tercih ettiğimiz, üzerinde karar kıldığımız, pamuklara sarıp sarmalayarak yahut balyozlarla kafalara vura vura, kafa göz yara yara muhatabımıza ilettiğimiz, sunduğumuz üslubun kıvamına odaklanmıştır.

 

Üstadın ‘Zindan'dan Mehmed’e Mektup’ şiirinde geçen “Çatık kaş hükümet dedikleri zat / .. Somurtuş ki bıçak nârâ ki tokat / Zift dolu gözlerde karanlık kat kat..” mısralarında da, artık cemiyetin her sahasına yayılan katılığın, sertliğin, merhametsizliğin - Müslüman merhametinden dolayı da yumuşak davranır- yürek sıkan, ruh daraltan müşahhas misalini görmekteyiz, okumaktayız. Halbuki insanın ruh ve gönül dünyasının en temel ihtiyaçlarındandır tatlı dil, güler yüz ve onlara eşlik eden yumuşaklık. Örneğin, binbir türlü badirenin atlatıldığı iş hayatının akşamında erkek, yorucu bir okul gününden sonra eve gelen çocuk, belki gün boyu kimseden görmedikleri, hasret kaldıkları güzel tavrı, yumuşak bir davranışı, güzel bir karşılama sözünü evin ruh ve buna bağlı olarak huzur çizgisinin şeklini tanzim eden anneden beklemekte.. Ve eğer annede, beklenen mücevheri sunacak, mücevherin özünün kendinde saklı olduğu cevheri yontacak sanatkarlık yoksa, huzurun kaçtığı yerlerin en bâriz özelliği olan gürültü patırtı, asık surat ve sert kelamın yönettiği bir savaş meydanı haline gelmektedir ev, sokak, ferd, cemiyet.. Ve bu tavırlar değişmedikçe de, aile cephesinde yeni bir şey olmayacak, olamayacak.. Cemiyet ağacının tohumu aile ise, ruha aşılanacak olan yumuşaklık ya da sertlik şırıngası da ancak orada mâhir eller tarafından enjekte edilebilir.

 

Hz. Yunus’un “Ben gelmedim da'vi için / benim işim sevi için / Dostun evi gönüllerdir / gönüller yapmağa geldim” mısralarında bahsettiği gönüllerin inşası; rıfk ile, yumuşaklığın mayalandırdığı tatlı dil, güler yüzle yapılacaktır.

 

Hâsılı kelam, bir tatlı huzur, alınsa alınsa; İslam’dan, İslam ahlakına sahip insandan, o insanlardan müteşekkil cemiyetlerden alınır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...