Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Abdulhamid

Gülmek Isteyen Buyursun

Recommended Posts

Ertuğrul Özkök neler hayal ediyordu

 

 

'Oysa ben neler hayal ediyordum.100 yılın sonrasının Türkiye’sini şimdiden düşünmeye başlıyordum' diyen Ertuğrul Özkök Çanakkale'nin için bakın ne hayal ediyormuş

 

Kara gözlüklü aşirete iltica

 

OYSA ben neler hayal ediyordum.100 yılın sonrasının Türkiye’sini şimdiden düşünmeye başlıyordum.

 

Mesela, Çanakkale Boğazı’nı.

 

Onun etrafında dünyanın en muhteşem şehrini kurmayı.

 

Şehrin adı değiştirilecekti.

 

Adı "Troya" olacaktı.

 

Bütün dünyanın bildiği, herkesin her gün konuştuğu bir isim.

 

O efsane isme yakışan bir şehir kurulacaktı.

 

Boğazın iki tarafı dünyanın en müthiş mimarları tarafından tasarlanacak, 21’inci yüzyılın bütün estetik ve teknik imkánları seferber edilecekti.

 

İstanbul ve İzmir’den sonra, üçüncü efsane şehir kurulacaktı.

 

Uçuyordum.

 

Hayallerime kimseler yetişemiyordu.

 

* * *

 

Mesela, Efes antik kentinin etrafını dünyanın en büyük cam fanusu ile kaplıyor, onun etrafında 21’inci yüzyılın bir başka muhteşem yerleşim yerini kuruyorduk.

 

O yeni şehrin adı da "Efes" oluyordu.

Bir yandan geniş yollarla denize bağlanıyor, öteki taraftan Meryem Ana’ya, Selçuk’a açılıyordu.

 

Başka şeyler de hayal ediyordum.

 

Kapadokya’nın çevresinde Las Vegas’çılara, Dubai’cilere parmak ısırtacak bir mega proje.

 

Dünyanın en zengin yabancılarının ev almak için sıraya gireceği, 21’inci yüzyılın efsane şehirleri.

 

Ve müthiş bir dolunay gecesi, o muhteşem Kapadokya gökyüzünün altında, Pink Floyd konserleri.

 

Adı, "Dark side of the moon" değil, "Full side of the moon."

 

Ben umutlu, dünyaya pembe gözlüklerle bakan bir insandım.

 

Bazılarınca saf denecek kadar gerçekten saf bir insandım.

 

Umudum, heyecanım inanılmaz bir yaratıcılığa dönüşüyor, her gece, her sabah ufuk çizgisi hiç olmayan okyanuslara açılıyordum.

 

Benim gözümdeki Türkiye, 21’inci yüzyılın en parlak yıldızı olacaktı.

 

Yaşlanan Avrupa, efsanelerde aradığı Gılgamış’ın ebediyet iksirini bu ülkede bulacaktı.

 

Dünyanın en güzel aşkları bu ülkede yaşanacaktı.

 

Bu ülkede doğmak şans olacaktı.

 

Yaşamak daha büyük şans.

 

Ölmek ise Allah’ın lütfu...

 

İsimsiz Macellan’lar, hayali Colomb’lar, Vasco de Gama’ların keşfedeceği en yeni kıta Türkiye olacaktı.

 

Ben son 20 yılımı bu hayallerle geçirdim.

 

Rahmetli Özal bana bu inancı verdi.

 

İşadamlarımız, sanatçılarımız, umutsuz bir benden dünyanın en umutlu insanını yarattı.

 

Herkes beni yerden yere vurdu, alay etti.

 

Ama o iyimserliğimi hiçbir zaman terk etmedim, terk edemedim.

 

"Ben böyle düşünüyorum" ifadesi, kişiliğimin en güçlü kalesi oldu.

 

Peki şimdi bu umutsuzluğum karamsarlığa mı dönüştü?

 

Bir haftada kara gözlüklüler aşiretine mi iltica ettim?

 

Hayır, içimdeki iyimser hálá direniyor.

 

Yara bere içinde olsa da, yediği dayaktan yüzü gözü şişmiş olsa da, hálá direniyor.

 

Ama bir yanım var ki, ona mani olamıyorum.

 

Şaşkınlığıma.

 

Etrafımda olup bitene, bana demokrasi diye yutturulmaya çalışılan o ekseriyet megalomanisine, o nobranlığın arkasındaki sığlığa ve zavallı misyon duygularına.

 

Evet bunlara şaşırıyorum.

 

Benim hayal ettiğim Türkiye, bunları çoktan aşmış, ufkun çizgisini bile geçmişti.

 

Oysa şimdi bugün neredeyiz.

 

Ya ben iflah olmaz bir hayalperesttim, ya onlar hayalcilikten, vizyondan, yaratıcılıktan nasibini almamış gerçekçiler.

 

Ben Çanakkale Boğazı’nın etrafına 21’inci yüzyılın Troya’sını kurmayı hayal ediyordum, onlar bütün Türkiye’nin üzerine türbanı sermeyi.

 

Demek ki farklı gemilere binmişiz, farklı denizlere açılmışız.

 

Kimimiz geçmişin kara parçalarının arasındaki ufak göllere, iç denizlere...

 

Kimimiz okyanuslara...

******

arkadaşlar ben bunları okurken koptum resmen..ALLAH bunların feleğini şaşırtmış.bas bas bağırıyorlar durmadan türkiyeyi ortaçağa,ortaçağın karanlıklarına (asrı saadete)çevirmeyiz diye..bu abi çok uçmuş olacakki hızını alamadı tabi taa ilk çağ'a kadar götürdü bizi.şimdi merak ediyorum birileri çıkıp,''hoop kardeşim biz ortaçağdan kaçarken sen bizi ilk çağa kadar götürdün''diyecekmi.ya da niyetlerinin çağ veya zaman olmadığı bu arkadaşında satır aralarına iliştirdiği gibi meryem ana'ya giden yolları açmakmı?merak ediyorum bir gün bunların arasında hitler kadar açıkyürekli biri çıkacakmı?en azından hitler yahudileri özgürlükleri için öldürdüm demedi demi?üstün alman ırkını yüceltmek yaymak için öldürdüğünü açıkça söledi..varın mukayeseyi siz yapın..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eeee ertuğrulun da adı değişmeli, malum bize ait her şeyin adının değişmesini hayal ediyormuş, o isimde bize aittir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ertuğrul Özkök neler hayal ediyordu

 

 

'Oysa ben neler hayal ediyordum.100 yılın sonrasının Türkiye’sini şimdiden düşünmeye başlıyordum' diyen Ertuğrul Özkök Çanakkale'nin için bakın ne hayal ediyormuş

 

Kara gözlüklü aşirete iltica

 

OYSA ben neler hayal ediyordum.100 yılın sonrasının Türkiye’sini şimdiden düşünmeye başlıyordum.

 

Mesela, Çanakkale Boğazı’nı.

 

Onun etrafında dünyanın en muhteşem şehrini kurmayı.

 

Şehrin adı değiştirilecekti.

 

Adı "Troya" olacaktı.

 

Bütün dünyanın bildiği, herkesin her gün konuştuğu bir isim.

 

O efsane isme yakışan bir şehir kurulacaktı.

 

Boğazın iki tarafı dünyanın en müthiş mimarları tarafından tasarlanacak, 21’inci yüzyılın bütün estetik ve teknik imkánları seferber edilecekti.

 

İstanbul ve İzmir’den sonra, üçüncü efsane şehir kurulacaktı.

 

Uçuyordum.

 

Hayallerime kimseler yetişemiyordu.

 

* * *

 

Mesela, Efes antik kentinin etrafını dünyanın en büyük cam fanusu ile kaplıyor, onun etrafında 21’inci yüzyılın bir başka muhteşem yerleşim yerini kuruyorduk.

 

O yeni şehrin adı da "Efes" oluyordu.

Bir yandan geniş yollarla denize bağlanıyor, öteki taraftan Meryem Ana’ya, Selçuk’a açılıyordu.

 

Başka şeyler de hayal ediyordum.

 

Kapadokya’nın çevresinde Las Vegas’çılara, Dubai’cilere parmak ısırtacak bir mega proje.

 

Dünyanın en zengin yabancılarının ev almak için sıraya gireceği, 21’inci yüzyılın efsane şehirleri.

 

Ve müthiş bir dolunay gecesi, o muhteşem Kapadokya gökyüzünün altında, Pink Floyd konserleri.

 

Adı, "Dark side of the moon" değil, "Full side of the moon."

 

Ben umutlu, dünyaya pembe gözlüklerle bakan bir insandım.

 

Bazılarınca saf denecek kadar gerçekten saf bir insandım.

 

Umudum, heyecanım inanılmaz bir yaratıcılığa dönüşüyor, her gece, her sabah ufuk çizgisi hiç olmayan okyanuslara açılıyordum.

 

Benim gözümdeki Türkiye, 21’inci yüzyılın en parlak yıldızı olacaktı.

 

Yaşlanan Avrupa, efsanelerde aradığı Gılgamış’ın ebediyet iksirini bu ülkede bulacaktı.

 

Dünyanın en güzel aşkları bu ülkede yaşanacaktı.

 

Bu ülkede doğmak şans olacaktı.

 

Yaşamak daha büyük şans.

 

Ölmek ise Allah’ın lütfu...

 

İsimsiz Macellan’lar, hayali Colomb’lar, Vasco de Gama’ların keşfedeceği en yeni kıta Türkiye olacaktı.

 

Ben son 20 yılımı bu hayallerle geçirdim.

 

Rahmetli Özal bana bu inancı verdi.

 

İşadamlarımız, sanatçılarımız, umutsuz bir benden dünyanın en umutlu insanını yarattı.

 

Herkes beni yerden yere vurdu, alay etti.

 

Ama o iyimserliğimi hiçbir zaman terk etmedim, terk edemedim.

 

"Ben böyle düşünüyorum" ifadesi, kişiliğimin en güçlü kalesi oldu.

 

Peki şimdi bu umutsuzluğum karamsarlığa mı dönüştü?

 

Bir haftada kara gözlüklüler aşiretine mi iltica ettim?

 

Hayır, içimdeki iyimser hálá direniyor.

 

Yara bere içinde olsa da, yediği dayaktan yüzü gözü şişmiş olsa da, hálá direniyor.

 

Ama bir yanım var ki, ona mani olamıyorum.

 

Şaşkınlığıma.

 

Etrafımda olup bitene, bana demokrasi diye yutturulmaya çalışılan o ekseriyet megalomanisine, o nobranlığın arkasındaki sığlığa ve zavallı misyon duygularına.

 

Evet bunlara şaşırıyorum.

 

Benim hayal ettiğim Türkiye, bunları çoktan aşmış, ufkun çizgisini bile geçmişti.

 

Oysa şimdi bugün neredeyiz.

 

Ya ben iflah olmaz bir hayalperesttim, ya onlar hayalcilikten, vizyondan, yaratıcılıktan nasibini almamış gerçekçiler.

 

Ben Çanakkale Boğazı’nın etrafına 21’inci yüzyılın Troya’sını kurmayı hayal ediyordum, onlar bütün Türkiye’nin üzerine türbanı sermeyi.

 

Demek ki farklı gemilere binmişiz, farklı denizlere açılmışız.

 

Kimimiz geçmişin kara parçalarının arasındaki ufak göllere, iç denizlere...

 

Kimimiz okyanuslara...

******

arkadaşlar ben bunları okurken koptum resmen..ALLAH bunların feleğini şaşırtmış.bas bas bağırıyorlar durmadan türkiyeyi ortaçağa,ortaçağın karanlıklarına (asrı saadete)çevirmeyiz diye..bu abi çok uçmuş olacakki hızını alamadı tabi taa ilk çağ'a kadar götürdü bizi.şimdi merak ediyorum birileri çıkıp,''hoop kardeşim biz ortaçağdan kaçarken sen bizi ilk çağa kadar götürdün''diyecekmi.ya da niyetlerinin çağ veya zaman olmadığı bu arkadaşında satır aralarına iliştirdiği gibi meryem ana'ya giden yolları açmakmı?merak ediyorum bir gün bunların arasında hitler kadar açıkyürekli biri çıkacakmı?en azından hitler yahudileri özgürlükleri için öldürdüm demedi demi?üstün alman ırkını yüceltmek yaymak için öldürdüğünü açıkça söledi..varın mukayeseyi siz yapın..

 

 

YİRMİ DOKUZ HARFLİK SÖZLE AYDINLAR

YAFTA YAZAR, İSİM TAKAR BAŞIBOŞ...

 

BÜLBÜLLERE EMİR VAR LİSAN ÖĞREN VAKVAKTAN(ERT. ÖZK)

BAHSET TARİH BALIĞIN TIRMANDIĞI KAVAKTAN.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...