Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Vakıf Ahmet

Nur Harmanı

Recommended Posts

Nur Harmanı

 

(Üstad'ın Efendimiz'in hadislerinden bazılarını derlediği kitap.)

 

Hadis

 

Hadis, Kainatın Efendisine ait her tavır, her hareket her eda... Tebessümlerinden sükutlarına kadar...

 

Açık denizde güneşten mevki tayin edip akıl pusulasıyla yolunu bulan gemiye eş, insanoğlu, sayısız hayat yönünde istikametini tesbit edici her ana ölçüyü Hadislerde bulabilir.

 

Hadis, topyekün eşya ve hadiseleri aydınlatan güneş...

 

Bu bakımdan vaktiyle Büyük Doğu'larda <<Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimiz>> balığı altında tefsir, tasnif ve dilimize tatbiki kaleminden çıkmış olan Hadisleri, genç bir idealistin kitaplaştırmak teklifini saadetle kabul ettim ve ileride, << Allahın kitabı>>ndan sonra gelen <<Peygamber Kitabı>> isimli büyük eseri genç nesillere ısmarlarken, onlara, üslub, zevk, anlayış ve derleyiş usulünden küçük bir örnek vermek istedim.

 

Çölde soluyan bir köpek görüp, her bağrı yanana su vermekteki sevabı belirtici bir Hadisin hakkını vermek için:

 

--Yedi kere piyade Hac sevabını bir içim suya kim satın alır?

 

Diye haykıran ve suyu köpeğe içiren velinin tavrından başka hiçbir şey Hadisin kıymet ve kudretini anlatmaz.

 

Allah, rahmet hadisleri aşkına bize rahmet eylesin

 

Necip Fazıl 1970

Share this post


Link to post
Share on other sites

Besmele

 

Bir işe başlarken, Allahın ismiyle hareket etmiş olmak şuurunun ve bu şuuru lisanla ifade etmenin kelimeleri...<< Allahın ismiyle...>> veya <<Rahman ve Rahim olan Allahın ismiyle...>> manalarına gelen her iki şeklin de, Besmele olabilmesi için zahiri manalarını herhangi bir dil içinde tekrarlamak değil, herkesin bildiği asliyle söylemek icap eder. Bu tercümeye girer ve sığar işlerden değildir; ve bu anda vazifemiz bu sırrı izahtan uzaktır.

 

Besmele, size telaffuz şeklini bile gösteremediğimiz, herkesin kısa ve daha uzun şekliyle bildiğine kani olduğumuz iki örnekten ibarettir. Bu şekiller, ne harflerinden, ne asli telafuzundan, ne de manasından ayrılmasına imkan bulunmayan mutlak ve değişmez birer ifadedir.

 

Her işe Allahın ismiyle başlamış olmak şuurunun ve bu şuurdaki vazife ifadesinin derinliği, Besmelenin sonsuz faziletleri hakkında bir fikir verebilir. Henüz mektebe başlayan yavruya Besmele öğretilir öğretilmez, ölmüş bulunan ve mezarda azap çeken babasının affedildiği hakkındaki nakil, Besmele'yi bütün kıymet ve faziletiyle hülasa edici en parlak ölçüdür.

 

Besmele, (her) kelimesi de beraber, her şeyin yaradıcısına, her işi ve teşebbüsü bağlamak ve lisana getirmek şuuru bakımından ne harikulade bir tehazürdür!.. Eski bir din kitabı besmele için << Kimyayı Saadet>> diyor; evet, gerçekten saadetin kimyası!...

 

Böylece; yatarken, kalkarken, yemeğe başlarken, evden çıkarken, günlük işe başlarken, küçük veya büyük her teşebbüse girişirken, hülasa doğru, meşru ve hayırlı her hareketin başında, Besmele, en güzel vazifedir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

O'NUN KİTABI

 

Hadis, O'nun her hareketi, her edası, her tavrı ve husuiyle bütün sözleri... Hatta sükutları...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

O'nun ağzından üç türlü kelam serpildi:

 

Biri, daima ve münhasır olaraka Melek vasıtasiyle gelen Allah kelamı: Kur'an...

 

Öbürü, kendisini ani bir nur kaplıyarak, arada Melek olmaksızın Kur'an dışında, doğrudan doğruya Allahtan gelen söz: Hadisi Kudsi...

 

Çok nazik...

 

<<Benim ağzımdan söz uyduranın yeri ateştir>>

 

Mealindeki Hadis ve Sahabilerin Allah Resulüne duyduğu nihayetsiz hürmet, Hadis Usulünü en titiz ölçülere bağladı.

 

Bu bakımdan, Hadis ve Hadis Usulü ilimlerinde saat dakika, saniye, salise ölçülerinden daha nice ayırt edişler, sınıflandırılışlar vardır.

 

Hadis, mutlaka, son rivayet eden şahıstan ilk haberi veren sahabiye kadar en emin bağlantılarla zincirli olacaktır. Bu bağlantıların ismi senettir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

O'nun geride bıraktığı aşk,vecd,cehd,hamle,ölçü,usül,sistem ve titizlik o kadar büyük oldu ki, İslam alimleri, imkanlar aleminin semasında , kehkeşanlardaki toz yıldızlara kadar nisbet ve kıyas hattı çekilmemiş hiç bir nokta bırakmadılar. Bugün de en fazla insaflı Garp alimlerinin hayran olduğu bütün bir ölçü mimarisi, O'ndan birkaç asır sonra hemen kuruldu. Büyük İslam alimlerinin omuzlarında duran bu saraya, bir zerrecik insaf sayesinde kafir olarak da hayran kalmamak mümkün değildir. Hep O'nun soluğundan...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Hadis toplayıcıları, ilmi usulllerle yan yana, ahlaki şartlara da o kadar dikkat ettiler ki, Mekke'yle Buhara arasında ki mesafeyi, tek Hadis telakkisi için, icabında yaya yürüdüler; Hadisi bilen adamı tarlasında buldular; ve bir de baktılar ki, bu adam, nasılsa boşanmış atını tutmak için boş bir yem torbası kullanmakta... Atına boş yem torbasını gösterip onu kandırmaya çalışmakta...

 

Bu manzarayı görünce;

 

-- Ben, zaruretle de olsa, atını aldatandan Hadis telakki etmem...

 

Dediler ve aynı yolu yine yaya yürümek üzere döndüler.

 

Hadis nakline ehliyet için insan ruhunda aradıkları doğruluk çilesinin derecesini görüyor musunuz?

 

Hadis'e ve Hadis Usulü ilimlerine ait dış bilgi ve kabuk cephesini bırakıp yalnız ruhu aydınlatmak cehdindeyiz...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

En ileri titizliğe rağmen batıl mezheplerin, Bizans ve menfi kutuplarıyla Fars ruhlu tahrifçi ve uydurmacıları, yahudi sevk ve idaresinde, Hadis adına nice kalpazanlıklara yeltendi. Fakat büyük İslam metodolijisi bunları çiğnedi, Hadislerin zayıflarını ayıkladı ve Peygamberin kitabını bütünleştirmeyi bildi.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Peygamberin kitabını birleştiren en emin nakil çerçevesi (Kütüb-ü Sitte-Altı Kitap) ismiyle anılan ve başlarında da Buhari ve Müslim gibiler bulunan kaynaklar...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Bunlardan Buhari Hadisleri o kadar makbul ki, toplanışında sade Buhari Hazretlerinin muazzam ilim ve ahlakı müessir olmakla kalmamış, onun ilim üstü büyük ruhi mağrifeti de ayrı ayrı her Hadisi tahkike yol bulmuştur.

 

Buhari Hazretleri ömrü boyunca her birinin nimetini bir karınca gibi çetin maniler üzerinden atlayarak taşıdığı ve ruh yuvasına yığdığı Hadislerin toplanması işindeki dev çapında ilmi cehdden sonra, her Hadis için ayrı bir gusül abdesti aldı, murakebeye vardı ve işin tahkikatını Allah Sevgilisnden bizzat öğrendi. Her Hadisi O'na danıştı, cevabını aldı ve sımsıkı perçinledi.

 

Büyük ilim ve marifet elele...

Başka türlü olamazdı.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Bütün İslam müessesi dört esasa dayanır:

 

1)Kur'an

2)Hadis

3)Ümmetin toplu anlayışı

4)Fıkıhçıların kıyası...

 

Bunlardan ilk ikisi esas... Son ikisi de esasa varmak için yol...

 

Demek ki,Peygamberin Kitabı, Allahın kitabından sonra dinin ana temeli...

 

Bütün Dünya, bütün meseleleriyle, Peygamberin kitabında...

 

Hadisler de, en sadık, en dürüst, vakur ve haysiyetli meallerle nakledilebilir; ve bir yıldızdan bir yıldıza çekilmiş mahyalar halinde insanlığa, muhtaç olduğu nuru pırıldatır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ALLAH-PEYGAMBER-İMAN-SAADET

 

Bu lutuf ve rahmet derecesi, ancak, kainatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Kurtarıcıdan başka kimde olabilir:

 

1-Benden size bir Hadis duyurulduğu zaman, kalbiniz onunla aydınlanır, içinizde ki katılık yumuşar, onu kendinize yakın görürseniz, ben, o Hadise sizden daha yakınım. Eğer size duyurulan Hadis, kalbinizde bir soğukluk doğurur, içiniz ondan hoşlanmaz, onu kendinize uzak görürseniz, ben, o Hadise sizden daha uzağım.

 

Görünüz, yol usul nedir:

 

2-Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; sevdiriniz, soğutmayınız!

 

Salat ve selamın hedefi, Ebedilik müjdecisidir:

 

3-Ben size müjdeliyorum, siz de kendinziden sonrakilere müjdeleyiniz; müjdeleyiniz ki, Allahın birliğine şehadet edenler cennete kavuşacaklardır.

 

Herşeyin bir iç, bir de dış görünüşü var... İman ve İslam içinde böyle:

 

4-İslam açıktadır; ve İman kalpte...

 

İman; yalnız O'nun ayak izlerine bağlı yol, biricik nimet ve nasip:

 

5-Beni görmeksizin iman eden dostlarımla buluşmayı severim.

 

Yol tektir; ve dosdoğru:

 

6- Allah'a iman ettim, de; ve sonra dosdoğru git!..

 

Vazife nedir dost kimdir?:

 

7-Dostun hayırlısı, sen Allah'ı andıkça yardım eden, unuttukça hatırına getirendir.

 

İşte bütün kainatın temel gerçeği:

 

8- Hikmetin başı Allah korkusudur.

 

Ve:

 

9-Din nasihatten ibarettir.

 

Ham ve kaba softalığın kaynağı olan, hadislerdeki dış tenazur hokkabazlığı, sığ ve ibiş mantık tekerlemeciliği, her zaman <<nasıl olur, nereye gider, nereden gelir?>> diye soracaktır; cevabı hazır:

 

10- Sübhan olan Allahım; gündüz geldiği vakit gece nerededir?

 

Yalnız iman ve yalnız onun gerektirdiği vazife:

 

11-İman ve amel, birbirinden ayrılmaz iki arkadaştır; hiç biri tek başına işe yaramaz.

Share this post


Link to post
Share on other sites

O - İNSAN - SÖZ - HİKMET

 

 

Ebedi saadet , O'na bağlı zincirin, ister birinci, ister milyoncu halkası olmakta:

 

12-Beni gören, yahut beni göreni görmüş olanı görmek, bahtiyardır.

 

 

Hele onu görmeksizin, ezele ve ebede doğru her anı çerçeveleyen nuruna perçinli olanlar, onlar kaç kere mes'ut:

 

13-Saadet o kimseye ki, beni gördü ve iman etti; yedi kare saadet o kimseye ki, beni görmeksizin iman etti.

 

 

Ah, O'nun gönderilmesindeki ulvi sebep:

 

14-Ben lanet etmek, insanları İlahi rahmetten uzaklaştırmak için gönderilmedim; ancak alemlere rahmet olmak için gönderildim.

 

 

O'nun bir billur kırıntısı kadar küçücük görünen bir Hadisinde bile bütün alemler, renk, çizgi, mana, iklim, hakikat, kanun, içiçe kasafet halindedir; ve billurların kırk tanesini toplayan ve ruhlara serpen, kurtulmuştur.

 

15-Sünnetimden kırk Hadisi muhafaza edip de ümmetime bildiren, Ceza günü şefaatime erer.

 

 

İşte söz ve fikir ölçüsü:

 

16-Kelamda az ve öz söylemekle emrolundum; zira sözün hayırlısı kısa ve özlü olandır.

 

 

Hidayet kevseri avuçlarından taşsın ve başka avuçları doldursun; ne mutlu o ele ki, içindekini, bir başka ele aktara aktara çoğaltmak yolundadır.

 

17-Allahın, senin elinden birine iman ve hidayet eriştirmesi, güneşin doğup battığı yerlere sahip olmandan daha hayırlıdır.

 

 

 

Alemde insandan başka herşey sakin bir tasdik ve itaat cezbesi içinde giderken, ah şu insanoğlundaki hal:

 

18-Alemde hiç birşey yoktur ki, Allaha, insanoğlundan ziyade itaat halinde olmasın!

 

 

 

Resuler Resulü, insanoğlunun felaketini o günden görmüştü:

 

19-Bana ne oldu ki, sizi fırka fırka görüyorum.

 

 

Kirliliklerimizi yıkayacak suları altından nehir, kapımızın önündedir:

 

20-Beş vakit namaz, insanın kapısı önünden akan ve günde beş kere içine dalınıp yıkanılan bir nehir gibidir; günde beş defa yıkanan insanın yüzünde kirden ve pislikten ne kalabilir?

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÖLÇÜ - DÜNYA - NİYET - AKIL

 

Rüzgarın bir güvercin kanadından söktüğü bir tüy bile kaybolmayacaktır. Varlığı ve yokluğu çepçevre kuşatan ebedi bir mizan içinde, kendimizde arayacağımız mizan v eölçü ahengi:

 

21-İncil'de yazılıdır ki, ne edersen onu bulursun; hangi ölçüyle veznedersen, o ölçüyle veznedersin.

 

 

 

Yalnız bu Hadisn dipsiz derinliğine biraz sarkabilecek olan; İslamın, Peygamberin ve İlahi sırların inceliği önünde kendinden geçer gibi olur; elverir ki, bu anlayışa Tevhid sırrını bozacak bir leke düşürmesin. İslamdaki ümit ve teselli sonsuzluğunu, fikir ve hürriyet dipsizliğini görür gibi oluyor musunuz?

 

22-Allah bana dedi ki; <<Ben kulumun zannı içindeyim; istediği gibi bana zannetsin>>

 

 

Dinimiz aşk dini, ahlakımız aşk ahlakı olduğu gibi, nizamımızda aşk nizamıdır:

 

23-İnsan, sevdiğiyle beraberdir.

 

 

Bu nizamın içinde kendi kendimizi ebedi bir (iyi) ve (kötü) mizanı altında tutacağız:

 

24-İyi hallerden sevinç ve kötü hallerden acı duyuyor musun; demek ki mü'minsin!

 

 

Bizim dinimizde dünya kaçaklığı yoktur; her şeye hakkı verilecek ve hiçbir yerde tufeyli olunmayacaktır:

 

25- Sizin hayırlınız, dünyası için ahiretini, ahireti içinde dünyasını bırakmayan, bir de insanlara yük olmayandır.

 

 

İşte bizde dünya kadrosu:

 

26-Dünyanın manzarası tatlıdır; onu hakkiyle alıp hakkiyle tasarruf eden ne mübarektir; fakat dünyaya ve nefsani duygularına dalan bir çoğu vardır ki, Kıyamet günü kendilerine ateşten başka birşey kalmaz.

 

 

Bizde her şey iç ve asli hükme; kabuğa değil ruha, dış görünüşe değil, niyet ve fikre bağlıdır ve yalnız bu ölçü kainata bedeldir:

 

27-İşler ve ameller niyetlere göredir.

 

 

Daima kasd ve niyet:

 

28- Bir iyiliğe yol gösteren, ecirde, o iyiliği yapanla birdir.

 

 

Ve aynamız selim akıldır:

 

29-Onlar ki, akılla nimetlendirildiler, kurtuldular.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İLİM - İLİM - İLİM

 

Buyurunuz:

30-Çinde bile olsa ilime pek istek gösteriniz; zira ilim her müslüman üstüne farzdır.

 

 

Buyurunuz:

31-Ya ilim vericisi ol, ya ilim alıcısı; yahut sade dinleyici veya sevgi gösterici ol; beşincisi olma ki, helake gitmeyesin!

 

 

Buyurunuz:

32- Sadakanın en faziletlisi, bir müslimin bir ilmi alıp başka bir müslim kardeşine vermesidir.

 

 

Buyurunuz:

33- Allahım; fayda vermeyen ilimden, yükseltmeyen amelden, erişmeyen duadan sana sığınırım.

 

 

Buyurunuz:

34- Allahım beni ilimle zenginleştir, hilimle ziynetlendir, takva ile lütüflandır, afiyetle güzelleştir.

 

 

Buyurunuz:

35- Büyüklerle oturunuz, ilim sahipleriyle konuşunuz, hikmet ehliyle düşüp kalkınız.

 

 

Buyurunuz:

36- Halkın şerirleri, halk içinde alimlerin şerirleridir.

 

 

Buyurunuz:

37- İlim sahipleri, halk üzerine Allahın eminleridir

 

 

Buyurunuz:

38- Tamah, alimlerin kalbinden hikmeti siler.

 

 

Buyurunuz:

39- İlim afeti unutmaktır; ehli olmayanlara ilim vermek de, onu kaybettirmek...

 

 

Buyursun bütün dünya, ve İslami yanlış anlayan ham ve kaba softa:

40- Hikmet ve hakikat, mü'minin kaybolmuş malıdır; nerede bulsa alır.

 

 

En büyük fazileti buyurun:

41- İlim, ibadetten üstündür ve dinin nizamıdır.

 

 

En büyük tehlikeyi buyurun:

42- Ümmetimin hesabına asıl Deccalden ziyade, dalalate götüren imamlar şeklindeki Deccallerden korkarım.

 

 

En büyük usülu buyurun:

43- İlmi kitapla bağlayınız!

 

 

En büyük hikmeti buyurun:

44-Bir insanın ilim olarak Allahtan korkması, cehl olarak da nefsini beğenmesi yeter.

 

 

En büyük faciayı buyurun:

45- İlme riayet edenlerden olunuz, ilim rivayet edenlerden olmayınız.

 

 

En büyük kaybı buyurun:

46-O alim ki, halka öğüt verir ve hayır talim eder, dediklerini de kendi nefsine tatbik etmez, kendilerini yakarak başkalarını aydınlatan meşaleye benzer.

 

 

En büyük kaybı buyurun:

47- İlmi alıp da başkasına vermeyen, parasını bir çukura gömüp hiç birşeye sarfetmeyen kişiye benzer.

 

 

En büyük kazancı buyurun:

48- Herkese hayır öğreten müallim için dünyada herşey istiğfar eder; hatta denizdeki mahlukkar bile...

 

 

En büyük uçurumu buyurun:

49- Bir adam, alimler içinde methedilmek, sefihlere yol göstermek ve onlarla boy ölçüşmek, yahut halkın kalbini ve teveccühünü avlamak için ilim tahsil ederse, ateşe intisap etmiş olur.

 

 

Asırlar boyu üzerinde anlamadan yürüdüğümüz Nur Yolunun, bütün bir anlayış ve öğreniş edebi talim eden ölçüsünü buyurun:

50- Cuma günü imam hitabet ederken dinlemeyip de lakırdı eden adam, sırtına kitap yüklenmiş merkep gibidir; ona <<sus!>> diye seslenin de Cuması yoktur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

DEVLET BÜYÜKLERİ

 

 

Ölçülerin ölçüsü:

51 - Allah'ın en sevdiği cihad, cevr ve zulmü temsil eden devlet büyüklerine karşı doğruyu söylemektir.

 

Ölçülerin ölçüsü:

52 - Devlet büyüğünün hediye kabul etmesi kazançların en habisi, kaza mevkiindekinin rüşvet alması da küfürdür.

 

Ölçülerin ölçüsü:

53 - Allah, hayır murad ettiği devlet büyüğüne sadakatli bir yardımcı verir: O da, büyüğü bir şeyi unutunca hatırlatır ve hatırlananın yapılmasına yardım eder.

Allah, hayrını murad etmediği devlet büyüğüne de kötü bir yardımcı verir; o da, unutulanı hatırlatmaz ve hatırlananın yapılmasına yardım etmez.

 

Ölçülerin ölçüsü:

54 - İşler ehliyet sahibi olmayanlara verilince artık Kıyameti beklemek lazımdır.

 

Ölçülerin ölçüsü:

55 - Allah, hayrını murad ettiği kimseyi, halkın ihtiyaçlarına merci kılar.

 

Ölçülerin ölçüsü:

56 - Ceza ölçülerini müslümanların üzerinden mümkün olduğu kadar uzak tutunuz! Bir müslüman sanık üzerinde suçsuzluk delilleri bulur bulmaz hemen onu serbest bırakınız! Ve biliniz ki, emir selahiyetinde olanların af yoliyle hataya düşmesi, ceza yoliyle hataya düşmesinden çok daha hafiftir.

 

Ölçülerin ölçüsü:

57 - Bundan sonra ümmetimden şu üç hale korkarım: Birincisi, başındakilerin cevr ve zulme sürüklenmesi... İkincisi, yıldızlara ve batıl şeylere inanmaları...

Üçüncüsü, kaderi yalanlamaya kalkmaları..

 

Ölçülerin ölçüsü:

58 - Allaha itaat etmeyen kimseye itaat olunmaz.

 

Ve ölçülerin ölçüsüyle beraber istikbali keşif bakımından mucizelerin mucizesi:

59 - Halkın içine öyle bir fitne ve fesat zamanı gelecektir ki, o zaman, dinin muhafazası için sabretmek, avuç içinde ateş parçasını gizlemekten farksız olacaktır.

 

Gerçeklerin en keskini:

60 - Allahın gazabı dört sınıf insana karşıdır. Mal uğruna yemin eden tüccar, kibir gösteren fakir, zina peişinde koşan ihtiyar, zulme bağlı devlet büyüğü.

 

Doğruların en parlağı:

61 - Kıyamet günü azapta halkın en üstünü, zulmedici devlet büyükleridir.

 

Emirlerin en üstünü:

62 - Uzağa ve yakına, Allahın ceza ölçülerini tatbik ediniz; Allah için yapacağınız işde, hakkınızda söylenecek sözler sizi durdurmasın.

 

Duların en güzeli:

63 - Allahım; ümmetin işlerini üzerime alıp onları zorluk ve acılık getiren kimseyi sen de zorluğa ve acılığa düşür!

Ümmetimin işlerini alıp onlara kolaylık ve tatlılık getiren kimseyi, sen de kolaylık ve tatlılıkla lutuflandır.

 

Sırların en derini:

64 - Allah, bu dini, zalim bir devlet büyüğüyle de destekler.

 

Hikmetlerin en incesi:

65 - Bu din ileride, Allah indinde nasibi olmayan büyüklerin vucudiyle de kuvvet bulur.

 

Vaadlerin en mesudu:

66 - Allah, ümmetime, yenilemek vazifesiyle, her yüz sene başında bir insan gönderir.

 

Kötülüklerin en iğrenci:

67 - Millet büyüğü, halka kötü zan besler, halktan şüphe eder, halkı suçlu görmek isterse onu fesada sürüklemiş olur.

 

Faciların en büyüğü:

68 - Müslümanların hazinesini haksızlıkla kullananlar ve nefsleri uğrunda harcayanlar, Kıyamet günü ateşdedirler.

 

Dikkatlerin en yamanı:

69 - İdare başındakine en yakın kimse, daima korku ve helaktedir; meğer ki Allah onu korusun...

 

Şahıs, aile, cemiyet, devlet, en küçükten en büyüğe doğru topyekun ölçü:

70 - Hepiniz çobansınız; hepiniz muhafaza ve idare altındaki unsurlardan mesulsunuz! Başınızdaki devlet büyüğü çobandır; muhafaza ve idaresi altındaki

unsurlardan mesuldur! Erkek çobandır; karısının ve çocuğunun güdümünden mesul... Kadın çobandır; kocasına ait evin güdümünden mesul... Hizmet sahipleri çobandır; efendilerine ait kıymetlerin güdümünden mesul... Hülasa hepiniz çobansınız; hepiniz muhafaza ve idareniz altındaki unsurlardan mesulsünüz!

 

Bu işin iyileri bu halde olursa:

71 - Halkın işlerini düzene koymak için başa geçenlerin halinden size haber vereyim mi? Birincisi, bu kadar ağır bir mesuliyet üzerine aldığı için

kendisine çatacak; ikincisi acı acı pişman olacak; üçüncüsü, ceza günü azabı yüklenecektir.

 

Artık bu işin kötülerini sormayın:

72 - İdaresi altındakileri aladatan devlet büyüğü ateştedir.

 

İşte vazifemiz:

73 - Üç kişiyi kötülemekte suç yoktur; günahlarını ve ayıplarını alenileştiren adam; zulm ve cevr ehli devlet büyüğü; dinde yenilik icad edici şahıs...

 

Şaşmayan Hikmet:

74 - Başınızdakilerin iyileri şunlardır ki, siz onları sevdikçe onlar da sizi sever, siz onlara yardım ettikçe onlarda size yardım eder; başınızdakilerin kötüleri de

şunlardır ki, siz onlardan nefret ettikçe onlar da sizden nefret eder, siz onlara lanet ettikçe onlarda size lanet eder.

 

Devlet reisliğinde mücerret kıymet:

75 - Devletin başı, yeryüzünde Alllahın gölgesidir; ona bağlılık gösteren Allaha bağlanır, ona ihanet eden de Allaha ihanet etmiş olur.

 

Ezeli ve ebedi hakikat:

76 - Sizden evvel gelen ümmetlerin helak sebebi şudur ki, aralarında bir kuvvetli hırsızlık yaptığın zaman ona el sürmezler; aynı işi bir zayıf yağınca da cezaya çarptırırlardı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İŞ VE İDARE ÖLÇÜSÜ

 

Garpten öğrendiğimiz <<milletler layık oldukları hükümetlere ererler>> hikmetinin, her şeyde olduğu gibi, aslını ve ruhunu görünüz. Alemde hiçbir söz, bu hikmeti, bu sade ihtişam içinde canlandıramaz:

77-Bulunduğunuz hale göre idare edilirsiniz.

 

Kötü devlet büyüğünün zarar derecesi:

79- Bir adam, isterse Süreyya yıldızından yeryüzüne kadar düşsün; tek, halkın işlerinden birini üzerine almasın...

 

Şu kelam mucizesinin 1300 yıl sonra yüzde yüz intibak derecesine bakınız:

80-Devlet başı, yahut onu temsil eden bir vali, hacet sahiplerine, zayıflara ve çaresizlere kapılarını kaparsa, Allah da onlara af ve lutuf kapılarını kapar, onlar da kendi havetlerini, zaaflarını, çaresizliklerini arz edemez olurlar.

 

Aynı mucize:

81-Hıyanetler içinde ekber ve azam olanı, bir valinin, idaresine memur olduğu halk içinde ticaret etmesidir.

 

Devlet büyüklerinin sade nefsaniliklerine hitap etmek, dalkavukluk, hoşa gitmek sanatının - bugünün dünyasında tek geçerli akçedir - hükmü:

82-Allahın gazabını çekecek işler ve sözlere devlet reisinin hoşuna gitmeye çalışan, Allahın dininden dışarıya çıkar.

 

Ve şu hikmetteki hudutsuz isabet ve sonsuz hakikat karşısında ağlayalım:

83-Halkın hoşnutluğunu çekecek daha üstün vasıftakiler dururken, bir ehliyetsizi selahiyet mevkiine getiren, Allaha, Peygamberine ve bütün müminlere hiyanet etmiştir.

 

Memurun, hakkından çok veya az kazanmasındaki facia; ve ezeli ve ebedi ölçü sırrı:

84-Biz birini bir işe memur ettiğimiz zaman, onu gerektirdiği kadar doyururuz; bundan ötesi felakettir.

 

Dağların saklandığı gün, iğne ucu kadar bir şey saklamaktaki korkuyu biliyor muyuz?

85-Biriniz bir işin başına geçtiği zaman bizden iğne ucu kadar bir şey saklarsa, o sakladığı şeyle Kıyamet günü eli ayağı bağlanır.

 

Ne kadar doğru olduğunu anlamak için, söylendiği andan itibaren 1300 yıl beklemiş olmak gereken ulvi ölçü:

86-Zalime, dayandığı batıl sebepler yolunda hakkı iptal etmek için sözle ve işle yardım edenler, Alahın ve Resulunun zimmetinden düşmüşlerdir.

 

Aynı ulvi ölçü:

87-Devlet büyüğünü, Allahın yasak ettiği işler üzerine teşvik ve teyid edene, Allah, kıyamet günü, İlahi intikam karşısında boş yere çare ve tedbir aratacaktır.

 

Adam kayırmada her şeyden evvel şahsi dostluk ve şahsi menfaat düsturundan başka birşey tanımayan devirler, her şeyden evvel liyakat ve ehliyet hikmetinin şu azamet mikyasına dikkat etsinler:

88-Salah ehli olanlar, müslümanların işlerine el attıkları zaman dini düşünerek ağlamayınız; fakat işleriniz ehil olmayanların eline verilince ağlayınız!

 

Üstün müslüman, başa geçmek hususunda nefsinde meyil taşımayandır:

89-Bir müslüman için başa geçmek arzusunda hayr yoktur.

 

Ve işte aldığımız emir; ve sözün altın olduğu yer:

90- Ya hayrı söyle, ya sükut et!

 

Bizim kendisine itaat edeceğimiz, hak ve hakikate bizden fazla itaat edendir:

91-Allahın emirlerine karşı gelmek mevzuunda, hiç kimseye itaat yoktur.

 

Ne kadar üstün olursa olsun, mahlukun emirlerini sınırlayan çerçeve:

92-Halik'a karşı masiyet yolunda, mahlukun emrine baş eğmek yoktur.

 

Devlet büyüklerinin hırs ve nefsaniyet mesajcısı sefil yaradılışlara şu ölçüyle bakacaksınız:

93-Medihçilerin, dalkavukçuların yüzüne toprak saçınız!

 

Bizim cemiyetimizde, bir fitneyi körüklemek ve herşeyi büsbütün bozmaktan daha korkunç birşey yoktur:

94-Müslümanlar arasına fitne girince, tahtadan bir kılıç edinmeye bak!

 

Bütün dünyaya her zaman ve mekanda şu ölçüyle bakınız; halka rehberlik etmek isteyenin ne olduğunu hemen anlarsanız:

95-Halka öğüt veren, yol gösteren insan, ya emirdir, ya memurdur, yahut da riyakarın biri...

Share this post


Link to post
Share on other sites

BAŞA GEÇMEK - HIRS - RÜŞVET

 

 

Nefsleri için başa geçmek isteyenler:

96 - Biz, başa geçmek isteğinde bulunanları kullanmayız!

 

Nefsleri için başa geçmek isteyenlere yüz çevireceğiz:

97 - Kendi kendilerine milletin başına, hakim ve kadı olmak isteyenleri kullanmayınız!

 

Hırsının tepesine çökemeyen, milletin başına geçemez:

98 - Koyun sürüsüne karşı salıverilmiş iki kurdun verdiği zarar, insanın, mal veya başa geçmek hırsiyle dinine verdiği zarardan daha hafiftir.

 

Devlet büyüklerinin kapısındaki tehlike:

99 - Bedevinin tab'ı kaba ve ürkek olur. Daima av peşinde gezen, gaflettedir. Devlet büyüğünün kapısında dolaşan da ömrünü fitneye kaptırır.

 

Topyekun dünyayı kurtaracak, insan, cemiyet, idare, siyaset, devlet ve iş ölçüsü:

100 - İçinizdeki hayırlılar başa geçer, cömertler zengininiz olur, işlerinizde aranızda bir şura vasıtasiyle görülürse, toprağın üstü altından daha iyidir. Fakat içinizdeki kötüler başa geçer, hasisleriniz zengin olur, işlerinizde kadın parmağıyle dönmeye başlarsa, toprağın altı üstünden daha iyidir.

 

Hırs sahibi, nefsinin davasının üstüne çıkandır:

101 - Her şey için bir hırs ve her şeyde hırs sahibi için fütır vardır. Hırsında, itidali muhafaza edenin kurtulacağını umarım; fakat hırsında, kendisini parmakla gösterilecek dereceye vardıranı insandan saymayınız.

 

Rüşvet, selahiyet sahibinin, eline verilen hak ölçüsünü nefsani menfaatine feda etmesi değil midir? Bunu alan da, veren de aynı felaketin hazırlayıcıları:

102 - Rüşvet alan da, veren de ateştedir.

 

Rüşvet ve haksız mal lekesini ateşten başkası temizleyemez:

103 - Rüşvetten ve haksız ele geçen maldan hasıl olan vücut için, her şeyden iyisi ateştir.

 

Bütün rüşvet şebekesi lanet altında:

104 - Allah, rüşvet alana da, verene de, bunlar arasında vasıtalık edene de lanet etsin...

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİRLİK - TOPLULUK - FESAT

 

 

O'nın ümmeti, birlik sırrının biricik tecelli çerçevesidir.

 

105 - Allah, ümmetimi delalet üzerinde toplamaz. Allahın eli topluluk üzerindedir. Her kim topluluktan ayrılırsa ateşe gitmek için ayrılır.

 

Büyük karaltın büyük ekseriyettir; ve bu, O'nun ümmetinde kurtuluş hedefidir:

 

106 - Ümmetim, mümkün değildir ki, dalalet üzerinde toplansın... Eğer ümmetim arasında ihtilaf görürseniz büyük karaltıya katılınız!

 

Her işte birlik ve topluluk:

 

107 - Cemaatle namaz kılmak, yalnız kılmaktab yirmi beş derece üstündür.

 

Daima birlik ve topluluk:

 

108 - Allahın eli, topluluk ve birlik üzerinedir.

 

Birlik ve topluluk ruhunu tehlikede gören müminin o birlik-topluluk adına vazifesi:

 

109 - Mümin kılıcıyle ve lisaniyle mücadele edendir.

 

Müminler, birlik mihrakında tek insan kadar tekleşmiştir:

 

110 - Müminler üzerine haktır ki, birbirlerinin acısıyla acı duysunlar; bütün vücudun baş ağrısından pay alması gibi...

 

O mucizeler kaynağı mübarek dudaklariyle haber ve ne haber verdiyse ayniyle çıktı:

 

111 - Benden sonra ümmetim üzerine, gecenin kesici karanlığı gibi öyle bir fitne zamanı çöker ki, mümin olarak sabahlayan kimse, kafir olarak akşamlar; ve

azıcık, küçücük bir dünya nimeti uğruna dinini satar.

 

Mücahede ve mücadelemizin kadrosu:

 

112 - Bir münkerin yayıldığını gören, onu eliyle düzeltsin, eğer iktidarı yoksa diliyle düzeltsin, buna da iktidarı yoksa kalbiyle reddetsin... Fakat bu üçüncüsü

imanda en zayıf olanıdır.

 

Bir kılıç, ister manada, ister maddede, ister dışarıdan, ister içerden çekilsin:

 

113 - Bize karşı kılıç çeken bizden değildir.

 

Ve bizim birlik ve topluluğumuzun ruhu, meclis, meşveret ve istişaredir.

 

114 - İstişareye çağırılan emin olmalıdır; istişareye çağırılan, istişare maddesini kendi nefsi için nasıl tatbik edecekse istişareye çağıran için de öyle

düşünülmelidir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

BATIL İTİKAD - HURAFE - DİNDE SAFFET

 

 

Bakınız, bizim dinimiz aslında neymiş ve şimdi ne zannedilmekteymiş:

115 - Manasız lafızlarla kargacık burgacık bir takım nüshalar yazılması, nazara karşı şunun bunun üzerine öteberi asılması, kadınlarca hoş görünmek için bir takım efsunlar yapılması şirktir.

 

Bir eski pabuçta uğur arayan, buyursun:

116 - Bir şeye alaka bağlayan ve onun himayesine sığınan, o şeye havale olunur.

 

Bakınız:

117 - Şu öldürücü yedi şeyden sakının: Allaha şirk koşmak... Büyü ve sihir yapmak ve yaptırmak... Hakkın zıddına nefse kıymak... Faiz almak... Yetim malını yemek... Savaşta düşmana arka çevirmek... Evli müslüman kadınlara, gafletlerinde zina isnad etmek...

 

Bakınız:

118 - Kim, yıldızların gidiş gelişinden hüküm çıkarmak için ilim ederse, sihirden bir şube edinmiş olur; ve ilmi ziyadeleştikçe suçu fazlalaşır.

 

Bakınız:

119 - Kuş uçurarak kehanet, şirktir.

 

Bakınız:

120 - Ümmetim de üç şeyden tam salim olamaz: Kıskançlıktan, kötü zandan ve teşe'ümden (uğursuza yorma, kötü saymak)... Ben bu fena sıfatlara karşı size kaçacak yol göstereyim mi?.. Kötü zanna düşünce iş böyledir diye katı olarak hüküm vermeyin; kıskansanız da söz veya hareketlerle taarruza geçmeyin; teşe'üme düşecek olursanız, Allah'a tevekkülle geçip gidin!..

 

Hurafe ve masalı, İslamlıktan başka her şeyde ve her yerde arayabilirsiniz:

121 - Bir takım illetlerde sirayet; ve ayda, günde, kuşta, hayvanlara şeamet(uğursuzluk) yoktur. Gulyabani masalları da yalandır.

 

Hem gerçek esrarın derini, hem de riyazi vuzuhun(açıklığın) en sağlamı, dinimizdedir:

122 - İsimlerden, kuş seslerinden, kuş uçurmaktan, ufak taşlar atmak veya noktalar dökmekten gaibin keşfini bekleme gayreti, putperestlik ve sihirbazlık işidir.

 

Dinimiz billur gibi aydınlık ve bütün hurafelerden münezzeh:

123 - Gaibi keşif maksadiyle kuş uçuran veya kendi hesabına başkasına uçurtan, kehanete kalkışan , büyü yapan veya yaptıran bizden değildir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ORDU - HARP - CİHAD

 

 

Müslümanlık orduyu sımsıkı benimser; ve gerçek dava ve imana bağlı ordu vazifesini azizleştirir:

124 - Allah için müslümanları bir gece nöbette beklemek, bin gün, geceleri namazda, gündüzleri oruçta olmaktan hayırlıdır.

 

İlmiyle, fenniyle, zekasiyle, en yeni ve ileri aletleriyle, en ince ve çevik politikasiyle harb:

125 - Harb, hiledir.

 

Bütün savaş ve gayemizin aks-i davası:

126 - Öldürülenlerin en kötüsü, mal ve menfaat hırsının savaşında can verendir.

 

Şehit diye, Allah uğrundaki savaşta düşman silahiyle ölenlere derler; ve bunlar arasında deniz şehitleri daha üstündür:

127 - Kara şehitlerinin, borç ve emanet müstesna, bütün günahları, deniz şehitlerinin ise, borç ve emanet beraber,bütün günahları kaldırılır.

 

Deniz şehitleri, bakınız, kara şehitlerinden ne kadar üstün:

128 - Deniz gazilerinin kara gazilerine karşı üstünlüğü, karada savaşanların evlerinde oturanlara karşı üstünlüğü gibidir.

 

GARB DÜNYASININ KİLİDİNİ ELE GEÇİRECEĞİMİZ MÜJDELENMİŞTİ; O MÜJDE Kİ, DÖRT ASIRDIR KENDİSİNE LİYAKATSİZ YAŞIYORUZ:

129 - ELBETTE İSTANBUL FETHOLUNUR. ONLARIN BAŞBUĞU NE GÜZEL BAŞBUĞDUR; VE ASKERİ NE GÜZEL ASKER...

 

Yine son dört asrın izah ölçüsü:

130 - Müslümanlar düşmanlarını karşılamak ve kırmak yolunda devam ettikçe bu din Kıyamete kadar bakidir.

 

Mefkure:

131 - Allah yolunda tozlanan ayaklara, Allah, ateşi haram eder.

 

Vazife:

132 - Düşmanla karşılaşıp da ölünceye, yahut galip gelinceye kadar sabreden, kabir azabından kurtulmuştur.

 

Ve nihayet görünüz, cihad, dönüp dolaşıp nerede karar kılıyor ve nasıl <<ekber cihad>>ın eşiğine ayak basarak tamamlanıyor?.. Kainatın ruhu, Allah yolunda bir cenkten dönerken Sahabilerine, şimdi savaşın küçüğünden büyüğüne gittiklerini söylemiş ve büyük savaşın herkesin öz nefsiyle pençeleşmesi olduğunu bildirmişti:

133 - Mücahit, Allah için nefsiyle savaşandır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İZDİVAÇ - NÜFUS - KADIN

 

 

Gözyaşiyle okuyalım; ve bir keyfiyet esasına bağlı kemmiyet davamızı da hassasiyetle anlayalım:

 

134 - Nikahlanınız, evleniniz, evlad yetiştiriniz, çoğalınız; zira Kıyamet günü ben, başka ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünürüm.

 

İşte bunun için bir zamanlar bu incecik ipliği kimse koparamıyordu; ve şimdiki kaba zinciri herkes koparıyor:

 

135 - Allahın en ziyade buğuz ettiği, helal karısını boşamaktır.

 

İslamda, kadın tarafının nesli de bütün bir neseb kıymeti belirtir:

 

136 - Bir kavmin kızkardeşinin oğlu o kavimdendir.

 

Tasannu ve tekellüf dışı izdivaç:

 

137 - Nikahın hayırlısı, kolay olanıdır.

 

İslamın marifet ölçüsü, hayata bağlı ve ruhbaniyete uzaktır.

 

138 - Yasak fiil: Nikahtan, halktan ve hayattan uzaklaşıp bir hücrede taat ve ibadetle uğraşmak...

 

Hep, İslam cemiyetinin nüfus ve kemmiyette de üstünlük davası:

 

139 - Yaşlı kadınlarla evlenmeyiniz! Kısır kadınlarla evlenmeyiniz! Zira ben, öbür ümmetlerden çok olmanızı dilerim.

 

Hep o mukaddes dava:

 

140 - Doğurmayan güzel kadını bırakınız da, doğuran kara yüzlüyü alınız! Zira ben, sizin ümmetler arası çokluk davasındayım.

 

Kadın da bu davada tam bir iman ve teslimiyet vazifesiyle mükelleftir:

 

141 - Iztırarsız zevcinden boşanmak isteyen kadına, Cennet rahiyası haramdır.

 

Kadında, madde güzelliği yanında mana güzelliğinin üstünlüğü:

 

142 - Kadın, ya dini, ya malı, yahut da güzelliği için nikah edilir. Fakat sen, din sahibi olanını tercih et; yoksa yakışıksız bir iş yapmış olursun!..

 

Dinimiz bize düğün neşesini emreder:

 

143 - Tek bir koyunla da olsa düğün yapınız!

 

Kocaların mevkii:

 

144 - Eğer birinin öbürü önünde yere kapanmasını emredici olsaydım, kadınların kocaları önünde yere kapanmasını emrederdim.

 

Ve kadının bütün hakikati:

 

145 - Kadınlar, erkeklerin dilimidir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

SAĞLIK - TEMİZLİK

 

(Pastör)ün mikrobu keşfinden sonra insanların öğrendiği (karantina), 1300 yıl evvel Mevcuduatın Nuru ve iç ve dış bütün bilgilerin sahibi tarafından vazolunmuştu:

 

146 - Bir mıntıkada veba olduğunu duyacak olursanız, oraya girmeyiniz; hastalık siz oradayken patlak vereceke olursa aynı yerden çıkmayınız!

 

Gaye - İnsan, bize, ruhumuzun zarfı olan vüdumuzun bakım şuurunu, telkinlerin en tesirlisiyle ne harikulade anlatıyor:

 

147 - Beş şeyin takib ettiği beş şeyi ganimet biliniz ve fırsatı kaçırmayınız: Ölüm gelmeden hayatın, hastalık gelmeden sıhhatin, didinme gelmeden boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden gençliğin, fakirlik gelmeden servetin değerini takdir ediniz!

 

Bu tenbihteki sırrı, insanlar ancak Yirmibirinci Asırda anlar gibi oldu:

148 - Ağzınızı ve dişlerinizi yıkamanız hakkında tenbihlerimi çoğaltırım.

 

Hem madde tedbiri, hem de ruhla alakası ve Allahtan istemek borcu:

 

149 - Sıhhat ve afiyetiniz hakkındaki dualarınızı çoğaltınız!

 

Salat ve Selam Sahibi, en basit madde hareketinin bile sırrını, hem yalnız o hareketi çerçeveleyen, hem de her hareketi toplayan ilimlerde en iyi bilendir:

 

150 - Uykudan uyanınca elinizi üç kere yıkamadan başka bir şeye sürmeyiniz; zira uyku haliyle elinizin nerelere süründüğünü bilemezsiniz.

 

Diş temizliğinin, dini, sıhhi, bedii ve içtimai kıymetlerini bir arada görünüz:

 

151 - Misvak, hem ağzı ve dişleri temizler, hem de Allah rızasını kazandırır; insanların gözünü cilalar.

 

Ancak bu asırdadır ki, tababet, hemen her hastalığın diş yoliyle gelmekte olduğunu anlar gibi olmuştur; öyleyse siz de, şu 1300 yıl evvelki mucizeyi anlamayanlara anlatsanıza:

 

152 - Dişlerinizi ve ağzınızı temizlemek, ölümden başka her derde devadır.

 

Bakınız, diş temizliğinde Mukaddes Rehber ne nisbette titizlik emrine hazırdırlar:

 

153 - Ümmetime çetin gelmeyeceğini bilseydim, her abdest alma vaktinde ağzılarını ve dişlerini temizlemelerini emrederdim.

 

Ve şu emirdeki, temizlik ve mikroplarla mücadele hikmetine, manaların sathından biraz daha içerilere nüfuz ederek yaklaşmaya çalışalım:

 

154 - Yemeğin bereketi, yemeden evvel ve yedikten sonra elleri yıkamaktadır.

 

Müslümanlıkta, <<mukadder neyse o olur>> fikriyle derde deva aramamak, dini yanlış anlamaktır:

 

155 - Hastaya deva ve ilaç da kaderdendir ve Allahın izniyle faydası dokunur.

 

Şu emirdeki harikuladeliğe, sade hikmet değil, tababet de hayrandır:

 

156 - Allahın kulları, tedavi olunuz; zira Allah hiçbir maraz halketmemiştir ki, ona karşılık bir deva yaratılmamış olsun... Devası olması hastalık, yalnız ihtiyarlıktır.

 

Veba mıntıkasının içinden dışarıya çıkmak ve dışından içeriye girmemek emrinin dini müeyyidesi:

 

157 - Veba mıntıkası içinden kaçanlar, cenk meydanının kaçakları derecesinde günaha girerler; veba mıntıkasında bulunup sabredenler de muharebe meydanında sebat edenler kadar ecr kazanırlar.

 

En ileri ve fenni manada bütün bir temizlik miyarı:

 

158 - Ellerinde et ve yağ kokusundan eser kaldığı halde yatağına giren adam, bir hastalığa ve bir derde uğrarsa, nefsinden başka kimseye kabahat bulmasın...

 

İslamda, kocakarı ilacı ve meçhul hurafe tababeti yoktur:

 

159 - İlmini bilmediği halde tababete kalkışan adamın elinden çıkacak zarar kendisine ödetilir.

 

Ve yine bütün bir temizlik ve sağlık miyarı:

 

160 - Yasak fiil: Durgun su birikintilerine tebevvül edilmesi...

 

Perhizin bu sırrı, hatta perhizde bile hastanın tabii arzusuna aykırı gitmemek hikmeti, ancak yine tababetin varabildiği bir anlayıştır:

 

161 - <<Ye ve iç>> gibi emirlerle hastalarınızı zorlamayınız: yedirip içirmekte hastanın arzusuna aykırı gitmeyiniz ve hastalık açlıktan fena olur diye korkamıyınız; onu Hak yedirir ve içirir.

 

Öldürülen bir hayvanın yenir ve yenmez vaziyeti arasında bu farika, gerçekten <<temiz>> ile <<pis>>in bütün hudud çizgisidir:

 

162 - Gözünün önünde vurup öldürdüğün avı yiyebilirsin; fakat gözünden kaybolduktan sonra ölüsünü bulduğun hayvanı yeme!

 

Evvellerin ve sonraların bütün ilimleri ellerine teslim edilmiş Ümmi Peygamberin bu düsturundaki muhteşem hikmet ve hakikati kavrar gibi olabilmek için, en ileri merhaleleriyle bugünün tababeti içinde yuğrulmak lazımdır:

 

163 - İnsan, doldurduğu kablar içinde karnından fazlasını doldurmadı. Bir adama hayatını devam ettirmek için pek az yeyip içmek yeter... Eğer mutlaka yemek zorundaysa midesinin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes payına ayırsın...

Share this post


Link to post
Share on other sites

bi hadis kitabına ne güzelde bi isim koymus Üstad ya :) çok şirin :D en kısa zamanda elime alıp okumak istiyorm bu kitabı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

KADIN :

HİLKATİ - VAZİFESİ - HAKKI

 

Şu ölçü, kadını, bütün madde ve manası, bütün kıymet ve tesir yoluyla gösteriyor.

 

164 - Kadınların hayırlısı ve bereketlisi, zevci üzerine yük olmayandır.

 

Kadının halka alt ve üst olduğu iki yer:

 

165 - Kadınlar üzerinde zevçlerinin hakkı pek büyüktür; erkekler üzerinde de annelerinin hakkı pek büyük...

 

İşte, bütüniyle kadın:

 

166 - Kadın, zaten eğri bir çizgiden yaratılmıştır; sen onu düzelteyim diye çalıştıkça kırarsın. Onlara güleryüz göster ki, geçim kabil olsun...

 

Ve kadın üzerinde, her erkeğe örnek olarak, Dünyaların Efendisinden akseden şefkat:

 

167 - Onlar gebe kalırlar, doğururlar, çocuklarını emzirirler, çocuklarına karşı pek merhametli olurlar; bir de zevçleriyle iyi geçinip ibadete bağlanırlarsa, Cennete yolları açıktır.

 

Kadınlık, yalnız Dünyaların Efendisinden gelen bu sözle iftihar etsin:

 

168 - Dünyanızda kadınlar ve güzel rayihalar bana pek sevgilidir; gözlerimin aydınlığı da namaz...

 

Şu ölçüdeki incelik ve zerafete karşı, bizim anlayışımızdaki kabalığı düşünelim:

 

169 - Kadının kendi başına namaz kılması, cemaatle kılmasından yirmi beş kere daha faziletlidir.

 

Ve şu ölçüdeki vekar ve nefse hakimiyet edası:

 

170 - Kadınların, cenaze merasimlerinde hisseleri yoktur.

 

Eyvah; kadınları avuçlarından kaçırmış cemiyetlere:

 

171 - Erkekler üzerine kadınlardan başka fitne terketmedim.

 

Buradaki itaat, kadının iradesi altına girmek manasındadır; ve gerçek erkeği nasıl da iptal etmektedir:

172 - Erkeklerin helaki, kadınlara itaattadır.

 

Tek başına bütün bir zabıta olabilecek şu ölçüye bakın; sonra da halimizi düşünün:

 

173 - Zevcinden izinsiz sokağa çıkan kadın, evine dönünceye, yahut zevci kendisinden razı oluncaya kadar ilahi gazaba karşıdır.

 

Fakat kadına daima hürmet ve riayet:

174 - İster cariye, ister hizmetçi, ister ne olursa olsun kadınları döğmeyiniz!

Share this post


Link to post
Share on other sites

TİCARET - KAZANÇ YOLLARI

 

İşçiler! Aslında ne saf ve temiz mesleğiniz var:

 

175 - Kazançların en güzeli; insanın el emeğinden gelenidir; ve her alışveriş güzeldir.

 

Bütün şekilleriyle Kainatın Fahri tarafından himaye edilen ticaret:

 

176 - Rızkın onda dokuzu ticarette, biri de hayvancılıktadır.

 

Hayvancılıkta, en ileri ilim, fen, ahlak ve fayda esas; ve bunun tam aksi olan halimiz:

 

177 - At, deve, manda, inek, öküz, koyun, gibi hayvanların yedirilmesi, içirilmesi, yatırılması, kaldırılması, tımarı, bakımı gibi ihtiyaçlarına, Allahtan korkarak riayet gösteriniz! Bu hayvanları lüzumsuz meşakketlere sokmayın ki, binilmeğe, kullanılmaya, yenilmeye elverişli olsunlar!

 

Hayvancılıkta, size midenizden elbisenize kadar faydalı unsur:

 

178 - Koyun besleyiniz, koyunculuk ediniz; bu iş pek faydalı ve bereketlidir.

 

Dünyada kaç türlü ve kaç tane şirket varsa, vecd içinde kapısını asacağı levhayı takdim edelim:

 

179 - Allah diyor ki: <<Birbirine hiyanet etmedikleri müddetçe ben iki ortağın üçüncüsüyüm; biri öbürüne hiyanet edince de ben aradan çıkarım.>>

 

İktisatta devaran sürati kanununa ait sır:

 

180 - Yetim malı ile ticaret ediniz ki, her sene o malların zekatı sermayeyi yiyip bitirmesin...

 

Yalan yere yemin şöyle dursun, alım satımda doğru yemine ait bu yasak, bizim tam zıddını yaptığımız, ticaretin ana temeli olan hakikat:

 

181 - Aman, bir şeyi satarken çok yemin etmekten sakınınız; zira bu sizi evvala besler amma sonra kurutur.

 

O tacir; o mefkurevi iklimin tezgahçısı:

 

182 - Emanet ve doğruluğa bağlı tacir; nebilerle, sıddıklerle, şehitlerle beraberdir.

 

Ticaret ve iktisatta (risk) denilen basiretli cür'et ve cür'etli basiretin amiri olan ölçü, size, Peygamberimizin her ilim ve her sırra nail kılındığını göstermiyor mu:

 

183 - Korkak tacir, mahrum kılınmış; cesur tacir de rızıklandırılmıştır.

 

Buyurun; Müslümanlığın, dünkü, bugünkü ve yarınki dünyanın tek kurtarıcısı olduğunu apaçık görün:

 

184 - Halkın zaruri havaicini satmak üzere getirip çarşı ve pazara dökenler, Allah için savaşanlar gibidir; ve bu havaiç üzerine ihtikara kalkanlar, alemin rızkını tutup hapsedenler de, Allahın Kitabına karşı küfre düşenler gibi...

 

İktisat ve ticaret sahasında, şeklinden ruhuna kadar her noktayı kuşatan büyük bir kıstas:

 

185 - Alış verişçiler birbirinden ayrılmadıkça alım satım gerçekleştirmek veya bozmakta serbesttirler. Eğer taraflar doğruluk üzerinde birleşirlerse, o alış veriş ikisine de hayırlıdır. Fakat işin içine yalan girer ve satılan şeyin satıcı tarafından bazı vasıfları gizlenirse o satışın bereketi mahvolur.

 

Ve kıstas:

 

186 - Allah, üç sınıf insanla Kıyamet Günü söyleşmez, onların yüzüne bakmaz, onları tezkiye etmez, onlara acı azabı tattırır: Birincisi, koskocaman sahrada, malik olduğu suyun fazlasından yolcuları meneden... İkincisi, akşam pazarı bahanesiyle, Allah adına yemin edip malını şu kadara veya bu kadara aldığı iddiasiyele yalan olarak satışını aceleye getiren... Üçüncüsü, sadece dünya ve mevki kastiyle devlet büyüğüne biya'at edip eğer ameli tatmin edilirse biy'atine vefa gösteren, edilmezse sözünden yüz çeviren...

 

Bugünkü dünyanın tek ıstırabı ve bu ıstırap karşısında tek kurtarıcı İslam:

 

187 - Müslümanların zaruri ihtiyaç maddeleri üzerinde ihtikara sapanlar, mallar pahalansında öyle satarım fikriyle müslümanların zararını kastedenler, dairemizden çıkmıştır; Allahla Peygamberin zimmeti de kendilerinden kalkmıştır.

 

İnsana, mecbur tutulmadığı bir mevzuda bile fedakarlık teklif eden bu emir, o'nun her emri gibi ahlak ve hakikatimizin ana temeline dayanıyor:

 

188 - Yaptığı akışverişten pişman olan şahsın müracaatı üzerine gerçekleşmiş bir satımı bozan ve o müracaatı kabul eden zatın, Allah, kıyamet günü cezalarını bağışlar.

 

Ve kıstas:

 

189 - Satıcı, kusurlu bir malı sürerken onun ayıbını gizler ve açığa vurmazsa, ilahi gazab altında, melekler de ona lanet okumaktadır.

 

Amman, Kainatın Nuru zamanında bol ve zengin ticaretiyle meşhur bir yerdi. Sözlerin en basit görüneninde bile Kainatı kuşatıcı sırları çevreleyen İnsanoğlunun Ufku Peygamber, bu emriyle bugünkü ticareti sistemleştirmiş bulunuyor:

 

190 - Ticareti kesada ve kazancı güçlüğe düşen kimse, Amman'a gitsin!..

Share this post


Link to post
Share on other sites

İKTİSAT - PARA - SERVET

 

Alınan ve verilen şeyler arasında ki nisbet; iktisat ve bunun maddi ve manevi şekilleri:

 

191 - İstişare eden kaybetmez, istişare eden pişman olmaz! İktisat eden darlık çekmez.

 

Bugünü yarına bağlayan hesap şuuru:

 

192 - İktisada riayet eden muhtaç olmaz.

 

İktisadda, maddi kıymetin de temeli olan ekmek:

 

193 - Ekmeği muhterem tutunuz!

 

Kıymet dağıtımda, aile, ordu ve dost:

 

194 - Paranın iyisi ve hayırlısı, bir insanın evvela çoluğuna çoçuğuna, sonra Allah adına muharebe etmek için beslediği ata, daha sonra Allah için düşüp kalktığı dostuna harcadığıdır.

 

Mübadele vasıtası olan paradaki derin ve mücerret mana:

 

195 - Altın olsun, gümüş olsun, para, yeryüzünde Allahın mührü gibidir. Hangi kul başka bir kula efendisinin mührünü götürürse ihtiyacını, hemen yerine getirirler.

 

Dinimizde urlaşmış sermayeye yer yoktur:

196 - Şükrü eda olunacak kadar derecede az servet, şükrü eda olunamıyacak kadar çok maldan hayırlıdır.

 

Servet urlaşmıyacak ve sahibini hükmü altına almayacak:

 

197 - Çok olup da insanı Hak'tan uzaklaştırıcı setvetten, az fakat yeter derecede olanı elbette hayırlıdır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

ZİRAAT - İŞ

 

İşte bütün iktisadi değerleriyle ziraat:

198 - Ekiniz, biçiniz, ziraatle meşgul olunuz! Çünkü ziraat mübarek bir iştir. Ekinlerinizin korunması için de tedbirlerinizi alınız!

 

Sadece kazanç değil, büyük bir mefkure:

 

199 - Bir müslim yoktur ki, ekip biçsin de, muhitini ağaçlandırsın da, onların veriminden kuşlar, hayvanlar ve insanlar yedikçe kendisine sadaka sevabı yazılmasın...

 

Daima hak ölçüsü , hak kaygısı:

 

200 - Başkasının arazisinden haksız olarak bir kesim elde eden, Allahı kendisine dargın bulur.

 

İş görmekte kıymet hükmü ve keyfiyet değeri:

 

201 - Allah, işini güzel yapanı, dikkat ve titizlikle iş göreni sever.

 

Vazife ve iş mefkuresinin kıymeti:

 

202 - Helal rızık uğrunda didinip yorulup da yatağa girenler, günahları af ve mağrifet edilmiş olarak uykuya varırlar.

 

İşde, işi iş yapan sebat şuuru:

 

203 - Amellerin Allah indinde en sevgilisi, az bile olsa devamla işlenendir.

 

İlahi hadlere riayet borcu altında fert, dinimizde, şahıs mülkiyetine sahibdir; elverir ki hayr ve şer mikyaslarını bilsin:

 

204 - İlahi kanunlara bağlı olarak servette bir mahzur yoktur; İlahi kanunlara bağlı olarak sıhhat, servetten de hayırlıdır. Gönül rahatlığı da ilahi nimetlerdendir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

TEVAZU

-Gurur mu? Kemâlleri yutan dipsiz uçurum!

Ben kul gibi yemek yer, kul gibi otururum!

-Nefs ve kibir, tarla ve mahsûl, çifte günah;

Sen nefsini küçült, seni yükseltir Allah!

 

 

TATLILIKLA

Hediyeleşin, sakın kaş çatmayın; gülünüz!

Sevişin, el sıkışın; aydınlansın gönlünüz...

Sadakadır tatlı dil.

-Kalbe asılan kandil. -

Kolaylığı gösterin, zorlukla korkutmayın;

Müjdeleyin, şevk verin, zevk verin, soğutmayın!

Share this post


Link to post
Share on other sites

ŞİİR

Kelâm vardır ki, sihir,

Hikmettir bazen şiir..

Ne doğru söylemiş şu sözü, şair Lebid:

Allahtan başka her şey bâtıl! - içi boş ümid-

Erkeğin güzelliği dilinde, lisanında:

-Güzel konuşan, Hakkın en büyük ihsanında-

***

İÇTİMAÎ ADALET

Komşuları açken - hissiz ve gafil

Karnını doyuran, müslüman değil.

Share this post


Link to post
Share on other sites

MABET - YOL - ŞEHİR

 

 

Bütün tarih boyunca nâmütenahî aksini yaptığımız ve nâmütenahî uzak yaşadığımız ve nâmütenahî derin mâna:

205 - Mescidlerinizi sade ve ziynetsiz, şehirlerinizi de şerefli ve gösterişli bina ediniz!

 

Bu hâdiseyi zâhir planında ele almakla bütün ruhunun kaybedileceğini gösteren, işte o nâmütenahî derin mâna:

206 - Öyle görüyorum ki, benden sonra mescidleriniz yahudilerin havraları, hristiyanların kiliseleri gibi sadelikten uzaklaşıp ziynete boğulacaktır.

 

Bu da her biri gibi mucize... Gerçekleşmiş değil mi :

207 - Halkın, camilerle ve mescidlerle iftihara başlaması, onların dış ziynetleriyle öğünmesi, Kıyamet alâmetlerindendir.

 

Bu tek ve sâde emrin derinliği içinde, asfalt yol, tren, tayyare, bütün medeniyet, her şey var:

208 - Müslümanlara zahmet ve meşakkat verecek sebebleri yollardan kaldırınız!

 

Bütün bir şehircilik ve belediye ölçüsü:

209 - Müslümanların yolları üstünde onlara eziyet verecek şeyler meydana getirene, Müslümanların lâneti vacip olur.

Ve bütün bir site, belde, medine mefkûresi:

210 - Umrandan uzak köy çerçevelerinde oturmayınız; zira öyle yerlerde oturanlar mezarda oturanlar gibidir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

TOPLULUK - BİRLİK- DAYANIŞMA

 

İslâmda en ileri cemiyet binası, keyfiyetin köpürttüğü kemiyetle, kemiyetin köpürttüğü keyfiyet, hikmet ve hakikatlerin baş tacı halinde düsturlaştırılmıştır. Hiç bir ölçününün ulaşamayacağı topluluk ruhu:

215 - İki birden, üç ikiden, dört üçten hayırlıdır. Daima topluluğu muhafaza ediniz; zira Allah ümmetimi, hidayetten başka bir şey üzerinde toplamaz.

 

Bizim topluluk, birlik ve dayanışma manzumemizde, tek ferdin, tek ferde ait görüş ve sezişin bile sonsuz bir ehemmiyet ve kıymet derecesi vardır. İşte teker teker fertlerimizi kuşatan değer:

216 - Müminin ferasetinden korkunuz; zira o, Allah'ın nuru ile nazar eder.

 

Çelikten bir örgü halinde yekpâre cemiyet binamızın perçin noktaları ve her noktanın öbür noktaya karşı vazifesi:

217 - Mümin mümine karşı, her biri öbürünü destekliyen binadır.

 

Şu nâmütenahî derin ve güzel ölçüye bakınız, hikmetin bu derecesi önünde hayretle ürperiniz; ve birlik mevzuunda kelimeler âleminin bundan üstün bir terkibe varamayacağını kabul ediniz:

218 - Mümin birleşir ve birleştirir. Birleşmeyen ve birleştirmeyende hayır yoktur; ve halk içinde en hayırlı, halka en hayırlı olandır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...