Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Vakıf Ahmet

Peygamberimizden 101 Hatıra

Recommended Posts

Allah razı olsun Vakıf'ım :) Kitap'tan tek tek, satır satır yazman gayet zor olsa gerek. Sayende okuyup bizde faydalanıyoruz. Kaldı 60 tane hatıra.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Allah razı olsun Vakıf'ım :) Kitap'tan tek tek, satır satır yazman gayet zor olsa gerek. Sayende okuyup bizde faydalanıyoruz. Kaldı 60 tane hatıra.

 

Allah senden de razı olsun. Bir hatırayı yazmak on dakikamı almıyor, on dakikamızı ne lüzumsuz işlere ayırıyoruz. On dakikamı, hayır işine ayırmak zor olur mu hiç.

............

 

42 / DİNİ ÖĞRENMEK İSTEYENİN ÖNCELİĞİ

 

Ebu Rifa'a radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hutbe okurken yanına vardım ve, ''Ey Allah'ın Elçisi!'' dedim.

 

''Dinini bilmeyen bir garip geldi. Dinini sorup öğrenmek istiyor.''

 

Peygamber Efendimiz bana dönüp baktı.

 

Hutbeyi kesip yanıma geldi.

 

Aklımda kaldığına göre, ona ayakları demirden bir sandalye getirdiler.

 

Allah'ın Elçisi ona oturdu. ve Allah Teala'nın kendisine öğrettiği bazı şeyleri bana öğretmeye başladı.

 

Sonra tekrar hutbesine dönüp konuşmasını tamamladı.

.....

 

Müslim, Cum'a 60; Nesai, Zinet 122.

Share this post


Link to post
Share on other sites

43 / KOMŞUYA HAKSIZLIK ETMENİN CEZASI

 

Mikdad ibni Esved radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Ashabına, ''Zina hakkında ne düşünüyorsunuz?'' diye sordu.

 

''Onu Allah ve Resulü haram kılmıştır; kıyamete kadar da haramdır'' dediler.

 

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz Ashabına şunları söyledi:

 

''Bir kimsenin on kadınla zina etmesi, komşusunun eşiyle zina etmesinden daha hafif bir suçtur.''

 

Ardından bir soru daha sordu:

 

''Hırsızlık hakkında ne düşünüyorsunuz?''

 

''Hırsızlığı Allah ve Resulu haram kılmıştır; o elbette haramdır.'' dediler.

 

Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

 

''Bir kimsenin on evi soyması, komşusunun evini soymasından daha hafif bir suçtur.''

.........

Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 8. Ayrıca bak. Buhari, el-Edebü'l-müfred (nşr. Muhammed Fuad Abdülbaki), Beyrut 1409/1989, s. 50. Bezzar, Müsned (nşr. Mahfuzurrahman Zeynullah), Beyrut 1409, VI, 50; Elbani, Silsiletü'l-ehadisi's-sahiha, I, 136, nr. 65

Share this post


Link to post
Share on other sites

44 / HER YÜKSELEN ALÇALIR

 

Enes İbni Malik radıyallahu anh anlatıyor:

 

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in Adba adında bir devesi vardı.

 

Adba yarışta birinciliği kolay kolay başkasına bırakmazdı.

 

Birgün binek devesine binmiş bir bedevi geldi ve yarışta Adba'yı geçti.

 

Bu durum Müslümanlara pek ağır geldi.

 

Resul-i Ekrem'e ''Başka bir deve Adba'yı geçti'' diye dertlendiler.

 

Yüzlerine bakıp da Ashabının üzüldüğünü görünce Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:

 

''Dünyada yükselen bir şeyi alçaltmak, Allah'ın değişmez kanunudur.''

...........

Buhari, Cihad 59, Rikak 38; Ebu Davud, Edeb 8; Nesai, Hayl 14, 16.

Share this post


Link to post
Share on other sites

45 / BEDEVİNİN HALLERİ

 

Muaviye ibni Hakem es-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor:

 

Resul-i Ekrem sallahu aleyhi ve sellem'in yanına gittiğim de, bana İslamiyetle ilgili bazı şeyler öğretmiş, bu arada, ''Aksırdığın zaman 'Elhamdülillah' de. Yanından biri aksırır da 'Elhamdülilllah' derse, ona da 'Yerhamükellah' de''(1) buyurmuştu.

 

Birgün Hz. Peygamber'in arkasından namaz kılarken cemaatten biri aksırdı.

 

Ben de yüksek sesle 'yerhamükellah' dedim.

 

Namaz kılanlar bana dik dik bakmaya başladı.

 

Onların bu hal canımı sıktı.

 

''Vay başıma gelenler! Yahu bana neden yan gözle bakıyorsunuz?'' dedim.

 

Bu defa ellerimi uyluklarına vurmaya, (başka rivayette, ''Sübhanallah'' demeye) başladılar.

 

Onların beni susturmaya çalışmalarına kızmakla beraber sustum.

 

Resul-i Ekrem namazı bitince, ''Konuşan kimdi?'' diye sordu.

 

''Şu bedevi'' diye beni gösterdiler.

 

Bunun üzerine Allah'ın Elçisi beni yanına çağırdı.

 

Anam, babam ona feda olsun.

 

Ondan önce de, sonra da kendisinden daha iyi bir öğretici görmedim.

 

Vallahi beni ne azarladı, ne dövdü, ne de sövdü;

 

''Bu ibadetin adı namazdır. Namaz kılarken dünya kelamı konuşulmaz. Çünkü namaz tesbih(2), tekbir(3) ve Kur'an okumaktan ibarettir'' buyurdu, veya buna benzer birşey söyledi.

 

Ben de, ''Ey Allah'ın Elçisi! Ben yeni müslüman oldum. Allah Teala İslamiyeti gönderdiği halde hala kahinlere gidenlerimiz var'' dedim.

 

Bana, ''Sen kahinlere gitme!'' buyurdu.

 

Ben tekrar, ''Aramızda uğursuzluğa inan adamlar var'' deyincede, ''Bu onların gönüllerinin hissettikleri bir duygudur. Bu duygu onları işlerinden alıkoymasın'' buyurdu.

 

....................

 

Bir cariyem vardı: Uhud ve Cevvaniye taraflarında koyunları güderdi.

 

Birgün onun yanına gittiğimde, koyunlardan birini kurda kaptırdığını gördüm.

 

Ben de bir insanım, herkes gibi ben de üzülürüm.

 

Cariyeye müthiş bir tokat attım.

 

Sonra kalkıp Resul-i Ekrem'in yanına gittim.

 

Peygamber Efendimiz bu yaptığımı bana çok gördü.

 

''Ey Allah'ın Elçisi! Onu azat edip hürriyetine kavuşturayım mı?'' diye sordum.

 

Cariyenin Müslüman olup olmadığını anlamak isteyen Hz. Peygamber, ''Hele onu bana bir getir buyurdu.''

 

Cariyeyi alıp yanına götürdüğümde ona, ''Allah nerede?'' diye sordu.

 

Cariye, ''Gökte'' dedi.

 

''Peki, ben kimim?'' deyince de, ''Sen Allah'ın peygamberisin'' cevabını verdi.

 

O zaman Resul-i Ekrem bana döndü, ''Onu azat et! Çünkü o Allah'a inanmış bir kadındır'' buyurdu.

.........

Müslim, Mesacid 33, Ebu Davud, Salat 167, Eyman 16; Nesai, Sehv 20; Darimi, Salat 177.

 

(1) Yerhamükellah, ''Allah sana merhamet etsin'' anlamında duadır.

 

(2) Tesbih, ''Sübhanallah'' diyerek, Cenab-ı Hakkın yüceliğine yakışmayan hiçbir sıfatın O'nda bulunmadığına söylemektir.

 

(3) Tekbir, ''Allahü ekber'' diyerek Cenab-ı Hakkın büyüklüğünü dile getirmektir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

46 / CENNETE GÖTÜREN ÖZELLİKLER

 

Ebu Hüreyye radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, ''Bugün hanginiz oruçlu?'' diye sordu.

 

Hz. Ebu Bekir, ''Ben oruçluyum.'' dedi.

 

''Bugün hanginiz bir cenazenin arkasından gitti?''

 

Yine Ebu Bekir, ''Ben gitttim'' dedi.

 

''Bugün hanginiz bir fakiri doyurdu?''

 

Hz. Ebubekir, ''Ben doyurdum.'' dedi.

 

''Bugün hanginiz bir hastayı ziyaret etti?''

 

Yine Hz. Ebu Bekir, ''Ben ziyaret ettim'' deyince, Allah'ın Elçisi şöyle buyurdu:

 

''Bu özellikle kimde toplanırsa, o mutlaka cennete gider.''

......

Müslim, Zekat 87, Fezailü's-sahabe 12; Buhari, el-Edebü'l-müfred, I, 181, nr. 515.

Share this post


Link to post
Share on other sites

47 / BİR EVLİLİK HİKAYESİ

 

Mugire ibni Şu'be radıyallahu anh anlatıyor

 

Resul-i ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına gittim,

 

ve ona evlenmek istediğim kızdan söz ettim

 

"Onu gördün mü?" diye sordu.

 

"Hayır, görmedim" deyince,

 

"Git ona bak, aranızda bir ülfet ve sevgi oluşması için onu görmelisin" buyurdu.

 

bunu üzerine Medine'nin yerlilerinden olan kızın evine gittim,

 

ve onu annesiyle babasından istedim.

 

Kızlarını görmemi Hz. Peygamber'in emrettiğini de hatırlattım.

 

Galiba onlar bu teklifimden pek hoşlanmadılar.

 

Fakat içinde bulunan kız konuşmalarımızı duymuş;

 

bana şunu söyledi:

 

"Eğer Allah'ın Elçisi sana "Bak" dediyse, tamam, bak!

 

Yoksa Allah aşkına bana bakma!"

 

Kendisine bakılmasını istemediği anlaşılıyordu.

 

Onu gördüm ve kendisiyle evlendim.

 

Mugire ibni Şu'be evlenme olayını hikaye ettikten sonra,

eşiyle çok iyi anlaştıklarını da belirtmiştir.

 

.....

 

İbni Mace, Nikah 9. Ayrıca bk. Tirmizi, Nikah 5; Nesai, Nikah 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 244,245,246; Elbani, Silseletü'l - ehadisi's- sahiha, I, 198, nr.96

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ü.Y kitabı buraya yazarak alıp okumanıza vesile oldum. (Önceden varsa bilemiyorum.) Buraya yazmanızda benim için çok şaşırtıcı ve mutluluk verici oldu. Selametle...

 

http://www.kitapyurdu.com/kitap/78766/peyg...9882&LogID=

 

Kitabı almayı, hediye etmeyi düşünen varsa yukarıda ki linkten satın alabilir:(5.72 Lira)

.........

 

48 / FAKİR SAHABELERİN ÜZÜNTÜSÜ

 

Ebu Hureyya radıyallahu anh anlatıyor:

 

Fakir Müslümanlar, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına giderek, ''Varlıklı Müslümanlar, Cennetin en yüksek derecelerini ve ebedi nimetleri alıp götürdüler'' diye dert yandılar.

 

Hz. Peygamber, ''Nasıl olmuş o?'' diye sorunca da, ''Bizim kıldığımız namazları onlar da kılıyorlar. Fazla malları olduğu için hac ve umre yapıyorlar, cihad edip sadaka veriyorlar, ve köle azat ediyorlar; biz ise imkanımız olmadığı için bunları yapamıyoruz.'' dediler.

 

Bunun üzerine Resul-i Ekrem onlara, ''Sizden önde gidenlere yetişebileceğiniz, sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, sizin yaptığınızı yapanlar dışında herkesten üstün olacağınız birşeyi öğreteyim mi?'' diye sordu.

 

''Evet, öğret ey Allah,ın Elçisi!'' dediler.

 

Resul-i Ekrem şöyle buyurdu:

 

''Her namazın ardından otuz üçer defa 'sübhanallah' diyerek Allah'ı tesbih eder, 'elhamdülillah' diyerek Ona hamdeder, ve 'Allahü ekber' diyerek tekbir getirirsiniz.''

 

Peygamber Efendimizin yanından ayrıldıktan sonra bu zikirleri kaçar defa söyleyeceğimiz konusunda anlaşmazlığa düştük.

 

İçimizden biri, otuz üç defa Sübhanallah, otuz üç defa Elhamdülillah, otuz dört defa Allahü Ekber diyeceğimizi söyledi.

 

Bunun üzerine ben Hz. Peygamber'in huzuruna çıkarak konuyu arz ettim.

 

Şöyle buyurdu:

 

''Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahü ekber; bu zikirlerin her birini otuz üçer defa söyleyeceksiniz.''

 

Birkaç gün sonra fakir Müslümanlar Resul-i Ekrem'e tekrar gelerek, ''Zengin kardeşlerimiz bizim yaptığımız zikirleri duymuş; aynını onlar da yapıyorlar'' dediler.

 

Bunun üzerine Allah'ın Elçisi şöyle buyurdu:

 

''Ne yapalım! Artık bu Allah'ın lütfudur, Allah lütfunu dilediğine verir.''

.....

Buhari, Ezan 155; Müslim, Mesacid 142. Ayrıca Buhari, Daavat 18; Ebu Davud, Vitir 24.

Share this post


Link to post
Share on other sites

49 / GEL SENİNLE YARIŞALIM!

 

Aişe radıyallahu anha anlatıyor:

 

Bir defasında,

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile

yolculuk yapıyorduk.

O zamanlar çok gençtim.

Henüz kilo almamıştım.

Hz. Peygamber yanındakilere,

"Siz ilerleyiniz!" buyurdu;

onlar da yürüyüp gittiler

Sonra Resul-i ekrem bana dönerek,

"Gel seninle yarış yapalım" buyurdu.

Yarıştık ve ben onu geçtim.

O zaman Resul-i Ekrem bana bir şey söylemedi.

Aradan zaman geçmiş, ben kilo alıp şişmanlamıştım.

Yarış olayını da unutmuştum.

Yine bir yolculukta Allah'ın Elçisiyle beraberdim.

Yine yanındaki Müslümanlara,

"Siz yola devam ediniz." buyurdu;

onlar da yürüyüp gittiler.

Ardından bana dönerek,

"Haydi gel, yarışalım" buyurdu.

Yarıştık, bu defa o beni geçti.

O zaman Resul-i Ekrem gülerek,

"Bu, vaktiyle yaptığımız yarışın karşılığıdır." buyurdu.

 

Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 264; Elbani, Silseletü'l-ehadisi's-saliha, I, 254- 255, nr 131.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hadi bakalım 101. hatırayı kim yazacak acaba :) ? Merakla bekliyor olacağım.

 

(Vakıf ve Ü.Y., ikinizde mail adresime 101'i atarsanız bende buraya yarısını birinizden yarısını diğerinizden kopyalayıp yapıştırırım. Sırf sizi düşündüğümden :D )

Share this post


Link to post
Share on other sites
Hadi bakalım 101. hatırayı kim yazacak acaba :unsure: ? Merakla bekliyor olacağım.

(Vakıf ve Ü.Y., ikinizde mail adresime 101'i atarsanız bende buraya yarısını birinizden yarısını diğerinizden kopyalayıp yapıştırırım. Sırf sizi düşündüğümden :) )

:D

 

50 / ŞEYTANIN BİR OYUNU

 

Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor:

 

Resul-i Ekrem salllallahu aleyhi ve sellem ile birlikte

yemek yiyeceğimiz zaman,

Allah'ın Elçisi başlamadan önce

elimizi yemeğe sürmezdik.

Yine birgün onunla birlikte yemek yiyecektik.

Derken küçük bir kız çıkageldi.

Sanki biri onu arkasından itiyordu.

Hemen elini yemeğe uzattı;

fakat Resul-i Ekrem kızın elini tuttu.

Daha sonra bedevi geldi;

o da arkasından itiliyormuş gibiydi.

Resul-i Ekrem onun da elini tuttu

ve sonra şöyle buyurdu:

"Şeytan,

besmele çekilmeden başlanan bir yemeğe

katılmayı pek sever.

O, yemeğe katılmak için bu kız çocuğunu getirdi.

Fakat ben elini tuttum.

Ardından şu bedevi sayesinde yemeğe katılmak için

onu alıp getirdi;

onunda elini tuttum.

Nefsimi kudretiyle elinde tutan

Allah'a yemin ederim ki,

şeytanın eli,

bedevi ve kızın elleriyle birlikte avucumdaydı."

Sonra Hz. Peygamber besmele çekip yemeğe başladı.

 

Müslim, Eşribe 102; Ebu Davud, Et'ime 15.

Share this post


Link to post
Share on other sites

51 / YARISINI BAĞIŞLA

 

Ka'b ibni Malik radıyallahu anh anlatıyor:

 

Abdullah ibni Ebu Hadred'den alacağım vardı.

 

Mescidde onun yakasına yapışıp alacağımı istedim.

 

Sesimiz, evinde dinlenmekte olan Resul-i Ekrem'in duyacağı kadar yükselmiş.

 

Resul-i Ekrem bizde doğru gelmiş; odanın kapısını perdesini aralayarak, ''Ka'b!'' diye seslendiğini duydum.

 

''Emret, Ey Allah'ın Elçisi!'' dedim.

 

Eliyle yarı işareti yaparak, ''Alacağının yarısını bağışla'' buyurdu.

 

Bende hemen, ''Bağışladım, ya Resulallah!'' dedim.

 

Bunun üzerine Abdullah'a dönerek, ''Sen de kalk, borcunu öde!'' buyurdu.

........

Buhari, Salat 71, 83, Hususumat 4, 9, Sulh 10, 14; Müslim, Müsakat 20; Nesai, Adabü'l-kudat 20; Ebu Davud, Akdıye 12.

Share this post


Link to post
Share on other sites

52 / BUNLARDAN ALLAH'A SIĞINMALI

 

Zeyd ibni Sabit radıyalahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Neccaroğullarının bahçesindeydi.

 

O sırada biz de yanındaydık.

 

Bindiği katır ansızın yönünü değiştiriverdi; hayvan az kalsın Hz. Peygamber'i yere düşürüyordu.

 

Orada altı veya beş yahut dör tane kabir bulunduğunu fark ettik.

 

Bunun üzerine Resul-i Ekrem, ''Bu kabirlerin kime ait olduğunu bien var mı?'' diye sordu.

 

Oradikilerden biri, ''Ben biliyorum'' dedi.

 

Hz. Peygamber, ''Bu kimseler ne zaman öldü?'' diye sorunca da, ''İslamiyetten önceki şirk döneminde''' diye cevap verdi.

 

O zaman Resul-i Ekrem şöyle buyurdu:

 

''Bu kabirde yatanlar imtihan oluyorlar. Eğer onların başına geleni duyduktan sonra yine de birbirinizi defnedeceğinizden emin olsaydım, benim şu anda iştiiğim kabr azabını size de duyurması için mutlaka Allah'a dua ederdim.''

 

Bu sözlerden sonra Resul-i Ekrem yüzünü bize döndü ve, ''Cehennem azabından Allah'a sığınınız'' buyurdu.

 

Sahabiler, ''Cehennem azabından Allah'a sığınırız'' dediler.

 

''Kabir azabından Allah'a sığınınız'' buyurdu.

 

''Kabir azabından Allah'a sığınırız'' dediler.

 

''Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah'a sığınınız'' buyurdu.

 

''Ortaya çıkan ve çıkmayan bütün fitnelerden Allah'a sığınırız'' dediler.

 

''Deccal fitnesinden Allah'a sığınınız'' buyurdu.

 

''Deccal fitnesinden Allah'a sığınırız'' dediler.

.........

Müslim, Cennet 67; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 190.

Share this post


Link to post
Share on other sites

53 / O CENNETLİK, BU CEHENNEMLİK

 

Ebu Hüreyye radıyallahu anh anlatıyor:

 

Bir adam Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna geldi ve, ''Ey Allah'ın Elçisi!'' dedi.

 

''Falan kadının çokça namaz kıldığı, oruç tuttuğu, sadaka verdiği söyleniyor: fakat o diliyle komşularını incitiyor'' dedi.

 

Peygamber Efendimiz, '' O kadında hayır yoktur, o cehennemliktir'' buyurdu.

 

Yine o adam, ''Ey Allah'ın Elçisi!'' Falan kadında farz namazları kılıyor, ihtiyaç sahiplerine peynir dağıtıyor, komşularını da incitmiyor'' dedi.

 

Resul-i Ekrem Efendimiz, ''O kadın Cennetliktir'' buyurdu.

.........

Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 440; Buhari, el-Edebü'l-müfred, I, 54, nr 119; Hakim, el-Müstedrek IV, 184; Elbani, Silsiletü'l-ehadisi's-sahiha, I,369, nr. 190.

Share this post


Link to post
Share on other sites

54 / EN KARLI SELAM

 

İmran ibni Husayn radıyallahu anhüma şöyle diyor:

 

Bir gün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'e bir adam geldi ve ''Es-Selamü aleyküm'' diye selam verdi.

 

Hz. Peygamber de aynı şekilde, ''Ve aleykümü's-selam'' diye selamını aldı.

 

Sonra adam yerine oturdu.

 

Hz. Peygamber, ''On sevap kazandı'' buyurdu.

 

Ardından bir başka adam geldi; o da, ''Es-Selamü aleyküm ve rahmetullah'' diye selam verdi.

 

Peygamber Efendimiz de ''Ve aleykümü's-selam ve rahmetullah'' diyerek selamını aynı şekilde aldı.

 

O da yerine oturunca, ''Yirmi sevap kazandı'' buyurdu.

 

Derken bir adam daha geldi ve ''Es-Selamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh'' diye selam verdi.

 

Resul-i Ekrem onun selamını da tıpkı verdiği şekilde, ''Ve aleykümü's-selamü ve rahmetullahi ve berakatüh'' diye aldı.

 

O adam da yerine oturunca, ''Otuz sevap kazandı'' buyurdu.

...........

Ebu Davud, Edeb 132; Tirmizi, İsti'zan 2.

Share this post


Link to post
Share on other sites

55 / HERGÜN BİN SEVAP KAZANMAK

 

Sa'd ibni Ebu Vakkas radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in yanındaydık.

 

Bize, ''Siz hergün bin sevap kazanamaz mısınız?'' diye sordu.

 

Yanında oturanlardan biri, ''Bir kimse hergün bin sevabı nasıl kazanır ki?'' deyince, ''Resul-i Ekrem şöyle buyurdu:

 

''Yüz defa Sübhanallah der; ona bin iyilik yazılır veya bin günahı bağışlanır.''

........

Müslim, Zikir 37; Tirmizi, Daavat 58.

Share this post


Link to post
Share on other sites

56 / SAHİBİNİ ŞİKÂYET EDEN DEVE

 

Cafer-i Tayyâr'ın oğlu Abdullah radıyallahü anhümâ anlatıyor:

 

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem birgün beni devesine bindirdi ve bana, hiç kimseye söylemeyeceğim bir sır verdi.

 

Hz. Peygamber abdest bozacağı zaman kimseye görünmemek için ya bir kum tepeciğine veya bir hurma bahçesine girmeyi uygun görürdü.

 

Yine birgün abdest bozmak için Medineli bir Müslümanın bahçesine girdi ve orada bir deveyle karşılaştı.

 

Deve Peygamber Efendimizi görünce inledi, gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı.

 

Allah'ın Elçisi devenin yanına gelip de hörgücünü ve kulaklarının arkasını okşayınca sesi kesildi.

 

Bunun üzerine Hz. Peygamber, ''Bu devenin sahibi kim? Bu deve kimin?'' diye sordu.

 

Medineli bir genç gelerek, ''Ya Resûlallah! Deve benim'' dedi.

 

Resûl-i Ekrem ona şunları söyledi:

 

''Cenâb-ı Hakkın sana verdiği bu hayvana kötü davranmaktan dolayı Allah'tan korkmuyor musun?Bu hayvan senin kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu bana şikayet ediyor.''

......

Müslim, Hayz 79, Fezâilü's-sahâbe 68; Ebû Dâvûd, Cihâd 44, İbni Mâce, Tahâret 23; Dârimî, Vudû' 5, 72; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 204, 205.

Share this post


Link to post
Share on other sites

57 / EZANI DUYUYORSA

 

Ebû Hüreyye radıyallahu anh anlatıyor:

 

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in huzuruna âmâ bir adam geldi, ''Ey Allah'ın Elçisi! Beni mescide götürecek kimsem yok'' diye söze başladı ve namazı evinde kımasına izin vermesini istedi.

 

Peygamber Efendimiz ona önce izin verdi.

 

Âmâ dönüp giderken onu yanına çağırdı, ''Evinde, namaz için ezan okunduğunu duyuyor musun?'' diye sordu.

 

Adam, ''Evet, duyuyorum'' deyince Peygamber Efendimiz, ''O halde davete uy, cemaate gel'' buyurdu.

...

Müslim, Mesâcid 255; Nesaî, İmâmet 50.

Share this post


Link to post
Share on other sites

58 / CENÂB-I HAKKIN İFTİHAR ETTİĞİ KİMSELER

 

Muâviye ibni Ebû Süfyân radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem halka şeklinde oturan Sahâbîlerinin yanına geldi ve, ''Burada niçin oturuyorsunuz?'' diye sordu.

 

''Allah Teâlâ bize İslamiyeti nasip ederek büyük bir lütufta bulundu; biz de bu sebeple Onu zikretmek ve Onu hamdetmek için toplandık'' diye cevap verdiler.

 

Peygamber Efendimiz, ''Allah aşkına söyleyiniz, siz buraya sadece Allah'ı zikretmek için mi toplandınız?'' diye sordu.

 

''Evet, vallahi sadece bunun için toplandık'' dediler.

 

Bunun üzerine Allah'ın Resûlü şöyle buyurdu:

 

''Ben size inanmadığım için yemin verdirmiş değilim. Fakat bana Cebrâil geldi ve Allah Teâlâ'nın, meleklere sizinle iftihar ettiğini haber verdi; onun için böyle söyledim.''

......

Müslim, Zikir 40; Tirmizî, Daavât 7; Nesâî, Kûdât 37.

Share this post


Link to post
Share on other sites

58 / CENÂB-I HAKKIN İFTİHAR ETTİĞİ KİMSELER

 

Muâviye ibni Ebû Süfyân radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem halka şeklinde oturan Sahâbîlerinin yanına geldi ve, ''Burada niçin oturuyorsunuz?'' diye sordu.

 

''Allah Teâlâ bize İslamiyeti nasip ederek büyük bir lütufta bulundu; biz de bu sebeple Onu zikretmek ve Onu hamdetmek için toplandık'' diye cevap verdiler.

 

Peygamber Efendimiz, ''Allah aşkına söyleyiniz, siz buraya sadece Allah'ı zikretmek için mi toplandınız?'' diye sordu.

 

''Evet, vallahi sadece bunun için toplandık'' dediler.

 

Bunun üzerine Allah'ın Resûlü şöyle buyurdu:

 

''Ben size inanmadığım için yemin verdirmiş değilim. Fakat bana Cebrâil geldi ve Allah Teâlâ'nın, meleklere sizinle iftihar ettiğini haber verdi; onun için böyle söyledim.''

......

Müslim, Zikir 40; Tirmizî, Daavât 7; Nesâî, Kûdât 37.

Share this post


Link to post
Share on other sites

60 / İSRÂİLOĞULLARININ KOCAKARISI

 

Ebû Musâ el-Eş'arî radıyallahu anh anlatıyor:

 

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bir bedevî de ona ikramda bulunmuştu.

 

Bunun üzerine Allah'ın Elçisi ona, ''Sen de bize buyur!'' demişti.

 

Birgün bedevî Hz. Peygamber'e geldi.

 

Resûl-i Ekrem ona, ''İhtiyacın neyse söyle!'' buyurunca, bedevi, ''Binmek için bir deve, bir de sütünden faydalanacağımız bir keçi istiyorum'' dedi.

 

Bu basit istek üzerine Peygamber Efendimiz, ''İsrailoğullarının kocakarısı kadar olamadınız'' buyurdu.

 

Sahâbîler, ''Ey Allah'ın Elçisi! İsrâiloğullarının kocakarısı da kimdir?'' diye sordular.

 

Resûl-i Ekrem şunları söyledi:

 

''Hz. Mûsâ İsrâiloğullarını Mısır'dan çıkarıp götürdüğünde yolu kaybettiler. Hz. Mûsâ, 'Neler oluyor? Yolu niçin kaybettik?' diye sorunca, âlimleri, 'Meseleyi sana anlatalım' diyerek şunları söylediler:

 

'Hz. Yûsuf, vefat edeceği zaman bizden birşey istemişti; Mısır'dan çıkıp gideceğimiz zaman cesedini de birlikte götürmemizi istemiş, ve bizden Allah adına söz almıştı. O gün verdiğimiz sözü tutmadığımız için şimdi yolu kaybettik' dediler.

 

Hz. Mûsâ, ''Yûsuf'un kabrinin nerede olduğunu kim biliyor?' diye sordu.

 

'Onu sadece İsrâiloğullarının koca karısı bilir' dediler.

 

Hz. Mûsa o yaşlı kadını huzuruna çağırıp kendisiyle konuşmaya başladı:

 

Hz. Mûsâ, 'Yûsuf'un kabrini bize göster!'

 

'Sen benim isteğimi göstermeden vallahi göstermem.'

 

'İsteğin nedir?'

 

'Cennetle seninle beraber olmak'

 

Hz. Mûsa kadının teklifini yerinde görmedi.

 

Fakat Allah Teâlâ, onun isteğini kabul etmesini emretti.

 

Bunun üzerine kocakarı onları bir su birikintisine götürdü ve, 'Bu suyu kurutunuz!' dedi; suyu kuruttular.

 

'Şimdi de toprağı kazıp Yûsuf'un cesedini çıkarınız' dedi.

 

Cesedi çıkarıp da onu yanlarında götürmeye başlayınca gidecekleri yol aydınlanıverdi.''

.......

Ebû Ya'lâ el-Mavsılî, Müsned (nşr. Hüseyin SelîM Esed), Dımaşık 1404/1984, XIII, 256; İbn Hibbân, es-Sahih (nşr. Şuayb el-Arnaût), Beyrut 1414/1993, II, 500-501; Hâkim, el-Müstedrek, II, 624; Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's-sahîha, I, 622-624, nr. 313.

Share this post


Link to post
Share on other sites

61 / GEĞİRTİ

 

Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor:

 

Birgün adamın biri Resûl-i Ekrem sallalahu aleyhi ve sellem'in huzurunda geğirdi.

 

Hz. Peygamber ona şöyle dedi:

 

''Bırak şu geğirmeyi canım! Dünayda karınlarını tıka basa doyuranlar, kıyamet günü uzun süre aç kalacaklardır.''

........

Tirmizî, Kıyamet 37; İbni Mâce, Et'iöe 50; Elbânî, Silsiletü'l-ehâdîsi's-sahîha, I, 672-677,nr. 343.

Share this post


Link to post
Share on other sites

62 / ''ELBİSEN YENİ Mİ?''

 

Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor:

 

Birgün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem babam Hz. Ömer'in üzerinde beyaz bir elbise gördü.

 

''Elbisen yeni mi, yoksa yıkanmış mı?'' diye sordu.

 

Babam da, ''Yıkanmış'' dedi.

 

Bunun üzerine Hz. Peygamber, ''Yeni elbise giyesin, mutlu yaşayasın, şehit olarak ölesin!'' diye dua etti.

 

Hatırıma kaldığına göre şunu da söyledi:

 

''Allah seni hem dünyada, hem de âhirette bahtiyar etsin.''

......

İbni Mâce, Libâs 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 88; Elbâni, Silsiletü'l-ehâdîsi's-sahîha, I, 687-688.

 

(Malumunuz, Hz. Ömer şehit olarak vefat etmiştir.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

63 / ÇIĞIR AÇMAK

 

Cerîr ibni Abdullah radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün erken bir saatte Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in huzurunda bulunuyorduk.

 

O sırada, neredeyse çıplak vaziyette bir topluluk çıkageldi.

 

Bunların çoğu, belki de hepsi Mudar kabilesindendi.

 

Adamlar, kaplan derisine benzeyen alaca çizgili elbise veya abalarını delmiş, başlarından geçirmiş, kılıçlarını da kuşanmışlardı.

 

Onları bu derece yoksulluk içinde görünce, Hz. Peygamber'in rengi attı.

 

Evine bir girdi, bir çıktı; sonra Bilâl'e ezan okumasını emretti.

 

Bilâl ezan okuyup gamet getirdi; Peygamber Efendimiz de namaz kıldırdı ve ardından bir konuşma yaptı.

 

Önce şu âyeti okudu:

 

''Ey insanlar! Sizi tek bir insandan yaratan Rabbinize karşı gelmekten sakınınız. Rabbiniz o tek insandan eşini de yarattı, ve ikisinden pek çok erkek ve kadın türetip yeryüzüne yaydı. Adını anarak birbirinizden istekte bulunduğunuz Allah'a karşı gelmekten, ve akrabalık bağlarını kesmekten sakınınız. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir.'' (en-Nisâ 4/1)

 

Sonra da Haşr Sûresinin sonundaki şu âyeti okudu:

 

''Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınınız, herkes yarın için ne hazırladığına baksın.'' (el-Haşr 59/18).

 

Hz. Peygamber sözüne şöyle devam etti:

 

''Herkes altınından, gümüşünden, elbisesinden, bir ölçek bile olsa buğdayından, hurmasından sadaka versin; hattâ yarım hurma bile olsa versin.''

 

Bunun üzerine Ensârdan bir adam, kaldırmakta zorlandığı, hattâ kaldıramadığı ağır bir torba getirdi.

 

Derken halk sökün etti ve herkes birşey getirdi.

 

İki küme yiyecek ve giyecek toplandığını gördüm.

 

Bir de baktım, Peygamber Efendimizin gülen yüzü altın gibi parlıyordu.

 

O zaman Allah'ın Elçisi şöyle buyurdu:

 

''Dinde iyi bir çığır açan kimseye, hem bu yaptığının sevabı, hem de kendisinden sonra o çığırda yürüyenlerin sevabı verilir. Üstelik her birinin sevabından hiçbir şey azalmaz. Dinde kötü bir çığır açana da hem bu yaptığının günahı, hem de kendisinden sonra o çığırda yürüyenlerin günahı yazılır. Üstelik her birinin günahından hiçbir şey azalmaz.''

.........

Müslim, Zekât 69. Ayrıca bk. Nesaî, Zekât 64.

Share this post


Link to post
Share on other sites

64 / ''SENİ NASIL KURTARDIM?''

 

Nu'mân ibni Beşîr radıyallahu anh anlatıyor:

 

Birgün Hz. Ebû Bekir Resûl-i Ekrem sallalallahu aleyhi ve sellem'in evine gitti, huzuruna girmek için izin istedi.

 

O sırada kızı Âişe'nin Resûl-i Ekrem'e, ''Sen Ali'yi babamdan daha çok seviyorsun!'' diye çıkıştığını duydu.

 

Kendisine izin verilince içeri girdi.

 

''Ümmü Rûman'ın kızı''(1) diye söylenerek Âişe'yi tuttu, Allah'ın Elçisine saygızılık ediyor diye tokatlamak istedi ve, ''Peygamber'e bağırdığını bir daha duymayacağım, tamam mı?'' diye çıkıştı.

 

Hz. Peygamber araya girip Ebû Bekir'e engel oldu.

 

O da öfkeli şekilde çıkıp gitti.

 

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz eşinin gönlünü almak için, ''Seni adamın elinden nasıl da kurtardım, gördün mü?'' diye lâtife etti.

 

Aradan birkaç zaman geçmişti.

 

Yine birgün Ebû Bekir izin alıp Hz. Peygamber'in huzuruna girdi.

 

Onun kızıyla gülüp şakalaştığını görünce, ''Ey Allah'ın Elçisi!'' dedi.

 

''Çekiştiğiniz gün beni aranıza aldığınız gibi, barıştığınız gün de alınız!''

 

O zaman Resûl-i Ekrem, ''Tamam aldık, aldık'' buyurdu.

..........

(1) Ümmü Rûman Hz. Ebû Bekir'in hanımı, Hz. Âişe'nin de annesidir.

 

Ebû Dâvûd, Edeb 84; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 271 - 272; Nesaî, es-Sünenü'l-kübra (nşr. Abdülgaffâr Süleyman el-Bündârî, Seyyid Kisrevî Hasan), Beyrut 1411/1991, V, 139, 365.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...