Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Cile54

Osmanlı Padişahları İçki İçer Miydi?

Recommended Posts

Prof.Dr. Ekrem Buğra EKİNCİ'nin 24 Kasım 2007 Cumartesi tarihli saatlimaarif.com'daki çıkan makalesidir.

Öyle büyük bir tokat patlatıyor ki Soner YALÇIN'a, aradan aylar geçmesine rağmen eminim soner hala o acıyı hissediyordur :unsure:

eee, Osmanlı Tokadı...

 

Buyrun okuyun;

 

 

 

Osmanlı Padişahları içki içer miydi?

 

Kendimizi bildik bileli işittiğimiz bir terâne bu. Son günlerde yine gündeme getirildi. Her şey yaşlı ve afili bir gazete köşe yazarının Osmanlı hanedanının en yaşlı âzâsından naklettiği bir sözle başladı.

 

Buna göre Sultan Hamid rom içermiş. Gazete yazarı, "Dedesini defalarca görmüş olan torunundan daha mı iyi bileceğiz?" diye de soruyor. Gel gör ki bunu söylediği iddia edilen Şehzâde Ertuğrul Efendi 1912 doğumludur. Sultan Hamid 1918 yılında vefat etti. Ertuğrul Efendi"yle biz de görüştük. Kendisinden bizzat işittiğimize göre, dedesi Sultan Abdülhamid"i ömründe bir defa, mahbus bulunduğu Beylerbeyi Sarayı"nda görmüş. O zamanlar beş yaşında imiş. Babası Şehzâde Burhaneddin Efendi ile beraber ziyaret etmişler. Dedeleri kendilerini kucağına alıp sevmiş. Ömründe bir defa o da beş yaşında iken gördüğü dedesinin rom içtiğini Ertuğrul Efendi bilir mi? Bunu nezaketen kendisine sormak istemedim. Belki başkasından işitmiştir. Ama Sultan Abdülhamid"i çok daha yakından tanıyan ve onu defalarca görmüş olan yakın çevresinden böyle bir şey işitilmiş değil.

 

İş burada bitecek iken, popüler bir gazetenin nevzuhur tarihçisi, Osmanlı padişahlarından hangisinin içki içtiğine dair bir yazı yazdı. Buradaki bilgiler onsekizinci asırda yaşamış bir şair-tarihçiden naklediliyordu. Osmanzâde Tâib, karışık hayatı sebebiyle müderrislikten atılmış; kulağı delik ve muhiti geniş bir müellifti. Sağdan soldan işittiklerini kitaplarına dercetmesiyle tanınır. Hele bu meselede Osmanzâde Tâib"in başlıca kaynağı olan Gelibolulu Âli"nin abartılı ifadeleri, ilmî çevrelerde çok ihtiyatla karşılanmıştır. Meselâ Şemsi Paşa"ya olan antipatisi, onu Sultan Murad"a rüşvet vermiş göstermeye kadar varmıştı. Osmanzâde"nin ikinci kaynağı ise dokuzuncu asırda yaşamış ve Mutezile mezhebine mensubiyetiyle tanınan Şiî Arap şairi Câhız. Bu da başka bir âlem. O zaman mahkemeye gitse, şâhidliği kabul edilmeyecek birisinin sözünü, şimdi biz mi kabul edelim?

 

osmanli32007.jpg

 

Gelelim Osmanlı padişahlarının içki içip içmediği meselesine…

Bunu bilmek neredeyse imkânsız. Çünki Osmanlı padişahları, aileleri dâhil, hiç kimseyle beraber yemek yemezlerdi. Hatta buna dair Fatih kanunnamesinde hüküm bile vardır. Sultan Abdülhamid"in son senesine kadar da bu gelenek devam etti. Öyleyse padişahları içki içerken kimsenin görmesi mümkün değildir. Maamafih içmiş olabilirler. Peygamberler dışında hiç kimse masum sayılmaz. Herkes hatâ yapabilir, günah işleyebilir. Ama görmeden ve iyice bilmeden bir kimse hakkında hüküm de verilemez. Hele tarihçilerin sözüyle aslâ. Tarihçilerden bazıları belli kimselere yaranmak için tarihî hâdiseleri bile tahrif etmekten çekinmemişlerdir. Böylesine mahrem bir mevzuda, üstelik asırlar geçtikten sonra ne söyleyebilirler? Hele modern yazarların padişahların ağızlarına sayaç takmış edâsıyla konuşmalarına ne demeli! Maamafih ciddî Osmanlı tarihçileri, zaten böyle bir şey söylemiyorlar.

 

O halde bazı padişahların içki içtiğine dair rivayetler nereden çıkıyor? Bunlara itibar etmek mümkün mü? Asırlar öncesine ait hadiseleri bugün olmuş ve bizzat görmüşcesine hikaye etmek olacak iş mi? Halbuki İslâmiyet, kim olduğu bilinmeyen, hatta fâsık birisi bir haber getirirse, buna hemen inanmamayı emrediyor. Bir müslümanın gizli işlediği günahı bile gelip başkasına anlatan kimse fâsıktır. Sözüne inanılmaz, güvenilmez.

 

Benzeri iddialar önceki müslüman hükümdarlar için de ortaya atılmıştır. Meselâ bazı Emevî ve Abbasî halifeleri için söylenmedik söz bırakılmamıştır. Halbuki bunların hepsi iman ve ahlâk sahibi âdil insanlardı. Evet, içlerinde tek tük nefislerine mağlup olup sefih bir hayat yaşayanlar çıkmıştır. Fakat, bunların da İslâmiyete zararları olmamış, nihayet nefislerine zulmetmişlerdir. Buna da etraflarındaki devlet ricâli sebebiyet vermişti. Sonra gelen bazı tarihçiler, zamanlarındaki idarecilere yaranmak için bunların hatâlarını şişirmiş: hatta bu uğurda hadîs bile uydurmuşlardır. Bazı Osmanlı tarihleri de, zaman yakınlığı ve sınır komşuluğu bakımından bu tarihlerden tercüme edilmiş ve onların tesiri altında kalmış olduğundan, aynı yanlışlıkları tekrarlamıştır. Nevzuhur tarihçimizin kaynağı, Ömer bin Hattab"ın içki içtiği için cezâ alanlardan birisi olduğunu yazıyor. Şarap haram edilmeden önce Hazret-i Ömer içki içmiş olabilir. Ama haram kılındıktan sonra içki içtiği, hele cezâ aldığı hiçbir yerde geçmez. İslâmiyetin peygamberlerden sonra en üstün tuttuğu ikinci zât için böyle bir iddiaya lâ havleden başka ne denir! Ancak Mutezile itikatı ve Şiî görüşlü Câhız"dan böyle bir şey beklenir.

 

Bugün çok sıradan insanlar, içkiyi haram bilip içmezken, hayatlarını İslâmiyeti yaymak uğrunda sarfetmiş, ülkeyi hayır eserleriyle donatmış, dindarlıklarıyla menkibe kitaplarına geçmiş ve aynı zamanda müslümanların halîfesi olan Osmanlı padişahlarının içki içecek kadar zayıf iradeli olduğuna inanalım mı? Zaten bunu yazanlar da bazı padişahların sonradan tövbe edip içkiyi bıraktığını söylüyor. Hatâsını anlayıp dönmek de bir fazilettir.

 

İçki içen ilk padişah yaftası yapıştırılan Yıldırım Sultan Bayezid, Bursa"da Ulu Cami"yi ve kendi adıyla anılan câmiyi binâ etmiştir. Bizans İmparatoruna, İstanbul"da bir müslüman mahallesi kurulup, câmi yapılarak kâdı tayinini kabul ettirmişti. Meşhur mutasavvıf Emir Sultan ile sohbet etmiş, hatta O"na kızını vermişti. Sırp kralının kızıyla evlendi diye Yıldırım Sultan Bayezid"e kızıp, kendisini bu kızın içkiye alıştırdığını söyleyenlere ne diyelim? Padişahı içki içerken kim görmüş, belli değildir. Yaptığı siyasî bir evlilikti. Belki bir araya bile gelmediler. Padişah, onun sözüyle içki içecek birisi miydi? Doğrusu çok söz götürür. Diyebilirsiniz ki câmi de yaptırır, içki de içer. Evet bu mümkün. Ama bugün bana gösterebilir misiniz çevrenizde hem câmi yaptıran, hem de içki içen kaç kişi var?

 

osmanli22007.jpg

 

Üstelik bu âdeti anne tarafından Mevlâna Celâleddin Rûmî"nin torunu olup soyu Hazret-i Peygamber, Hazret-i Ebûbekr ve Hazret-i Ömer"e dek ulaşan Çelebi Sultan Mehmed, Sultan II. Murad, hatta İstanbul"u fethetmekle Hazret-i Peygamber"in övgüsüne mazhar olan Fatih Sultan Mehmed ve velî lakabıyla tanınan Sultan II. Bayezid de devam ettirmiştir. Sekiz senelik saltanatını Ehl-i sünneti korumak için Safevîlerle savaşmak ve müslümanların mukaddes beldesi Hicaz"ın fethiyle geçiren Yavuz Sultan Selim ara sıra içer, ama hemen sarhoş olurmuş. Osmanlı ülkesini hayır eserleriyle donatan ve adaletiyle tanınan Kanuni Sultan Süleyman önceleri içermiş, sonra bırakmış. Eh, bu sözlere de pes demekten öte geçilemez.

 

İslâm hukukunda gayrımüslimlerin içki içmesi yasak olmadığı gibi, bunların içki alıp satması ve meyhane açması da serbest idi. Kanunî Sultan Süleyman zamanında Müslümanların ekseriyette bulundukları mahallelerde gayrımüslimlerin meyhane açması yasaklanmış; Sultan II. Selim zamanında buna tekrar izin verilmişti. Nitekim gayrımüslimlerin meyhanelerinden ve içki satışlarından vergi alındığı da gizli bir bilgi değildir. İşin aslından habersiz bazıları, bunu padişahlardan ilkinin dindarlığına, diğerinin de şaraba düşkünlüğüne bağlamışlar; hatta kendisine Sarhoş Selim demişlerdir. Yangında yanıp tekrar yaptırdığı saray hamamını gezerken tansiyonu düşüp kaymış ve beyin kanamasından vefat etmişti. Buna rağmen, "Sarhoş halde hamamda kız kovalarken öldüğü" bile söylenip yazılmıştır. Halvetî tarikatına bağlılığı ile bilinen Sultan II. Selim"in dindarlığı Selimiye Camiini yaptırmasından bellidir. Ayasofya camiini de esaslı tamir ettirmişti. Zaten nevzuhur tarihçimiz de padişahın içki içtiği halde beş vakit namazını kıldığını; sonradan şeyhinin telkiniyle içkiye tövbe ettiğini; hatta ölürken kendisine verilen ilacı; içinde içki vardır diye reddettiğini de yazıyor.

 

Amansız içki ve tütün yasağıyla meşhur Sultan IV. Murad da içki içmediği halde, mübtelâ olduğu gut hastalığının ağrılarını hafifletebilmek için hekimbaşı tarafından verilen afyon hülâsalarını (morfin) alırdı. Bu da kendisinde halsizlik ve uyuşukluk yapardı. Sendeleyerek yürüdüğünü birkaç defa görenler padişahın içki içtiğine hükmetmekten çekinmemiştir. Babası gibi Üskürdarlı Aziz Mahmud Hüdâî"ye bağlıydı. Selden yıkılmış olan Kâbe-i Muazzama"nın bugünki binâsını yaptırmış; Karaköy Arab Câmiini harab bir binâ iken şimdiki hâle getirmiştir.

 

Nevzuhur tarihçiler, yaptıkları istatistiklerle, Sultan II. Mahmud"un içkiye en düşkün padişah olduğuna karar vermişler. Halbuki Osmanlı Devleti"ni mutlak felâketten kurtararak âdetâ yeniden kuran bu padişahın da dindarlığına çok deliller vardır. İstanbul"daki bütün Sahâbe-i kiram kabirlerini bulup yaptıran, öte yandan Tophâne"de zarif Nusretiye Câmiini, Eminönü"nde Hidâyet Câmiini, Üsküdarda Adliye Câmiini, Arnavudköy"de Tevfikiye Câmiini inşâ ettiren O"dur. Vehhâbîleri işgal ettikleri Hicaz"dan çıkararak Hazret-i Peygamber"in kabri üzerine yeşil kubbeyi yaptıran O"dur. Hele Medine"deki Hücre-i Seadete hediye gönderdiği altın şamdan münasebetiyle yazdığı ve "Şemdan eyledim ihdâya cür"et yâ resûlallah.." diye başlayan na"tta Hazret-i Peygamber"e olan sevgisini çok içli ve edebî biçimde terennüm etmiştir. Ağır verem hastası iken, Çamlıca"da kızkardeşinin köşkünde fenalaşmış, "Beni bir câmiye kaldırın da, bari orada vefat edeyim" demiştir. Yeniçeri Ocağı"nı ve bununla organik bağı sebebiyle Bektaşî tekkelerini kapattığı için malum dedeler tarafından "Gavur Padişah" diye anılmış; yeni düzende yemleri kesilenler de bu hakaret sözüne dört elle yapışmıştı. İçki içtiğini de muhtemelen yine bunlar uydurmuştur.

 

Sultan Mahmud"un içki içtiği söylenen oğlu Sultan Mecid ise Medine"de Mescid-i Nebevî"nin bugünki hâlini yaptırmış; Kâbe-i Muazzamaya kâşî tuğla döşetmiş; Hırka-ı Şerif, Dolmabahçe, Ortaköy, Teşvikiyye gibi zarif câmiler binâ ettirmişti. Hasta yatağında iken Medine halkından gelen mektubu hürmeten ayağa kalkıp dinlediği meşhurdur. Üstelik Nakşî meşâyihinden Yanyalı İsmet Efendi"ye bağlıydı. Türbesinin Sultan Selim câmii avlusunda, ama Sultan Selim"inkinden daha alçak yapılmasını istemiş; Yanyalı İsmet Efendi tekkesi müridlerinin her Cuma gecesi türbesinde hatm-i hâcegân yapmasını vasıyet etmişti. Bu nâzik ve içli padişah, yine de iftiralardan kendisini kurtaramamıştır. Hele zamane bir tarihçisinin gözüyle görmüş gibi padişahın sarhoş olup hammallar tarafından küfeye konup saraya getirildiği sözüne ne denir! Sultan Mecid, içki içseydi, bunu müptezel şekilde yapmayacak kadar nâzik bir insan idi.

 

osmanli42007.jpg

 

Yakışıklılığı, nazik ve demokrat tavırları ile modern Avrupa monarşilerindeki hükümdarları andıran Sultan V. Murad ise, amcası Sultan Abdülaziz"in feci ölümü üzerine ağır bir depresyon geçirmiş; şuuruna halel geldiği için tahttan indirilmişti. Bu halde bulunan bir insanın fiillerinden mesul tutulamayacağı âşikârdır. Kaldı ki kendisinin içki içtiği rivayeti, sağlam kaynaklarda geçmez. Nevzuhur tarihçinin de yazdığı gibi merhum Sultan Reşad içki içmezdi. Fakat keşke içki içseydi de, iktidarı İttihatçılara bırakmasaydı. Koca imparatorluk sayelerinde yıkıldı.

 

Hele, Üsküdar Yeni Câmiini ve şehrin iki yanında çok zarif iki çeşme inşâ ettiren, hattatlığıyla meşhur Sultan III. Ahmed ile Nuruosmaniye câmii inşaatını başlatan, Rumelihisarı, Kandilli, Yeraltı, Beşiktaş Arab İskelesi, Üsküdar Mahmudiye, Defterdarkapı sı, Tulumbacılar Odası, Yalıköşkü câmi ve mescidlerini yaptıran Sultan I. Mahmud"un içki içtiğine dair hiç delil yoktur. Gelin görün ki yazar, Sultan Ahmed"in hangi balkonda hangi yastığa dayanarak kiminle rakı içtiğini, gözüyle görmüşcesine anlatıyor.

 

Günlük hayatı neredeyse saniyesi saniyesine malum bulunan Sultan Hamid"in içki, hatta rom içtiği bilinmiyor. Ama dinî hassasiyetinde hemen herkes müttefik. Zevcesi Behice Kadınefendi, padişahın helâdan çıkıp banyoya gidene kadar abdestsiz yere basmamak için teyemmüm edecek derecede dindar olduğunu söylemiştir. İttihatçılar, II. Meşrutiyet"i müteakip, Sultan Hamid"i halkın gözünden düşürmek için neler söylemediler. . Abdullah Cevdet, "Sultan Hamid hakkında yüz yalan uydurdum. Bazısına kendim de inandım" demekten kendisini alamamıştır.

 

Nevzuhur tarihçinin kaynağına göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada ıyş ü nûş ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa"yı ışret sırasında katletmişti". Yazar ıyş ü nûş kelimesini içki âlemi; ışret kelimesini de içki diye tercüme etmiş. Sultan IV. Murad"ın şeyhülislâmı Zekeriyazâde Yahya Efendi"nin "Mescidde riyâmişler etsin ko riyayı/Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai" beytini yazarak "Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğ iz?" diyor. Divan edebiyatından ve tasavvuftan biraz anlayan, bunu değerlendirmekte zorluk çekmez. Şair ve tarihçilerin kullandığı ıyş ve ışret, sâki ve bâde gibi kelimeleri şahid gösterip de bu hükmü vermek tamamen hatâlıdır. Divan şiirinde meyhane tekkeyi; sâki sevgiliyi ve şeyhi; bâde ve şarap ise ilahî aşkı sembolize eder.

 

Iyş, yaşamak; ışret, eğlence ve cümbüş demektir. İkisi de arapçadır. Eğlenmek illâ içki içmekle mi olur? Eşi dostuyla dinin izin verdiği şekilde eğlenmek yasak değil ki. Buna da ıyş ü ışret deniyor. Nûş, farsça içmek demek. Su için de kullanılır, şerbet için de. Dôlu eski türkçede içine su karıştırılan su dışındaki içecekleri anlatır. Ayrana da dôlu denirdi. Hatta Bursa"da askere ayran yapıp verdiği için Dôlu baba diye bilinen bir evliyânın kabri vardır. Sâki yalnızca içki dolduran değil, su veren kimse için de kullanılır. Zaten sâki, arapça sulayan demektir. Arapçada da "şarap" şürb edilen, yani içilen şey demektir. Şerbet, çorba, meşrubat, şurup gibi kelimeler hep aynı köktendir. Kur"an-ı kerimde içilmesi yasak olan hamr"dır. Fermantasyona uğramış içki demektir. Biz bugün buna şarap diyoruz. Ama eski metinlerde "şarap" içilecek her şey için kullanılır. Lisanını ve kelimelerini bilmeden bir devir hakkında rastgele hüküm vermek ne kadar hatâlı!

 

Üstelik İslamiyette üzüm ve hurmadan yapılan şarap ve bundan elde edilen alkol kesinlikle haram olan bir içkidir. Bunun dışında bazı alkollü içkiler vardır ki kimi âlimler bunların ilaç ve ihtiyaç için sarhoş etmeyecek mikdarını içmeye cevaz vermiştir. Rom da bu kabildendir. O halde neyin ne için içildiğini bilmeden ahkâm kesmemek lâzım.

 

Peki bu iddiaların maksadı ne olabilir? Muhtemelen muhafazakâr çevrelere mesaj verilmek isteniyor. Nasıl bir mesaj? İki ihtimal var: Birincisi, "Sizin çok övdüğünüz Osmanlı padişahlarının hâline bakın! İçki içerlermiş. Demek ki iyi insanlar değilmiş. Dolayısıyla temsil ettikleri değerler de böyleymiş. Gerçeği öğrenin!". İkinci ihtimal, "Bakın, dindarlıkları herkesçe malum olan Osmanlı padişahları bile içki içmiş. O halde siz de inad etmeyin, yolunda olduğunuzu söylediğiniz padişahlar gibi yapın!" Görülüyor ki bunlar abesle iştigalden başka bir şey değil. Her şey biraz da Osmanlı padişahlarını her istediğini yapabilen Avrupa krallarına benzetmekten kaynaklanıyor. El-insaf!

 

Son devir ulemâsının büyüklerinden Seyyid Abdülhakim Efendi hazretleri dermiş ki: "Osmanlı padişahları, kendilerinden önceki hükümdarlar gibi değildir. Hepsi dindar insanlar idi. Dini muhafaza ettiler. Dinin direği idiler. İçlerinde bir tane kötü yoktur. Ama aralarında derece farkı vardır." Sevdiği ve büyük bildiği atalarına hakaret edilmesi, insanları incitmez mi? O halde müslümana düşen hüsnü zan etmektir. Kendilerini savunacak durumda olmayan tarihî şahsiyetler hakkında ileri geri konuşmak insana yakışmaz. Hele dedikodu ve iftirâdan kaçınmak, sadece dinî değil, herkesin uyması gereken ahlâkî bir vecibe olduğu unutulmamalıdır.

 

Kaynak : Prof. Dr. Ekrem Ekinci (marmara üniversitesi türk hukuk tarihi profesörü. )

KAYNAK

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben Yıldırım Bayezid'in içki içtiğini ilk olarak eski bir "Tercüman Tarih Ansiklopedisinden" okumuştum (İlkokul yıllarım). Bazı muteber tarihçilerde dile getiriyor ve ayrıca Emir Sultanla aralarında geçen malum hikayenin olduğunuda düşünürsek, olmaz diyemiyorum.

 

Kesin içmiştir, yapmıştır diyemem/diyemiyorum. Lakin şunu iyi biliyorum: Osmanlı padişahlarının pek çoğu alim seviyesinde -ki belkide üstünde- insanlardı. Bunların bir kısmıda onların üstünde insanlardı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nette tarihi bir olayı araştırıyordum sonra Soner'in yazısı gözüme ilişti. Soner Yalçın, Fatih Sultan Mehmet'e, Abdülhamid Han'a, Yavuz Sultan Selim'e, Kanuni'ye, Halifelere kendi muhayyilesinde içki içirmiş. Soner Yalçın, Peygamber Efendimiz'in hadisine mazhar olan Fatih Sultan Mehmet'e içki içirme nezaketine malik, ''afiyet olsun'' deme nezaketinden mahrum.(!)

 

Bu adamın bir kitabını Polat Alemdar (Kurtlar Vadisi dizisinin başrol oyuncusu) filmde okuyup kapatıyor ve kitap yüzbinler satıyor. Dizi de Polat abinin (!) sahnede okuduğu kitabı (hangi kitapsa bilmiyorum, izlemedim) yüzbinlerin bu kitabı okumasının sebebi Polat Babanın (!) okuması.

 

Siz Kimi Kandırıyorsunuz? adlı kitabını okudum. O kitapta olayları keyfine göre yazmış ve bazı yerlerde kaynak göstermiş. Müphem akıllılar şöyle düşünüyor ''kitapta kaynak göstermesi yazdıklarının doğru olduğunu delalettir'' Gösterdiği kaynaklar ya kendisi gibi insanların yada ''hendek mekan kişilerin'' :) kitapları.

.........

Hangi Osmanlı padişahları içki içerdi?

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Ulaştırma Bakanlığı bütçesi görüşülürken, şaraptan alınan yüksek vergi tartışma konusu oldu.

 

Bakan Binali Yıldırım, "İnsanların ayık gezmesi lazım" diyerek yeni bir içki tartışması başlattı. Bugün devletin üst sivil kadrolarında

 

içki içen kimse yok; herkes ayık."Ayık olmak" bir devlet politikası haline geldi. Bu nedenle devlet seremonilerinde bile kadeh kaldırılmıyor. Bazı çevreler, "Osmanlı Devleti de böyleydi" diyor. Öyle miydi değil miydi; gelin bir göz atalım.

 

ADI: Osmanzade Taib Ahmed (1660-1724). Şairliği, padişah özel kátipliği ve tarihçiliği vardı. 11 kitap yazdı:

 

"Hadikatü'l-müluk" adlı eserinde; Sultan I. Osman'dan II. Mustafa'ya kadar 22 padişahın hayatını kaleme aldı.

 

"Hadikatü'l-vüzera" adlı kitabında ise, ilk Osmanlı veziri Alaaddin Paşa'dan, Rami Mehmed Paşa'ya kadar 108 sadrazamının hal tercümelerini yazdı.

 

Bizim yararlanacağımız kitabının adı ise "Telhisü Mehasini'l-adab".

 

Kitabın adından da anlaşıldığı gibi Taib Ahmed Efendi'nin bu eseri; meşhur Arap ilahiyatçı/edebiyatçı Cahiz'in (776-868) "Minhacü's-süluk" ile tarihçi Mustafa Ali Efendi'nin (1541-1600) "Mehasinü'l-adab" isimli kitaplarının sadeleştirilmiş bir özetiydi.

 

Sadrazam Damat İbrahim Paşa'ya takdim edilen bu eser 15 bölümden oluşuyordu. 3'üncü bölümde, İslam halifeleri ve Osmanlı padişahlarının özel hayatlarına ilişkin bilgiler mevcuttu.

 

BAYEZİD'İ İÇKİYE EŞİ ALIŞTIRIYOR

 

"Telhisü Mehasini'l-adab" adlı esere göre, Osmanlı'nın ilk sultanları ağızlarına içki koymamışlardı.

 

İlk padişah Osman Gazi, dini bütün Şeyh Edebali'nin damadı olduğundan "kadehin gül rengine rağbet etmemişti".

 

Ancak: Bu eserin aksine, bazı tarihçilere göre, Osman Gazi Bizanslı beylerle (tekfur) şarap içmişti. Taib Ahmed'e göre, Osman Gazi'nin oğlu Orhan da içkiden uzaktı.

 

Her iki padişah da içmiyordu ama toplantılarında komutanlarına iltifat etmek maksadıyla içki/"dolu" sunmuşlardı. Bu adet, Yıldırım Bayezid, Çelebi Sultan Mehmed ve Sultan I. ve II. Murad döneminde de devam etmişti.

 

Taib Ahmed'e göre, "Fatih Sultan Mehmed Han ve Sultan Bayezid-i Veli, komutanları ve vezirleriyle arada sırada iyşü nuş (içki álemi) ederlerdi. Hatta Bayezid-i Veli, Sadrazam Gedik Ahmed Paşa'yı işret (içki) sırasında katletmişti".

 

Yine kitabın aksine, bir iddiaya göre, Yıldırım Bayezid içki içiyordu. Padişahın içki ve bezm (içki meclisi) düşkünlüğünün sebebi, eşi Sırp prensesi Maria Despina (Olivera) idi.

 

LAKABI 'SARHOŞ' OLAN PADİŞAH

 

Dönelim tekrar Taib Ahmed Efendi'nin kitabına:

 

Yavuz Sultan Selim içki kadehine fazla iltifat etmezdi, ancak ara sıra içerdi. Heyhat, çabuk sarhoş olup şiir okurdu. Bir gün bir eğlence sırasında yine sarhoş oldu; ayağa kalktı; elindeki kadehi öne doğru uzattı ve üzümden ilk şarabı çıkardığı iddia edilen İran Şahı'nı anımsayıp şiir okudu:

 

"Bint-ül inebin bikrini Cem etti izale."

 

(Üzümün kızının bekáretini Cem yok etti!)

 

Kanuni Sultan Süleyman'ın, ilk zamanlarında musiki dinlerken içki içmişliği vardı. Ancak daha sonra içkiyi yasakladı.

 

"Osmanlı'nın yasağı üç gün sürer" deyimi doğruydu. Kısa bir zaman sonra içki yasağı unutuldu, meyhaneler yeniden açıldı.

 

Padişahlar arasında içkiye en düşkün isim II. Selim'di. Lakabı "Sarhoş" idi. Bu dönemde sınırsız içki serbestliği vardı.

 

İlginçtir, II. Selim içkiye düşkün olmasına rağmen, beş vakit namazını da kaçırmazdı. Ve sonra, Halvetiyye Şeyhi Süleyman Efendi'nin telkiniyle içki içmeye tövbe etti. Hatta bir gün hastalandığında hekimlerin iyileşmesi için verdiği ilacı, "içinde içki vardır" diye içmedi.

 

İçkiye karşı padişahlardan biri de III. Murad'dı. İçki içmediği gibi huzurunda lafının edilmesinden bile hoşlanmazdı. Bunun altında yatan sebep ise şuydu: Şehzadeliği sırasında babası II. Selim bir gün kendisini içki sofrasına çağırdı. İçki içmesine izin verdi. Ama padişah daha önce Harem Kethüdası Hekimbaşı Kurdoğlu'na, şarap kadehinin içine baş ağrısına neden olacak bazı maddeler koymasını istemişti. Şehzade bu oyundan habersiz şarap kadehini ardı ardına içince birkaç gün baş ağrısından duramadı ve içkiye tövbe etti.

 

Bir diğer padişah, III. Mehmed de babasının yolundan gitti; içki içmedi. Ama onun döneminde Osmanlı kötü bir alışkanlıkla tanıştı: Tütün.

 

Allah'tan tütün günah değildi!

 

Osmanlı padişahlarının içkiyle ilişkileri hep inişli çıkışlı oldu.

 

İçki yasağı bazen şiddetle uygulandı, bazen ise görmezden gelindi.

 

Bu uygulamalarda, padişahların kişisel yaşamlarının etkisi vardı:

 

Örneğin, I. Ahmed çok dindardı ve onun döneminde içki yasağı çok etkiliydi.

 

MEYHANEYİ ÖVEN ŞEYHÜLİSLAM

 

Osmanlı Devleti için 17. yüzyıl, "duraklama" dönemiydi.

 

Osmanlı savaş kaybettikçe gericileşti. İçki yasakları bu dönemde arttı. Tüm kötülüklerin sebebi bu uğursuz içkiydi!

 

IV. Murad kendisi içmesine rağmen halka alkol, sigara ve kahve kullanılmasını yasakladı. İçki içenler darağaçlarında sallandırılırken IV. Murad'ın Şeyhülislamı Zekeriyazade Yahya Efendi bakın şiirinde ne diyordu:

 

"Mescitte riyamişler etsin ko riyayı/ Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai..." (Bırak mescitte ikiyüzlüler devam etsin riyakárlığa/ Sen meyhaneye gel ki orada ne riya var ne riyakár.)

 

Eee, şimdi bu şiiri nasıl değerlendireceğiz?

 

Neyse devam edelim.

 

Sultan İbrahim döneminde yeni keyif verici maddeler ortaya çıktı: Bunların başında, burundan çekilen enfiye (burun otu) vardı.

 

Bir tür uyuşturucu olan enfiyeyi zamanla padişahlar ve sadrazamlar kullanacaktı.

 

Bir sonraki padişah IV. Mehmed, avcılığa ve eğlenceye çok düşkün olmasına rağmen içkiden uzak durdu. Hatta yasakları katılaştırdı.

 

Ve 17. yüzyıldaki içki yasağı, Osmanlı'yı yeni bir alkol çeşidiyle tanıştırdı: Rakı.

 

Rakı, -görünürde sudan farklı olmadığı için-, içki yasağını delmek maksadıyla Osmanlı'ya giriverdi.

 

Görüldüğü gibi, bize ait zannettiğimiz rakı maalesef "milli içkimiz" değildi. "Rakı" sözcüğü Türkçe değil Arapça'ydı. Arap ülkelerinde "arak" denilmekteydi.

Rakıyı Osmanlı Sarayı da pek sevdi. III. Ahmed, çoğunlukla geceleri hünkár sofasında, balkonda yumuşak yastıklar içinde yarı yatmış bir halde oturur, sadrazamı, şairleri ve dalkavuklarıyla rakı içerdi.

 

Bir sonraki padişah I. Mahmud da içkiyi seviyordu.

 

İçkinin seyri 18. yüzyılda da değişmedi. Bazen yasaklandı, bazen serbest bırakıldı.

 

Ne zaman paraya ihtiyaç duyuldu, içki içimi serbest bırakıldı. Çünkü alkolün alım satımından alınan "Zecriye Vergisi" hayli yüklüceydi!

 

Fındıklı Mehmed Ağa bu durumu "Silahdar Tarihi" adlı eserinde şöyle yazdı:

 

"Hazine çok sıkıntı içindeydi, içki yasağı kaldırıldı. Meyhanelere ve tütün içmeğe izin verildi. Tütüne de ayrıca gümrük kondu."

 

Aynen bugün gibi, ithal edilen içkiden alınan fon getirisi hayli iyiydi.

 

EN İÇKİCİ PADİŞAH: II. MAHMUD

 

Osmanlı Sarayı tarih boyunca ne trajedilere tanıklık etti: III. Mustafa, yemeğine zehir konularak öldürüleceği korkusu nedeniyle hep panzehirler kullandı ve bunun sonucu uyuşturucu bağımlısı oldu!

 

Osmanlı'da içkiye savaş açan son padişah, III. Selim oldu. Musikiye olan ilgisiyle bilinen bestekár padişah, ne kadar meyhane varsa hepsini kapattı. Yasağa rağmen içki içmekte ısrar edenleri astırdı.

 

Sonra ne oldu:

 

Son dönem Osmanlı padişahları arasında içkiye en düşkün kişi II. Mahmud, yasakları deliverdi.

 

Tarihçi Necdet Sakaoğlu'na göre, Abdülmecid içki bağımlısıydı; bazı geceler körkütük sarhoş durumda mabeyinciler tarafından arabasına konulup saraya götürülürdü.

 

II. Abdülhamid'in anılarına göre, kardeşi padişah V. Murad'ı içkiye alıştıran, geceleri sık sık buluştuğu şair Namık Kemal'di.

 

II. Abdülhamid'in de içtiği biliniyor. Ama o ne rakı, ne şarap içiyordu. O, "şeker suyu" rom içiyordu!

 

"Batıcı İttihadcılar'ın Padişahı" V. Mehmed Reşad, ağzına içki koymazdı.

 

"Hain olup olmadığına" henüz karar verilemeyen son padişah Sultan Vahideddin de içki kullanmayanlar arasındaydı.

 

Gelelim sonuca: Şimdi biz meseleyi "ayık kafa" sorununa indirgeyip padişahların, şehzadelerin içki içmelerindeki temel meselelere gözümüzü kapatıp, "Osmanlı'yı büyütenler, ayık kafa ile gezmiyordu, batıranlar ise hep ayıktı" gibi absürd bir değerlendirme yapabilir miyiz?

 

Ama ne yazık ki yapanlar var!

 

İÇKİ İÇEN HALİFELER!

 

OSMANZADE Taib Ahmed'in "Telhisü Mehasini'l-adab" kitabında İslam halifelerinin içkiyle ilişkileri de yer alıyor.

 

Halifeler fethettikleri topraklarda içkiyle tanışmışlardı. Oysa İslam'ın ilk yıllarında sert bir yasak vardı.

 

Hz. Ömer, hamamda vücudunu şaraplı suyla yıkayan Halid Bin Velid'e, "Şarabın içilmesi kadar vücuda sürülmesi de yasak" demişti.

 

Gelelim halifelere...

 

Tarihçi Taib Ahmed Efendi, halifeler hakkındaki bilgileri, İslam dünyasının önemli ilim adamları arasında gösterilen Cahiz'in (776-868) "Minhacü's-süluk" adlı kitabından almıştı.

 

Bu kitapta, içki içen Emevi ve Abbasi hükümdarları şunlardı:

 

"Müslümanlar arasında içkinin yayılmasının nedenlerinden biri de, Emevi halifelerinden Yezid Bin Muaviye, Abdulmülk Bin Mervan, Yezid Bin Abdulmülk, Velid Bin Yezid gibi kimselerin içki düşkünü olmalarıydı. Arap hükümdarlarından Numan ve Hişşam ile küçük emirliklerden çoğu haftada bir gün işret ederlerdi (içerlerdi).

 

(...) Emevi hükümdarlarından Yezid bin Velid ayyaş idi; vaktini sarhoş olup ayılmakla geçirirdi. Abdülmelik ayda bir kere; Velid Bin Abdülmelik haftada bir kere; Süleyman ve Merdan Bin Mehmed üç günde bir kere içerlerdi.

 

(...) Abbasiler'den zevkusefa sofralarına en ziyade rağbet eden halifeler; Hadi, Reşid, Emin, Me'mun, Mu'tasam, Vasık, Mütevekkil idi. Abbasi halifelerinden Ebul Abbas haftada bir kere salı gecesi içerdi. Hadi ve Mehdi iki günde bir kere; Harun ve Me'mun haftada iki kere içerdi. Bunlar nihayet giderek ayyaş olmuşlardır. Mu'tasım, perşembe ve cuma günlerinde ve toplantılarda içerdi. Ama Vasık, cuma gecesi ve toplantı günlerinde içmez, diğer geceler içmezse uyuyamaz, rahat edemezdi."

 

Emevi ve Abbasiler'den içki düşkünleri olduğu gibi içkiye karşı hükümdarlar da vardı. Örneğin, Emeviler'den Ömer Bin Abdülaziz ve Abbasilerden Muhtedi ile Mansur gibi birçok halife de içkiye karşı mücadele vermişlerdi.

 

Fatimiler'den Mustansır içki sofraları kurdurmasıyla bilinirken, Hakim Biemrillah tam tersine içkiye düşmandı.

 

İslam içkiye izin vermiyordu. (Maide Suresi 90-91 ve Bakara Suresi 219).

 

İslam inancına göre içkinin bir damlası bile haramdı. İçki murdardı. Bu nedenle içenlerin cezaya çaptırılması gerekiyordu.

 

Bin Harep, Velid Bin Akabe, Yezid Bin Muaviye, Ömer Bin Hattab vs. İslam'da içki cezası alan ilk isimlerdi. Aslında mazeretleri vardı: "Biraz ferahlamak" ve "türlü düşüncelerden kafalarını kurtarmak!" gibi.

 

Nedeni ne olursa olsun, yasağa, cezaya rağmen, bazı halifeler hem de konumlarını bile göz ardı ederek, haram olduğunu bile bile içki içmişlerdi.

 

Eh ne diyelim; günahları boyunlarına!

 

BUNLARI BiLiYOR MUYDUNUZ?

 

TÜRKLERİN milli içkisi, kısrak sütünden mayalanma yoluyla yapılan kımızdır. 1960'lı yıllarda bazı Türkçü/Bozkurtçu gençler rakı, şarap değil, "milli içki" diye kımız içerlerdi. Ülkücülüğe ne zaman "Türk-İslam Sentezi" yerleşti, bu hareket içinde kımız içme geleneği son buldu.

 

İçki yasağı hiçbir dönemde hiçbir ülkede tam olarak uygulanamaz. Ayrıca bazı İslam düşünürleri, kimi hadislere dayanarak İslam'ın içkiye izin verdiğini ispat etmeye çalışırlar. Bunlardan biri de Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un damadı, ilahiyatçı Ömer Rıza Doğrul'dur. İslamiyet ve dinler tarihi üzerine eserler vermiş Doğrul, iyi bir içiciydi. Sirkeci'deki Konyalı Lokantası'nda hem içkisini içer, hem de yazılarını kaleme alırdı. Kuran-ı Kerim'i "Tanrının Buyruğu" adıyla Türkçe'ye çevirdi. "Çeviri parasını içkiye yatırdı" diye çok eleştirildi.

 

Milli Şair Mehmet Akif Ersoy, 24 yaşına kadar içti, sonra bıraktı. Yakın arkadaşı Neyzen, Mehmet Akif'i içkiye başlatmak, Mehmet Akif ise Neyzen'e içkiyi bıraktırmak için çok uğraştı. İkisi de başarılı olamadı.

 

Türk ressamları arasında en çok içki içenlerden biri de Çallı İbrahim'di. Neyzen, bir akşam elinde rakı şişesi Çallı İbrahim'e giderken, Bakırköy Hastanesi'nin başhekimi Mazhar Osman'la karşılaştı. Mazhar Osman, daha hastaneden yeni çıkan Neyzen'i elinde şişe ile görünce çok kızdı. Hemen şişeyi kendisine vermesini istedi. Neyzen, içkinin yarısının Çallı İbrahim'e ait olduğunu söyledi. Mazhar Osman, "O halde hemen yarısını boşalt" dedi. Neyzen, "Boşaltamam, üstteki bölüm Çallı'nın" yanıtını verdi!

 

Türkiye'deki siyasal İslam'ın manevi lideri Necip Fazıl Kısakürek, uzun bir dönem içki içip kumar oynadı. Ama daha sonra ikisine de tövbe etti.

 

Şair Yahya Kemal, içki masasında en küçük bir münasebetsizliği bile hoş karşılamazdı. Yakın arkadaşı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan öğrendiği Bektaşilerin, "Masaya nasıl oturdunuz ise öyle kalkınız" sözünü pek severdi.

 

İslami temelde gelenekten kopmayan Batılı bir yaşamı savunan şair Namık Kemal, rakıya pek düşkündü. Babası, II. Abdülhamid'in Müneccimbaşısı Mustafa Asım her mektubunda adeta oğluna yalvarırdı: "N'olur şu içkiyi biraz azalt!"

 

Bülent Ecevit içki sevmezdi. Turgut Özal, Semra Hanım'ın ısrarıyla sadece bir kadeh konyağa hayır demezdi. Süleyman Demirel ise keyifli olduğunda bir iki kadeh içerdi.

 

Kaynak: http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/hab...amp;yazarid=218

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sultan II.Abdülhamid Han içki içiyor muydu; içmiyor muydu?

Yukarıdaki yazıda rom içtiği yazıyor!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

Soner Yalçın'ın yazısı, kaale alınması, muteber görülerek inanılması ve bir değere müsavi tutulması için eklenmemiştir, Vakıfahmet kardeşimizin yazıdan önce beyan ettiklerine bakarak ve bu başlığın açılma müsebbibi olan yazının eklenmesinden önce Çile kardeşimizin verdiği bilgiye dayanarak; Soner Yalçın'ın uyduruk, sapıtık yazısına mukabil yazılan yazının ardından -ki Soner Yalçın'ın 18 Kasım 2007'deki hududları inkıraz eden yazısına, 24 Kasım 2007'de Buğra Ekinci kalemi ile karşılık vermiş ve yazısı öyle doğmuştur- eklenerek tabloya kimin neler düşündüğünün öğrenilmesi adına bir tutam boya daha sürülmüştür. Yani Vakıfahmet kardeşimizin eklediği yazı, bu başlığın açılmasına vesile olan yazının yazılmasına vesile olan yazıdır. smile.gif

 

Soner Yalçın’ın yazısındaki hezeyanlar ise, hakiki manada dikkate şayan bir kafadan çıkmadığı ve sırf Osmanlı'yı karalamak ve oradan da aslında İslam'a bulaşmak gayesiyle ortaya atıldığı ve bir fikir mihrakı etrafında gelişmek yerine tanzimat kalıntısı olarak derin bir iç hesaplaşmaya ve nefs muhasebesine fersah fersah uzaklıkta şekillendiği için üstadın tabiriyle mide gurultusundan farksızdır. İslam dairesi içindeki bir yazar, Müslüman olduğunu söylediği halde içki içen birinin İslam nazarında nasıl bir konuma sahip olduğunu, bu türden şahısların bu fiiliyatları ile hakikatin hakikatinden uzaklaştığını ama tövbe kapısının da açık olduğunu, İslamdaki her kuralın insanın huzur ve rahatı için olduğu vs. nevinden bir örgü üzerine kurar yazısını. Ama S. Yalçın, kendine göre İslam tarihinde içki içenler çetelesini çıkararak Müslüman cenahın liderlerinin de ayık gezmediğini, günümüzdeki meclis içinde tartışılan içki mevzuundan yola çıkarak söylemiş oluyor kendine göre. Bu yazıya bakarsak, Anadolu’nun 3 tarafı denizlerle değil meyhanelerle, içki deryalarıyla, sarhoşlarla çevriliymiş demek durumunda kalırız. Ama yazıyı kaale almıyoruz.

 

İnsan karşısındakini kendisi gibi zannedermiş. Bu klasikleşmiş tesbit, sanki bu zihniyet için söylenmiş. Bunlar kendi tapındıkları kişi –adına lüzum yok- rakıyı, içkiyi sevdiği için, Osmanlıyı ve hükümdarlarını da herhalde kendileri ve kendilerine ata kabul ettikleri kişi gibi zannediyorlar. S.Yalçın'ın sırf, sizinkiler de içiyordu, demek için yazdığı değersiz bir yazı. Osmanlı padişahlarının hiçbirinin içki içmediği hakikati Ekrem Buğra Ekinci'nin yazısıyla çok net anlaşılıyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Osmanlı Padişahları dini yönleriyle, neden böyle detaylı inceleniyor?

Gibi bir sual akla geliyor...

Osmanlı Padişahları ekseriyet itibariyle ''Dindar''şahıslardı.

Ve nasılki hepimiz biliyoruz ki,

bir kimse hangi yönüyle baskın olursa, daha ziyade o yönüyle tenkit edilir, eleştirilir.

Misal , bugün hiç bir Allah'ın kulu kalkıpta, Ahmet Haşim namaz kılmazdı...gibi bir iddiayla ortaya çıkmış değildir.

Dolayısıyla Osmanlı dindar şahsiyetlerce yönetildiği içindir ki,

daha ziyade bu yönüne dair '' alemleri hayrette bırakacak''bir detaycılıkla,

taaa bilmem nereden getirilen delillerle her sene en az bilmem kaç kere bu mevzu masaya yatırılıyor..

Ben bu konuları ''maksatlı'' irdeleyen şahısların gayretlerinin boşa çıkacağını hatırlatmak istiyorum.

Dedem içki içmiş bile olsa dedemdir.

Dini yönüyle savunmayı terk etsem bile,

asabiyet(soy-sop) cihetiyle yine bırakmam dedemi!..

Anlatabiliyor muyum?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Osmanlı İmparatorluğu sultanı Yıldırım Beyazid bir ara içki ve eğlence alemlerine dalar. Bu mevzuda büyük veli Emir Sultan hazretleri ve Yıldırım Beyazid arasında bir şu konuşma geçer:

 

Emir Sultan Hazretlerine Bursa Ulu Camii inşatını gezdiren Yıldırım Beyazid Buharalı veliye fikrini sorduğunda; “Bu caminin bir köşesine kendiniz için bir mayhane yaptırsanız hiçbir eksiği kalma” der. Bu cevap karşısında şaşıran padişah “Beytullah’ın etrafına meyhaneleri niçin kuracakmışım?” der. Veli’nin cevabı şu olur: “Asıl beytullah, Allah’ın halkettiği insan vücududur. Sen onu meyhane haline getirmekten çekinmiyorsun da, kendi yaptırdığın binanın etrafına meyhaneler açtırmaktan mı utanıyorsun?”

 

Emin Sultan Hazretlerinin bu sert ikazından sonra Yıldırım Beyazid sefahat alemlerinden vazgeçip serhadde yönelmiş ve nice zaferlerin kahramanı olmuştur.

 

Alıntıdır...

 

 

Ben de böyle biliyorum.

 

Üstadımın buyurduğu gibi kesin içti diyemem ama içmedi de diyemem, teferruatı Yüce Allah ile Yıldırım arasındadır.

Nitekim, onun da felaketi Ankara Savaşı olmuştur.

Sebebini ise içkiye bağlayıp, bu felaket "Rabbimizin gazabıdır" demek de istemiyorum.

Yüce Rabbim bilir...

 

Yavuz Sultan Selim Han Hz.nin ise büyük velilerden olduğu ve birçok kere kerametinin zuhur ettiği malumdur. İçki içme mevzusu bana göre tamamen nefretten doğan bir Şia oyunu, düzmecesei ve iftirasıdır.

 

Müjdelerin en kutlularından birine malik Fatih Hz.nin ise içki içmeyeceği su götürmez bir gerçek ki o da Osmanlı Veli-Padişah şahsiyetlerdendir, tıpkı Ulu Hakan gibi.

 

Hayatlarını İslam yoluna feda ve hibe etmiş, zamanın en değerli alimlerinden ilim almış ve birçoğu Mürşid-i Kamil elinde yoğrulmuş bu muhterem şahsiyetler için ellerinden gelebilecek tek şey, onlara olanca iftira atıp, mekanizmanın işlemesini sağlamaktır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilmiyorum daha önceden de tanıyormuydunuz ama,Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci-programlarından dinlediğim kadarıyla- Osmanlı tarihini çok iyi bilen ve hoş anlatımıyla dile getiren bir tarihçidir.TGRT FM'de(reklam gibi olursa slilinsin lütfen- yıllardan beri yaptığı ve halen devam ettiği ''çınarlatı'' ve ''Hatıralar'' programını dinlemenizi tavsiye ederim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

OSMANLI PADİŞAHLARI ayakları yere abdestsiz basmasın diye sabah kalkar kalkmaz başuçlarındaki tuğlayla teyemmüm alıp sonra yere basan bu kişilerin içki işmiş olabilcekleri aklımın ucundan bile geçmiyor

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu bilgi yanlış çünkü abdulhamid yemeği ailesiyle beraber yerdi.

içkiye gelince sultan hamid içmezdi ama abisi murat içerdi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

:Smiley (159): arkadaşlar öncelikle s.a

içki mevzu bahis olunca 2 kelimede ben söyleyeyim dedim..

osmanlı padişahları ve içki---

buna kat-i bir cevap vermek mümkün degildir...fatih sultan mehmet han peygamber efendimiz(sav)in duasına mazhar olmuşturda vay canım içmemiştirde..

osmanlı devletinin bu devirlerini anlamak elbette zordur..eger bu konuda ciddi bir takım makaleler okumak isteyen arkadaşlara taavsiyem(fuat köprülü,ö.lütfü barkan,halil inalcık)

bulun okuyun öyle soner yalçınla olacak işler degil bunlar...

biliyoruz ki bizim halkımız menkıbeleri çok seewer adam odasında devlet meselelerini düşünür fakat ona içki,karı,kız yaftasını hemen yapıştırırız....ihtisas sahibi kişileri okumanızı tavsiye ederim.

 

OSMANLI PADİŞAHLARI ayakları yere abdestsiz basmasın diye sabah kalkar kalkmaz başuçlarındaki tuğlayla teyemmüm alıp sonra yere basan bu kişilerin içki işmiş olabilcekleri aklımın ucundan bile geçmiyor ..

bu arkadaşımıza da bir cevabım olucak..osmanlı padişahlarından kasıt önemli,,,

ilk padişahların islamiyetle içli dışlı olmayan göçebelikten yeni feragat etmiş türkmenlerden oluştugunu bilmekteyiz..

haa ulu khakandan mevzu bahis olursa..insanın ömrünün ortalama 70 yıl oldugunu düşünürsek hatalar hiç olmuş olamaz mı?

subjektif olmamak lazım

Share this post


Link to post
Share on other sites
bu arkadaşımıza da bir cevabım olucak..osmanlı padişahlarından kasıt önemli,,,

ilk padişahların islamiyetle içli dışlı olmayan göçebelikten yeni feragat etmiş türkmenlerden oluştugunu bilmekteyiz..

İlk padişahlar? Osmanlı devletinin ataları olan Selçuklu'dan aldığı miraslardan biri de İslamiyet değil mi? Selçuklu devleti dağıldıktan sonra ortaya çıkan beyliklerden biri Osmanlı'nın kökü olan Osmanoğulları beyliği İslamiyetle içli dışlı değil miydi? İlk Osmanlı padişahı olan Osman Bey'in Şeyh Edebali ile hemhal olduğu, Şeyh Edebali'nin Osman Bey'e nasihati en bilinen tarihi gerçeklerdir.

ilk padişahların islamiyetle içli dışlı olmayan göçebelikten yeni feragat etmiş türkmenlerden oluştugunu bilmekteyiz..

İlginç bir iddia...

Share this post


Link to post
Share on other sites
bu bilgi yanlış çünkü abdulhamid yemeği ailesiyle beraber yerdi.

içkiye gelince sultan hamid içmezdi ama abisi murat içerdi.

 

 

kardesim nasil bu kadar eminsin? hayir eger elinde cook saglam bir kaynak varsa verde bizde abdulhamit icki icerdi diyenlerin yuzlerine carpalim. eger yoksa bu denli sivri konusman ne diye?

 

ve birsey daha,eger elinizde kaynak varsa onu da bi zahmet kimse sormadan soylemeden yazsaniz fevkalede olur.

Share this post


Link to post
Share on other sites

iyi ben tek kelime söylemeyeyim sen ulu hakan 2. abdulhamid han'ı oku ben mi yanlış anlamışım yoksa öyle mi anlat.

kaynak mevzuuna gelince üstadı kitabında abdulhamid hakkındaki iddialara kanıtlarla cevap veriyor

Share this post


Link to post
Share on other sites
iyi ben tek kelime söylemeyeyim sen ulu hakan 2. abdulhamid han'ı oku ben mi yanlış anlamışım yoksa öyle mi anlat.

kaynak mevzuuna gelince üstadın kitabında abdulhamid hakkındaki iddialara kanıtlarla cevap veriyor

sana demedim ahi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bunlardan biri de Milli Şair Mehmet Akif Ersoy'un damadı, ilahiyatçı Ömer Rıza Doğrul'dur. İslamiyet ve dinler tarihi üzerine eserler vermiş Doğrul, iyi bir içiciydi. Sirkeci'deki Konyalı Lokantası'nda hem içkisini içer, hem de yazılarını kaleme alırdı. Kuran-ı Kerim'i "Tanrının Buyruğu" adıyla Türkçe'ye çevirdi. "Çeviri parasını içkiye yatırdı" diye çok eleştirildi.

 

 

Birileri zamanında babalarkulu müstear ismiyle bunları haykırmıştıda dinliyen olmamıştı neyse....

Share this post


Link to post
Share on other sites

peki kusura bakmayın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar,

 

arkadaslar belki izlemissinizdir,haberturkte murat bardakcinin hazirlayip birkac elemanla birlikte sundugu bir program var,tarihin arka odasi diye.

neyse gun oldu mesele yine abdulhamit ve icki meselesine geldi.murat bardakci bir hafta kadar once ayni konuyu tartisirken dedi ki;abdulhamit porto sarabi icer,elimdede belgeleri var beni kizdirmayin belgeleri gozunuze sokarim! bu olaydan bir hafta sonra ise,ayni programda zamanin da guneri civanoglunun abduhlamitin torunuyla yaptigi toportaji ekranlarda gosterdi,torunu bu konuda zaten cok az konustu ve dedesu muhterem abdulhamitin ara sira rom ictigini soyledi.

simdi bunlari niye anlattim;

1.sebep murat bardakci kendi icinde fena halde celisti,once porto riko sarabi ardindan rom!

2.ve en onemli sebep ise abdulhamitin torunu dedem rom icerdi diyor,kizi ayse sultan alkol kullanmazdi diyor.benim demek istedigimi cok guzel anlatan bir olaydir/ornektir bu yazdigim.

 

celiskiyi dusunsenize,torun baska birseydiyor kizi baska birsey diyor. benim fikrime gelince ben husnu zanda bulunarak diyorum ki abdulhamit insallah icmemistir ve 3o kusur padisah arasinda fatih hanla birlikte maneviyati en yuksek,belki alim derecesine yakin insandir.

 

ama kalkip ta bir kitaptan yaptiginiz iktibasla herseyi halledemizsiniz,oyle olursa karsi tarafta kendini savunur,baska bir iktibasla/yaziyla/kitapla cevap verir.

 

bakin benim soyledigim ne kadar da baskinlasiyor.bizim karanlik bir tarihimiz var arkadas,daha dogrusu karanlik bir tarih donemimiz var.bizler elbette okumali,ogrnemeli,mumkunse anlatmaliyiz.ama bazi mevzularda kesin bir dille konusmaktan kacinmali ve her soyledigimizin kaynaginida belirtmeliyiz.

 

selam ve muhabbetle

Share this post


Link to post
Share on other sites

içki mevzuusu gayet girift bir mevzuudur bu konuda ne denebilir ki ? yorum yapılması çok zor çünkü bir belge olmaz bu konuda .. ne yani padişahın içki içtiği meyhanenin hesap fişi mi olacakta öğreneceğiz.... hayır elbette şahsi kaanaatime gelince benim tek kaynağım üstad o nediyorsa bende ona inanıyorum....

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest ???*****

arkadaşlar kesin bir yargıya varmak tabiki mümkün değil fakat osmanlı padişahları şehzadeleri birçok islam alimlerinden başta din olmak üzere dersler almışlardır.Canlarını islamiyet için riske atan atalarımızın ben içki içtiğine açıkçası inanamıyorum elbette içen olmamış mıdır tartışılır ama her padişaha yüklemek hele ki osmanlı da yeri büyük olan padişahlarımıza yüklemek büyük bir hata olur

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...