Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
SİDOMA

Habertürk Yazarını Utandıran 3 Sahne !

Recommended Posts

Hayatımda ilk defa başkalarının yaptıklarından bu kadar utandım. Balçiçek Pamir yazdı.

Sahne 1

 

Bodrum’da bir sahil. İki haşemalı genç kız denize doğru yürüyor. Ne yalan söyleyeyim ben de uzun uzun baktım. Alışık olduğum bir görüntü değil. Bir tanesi yeşil bir tanesi mor üstelik. O sıcakta terlemezler mi diye düşündüm. Bir tanesi yanıma yaklaştı. “Biz” dedi. “Bursa’dan geliyoruz, ilk defa buraya geldik. Sizin de ikizlerinizi görünce benim de 1,5 yaşında oğlum var acaba ne önerirsiniz? Ne yapsak, otelden memnun değiliz nerede kalsak?”

Bir süre sohbet ettik. Sonra ben ikizleri simitlerine oturtup denize girdim.

Sohbet ettiğim genç kadın da kız kardeşi olduğunu sonradan öğrendiğim genç bir kızla denize girdi. O sırada diğer kadınlardan taciz başladı.

Hem de yüksek sesle.

-Şunlara bak, ne biçim kıyafet… Üstelik rüküş.

-Buralara kadar geldiler. Bodrum’un da tadı kaçtı.

-Maşallah hiçbir şeyden de geri durmuyorlar.

Utandım. Öylesine utandım ki sormayın. Biz ne zaman böylesine sert, vicdansız acımasız ve tacizkar olduk? Biz ne zamandan beri insanları kıyafetlerine ve dış görünüşlerine göre yargılar ve idam eder olduk? Hep “Sorun bizi yönetenlerde, aşağıda bir problem yok” demiyor muyduk?

Haşemalı kızlardan biri dayanamadı.

“Niye bize laf atıyorsunuz, ben de sizin gibi tatile geldim. Üstelik ben sizi rahatsız etmiyorum”

Karşıdan cevap gecikmedi.

“Görüntün beni rahatsız ediyor”

Nasıl yani?

 

Sahne 2

 

İstanbul Kemerburgaz’da bir site. Sitenin sakinlerini bir telaş almış ki sormayın. Elimde bir mail var. Site sakinleri sitelerine yeni taşınan aileden son derece rahatsız olmuşlar. Neden? Çünkü ailenin “anne”si türbanlı. Diğer site sakinlerine gönderilen mailde “Hemen bir çözüm bulmalıyız deniliyor. Artık buralara kadar geldiler. Nasıl olur da böyle bir aileye ev kiralarlar anlamıyoruz. Acilen bir toplantı düzenleyip “Kimlere ev kiralanabilir” maddesinin üzerinde detaylıca konuşmalıyız.”

Kendini bilmez bir site sakini böyle bir mail atmış ne olacak ki…

Diyebilirsiniz.

Ben de öyle dedim. Bu mail bana geleli 2 ay olmuştu.

Taa ki diğer site sakinlerini cevaplarını ve konuyla ilgili önerilen çözümleri okuyuncaya kadar… İnanın öyle öneriler var ki yazmaya elim gitmiyor.

Yine utandım. Hayatımda ilk defa bu kadar net bir şekilde, ait olduğumu hissettiğim topluluktan ne kadar uzaklaştığım fark ettim birdenbire.

 

Sahne 3

 

İstanbul Levent’te bir İtalyan restoran.

Dört gün önce…

Saat 21.30’da.

Elele bir çift geldi mekana.

Kadının başı kapalı.

Kenarda bir masayı tercih ettiler.

Bir süre sonra yine taciz başladı.

Bakışlar, yüksek sesle söylenmeler, gereksiz gürültüler.

Bir süre sonra “Bir daha burayı adım atmam” diye mekanı terk edenler bile oldu.

Elimde içki kadehim ağzım açık kaldı.

O çift herkesin elinde içki kadehinden, şortlarımızdan, mini eteklerimizden rahatsız olmadan baş başa bir gece geçirmek için kalkıp restorana geliyor ve biz ne yapıyoruz? Ne yapsın adam hayatını Fatih ve çevresinde mi geçirsin?

Üstelik ortada insan haklarına aykırı bir durum yok mu?

 

Tekrar soruyorum biz ne zaman bu hale geldik?

Şimdi beni topa tutacak kendi deyimleriyle türban konusunda taraf olan okuyucularıma sesleniyorum. “Elinizi vicdanınıza koyun. Bu yapılanlar ayıp değil mi? Günün birinde türbanlı biri sizden bir yardım isterse el uzatmayacak mısınız? Biz böylesine insanlıktan çıktık mı?

 

Zaten birilerinin amacı toplumu bölmek, biz böylesine garip insanlar haline getirmek değil miydi? Peki biz niye alet oluyoruz?

 

HABERTÜRK

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Bir benzetmeyle açıklamak gerekirse, aslında bütün sorun, Recep veya Abdullah gibi kenar mahalle çocuklarının, Devlet Mahallesi'ne gelip de mahallenin parkında Deniz ile Oytunç'un oynadıkları oyuncaklara talip olmalarıyla başladı.Kaç nesildir itibarlı ailelerin oturduğu ve çocuk bahçesinden sadece onların çocuklarının yararlandığı bu mahalledeki seçkin yurttaşların ağzının tadı da o zaman bozuldu. Kendilerini mahallenin sahipleri olarak görenler, yeni durumu bir türlü kabullenemediler. *''

 

Bence meselenin iktisadi-sosyal arkaplanından dolayı bir hazımsızlık var 'karşı taraf'ta.Ne de güzel ötekileştirdim ama :graduated: Hoş bu hazımsızlıktan öyle kolayca kurtulmak mümkün değil.Türkiye'de yeni nesil bir burjuvazi yükseliyor.Muhafazakar/demokrat bir burjuvazi.Artık bu kesim; en fiyakalı yerlerde oturuyor, en kaliteli lokantalara gidiyor ve elit mekanların kapısını aşındırıyor.Belkide 'hazımsızlığın' ipuçları bunlar olsa gerek.

 

 

*Kenar Mahalle Çocukları Hiç Sevilmedi, Bekir Berat ÖZİPEK

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hazmedemedikleri tepkilerinden belli zaten...''Ay buraya kadar da mı geldi bunlar ?Otursanıza evinizde ne işiniz var böyle sosyetik, pahalı bir mekanda?''... :) ...Alayının toplam beyin miktarını ölçsen 0.001 gram bile tutmaz...Gösteriş budalası, hayatının manasını bilmeden ,doğmadan ölen mahluklar...Nefes aldıkları süreyi mutfak tuvalet arası geçiren güruh ne olacak :graduated: ....

Share this post


Link to post
Share on other sites

kadını takdir ettim işte demokratik olacaksan böyle olacaksın.

ah bu türbanlılar yok mu?lan ne haddinize lüks semtlerde oturmak italyan lokantasına gelmek.sizin göreviniz bizim rahatça uyumamız için şehit olacak erkekler doğurmak.bize hizmetçi lazım kapıcı lazım garson lazım neyinize yetmiyo lan emekçilik.ayaklar baş başlar ayak olacak mı zannediyonuz.hele hele.bir de utanmadan arlanmadan üniversitede okuyacaklar.bi bozulmayan orası kaldı orayı da bozun rahat edin.zaten başkomutanın eşi de türbanlı.oh ne ala memleket.hay Allahım (lafın gelişi Allahım diyoruz) biz nerde hata ettik yav

neyse ki bu zihniyette olanlar güçlü de olsalar azlar ve hakimiyetlerini kaybetmeye başladılar.inşallah ölmeden uyanırlar

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu üç sahneye benzer sahneleri çok yaşadım..üstelik başrol oyuncusu olarak :)

işin ilginç yanı şu ama..mesela bir toplumdasınız...başörtülüsünüz...muhabbet ediyoruz...birinden soru geliyor...

'ne iş yapıyorsun?'

'okuyorum'

'açıköğretim mi?'

'hayır 4yıllık'

'ilahiyat mı?

'hayır matematik.'

' :S nası yani'

faln filan....çünkü matematik yapmak ayrıcalık ister..kafaya başörtü takınca kafa çalışmaz...matematik de okunmaz :)

 

bu sadece bir örnek...dahası da var...bu tip insanlar küçümser tavırlarla konuşurlar...sonra siz dinlersiniz...sonra onlar konuşmaya devam eder...siz susarsınız çünkü bilirsiniz bu kadar çok konuşuyorsa bu insan hiç bir şeyden haberi yoktur...ve artık söz sizdedir...bir konuşursunuz pir konuşursunuz :)

şaşkınlık diz boyudur...öyle bir sıkıştırırsınız ki karşı tarafı...siz çok biliyorsunuzdur ya da az biliyorsunuzdur..bu önemli değil...çünkü emin olun bu kadar boş konuşan bir insan varsa karşınızda onu her halinizle şaşırtırsınız... :D

tecrübeyle sabit efendim :graduated:

Share this post


Link to post
Share on other sites

inşaAllah şu günlerde gelecek;

 

-Ne iş yapıyorsun?

-Okuyorum.

-Açıköğretim mi?

-Hayır 4 yıllık.

-İlahiyat mı?

-Hayır genetik bilimi.

-Höynk..:) nerde pekii?

-Massachusetts Institute of Technology'de...

-...???... :graduated:

 

 

zirveye daha zirveye oynayan kardeşlerimizde çıkacak inşaAllah...

Share this post


Link to post
Share on other sites

amiiiinnn....

çok okumak lazım...hem onların davasını(!) hem de kendi davamızı çok iyi bilmeli her şeyin farkında olmalıyız...gerçek "yobaz"ın bizler değil bizlere bu yakıştırmayı yapanar olduğunu göstermemiz lazım..

Share this post


Link to post
Share on other sites
amiiiinnn....

çok okumak lazım...hem onların davasını(!) hem de kendi davamızı çok iyi bilmeli her şeyin farkında olmalıyız...gerçek "yobaz"ın bizler değil bizlere bu yakıştırmayı yapanar olduğunu göstermemiz lazım..

eee düşmanını tanımak dostunu tanımanın yüzde 99.9 dur ...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Konuya birazcık uzak ama anlatmadan edemicem.

 

İtü hazırlık sınıfında bir bayan hocamız vardı. Adını unuttum zaten gereksiz birisiydi benim için.

Bir gün derse geldi dedi;

-Ya arkadaşlar anlamıyorum. Buda kıl( kaşını göstererek), buda kıl( saçını göstererek). Ama niye saçlarını kapatıyo şu cahiller anlamış değilim.

 

Ben sustum konu uzamasın diye birşey demedim. Ama konu uzadıkça uzadı. Sonunda diyiverdim;

 

-Hocam, saçımızdakide kıl, göğüstekide kıl ama erkekler niye göğüslerini açınca kıro oluyolarda başlarını açınca kıro olmuyolar bende onu anlamadım.

 

Hocadan bi "hö" sesi geldi.Biraz sustu, sonra" Neyse çocuklar bu konuları boş verip dersimize dönelim" dedi.

 

Düşünüyorumda acaba kim cahil. Gerçi düşünmeme gerek yok.Yanlış anlaşılmasın başı açıklara cahil demiyorum.Yazarın değindiği konudaki gibi,toplumda ayrım yapanlara lafım.Kafaları alamıyo yada almak istemiyo.Bir hıristiyanın boynuna takmış olduğu haçını görseler bişi demezler.Ama sarık,takke,başörtüsü görseler irtica derler,laiklik karşıtı derler.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Elbette vardır ama sayıları dahada artacak inşaAllah.Dualarımız bu istikamette...

inşallahhh,,,

bende birinin verdiği tepkiyi hiç unutmuyorum,,

yavaştan onlarda alışıo,bizde :graduated:

Share this post


Link to post
Share on other sites

Laiklik kendisini inanca muadil gördükçe hurafeler de geri döndü. Bugün Müslümanların kafasındaki hurafeler hızla azalırken, laik kesimin zihninde 'ötekiler'e yönelik her gün yeni hurafelerin türemesi hiç de şaşırtıcı değil. Modernliği beceremeyenler post modernle karşılaştıklarında, içgüdüsel olarak modern öncesine dönme eğilimi gösterirler...

 

(Etyen Mahçupyan'ın Zaman gazetesindeki yazısından bir alıntı...Herhalde o zihniyeti en iyi anlatan yazılardan biri...Laikliği din kisvesi altında görenlerden beklenen bir zihniyet , habertürk yazarını utandıran olaylar...Kafalarında kurdukları abuk dünyada türlü türlü , olmayacak şeyler üretirler, dindarları , aynı vatanı paylaştıkları öz kardeşlerini azılı bir düşmandan farksız görürler....)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Umarım bu değişim, muhafazakar toplumu, temelinde 'tavizkar' ve 'samimiyetsizlik' çukuruna düşürmez..

 

Lüks ve itibar çoğu zaman hüsrana sebebiyet veriyor.

 

Yine umarım ki, şahıs temelinde, sadece 'nicelik' değil 'nitelikli nicelik' karşımıza çıkar. Zira meydanlar ruhsuz hissiz kalabalıklarla dolup taşıyor.

 

İslam gençliğinin istikbali, madde ve mana planında tam donanımlı fertlere muhtaçtır.

 

Rabbim yardımcımız olsun..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sahne1:

Deniz'e ne diye bodrum'da giriyoruz çok şahane haremlik-selamlık sahiller var... Kaldı ki o sahıllerde bıle bayan bayana dahı olsa bırbırlerının haram yerleri ortadaysa yıne gırılmez.zira ALLAH CC her yerde bızımle beraber EDEP YA HU! Dinimiz bu halde topa tutulur iken "Biz denize girecek zaman bulabiliyormuyuz?"artı sen denıze çarşaflada gırsen etrafındakı et yığınının günahından nasıl kurtulacaksın?

 

sahne 2:

Bırakın içkili ortamda el ele sohbet etmeyi içkili ortamdan alışveriş yasak! Ne işin var senin ey Müslüman içki kadehlerinin arasında? Eyyub Sultan, Sultanahmet, Çemberlitaş, Üsküdar, Selimiye... Buralar ne oldu? Huzuru buralarda bulamadın da İstanbul Levent’te bir İtalyan restoran ındamı buldun? Eden bulur efendim söylenecek sözüm yok.

 

sahne 3:

modern görunecem dıye yaptıgın dengesızlıkler sana hakaret olarak gerı donmustur vesselam selam ve dua ile..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...