Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
TSerenad

Atatürk

Recommended Posts

ATATÜRK

 

Tabii ki insanlar saçmalayabilirler.

Ama saçmalığı bir ideoloji haline getirip “herkes bu saçmalığı tekrarlamak zorunda” dediğiniz zaman sorun da başlamış demektir.

Can Dündar’ın “Mustafa” filmi fevkalade ciddi bir saçmalama yarışı başlattı.

Filmle ilgili şöyle eleştiriler okudum:

“Atatürk’ü kısa göstermiş.”

Eee, ne olmuş?

Uzun boylu muydu Mustafa Kemal?

Yoo, kısa boylu, ince sesli bir adamdı.

Onun bu fiziksel özellikleri, onun yaptıklarını ya da yapmadıklarını değiştirir mi?

“Atatürk’ü içki içerken gösteriyordu,” diyorlar.

İçmiyor muydu?

Sıkı içiciydi ve içiyordu.

Ne var bunda?

Tabii filmle ilgili asıl söylemek istedikleri şu:

“Atatürk’ün insani zaaflarını gösteriyor.”

Yok muydu Atatürk’ün insani zaafları?

Vardı ve çoktu.

Kimin yok ki?

Hepimizin var.

Mesele tam da burada işte.

“Atatürk sıradan fanilere benzeyemez, benzetilemez, o bizler gibi değildir.”

“Onun insani zaafları olamaz.”

Türkiye’nin çok önemli kilitlerinden birini çözecek soru burada karşımıza çıkıyor işte.

“Neden Atatürk’ü insanüstü biri gibi anlatmak istiyorsunuz bize?”

Niye onun önemli bir lider, tarihte yerini almış bir şahsiyet olması yetmiyor da, ona “tanrısal” bir görüntü yüklemek istiyorsunuz?

Bir insanı, bütün insani zaaflarından soyarak tanıtmak, ona bir tür “dinî dokunulmazlık” sağlamaya uğraşmak, “laiklikle” ne kadar bağdaşır, o da ayrı bir soru.

Her dinden insan için “peygamberi” kutsaldır, buna rağmen peygamberlerle ilgili filmler yapıldı.

Hatta Hıristiyanlar kendi peygamberleriyle dalga geçen filmler bile çektiler.

Bizde ise, Atatürk’e, neredeyse “peygamberlerin” bile sahip olmadığı bir “tanrısallık”, bir dokunulmazlık yüklemeye uğraşıyorlar.

Neden yapıyorlar bunu?

Çünkü Atatürk, bu ülkenin yaşadığı birçok çarpıklığın, çürümüşlüğün sorgulanmasını önleyen bir kalkan gibi kullanılıyor birçokları tarafından.

Atatürk’e “tanrısal” bir statü verip, onun arkasına saklanıyorlar.

Şu anda, halkı tarafından böyle algılanan ve böyle algılanması için çaba gösterilen bir tek “lider” var.

O da Kuzey Kore’nin yöneticisi.

Doğrusu ya, Atatürk’ün o adama benzetilmek isteyeceğini de hiç sanmıyorum.

Kendi yaptıklarını Atatürk’ün arkasına saklanarak yapmak isteyenler, saçmalıklarını gittikçe artırıyorlar.

Ne İskender, ne Napolyon, ne Lenin, ne Washington kendi halkları tarafından böyle değerlendirilmiyor.

Değerlendirilmemesi de gerekir.

Bu insanlar, özel yetenekleri olan liderlerdi.

Ama hepsinin de zaafları vardı.

O zaafların açıkça bilinmesine, söylenmesine rağmen hâlâ saygı görürler, halkları, insanları onları zaaflarıyla sever ve saygı gösterir.

Ya da sevmez ve saygı göstermez.

Atatürk bir diktatördü.

Bunu kendisi bizzat Fethi Okyar’a da söylemişti.

Katı bir adamdı.

Muhaliflerine karşı çok sertti.

Çok ihtiraslıydı.

Bir asker olarak kendisini çok mutlu edecek kadar büyük başarılara sahip değildi ve yaşadığı dönemde onu en çok kızdıran eleştirilerden biri “bir meydan savaşını bizzat kazanmamış olduğunun” söylenmesiydi.

Buna karşılık olağanüstü iyi bir örgütçü, dengeleri her zaman çok iyi gözeten yetenekli bir politikacıydı.

Kendi ilkeleri yoktu, duruma göre görüşlerini değiştirirdi, pragmatikti.

Kendine ait bir kuramı, derinliğine kapsamlı bir fikir sistemi bulunmuyordu.

“Bu, Mustafa Kemal’in kendi fikriydi, daha önce hiç söylenmemişti” diyebileceğiniz tek bir fikir bile bulamazsınız zaten.

Batılı bir hayat tarzını Türkiye’ye getirmek isterdi.

Ve o Batılı ülkeyi de kendisinin yönetmesini isterdi.

Bir asker olduğu için “emirlere” inanırdı.

Klasik Batı müziğini bile Türk köylüsüne emirle sevdirebileceğini sanmıştı.

Denemişti.

Bunu “iyi niyetli” bir şekilde yapmıştı, çünkü Sofya’da, Selanik’te, Berin’de gördüğü hayatın Türkiye’de de yaşanmasını istiyordu.

Sadece o hayatın nasıl şekillendiğini, hangi aşamalardan geçilerek o noktaya gelindiğini bilmiyordu.

Zorla şapka giydirip, zorla müzik dinleterek Batılı bir toplum yaratabileceğini sanıyordu.

Yaratılamazdı, yaratamadı.

Ama Kurtuluş Savaşı’nı çok iyi örgütledi, cumhuriyeti kurdu.

Liderliği ile ülkenin önemli bir dönemeçten geçmesini sağladı.

Bu gerçek değişmez.

Atatürk’ün zaafları bulunan bir insan olduğu gerçeği de değişmez.

Onun kurduğu cumhuriyetin hâlâ demokratikleşemediği gerçeği de değişmez.

Zaten gerçekleri değiştirmeye değil, o gerçekleri görmeye ihtiyacımız var.

O gerçekler görüldüğü zaman Atatürk’ün ne değeri eksilir ne de değeri artar, sadece onun arkasına saklananların asıl yüzü ve amaçları ortaya çıkar.

Esas korktukları da bu, onun için bu kadar saçmalıyorlar zaten.

 

Kaynak : http://www.taraf.com.tr/makale/2531.htm

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ahmet Altan, defalarca söylenenleri söylenmiş. Bunlar daha önceden de söylendi, dinlettirilemedi sadece. Bu yazıyıda kimse dinlemeyecek. Nedenini de Kendi Yazısında belirtmiş Ahmet Altan. Şu kısımda:

 

"Çünkü Atatürk, bu ülkenin yaşadığı birçok çarpıklığın, çürümüşlüğün sorgulanmasını önleyen bir kalkan gibi kullanılıyor birçokları tarafından."

 

Böyle gelmiş böyle gitmez diyorlarda böyle gittiğini herkes görüyor.

 

Yazının tamamına katılıyor, altına imzamı atıyorum.

 

Atatürk'e, dayatılan yönleriyle saygı duyup sevmek olmaz. İyi bir siyasetçi, gerçek bir lider olduğu için saygı duyulup sevilebilir.

 

Bir üstteki mesaj sahibine:

 

Allah, kimi kimden koruyacağını iyi bilir. Temennilerini kendine sakla, pisliklerini ortaya dökme. Hangi kalpten bahsediyorsun? Kötülükten başka bir şeye yer kalmamış, kokuşmuş kalbinden sanırım. O kalbini ya yakmak lazım yada morg'daki o soğutuculara koymak gerek. Çevreye rahatsızlık vermeyi kessin diye.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Klasik Batı müziğini bile Türk köylüsüne emirle sevdirebileceğini sanmıştı.

 

Duydunuz mu? bilmiyorum, içlerinde Sinan Çetin'in de bulunduğu bir grup yönetmen kısa film çekmiş.

Sinan Çetin çektiği bu kısa filmi;

Evinde saz çalıp türkü söyleyen bir grup köylüye jandarma baskın yapıp,

elindeki tamimi okuyup, yasağı anlatıp, zorla klasik müzik söyletmeye çalıştığı bir enstantane üzerine kurmuş.

Avukatın biri de Sinan Çetin aleyhinde Atatürk düşmanlığı yapıyor diye savcılığa suç duyurusunda bulunmuş.

Kısa filmler atv de yayınlanmış fakat ben seyretmedim.

Tam hatırlamıyorum fakat bu haberi okuyalı bir haftadan fazla olmuştur herhalde.

 

Bu arada Ahmet Altan denilince, biraz insaf edin arkadaşlar, bakmayın şimdi herkesin konuştuğuna,

28 Şubat döneminde herkesin sustuğunda konuşan 'bir elin beş parmağı kadar' kişilerden biri idi.

Vakıf ve camaatlerin panellerine korkusuzca katılıp, doğru bildiklerini söylemekten geri durmazdı.

Taa o dönemden beri sever ve takip ederim kendisini.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Duydunuz mu? bilmiyorum, içlerinde Sinan Çetin'in de bulunduğu bir grup yönetmen kısa film çekmiş.

Sinan Çetin çektiği bu kısa filmi;

Evinde saz çalıp türkü söyleyen bir grup köylüye jandarma baskın yapıp,

elindeki tamimi okuyup, yasağı anlatıp, zorla klasik müzik söyletmeye çalıştığı bir enstantane üzerine kurmuş.

Avukatın biri de Sinan Çetin aleyhinde Atatürk düşmanlığı yapıyor diye savcılığa suç duyurusunda bulunmuş.

Kısa filmler atv de yayınlanmış fakat ben seyretmedim.

Tam hatırlamıyorum fakat bu haberi okuyalı bir haftadan fazla olmuştur herhalde.

 

Duyduk, biliyoruz :). Forum açılmıştı burada, izlemelisiniz.

 

Linkini vereyim... http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=5609

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...